AK Gençliğin Buluşma Noktası
AK Parti Videoları - AK Parti Klipleri AK Parti Videolar, AK Videolar - AK Parti ile ilgili tüm videoları burada paylaşıyoruz.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-12-2009, 14:47   #1
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart Barışın Başbakanı'nın Meclisi Duygulandıran Konuşması
Çünkü O; DEMOKRASİNİN EFENDİSİ...
tıklayın





//


Konuşmanın tam metni:




Değerli misafirler

Değerli Milletvekili arkadaşlarım,

Grup toplantımızın hemen başında sizleri sevgiyle, muhabbetle selamlıyor, toplantımızın ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Bildiğiniz gibi, önümüzdeki Cuma günü, yani 14 Ağustos bizler için partimizin 8'inci kuruluş yıldönümü ve bunu birlikte kutlayacağız.

Cuma günü gerçekleştireceğimiz Genişletilmiş İl Başkanları Toplantımızda 8 yılın muhasebesini geniş bir biçimde yapma imkanımız olacak.

Ancak, bugün burada şu kadarını söyleyebilirim: Partimiz, bu hareket ve bu kadro, 8 yıl gibi bir süreye, on yılların hizmetini, on yılların eserini sığdırma başarısını göstermiştir.

Türkiye, iç politikadan dış politikaya, ekonomiden toplumsal yaşama kadar her alanda, çok farklı bir idare anlayışıyla, son derece pozitif bir sorun çözme yaklaşımıyla bu dönem içerisinde tanışmıştır.

AK PARTi'yle birlikte Türkiye, geleceğe ilişkin umutlarını çoğaltmış, özgüvenini tekrar kazanmış, birlik ve beraberlik içinde, huzur ve emniyet zemininde güçlü bir ülke inşa etme iradesini sergilemeye başlamıştır.

8 yıl gibi kısa bir süre içinde Türkiye demokrasisi çok farklı bir boyut kazandı, sistem ve siyaset normalleşti, her alanda daha ileri standartlara ulaştık.

Millet odaklı siyaset anlayışını, insan odaklı siyaset anlayışını, bunun yanında bütünüyle milletin birbiriyle kucaklaşma anlayışını idrak ettiğimiz, böyle bir anlayışla geleceğe yönelik adımları attığımız ve bütün bunları temel bir felsefe olarak kabul ettiğimiz dönemi yaşadık, yaşıyoruz ve inşallah yaşayacağız.

Demokrasiyi güçlendirmek, demokrasimizin standartlarını yükseltmek, devlet-millet kaynaşmasını sağlamak, her alanda güven zeminini pekiştirmek hedeflerimiz arasında yer aldı ve bu hedeflerimizi de büyük ölçüde gerçekleştirdik.

8 yıl boyunca maruz kaldığımız her türlü engelleme girişimi karşısında nasıl cesur bir demokratik duruş sergilediğimizi, nasıl tutarlı bir politika izlediğimizi, aziz milletimiz çok iyi takdir ediyor.

Rotamız her zaman milletimizin rotası oldu.

Üst üste girdiğimiz 4 seçimden de birinci parti olarak çıkmayı başardık.

Milletimizin bize yüklediği emanete asla gölge düşürmedik. Şımarmadık, rehavete kapılmadık, çürüme gibi, yozlaşma gibi kavramları bu siyasi hareketin yanına yöresine asla yaklaştırmamanın gayreti içinde olduk.

Bugünden bakınca, geride bıraktığımız dönemin, Türkiye'nin demokrasi tarihinde nasıl bir yere karşılık geldiğini belki de hakkıyla değerlendiremeyebiliriz.

Ancak, şuna yürekten inanıyorum ki, tarih yazanlar, Türkiye'nin demokrasi serüveninde bu 8 yılı ve bundan sonra gelecek onlarca yılı, çok farklı bir yere koyacak, çok farklı bir şekilde değerlendirecektir.

Demokrasi tarihimizi yazanlar, inanıyorum ki, AK PARTi'nin demokrasiyi muhafaza etmek ve yüceltmek noktasında verdiği kararlı mücadeleyi altını kalın çizgilerle çizerek tespit edeceklerdir.

Gelecekten bugüne bakanlar, inanıyorum ki, AK PARTi'nin hukuk mücadelesini, AK PARTi'nin çetelerle mücadelesini, AK PARTi'nin karanlık güç odaklarıyla mücadelesini hem takdirle anacak, hem de kendilerine bir mikyas olarak, bir referans olarak kabul edeceklerdir.

Ve yine inanıyorum ki, AK PARTi'nin 8 yıldır tek başına verdiği demokrasi mücadelesi sayesinde, artık yakın ve uzak gelecekte hiç kimse demokrasiye gölge düşürme, demokratik rejimi zafiyete uğratma, hukuk sistemini karanlık tünellere sokma cüretini gösteremeyecektir.

Bizim tahkim ettiğimiz millet egemenliği, bugün olduğu gibi bundan sonra da asla ve asla vesayet kabul etmeyecek; millet ile egemenlik arasına asla ve asla simsarlar sirayet edemeyecektir.

Yakın ve uzak gelecekte, Türkiye'nin yeniden çetelerin, mafyanın, hukuk dışı örgütlenmelerin kıskacına düşmesi asla ve asla sözkonusu olamayacak; bizim başlattığımız kararlı mücadele sayesinde gelecek nesiller de temiz siyaset ve bunun yanında var güçleriyle buna sahip olmanın gayreti içerisinde olacaklardır.

AK PARTi Türkiye'nin demokrasi mücadelesinin, adalet ve hukuk mücadelesinin, reformlarla ortaya konan gelişme iradesinin bir numaralı aktörü haline gelmiştir.

İşte onun için diyorum ki: Bu Parti, işte bu grup, bu teşkilat ve bu hareket, tarih yazan, tarihe not düşen, tarihin seyrini olumlu yönde değiştiren bir kadrodur.

Türkiye, siz değerli arkadaşlarım sayesinde, daha önce hiç tecrübe etmediği başarıları tecrübe etmiştir. Bundan sonra da Allah'ın izniyle çok daha iyi seviyeleri tecrübe etmeye devam edecektir.

