AK Gençliğin Buluşma Noktası
Genel Tarih Devlet tarihleri ve kültürleri.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 02-02-2012, 18:44   #1
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart 2 Şubat 1982 Hama Katliamı
2 Şubat 1982 Yılında Hama da gerçekleşen katliamın 30.yılı Perşembe gününe denk geliyor.
Bundan tam 30 yıl evvel devrin devlet başkanı Hafız Esat ın emri ile uçaklar ve tanklar eşliğinde binlerce asker Hama şehrine girer,özel birliklerin başında Hafız Esad ın kardeşi Rıfat Esad vardır.Hama 22 gün boyunca uçak,tank ve ağır silahlar ile yakılır yıkılır.On binlerce insan tutuklanır, 50 bin insan hayatını kaybeder.Yaralılar evlerde kan kaybından ölür,hastaneye götürülen yaralılara asla müdahale edilmez.
Dünya medyası birkaç ay sonra bölgeye girer,tam bir savaş halidir yaşananlar,görgü tanıkları her şeyin yerle bir edildiğini anlatır.Camiler,kiliseler,okullar ,evler ve işyerleri enkaza dönüşmüştür.
BM ve Af örgütü raporlarında en az 20 bin ile 40 bin insanın hala kayıp olduğu, 30 yıldır bu insanlardan haber alınamadığı belgeleriyle sabittir..1982 yılında siyasi olarak tutuklanan insanların nerede olduğu,kayıpların ölülerin cesetlerinin nerede saklı olduğu hala bilinmiyor.
Müslüman kardeşler örgütüne üye olmanın cezasının idam maddesi hala yürürlüktedir.
Hama olaylarından sonra yaklaşık 800 bin insan Suriye yi terk etmek zorunda kaldı.Bir çok defa insan hakları gözlemcileri Suriye de toplu mezarların yerleri hakkında açıklama yapmalarına rağmen maalesef bu konu uluslararası düzlemde ele alınmadı.Suriye li mülteciler 30 yıldır ülkeleri ve yakınları ile ilişki kuramadılar.Hama kayıplarının hiç değilse mezar yerlerinin bulunmasını çok istediler. Halepçe ve Srebranitsa soykırımı sorumlularının cezalandırılması için yürütülen hukuk mücadelesi Hama için maalesef gerçekleşmedi.
Hama katliamı Halepçe ve Srebrenitsa katliamları kadar acımasız ve ağır bir insanlık suçu idi.Bu gün Hama katliamının baş sorumlusu Rıfat Esad Fransa da rahat bir şekilde yaşarken,Halepçe ve Srebrenitsa katliamlarının sorumluları çoktan cezalandırıldı bile.
Suriye de hama katliamının 30 .yılını yaşıyoruz,değişen hiçbir şey yok.Dün baba Hafız Esad ve kardeşi Rifat Esad çağın en gaddarca katliamına imza atmış idi.Bu gün oğlu Dr.Beşşar ve kardeşi Mahir ile birlikte, Humus da Lazikiye de Deraa da Hama ve İdlip de aynı katliamları tekrarlıyorlar.Suriye de Hama katliamının üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen değişen hiçbir şey olmadı.2 şubat 1982 ve 2 şubat 2012 yılı arasında değişen sadece katliam bilançoları farklı.10 aydır Beşşar ve kardeşi Mahir e bağlı birlikler 7 bin insanı katletti ,60 bin insanı tutukladılar, tanklar ve toplar aynı şekilde kentleri kuşatmış vaziyette.30 yıl önce yaşanan katliamları izleyemiyorduk.Bu gün ise yaşanan katliamları TV, İnternet, Cep telefonları ile sıcağı sıcağına izliyoruz.Dün Baba Esad kardeşi ile kan dökerken,bu gün oğulları kan dökmeye devam ediyor.
Arap Birliği bu gün BM güvenlik konseyi üyelerini bilgilendirecek ve Çin ile Rusya nın Suriye konusundaki pozisyonunun değişmesini bekliyor.Arap birliği ayrıca ,5 şubat ta dışişleri bakanları ile bir araya gelerek Suriye de çalışmalarını durduran gözlemcilerin geri çekilmesini tartışacak.
Hafta sonu Suriye de yaşanan olaylar sonucunda 180 kişi hayatını kaybetti.Umarız Arap Birliği,İslam işbirliği teşkilatı ve İnsan Hakları örgütleri akan kanın durması için insani ve vicdani çabayı gösterirler.30 yıl da Suriye de değişen hiçbir şey yok ,sadece azınlık diktatör bir rejimin Müslüman Suriye halkını katletmeye devem ettiğine şahit oluyoruz.
Suriye de 30 yıl önce hayatını kaybeden kayıp on binlerce Suriyeli insanların mezarlarının bulunması için bu dosyanın yeniden açılması gerekir. Fransa devleri bu katliamların baş sorumlusu Rıfat Esad'ı hala ülkesinde barındırmasını da kınamalıyız.

