04-02-2014, 00:44 | #21 |
Başbakanımız bu dönem insanüstü bir gayret sarf etti...belki kaybedilecek denilen şehirleri ilçeleri kazandık yenide...hastalık demedi yorgunluk demedi..%38'lik bir sonucu %45'lere çıkardı...Mevlam razı olsun Önemli olan detaylardan biri İstanbulda MHP % 4.1 oy” aLdı ve % 4.7 oy” alan “Sırrı Süreyya Önder’in gerisinde kaldı..MHP'nin oyları CHP'ye kaydı malesef buda MHP' ye kapak olsun.. Halk ak partiye teveccühünü bir kez daha gösterdi ...başbakan karşı Kılıcdaroğluna güvenenler hezimete uğradı vesselam.. |
|
04-02-2014, 00:59 | #22 |
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde MHP'li vatandaşlarımızın bazıları oylarını CHP'ye verdikleri gibi, bazı MHP'liler de oylarını AK Parti'ye vermiş olabilirler.
|
|
04-02-2014, 14:08 | #23 |
Haklısın abide bu MHP'lilerin artık ne yaptığını ve nerde durduğunu görmeleri şart...söz konusu bdp olunca vatan aşkı deyip asıp kesenler sonrasında sola destek vererek seçmenine neyin davasını anlatıyorlar sence
|
|
08-19-2014, 01:52 | #24 | |
Alıntı:
MHP, 12 Eylül 2010 Halk oylamasında da kendi tabanını kandırmış ve MHP'lilerin çoğunun hayır oyu kullanmalarını sağlamıştı. Peki sonra ne oldu? 18 Haziran 2014 tarihinde 12 Eylül 1980'in darbecilerinden darbecibaşı Kenan Evren ve diğer darbeci Tahsin Şahinkaya müebbet hapse mahkûm edildiler. Hani 12 Eylül'ün darbecilerinden hesap sorulamazdı MHP?! Peki bu durumda ne olmuş oldu? MHP ve 12 Eylül 2010 Halk oylamasında hayır oyu kullanan MHP'liler, 12 Eylül'ün hapishanelerinde işkenceye uğrayan, öldürülen ülkücülerin davalarını güdememiş, onların haklarını savunamamış ve onlara ihanet etmiş oldular. MHP'nin bitiş tarihidir 18 Haziran 2014. Ülkücülerin heder edilmiş olan; canlarının, kanlarının hesabını bile soramayan MHP, 18 Haziran 2014 tarihinde bitmiştir. Ülkücülerin canlarının, kanlarının hesabını 12 Eylül darbecilerinden AK Parti sordu; ama zavallı MHP, kendi yolunun davalıları olan ülkücülerin canlarının, kanlarının hesabını soramadı, davalarını sürdüremedi ve bitti. Yazıklar olsun MHP'ye! Konu Cihannur tarafından (12-26-2014 Saat 19:21 ) değiştirilmiştir.. |
||
12-26-2014, 00:10 | #25 |
Şu videoyu sabırla izleyin bakalım ne göreceğiz....