Bu vesileyle bir kez daha her birinize yürekten teşekkür ediyorum.

Bu harekete gönül vermiş, bu harekete emek vermiş, bu hareket için yüreğini ortaya koymuş her bir yol arkadaşıma, şahsım, partim ve milletim adına en kalbi şükranlarımı sunuyorum.

Bizden desteğini esirgemeyen, bizden hayır dualarını esirgemeyen aziz milletimize teşekkür ediyorum.

Bir kez daha diyorum ki, daha yapacak çok işimiz var... Daha katedecek uzun bir yolumuz var... Türkiye'yi daha fazla sevince, daha fazla huzura, daha fazla refaha ulaştıracak yeni projelerimiz, yeni hedeflerimiz var...

Bu millete hayal kırıklığı yaşatmadık, bundan sonra da yaşatmayacağız.

Bu milletin bize olan güvenini sarsmadık, Allah'ın izniyle bundan sonra da sarsmayacağız.

Milletimizin istikametinden hiç şaşmadık, bundan sonra da şaşmayacağız.

Allah yar ve yardımcımız olsun... Yolumuz, bahtımız açık ve aydınlık olsun...



Değerli arkadaşlarım,

Geçtiğimiz hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu yeni başkanını seçti ve Meclis Başkanımız görevine başladı.

Öncelikle kendisine başarılar diliyorum... Ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Kendisinden önce aynı görevi yürüten başkanımıza da huzurlarınızda yine şahsım, gurubum adına teşekkür ediyorum.

Yine, AK PARTi grup başkanvekillikleri, Meclis Başkanlık divanı ve idare amirlikleri için de seçimler yaptık, onlar da görevlerine başladılar, arkadaşlarıma ayrıca başarılar diliyorum.

Önümüzdeki süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündeminde yine milletimizi yakından ilgilendiren tasarı ve teklifler görüşülecek. Tempomuzu hiç düşürmeden, bütün engelleme ve yavaşlatma girişimlerine göğüs gererek çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürecek ve yasama faaliyetlerine devam edeceğiz.

Millet adına ve milletin emanetini omuzlayarak çıktığımız bu yolda, tek bir anımızı bile heba etme hakkına sahip değiliz...

Bakınız, yaz rehavetine rağmen, yaz tatili haleti ruhiyesine rağmen, gerek parti olarak, gerek hükümet olarak tempomuzu düşürmeden çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

30 Temmuz Perşembe günü Türkiye'de 3'üncü Nesil İletişim Çağını başlattık. Lisansları verdik, gerekli alt yapı şartlarını belirledik ve Türkiye'yi hem iletişimde, hem de teknolojide yeni bir aşamaya taşımış olduk.

Bugün artık Türkiye genelinde aboneler birbirleriyle sadece sesli olarak değil şimdi görüntülü olarak konuşabiliyorlar. Görüntünün ötesinde, turizmden eğitime, sağlıktan ulaştırmaya kadar çok geniş bir alanda 3G teknolojisi hayatımızı kolaylaştırıyor.

Aynı şekilde, bu ekonomik kriz ortamında 3G teknolojisiyle birlikte Hazinemiz 2.1 milyar TL'lik bir kaynak elde etti... Türkiye yeni yatırımlar kazandı ve yeni istihdam alanları açıldı.

AK PARTi iktidarı olarak bu büyük değişimi, bu büyük dönüşümü Türkiye'ye kazandırdık.

Şimdi hedefimiz 4'üncü nesil, yani 4G ve bunu da inşallah Türkiye ile biz tanıştıracağız.

Bir başka önemli konu, bürokraside, adeta sessiz sedasız gerçekleştirdiğimiz devrim niteliğindeki düzenleme.

Kamu hizmetleri yerine getirilirken başvuru sahibinden istenen bilgi ve belgelerde yeni ölçütler getirdik. Tam 421 değişik belgeyi işlemden kaldırdık, 215 hizmette ise noter onayı zorunluluğuna son verdik.

Arkadaşlar bunlar şöyle kenara köşeye atılacak işler değil.Hep bürokrasi, bürokrasi,bürokratik işlem, bürokratik işlem... Bunlardan halkımız İllallah demiyor muydu? Vatandaşımız İllallah demiyor muydu? İşte buyurun şu anda bunların hepsi ortadan kalkıyor. Böylece hem bürokrasiyi azalttık, hem devleti önemli bir yükten kurtardık, hem de vatandaşlarımızın işlerini ciddi manada kolaylaştırdık.

Dikkat ediniz, her yıl ortalama olarak vatandaşlarımızdan 15 milyon sabıka kaydı, 38 milyon nüfus kayıt örneği isteniyordu. Şimdi ise TC Kimlik Numarasıyla tüm bu işlemler hiç sıra beklemeden, ücret ödemeden, kırtasiye yükünün altına girmeden çözülmüş olacak.

Yine, üzerinde çok spekülasyon yapılan bir konuyu da burada dikkatlerinize getirmek istiyorum...

Dün Bakanlar Kurulumuzda aldığımız bir kararla, aylarca maalesef, şöyle bakıyorsunuz bazı genç gruplar çok ciddi manada kararını vermediğimiz, önümüze gelmeyen bir konuda, gençliğimizi hatta halkımızı tahrik etmenin gayreti içerisine giriyorlar ve hiçbir adap dinlemeden, hiçbir şeyi görmeden bu işin sürecini takip etmeden, kalkıp çeşitli yerlerde ön kesme, yol kesme bu tür işler yapıyorlar. Tabi bunlar üzücü şeyler. YÖK böyle bir talepte bulunur, ama nihai kararı verecek olan mercii Bakanlar Kurulu'dur ve Talep Bakanlar Kurulumuza gelmiştir ve üniversite harç noktasındaki katkı paylarını yüzde 8 oranında Bakanlar Kurulumuz arttırmıştır. Dikkat ediniz, üniversitelerin talepleri, katkı paylarının yüzde 400, yüzde 500 oranında artırılması yönündeydi, ancak biz, öğrencilerimize böyle bir yük yükleyemeyiz, geldiğimiz günden bu güne böyle bir yük yükledik mi? Ortalama yüzde 5'in üzerine bu harçlar hiçbir zaman çıkmamıştır şimdi yüzde 8 olarak bunu bu şekilde uygun bulduk.

