02-24-2009, 15:32 | #1 |
28 Şubat - Ahmet Kaya İle Satüko Üzerine / Milli Gazete Röportajı
Yoğun eleştirilere maruz kalan, dahası hedef gösterildiği ülkesinden Paris’e gitmek zorunda kalan ve yadellerde hayatını kaybeden Ahmet Kaya’nın alışılmadık açıklamaları çıktı ortaya. Ahmet Kaya, o günlerde R. Tayyip Erdoğan’a verilen cezadan, Refah Partisi’nin kapatılmasına, başörtüsü yasağından demokrasiye kadar pek çok konuda ilginç açıklamalar yapıyor. İşte Ahmet kaya’nın 28 Şubat sürecinin en azılı günlerinde Gazeteci Muharrem Coşkun’a verdiği çarpıcı röportaj...
*** AHMET KAYA: Şiir okumakla sistem yıkılmaz! “Ben tam demokrat ve tam bağımsız, insan haklarına saygılı sanatın ve düşüncenin suç olarak görülmediği, herkesin inançlarına saygılı ve herkesin karnının doyduğu bir ülke özlüyorum. Bunun altına imzasını atabilecek herkesle her zaman ve her zeminde bir arada bulunurum” RÖPORTAJ: MUHARREM COŞKUN --- Türkiye’de protest müziğin temsilcilerindensiniz. Müziğinizde kullandığınız protest mesajları dinleyicilerinizin doğru algıladığını söyleyebilir misiniz? - Yaptığım müziğin en kolay ve yalın ifadesi şudur. Ben hissettiğim şarkıları yapıyorum.. Bu müziğin protest ya da özgün diye kategorize edilmesi beni değil, bu isimleri bulanları ilgilendirir. Yaşadığım ülke, bu ülkenin toplumsal-siyasal-kültürel gidişatı ve bu gidişatın birey olarak bana yansıması ne ise, benim şarkılarıma yansıttığım da odur. Kimseye bir mesaj vermek istemiyorum. Duygularımı, şarkılarımı dinleyen insanlarla paylaşmak istiyorum. Hepsi bu… --- Şarkılarınızda rejimin eksikliklerine ve insanların sosyal eşitliğine yönelik mesajlar veriyorsunuz. Türkiye’de rejim, kendisini koruma kollama adına kuralları kendisi koymuş durumda. Mesajlarınızla neyi değiştirmeyi düşünüyorsunuz? - Dünyanın her yerinde sistemler kendi varlıklarını koruma adına kendi yasalarını yaparlar. Buna rağmen bütün sistemler kendi muhaliflerini yaratabilir. Çünkü tüm insanlığın mutlu olabileceği bir sistem henüz hiçbir yerde uygulanmadı. Ben tam demokrat ve tam bağımsız, insan haklarına saygılı sanatın ve düşüncenin suç olarak görülmediği, herkesin inançlarına saygılı ve herkesin karnının doyduğu bir ülke özlüyorum. Bunun altına imzasını atabilecek herkesle her zaman ve her zeminde bir arada olurum. Şarkılarımın içindeki duyguyla ülkede iyiye gitmeyen her şeyi değiştirmek istiyorum. --- Yaklaşık iki yıldır siyaset ve toplum mühendisleri toplumu belirsiz bir yöne çevirme telaşında. Bu sebeple Türkiye’nin kanunlar çerçevesinde kurulmuş en büyük siyasal gücü olan Refah Partisi(RP), siyasetin dışına itildi. Sosyal içerikli müzikler üreten birisi olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? - Bizim gibi ülkelerde korunmak ve yaşatılmak zorunda olan demokratik hak ve özgürlükler herkese kağıt üzerinde de olsa örgütlenme hakkı veriyor olsa da; Merkez dışı politikalar, ya da rutin deyimle radikal ve muhalif anlayışlar merkezi otoriteyi her zaman ürkütür. Gerçek demokrasilerde bütün düşünce ve inanç biçimleri bir bahçede açan değişik renklerdeki güllerdir bence… Bu güllerin hiçbirinin rengini soldurmamak lazım. --- Geçtiğimiz günlerde Ziya Gökalp’in bir şiirini okuduğu için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayip Erdoğan’a hapis cezası verildi. Sanat alanında yaşadığımız bu kısırlık ve şiire mahkumiyet çelişkisi nasıl izah edilebilir? - Bu konudaki düşüncelerimi daha önce çeşitli yerlerde ifade ettim. Milli Gazete okurlarına şunu söyleyebilirim; İnsanların ya da toplumların en güçlü silahları onların sanatçıları, şairleri, yazarları ve düşünce adamlarıdır. Kendi gücüne inanan ve güvenen sistemler sanattan ve düşünceden korkmazlar, korkmamalıdır… Bir insanın bir şairden alıntıladığı birkaç dizelik şiir hiçbir sistemi yıkmaz. Nerede olursa olsun ve kim olursa olsun, şiir okuyan bir insan yargılanmamalıdır. Ben buna da muhalefet ederim. DÜŞÜNEN KUŞAK TEHLİKEDE --- Yaptığınız birçok çalışmada toplumsal içerikli albümler ortaya çıkardığınızı biliyoruz. Albümlerinize ismini veren müzikler ön plana çıkmadığı halde, neden özellikle daha çok hafif sözlü şarkılarınız ön plana çıkıyor ve bunlar sıkça medyada yer alıyor? Bunun bir nedeni olabilir mi? - Bunun nedeni şu olabilir. Toplum olarak basit formasyonda, kolay anlaşılabilir ve bir o kadar da kolay tüketilebilir olanlara yöneltiliyoruz. Çünkü düşünceden korkan bir toplumuz. İnsanların düşüncesini, sorgulamasını, irdelemesini tehlike olarak gören mantık, adeta tek elden bunu topluma pompalıyor gibi... Basit içeriksiz ve kötü olan şarkıları eleştirdiğim zaman “Ahmet Kaya gene başkaldırıyor” diyorlar. “Fasso nejdat” bir halk tipolojisidir ve içimizden birisidir. Bu şarkının sözleri dörtlükler biçiminde yazıldığı için, melodisi de ritmik ve biraz da tekdüzedir. Kolay akılda kalan bir formu vardır. “Saza niye gelmedin” şarkısının melodik yapısı ve içeriği de halkın kolayca benimseyebileceği bir formdadır. Sözün özü şu ki; Biz tam bir tüketim toplumu haline getirildik. Bunun şarkılara yansıması sizin sorunuzun da içerdiği gibi ‘Çabuk tüket, hızla eskit, üzerinde düşünme ve derhal yenisine yönel’ mantığıdır Kendi gençliğime dönüp baktığım zaman içim sızlıyor. Bu yeni yetişen, içerisinde kendi çocuklarımızın da olduğu bu kuşak hangi değerleri edinecek? Hayatı hangi birikimleriyle sorgulayacaklar? Her birimiz için bedeli ne olduysa oldu ama, biz düşünen kuşaktık.” BAŞÖRÜTÜSÜNE BASKI İLKELLİKTİR --- Yıllardır süren, son zamanlarda da artan başörtülü öğrenci ve çalışanlara yapılan uygulamaları toplumsal olaylara duyarlı bir sanatçı olarak, insan hakları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? İçerisinde başörtülü oldukları için haksızlığa uğramış insanların da bulunduğu toplumsal içerikli klipler yapmayı düşünür müsünüz? - Globalleşen bir dünyada, ekonomik ve kültürel sistemlerin birbirinin içine geçtiği ve hatta bütünleştiği, bilginin elimizin altında olduğu bir dünyada, hala insanların biçimle uğraşmasını inanılmaz ilkel buluyorum. İnsanların kılığını kıyafetini, tektipleştirebilirsiniz, fakat beyinleri ve düşüncelerini nasıl değiştireceksiniz? Ben toplumsal hoşgörünün birçok şeyin devası olabileceğine inanan bir insanım. Klip çekme olayına gelince… Önemli olan ‘söz’lerin olması… Böyle bir çalışmaya her zaman hazırım. Ben zaten Türkiye’de irtica sorunu olduğunu sanmıyorum. Sorunun ekonomiden kaynaklandığını düşünüyorum. Muharrem Coşkun -31 Mayıs 1998- Milli Gazete
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
ahmet kaya, başörtüsü, milli gazete, muharrem coşkun, rejim, sistem, statüko |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|