https://www.facebook.com/video.php?v=592966684166543 |
|
12-26-2014, 19:41 | #26 |
Meçhul Adam; Abdurrahman Dilipak, linkini verdiğin videodaki iddiaları söyleyen şahsın o iddialarını yalanlamıştır:
"Dilipak'tan Abdürrahim Karslı'nın 'paralel' iftiralarına cevap Gazetemiz yazarı Abdurrahman Dilipak, bazı televizyon, sosyal medya ve internet medyasında hakkında çıkan haberlerle ilgili sorumuza verdiği cevapta, "Benim üzerimden, bulabildikleri her vesile ile iktidara karşı topyekün bir savaş başlattılar.. Yalanlıyorum, 'kabul etti' diyorlar, aslı astarı olmayan iddialar ortaya atıyorlar.. Kimi; sözde AK Parti'yi destekler gibi yapıp, AK Parti üzerinden bana vurmaya çalışıyorlar.. Tahşiye konusunda daha önce yazdığım, Time Turk'den Nevzat Çiçek'le beraber, Mustafa Kaplan'ın da bulunduğu bir ortamda Mehmet Doğan'la görüşmeyi bu son dava ile ilgilendirmeye çalışıyorlar. Bu saldırıların bir benzeri bugünlerde Gülerce'ye de yapılıyor." dedi. Bazı internet sitelerinin karalama kampanyasına başladığını belirten gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak, Paralel Cemaat'in kurdurduğu öne sürülen siyasi partilerden birisinin genel başkanı olan Abdürrahim Karslı'nın iddialarına şöyle karşılık verdi: "Bir parti genel başkanına söylediğim iddia edilen sözler tamamen çarpıtılmış ifadeler. AK Parti'yi bir Amerikan projesine dönüştürmeye çalışanlar Paralelcilerdi. Bu görüşlerimi defalarca kendi köşemde yazdım, televizyonlarda dile getirdim." 'ONLARIN ÇOĞU PARALELCİ' Konuşmalarımda yıllardır dile getirdiği bir hakikate değinen Dilipak, "AK Parti içinde bugün yolsuzluk ve karanlık ilişki içindeki siyasilerin ve bürokratların çoğu paralelci. Erdoğan'a siyaset yasağı getiren ekip de bu ekipti. Bütün bunlar o karanlık planın bir parçası idi ve asıl büyük proje buydu." ifadelerini kullandı. MAVİ MARMARA İDDİASI Recep Tayyip Erdoğan'ın siyaset yasağı kaldırılırken Deniz Baykal'ı Çankaya'ya göndermek isteyenler de aynı kişiler olduğunu dile getiren Dilipak, "Mavi Marmara konusunda AK Parti ve İHH'yı eleştirenlere, Gazze filosunu anti semitik bulanlar için bu filonun İngiliz milletvekili George Galavi'nin çağrısı üzerine 40 ülkeden insanların ve STK temsilcilerinin katılımı ile gerçekleşen uluslaraarsı bir vicdan hareketi olduğunu söylüyorum, 'Mavi Marmara bir İngiliz oyunu idi' dediğimi iddia ediyorlar." dedi. AK PARTİ'YE KIZGIN MI? Abdurrahman Dilipak, tarihe kara bir leke olarak geçen ve evinin haczedilmesi ile sonuçlanan Güven Erkaya davasında evinin elinden alındığında, kendisine sahip çıkılmadığı için AK Parti'ye kızgın olduğuna yönelik iddiayı, "Tayyip Erdoğan Başbakan olarak, hukuki zeminde yapılanlar hakkında bilgi aldı. İlgilendi ve hatta eşi evime ziyarete geldi. Davudoğlu ilgilendi. AİHM ihlal kararı verdiğinde, dostane çözümle davanın neticelendirilmesini istediler. AK Parti içindeki Paralelci AK Partililer bunu da engelledi." sözleri ile cevapladı. Cemil Çiçek'in Adalet Bakanı olduğu dönemde, savunma hakkı tanınmadan kesinleştirilmiş sayılan mahkumiyet kararının kanun yararına bozulması talebi ile Yargıtay'a gönderdiğini de hatırlatan Dilipak, "Ben bu konuda kimseye hiçbir zaman sitemde bulunmadım. Başkalarının davaları en geç 5 yılda AİHM'den gelirken, AK Parti iktidarında bile, oligarşik bürokrasinin tahakkümü altında, benim davam on yılda sonuçlanmadı. Bu; AK Parti'deki siyasi irade eksikliğinden değil, içerideki ağaç kurtları yüzündendi." diye konuştu. 'İFTİRALARININ NEDENİ ÖFKE ve ÇARESİZLİK' Paralel Cemaat'in gerçekleri çarpıtarak yalan-dolan ve iftiralarla itibar cellatlığına soyunmasının suçüstü olmalarının öfke ve çaresizliğinden kaynaklandığının altını çizen Dilipak, "Galatasaray Başkanı Duygun Yarsuvat'ın, Paralel Yapı'nın Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'dan talep ettiği milyonlarca dolarlık para iddiası da bu süreçte yolsuzluk iddiaları ile ilgili kendilerinin ne kadar temiz olduğu tartışmalarını beraberinde getirecek.. Öfkeleri akıllarından büyük olunca, bu tür akılsızca işler yapabiliyorlar. Acınacak duruma düştüler. Bu çabaları ile aslında kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Şecaat arzedeyim derken sirkatlerini söylüyorlar." dedi. Kaynak Yeni Akit 18.12.2014" |
|
12-26-2014, 20:02 | #27 |
AK Parti'nin birilerinin projesi olduğu iftirası bir kez daha çürütülmüş oldu hamdolsun.