Bu arada, Kredi ve Yurtlar Kurumumuz da, altını çizerek ifade ediyorum, son 6 yıldır, talep eden her öğrencimize, maddi durumuna göre burs, öğrenim kredisi ve katkı kredisi vermiştir, bundan sonra da talep eden her öğrenciye bu burs ve krediler ödenecektir. Yani bizim müracaat edip de burs veya kredi alamayan üniversite öğrencimiz, iktidarımız döneminde olmamıştır bundan sonra da olmayacaktır. Böyle bir yaklaşım içerisinde olan iktidara, bu tür bir yaklaşım tarzını bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Bu ancak olsa olsa ideolojiktir. Bu olsa olsa adap dışında bir yaklaşımdır. Önce ben bu tür davranışlar içerisinde olan gençleri adaba davet ediyorum. Kim ne derse desin biz eğitimi bir numaralı sorunumuz olarak ele almış, bütçemizde en büyük payı eğitime ayırmış kadrolarda en büyük kadroyu eğitime ayırmış olan bir iktidarız. Yatırımlar noktasında en büyük sıçrama bu dönemde olmuştur. 81 vilayetimizde üniversiteler bu dönemde açılmıştır. Üniversiteli gençliğin sokaklarda onda dokuzunun bırakılıp onda birinin üniversitelere sokulduğu günleri biz yaşadık. Ama şimdi bu oran artmaya başladı. Bunu başaran dönem bizim dönemimiz olmuştur. Şimdi böyle bir dönem yaşanırken bunu provoke etmek, bunu sabote etmek veya yanlış bir şekilde takdim etme gayreti içerisine girmek, şık olmuyor. Çok çirkin oluyor. Onun için de bu tür gayretler içerisinde olan gençlere diyorum bununla siz sağ duyulu olan gençleri, aklı selim sahibi olan gençleri, anneleri babaları aldatamayacaksınız, aldatamazsınız. Bunu bir defa böyle bilin.

2002 yılında, katkı kredisi alan öğrenci sayısı 405 bin 791 iken, 2009 itibariyle bu sayı 483 bin 993'e ulaştı.

Yine, 2002 yılında öğrenim kredisi alan öğrenci sayımız 451 bin 550 iken, 2009 yılında da bu sayı nerede biliyor musunuz? 817 bin 702'ye ulaştı.

2002'de öğrenim kredisi miktarı 45 TL idi ve 3 aydan üç aya ödeme yapılıyordu. 2005 yılından itibaren burs ve öğrenim kredilerini öğrencilerimize aylık olarak vermeye başladık ve 2009 itibariyle de talep eden her öğrencimize aylık 180 TL ödeme yaptık.

Yine, 10 Temmuz'da çıkardığımız bir yasa ile, Kredi ve Yurtlar Kurumu'na borcu olanların borçlarını yeniden yapılandırdık ve ödeme kolaylığı getirdik. Bunu da iktidarımız yaptı. Değerli arkadaşlarım, bütünüyle sadece olay tabi üniversite olayı değil, ilköğretimde ortaöğretimde biliyorsunuz kitapları bedava olarak verdik, veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Bunları kimse görmemezlikten gelemez.

Tabi bu arada uluslararası boyutta da son haftalarda son derece önemli temaslarımız oldu...

Biliyorsunuz Türkiye, başta Orta Doğu ve Hazar Havzası olmak üzere, dünyanın ispatlanmış doğal gaz rezervlerinin yaklaşık üçte ikisinin bulunduğu bir bölgede yer alıyor.

Bu konumumuzu en iyi şekilde değerlendirmek noktasında yani bir özellikle enerjide lojistik üs oluşturma noktasında tarihi nitelikte projelerin hayata geçirilmesini bu dönemde sağlamış bulunuyoruz.

Kerkük-Yumurtalık ile Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hatlarını uygulamaya koyduk.

Rus doğal gazını taşıyan Batı Hattı, İran-Türkiye, Mavi Akım, Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hatları ile Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal Gaz Enterkonektörü projeleri de yine Türkiye'nin önemini sadece bölgesel bazda değil, küresel ölçekte de teyit eden projeler oluştu ve bu gelişerek devam ediyor.

Türkmen doğal gazının Türkiye'ye nakli ve Irak doğal gazının Kerkük-Yumurtalık Hattı'na paralel bir boru hattı vasıtasıyla ülkemize sevki, devam eden diğer iki önemli projemiz. Bunlar da devam ediyor.

Samsun-Ceyhan petrol boru hattına yönelik çalışmalarımız da devam ediyor.

Temmuz ayında Nabucco Projesi'ne ilişkin Hükümetlerarası Anlaşma'yı Ankara'da imzaladık.

Böylece, doğalgazda Avrupa'nın dördüncü ana arteri olma hedefimize bir adım daha yaklaşmış olduk.

Yine geçtiğimiz hafta içerisinde dostumuz ve komşumuz Rusya Federasyonu'nun Başbakanı Sayın Putin'i ve değerli dostum İtalya Başbakanı Sayın Berlusconi'yi ülkemizde ağırladık.

Rusya ile başta enerji olmak üzere ekonomik ve kültürel alanlarda toplam 20 belgeye imza atarak ilişkilerimizde adeta yeni bir döneme girdik.

Gaz, petrol ve nükleer enerji olmak üzere 3 ayrı başlık altında iki ülke arasındaki işbirliğini geliştirmeye yönelik protokolleri Sayın Putin'in ziyareti sırasında imzaladık.

Güney Akım Boru Hattı'nın Karadeniz'de ülkemiz münhasır ekonomik bölgesinden geçmesi için gerekli araştırma çalışmalarının yapılmasına yönelik olarak Rus tarafınca talep edilen izni de şu anda vermiş bulunuyoruz.

