01-23-2013, 02:22 | #1 |
2013 yılı Mevlid Kandili...
Mevlid Kandili 2013 23 Ocak Çarşamba akşamını 24 Ocak Perşembeye bağlayan gecedir Mevlit ; Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır Mevlid Kandili (Kutlu Doğum) Mevlid Kandili Nedir Anlamı bilgi ; İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir. O'nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti. Sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm dini ile dünya aydınlandı, tek Allah inancı ile kalpler nurlandı. Eşitlik, adalet ve kardeşlik geldi. O'na inanan toplumlar gerçek huzura kavuştu. O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır. Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı "Vesiletün'necat" olan mevlid kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir. Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O'nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir. Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz. Yeryüzünü mânevî bir karanlık kaplamıştı. Mevcudat, beşerin zulüm ve vahşetinden adeta mâteme bürünmüştü. Göz*yaşı döken gözler değil, ruh ve kalpler idi. Kalp ve ruhların keder, elem ve gözyaşına âlem de iştirak etmiş, sanki umumî yas ilan edilmişti! Yeryüzü saadetin, sevincin ve huzurun kaynağı olan “tev*hid” inancından mahrumdu. Küfür ve şirk fırtınası, ruh*ları ve kalpleri kasıp kavurmuştu. Gö*nüllerde tek mâbud yerine, birçok bâtıl ilâh yer almıştı! Hakikî sahibini arayan ruhların feryadı ortalığı çınlatıyordu. İnsanlar, birbirini yiyen canavarlar misâli vahşîleşmiş, küfür, şirk, cehalet ve zulüm bataklığında boğulmaya yüz tutmuşlardı. Zâlimin zulüm kamçısı al*tında mazlum inim inim inler hale gelmişti. Âlem mahzun, varlıklar mahzun, gönüller mahzun ve simalar mahzundu. Akıl, ruh ve kalpleri mânevî kıskacı altına alıp olanca kuv*vetiyle sıkan bu küfür ve şirke, bu dalâlet ve cehalete, bu hüzün ve sıkıntıya beşerin daha fazla katlanmasına Allah’ın sonsuz merhameti elbette müsaade edemezdi! Bütün bunlara son verecek bir zâtı, şefkat ve merhametinin bir eseri olarak elbette gönderecekti! İşte, o zât geliyordu! Dünyanın mânevî şeklini beraberinde getirdiği nurla değiştirecek eşsiz in*san, Allah’ın Son Peygamberi geliyordu! Cin ve inse ebedî saadetin yolunu gösterecek Hz. Muhammed (a.s.m.) geli*yordu! O An… Kâinat, hürmet ve haşyet içinde Efendisini beklemekte idi. Her varlık, ken*disine mahsus diliyle, hal ve hareketiyle bu emsâlsiz insana “hoş-âmedî”de bu*lunmak üzere sevinç içinde hazır durumda idi. Tarih: Milâdî 571, Nisan ayının yirmisi. Fil Vak’asından elli veya elli beş gece sonra. Kamerî aylardan Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi. Mekke’de mütevazı bir ev. Günlerden Pazartesi. Vakit, vakitlerin sultanı seher vakti. Bu mütevazı evde ve bu eşsiz vakitte muazzam ve eşsiz bir hadise vuku buldu: Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed (a.s.m.), dünyaya gözlerini açtı! Bu göz açışla birlikte âlem, sanki birden elem ve mâtemini unutarak sürura garkoldu. Karanlıklar, ânında nurla yırtılıverdi. Kâinat, sevinç ve heyecan için*de adeta, “Doğdu ol saatte Sultan-ı Din Nura garkoldu semâvât-ü zemin” di*ye haykırdı. O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi. İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı. Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler? Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler. O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler.(1) Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda, - "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu. - "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler. Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum! "Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi. Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar. Ertesi gün Yahudiye vardılar: "Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler. Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi. Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona götürün" dedi. Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler. Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada, "Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler. Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir. "Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi.(2) Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı.. Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver." Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3) Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle: "O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük." Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir: "Hem Muhammed gelmesi oldu yakin Çok alâmetler belürdi gelmedin" Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi. Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar. Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5) Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi. Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü. Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi. Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü. Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi. Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6) İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz. Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir. Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin. Kaynaklar: (1)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:60. (2)A.g.e, 1:162-163. (3)Taberî Tarihi, 2:125; İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102. (4)A.g.e., 1:102. (5)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102. (6)Bediüzzaman, Mektûbat,s:161,162.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-23-2013, 02:37 | #2 |
İnşallah bu gecenin feyzinden bereketinden faydalanmak nasip etsin yaradan..