Peki, Saadet Partisi kimin projesidir Meçhul Adam? Aşağıdaki yorumlarımı okuyarak bu soruma cevap bulmaya çalışalım. Dindarların oylarının bölünmesinin solculara, laikçilere nasıl yaradığını kanıtlarıyla göstereyim: 2004 Yerel Seçiminde Trabzon'da, belediye başkanlığı seçimini CHP, % 35,97 oy oranıyla kazandı; seçimde 2. sırada yer alan AK Parti ise % 35,46 oranında oy aldı. Gördünüz gibi o seçimde CHP ile AK Parti arasında sadece % 0,5 puan yani yarım puan fark oldu. O seçimde Saadet Partisi ise % 13,72 oranında oy aldı. AK Parti'nin almış olduğu % 35,46 oy ile Saadet Partisi'nin almış olduğu oy oranı olan % 13,72'yi topladığımız zaman % 49,18 oy oranına ulaşıyoruz; CHP'nin oyunun da % 35,97 olduğunu terkrar belirteyim. 2004 Yerel Seçiminde Trabzon Belediye Başkanlığı seçiminde Saadet Partili vatandaşlarımız, dindar ağırlıklı merkez sağ parti AK Parti yerine dindar ağırlıklı parti Saadet Partisi'ne oy verdikleri için dindarların oyu bölündü ve o bölünme yüzünden 2004 Trabzon Belediye Başkanlığı seçimini solcu, laikçi CHP kazanmış oldu. Bir de Trabzon Belediyesi'nin 2009 Yerel Seçimi sonucuna bakalım. 2009 Yerel Seçiminde Trabzon'da belediye başkanlığını AK Parti, % 47,8 oy oranıyla kazandı; seçimde 2. sırada yer alan CHP ise % 41 oranında oy aldı. CHP, 2009 Yerel Seçiminde Trabzon'da oyunu 2004 Yerel Seçimine göre tam 5 puan artırmasına rağmen seçimi 7 puan farkla kaybetmiş oldu. Burada şu soruyu sormamız gerekiyor? Peki, niye böyle oldu? Bu sorunun cevabı da aslında basit: O basit cevabı bulmak için Saadet Partisi'nin, 2009 Yerel Seçiminde Trabzon Belediye Başkanlığı seçiminde almış olduğu oya bakmamız gerekiyor. 2009 Yerel Seçiminde Trabzon Belediye Başkanlığı seçiminde Saadet Partisi, % 3,9 oranında oy aldı; yani 2004 Yerel Seçimine göre Saadet Partisi'nin oyu 10 puan kadar azaldı. Eğer Saadet Partisi, 2009 Yerel Seçiminde Trabzon'da, 2004 Yerel Seçiminde almış olduğu oyu yani % 13,7 oranında oyu alsaydı, yani 9,8 puan daha fazla oy almış olsaydı, o oyun da hepsini varsayalım ki AK Parti'den almış olsaydı, AK Parti'nin, 2009 Yerel Seçiminde Trabzon Belediye Başkanlığı Seçimindeki oyu % 47,8'den % 38'e düşmüş olacaktı ve seçimde % 41 oy almış olan solcu, laikçi CHP, 2004 Yerel Seçiminde olduğu gibi, 2009 Yerel Seçiminde de Trabzon Belediye Başkanlığı Seçimini kazanmış olacaktı. Biraz önce sormuş olduğumuz sorunun cevabını artık verelim. 2009 Yerel Seçiminde Trabzon Belediye Başkanlığı'nda seçimi AK Parti, dindarların oyu 2004 Yerel Seçimindeki Trabzon Belediye Başkanlığı Seçimine göre 10 puan kadar daha az bölündüğü için kazandı. Dindarların oylarının bölünmesinin, solcu, laikçi CHP'ye nasıl yaradığının bazı misallerini daha vereyim: 2009 Yerel Seçiminde İstanbulumuzun Ataşehir İlçesinde seçimi % 41,69 oranında oy almış olan CHP kazanmış, AK Parti ise % 39,26 oranında oy alarak