Osman Atalay

Mazlum-Der, Hama Katliamının Yıldönümünde Esad rejiminin Suriye halkına yönelik gerçekleştirdiği işkence ve katliamları protesto etmek için Ankara’da Suriye Büyükelçiliği önünde toplanıyor.

Saat :18:00
Tarih :02 Şubat 2012
Yer : Suriye Büyükelçiliği
Sedat Simavi Sok. Num. 40 Çankaya/Ankara

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 02-02-2012, 18:49   #2
Kullanıcı Adı
Ebuzer
Standart
Aynı tas aynı hamam..
Hafız, Beşşar oldu değişen bir şey yok..
Aile geleneği her halde..
Ebuzer isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-03-2012, 01:15   #3
Kullanıcı Adı
xhidayet
Standart
Katliamlar devam ediyor..
xhidayet isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-03-2012, 01:15   #4
Kullanıcı Adı
xhidayet
Standart
Katliamlar devam ediyor..
xhidayet isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-08-2012, 15:45   #5
Kullanıcı Adı
werret
Standart
''1982 Yılında Hafız Esad ve Kardeşi Rıfat Esad'ın Birkaç Gün İçinde Hayalet Şehre Dönüştürdüğü Şehir HAMA.. 40 Bin Masum ve Hatta Daha Fazlasının Katledildiği Şehir HAMA.. Şehidler Diyarı HAMA..''


YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


''gün şubatın ilk haftası yıl seksen iki..
alev alev yanıyor bir mazlum şehir.
bir çağlayan yol alıyor cennete doğru..
toprağı kanla sulanıyor...burası HAMA..
hama.. hama.. hama..kalbimde bir yara..''
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2012, 12:02   #6
Kullanıcı Adı
Özgür Suriye
Standart Hama Ah !

Hama Ah!

Şubat 1982’de Hafız Esed Hama’yı yakıp yıktığında, Hama kıyamını ve kıyımını duymadım bile. Sıradan bir vatandaş, muhafazakar bir lise 1. sınıf öğrencisiydim ve yeni yeni namaz kılmaya başlamıştım.

Tevhidi bilinçle tanışmam yaklaşık 1 sene sonra 1983 kışında gerçekleşti ve bilahare Suriye Müslüman Kardeşler Teşkilatının başlattığı Hama kıyamını ve Hafız Esed’in cevabi kıyımını öğrendim.

O tarihlerde öğrendiğim bir şey de, İran’da 1979 yılında bir İslam devriminin gerçekleştirilmiş olduğu, lakin kurulan İran İslam Cumhuriyetinin, İslam adına başkaldıran Hama halkının kıyamına ve kıyımına karşı tavır aldığı en azından sessiz kaldığıydı.

Zaman geçtikçe daha ayrıntılı bilgilere sahip oldum Hama konusunda. Hamalıların aslında kıyam niyetleri yokken, rejim tarafından buna zorlandıkları, çok dehşetli bir kıyımın yapıldığı, 50 bine yakın Müslümanın şehit edildiği, kadınlara tecavüz edildiği, hamile kalıp çocukları doğuruncaya kadar hapishanede tutulduklarına dair iddialar okudum

Hatta bunlardan bir kısmının tecavüz neticesi doğurdukları çocuklarıyla İstanbul’da sığınmacı olarak yaşadıklarına dair, bizzat bu kadınlarla görüştüklerini söyleyen kimselerin yazılarını da okudum. Hülasa, Hama’da yapılan zulüm, 1990’larda Sırpların Bosnalı Müslümanlara yaptıklarını aratmıyordu, hatta fazlası bile vardı.