Bununla birlikte, enerji alanında, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ile Rus muadili Rosatom arasında ilki "Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına" ilişkin, ikincisi "Nükleer Kazaların Erken Bildirimi ve Nükleer Tesisler Hakkında" olmak üzere iki anlaşma daha imzaladık.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Putin ile yaptığımız kapsamlı görüşmelerin ardından, İtalya Başbakanı Sayın Berlusconi'nin de katılımıyla üçlü bir görüşme gerçekleştirdik.

Ankara'da gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde son derece önemli bir gelişme daha oldu ve İtalya ile üzerinde çalışmakta olduğumuz Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı projesine Rusya da katılım kararı alarak boru hattına petrol taahhüdünde bulundu.

Değerli arkadaşlarım, tüm bu temaslar, ziyaretler, görüşmeler, tüm bu imzalanan anlaşmalar, başlatılan projeler, Türkiye'nin artık çok farklı bir kulvarda, çok farklı bir klasmanda yer aldığının en bariz, en somut göstergeleridir.

Türkiye artık, büyük, güçlü, sarsıntılara karşı dirençli ekonomisiyle dünyada farklı bir konumda yer alıyor.

Türkiye, demokrasisiyle, insan hak ve özgürlüklerine verdiği değer ile, istikrarlı ve güven zeminindeki toplumsal yapısıyla değerli arkadaşlarım, dünyada farklı bir konuma yükseliyor.

Türkiye, uluslararası meselelerde, görüşlerine değer verilen, görüşleri dikkate alınan, arabuluculuğuna ihtiyaç duyulan bir ülke olarak öne çıkıyor.

Ve Türkiye, dünyanın büyük enerji projelerinde en merkezi konumda, en stratejik konumda bir ülke olarak dikkatleri ve takdirleri üzerinde topluyor.

Türkiye, AK PARTi iktidarı döneminde çok büyük bir değişim ve dönüşüm yaşadı, bu değişim ve dönüşüm hızlı bir şekilde devam ediyor.

Artık dünün kelimeleriyle, dünün kavram ve sıfatlarıyla Türkiye'yi tanımlamak, eksik ve yetersiz kalacaktır.

Düne ait meselelerle, düne ait tartışmalarla, sonu gelmeyen polemiklerle, ülkeye en ufak bir fayda sağlayamayan gerilimlerle bugüne uyum sağlamayız ve bu gayretin içerisinde olanlar hem kendilerine hem ülkemize zarar veriyorlar.

Bakınız, muhayyilenizi biraz zorlamanızı rica ediyorum:

Acaba, Türkiye tek haneli enflasyonu, 2005 yılında AK PARTi iktidarında değil de, 1970'lerde yakalamış olsaydı bugün nasıl bir Türkiye'de yaşıyor olurduk?

Türkiye'nin ihracatı, 2008 sonunda değil, 1970 sonunda, 1980 sonunda, 1990 sonunda 132 milyar dolara ulaşmış olsaydı... Türkiye bugün değil de, bundan 10 yıl, 20 yıl önce dünyanın en büyük 17'inci ekonomisi konumuna yükselmiş olsaydı, bugün biz nerelerde olurduk?

Acaba, bugün demokraside elde ettiğimiz standartları, bundan 10 yıl 20 yıl, 30 yıl önce elde etmiş olsaydık, Türkiye bugün nerelerde, hangi seviyelerde olurdu? Bunu hesabını yaptık mı kendimize bu soruyu sorduk mu?

Demokrasinin üzerindeki vesayet tartışmaları, AK PARTi ile birlikte değil de, çok daha öncesinde sona erseydi, bugün demokrasimiz hangi seviyelerde olurdu?

Türkiye, çetelerle mücadelesini, mafya ile mücadelesini, karanlık örgütlerle mücadelesini ertelemeseydi, faili meçhullerin üzerini örtmeseydi, hukuk ve demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla işletseydi, acaba bugün nasıl bir ülkede yaşıyor olacaktık?

Türkiye geçmişte içine kapanmasaydı, etrafına sanal duvarlar örmeseydi, aktif bir dış politika izleseydi, bölgesel meselelerde, küresel meselelerde daha güçlü roller üstlenseydi, bugün nasıl bir Türkiye'de yaşıyor olurduk?

İşte biz, bu soruları kendimize sorduk, soruyoruz ve soracağız... Biz, kendimizi, bu soruları sormak zorunluluğunda hissediyoruz...

Ama aynı şekilde, gelecek nesillerin bu soruları sormaması için de elimizden geleni yapıyoruz...

Ve biz artık şu soruyu da soruyoruz, hem de yüksek sesle, gür bir sesle soruyoruz:

Eğer Türkiye, enerjisini, kaynaklarını, bütçesini, kazanımlarını; bütün bunların ötesinde, huzurunu, refahını, gencecik, fidan gibi delikanlılarını teröre kurban etmeseydi...

Türkiye son 25 yılını terörle, çatışmayla, olağanüstü hal ile, faili meçhullerle, boşaltılan köylerle, üzerine al yıldızlı bayrağımızın örtüldüğü tabut görüntüleriyle heba etmeseydi, bugün nerede olurdu?

Eğer sorun daha ortaya çıkarken fark edilip gerekli tedbirler alınabilseydi....

Eğer mesele büyümeden çözüme kavuşturulsaydı...

On binlerce insanımız hayatını kaybetmeden, on binlercesi yaralanmadan, yüz binlercesi mağdur olmadan bu mesele suhuletle çözülmüş olsaydı, bugün Türkiye nerede olurdu?

Bu soruları çoğaltarak sormanızı istiyorum...Milletçe sormamızı istiyorum...

Aziz milletimizin bu soruları sormasını, bu meseleyi objektif bir şekilde enine boyuna sorgulamasını rica ediyorum...

Ne oldu, nerede yanlış yapıldı, nerede yanlış politikalar uygulandı, nerede yanlış tavırlar sergilendi...

Bizim binlerce yıllık dostluğumuzun, akrabalığımızın, kardeşliğimizin kopacağına, çökeceğine, çürüyüp bozulabileceğine kim nasıl inanma cüretini gösterdi de, aramıza nifak tohumları ekme gayretine girdi?