"kim resûl'e itaat ederse, gerçekte ALLAH'a itaat etmiş olur. kim de yüz çevirirse, biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik." nisa 80 . "ALLAH ve aesûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. kim ALLAH'a ve resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır." ahzap 36 "şüphesiz, ALLAH ve melekleri peygambere salat ederler. ey iman edenler, siz de o'na salat edin ve tam bir teslimiyetle o'na selam verin." ahzap 56 |
|
01-23-2013, 14:39 | #3 |
Mevlit Kandili Gecesi Nasıl Değerlendirilmeli?
Peygamberimiz'in (S.A.V) doğduğu zaman olan, Mevlit Kandili Gecesi'ne özel bir ibadet var mı? Bu geceyi nasıl değerlendirilir? İşte cevap... 23 Ocak Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece Mevlid Kandili ... Hicri takvime göre Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi, Peygamber Efendimiz (S.A.S)'in doğumuna denk geliyor. Mevlid Kandili'nde Efendimiz (S.A.S) için salat-u selamlar getirip, dualar edilecek. Peki bu geceyi gerçek anlamda nasıl idrak etmek gerekiyor? Mevlid Kandili'ne özel bir ibadet olmadığını hatırlatan Dr. Raşit Haylamaz , bu geceyi Allah'ın rızasına uygun bir hayata adım atmak için vesile etmeyi tavsiye etti. Kaynak Kültür Yayın Grubu Genel Yayın Yönetmeni ve Yazar Reşit Haylamaz şunları söyledi: EFENDİMİZ (A.S.V) SADECE ÇAĞA DOĞAN BİR PEYGAMBER DEĞİL. YANİ EFENDİMİZ (A.S.V) BUGÜNÜMÜZE DE DOĞAN BİR PEYGAMBER VE YARINLARA DA. DÜNYANIN ÖMRÜ VAR OLDUĞU SÜRECE DOĞAN BİR PEYGAMBER. SADECE BİR GECE DEĞİL, BİZİM İÇİN BUNDAN SONRAKİ GÜNLERİMİZ VE GECELERİMİZİN BÜTÜNÜNDE EFENDİMİZİ DÜNYAMIZA DAVET EDECEK, ONUN HUZURUNDAYMIŞ GİBİ ADETA HAYATIMIZI NASIL YAŞAYACAKSAK, BUNU PLANLAYIP BELKİ BUNDAN SONRASINI ÖYLE GEÇİRMEK LAZIM. SADECE BİR MABEDİ ZİYARET ETMEK DEĞİL. BİR MEVLİDE KATILMAK DEĞİL... HAYATIMIZIN BUNDAN SONRAKİ ZAMANLARINI EFENDİMİZ (A.S.V)'IN ARZULARI, HEDEFLERİ İSTİKAMETİNDE NASIL ÖRGÜLEYEBİLİRİZ? BELKİ BUNU MUHASEBE ETMEK LAZIM. " BU GÜZEL VE KUTLU GECEDE EDİLECEK DUA EÛZÜ BİLLAHİ MİNE’Ş-ŞEYTANİ’R-RACÎM, BİSMİLLAHİRRAHMANİRRRAHİM Ya ilahel alemin İlk yarattığın nur efendimizin nuruydu. Sen onu var etmeden evvel gündüzün geceden, baharın da kıştan farkı yoktu. İyilikler, kötülüklerle iç içe; akıl nefse yenik, ruh da bedenin esiri idi. O güzeller güzeli Varlığın sırrını keşfedip akla yüksek hedefler gösterdi düşünceye kapılar açıp insanın ebedlere namzet olduğunu âlemşümul bir dille haykırdı. Böyle bir elçiyi insanlığa bahşetmenden Ve sayısız nice nimetlerinden ötürü sana sonsuz hamd ü senalar olsun ya rabbi! Güç ve kuvvet ancak kendisine has olan yüce ve büyük Allâh’ım! Mahlûkatın adedince, Zatının rızası, Arşının ağırlığı ve kelimelerinin toplamınca Efendimiz Hz. Muhammed (sas) ve O’nun ehli ve ashabı üzerine salât ü selam la bir kere daha yâdederek huzûr-u İlahi'de el açıp yakarıyoruz Ey her şeye hayat bahşeden Allah’ım bütün insanlık, hatta bütün bir varlık âleminin bayramı sayılan mübarek günleri vardır. bir gün daha vardır ki, o da Allah Rasûlü’nün dünyayı teşrif buyurarak tenezzülen aramıza girip bizi şereflendirdiği kutlu zamandır. Bizler şimdi o anı yaşıyoruz. Rahmet-i Rahman’ın galeyana geldiğine inandığımız bu kutlu zaman diliminde, Mevlid Kandili’nin bizim için hakiki bayram olması ümidiyle, ümmet-i Muhammed’in hal-i pürmelali açısından bayram hediyesine en muhtaç birer yetim olduğumuz mülahazasıyla, Şefkat Peygamberi’nin ruhaniyetine sığınarak, sen den yeniden bir kere daha diriliş istiyoruz ya rabbi Ey her şeye gücü yeten Allah’ım Efendimizi düşünmekle hayatın hiç kimseye nasip olmayan tadını ve varlığın bitmeyen zevkli maceralarını duyarız. Duyarız imanın yenilmez gücünü, Duyarız Müslümanlığın kahramanlık olduğunu, Duyarız doğruluğun paha biçilmez kıymetler ihtiva ettiğini, Duyarız iffet ve ismetin, meleklerinkine denk insan tabiatının bir buudu haline geldiğini. N’olur bu ve benzeri nice güzellikleri daha derince ve engince Bütün insanların ruhlarına duyur ya Rabbi! Ya Rabbel alemin Onun terbiyesi, onun üslûbu ve onun sistemiyle yetişmiş olan nesillerin imanları iz’ân ufkuna erişiyor, muhabbetleri çağlayanlara dönüşüyor. efendimizi bu ölçüde duyup sevmeleri münasebetiyle her an daha da şahlanıyor ve o kutlunun arkasında bulunma sevinciyle adeta yeni bir asr-ı saadet yaşanıyor. Sen dünyamıza yeniden bir huzur çağı ve gül devri yaşat ya Rabbi! Ey yüceler yücesi Allah’ım Yüzümüz yok, hicap içindeyiz; Efendimizin senin katındaki nazının geçerliliğine de ümitlerimiz tam. Keşke ne seviyede olursa olsun efendimizden hiç uzaklaşmasaydık; ondan gelen ışıklardan ve ruhlarımıza boşalan mânâlardan hiç mahrum kalmasaydık.. ve onu o inandırıcı çehresiyle içlerimizde hep taptaze ve dipdiri duyabilseydik!.. sen bizleri kendi uzaklıklarını aşabilen hak ve hakikatleri de bütün derinlikleriyle duyabilenlerden eyle ya rabbi! ya ilahel alemin O güzeller güzeli Sevgiliyi, bir kere daha misafirimiz eyle.. tahtını sinelerimize kur gönüllerimizdeki karanlıkları kov, bütün benliğimize ruhunun ilhamlarını duyur ve bize yeniden diriliş yollarını göster ya rabbi İnananları karanlıklardan aydınlığa çıkaran Allah’ım her gün biraz daha azgınlaşan şu zulmetleri o kutlunun ışığıyla dağıtıver herkesi inleten zulüm ve adaletsizlik ateşini söndürüver. her şekliyle kine, nefrete, düşmanlığa kilitlenmiş şu zavallı ruhların boyunlarındaki zincirleri çözüver sevgiye, merhamete, şefkate hasret giden sinelerimizi muhabbetle, hoşgörüyle coşturuver ruhlarımızı aklın aydınlığı, gönüllerimizi de mantık ve muha keme enginliğiyle buluşturuver ve bizi kendi içimizdeki hicran ve hasretlerimizden kurtarıver ya Rabbi! Ey merhameti bol olan Allah’ım! şefkati, adaletini aşkın gönüller sultanını unuttuğumuzun ve saygısızlıkta bulunduğumuzun farkındayız. Biliyoruz ki o rahmet nebisi incinse de küsmedi Vefasızlık görsede alakayı kesmedi Başını yaranlar, dişini kıranlar karşısında bile ellerini açıp dua dua yalvardı. Katiyen lanette bulunmadı. Lanet ve bedduaya “âmin” de demedi. Sinesini, Ebû Cehil'leri bile ümitlendirecek ölçüde açabildiği kadar açtı ve her sözünü, her davranışını senin rahmetinin enginliğine bağladı. Sen bizleri onun o engin merhametinden istifade eden ve şefaatine de nâil olanlardan eyle ey Rabbi! Ey ihsanları sonsuz olan Allah’ım düşe-kalka olsa da hep Efendimizin izinde yürüme gayretindeyiz. N’olur bizi bir kere daha sevindir. Sevindir ki; bağının taptaze fidanlarıyla adını âleme tam duyuracak demdeyiz. Bu dünya ışığa hasret gidiyor. Bizler o kırık azimlerimiz ve o çatlamış ümitlerimizle, yolların hakkını veremesek de hep yollardayız. Sadece hislerimizle de olsa, aradığımız hep senin habibin; N’olur gönüllerimiz bir kere daha onunla dolsun, ufuklarımızı saran şu upuzun geceler yerlerini gündüzlere bıraksın ve viladeti bizim hakiki bayramımız olsun.. Ey yapılan dualara cevap veren Allâh’ım Sana itaat edilir Sen karşılığını veririsin; Sana isyan edilir, sen bağışlar ve affedersin, Darda kalanlara icabet edersin, Zararı sıkıntıyı ortadan kaldırırsın Hastalara şifa, dertlilere deva verirsin Günahları bağışlar, tövbeleri kabul edersin Sen bizlerin dualarını kabul buyur ya Rabbi! Allâh’ım acizlikten, üzüntüden, tasadan, kederden, Korkaklıktan, kabir azâbından, cehennem ateşinden sana sığınırız. Bizleri kötülükten ve kötülerin şerrinden emin eyle ya Rabbi! Ey Yüceler Yücesi! bize karşı düşmanlık duygularıyla oturup kalkanların kalblerini yumuşatmak murad ediyorsan, bize ve gönüllüler hareketine karşı onların kalblerini yumuşat ve sinelerini daimî bir sevgiyle doldur! Ya Rabbi! Ey kalbleri evirip çeviren Sultanlar Sultanı! Bizim kalblerimizi de, onların kalblerini de sevdiğin ve hoşnut olduğun güzelliklere çevir! Ya Rabbi! Allahım Sen bizlere bizi aşan istidat ve kabiliyetler ver ve lutfedeceğin bu kabiliyetleri senin rızan yolunda kullanmayı bizlere nasip eyle ya Rabbi! Allahım Sen bizlere peygamberleri donattığın sıfatları lutfet lakin biz lutfedeceğin bu sıfatları tefahur vesilesi yapmayalım ve hep kendimizi sıfır görelim ya Rabbi! Allahım Cümlemize vicdan genişliği lutfet Kalplerimize inşirah bahşet Bizleri kollektif şuura sahip kullarından kıl Ve bizleri müttakilere rehber eyle ya Rabbi! Ey yüceler yücesi olan Allahım Biz ümmeti Muhammedin dağınıklığını gider Bize ve ülkemize birlik ve dirlik ver Bütün dünyaya da huzur ve barış nasibeyle.. Kalplerimizi birbirene ısındır ve Bizleri birbirimize sevdir Dünyanın dört bir tarafında hizmet eden kardeşlerimizi Bizlerle beraber ihlas-ı etemme muvaffak kıl ya Rabbi! Allâh'ım! Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in Sen'den istediği her türlü hayrı Sen'den istiyor, yine Peygamber Efendimizin sana sığındığı her türlü şerden de sana sığınıyoruz. Yâ Erhamerrâhimîn ve Yâ Ekremelekremîn! Bizim, anne-baba ve ecdadımızın Bize rehberlik ve kılavuzluk yapan büyüklerimizin, Bir harf bile olsa kendilerinden istifade ettiğimiz hocalarımızın, Sevdiklerimizin, sevenlerimizin, Içinde neş’et ettiğimiz beldedeki insanların, Milletimiz fertlerinin, Kadın-erkek inanan bütün arkadaşlarımızın, Dostlarımızın, kardeşlerimizin.. Bize karşı hep civanmertçe davrananların.. Hayır dualarında unutmayıp Her zaman bizi de yâd edenlerin.. Üzerimizde hakkı bulunan kimselerin.. Kıymetli nasihatleriyle Bize bekâ desenli sâlihatın yollarını gösterenlerin... Ve bütün ümmet-i Muhammed’in Günahlarını bağışla! Ya Rabbi! Allahım! Duamızın sonunda Sana olan minnet ve şükran hislerimizi Bir kere daha tekrarlıyor, Resûl-ü zîşânı, âlini, ashabını Bir kez daha salavâtlarla anıyor Ve dualarımızı kabul buyurmanı istirham ediyoruz. Ne olur, bizlerin dualarına icabet buyur ya Rabbi! amin ve selamün alel murselin vel hamdü lillahi Rabbi’l-alemin… Habervaktim |
|
01-23-2013, 17:45 | #4 |
AL-İ İMRAN SURESİ-31. De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
32. De ki: Allah'a ve Peygambere itaat edin. Yüz çevirecek olurlarsa, bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez. Evet, hem peygamber efendimize hem de Allah'a itaat farzdır.Ama gelin görün ki kemalistler laikçiler ve laikliği kabullenmiş olan müslümanlar nasıl oluyor da peygamber efendimizin yolunda olduğunu iddia edebilirler.Oysa Allah'ın resulü şeriatı getirmiş onu emrettiği halde şeriata karşı çıkanlar, peygamberimzin sünnetini hafife alan veya hiç peygamberimizi anmayanbu gafiller peygamberimizi sevdiğini iddia etmesin.Kişi sevdiği ile beraberdir.Mübarek gecelerde peygamberimiz anmakla iş bitmiyor.Onun getirdiği İslam devletinin bir nümunesini bizim getirmemiz gerekiyor.İşte o zaman biz hem peygamberimizi hem de Allah'ı gerçekten sevmiş oluruz. Siyonistler hiçbir müslümanın namazından , orucundan sadakasından, haccından kurban kesmesinden korkmaz .Onlar ancak ne zaman ki bir müslüman laik rejimi red ederse ve cihad ile şuurlanırsa o zaman o müslümandan elbette ki korkacaklardır.Kafirlerin en büyük korkusu müslümanların cihad ile şuurlanmasıdır.Bunu yapmayan müslümanın imanında zafiyet var demektir. PEYGAMBERİMİZİ BİR TARAFTAN ANARKEN ŞU ANDA NİCE MÜSLÜMANLAR KATLEDİLMEKTE ÇOCUKLAR ÖLDÜRÜLMEKTE VE KADINLARIN IRZLARINA TECAVÜZ EDİLMEKTEDİR.BÖYLE BİR ORTAMDA ONLARIN ACISINI HİSSETMEYEN ASLA PEYGAMBER SEVDALISI OLAMAZ.. ALLAH BU MUHAMMED ÜMMETİNİN YAR VE YARDIMCISI OLSUN.MÜSLÜMANLARI UYANDIRSIN ONLARIN KALPLERİNDE Kİ VEHN HASTALIĞINI GİDERSİN...(AMİN) MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN SONSUZ SELAT-Ü SELAMLAR O YÜCE PEYGAMBERİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VESSELLLEM EFENDİMİZİN ÜZERİNE OLSUN. |
|
01-23-2013, 20:27 | #5 |
"And olsun size kendinizden öyle bir
Peygamber gelmiştir ki,sizin sıkıntıya uğramanız, ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe: 128) Şüphesiz Allah doğru söyledi. MEVLİT KANDİLİNİZ,SİZE AİLENİZE VE TÜM İSLAM ALEMİNE HAYIRLARA VESİLE OLMASI DUASIYLA... MEVLİT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.. |
|