Olayları öğrendikçe daha fazla oturdu yüreğime Hama’nın acısı, Hafız Esed ve Baas diktatörlüğüne duyduğum hınç ve öfke silinmeyecek bir şekilde kazındı tüm benliğime. Bir de bu zulme (en azından) sessiz kalan İran ve Humeyni’ye karşı burukluk oluştu. Nusayri Esed ve laik-Baas diktası bu zulmü yapabilirdi, onlar için normaldi bu zulmü yapmaları. Lakin Humeyni nasıl ses çıkarmazdı bu zulme, İran yönetimi bu rejimle nasıl yakın dost olabilirdi.

Tabi ki bu tutuma bir takım mazeretler buluyordum kendimce. İran Irak ile savaş halindeydi ve Lübnan’a açılan tek kapıydı Suriye. Suriye yönetiminin Şia’ın çok bozuk bir kolu (gulat-ı şia) olan Nusayrilerin elinde olmasının bu tutumda etkili olabileceği iddiasını peşinen reddediyor, bunu mümkün görmüyordum, o zamanlar.

Hama Ah! Sanırım Hama kıyamı ve kıyımı ile ilgili bir kitabın ismiydi. Lakin benim içimde hep bir ukdenin parolası olarak kaldı. Aynı safta olduğum Suriyeli kardeşlerime karşı yapılan bu kıyım ve zulmü, hiç unutmadım, çok sık dillendirmesem de. Hama Ah! diye hafızama kazınmış bu kıyımı, sanki bana yapılmış gibi hissettim hep.

İranla Maceram

Şubat 1979’da İran’da İslam İnkılabı olduğunda ilkokul 5. sınıftaydım. Televizyonda inkılapla ilgili görüntülerin bir kısmını bu gün hayal meyal hatırlıyorum. Tabi o zamanlar her devletçi Sünni Türk vatandaşı gibi yaklaşıyordum, milliyetçi, devletçi, askerci.

Bu nedenle çok fazla ilgimi çekmedi bu İnkılap, ta ki 1983 yılında tevhidi İslam’ı tanımama değin. Seyyid Kutub’un “Yoldaki İşaretler” isimli kitabı idi, beni tevhidi İslam’a yönlendiren temel eser. Lakin, Şia mezhebinden olmalarına rağmen, İran devrimine de sıcak bakıyor, mensubu bulunduğum tevhidi ekolle, İranda iktidarı ele geçiren Şia anlayışı arasındaki farkları tam olarak bilmiyor ve algılayamıyordum o zamanlar.

Sadece ben değil, hemen her kes aynı durumda idi o günlerde. Düşünün, katı bir ehl-i sünnet anlayışına sahip olan Hüsnü Aktaş bile, çekinceleriyle birlikte, sıcak bakıyordu devrime o günlerde.

Tevhidi İslami bilince eriştikten sonra, hep İran İslam Devriminin yanında oldum. Özellikle Humeyni çok kıymetli idi, benim için bir modeldi tevazu ve yaşantısıyla. Zaman içinde, İran’da hakim Şia mezhebinin teorik ve pratik genel anlayışı ile mensubu bulunduğum tevhidi İslami ekolün genel anlayışı arasındaki teorik ve pratik aşılmaz engelleri iyice fark etmeme rağmen, değişmedi bu benimseyişim ve desteğim.

Aslında mensubu olduğum tevhidi ekolün İran’da iktidar olan Şia mezhebiyle uzlaşılamaz itikadi farkları olduğunun bilincinde olmama rağmen, İslam’ın siyasi maslahatları gereği hep savundum İran’ı ve “İrancı” damgasını üzerimde taşıdım yıllarca, hiç gocunmadan.

Bu Ne Yaman Çelişki

Askerliğim esnasında, Aralık 1992’de yedek subay olarak atandığım taburda, tabur komutanının hakkımdaki sarı zarf içindeki istihbarat raporunu yüzüme karşı okumasıyla öğrendim, sakıncalı personel olduğumu. Hatırlayabildiğim kadarıyla, raporun özeti, “İslam Devrimcisi fikrinde ve İran Yanlısı” olduğum şeklinde idi.