Bu iş bu kadar kolay mıdır?

Binlerce yıldır bir arada yaşayan, kız alıp-kız veren, birbirine akraba olan, birbirine kardeş olan, et ile tırnak haline gelen Türk ile Kürd'ü, Laz ile Çerkez'i, Boşnak ile Gürcü'yü birbirinden ayırmak, birbirine düşman eylemek mümkün müdür, muhtemel midir? Türkiye'nin bir zenginlik olarak gördüğümüz tüm farklılıklarını birbirinden ayırmak, birbirine rakip ve düşman gibi göstermek, kimin haddinedir?

Selahaddin Eyyubi'nin sancağı altında, Kudüs'ü fethederek, orayı bir barış ve huzur şehrine çeviren ordunun neferleri biz değil miydik?

Çaldıran'da, Yavuz Sultan Selim'in ordusunda birbirine kardeş olan biz değil miydik?

Yemen'de, Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Kut-ül Amare'de vatan topraklarını birlikte savunan, birlikte şehit olan, birlikte gazi olan biz değil miydik?

Kurtuluş Savaşı'nın kahraman evlatları hep birlikte biz değil miyiz? Cumhuriyeti kuran ve ortak idealler, ortak hedefler doğrultusunda yüceltenler bizler değil miyiz?

İstiklal Marşı'nı dinlerken hepimizin yüreği kabarmıyor mu?

Yemen Türküsü'nü dinlerken hepimizin gözleri yaşarmıyor mu?

Fuzuli'nin şiirleri nasıl ruhumuza hitap ediyorsa, Ahmedi Hani'nin dizeleri de aynı şekilde bizi duygulandırmıyor mu?

Neşet Ertaş "Gönül Dağı" dediği zaman her birimizin tüyleri ürperiyor... Aynı şekilde Şivan Perver Halepçe dediğinde, Hazal dediğinde gönül dünyamızın derinliklerine dalıyoruz.

Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Karacoğlan, Pir Sultan bu toprakların mayasını yoğururken, Cudi'nin, Munzur'un eteklerinde dolaşan DENGBEJLER de aynı topraklara aynı kardeşlik mayasını atıyorlar.

Horon bizim horonumuz... Zeybek bizim zeybeğimiz... Halay bizim halayımız... Zılgıt bizim zılgıtımız...

Bizi birbirimizden ayırmak kimin haddi?

Bizim kardeşliğimize kastetmek kimin haddi?

Bizi birbirimize düşürmek, düşman eylemek kimin haddi?

Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşlarını birbirine ayrı gayrı görmek kimin haddi?

Bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği altında yer alan her etnik kökendeki insan, Türküyle, Lazıyla, Kürdüyle, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, bizim kardeşimizdir, buna kimse gölge düşüremez.

Değerli kardeşlerim, evlat acısından daha büyük bir acı yoktur... Allah hiç kimseye bunu yaşatmasın, hiç kimsenin ocağına bu ateşi düşürmesin ama son 25 yıldır, ülkemin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde nice annelerin, çalan her telefonla yürekleri ağızlarına gelmiştir.

Elleri telefona uzanırken, hasret gidermekle, şehadet haberini almak, ölüm haberini almak arasındaki derin uçurumda kaldılar.

Bunu gittiğim bir evde yaşadım, bir şehit evinde. Oğlum dün beni aradı dedi, anne ben şu anda bir yola çıktım gidiyorum, dua et, ama şahadeti de özlüyorum dedi. 24 saat sonra oğlumun bu haberini aldım dedi. Göğsündeki cebinden çıkmış olan emanetleri bana gösterdiklerinde de orada hakikatten benimde dünyam sarsıldı. Çünkü oradan isabet almıştı.

Hangi annenin yüreği dayanır buna?

Hangi annenin kalbi bu acıyı taşır?

Hep derler ya...

"Büyüttüm Besledim Asker Eyledim / Gitti De Gelmedi Yavrum Buna Ne Çare" diyerek ağıtlar yakan bir anneyi hangi etkileyici söz teselli edebilir?

Yaklaşık 30 yıldır nice annemiz, telefonun başında, Ağrı Dağı gibi, Munzur Dağı gibi, Cudi gibi, Erciyes gibi, Kaçkar gibi, olduğu yere yığılıp kaldı, hep bunu yaşadık. Babaların gözyaşı sel oldu içine aktı.

Anneliğin ideolojisi yoktur... Anneliğin siyaseti yoktur, sağcılığı, solculuğu yoktur...

Oğlu her ne sebeple hayatını kaybetmiş olursa olsun... Yozgat'taki anne ile, Hakkari'deki anne, oğullarının başında aynı duayı ediyorsa, evladı için Yasin ve Fatiha okuyorsa, cemaat aynı kıbleye dönüyorsa, burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır.

Bu süreçten hiçbir tarafın kazançlı çıkmayacağı aşikardır... Ama kaybedenin Türkiye olduğu, kaybedenin vatanımız olduğu, kaybedenin milletimiz olduğu, ülkemizin geleceği olduğu aşikârdır.

Kaybedenin anneler olduğu, babalar olduğu aşikârdır.

Şehit anneleri Diyarbakır'da bir araya gelip kucaklaşabiliyor, ama birilerine bakıyorsunuz ki onlar bu buluşmadan da rahatsız oluyor. Çok enretesandır, işte attığımız bir adım var, İçişleri Bakanımızın koordinasyonunda bir süreç devam ettiriyoruz. Bir paketten bahsetmiyorum, süreç. Bu süreci devam ettirirken de parlamento içi, parlamento dışı siyasi parti liderleriyle de görüşmeler yapalım. Akademisyenlerle, bu ülkenin çeşitli aydınlarıyla, medya mensuplarıyla, sivil toplum örgütleriyle, yani bu konuda söz söyleyecek her kesimle görüşmeler yapılsın diyoruz ve bu görüşmeleri İçişleri Bakanımızın koordinesinde yürütüyoruz. Ama bakıyorsunuz dün ana muhalefetle diğer muhalefet partisi, her ikisine mektup gidiyor ve hemen anında ret cevabı geliyor. Hani bunlar uzlaşmadan yanaydılar, hani bunlar bu ülkede mutabakattan yanaydılar. Yahu bu meselede mutabakatın olmayacakta, bu meselede çözüm aramak olmayacakta nerede çözüm arayacaksınız söyler misiniz? Yani benim bakanım gelipte size bir şeyi dayatmayacak, sizinle bir şeyi paylaşacak. Söyleyecek neyiniz var, bize bunu söyleyin ve biz bunları da bu çalışmanın içerisine koyalım. Sonuç bildirgesine, raporumuza bunları koyalım ve bu sürece inşallah bunları bir milat yapalım istiyoruz.



