12-26-2008, 13:28 | #1 |
1.Söz
Bismillâh» her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim! Şu mübarek kelime, İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudâtın lisân-ı hâliyle vird-i zebânıdır. «Bismillâh» ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak dinle... Şöyle ki:
Bedevî Arab çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki: Bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin. Tâ, şakîlerin şerrinden kur-tulup hâcâtını tedarik edebilsin. Yoksa tek başiyle hadsiz düşman ve ihtiyâcatına karşı perişan olacaktır. İşte böyle bir seyahat için iki adam sahraya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevâzi idi. Diğeri mağrûr. Mütevâzii, bir reisin ismini aldı. Mağrur, almadı... Alanı, her yerde selâ-metle gezdi. Bir katı-üt tarıka rast gelse, der: «Ben, filân reisin ismiyle gezerim.» Şakî def’olur, ilişemez. Bir çadıra girse, o nam ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belâlar çeker ki, tarif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelîl, hem rezîl oldu. İşte ey mağrur nefsim! Sen o seyyahsın. Şu dünya ise, bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsiz-dir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir. Madem öyledir; şu sahranın Mâlik-i Ebedîsi ve Hâkim-i Ezelîsinin ismini al.. Tâ, bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisatın karşısında titremeden kurtulasın. Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki: Senin nihayetsiz aczin ve fakrın, seni niha-yetsiz kudrete, rahmete rabtedip Kadîr-i Ra-hîmin Dergâhında aczi, fakrı en makbûl bir şefaatçı yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden pervası kalmaz. «Kanun namına, devlet namına» der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır. Başta demiştik: Bütün mevcûdat, lisan-ı hâl ile «Bismillâh» der. Öyle mi? Evet, nasılki görsen: Bir tek adam geldi. Bütün şehir ahâlisini cebren bir yere sevketti Ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin; o adam kendi namiyle, kendi kuvvetiyle hare-ket etmiyor. Belki, o bir askerdir. Devlet na-mına hareket eder, bir pâdişah kuvvetine istinad eder. Öyle de: Herşey Cenâb-ı Hakk’-ın namına hareket eder ki; zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler başlarında koca ağaç-ları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir ağaç, «Bismillâh» der, hazine-i Rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor. Herbir bostan, «Bismillâh» der; matbaha-i kudretten bir kazan olur ki: Çeşit çeşit pek çok muhtelif le-ziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor. Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar «Bismillâh» der; rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere, Rezzak nâmına en lâtif, en nazif, âb-ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar. Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları «Bismillâh» der; sert olan taş ve toprağı deler geçer. «Allah namına, Rahman namına» der, her şey ona musahhar olur. Evet, havada dalların intişarı ve meyve vermesi gibi; o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i sühûletle intişar etmesi ve yer altında yemiş vermesi, hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması; tabiiyyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: En güvendiğin salâbet ve hararet dahi, emir tahtında hareket ediyorlar ki: O ipek gibi yumuşak damarlar, birer Asâ-yı Mûsa (A.S.) gibi فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ emrine imtisâl ederek, taşları şak eder. Ve o sigara kâğıdı gibi ince nâzenîn yapraklar, birer âzâ-yı İbrahim (A.S.) gibi ateş saçan hararete karşı يَـا نَـارُ كُونِى بَرْدًا وَ سَلاَماً Âyetini okuyorlar. Madem her şey mânen «Bismillâh» der. Allah namına Allah’ın nîmetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi «Bismillâh» demeliyiz. Allah nâmına vermeliyiz. Allah nâmına almalıyız. Öyle ise, Allah nâmına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız. Sual: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiat istiyor? Elcevab: Evet o Mün’im-i Hakikî, bizden o kıymettar nîmetlere, mallara bedel istediği fiat ise; üç şeydir. Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir. Başta «Bismillâh» zikirdir. Âhirde «Elham-dülillâh» şükürdür. Ortada, bu kıymettar hâ-rika-i san’at olan nîmetler Ehad, Samed’in mu’cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğu-nu düşünmek ve derketmek fikirdir. Bir pâdi-şahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de; zahirî mün’imleri medih ve muhabbet edip Mün’im-i Hakikîyi unutmak ondan bin derece daha belâhettir. Ey nefis! böyle ebleh olmamak istersen; Allah namına ver.. Allah namına al.. Allah namına başla.. Allah namına işle...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
02-24-2009, 14:35 | #2 |
bu söz herkese çok basit ve anlaşılır geliyor ve üstünkörü geçiveriyoruz.ama tekrar tekrar okunduğunda daha yüksek manalar çıkıyor.şahsen her okuduğumda daha değişik manalar çıkarttım,daha iyi anladım.her hareketini Allah namına yapanlardan olalım inşallah.
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|