TSK gitse Kandil'i temizleyemez


Büyükanıt'ın 32. Gün'de yaptığı konuşmada büyük itiraflarda bulundu.
08 Mayıs 2009 / 11:05






Kanal D'de Mehmet Ali Birand'ın 32. Gün programına konuk olan eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, "27 Nisan bildirisi bir muhtıra değildir. Cumhurbaşkanı seçimiyle alakası yoktur. Laiklik konusunda Türk silahlı kuvvetlerinin endişesi doruğa çıktığı için yapılmış bir bildiridir" diye konuştu.


CNN Türk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Birand ve 32.Gün Genel Yayın Yönetmeni Rıdvan Akar'ın sorularına tüm içtenliği ile yanıt veren Yaşar Büyükanıt, Başbakan Erdoğan ile yaptığı "Dolmabahçe Görüşmesi"nden, "Güneş Harekatı"na, "Ergenekon" davasından, "Telekulak" iddialarına kadar Türkiye'nin gündemini şekillendirecek görüş, düşünce ve anılarını Türkiye ile paylaştı.
BEN DE DİNLENDİM
32. Gün'e yaptığı açıklamalarda, "Genelkurmay Başkanı olduğum dönemde Ben de dinlendim" ifadesini kullanan Büyükanıt, Başbakan Erdoğan ile Dolmabahçe ofisindeki görüşmesi ile ilgili ipuçları da verdi.

Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde telefonlarının dinlendiğini belirtti.
Büyükanıt, "Ben de dinlendim. Hiç şüphe yok. Telefonunuz dinleniyor deyip tespit etmişler. Bana bunu bildirdiler. Kimin dinlendiğini bilmiyorum. Şemdinli olayları sırasında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Meclis'e gidip benim hakkımda uyduruk bir şeyler söyledi. Sabri Uzun daha sonra görevden alındı" dedi.
ŞEMDİNLİ İLE BENİM NE İLGİM VAR
Şemdinli'de yaşanan patlamayla ilgili de konuşan Büyükanıt, "Şemdinli ile benim ne ilgim var. Hakkımda karalama yapıldı. 2 saat içinde 15 bin email SMS gönderildi telefonlara. Bunları takip ediyorsunuz, bir bakıyorsunuz ABD'ye kadar gidiyor. Sonra izi kayboluyor" diye konuştu.
Büyükanıt, "Ergenekon mağduruyum, manzara öyle" ifadesini kullandı.

O BİLDİRİYİ BEN YAZDIM
Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan 2007'deki Genelkurmay bildirisini de kendisinin oturup yazdığını kaydetti.
Büyükanıt, "Cuma akşamı oturdum yazdım. O bildiri TSK'nın laiklik karşısında tavrını koyan bir bildiridir. Laikliğin zedelendiği kuvvetli bir şekilde ortaya çıkmıştı. Bildirinin Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgisi yok. Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra o bildirinin ne kadar isabetli olduğu ortaya çıktı" dedi.
DOLMABAHÇE'DE ERDOĞAN'LA HER ŞEYİ KONUŞTUK
Başbakan Erdoğan'la Dolmabahçe'de yaptıkları 2.5 saatlik görüşmeye de değinen Büyükanıt, o görüşmede her şeyin konuşuluduğunu belirtti. Büyükanıt, konuşulan her konunun da dışarda açıklanamayacağını kaydetti.
Muhtıra konusunu Başbakan Erdoğan ile daha önce de görüştüklerini belirter Büyükanıt, bildirinin sebebini Başbakan'a anlattığını söyledi.
Büyükanıt, laiklik konusunun Dolmabahçe'deki görüşmeyle bağlantısını kurmanın yanlış olduğunu kaydetti.
Askeri darbe
Genelkurmay Başkanı olduğu dönemlerde bir şeyleri farkettiğini anletan
Büyükanıt, fakat ne yapanı ne de neler olduğunu çözemediğini ifade etti.
Şener Eruygur'un kendisini şaşırtığını belirten Büyükanıt, Özden Örnek ile ilgili darbe günlükleri için ise, "Çok yakın arkadaşım. Sordum kendisine. Bana 'yazdığıma sen de inanırsan gittik" dedi.
"Genç Subaylar rahatsız" haberi
Büyükanıt, bir gazetede çıkan "Genç subaylar rahatsız" haberinin üretilmiş bir haber olduğunu söyledi.
Büyükanıt, "Enjekte edilmiş bir haber. Genelkurmay Başkanlığı üzerinde bir baskı kurmak için üretilmiş bir haber. Darbe demiyeyim ama bir baskı kurmak istiyorlardı" dedi.
TSK GİTSE KANDİL TEMİZLEYEMEZ
MAB: Amerika ile istihbarat alışverişi başladı, ardından bana söylediğiniz "Kuzey Irak'ı BBG evine döndürdük" dediğiniz operasyonlar başladı. Korkmadınız mı bu kadar büyük riski alarak?
YB: Ben hiçbir yaptığım işleri kendime mal etmedim. Hep bir takım ile birlikte çalıştık. Artık şövalye dönemi kapanmıştır. Takım çalışması dönemindeyiz. Askerlik mesleğinin riski zaten kendi içinde de var.
MAB: Biz sınırötesi operasyon için en kötü hava koşullarını araştırdık, o koşulları kendi lehimize cevirdik. İlk defa yapıldı değil mi?
YB: Evet, ilk defa. 10 senelik en kötü havlara bakıldı, şubat çıktı. Hem kar durumu cok kötü hem ısı cok düşük. Onların başarılı olmasına bir darbe indirdik biz.
MAB: Değdi mi?
YB: Değdi tabi zaten 1 günde hepsini bitiremezsiniz,

MAB: Kandil'i TSK temizleyebilir mi?
YB: Şimdi kandil hemen hududumuzun ötesinde değil, hakkariden kuş uçuşu 100km, çok kötü bir arazi.
MAB: Yani bütün TSK'yı gönderseniz, temzilenmez mi?
YB: Hayır, hayır arazi çok kötü çok uzun mesafe.
MAB: Karayılan'ın açıklamalarını nasıl buluyorsunuz. Silahsızlandırma yönünde bir egilim var gibi ne diyorsunuz ?
YB: PKK 3 seyden vazgecmez, biri genel af, iki kürtce egitim, üç kürt kimliğinin anayasal güvenceye kavusması. Gerisi hepsi sözdür, ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz. PKK'nın içerisinde radikal bir değişim yoksa ben pek bir sey oalcagını zannetmiyorum.
DARBELERİN YARARLI OLDUĞU SÖYLENEMEZ
RA: Darbeleri meşru olarak görüyor musnuz, ya da meşru darbe var mıdır ?
YA: Darbelere mesru denemez ama o günün kosullarını da her darbeyiyi de kendi koşıllarında degerlendirmek lazım .
RA: Darbeler askere ve demokrasiye zarar verdi mi ?
YB: Çatısmalar sona erdi, sükunetin saglanmasında yararlı oldu. sigara benzin yag bulamıyordunuz, nasıl ortaya cıktı ? bunlar darbenin yararlı yönleri. Ama genel anlamda darbelerin (ki ben darbe lafını kullanmayı pek sevmem) darbelerin pek yararlı oldgu söylenemez. Bunu ifade etmek dürüstce bir söz olur.
“ANDIÇ OLAYI HATAYDI”
MAB: andıç olayını nasıl yorumluyor sunuz ?
Hala kimse cıkıp da kimse o olayın ynalıs oldugunu söylemedi, sanki cok normal bie seymiş gibi.
YB: Andıc olayı ortaya cıktıgında ben genel kurmay 2. baskanıydım. Kıvrıkoglu pasa genel kurmay baskanıydı. Hakikatten imzasız bir taslaktı andıc. İsimler sıralanmıs ama imza yoktu (hiçbirinin)
MAB: Andıç hata mıydı?
YA: Evet, evet, evet...