Değerli arkadaşlarım, değerli konuklar,

Bu meselenin kalıcı olarak çözümü, huzur ve emniyet zemininin tesisi, kardeşlik ikliminin yeniden pekiştirilmesi için biz bu çalışmayı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.

Bakınız, ben burada bir konuyu daha özellikle vurgulamak istiyorum:

AK PARTi'yi var eden tarihsel süreç içinde ve AK PARTi'yi kurduktan sonra, bu meseleye her zaman en sağlıklı şekilde bakan, bu meseleyi en sağlıklı şekilde değerlendiren ve çözüm iradesini ortaya koyan taraf biz olduk.

Siyaset sahnesinde yerimizi aldığımız andan itibaren, meseleye tamamen bu ülkenin bütünlüğü açısından baktık, bir kardeşlik hukuku anlayışıyla baktık, vatandaşlık hukuku içerisinde baktık.

Terörün kabul edilemez, mazur görülemez, tahammül edilemez olduğunu devamlı anlattık. Terörle mücadelede en ufak bir zafiyet göstermedik.

Bugün gelinen nokta terörle mücadeledeki zafiyetin değil, terörle mücadelede sergilenen başarılı performansın bir sonucudur. Biz legal yapılanmaları muhatap kabul ederiz. Hiçbir zaman illegal yapılanmaları bizim AK PARTi olarak, AK PARTi iktidarı olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu da böyle bilmeniz lazım. Kimse bize bu konuda bir yakıştırma yapamaz. Hiçbir zaman tutarsız bir davranış sergilemedik... Hiçbir zaman çelişkili açıklamalar, samimiyetten uzak yaklaşımlar göstermedik...

Meseleleri, şartlara, konjonktüre, siyasi çıkar ilişkilerine asla endekslemedik.

Ama şunu açıklıkla ifade etmek durumundayım: Kürt vatandaşlarımızın sorununu üreten siyasi zihniyeti, sorunu bu hale getiren politik yaklaşımı bizim sahiplenmemiz, paylaşmamız, sürdürmemiz mümkün değildir.

Bizim dünya görüşümüz, siyaset felsefemiz, böyle bir sorunu üretmeyi de, böyle bir sorunu çözümsüzlüğe mahkum etmeyi de, böyle bir soruna gözümüzü yummayı da normal göremez.

Sorunun devam etmesine, çözümün akamete uğramasına çanak tutan anlayışlar, yaşanan acıların vebaline de ortak olurlar.

Sorunu bu hale getiren anlayışlardan medet beklemiyoruz, ama diyoruz ki, gölge etmeyin, engel olmayın, bu kardeşlik projesine, bu barış ve bütünleşme projesine, bu milli birlik bütünlük projesine kapılarınızı kapatmayın diyoruz. Yaptığımız bu.

Gelin bu çalışmayı hep birlikte şekillendirelim.

AK PARTi, kurulduğu günden bu yana aynı siyaset çizgisini izliyor...

14 Ağustos 2001'de partimizi kurarken ortaya koyduğumuz çerçeve ile, 2005 yılında Diyarbakır'da ortaya koyduğumuz çerçeve arasında bir fark yoktur. O günün bütün konuşma metinlerini alsınlar incelesinler bunu göreceklerdir. Çünkü biz bunu programımıza yerleştirdik. Biz anlık bu noktada çalışmalar yapmadık, yapmıyoruz. Diyarbakır'da dile getirdiğimiz düşünceler ile bugün ortaya koyduğumuz irade arasında da fark yoktur.

Doğu ve Güneydoğu'daki illerimizi, yatırım teşvikleriyle, kamu yatırımlarıyla, özellikle eğitim, sağlık ve sosyal yardımlarla destekledik, kayıplarını telafi etmenin gayreti içinde olduk.

Konya Ovası Projesiyle birlikte, Doğu Anadolu Projesi ve Güneydoğu Anadolu Projesi ile yeni bir eylem planı belirledik ve inşallah 2013'de bu projeleri bitirmiş ve hedefe ulaşmış olacağız.

Değerli kardeşlerim inşallah bu bir demokratik açılım projesi olacaktır. Bunu böyle görelim ve bu önemli bir girişimdir.

Ana dilin öğrenimi, öğretimi ve ana dilde yayın konusunda açılımlar yaptık. Bakın bu son bir-iki ay içerisinde ana dilini öğrenme noktasında açtığımız kurslar hiç konuşuluyor mu? Konuşulmuyor. TRT Şeş hiç konuşuluyor mu? Konuşulmuyor. Üniversitelerde şimdi Kürtçe'nin öğrenilmesine yönelik atılan adımlar hiç konuşuluyor mu? Konuşulmuyor. Bakın kültürel bazda bu hükümetin attığı adımların hiçbirisi dikkat edin, ekonomiyi koyun bir kenara, bunlar konuşulmuyor. Vermediler aldık gibi bir mantık sürekli işleniyor. Eğer bu tür yaklaşımlarla gelirseniz kusura bakmayın yaya kalırsınız. Biz iktidarın bize yüklediği sorumluluğun bilinciyle bu adımları attık, bunu böyle bilin.

Biz daha 2001'in 14 Ağustos'unda yola çıkarken bunu söyledik. Batı neyse doğuda o olacak dedik. Kuzey neyse güneyde o olacak dedik. Antalya'daki konuşmamızda söyledik, bizim üç tane kırmızı çizgimiz var dedik. Biz etnik milliyetçilik yapmayacağız dedik, biz dinsel milliyetçilik yapmayacağız dedik. Biz bölgesel milliyetçilik yapmayacağız dedik ve yola böyle çıktık ve bundan asla taviz vermedik, bundan sonrada vermeyeceğiz. Çünkü biz 780 bin kilometrekareyi vatan toprağı olarak en gelişmiş şekilde, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmış bir ülke olarak görüyoruz ve bu hale getireceğiz. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, bütün yollarıyla, toplu kontlarıyla, değişim dönüşüm projeleriyle, tarımda bu adımı atacağız, enerjide bu adımları atacağız. Köydes'i bunun için kurduk, Beldes'i bunun için kurduk. Bunlar varmıydı bugüne kadar Allah aşkına. Eğer bugün ta Patnos'ta eğer okullarda bilişim teknolojisi sınıfları açılmışsa, oralarda bizim yavrularımız bilgisayarla topla oynar gibi oynuyorsa ve ADSL sistemiyle dünya ile buluşuyorsa, bu kabiliyete ulaşmışsa işte bunlar bu iktidarın attığı adımlardır. Bunları görelim.



Sorunun kapsamlı şekilde çözümü için uygun zemini, süreç içinde biz hazırladık, olgunlaştırdık ve bugünkü noktaya taşıyan da yine AK PARTi oldu, biz olduk.

Şunu büyük bir memnuniyetle söylemeliyim ki, meselenin kalıcı şekilde çözümü için bugün çok geniş bir mutabakat zemininin de artık oluştuğunu bizler müşahede ediyoruz.

Kimse bu ülkede biz Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisiyiz havasına girmesin. Bakın bizler 22 Temmuzda yüzde 47 almış bir partiyiz, son seçimde yüzde 39 almış bir partiyiz ve Türkiye'nin yedi bölgesinde birinci parti olmuşuz ve değerli kardeşlerim 81 vilayetin kahir ekseriyetinde birinci partiyiz, kalan kısmında da ikinci partiyiz. Yani biz Türkiye partisiyiz, Türkiye'nin partisiyiz. Belli illerin veya belli bölgenin, bölgelerin partisi değiliz. Biz 71,5 milyon vatan evladının partisiyiz, bizim farkımız bu ve bununla iftihar ediyoruz. Ama bütün bunlara rağmen biz diyoruz ki; biz Türkiye'nin tamamı değiliz. Onun içinde diyoruz ki bütün siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle, akademisyenlerle, medya, yazar çizeriyle, elele verelim, omuz omuza verelim ve bu işi böyle çözelim.

Ben burada siyasi polemiklere girmek istemiyorum... Bizi, son derece ağır ve insafsız şekilde eleştiren, hâşâ, bizi adeta vatan haini olarak ilan eden Sayın Bahçeli'ye cevap verecek değilim. İnanıyorum ki MHP'nin kendi içindeki mensupları bile onun bu yaklaşımından rahatsızlar. Ben buna inanıyorum. Sayın Bahçeli'nin yaklaşan büyük kongresinin hazırlığı içerisinde bu hezeyanlara girmesi yanlıştır. Bizim vatan sevgimizi ölçebilecek ne kalitededir nede kariyerdedir bunu böyle bilin. Aynı şekilde CHP'nin Sayın Liderine burada cevap verecek değilim... Onlarla bu şekilde bir tartışmanın içerisine de girecek değilim...

Ancak, her iki lidere de, tavır belirlemek noktasında son derece aceleci davrandıklarını, bu şekilde çözümden değil, çözümsüzlükten yana bir tavır içine doğru sürüklendiklerini de hatırlatmak isterim...Bunu bilmeleri lazım.

Bir başka deyişle, henüz dere görülmeden, muhalefet set çekmek için kazmayı küreği eline almış görünüyor. Durumları bu...

Eylem planı noktasında, yol haritası noktasında bizim çalışmalarımız devam ediyor... Henüz nihai bir aşamaya gelmedik...Ne koordinatörümüz ne şahsım böyle bir açıklamayı yapmış değiliz. Kalkıp kendileri hemen anında açıklamalar yapıyorlar. Aman Yarabbi! O ne edeptir? Nasıl edepli konuşmalar yapıyorlar? İlgilileri yetkilileri nasıl konuşmalar yapıyorlar? Yani böyle bir sokakta lalettayin dolaşan kişiler bu dili kullanmaz. Bu parlamentonun çatısı altında bu bir dili konuşan bir milletvekili nasıl olur? Nasıl olur? Bu nasıl bir ahlak anlayışıdır? Böyle şey mi olur? Benim arkadaşlarıma bu şekilde bir hitapta, hakarette bulunmak kimsenin haddi değil. Ama bunun hesabını ben inanıyorum ki MHP'nin kendi tabanı da onlardan soracaktır. Ben yine inanıyorum ki CHP'nin kendi tabanı da yine onlardan soracaktır. Çünkü biz bir ortak dil oluşturmaya gayret ediyoruz. Bir ortak akılla çözüm arıyoruz. Ama ne yazık ki onlar biz ne ortak dilde varız, ne ortak akılda varız diyorlar. Ve önemli olan ortak bir hissiyatın, ortak ideallerin, ortak çözüm iradesinin yakalanmış olmasıdır.

Türkiye'nin her köşesinde, bu meselenin çözümü için samimi şekilde bir yeni sürecin başlatıldığına dair umutlar oluşmuş durumdadır.

Elbette istismar mekanizmaları çalışacaktır...

Elbette, çözümsüzlükten beslenenler süreci çarpıtmak için ellerinden geleni yapacaklardır.

Elbette, bağımsızlık gibi, milli birlik ve bütünlük gibi, sadakat gibi kavramları dillerine dolayanlar, bu hepimizce kutsal sayılan kavramları siyasi hırslarına alet edenler çıkacaktır.