Alevi kökenli ve sıkı Atatürkçü tabur komutanı beni bir yüzbaşının bataryasına verdi, adam olmam için. O yüzbaşı da elinden geleni yaptı Atatürkçü ve adam olmam için. Ne garip, düne kadar İran’a ateş püsküren ve beni İran yanlısı, kökü dışarıda olmakla itham eden bu Atatürkçü, solcu ve alevi taifesi, bu gün İran ve Suriye’nin yanında saf tutmuş durumdalar.

2011 Suriye intifadası başlamadan bir süre önce, Mana yayınlarından çıkan Salyangoz isimli belgesel romanı okumuş ve bir kez daha demiştim, Hama Ah! diye. Tunus, Mısır ve bilahare diğer Müslüman beldelerde ortaya çıkan, hiç ummadığım ve ilk günlerde batının bir komplosu olarak algıladığım intifadalardan sonra, Suriye’de bir intifadayı hiç ummuyor ve arzulamıyordum. Çünkü, böyle zalim bir rejime karşı, Hama gibi bir deneyim yaşamış bir halkın kıyamına pek ihtimal vermediğim gibi, kıyam olması halinde ortaya çıkacak korkunç tabloyu tahayyül bile etmek istemiyordum.

Korktuğum oldu ve Mart 2011’de kıyam başladı. Kıyamın gerçekleşmesine şaşırdığım kadar, Baas rejiminin kıyımlarına şaşırmadım. Zaten bekliyordum, sabıkası bence malum bir rejimden başka ne bekleyebilirdim ki?

Ah İran!

Lakin, asıl darbeyi İran ile İran’ın başta Lübnan olmak üzere Türkiye’dekiler dahil Şia mezhep uzantılarından yedim. Zaten her Hama ah! hatırlayışımda, bir ukde olarak duruyordu, 1982 Hama kıyam ve kıyımı esnasındaki Humeyni ve İran’ın (en azından ilgisiz) tavrı.

Fakat bu sefer İran sadece ilgisiz değildi. Aynı zamanda zalim Hafız Esed’in oğlu Beşşar ve Baas rejimi ile beraber tam siper Müslüman Suriye halkının ve kıyamın karşısında, kıyımın yanında saf tutmuş idi. Sadece İran devleti değil, Lübnan’daki ve Türkiye’deki uzantıları da tam siper saldırıya başlamışlardı, kıyam eden Müslüman Suriye halkı ile, dünya ve Türkiye’de bu kıyamı destekleyen tevhidi Müslümanlara karşı.

Hama ah! ukdesi bir kez daha, çok daha şiddetli bir şekilde depreşti bu konjonktürde. Şimdiye değin İslam devriminin ve Humeyni’nin yüksek kişiliğinin hatırına, ilk Hama katliamındaki (en azından ilgisiz) tavrını sineye çekmiştim.

Lakin artık mızrak çuvala sığmıyordu. Eski hesaplar yeniden açıldı belleğimde. İran’ın sadece şu andaki tutumu değil, tevhidi bilince eriştiğim 1983 yılından beri olan tüm maceramı yatırdım ameliyat masasına.

Hama ah! Ah İran! Yapmayacaktın bunu, vurmayacaktın bu darbeyi. Bu yanlış ister mezhepçilik adına yapılmış olsun, isterse devrimin yüksek çıkarları adına, fark etmiyor artık. Her yönden, kesinlikle kaybedeceksin, bu zalimden yana tutumunla.

Bu tutumunla kimi ve neyi kazanmayı umduğunu tam olarak anlayamıyorum. Zannım, Suriye ve Türkiye’deki Aleviler üzerine, onları Şiileştirmek yönünde bir hesap üzere oynadığın yönünde.

Onları kazanabilecek misin bilmem, lakin beni ve muhtemelen dünyanın pek çok yerindeki gerçek ve samimi destekçilerini kaybettiğin kesin. Bir daha kazanman da zor görünüyor.

Al Esed’ini, Nusayrilerini, Alevilerini, hayrını gör. Yakıştırabiliyorsun kendine böyle bir adamla ve böyle bir rejimle dost ve kader arkadaşı olmayı; gulat-ı Şia’yı tevhidi Müslümanlara tercih edebiliyorsan, zaten diyebilecek pek fazla bir şey de yok.

Mustafa Siel - 01 Haziran 2012


http://www.haksozhaber.net/hama-ah-24985yy.htm
Özgür Suriye isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2012, 12:09   #7
Kullanıcı Adı
barayev
Standart
Müslüman Sünnileri Ayaklandırarak Suriyenin BAASÇI rejimini ve İranın stratejik Müttefiği Suriye rejimini yıkmaya ve Suriyeyi 3 e bölmeye İsrail hem Suriyeden hemde bir anlamda İranın etkisinden kurtulmaya ve önünün açılmasını istiyor...
Suriyenin Baasçı rejimi giderse 3 bölünecek ve Türkiyenin Güneyinde bi KUKLA KÜRT Devleti kurulacak ve Türkiyede KUŞATILACAKTIR..
barayev isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2012, 14:17   #8
Kullanıcı Adı
Özgür Suriye
Standart

İran Şia Cumhuriyeti gibi, İsrail de Beşşar Esed'in devrilmesini istemiyor.

Ayrıca eğer Suriye parçalanırsa bunun sorumluluğu Beşşar Esed kafirinin ve Beşşar Esed'e destek verenlerin üzerinde olur.

Suriye'de Nusayriler azınlıktır ve Nusayri-Baas rejimi de bir azınlık yönetimidir. Beşşar Esed'in de mensubu olduğu Suriye'li zalim Nusayriler Suriye'de azınlık olmalarına rağmen senelerdir Suriye rejimini yönetmektedirler.


"Esad'ın amacı Nusayri devleti"

http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/0...usayri-devleti


Ayrıca PKK ile işbirliği yapan , PKK'yı destekleyen de Suriye'deki İslam düşmanı Nusayri-Baas rejiminin ta kendisidir!..


PKK İLE BAAS REJİMİNİN İŞBİRLİĞİ DEŞİFRE OLDU

http://www.haber7.com/dunya/haber/88...i-desifre-oldu





Bazı İran'cılar da Beşşar Esed'e destek vererek İsrail'in taşeronluğunu yapıyorlar.
Özgür Suriye isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2012, 14:19   #9
Kullanıcı Adı
Özgür Suriye
Standart

İsrail Esad'ın devrilmesini istemiyor!


İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkilisi tümgeneral Gilad, Esad'ın devrilmesi halinde İsrail'in ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağını açıkladı




Suriye’de meydana gelen isyan ve gösteriler devam ediyor. Arap dünyası başta olmak üzere dünya kamuoyu Suriye’deki olayları yakından takip ederken; İsrail’in tutumu ise dikkat çekiyor.

İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Tümgeneral Amos Gilad, Suriye’de meydana gelen iç karışıklıklar ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

"ESAD'IN DEVRİLMESİ İSRAİL İÇİN BÜYÜK BİR KRİZE NEDEN OLUR"

Beşar Esad’ın iktidarda kalmasını istiyen Gilad; Beşar Esad rejiminin devrilmesi halinde İsrail’in zor durumda kalacağını ifade etti.

Ayrıca Tümgeneral Gilad, Esad’ın devrilmesi halinde Ortadoğu’da bir İslam İmparatorluğu kurulacağını da iddia etti.



İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Tümgeneral Amos Gilad



GOLAN TEPELERİ YILLARDIR İSRAİL İÇİN EN GÜVENLİ SINIR

Suriye ile İsrail arasındaki sınırı ise Golan Tepeleri oluşturuyor. Uzmanlar ise İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki güvenliğe karşı Esad rejimine ses çıkarmadıklarına dikkat çekiyor.

Dünya Bülteni / Haber Merkezi
Özgür Suriye isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2012, 14:20   #10
Kullanıcı Adı
barayev
Standart
Özgür Suriye sizin derdiniz Zulme uğrayan mazlum insanlar değil Türkiyeyi ATEŞE atıp AKP den KURTULUP Silivrideki Darbeci Generalleri, Mafyacıları ,Çetecileri, ÇIKARTMAK
barayev isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi