05-22-2009, 13:06 | #1 |
32.Gün'de Cumhuriyet Gazetesi Yazarları,Vakit Yazarlarına Kin Kustular!
Terör malzemeleri bu kez 32. gün stüdyosundan
32. Günde Yaşanan Cumhuriyet terörünün Doğan Medyası tarafından gizlenmek istenen bütün ayrıntılarını Vakit gazetesi yazarı Serdar Arseven Habervaktim'e anlattı.VİDEO..İLGİLİ HABER-32. GÜN'DE CUMHURİYET TERÖRÜ-TIKLAYIN-VİDEO...VİDEO...VİDEO.. Kanal D'de yayınlanan 32. Gün programında yaşanan ‘Cumhuriyet Terörü'nün Doğan medyası tarafından gizlenmek istenen bütün ayrıntılarını Vakit gazetesi yazarı Serdar Arseven Habervaktim'e anlattı. Arseven'in anlattıkları, Vakit gazetesinin Cumhuriyet hakkındaki “Ergenekon bülteni gibi” manşetinin ne kadar isabetli olduğunu gözler önüne seriyor… Arseven habervaktim'e Cumhuriyetin terör malzemelerini getirdi. Şiddet malzemeleri bu sefer yer altından değil, denizden değil, dalanın arazisinden değil. 32. gün stüdyosundan çıktı. İşte Ayrıntılar: Stüdyoda neler yaşandı bize anlatır mısınız? -Biliyorsunuz Ergenekon mensupları ve uzantıları Türkan Saylan'ı istismar ederek darbecileri kurtarmayı temin edecek bir atmosfer getirmeye çalıştılar. Bu atmosfer Vakit'in, istismarı bütün yönleriyle ortaya koyan kararlı, cesur, kompleksiz yayıncılık anlayışı sayesinde dağıldı. Ve oyun bozuldu. Bu da teröristleri, istismarcıları, din karşıtlarını her zaman olduğu gibi rahatsız etti. Bunlar yıllar yılı terör estirip sindirmeye ürkütmeye ve istedikleri gibi at oynatmaya alışmışlar. Vakit onların çirkefliklerine, terörlerine, istismarlarına ‘dur' diyen yayıncılık anlayışıyla ziyadesiyle rahatsızlık veriyor. Türkan Saylan'la ilgili gerçekleri bütün yönleriyle ortaya koymamızda istismarı etkisiz kıldı. -Türkan Saylan bir çevre tarafından göklere çıkartılan bir isim… Saylan'ın hekim kişiliğiyle diğer kişiliğini ayırmak lazım. Doğrusu cüzamla ilgili çalışmalarını ne gibi semereler verdiği konusunda elde bilimsel bir veri yok. Ortada bir takım laflar var ama rakamlar yok. Sonra Saylan'ın dünya tıp literatürüne hangi çalışmalarla geçtiği de belli değil. Ama biz yine de emeğe saygı açısından işin bu tarafına kurcalamamış olalım. Diğer tarafa gelince, işte şimdi 32. Gün programında yaşananlara geliyorum. Orada ilk söz bana verildi. Ve Vakit'e ait olmayan haberler Vakit'e aitmiş gibi sunulduktan sonra verildi. Ben orada tarafgir yayıncılıkla ilgili eleştirimi dile getirdikten sonra Saylan'ın ‘Öbür tarafına' yani tartışılan tarafına geldim ve özellikle de Saylan'ın beyanlarını Vakit gazetesinden değil programın yapıldığı Kanal D'nin bağlı bulunduğu Aydın Doğan'ın gazetelerinden aktaracağımı belirttim ve teker teker sıralamaya başladım. Öncelikle Saylan'ın ‘Başörtülülere burs vermeyiz' şeklindeki ayrımcı ve bölücü açıklamasına dikkat çektim ve ‘Acaba muhafazakar sivil toplum örgütlerinden biri başörtüsüzlere burs vermeyeceğini ilan etseydi tepkiniz ne olurdu sorusunu programda gündeme getirdim. Bunlar bırakın böyle bir tavrı, Vakit'in ‘mütedeyyin eleman' ilanını bile tahammülsüzlükle karşılamış ve bizi hedef göstermişlerdi. Bu kadarına bile tahammül gösteremeyen zihniyetin Saylan'ın başörtülülere burs yok açıklamasına nasıl değerlendirdiğini gündeme getirdim. Ve ayrıca Hürriyet ve Milliyet gazetelerinden Saylan'ın ayrımcı nefret tohumları ekici beyanlarını gün gün, satır satır aktardım. -Mesela?.. Çok uzun bir liste. Mesela Türkan Saylan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e sırf eşi başörtülü olduğu için karşı olduğunu 16 Ağustos 2007 tarihli Milliyet'te şöyle ilan ediyor. Sayın Gül Milli Görüşçü geçmişi, eşinin ve kızının tesettürlü oluşu dikkate alınmaksızın Dışişleri Bakanlığı'na kadar gelmiştir. Bunun gibi örnekleri sıraladım. Mesela 6 Mayıs 2007 tarihli Hrriyet'te Ayşe Arman son derece yapıcı bir soru yöneltiyor Saylan'a, diyor ki: “Bu ülkede iki farklı anlayışın uzlaşması mümkün mü?” Bu uzlaşmayı teşvik eden güzel soruya verdiği karşılığa bakar mısınız? Saylan'ın “İki farklı anlayış falan yok ki, radikal İslamı getirmeye çalışan militanlar var, O kadar!” Görüyor musunuz bu ayrımcı, tahrik edici tavrı. Orada bunları iki Cumhuriyet ya da Ergenekon bülteni mensubunun karşısında açıklıkla dile getirdim. Programı sunan Rıdvan Akar da itiraz edecek en ufak bir nokta bulamaksızın son derece ikna olmuş bir havada izliyordu. Konuyu buralardan alıp Saylan'ın cenaze merasiminde cami avlusunda yaşanan rezilliklere getirdim. Cami adabını hatırlattım. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun cenaze namazındaki tabloyla Saylan'ın cenaze namazındaki farkları ortaya koydum. Ve ‘Cami avlusunda AKP'nin “İT”leri yıldıramaz bizleri” sloganlarının atıldığını hatırlatıp, birileri böyle yaparsa yarın tutar birileri CHP'nin ‘İT'leri diye slogan atar o cenazede yaşanan rezilliklerin kime ne faydası var. Bunlar Batılıyız diyorlar ama batılıların cenazelerde kiliselerde ortaya koydukları saygının milyonda birini göstermiyorlar. -Peki kavga nasıl başladı? Ben Güven Erkaya hakkındaki ‘hakkımızı helal etmiyoruz' manşetimizi hatırlatıp Batı Çalışma Grubu'na ve 28 şubat sonrasındaki banka vurgunlarına gelince, adamlardan biri Erbakan'a Gül'e hakaretlere başladı. Ben de tartışmaya girmek istemediğim için o konuları gidin onlara sorun tepkisini verdim Baktım devam ediyor. ‘Erbakan'a sataşan Ergenekon bülteni mensubuna ‘sen bana Erbakan'ı soruyorsun ben sana öyle bir soru sorarım ki altında kalırsın yaklaşımında bulundum ve devam ettim. Senin Cumhuriyet gazetesinde senin talebinle Diyarbakır barosuna alınan kayın biraderin uyuşturucu ticaretinden içerde mi değil mi sorusunu yönelttim. Değil ya da evet öyle diyebilirdi. Onu yapmak yerine iki Ergenekon mensubu bir araya gelip bağırmaya çağırmaya, hakaretler yağdırmaya başladılar. Tabi hak ettikleri cevabı da bir güzel aldılar. Onlar meseleyi Hüseyin Üzmez'e getirince ‘Hüseyin Üzmez şu anda Vakit'te yazmıyor ama Ergenekon sanıkları Cumhuriyette çatır çatır yazmaya devam ediyor. Siz busunuz tepkisini verdim. İki kişi bir taraftan ayaklara kalkarak, tehditler yağdırarak, ortadan kaldırmakla tehdit ettiler. Terör estirirken ben mümkün olduğunca sakin, ama hakkı da veren bir üslupla icaplarına baktım galiba. Bilemiyorum. İzleyenlerden gelen binlerce mesajda ağızlarının payını aldıkları belirtiliyor. -Peki Sonrasında neler oldu.. -Neler olacak… Programa katılan Hilal TV Haber Müdürü Muharrem Coşkun kardeşimin ve aralarında hanımlarında bulunduğu Otuz kadar Kanal D çalışanının gözlerinin önünde inanılmaz bir terör estirdiler. Şimdi bunlar bilek gücüyle değil, ne yaptılar. Söyleyeyim. Parçaları hala bende, kendilerini güvenli bir mesafeye aldıktan sonra bardak fırlattılar.. -Program esnasında mı? -Hayır reklam arasında. Adam baktım almış yarım kiloluk, kafaya geldi mi kesin götürecek bardağı fırlatıyor. Bardak üzerime gelirken şöyle bir çekildim. Duvarda patladı. O an inanın iyi ki meslektaşlarımdan birine isabet etmedi diye düşündüm. Adamı görüyor musunuz? Uzaktan bardak fırlatıyor. O bardağı ele aldıran korkak ruh halini düşünebiliyor musunuz ? Demek ki; bunların elinde silah olduğu anda çekip ateş edecek orada arada kimlerin olduğuna da bakmaksızın. -Peki bu arada Rıdvan Akar ne yaptı? Sonrasında da kendisiyle konuştuk. Bardağın içindeki su kendisine gelmiş Allah'tan bardak gelmemiş tabi burada benimle birlikte oranın ev sahibi olan Rıdvan Akar'a ve Kanal D'ye de bir terör var. Orada Muharrem Coşkun kardeşim, kendisine yani Akar'a bu esasında size karşı yapılmış çok büyük bir ayıptır hatırlatmasında bulundu. Ama ben Rıdvan Akar'ın içinde bulunduğu güç durumu ve bulunduğu merkezin ilişkilerini değerlendirdiğimde suçlamıyorum. Gece bardak meselesine hiç girmedi eğer o bardakları fırlatan Cumhuriyet mensupları değil de ben olsaydım olayı nasıl vereceklerdi ve Türkiye'de şu anda ne konuşulacaktı bizim üzerimizde bunların şerrinden çekinirken bazı kardeşlerimizin de muhtemelen iştirak edebilecekleri nasıl bir kampanya yürütülecekti. Orada Cenab-ı Allah ihsan buyurdu yanlış yapmadık. -Gerçekten insanın hafsalası almıyor! Bir gazeteci bu kadar militanca bur davranışta nasıl bulunabilir? Kaldı ki fırlattığı bardak başka meslektaşlarınızı da isabet edebilirdi… Biz zaten neleri anlatmaya çalışıyoruz güzel kardeşim sizlerle birlikte.. İşte yaşananlar iddialarımızın harfiyen doğru olduğunu nasıl ortaya koyuyor. habervaktim.com
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
05-22-2009, 13:09 | #2 |
|
|
05-22-2009, 13:09 | #3 |
|
|
05-22-2009, 13:11 | #4 |
Cumhuriyetçiler yani cumhuriyet gazetesi yazarları içindeki kin ve öfkeyi, nefreti en sonunda dışarı kustular. Türk halkı onların ne olduğunu çok iyi biliyor. Fazla söze gerek yok.
|
|
05-22-2009, 13:11 | #5 |
|
|
05-22-2009, 13:13 | #6 |
Kinlerini kusmasına kustular fakat serdar abi ağızlarının payını bir güzel verdi.Sözle uslanmayanı hakı kötektir misali susmadı,susturdu adetta!Sözde dansöz cumhuriyet gazetecileri kuyruk acılarını tatmin etmek adına her türlü ithamda bulunmaktan geri kalmıyorlar,yalan dolan üzerinden haklı olmaya çalışmaktadırlar,lakin doğruluk her zaman yanlışı bastırır,yener!
|
|
05-22-2009, 13:28 | #7 |
Rezillikten başka bir şey değil. Halkımızın kutuplaşması için ön ayak oluyorlar....
Gece yarısı izleme fırsatı buldum programı Cumhuriyet Gazetesinin Yazarlar bastırdıkca bastırıyordu.. ağıza alınmayacak hakaretler diz boyuydu programda iki tarafında birbirne olan saygısı yok denecek kadar azdı hatta hiç yoktu diye biliriz iki tarafta birbirini sindiremiyor.... yazıklarr olsun yazarlarımızaa ama en büyük yazıkk HÜSEYİN ÜZMEZ gibi bi sübyancının savunmasını yapan yazara olsun |
|
05-22-2009, 13:31 | #8 |
zaten kavga çıksın diye çıkarılmış onlar oraya.izlemeyin abi böyle programları.kimin ne dediği belli değil.rayting savaşları
|
|
05-22-2009, 13:39 | #9 | |
Alıntı:
|
||
05-23-2009, 00:08 | #10 | |
Alıntı:
|
||
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
arseven, cumhuriyet, doğan, etö, gün, tartışma, vakit |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|