Komplo belgesi sürecinde bayrağı devralan Vatan ile Akşam, var gücüyle çalışıyorlar. Manşet sırası bugün Vatan'daydı...




‘AK Parti ve Gülen'i Bitirme Planı' belgesinin orijinali ortaya çıkması ‘Dost Medya'yı hummalı bir çalışmaya itti. Vatan ve Akşam, 12 Haziran'da belge Taraf'ta yayınlandığında Karargah'ın emriyle hareket eden Sabah ve Habertürk'ten bayrağı devraldı.

Belgenin orijinali sürecinde yük Vatan ile Akşam'ın omuzlarına bindi.

Manşet sırası bugün Vatan'daydı. Vatan AKP'li Dengir Mir Mehmet Fırat'ın “Bir subayın yazdığı belirtilen isimsiz ihbar mektubu ile bizlere bir kaç yıl önce Sarıkız ve Ayışığı darbelerini ihbar amacıyla gönderilen mektup neredeyse aynı elden çıkmış kadar benzer. Bu çok şaşırtıcı” sözleri eşliğinde, 2006'da Başbakanlığa gönderilen mektupla subayın mektubu arasında benzer dediği sözleri karşılaştırdı.

Vatan gazetesi haberinde ‘ihbar mektupları bir grup tarafından hazırlanıyor' mesajını vermeye çalıştı.

VATAN VE AKŞAM'A VERİLEN GÖREV DEŞİFRE OLDU
Taraf muhabiri Mehmet Baransu'nun Karargah'taki çalışmalarla ilgili kulis haberi, Vatan ve Akşam'a verilen görevi deşifre etmişti: “Hukuki olarak bu işin nasıl kapatılacağı görevi Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu'ya verildi. Çubuklu ilk adım olarak medyadan bazı isimlerle irtibata geçti. Kamuoyuna Vatan ve Akşam gazeteleri tarafından yansıtılan beş soru, Çubuklu tarafından hazırlandı. Bir gazeteye telefonla direkt, diğer bir gazeteye ise dolaylı yolla sorular iletildi. Bir gün sonra da bu sorular iki gazetede yer aldı.

Çubuklu şu sıralar bununla da yetinmiyor. Başbuğ'a hukuki olarak bu işin içinden nasıl çıkacakları yönünde rapor üzerine rapor hazırlıyor.

Başbuğ'un Çubuklu'dan tek isteği var. Soruşturmanın Ergenekon savcılarından alınıp, askeri savcılığa devredilmesi için tüm yolların denenmesi.

Çubuklu bir yandan gazetecileri ararken, diğer yandan da askerlere sivil mahkemenin yolunu açan yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'nde görevli bazı üyelerle görüşüyor. Karargah'ın sütten ağzı yandığı için bu görüşme sonuçları “sözlü rapor” olarak üst makamlara rapor ediliyor.”

İŞTE VATAN'IN MANŞETTEN VERDİĞİ O HABER
15 Ekim'de savcılara gönderilen İrticayla Mücadele Eylem Planı'nı ihbar eden mektupla, 2006'da Başbakanlığa gönderilen ve Başbakan Erdoğan'a darbe girişimleri ‘Sarıkız' ile ‘Ayışığı'nı haber veren ‘Sarıkız'ın Mektubu' arasında aynı elden çıkmış gibi duran benzerlikler dikkat çekiyor...

Ak Parti Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, “Islak imzalı demokrasiye müdahale belgesi ile birlikte gönderilen ve bir subayın yazdığı belirtilen isimsiz ihbar mektubu ile bizlere birkaç yıl önce Sarıkız ve Ayışığı darbelerini ihbar amacıyla gönderilen mektup neredeyse aynı elden çıkmış kadar benzer. Bu çok şaşırtıcı” demesiyle, şimdi de “ıslak imzada” yeni tartışma, iki ihbar mektubunun benzer noktaları.

12 Haziran 2009'da Taraf Gazetesi'nde yayımlanan ve Türkiye gündemine oturan, 15 Ekim'de de Ergenekon savcılarına gönderilen İrticayla Mücadele Eylem Planı olarak adlandırılan belgenin doğruluğunu ihbar eden mektupla, 2006 yılında Başbakanlığa gönderilen ve darbe girişimleri “Sarıkız” ile “Ayışığı” nı Başbakan Erdoğan'a haber veren “Sarıkız'ın Mektubu” arasındaki benzerlikler dikkat çekiyor.

İki mektubu da TSK içinde üst rütbeli bir subayın yazması, üsluplarının benzemesi ve neredeyse aynı ifadeleri kullanmaları dikkat çeken önemli noktalar. İki subayın da darbe girişimleri ve İrticayla Mücadele Eylem Planı hazırlıklarında yaşanan olayların merkezinde yer almaları da yine bir başka raslantı. VATAN iki ihbar mektubunu karşılaştırdı. Gazeteci-yazar Şamil Tayyar'ın Operasyon Ergenekon kitabında yayınladığı 2006 tarihinde Başbakanlığa gönderilen “Sarıkız'ın mektubu” ile 15 Ekim 2009'da Ergenekon savcılarına gelen ıslak imzalı ihbar mektubu arası arasındaki şaşırtıcı benzerlikler özetle (yanda) şöyle...

‘İki mektuptaki üslupta şaşırtıcı benzerlik var'

İKİ ihbar mekbunun benzerliklerini Ak Parti Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat dikkat çekti. Fırat önceki gün, Sabiha Gökçen Havalimanı açılışına katılmak üzere İstanbul'a giderken uçakta şunları söyledi: “Ben Ak Parti yönetimindeyken bana ve bazı arkadaşlarıma, üst düzey komutanlardan bazılarının TSK içinde Sarıkız ve Ayışığı darbelerini planladıklarını haber veren isimsiz bir ihbar mektubu gönderilmişti. Şimdi, gündemde Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzasının da olduğu bu ihbar mektubu var. Dikkatlice okudum. Önceki ile karşılaştırdım. Bana bir kaç yıl önce gönderilen mektuptaki üslup ve yazılım tarzı ile dikkat çekici benzerlikler içeriyor. Neredeyse aynı el tarafından kaleme alınmış gibi. Bu çok dikkat çekici. Ve çok şaşırtıcı. Bağımsız ve tarafsız yargının sürdürdüğü soruşturmanın kesin sonucunun beklenmesı gerekli. Ancak, ıslak imzalı bir belge de ortada. Bunu da gözardı etmek mümkün değil.”

İKİSİ DE YAŞANANLARDAN RAHATSIZ

İki subay da ‘cunta' içinde görev almış

* 2006'daki mektup: Yetiştirilme tarzım ve aldığım eğitim gereği anti-laik oluşumların zararlılığına ve ülkemizi geri götüreceğine inanmaktayım. Bu nedenle yapılan görev teklifini seve seve kabul ettim. Bugüne kadar süreç içinde yürütülen psikolojik harekat çerçevesinde planlanan görevlerde aktif olarak yer aldım.

* İhbar mektubu: Maalesef, önceleri doğru ve gerekli olduğuna inandığım ancak şu an içinde bulunmaktan büyük pişmanlık duyduğum, sadece 3'üncü dünya ülkelerine özgü bir şekilde kendi vatandaşına “psikolojik harekat” uygulayan ve bunun adına da “bilgilendirme faaliyeti” şeklinde masum ve haklı görünen bir maske uyduran bir cunta oluşumunda birçok arkadaşımla birlikte görev aldım.

İki subay da TSK'ya hizmetten gurur duyuyor

* 2006'daki mektup: Başlıca görevi Türkiye Cumhuriyeti devletini korumak ve kollamak olan TSK gibi; ülkenin ve o\-nun timsali olan bir kurumun mensubu olmakla gurur duyuyorum.

* İhbar mektubu: Kuşaklar boyu TSK'ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subayım.

İki mektupta da ‘fişleme' bulunuyor

* 2006'daki mektup: Plana göre öncelikle AKP'nin önde gelen isimleri hakkında kapsamlı bir fişleme çalışması yapıldı. Maddi çıkar amaçlı çetelerin yasa dışı faaliyetlerine göz yumularak; fişleme çalışmaları esnasında kendilerinden azami derecede istifade edildi.

* İhbar mektubu: Bu güzide kurumun (TSK) imkan ve kabiliyetlerinden faydalanılarak, devletin vali, kaymakam, savcı, hakim gibi önemli kadrolarında görevli personeli de dahil olmak üzere insanlarımız haklarında oluşturulan “Bilgi Fişi” adı verilen belgelerle tek tek fişlendi.

İki ihbarcı da TSK'ya verilen zarardan üzgün

* 2006'daki mektup: Laik rejimi koruma adına yaptığımız ifade edilen bu operasyonun aslında bazı şaibeli kişilerin önünü açma amaçlı bir harekat olduğunu, dolayısıyla TSK'ya ve cumhuriyetimize zarar verdiğini fark etmiş olmam beni hayal kırıklığına uğrattı.

* İhbar mektubu: Son dönemde TSK'nın tarihinde hiç olmadığı kadar itibar kaydına uğraması, beni ve benim gibi vatanını seven birçok silah arkadaşımı rahatsız etmiştir. Dosta güven, düşmana korku vermiş ordumuzun güven kaybediyor olması çok acı bir durumdur. Kendi milletine karşı psikolojik harekat yapan, toplumu bölen ve toplumun değerlerini karşısına alan bir TSK'nın hayal edilmesi mümkün olmadığı nasıl bir gerçekse, TSK'nın tamamının böyle olmadığı da bir gerçek. TSK içinde “cunta örgütlenmesi” yıllardır işgal ettiği makamlarla, kilit pozisyonlar ve sivil uzantılarıyla ülkenin gündemini elinde tutmuş ve faaliyetlerini kamuoyuna “tüm TSK'nın ortak görüşü” gibi göstermiş ve göstermeye devam etmektedir. Cuntanın pisliklerini içerde gizlemek zorunda kalan TSK'nın itibarı ise sürekli zedelenmeye devam ediyor.


HaberVaktim..

Bunları okuyup üstüne de inanan insanların varlığı çok acı.

Bir de Baykal'a oy veren kitle var,bunların durumu daha acı bir insan neden saçmalayan birine oy verir anlamıyorum