seçimi % 2,43'lük oy oranıyla kaybetmiştir. Aynı seçimde o ilçede Saadet Partisi ise % 5,44 oranında oy almıştır. Eğer Saadet Partisi, o seçimde dindarların oylarını % 5,44 oranında bölmeseydi ve Saadet Partisi'nin % 5,44 oranındaki oyu, AK Parti'nin oyu olan % 39,26'ya eklenseydi, 2009 Yerel Seçiminde İstanbul'da Ataşehir'de belediye başkanlığını dindar ağırlıklı merkez sağ parti AK Parti, % 44,7 oy oranıyla kazanmış, solcu, laikçi CHP ise % 41,69 oy oranıyla kaybetmiş olacaktı. İstanbulumuzdan başka bir misal daha vereyim. 2009 Yerel Seçiminde İstanbulumuzun Büyükçekmece İlçesinde seçimi % 44,26 oranında oy almış olan CHP kazanmış, AK Parti ise % 43,61 oranında oy alarak seçimi % 0,65 oy oranıyla kaybetmiştir. Aynı seçimde o ilçede Saadet Partisi ise % 1,20 oranında oy almıştır. Eğer Saadet Partisi, o seçimde dindarların oylarını % 1,20 oranında bölmeseydi ve Saadet Partisi'nin % 1,20 oranındaki oyu, AK Parti'nin oyu olan % 43,61'e eklenseydi, 2009 Yerel Seçiminde İstanbul'da Büyükçekmece'de belediye başkanlığını dindar ağırlıklı merkez sağ parti AK Parti, % 44,81 oy oranıyla kazanmış, solcu, laikçi CHP ise % 44,26 oy oranıyla kaybetmiş olacaktı. Yine İstanbulumuzdan bir başka misal daha vereyim. 2009 Yerel Seçiminde İstanbulumuzun Kartal İlçesinde seçimi % 41,55 oranında oy almış olan CHP kazanmış, AK Parti ise % 38,23 oranında oy alarak seçimi % 3,32 oy oranıyla kaybetmiştir. Aynı seçimde o ilçede Saadet Partisi ise % 5,26 oranında oy almıştır. Eğer Saadet Partisi, o seçimde dindarların oylarını % 5,26 oranında bölmeseydi ve Saadet Partisi'nin % 5,26 oranındaki oyu, AK Parti'nin oyu olan % 38,23'e eklenseydi, 2009 Yerel Seçiminde İstanbul'da Kartal'da belediye başkanlığını dindar ağırlıklı merkez sağ parti AK Parti, % 43,49 oy oranıyla kazanmış, solcu, laikçi CHP ise % 41,55 oy oranıyla kaybetmiş olacaktı. Bir de olayın diğer boyutu var; o da şudur: Saadet Partisi'nin, dindarların oylarını AK Parti'ye seçimi kaybettirecek kadar bölememesiyle AK Parti'nin CHP'ye karşı az farkla kazandığı seçimler var. Bunlardan bazılarının misallerini vereyim: 2009 Yerel Seçiminde AK Parti, İstanbul'da Beykoz'da belediye başkanlığı seçimini % 36,71 oy oranıyla, seçimde 2. sırada yer alarak % 34,55 oranında oy almış CHP'den % 2,16 oranında fazla oy alarak kazanmış, Saadet Partisi ise o seçimde % 8,90 oranında oy almıştır. Eğer Saadet Partisi, 2009 Yerel Seçiminde Beykoz'da dindarların oylarını 3-4 puan daha fazla bölmüş olsaydı, seçimi dindar ağırlıklı merkez sağ parti AK Parti değil, solcu, laikçi CHP kazanmış olacaktı. 2009 Yerel Seçiminde AK Parti, İstanbul'da Beylikdüzü'nde belediye başkanlığı seçimini % 31,02 oy oranıyla, seçimde 2. sırada yer alarak % 30,02 oranında oy almış CHP'den % 1 oranında fazla oy alarak kazanmış, Saadet Partisi ise o seçimde % 1,03 oranında oy almıştır. Eğer Saadet Partisi, 2009 Yerel Seçiminde Beylikdüzü'nde dindarların oylarını 2-3 puan daha fazla bölmüş olsaydı, seçimi dindar ağırlıklı merkez sağ parti AK Parti değil, solcu, laikçi CHP kazanmış olacaktı. 2009 Yerel Seçiminde AK Parti, İstanbul'da Çekmeköy'de belediye başkanlığı seçimini % 43,33 oy oranıyla, seçimde 2. sırada yer alarak % 42,91 oranında oy almış CHP'den % 0,42 oranında fazla oy alarak kazanmış, Saadet Partisi ise o seçimde % 3,99 oranında oy almıştır. Eğer Saadet Partisi, 2009 Yerel Seçiminde Çekmeköy'de dindarların oylarını 1-2 puan daha fazla bölmüş olsaydı, seçimi dindar ağırlıklı merkez sağ parti AK Parti değil, solcu, laikçi CHP kazanmış olacaktı. 2009 Yerel Seçiminde AK Parti, İstanbul'da Tuzla'da belediye başkanlığı seçimini % 40,25 oy oranıyla, seçimde 2. sırada yer alarak % 38,80 oranında oy almış CHP'den % 1,45 oranında fazla oy alarak kazanmış, Saadet Partisi ise o seçimde % 4,89 oranında oy almıştır. Eğer Saadet Partisi, 2009 Yerel Seçiminde Tuzla'da dindarların oylarını 2-3 puan daha fazla bölmüş olsaydı, seçimi dindar ağırlıklı merkez sağ parti AK Parti değil, solcu, laikçi CHP kazanmış olacaktı. Yukarıdaki misallerden açıkça görüleceği gibi, 2004 Yerel Seçimlerinde; Trabzon ilinde ve İstanbul'un; Ataşehir, Büyükçekmece ve Kartal ilçelerinde AK Parti belediye başkanlıklarını Saadet Partisi'nin oyları bölmesi sebebiyle kaybetmiştir. Türkiye'de belki daha pek çok ilçede de buna benzer durumlar olmuş olabilir ve Saadet Partisi'nin dindarların oylarını bölmesi sonucu AK Parti'nin kazanacağı belediyeleri CHP'nin kazandığı olmuştur. Yukarıdaki misallerden açıkça görüleceği gibi, bilhassa AK Parti ile CHP'nin oylarının birbirlerine yakın olduğu seçim çevrelerinde Saadet Partisi'ne oy verilince şu oluyor: Veriyorsun oyunu Saadet Partisi'ne o da gidiyor CHP'ye. Google'da Kanal B + Nahit Duru yazarak arama yaparsan, CHP Zihniyeti tarafından Saadet Partisi'nin; AK Parti'nin oylarını bölmek için yapılan her türlü şeylikte nasıl araç olarak kullandığını göreceksindir. Saadet Partisi, dindarların oylarını bölmek için solcuların, laikçilerin kullandıkları bir solcu projesi, bir laikçi projesidir denilse ne dersin Meçhul Adam? Çünkü yukarıdaki misallerden açıkça görüleceği gibi, Saadet Partisi'ne verilen oylar dindarların oylarının bölünmesine ve bunun sonucunda da bilhassa AK Parti ile CHP'nin oylarının birbirine yakın olduğu seçim çevrelerinde, solcu, laikçi CHP'nin kazanmasına sebep olabiliyor. Konu Cihannur tarafından (12-26-2014 Saat 20:09 ) değiştirilmiştir.. |
|
12-27-2014, 02:26 | #28 |
Cihannnur kardeşim. Siyasette yalanla doğrular birbirine karışıyor. Türk siyaseti beş para etmiyor.Aşağıda ki iddiaları biz daha önceden biliyorduk.Bunların doğru olup olmadığını delil getirirsen bir daha da bu siteye uğramayacağım.Hadi bu haberleri de yalanlayın. bakalım...
.................................................. ... 2002 seçimleri öncesi ABD ziyaretinin devamı seçimden sonra gelmiş, yasaklı olduğu için seçime katılamayan parti başkanı RTE, Bush’un davetiyle 10 Aralık 2002’de Washington’a gitmişti. Burada ABD politikalarına yön veren kuruluşlardan CSIS toplantısına katılmış, toplantı sonrasında döndüğü otelde Marc Grossman (eski ABD Ankara Büyükelçisi) ve Paul Wolfowitz’le (dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve akademisyen) görüşmüştü. Dönemin Türkiye Büyükelçisi Faruk Loğoğlu ise diplomatik geleneklere uygun bir şekilde bu görüşmelere katılmak için otele gitmişse de bu “özel” görüşmeye alınmamış, lobide bekleyip otelden ayrılmıştı. ( 1 Turan YAVUZ, Çuvallayan İttifak, Destek Yay., 1. baskı, aktaran; Merdan YANARDAĞ, Bir ABD Projesi Olarak AKP, Siyah Beyaz Yay., 1. baskı, 2007) Dünya Ekonomik Forumu’ndan 8 ay sonra R.Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Bush’a yazdığı, birinci yıl dönümünde 11 Eylül’ü kınayan mektubunda AKP’den “Türkiye’yi yönetmeye aday parti” olarak bahsetmesi sıra dışı, ama anlamlıydı. 1. RECEP TAYYİP ERDOĞAN -ABD İLİŞKİLERİNİN BAŞLANGICI AKP, ABD tarafından Türkiye’yi Batı merkezli küresel sermaye ve onun etrafında şekillenen küresel çetenin çıkarlarına göre dönüştürmesi, şekillendirmesi ve Türkiye’nin yıkımıyla sonuçlanacak süreci uygulaması için desteklenip iktidara getirilen bir projeydi. Çeşitli ülkelerde Batıcı siyasi güçlerin iktidara gelmesi, 2005’te Ukrayna’da Batıcı Viktor Yuşçenko’nun Cumhurbaşkanı olmasıyla sonuçlanan süreçten esinlenilerek “turuncu devrim” diye adlandırılır. Türkiye’nin turuncu devrimi de, 3 Kasım 2002 tarihinde yaşanmıştır. AKP, iktidara gelmeden önce ve iktidara geldiği günden itibaren ABD’nin tasarladığı plânları, programları, projeleri uygulamış,R.Tayyip Erdoğan, ve arkadaşları, ABD’nin kendilerine verdiği görevleri yerine getirmeye çalışmıştır. Daha 3 Kasım 2002’den 6 yıl önce, 20 Ekim 1996’da Aydınlık dergisindeki haberde, ABD’deki sözde “düşünce kuruluşu”, özde “özel istihbarat kuruluşu” RAND’ın hazırladığı rapora göre ABD’nin Türkiye’de Amerikan çıkarlarını korumak için –o gün Refah Partili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan- Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığa gelmesinin gerekli olduğunun belirtildiği yazıyordu. Derginin iddiasına göre eski ABD Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz, 15 Ekim 1996’da R.Tayyip Erdoğan, ’yi makamında ziyaret etmiş ve siyasî geleceği için teşvik etmişti. Kapaktaki yazı kehanet değil öngörüydü: “Abramowitz, Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor” 2002 seçimleri öncesi ABD ziyaretinin devamı seçimden sonra gelmiş, yasaklı olduğu için seçime katılamayan parti başkanıR.Tayyip Erdoğan, , Bush’un davetiyle 10 Aralık 2002’de Washington’a gitmişti. Burada ABD politikalarına yön veren kuruluşlardan CSIS toplantısına katılmış, toplantı sonrasında döndüğü otelde Marc Grossman (eski ABD Ankara Büyükelçisi) ve Paul Wolfowitz’le (dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve akademisyen) görüşmüştü. Dönemin Türkiye Büyükelçisi Faruk Loğoğlu ise diplomatik geleneklere uygun bir şekilde bu görüşmelere katılmak için otele gitmişse de bu “özel” görüşmeye alınmamış, lobide bekleyip otelden ayrılmıştı Sadece bir parti genel başkanı olan ve başka hiçbir sıfatı bulunmayan R.Tayyip Erdoğan,, bu kadar üst düzey görüşmenin üzerine 11 Aralık 2002 günü önce Pentagon’da ABD’li yetkililerle, ardından dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ve nihayet Bush’la özel bir görüşme yapabilmişti. (Yılmaz POLAT, Washington’da Sıfatsız Bir Siyasetçi, Yurt, 17.9.2013) Neticede siyaset yasağı olan ,R.Tayyip Erdoğan, Siirt’teki seçimlerin YSK tarafından iptal edilip tekrarlanması, siyaset yasağını kaldıran teklifin dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet N. Sezer tarafından önce veto edilip sonra onaylanması gibi olaylarla başbakan olabilmişti. Bugün oyunu aldığı insanların önemli bir kısmı tarafından “dindar olduğu, namaz kıldığı, İslâm’ı savunduğu” gibi gerekçelerle desteklenen R.Tayyip Erdoğan, yukarda adı söylenen iki Siyonist Yahudi kuruluşundan ödül almıştı. Birincisi 27 Ocak 2004’te AJC (Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl tarafından kurulmuştur), ikincisi 10 Haziran 2005’te ADL tarafından verilen ödül. NOT:EĞER BU ALINTI YAPTIĞIM HABERLER YALAN İSE VE BUNU KANITLARSAN BU SİTEYE HİÇ GELMEYECEĞİM.SİZDE BÖYLELİKLE BENDEN KURTULMUŞ OLACAKSINIZ... Konu Cihannur tarafından (12-27-2014 Saat 20:10 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Hakaret. |
|
12-27-2014, 20:44 | #29 |
Meçhul Adam kardeşim, paylaştığın alıntıyı maddelerle hemen çürüteyim:
1- AK Parti, geçmesini ABD'nin ısrarla istediği 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM'de geçmemesini sağlamıştır. 2- AK Parti, ABD'nin ısrarla istemesine rağmen Birleşmiş Milletler'in İran'a yönelik yaptırımlarına Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olduğu dönemde Brezilya'yla birlikte hayır oyu kullanan 2 üye ülkeden biri olmuştur. 3- İsrail'in Filistin'de yapmış olduğu; zulümlere, katliamlara ve saldırılara karşı dünyada en sert tepkiyi gösteren ve İsrail'in bir terör devleti olduğunu ilan eden ülke, AK Parti iktidarındaki Türkiye'dir. 4- AK Parti'nin 12 yılı aşan iktidarı boyunca, müttefikimiz ABD'yle farklı görüşlerde olduğu ve ABD'nin politikalarından farklı politikalar izlediği pek çok konu olmuştur. AK Parti'nin 12 yıllık iktidarını bütünüyle incelersen, AK Parti iktidarında Türkiye'nin, ABD'nin politikalarından ayrı politikalar izlediğini sen de göreceksindir. Aydınlık isimli sosyalist yani bildiğin komünist gazetenin yalan ve iftiralarına aldanma. Onlar zihniyet olarak ecnebi, gönül olarak ecnebi. Sor bakalım İslam var mı onlarda, Türklük var mı onlarda, Kur'an var mı, namaz var mı, oruç var mı, Türk'ün; dini, tarihi, kültürü, gelenek ve görenekleri var mı? Hiçbiri yok! Peki ne var? Ecnebilik var, gâvurluk var. Laikçiler ve bir kısım laikler Self Hating Negroes (Kendilerinden Nefret Eden Zenciler) sendromundan mülhem Self Hating Türkümsüler (Kendilerinden Nefret Eden Türkümsüler). İsimlerine bakıyorsun Türk ismi, yaşamlarına bakıyorsun gâvur yaşamı. Eğer ismin Türk ismiyse Türk gibi yaşamalısın. Namaz kılmalı, oruç tutmalı, zekât vermeli, Osmanlı'yla, Selçuklu'yla, muhteşem ecdadınla gurur duymalısın biz gerçek Türklerin yaptığı gibi... Şunu lütfen anla artık: AK Parti'ye düşmanlar çünkü AK Parti dindar. AK Parti'ye düşmanlar çünkü onların gözünde; AK Parti, Türkiye, AK Parti, Osmanlı, AK Parti, Türk Tarihi. Laikçilerin, Batıcıların, gâvurcuların, AK Parti'ye düşmanlıklarının temel sebebi, AK Parti'nin, Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin; dinî, tarihî, kültürel değerlerini, gelenek ve göreneklerini yani Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin özünü temsil ediyor olmasıdır. Türkiye'ye ve Türk Milleti'ne düşman oldukları için AK Parti'ye düşmanlar. AK Parti yerli ve millîdir ve Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin özüdür Allah'a şükürler olsun. Üniversitelerde başörtüsü serbestliği getirmiş olması, Kur'an kurslarına 12 yaşından küçük çocukların da gidebilmelerini sağlamış olması, imam hatip ortaokullarını yeniden açmış olması, önce imam hatip ortaokullarında daha sonra da tüm ortaokullarda başörtüsü serbestliği getirmiş olması, Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamberimizin Hayatını seçmeli ders olarak okullarda okutmaya başlatmış olması, Osmanlıca derslerini seçmeli ders olarak okullarda okutacak olması ve AK Parti'nin bunlar gibi olağanüstü ve muhteşem diğer hizmetleri, AK Parti'nin yerli ve millî olduğunun, Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin özü olduğunun apaçık ve reddedilemez delillerindendir. Senden kurtulmak gibi bir derdimiz ve isteğimiz yoktur kardeşim. Burası özgür ve demokratik bir platformdur. AK Parti Forum'da paylaşımlarda bulunmak ya da bulunmamakta özgürsün. Konu Cihannur tarafından (12-27-2014 Saat 21:35 ) değiştirilmiştir.. |
|
12-27-2014, 20:56 | #30 |
Şunu da hatırlatmak isterim Meçhul Adam: Ya Saadet Partisi, AK Parti'nin oylarını, dindarların oylarını % 1 - % 2'lerden daha yüksek oranlarda bölseydi Allah korusun ne olurdu hiç düşündün mü? AK Parti olarak CHP ecnebisinin bütün gücüyle direnişine rağmen laikçi CHP'yi bastıra bastıra, laikçi zengin çocuklarını bastıra bastıra; üniversitelerde başörtüsü serbestliği getirdik, Kur'an kurslarına 12 yaşından küçük çocukların da gidebilmelerini sağladık, imam hatip ortaokullarını yeniden açtık, önce imam hatip ortaokullarında daha sonra da tüm ortaokullarda başörtüsü serbestliği getirdik, Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamberimizin Hayatını seçmeli ders olarak okullarda okutmaya başladık, bunları ve bunlar gibi olağanüstü ve muhteşem diğer hizmetlerimizi laikçi zengin çocuklarının darbeciliklerine, vatan hainliklerine rağmen gerçekleştirdik Allah'a şükürler olsun.
Eğer Saadet Partisi, AK Parti'nin oylarını, dindarların oylarını % 1'ler % 2'ler civarında değil de % 5'ler % 10'lar civarında bölmüş olsaydı, belki de o zaman şimdiki gibi güçlü bir iktidar olamayacak ve yapmış olduğumuz olağanüstü ve muhteşem hizmetlerin çoğunu yapamamış olacaktık maazallah. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a şükürler olsun ki küfr ve kâfirler sonsuza kadar kaybettiler; İslam ve Müslümanlar ise sonsuza kadar kazandılar hamdolsun. Konu Cihannur tarafından (12-28-2014 Saat 00:57 ) değiştirilmiştir.. |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
30 mart 2014, 30 mart 2014 yerel seçimi, adaletvekalkınmapartisi, ak parti, başbakan erdoğan, recep tayyip erdoğan, yerel seçim |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|