Ancak şunu da bütün samimiyetimle, bütün kalbimle, bütün yüreğimle ifade ediyorum: Sürecin siyasi riski, siyasi getirisi ve götürüsü her ne olursa olsun, bizim, bu meseleyi, Türkiye'nin çıkarına, 71 buçuk milyon vatandaşımızın çıkarına, geleceğimiz adına çözmekten başka bir gayemiz yoktur, olamaz. Bunu böylece söylemek istiyorum. Değerli kardeşlerim, her zaman birlik siyasetinin temsilcisi olduk, bundan sonra da ancak birlik siyasetine uygun yaklaşımların temsilciliğini yapmaya devam edeceğiz. Tabi ki bu siyasi partilerin niçin belirli bölgelere sıkışıp kaldıklarını biliyorsunuz. İşte bundan dolayı. Ama biz ülkemizin istikbalini düşünüyoruz, biz insanımızın istikbalini düşünüyoruz. Bütün derdimiz bu.

Hangi yaklaşım Türkiye'nin menfaatinedir, hangi siyaset tarzı Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne hizmet eder, bunu aziz milletimizin derin feraseti içerisinde oluşmasını arzu ediyoruz, bunun beklentisi içerisindeyiz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli konuklar,

Bu meseleyi kardeşlik hukuku, vatandaşlık hukuku dairesinde çözerek, Türkiye'nin nasıl bir inşallah atılım sürecine gireceğini de aynı şekilde tahayyül etmenizi rica ediyorum...

Doğu ve Güneydoğu illerimizde, huzur ve güven tam anlamıyla tesis edildiğinde, bu illerimizin hem kendilerine, hem de ülkenin diğer kesimlerine nasıl bir katkı sağlayacağını düşünün...

Benim öğretmen kardeşimin, tayini ya da atanması Doğu ve Güneydoğu illerine çıktığında, nasıl bir aşkla ve iştiyakla görev yerine ulaşacağını düşünün.

Doktor kardeşimin, mühendis kardeşimin huzur ve emniyeti sağlamakla görevli polis ve asker kardeşimin ülkemin tüm illerinde olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu illerinde de gönül ferahlığıyla vazifesini yerine getirmek için bu illerimize koşarak gideceğini düşünün...

Hakkari'deki Üniversitenin uluslararası standartlara ulaştığını, bunun için gerekli zeminin oluşturulduğunu, bu vizyonun, bu ufkun Hakkari'ye hakim olduğunu düşünün...

Hiç kimsenin, ama hiç kimsenin, kendisini devlet karşısında, devletin kurumları karşısında ikinci sınıf vatandaş hissetmediği, ezik hissetmediği, ötelenmiş, itilmiş hissetmediği bir Türkiye'yi düşünün...

71 buçuk milyon vatandaşımızın her birinin kendisini bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olarak hissettiğini, bu ülkenin kalkınması için, bu ülkenin ortak idealleri için yüreğini ortaya koyduğunu düşünün...

Türkiye bunları AK PARTi iktidarıyla başardı... Daha fazlası imkansız değil...

İnanın bu fotoğraf, bu manzara çok uzağımızda değil...

Ben, bu sürecin artık çok yakınımızda olduğuna bütün kalbimle inanıyorum...

AK PARTi bunu da başaracaktır, bu kadro bunu da başaracaktır.

Son söz olarak şunları da ifade etmek istiyorum:

Bizim niyetimiz son derece samimi...

Bizim niyetimiz son derece halis...

Gencecik fidanların, delikanlıların, ana kuzularının sararıp solmasına artık tahammülümüz yok...

Ağıtlara tahammülümüz yok...

Annelerin gözyaşlarına, evlat acısına, feryat-figana daha fazla tahammülümüz yok...

Türkiye'nin kaybetmesine, daha büyük risk ve tehditlerle karşılaşmasına tahammülümüz yok.

Ülkenin bir bölümü üzerine çökmüş kara bulutlara tahammülümüz yok... Değerli kardeşlerim umutsuzluğa tahammülümüz yok.

Biz artık Botan çayında serinlemek, Zap Suyu gibi coşmak, Dicle, Fırat, Murat gibi barışa, kardeşliğe akmak istiyoruz. Derdimiz bu.

İstiyoruz ki Munzur Dağlarında hep birlikte kardelenler toplayalım... Cudi dağından yediverenler, Ağrı dağından çiğdemler dermek istiyoruz... Ülkemin 7 coğrafyasından derilmiş çiçekleri, ülkemin annelerine, o tertemiz yüreklere vermek istiyoruz.

Türkiye'ye yeni ufuklar açmak, Türkiye'yi şaha kaldırmak, Türkiye'yi artık kabına sığmaz, tutulamaz, güçlü bir ülke olma yolunda zaptedilemez hale getirmek istiyoruz.

Bunun mümkün olduğuna inanıyoruz...Çünkü bunu 7 yılda gördük. Nereden nereye geldiğimiz ortada.

Bedeli her ne olursa olsun, bunu başaracağız... Hep birlikte başaracağız...Burada olanlarla olmayanlarla birlikte başaracağız...

Bu kardeşlik projesini, bu bütünleşme projesini, bu Türkiye'yi ayağa kaldırma projesini hep birlikte başaracağız...

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum... Sağolunuz, varolunuz...


 

FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 08-17-2009, 12:34   #2
Kullanıcı Adı
ak sevda
Standart
Allah daima başarılar versin
ak sevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-17-2009, 14:59   #3
Kullanıcı Adı
redyellow
Standart
Evet ağzına sağlık, bu konuşmasını çok beğendim başbakanın. özellikle türt-kürt konusunda çok güzeldi.

Bu konuşma lafta kalmamalı, icraata dökülmeli ki konuşmanın önemi daha iyi anlaşılsın.
redyellow isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-18-2009, 00:42   #4
Kullanıcı Adı
Seyyah
Standart
Şuna bak ya...
Bir Başbakan nasılda anlatıyor kardeşlik ne demek..
Birde vatana ihanet ediyorlar diye hırlayanlara bak...

Kaf dağını çevirmek kolay değil ama, kolayı isteyende yok!
Seyyah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-26-2009, 15:24   #5
Kullanıcı Adı
nurullah
Standart
ağlıyoruz,o duyguları yasıyoruz..
nurullah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
ak parti forum, ak parti videoları, ak videolar, başbakan meclis konuşması, başbakan videoları, recep tayyip erdoğan


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım