![]() |
#1 |
![]() a 1. Kürt alfabesinin ilk harfi. 2. dişil cins edatı.
abadanî bayındırlık abagine cam, billur abajûr abajur abal dönme abor geçim, iktisad aborandin geçindirmek aborî ekonomi, iktisat, geçim aborînas ekonomist, iktisatçı aborzan ekonomist, iktisatçı aciz aciz, çaresiz, güçsüz, zayıf acizkirin kızdırmak, rahatsız etmek acûr 1. kiremit. 2. bir cins salatalık, acur. acızbûn aciz olmak, bıkmak, usanmak, rahatsız olmak adan 1. süt ürünleri. 2. verimli, bereketli, mümbit. 3. besin. adanî bereket, bereketlilik, randiman, verimli, verimlilik adanlêbûn bereketlenmek adar Mart ayı ade şirret, şırnaşık, ısırgan böcekler adeb iltihap adebûn şırnaşmak adekirin yabancı otlardan temizlemek adem Adam adet adet, töre adetî normal, töreye uygun adû ısırgan böcekler afat afet aferîde canlı, yaratık. aferîn aferin, varol aferînek karakter afir yalak, hayvan yemeği. afirande eser, yapıt afirandin yaratmak, meydana getirmek, türetmek afirandinêr yaradılış afirîn meydana gelmek, oluşmak. afirîndêr türetici, yaratıcı afirîner yaratıcı afîş afiş agah haber, duyum agahdar haberdar, bilgi sahibi, bilgili agahdarbûn bilgilenmek, haberdar olmak agahdarî bilgi, malumat; duyuru ilan agahdarkirin bilgilendirmek, haberdar etmek, bildirmek, haber vermek agahî enformasyonel bilgi, malumat, bilgi agihandin haber vermek, bildirmek agir ateş agirbaz ateş canbazı agirber ateşli silah agirberdan ateşe vermek, ateşlemek agirbest ateşkes agirbest ragihandin ateşkes ilan etmek agirbir ateş düşürücü agirçav atak agirdank ateşlik agirdaran ateş yakmak agirgeh ateşin yakıldığı yer agirgirtin ateş almak, ateşlenmak agirhilkirin ateş yakmak agirkirin ateş etmek, ateş yakmak agirkuj itfayeci agirnak yakıcı, ateş gibi, ateşli, ateş rengi agirparêz ateşe tapan agirparêzî ateşe tapmak agirten ateşçi agirvêxistin ateş yakmak agirxweş sempatik ah ah, ilenç aheng ahenk, ritim, uyum, mutabakat ahengdar uyumlu, ritimli aj filiz, sürgün ajal 1. sürü, küme, gurub, zümre. 2. hayvan. ajan casus, ajan ajda filiz ajdan filizlenmek ajênta acenta ajinîn dişleri kürdan vs. ile karıştırmak ajne yüzücü ajneber yüzücü ajnekirin yüzmek ajo güdü ajodar güdümlü ajotin 1. ekmek. 2. sürmek, gütmek. ajotkar sürücü ajovan sürücü, şoför akademî akademi akincih yerleşik akincihbûn yerleşmek akredîtîf akreditif akû akü al bayrak alale lale alandin ambalajlamak, sarmak alaşkirin kiriş kaplamak alav araç, alet, edevat alaz niyetlenme, kastetme album albüm aldaxîname ihbarname alerjî alerji alî taraf, yön, yan, cihet, cenah, yaka alif kışlık hayvan yemi alîgir taraftar, yandaş, taraflı alîgirtin taraf tutmak alîkar yardımcı alîkarîkirin yardım etmek alîn birbirine geçirmek, dolamak alînegir tarafsız, nesnel aliqîn takılmak, asılı kalmak, birbirine dolanmak alîsor armut alistin yalamak alkol alkol almas elmas aloq bademcik aloz karışık, bozuk, yoz alozî kaos, karışıklık altaxî ihbar, ispiyon altaxîkirin ihbar etmek alternatîf alternatif alûbûn kamaşmak alûçe can eriği alûde pisliğe bulaşan alûle 1. dar sokak. 2. koridor. alûs samimiyetsiz, yapmacık, sahte kibarlık, sahte davranışlı amade hazır, amede amadebûn hazırlamak, amede etmek amadekirin hazırlamak, amede olmak amadeyî hazırlık amajekirin sözetmek, belirtmek aman kap amas iltihab, şişme ambargo ambargo ambûlans ambulans, cankurtaran ambûr tesisat, enstrüman ambûrîn alet, malzeme ambûrsaz tesisatçı amêjen alaşım, terkip amir amir amîral amiral amojin amca hanımı ( karısı ) amojkar eğitimci, pedagog amojkarî pedagoji amper amper ampûl ampul amûr tesisat, enstrüman amûrîn alet, malzeme amûrsaz tesisatçı an 1. ya, veya (hut), yahut. 2. yoksa. 3. çoğul eki. an na yoksa ananas ananas anarşî anarşi anatomî anatomi andêr soyka ango başka bir deyişle, veyahut, yani, demek ki anîn getirmek anînbîr anımsatmak, çağrıştırmak anîs anason anix anason anjî yada anket anket anormal anormal ansîklopedî ansiklopedi antên anten antîlop antilop antrenman antrenman antrenor antrenör aort aort ap amca apandîsît apandist apore şok veya paniğe kapılmış aqar alan, yüz ölçümü, arazi aqil akıl, us aqilmend bilge, akıllı, zeki ar 1. ateş. 2. ar, haya. aram 1. huzurlu, dingin, sakin. 2. sabır. 3. huzur, sükunet, gönenç, istikrar. arambexş huzurveren arambûn huzur bulmak, sakinleşmek aramdar dinlendirici, huzurverici, sakinleştirici, müsekkin aramgeh 1. istirahat yeri. 2. kabir. aramî huzur, istikrar aramxane huzurevi aran elem araq rakı ararot mama arask donatı, teçhizat arastek 1. donanım. 2. ziynet. arastekirin yöneltmek arastî bezenmiş, donatılmış, teçhiz edilmiş arastin bezemek, donatmak, teçhiz etmek arav bulaşık suyu ard un ardelîn un oluğu ardik irmik ardû (katı) yakıt arena arena argon ateş rengi argûn ocak argûşk bademcik arî 1. Hint-Avrupa 'lı. 2. kül. 3. yardım. arihandin acıtmak, ağrıtmak arihîn acımak, ağrımak arîk tavan arîkar yardımcı, asistan arîkarî yardım arîkarîkirin yardım etmek arîkarîxwaz yardımsever arîle kadın gibi (görünüşlü) erkek arimîn dinlenmek aring koyun ve keçilerin genel adı arîperwer yardımsever arîşe sorun, problem arîşen manevi, maneviyat, moral arîtmetîk aritmetik arîxen emin arîxenbûn emin olmak arizîkirin özelleştirmek arkolk maşa arkork fırın küreği armanc amaç, hedef, gaye, erek armûş üzüm posası arode çok gezen kadın artêş ordu artêşgeh ordugah artêşxane ordu evi arşîv arşiv artîşok enginar arû salatalık arûng erik arvan un arvane dişi deve arzing çırpı asan kolay, basit asanî kolaylık asav ur asayî normal, olağan asê 1. asi, şaki. 2. yalçın, sarp. asêbûn kapanmak, kilitlenmek, tıkanmak asêgeh kale, müstahkem mevki, hisar asêkirin kapatmak asîd asit asîman gök, gökyüzü asîtan ağıl, havlu ask geyik aso ufuk asogeh son ufuk ast düzey asteng engel, güçlük astrolojî astroloji. bakınız "stêrnasî" asûde sakin, dingin asûk alışveriş malzemesi aş değirmen; yemek aşbûn yatışmak, teskin olmak aşêf yabani otları ayıklama aşêf kirin yabani otları ayıklamak aşik mide aşît çığ aşîtî barış aşîtîperwer barış sever aşîtîxwaz barış sever aşkirin yatıştırmak, teskin etmek aşopî hayali aşpêj aşçı aşûjin iplik aşvan değirmenci aşxane lokanta atmosfer atmosfer. ( bakınız seqa) av su ava mend durgun, kirli su ava tezî soğuk su avabûn güneş, yıldız vb. nin batması avadan bayındır, mahmur avahî bina, yapı avakar kurucu avakirin kurmak, inşa etmek, oluşturmak avan yardakçı avasazî mimari avdan sulamak avdestxane tuvalet avdonk et suyu avêtin atmak, fırlatmak avêtin ser cihkî bir yeri basmak avêtina ber hev atışmak avgîz su biriken yer avî sulak avîje temiz avik sperm, meni avis hayvanların döl tutması avisbûn döl tutmak avjen yüzücü avjenîkirin yüzmek avrêj tuvalet avrêjk pisuar avşile pekmez avzêm baharda oluşan geçici pınar avzêr yaldız avzêrkirin yaldızlamak awa biçim, şekil, tarz awan fesad, fitneci awar helva awarte istisna, olağanüstü awat umut, istek, iştiya awaz ezgi, melodi awêne ayna; açık, belli awir sert bakış awirvedan ters ters bakmak ax toprak axaftin konuşma, konuşmak axîn sızlama, ah çekme axînkişandin ah çekmek axivîn depreşmek, yaranın azması veya yeniden kanaması axûr ahır aya acaba ayende gelecek ayisandin tutuşturmak ayîsîn tutuşmak aza özgür, bağımsız, gözüpek azad özgür, hür azadî özgürlük azadîxwaz özgürlükçü azib bekar azîne yöntem, metod B, b ba rüzgar; romatizma; yan, yanında ba hatin rüzgar esmek babet konu; tür, cins bablîsok hortum bac vergi bacana reş patlıcan bacana sor domates baçemok yarasa bacên neyekser dolaylı vergiler bacên yekser dolaysız vergiler baçık sigara badan bükmek, kıvırmak badek sarmaşık; (arabaların direksiyonu) badîn kadeh bafirok uçurtma bager kasırga bahor nezle bahorî nezle olan kişi bahoz fırtına bajar şehir, kent bajarî şehirli, kentli bajarîbûn kentlileşme bajarok ilçe bajarsazî şehir planlamacılığı bajen yelpaze bakir guguk kuşu bakur kuzey bal dikkat, ilgi. "Bala xwe dayîn." dikkat etmek, yoğunlaşmak. balaban afacan balafir uçak balafirkişên uçaksavar baldar dikkatli bale ebleh, alık balexane gökdelen balgeh yastık balîf yastık balinde kartal, şahin vb. kuşlar balkêş ilginç, enteresan balkêşname ihtarname balkişandin dikkat çekmek, vugulamak balûle dürüm balûr nasır balyoz büyükelçi balyozxane büyükelçilik ban dam bandêr luğ, silindir. bandev kar fırtınası bandor etki bandorlêkirin etkilemek bane otlak, yayla baneşan ünlem işareti bang çağrı, ezan bangdan ezan okumak bangewazî çağrı bangîn çığırtkan banglêkirin çağırmak, seslenmek banî yukarı, damın üstü banîje çatı katı banîn alışmak, uyum sağlamak bapêç karla karışık rüzgar bapêş nezle bapîr büyük baba, dede bar yük; sorumluluk baran yağmur barandin yağdırmak baranî yağmurluk bare konu, mevzu baregeh üs, kamp bareş doğu rüzgarı, karayel barîdox durum, vaziyet barîn yağmak, yağış barkêş nakliyeci barkirin yüklemek, taşınmak barname irsaliye bask kol, kanat baş iyi, güzel başebaş doğru dürüst, tam olarak başî iyilik başok akmaca, doğan başûr güney bav baba bavmarî üvey baba bawer inanan bawerî inanç bawerîpêanîn güvenmek, inanmak bawerkirin inanmak, güvenmek bawermend inanan, mümin baweşandin yelpazelemek baweşînk yelpaze bawî romatizmalı bawîşk esnemek bayê weşt keşişleme baz şahin bazbend kolluk; kola bağlanan muska bazdan koşmak, atlamak bazin bilezik bazirgan tüccar bazirganî ticaret bê 1. önek. 2. sözcüklere siz, sız ve suz eki. bê alî tarafsız, nesnel bê semt ihtiyatsız bê şik kuşkusuz bêaheng uyumsuz, ritimsiz bêar arsız, hayasız bêaram huzursuz, istikrarsız bêbav babsız, mec. kalleş, güvenilmez bêbext kalleş, arkadan vuran. bêbextîkirin kalleşlik yapmak bêbingeh asılsız, temelsiz bêbinî dibsiz, asılsız, yersiz bed kötü, çirkin bêdawî sonsuz, ebedi bedbext talihsiz, mutsuz bedbîn kötümser bedew güzel, yakışıklı bedewî güzellik bedgeh çıkıntı bedil takım elbise bêdil gönülsüz, isteksiz bêg piyon bêgane yabancı bêgav çaresiz, imkanı olmayan bêgavî mecburiyet, imkansızlık bêguman kuşkusuz, elbette, tabiki, şüphesiz bêhawe sağı solu belli olmayan, tutarsız bêhemdî gayri iradi, istemdışı, istemeyerek olan bir şey. bêhempa eşsiz, emsalsiz behicandin sinirlendirmek, kahretmek, öfkelendirmek; boğulmak behicîn kahrolmak, öfkelenmek bêhiş 1. akılsız, şuuru yerinde olmayan. 2. bayılan, bayılgan bêhişbûn bayılmak bêhişketin bayilmak bêhişkirin bayıltmak behîv badem bêhn koku, nefes, soluk. "bêhna xwe berdan" dinlenmek, soluk almak. bêhndar kokulu bêhnfireh sabırlı, tahammül sahibi bêhnlêçikandin nefesini kesmek, güç duruma düşürmek bêhnlêçikîn nefesin daralması bêhnok virgül bêhnpêketin kokuşmak bêhntengbûn sıkılmak, daralmak bêhntengî can sıkıntısı, sabırsızlık behr deniz behreme matkap behremend yetenekli behremendî kabiliyet, yetenek behskirin sözetmek bêhtir daha çok, daha fazla bêhtir pêr üç gün önce bêhtir pêrar üç yıl önce bej kara bêjandin elemek bêje 1. kelime sözcük. 2. Söyle!. bêjer söyleyen bejî karasal bêjî *** bêjing elek, kalbur bêjingkirin elemek bejn boy bejn û bal boy pos, endam bêkar işsiz bêkêr gereksiz, işe yaramaz, işlevsiz bêkes kimsesiz, öksüz bel dik (göz veya kulak) belalûk vişne belam fakat, ama belavkar dağıtımcı belavkirin dağıtmak belavok elle dağıtılan bildiri belawela darmadağınık belawelabûn darmadağınık olmak belawelakirin darmadağınık etmek belbelîtanik kelebek belê evet, okey beledî şimşek belek alaca, siyah beyaz belengaz fakir, sefil, zavallı bêlête halay belgefîlm belgesel belgename belge belq belirgin, çarpıcı, pırtlak belqitandin gebertmek, zıbartmak belqitîn gebertmek, zıbarmak belqityo! geberesice! belweşîn cüzzam bêmêjî beyinsiz, ahmak ben ip benav dışbudak ağacı bend ip, cisim; set, engel; paragraf bendav baraj bende köle, esir bendeman beklemek, yolunu gözlemek bênder harman bendergeh liman, iskele bendewar bekleyen, gönülden bağlı bendik tire bendîname tutuklama müzakeresi bendîxane cezaevi bengî tutkun, müptela, kara sevdalı benî cevîzlî sucuk; kul, köle benîşt sakız benîzava içgüvey bêpar yoksun, mahrum. "bêpar man" yoksun kalmak. bêpayan eşsiz, paha biçilmez beq kurbağa ber 1. ön, öntaraf. 2. taş. 3. meme. 4. ürün, verim. 5. döl. bêr kürek beramber karşı, karkşılık, eşit, denk beran koç beranberdan koçbırakımı berate leş berav çamaşır yıkama günü beravêtin hayvanlarda düşük beraz domuz beraze değirmen taşının altındaki pervaneler berbajar varoş, baliyö berban balkon berbang şafak, tan berbejn boyuna takılan muska berber karşıt, rakip berberî hasımlık, düşmanlık berbiçav somut berbisk saç tokası berbûk geline eşlik eden kadınlar berçavk gözlük berçavkfiroş gözlükçü berdan bırakmak, terketmek, vazgeçmek berdar verimli, bereketli; yetişkin, ergen berdêl bedel, karşılık berdêlkirin takas etmek berdewam devamlı, sürekli; devam berdewamkirin sürdürmek, devam etmek berdil sevgili, aziz; kolye berdîwar kimsesiz, öksüz bere cephe bêrê usulsuz, yolsuz berê xwe dan bakmak, yönelmek beredayî başıboş, fuzuli, kişiliksiz, işe yaramaz berendam aday berendamî adaylık berespî kireç taşı bêrêtî yolsuzluk, usülsüzlük berevajî tersyüz berevajîkirin tersyüz etmek, çarpıtmak berevan savunmacı berevanî savunma berêvar ikindi, akşam üzeri bêrewişt ahlaksız, karektersiz berf kar berfedîn erimekte olan kar kümeleri berfemot kar-pekmez karışımı tatlı berfende çığ berfîn kardelen çiçeği berfireh geniş, ayrıntılı berfmalk kar küreği berfşo karla karışık yağmur, sulusepken berg kitap, dergi vb. kapağı bergeh manzara, görünüm, kapsam bergîn ciltli kitap bergirî önlem, tedbir bergirtin döl tutmtak, gebe kalmak berguhk kulaklık berhem eser berhevkar derlemeci, toplayan (toplayıcı) berhevkirin toplamak, derlemek berhevok derleme, antoloji berhewa anlamsız, boş berî ova, düzlük bêrî 1. masum, günahsız. 2. sürünün sağıldığı yer. berî zayîne milattan önce berik 1. çakıl. 2. mermi. bêrik toz veya kül küreği bêrîvan süt sağmaya giden kadın. berjêr aşağı doğru berjewendî çıkar berjewendîperest çıkarcı berjor yukarı doğru berk havuz berkanî sapan berkeftî değerli, sevgili, muhterem berkeş tepsi berkêşan üretmek berkêşk çekmece berkeşok küçük tepsi berkurk kursak bermal ev hanımı bermayî artık, geride kalan bernac kurnaz, uyanık bername program bernav ön ad, göbek adı beroj güneş gören yamaç beroş tencere berpal yamaç berpêşkirin sunmak, takdim etmek berpirs sorumlu, mesul berpirsiyar sorumlu berpirsiyarî sorumluluk bersiv cevap, yanıt bersivandin cevaplandırmak berstûk yaka bersûc sanık bertek reaksiyon, tepki bertîl rüşvet berû palamût bervang peştemal bêrvî vana bervihêr anlayışlı, kamil berwar yamaç, meyil berx kuzu. "Berx ê/a min!" yavrum anlamında hitap. berxwedan direniş berxwedêr direnişçi, direngen berz yüksek, ulu berze kayıp berzebûn kaybolmak berzekirin kaybetmek berzeq müstehcen berzî yükseklik berzile etek bes yeter bêsemt ihtiyatsız beser göz bêserî uçsuz, başsız. bêserûber düzensiz, plansız, başı bozuk. bêserûbin uçsuz bucaksız. besimîn gülümsemek bêsinc ahlaksız, karaktersiz bêsiûd şanssız, talihsiz best ilham, esin bestenî dondurma bestîn bağlamak bestir yaygı bestlêrabûn ilham gelmek bet toy betal 1. boş gezen, işsiz. 2. geçersiz, iptal betalkirin iptal etmek, geçersiz kılmak betan astar bêtar felaket, afet bêtewş dengesiz bêş halktan toplanan para beşdar katılımcı beşdarbûn katılmak beşdarî katılım beşdarîtêdekirin katılmak beşervekirî yüzü gülen, yüzü ışıldayan bêşik şüphesiz, elbette beşişîn gülümsemek betilandin yormak, yorulmak betilî yorgun betilîn yorulmak betlane tatil, izin, dinlenme bêvil burun bêxem gamsız, umursamaz bexişandin bağışlamak, bahşetmek bext şans, talih bextewar mutlu bextewarî mutluluk bextreş talihsiz, şanssız bextvekirî şanslı, talihli bey kapora beyaban çöl, ıssız yer beyanî sabah, sabah vakti beyanîbaş günaydın beybûn papatya bêyom uğursuz bez koşu beza koşucu bêzar bıkınmış, bezgin, usanmış bêzarbûn bıkmak, usanmak, bezmek bêzarkirin usandırmak, bezdirmek, bıktırmak. bezîn koşmak bêzirav ödlek, korkak. bi sözcüklere ile ve cı, li, lı, ca, cu vb. ekleri katan önek. bi tevayî hepsi bi zanayî bilerek bi bandor etkili bi dîtina min bence, görüşümce bi dizî gizlice bi dor sırasıyla bi dorvegerî sırayla bi dûrketin uzaklaşmak bi giştî genellikle bi hêrs kızgın, sinirli bi hêsanî kolaylıkla bi kêr hatin işe yaramak bi kinahî kisaca bi kinayî kısaca, özetle bi kotekî zorla, cebren bi kurtasî kısaca, özetle bi kurtayî kısaca, özetle bi lez û bez alelacele bi min 1. bence, bana kalırsa. 2. bana, benimle. Mesela: "Bi min axifî." Benimle konuştu. bi piranî çoğunlukla bi qewla diya min annemin dediği gibi bi rastî gerçekten, sahi bi roj gündüzleyin bi semt ihtiyatlı bi taybetî özellikle bi tenê yalnızca, sadece bi şev geceleyin bi şev û roj gece gündüz bi tundî sertçe, şiddetlice bi vî awayî bu şekilde, bu tarzda, böylece bi vî rengî bu şekilde, bu biçimde bi vî şêweyî bu şekilde, bu biçimde biadan besleyici bîber biber bîbik göz bebeği bibîranîn anmak, anımsamak bibîrbirin idrar etmek, akıl erdirmek bibîrxistin anımsatmak, hatırlatmak bicihanîn yerine getirmek bicihhiştin terk etmek bicihkirin yerleştirmek biçrik yağda kızartılmış ekmek biçûk küçük biçûkahî küçüklük, çocukluk bîdar uyanık bidawîbûn sonuçlanmak, bitmek bidawîkirin bitirkek biderengîxistin geciktirmek bidil istekli, gönüllü. biha 1. fiyat, pahalı. 2. kıymet, değer. bihabûn pahalılaşmak bihar ilkbahar bihevşabûn sevişmek bihêz güçlü, kuvvetli bihêzbûn güçlenmek. bihêzkirin güçlendirmek bihîstin duymak, işitmek bihîstiyar duyarlı, hassas bihîstok telefon ahizesi bîhok ayva bihost karış bihuşt cennet bij iştah, imrenme bîj *** bijandin imrendirmek, iştahlandırmak bijang kiprik bijarte seçkin, elit bijartin seçmek, ayıklamak bijî yaşa, varol, bravo. bijîn iştahı çekmek, imrendirmek bijîreş başak bijîşk doktor, hekim bikaranîn kullanmak, işlemek bikarhêner kullanıcı, operator bikêr yararlı, elverişli, işlevsel. bikêrhatî yararlı, elverişli, işlevsel, kullanışlı. bikir 1. bir işi yapan. 2. müşteri, alıcı. bikuj 1. öldüren, katil. 2. Öldür! bila be! peki!, öyle olsun! bilandin mırıldanmak bilbil bülbül bilêvkirin telafuz etmek bilik çocuk penisi bilind ulu, yüce, yüksek bilindahî yükseklik bilindbûn yükselmek bilindkirin yükseltmek bilûr kaval bin alt, dip binavêlîstin güreşmek binavkirin tanımlamak, isimlendirmek binavûdeng ünlü, meşhur binbar yükümlülüğü alan binbarî yükümlülük binçavî gözaltı binçavkirin gözaltına almak binçeng koltuk altı bindest ezilen bindestî esaret, ezilmişlik binefş menekşe binefşî mor renk bîner izleyici, seyirci binesazî altyapı bingeh temel, esas bingehdanîn temel atmak bingehîn temel, başlıca binhişîn bilinçaltı binî alt, dip binik bardak altı binkirask iç çamaşırı binpêkirin ayak altına almak, ihlal etmek binyad tekel, esas bir bölüm, kesim bîr 1. hafıza, bellek, şuur. 2. kuyu. bira erkek kardeş birandin 1. yok etmek, imha etmek. 2. kesmek. Mesela: "der birandin" ağaç kesmek. bîranîn anma biraşîr süt kardeş biraşte izgara biraştin pişirmek biratî kardeşlik birayetî kardeşlik birazava sağdıç birazî yeğen, erkek kardeşin çocukları bîrbir yetkin, ergen, reşit, balığ birçî aç birçîbûn acıkmak birçîtî açlık bîrdozî ideolojik bêtewş dengesiz bêş halktan toplanan para beşdar katılımcı beşdarbûn katılmak birek testere birêketin yola koyulmak birêkirin yollamak, göndermek birêkûpêk düzenli, sistematik bireser dilbilgisinde nesne bireş yoksul birêvçûn yürümek birêvebirin yönetmek, idare etmek birêveçûn yürümek bîrewer aydın, bilinçli, yetkin birêxistî örgütlü birêxistinbûn örgütlenmek birêxistinkirin örgütlemek birêz sayın, saygıdeğer, bey birin götürmek, taşımak birîn 1. kesmek, biçmek. 2. yara birinc pirinç birîndar yaralı birîndarbûn yaralanmak biriqandin parlatmak biriqîn parlamak bîrkor unutkan bîrok unutkan birû kaş biryar karar biryardar kararlı biryardarî kararlılık biryarname kararname biryarstandin karar almak biryarwergirtin karar almak biserîkirin başgöz etmek, evlendirmek biserûber düzenli ve planlı bisk zülüf bîsk kısa an, lahza bîska din biraz önce bist 1. kavurma sacı. 2. şiş. bîst yirmi bîstekê bir saniye bîşe çalılık bîşeng salkım söğüt bîşî orman bişirîn gülümsemek bişkivîn çiçek veya tomurcuk açmak bişkoj düğme bişkok düğme bitim yabani fıstık bitir 1. çok gelişmiş hayvan yada bitki. 2. azgın bitirbûn azgınlaşmak biv çocuklar için tehlikeli, cız bivê nevê ister istemez bivir balta biwêj deyim bixapîne yanıltmak bixemlîne süsletir bixenqîna boğdurmak bixêrî şömine, baca bixurîne kaşındir bixwe yiyecek bixwîne okutmak biyanî yabancı biyom uğurlu bizav hareket, etkinlik, faaliyet bizdandin ödünü kopartmak bizdîn ödü kopmak bizdonek ödlek bîzdoz ideoloji bizin keçi bizir 1. küçük tohumlar. 2. bezir, bezir yağı bizivîn hareketlenmek, kımıldamak bizmar çivi bizmik gem, gemcik bizot kor bizûz güve bo nimûne örneğin, mesela bobelat felaket, facia, trajedi boçik 1. kuyruk. 2. izmarit. boçûn görüş, düşünce bone münasebet. "bi boneya..." münasebetiyle... boqil baldır borak adak, kurban borandin 1. afetmek, mazur görmek, geçirmek. 2. geçinmek. borî geçen, geçmiş borîn geçmek bot oluk boş bol, gür, fazla, geniş (alan) boşahî bolluk, gürlük boyax boya boyaxkar boyacı boyaxkirin boyamak brûsk 1. şimşek, yıldırım. 2. telgraf. brûskvedan şimşek çakması bû düğün bûçû düğün alayı buha fiyat, değer buhartin geçirmek buhurîn geçmek, zamanı geçmek bûjen materyal, malzeme bûk gelin, oauncak bebek bûka baranê gökkuşağı bûka berfê kardanadam bûkanî gelinlik bûkik arpacık bûn olmak bûnewer canlı, yaratık bûnewerî varoluş bûra kayınbirader bûrîn böğürmek bûse pusu bûyer olay bûyîn olmak bexişandin bağışlamak, bahşetmek bext şans, talih bextewar mutlu bextewarî mutluluk C, c cacir ceviz içi bal karışımı bir yiyecek cahş 1. sıpa. 2. işbirlikçi, hain. camêr centilmen, cömert camûs manda can can canbaz 1. akrobat. 2. hayvan alım satımcısı. canberî karides candar canlı canecan samimi, içten cangorî şehit, fedai canî tay canik canan cankûş hıristiyanları kiliseye çağıran kimse car kez, sefer, misli, kat cara paşîn son defa cara pêşîn ilk defa cardin yine, yeniden carinan bazen, ara sıra carûd kül ve toz küreği catir kekik otu caw bez, kumaş cawbir makas cawî elti cawker bez dokuyucusu cax korkuluk cazû cadı, kurnaz veya hileci kadın ce arpa ceban mezarlık cebar kırık çıkıkçı cebilxane cephane cebirandin kırık ve çıkıkları kaynaştırmak cebirîn kaynaşmak cedel tartışma cedew hayvan omuzunda meydana gelen yara ceh arpa cehdasî taneleri arpaya benzeyen daha küçük bir bitki cehimîn gebermek, defolmak cehter kekik otu cejn bayram cejnane bayramlık celaqî iyice koyulaşıncaya kadar kaynatılan pekmez celebdar koyun taciri celew gem cem yan, yanında cemawer kitle, ahali cemed buz cemedanî bir tür sarık cemidandin dondurmak cemidî donmuş cemidîn donmak cemser kutup cenbelî içimi sert tütün cendek ceset ceng savaş, harp cengawer savaşçı cengîn savaşmak cênik favori, şakak ceqin bir günlük yürüyüşle alınan mesafe cercer çırçır cerd baskın, saldırı cerde korsan, şaki cerg karaciğer ceribandin denemek, sınamak ceribîn denenmek, sınanmak cew kırpma makası cewêlek lümpen cewî çam sakızı cewrik enik cêwtik deri kese cêz çeyiz cîgir vekil cigur bir mesire günü cih yer, mekan. "di cih de" uygun, yerinde. "Di cih de çû!" Hemen gitti. "Cihê daxê ye." maalesef, üzgünüm. cîhan dünya cîhanî dünyalı cihê ayrı, farklı, değişik cihê şanaziyê onur verici cihêreng özgün, farklı cihêtî farklılık, değişik cihû yahudi cil elbise, giysi cildank elbise dolabı, gardrop cilşok çamaşırhane cinaq lades cînavk zamir, adıl cincilî saf su cindê azize, güzel cindî yakışıklı, alımlı, aziz cineh ucu kalın sopa cinêkirin pamuk toplamak cinên küçük bahçe cir sohbet, görüşüp konuşma cîran komşu cîrantî komşuluk cis kireç cisane kireç ocağı civak toplum civakî toplumsal, sosyal civaknas sosyolog civaknasî sosyoloji civandin toplamak, biriktirmek civat topluluk civîn toplantı. civîna çapemeniyê basın toplantısı ciwan genç, güzel, yakışıklı ciwanî gençlik ciwanik bayan, hanımefendi cîwar yöre, bölge, mekan cixirandin kışkırtmak, tahrik etmek cixirîn tahrik olmak ciyawaz farklı, ayrı, değişik ciyawazî farklılık, ayrılık co kanal, ark cobar dere cok kanal, ark col karışık, heterojen computer bilgisayar, computer conega tosun, dana cot çift cotbûn çifteşmek coşandin coşturmak coşî coşku, heyecan coşîn coşmak cotkar çiftçi cotkirin çift sürmek cûbirk cırcır böceği cuda ayrı, farklı cudahî farklılık cudaxwaz ayrılıkçı cûm sakız cunûtin ıslak toprak cur bi cur türlü türlü cure tür, çeşit cûrnik kar sularının biriktiği kaya üstü çukurcuklar cûtin çiğnemek cuwar yem torbası Ç, ç çak iyi hoş çakbûn iyimser, hoşörülü çal 1. çukur. 2. kuyu. çalak faal, aktif, atik çalakdar eylemci çalakî eylem, etkinlik çalkandin çalkalamak çalkirin gömmek çand kültür çandî kültürel çandin ekin ekmek, fidan vb. sebze dikmek (ekmek) çandinî ziraat çandiyar ziraatçı çap matbacılık, baskı, basım çapbûn basılmak çapemenî basın çaper yazıcı, printır çapger matbaacı çapkirin basmak çapxane matbaa çarbûn meydana gelmek, oluşmak çarçek silahşör çarçîk bataklık çarder kapı çevçevesi çarenûs 1. kader, yazgı. 2. akubet çareserbûn çözülmek çareserî çözüm çareserkirin çözmek çarîn dörtlük çarkirin meydana getirmek çarmedor dört taraf çarmêrkî bağdaş oturma şekli çarnikar dört taraf çarpîne mecazi anlamda döenek, kaypak çartaq çardak çartek dört dörtlük çartıl tırmık çarwe parmaklara takılarak çalınan araç çav göz çavbeloq patlak gözlü çavberdan göz koymak çavbirçî aç gözlü çavdêrî gözlem, izlenim çavdêrxane gözetimevi çavfireh cömert, eli açık çavî bölme, gözenek, gişe, hücre çavînîbûn nazara gelmek çavînîkirin nazar etmek çavkanî kaynak, kaynakça çavlêbûn gözü olmak, gözetlemek çavlêgerandin gözden geçirmek çavnebar kıskanç çavnebarî kıskançlık çavnêr gözlemci çavpêketin 1. gözüne ilişmek. 2. ropörtaj. çavqîçkirin göz kırpmak çavqurcandin göz kırpmak çavsivik hor gören çavsor zalim, gözü kan bürümüş kişi çavteng cimri, pinti çavşûjin çekik gözlü çaw yaş ağaç, çubuk çawa nasıl çawanî nitelik çax vakit, dönem çay çay çaydank çaydanlık çayger çaycı çayxane çay evi çê iyi çêbûn olmak, oluşmak, düzelmek çêbuwar suni, yapay çêj tat çêjandin tatmak çêjdar lezzetli, leziz çek silah çekbend yelek çekdar silahşör, militan çêker yapıcı, tamirci çêkirin yapmak, oluşturmak, tamir etmek çêl kaya çêlek inek çeleng yakışıklı, görkemli, atik, cesur çelik yavru, civciv çelitîn bir şeyin kabuğunun soyulması çêlkirin sözetmek, bahsetmek çelqîn çalkalanmak çelûs çok soru soran, ısrarcı çelziman çok konuşan, geveze çem nehir çemandin eğmek, bikmek çembil kulp, sap çemçûr yaprak biti çemçûs cimri, pinti çemîhanî dutluk çempal büyük yük üzerine konan küçük yük çençûz cimri çend kaç, birkaç. "çend zarok." birkaç çocuk. çendînî nicelik çenebaz geveze çeng 1. avuç. 2. kulaç. çênî kuş yemi çep 1. sol. 2. solak. çepel pis, kirli çeper siper, mevzi çepgir solcu çepik alkış çepiklêdan alkışlamak çepil dirsek ile omuz arası kısmı. çeprast çapraz, çapraşık çeqçeqok 1. değirmen taşının ayar çubuğu. 2. mantar tabancası. çeqene sedir ağacına benzer bir ağaç çêr küfür, sövgü çêrandin otlatmak çêrbaz küfürbaz çêre ot çêregeh otlak, mera çêrek küfürbaz çêrîn otlanmak çerixîn kendi ekseni etrafında dönmek. çêrlêkirin küfüretmek, sövmek çerm deri çermesor kızılderili çêrt kuş dışkısı çerx 1. çark. 2. kalem tıraşı. çerxetûn tava çespandin ispat etmek, saptamak çêtîkirin parçalamak çetir daha iyi, tercih edilir çewal çuval çewsandin sindirmek, ezmek çewsîner baskıcı, zorba çewt yanlış çewtî yanlışlık, yanılgı çexer ayak çêyî iyilik çi ne. "Çi bû?" Ne oldu? çiçik insan memesi çiftexas patiska çîk 1. kıvılcım, pırıltı. 2. şey, yani anlamında sözcük. çikandin 1. suyu kesmek veya kurutmak. 2. ağaç, direk vb. dikmek. çiksayî açıkmavi gök, bulutsuz çil kırk çîleçep zikzaklı dağ yolu çilek obur, pisboğaz çilemîn kırkıncı çilfis aşıran, çırpan çilfisandin aşırmak, yürütmek çilîçilî yarasa çilizîn eşya veya yiyecek dilenmek, otlanmak çilm sümük çilmisandin soldurmak, pörsütmek çilmisî solgun, soluk çilmisîn solmak, pörsümek çilmo sümüklü çilo 1. nasıl? 2. yaprakları dökülmeden kesilen ve daha sonra kurutulan ağaç yaprakları veya dalları. çîm bacak çima neden?, niçin? çiman bir şeyin bir parçasının kesilmesi anlamında fiil. çimkî çünkü çîn 1. desen, nakış, oya. 2. sınıf. çînayetî sınıfsal çinîn 1. biçmek. 2. nakşetmek. çîp baldır çipîsk fiske çîqal zayıf, cılız çiqas ne kadar? çiqinî kabız çiqinîbûn kabız olmak çira çıra, lamba, fener, fanus çirandin yırtmak, mecazi anlamda palavra atmak. çirçîrok masal çîrik meyvaların kurutulmuşu çirikandin hallaçlamak çirikvan hallaç çirîn yırtılmak çirk saniye çîrok masal, öykü çîrokbêj masalcı çîroknivîs öykü yazarı çirûsîn parıldamak, parlamak çirûsk kıvılcım, parıltı çirxatkirin değirmeni durdurmak çît bir yazma türü çiv dolambaç, dolambaç, zikzak çivan kaytarmak, kıvırmak çivîk serçe çiya dağ çiyakêş dağcı çîz at sineği çizirîn sızmak ço çubuk, deynek çogan deynek, baston çolbir kestirme yol çolik hela çolistan çöl, kır çong diz çop gasp çopandin gasp etmek çopîk ahmak çoqil ayak çors patavatsız, kaba sapa çortan kurutulmuş çökelek çov çubuk, deynek çûk serçe, bıldırcın vb. kuşlar çûle halkı güldüren çûn gitmek, gidiş çûr kumral çûyîn gitmek, gidiş
![]() Konu Ahmet Yasin tarafından (07-07-2010 Saat 20:08 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() D, d da 1. önek olarak kelimeye alçaltıcı, indirici anlamını katar. 2. sıfat eki olarak, "de", "da", "den", "dan" anlamını verir. 3. "dan" fiilinin dili geçmiş zamanı. 4. anne.
dab tuzak dabaş 1. konu, bahs. 2. araştırma. dabêlandin yutmak daberizîn saldırmak, çatmak dabeş kısım, parça dabeşkirin bölmek, taksim etmek dabînkirin garanti etmek, güvenceye almak dabir apostrof daçek dilbilgisinde edat, ilgeç daçikandin ağaç, bayrak vb. dikmek dad adalet, hukuk dadan kapatmak, örtmek dadgeh mahkeme dadgeha lihevanînê sulh mahkemesi dadgeha sezayî ceza mahkemesi dadger hakim dadkirin yargılamak dadyane adil dagerandin birşeyi aşağı doğru çevirtmek veya indirtmek dagerîn aşağıya doğru inmek dagirker işgalci dagirkirin işgal etmek dagirtin doldurmak, istila etmek dahatin inmek dahatû gelecek dahênan yaratmak, icat etmek dahêner yaratıcı, mucit dahol davul daholjen davulcu dahûrandin çözümlemek, analiz etmek dahûrîn çözümleme, analiz daketin inmek dalan dehliz daliqandin asmak daman etek damezrandin kurmak damezrîner kurucu damilandin gözlerini yummak damilîn gözlerin yumulması dan 1. vermek, ödemek. 2. dövme buğday. 3. günün öğünleri. danasîn tanıtım dane veri dane berhev karşılaştırmak, mukayese etmek dane pey takip etmek danezan bildirge, tebliğ dange kışın hayvanlara yem verilen yer danîn 1. koymak, indirmek. 2. kurmak. daniştin oturmak danû kaynatılmış buğday danûstandin 1. ilişki, alaka, diyalog. 2. alışveriş danzanîn bildirmek, belirtmek dapalandin damıtmak, süzmek dapalîn damıtılmak, süzülmek dapêjtin budamak dapîr büyükanne, nine daqoq tokmak, kapı tokmağı daqurtandin yutmak dar 1. ağaç, odun. 2. sonektir. veren, emreden, hükmeden anlamına gelir. "fermandar" (buyuran, emreden, komutan, amir gibi). 3. meyve isimlerine göre ağaçları isimlendirir. 4. idam sehpası. 5. sözcüğe "lı", "li" vb. sahiplik eklerini takar. 6. sopa, kalın değnek. dara maliye darayî mali darbest 1. tabut. 2. sedye. dardekirin 1. asmak. 2. idam etmek. darê dinyayê yeryüzü darêjtin türetmek, yaratmak darîn ahşap daristan orman darizandin yargılamak darkutik ağaçkakan das orak dasî 1. kılçık 2. arpa, buğday başağındaki uzantılar. daskêş orakçı daşir tuvalet, hela davetname davet, davetname, çağrı daw etek dawerivandin durulmak dawerivîn durulanmak dawestîn ayakta durmak dawet düğün daweşandin silkelemek dawetî davet, davetname, çağrı dawî son dawîlêanîn sonuçlandırmak dawîlêhatin sonuçlanmak, bitmek dax keder daxbar kederli, üzgün daxistin indirmek daxkirin dağlamak daxuyandin açıklamak daxuyanî açıklama daxwarin 1. çekinmek, itaat etmek. 2. içine atmak. daxwaz istek, talep, arzu daxwazname dilekçe dayende veren, verici dayî ak asma, ören gülü dayik ana, anne dayin vermek, ödemek dê 1. ana, anne. 2. ecek, acak eki katan gelecek zaman eki. deban kılıcın demir bölümü debar geçim. "Debara xwe kirin." geçinmek debeng ahmak, gerizekalı def erbane defandin itmek, itelemek degel 1. komik. 2. cesaret. "bi degel" cesaretli. dehfdan itmek dehî adak, kurban dêhn dikkat. "dêhna xwe dan" dikkat etmek, yoğunlaşmak. dejnik tere otu dek û dolap hile, entrika dêl 1. bedel, bir şeyin yerine verilen. 2. kancık. 3. yerinde, yeri. delal sevgili, aziz dêlegur dişi kurt dêlemar kertenkele dêlî üzüm asması dêlik 1. kancık, mecazi anlamda kahpê, kalleş. 2. dişi köpek. delîve fırsat, imkan dem zaman, vakit dêm 1. susuz veya çorak arazi. 2. yanak. deman kira dêman yerleşik, yerli demandar kiracı demankar kiraya veren demankirin kiralamak dêmarî üvey anne dembûhêrk sohbet demdemî kararsız, tutarsız, geçici demîn geçici, süreli demjimêr saat demsal mevsim dendik çekirdek deng 1. ses, seda. 2. oy. dengaz konuşkan olmayan dengbêj şarkıcı, türkü söyleyen, masal anlatan halk ozanı, ses sanatçısı dengdan 1. seslenmek. 2. oylama, oylamak, nam salmak. dengdar dilbilgisinde sessiz harf dengdêr dilbilgisinde sesli harf dengik kursak dengkirin konuşmak, seslenmek denglêkirin seslenmek dengûbas haber, havadis, ajans dengvedan yankı, yankılanmak dep yassı tahta depreş kara tahta deq 1. metin, teks. 2. büyük aşık kemiği. 3. puan. 4. dövme. 5. benek. deqaq ütü deqel sert toprak deqkirin dövme yapmak deqlûs takla atma der 1. dış, dışarı. 2. hariç. 3. yer. dêr kilise der bar ilgili, hakkında deramet gelir deranîn çıkarmak derav çamaşır yıkama derbasbûn geçmek, aşmak derbaskirin geçirtmek, aşırmak derben elbise askısı, vestiyer derbirin ifade etmek dercaw elbezi derçik eşik derçûn çıkmak, görünmek derd dert, acı, hüzün derdanik yoğurt yada peynir süzülmesinde kullanılan bez derdekopan tatanos derdestkirin tutuklamak derdmend dertli, acılı, hüzünlü derdor çevre, etraf dêre fistan derek belirsiz derence basamak, merdiven dereng geç derengmayîn geç kalmak derew yalan derewîn yalancı derewkar yalancı derewkirin yalan söylemek derfet imkan dergeh giriş kapısı, büyük kapı dergevan kapıcı dergîl ağaçtan örülen kapı dergistî nişanlı, sözlü dergûş beşik derhêner yönetmen derhûd kefil derhûde kefalet derhûdname kefaletname derî kapı derîçe kapakçık derîçeyên dil kalp kapakçıkları derîn çıkış kapısı dêrîn asil, soylu, antika, kadim dêriskirin viran etmek derîzan kapı önü derizandin çatlatmak, yarmak derizîn çatlamak, yarılmak derkenar ilişikteki not, anekdot derketin çıkmak, çıkış derketina holê ortaya çıkmak derketina nêçîrê ava çıkmak, avlamak derkirin çıkarmak, kovmak dermale besi hayvanı derman ilaç dermanafiroş eczacı dermanxane eczahane dernixûn kapkacak ve paketlenmiş şeylerin ters çevrilmesi derpê don, tuman derşo bulaşık bezi derûder çevre, etraf derûn psikoloji derûnî psikolojik, ruhi derve dışarı, dışarda dervekirin soymak, çalmak derveyî dışsal, harici derxistin çıkarmak derxûn tencere kapağı derya deniz deryevan denizci derz çatlak, yarık derzî iğne derzîdank iğnelik derzîlêxistin iğne yapmak derzîreq toplu iğne dest el destar el değirmeni destavêtin 1. el atma. 2. sataşmak, sarkıntılık yapmak. destavxane tuvalet destbend kelepçe destbirak 1. kan kardeş, sırdaş. 2. sağdıç. destbûrî sözüne önem verilmeyen destdan dokunmak destdirêjî müdahale, tecavüz, cinsel taciz deste 1. buket. 2. kurul. 3. askeriyede takım. destêkar müdaheleci destexwişk ahiret kardeşi, sirdaş destgeh atölye, tezgah destgirtî nişanlı, sözlü desthilatdar iktidar olan, egemen desthilatî iktidar destik tutamak, kabza, sap destjêberdan bırakmak, vazgeçmek destkeftî kazanım destmal 1. mendil. 2. havlu. destmêjşikandin abdest bozmak destnimêj abdest destnimêjgirtin abdest almak destnîşankirin saptamak, tespit etmek destnivîs elyazısı destpêk başlangıç, giriş destpêkirin başlamak, girişmek destşok lavabo destû izin, müsaade destûrdan izin vermek, müsaade etmek destûrname icazetname, onay, diploma destxweşîlêkirin başarı dilemek destxwişk sırdaş, kankardeş deşt ova, düzlük dev ağız dev jê berdan vazgeçmek, boşvermek devavêtin sataşmak, laf atmak devbelaş boş konuşan kimse dever yöre, bölge deverî yerel, mahalli devî çalılık devik kapak devistan çalılık devjenî ağız dalaşı devkî sözlü devliken güleryüzlü, neşeli devling pantolon paçası devmirî sessiz, konuşmaktan aciz devnerm tatlı dilli devok ağız, şive dew ayran dewdew papağan dewik kızmış yağın tortusu dewisandin bastırmak, sıkıştırmak, basmak dewisîn sıkışmak, basılmak dewixandin bayıltmak dewkil ayran yayığı dewlemend zengin dewlemendî zenginlik dewraze büyük at dewre yanlış, hatalı dews yer, iz dewx baş dönmesi dexes kıskanç dexesî kıskançlık dexl tahıl, hububat deydik salıncak deyn borç, veresiye deyndan borç vermek deyndar borçlu deyndêr alacaklı deynstandin borç almak deyz kış için saklanan hayvan yiyeceği dezgeh 1. kurum, kuruluş. 2. tezgah. dezî ince iplik di 1. fiillerin şimdiki zaman halini sağlar. Mesela: dikim, diçim... 2. türkçede "de", "da", "te", "ta", "den", "dan", "içinde" gibi fiil eklerin ve edatların yerini alır. Mesela: "di (3 roja de)" üç günde, üç gün arasında. di vî warîde bu konuda, bu alanda di heman rojê de aynı gün dibe ku belki dibetî olasılık dibistan okul dibistana amadehiyê lise dibistana navîn ortaokul dibistana seratayî ilkokul dîdar görüşme difn burun digel ile, birlikte dihindan önem vermek dij karşı, anti dijber karşıt, muhalif dijmin düşman dijminahî düşmanlık dijûn küfür, sövgü dijwar zor, çetin dijwarî şiddet, güçlük, zorluk dik sahne, seki dîk horoz dil gönül, kalp, yürek dîl esir, tutsak dîlan düğün, eğlence dîlangirtin halay çekmek dilawêr cesur, yürekli dilbaz cilveli, albenili dilbikul dertli, kederli dildan gönül vermek dildar aşık, sevdalı dilfireh sabırlı, rahat dilgerm samimi, içten dilgeş neşeli, coşkulu dilgiranî burukluk dîlgirtin esir almak dilhebûn niyeti olmak dilhênikbûn ferahlamak dilhişk taş kalpli dilîn his, duygu dilketî aşık dilkirin istemek, niyetlenmek dilmayin kırılmak, alınmak dilmê rafadan yumurta dilnerm yufka yürekli dilnizm alçak gönüllü, mütevazi dilodîn kararsız, delidolu dîlok halayda söylenen türkü dilop damla dilopkirin damlamak dilovan alçakgönüllü, şefkatli dilpak temiz kalpli, faziletli dilq kılık kıyafet dilsar isteksiz dilsoz sözüne bağlı, sadık dilteng sabırsız, sıkkın, tahammülsüz diltenik yufka yürekli; duygusal diltepîn kalp çarpıntısı diltezîn elim, acı dilşa sevinçli, neşeli dilxwaz istekli, meraklı dilxweş memnun dilxweşî memnuniyet dilxwexbûn memnun olmak dîmen görüntü dims pekmez dîn deli, çılgın dîn û har delirmiş, azgın, çıldırmış dînbûn delirmek dînik hafif meşref dînkirin delirtmek dinya dünya dinyadîtî görgülü, edepli dinyanedîtî görgüsüz, kaba diran diş diranbeş dişlek dirandin yırtmak diranqîç dişlek diransaz dişçi dirav para diravname bütçe direfş 1. sancak, fılama 2. simge, sembol dirêj uzun dirêjahî uzunluk dirêjbûn uzanmak, uzamak dirêjîpêdan devam etmek dirêjiya salê yıl boyunca dirêjkirin uzatmak dirî diken dirinde yırtıcı, vahşi dirîreşk böğürtlen dîrok tarih dîrokî tarihi dîroknas tarihçi dirûşme slogan dirûşme qîrandin slogan atmak dirûtin elbise vb. dikmek dirûv çehre, görünüm, eşgal dirûvpêketin benzemek dîsa yine, gene dîsgotin nakarat dîtbarî görsel diş baldız dîtin görmek, bulmak, görüş dîtir başkası, öteki divê mecbur, zorunlu, elzem divêt mecbur, zorunlu, elzem divêtî zorunluluk, mecburiyet dîwar duvar dîwarlêkirin duvar örmek diwaroj gelecek dixapîne kandirmak dixebite çalışıyor dixemilîne süsletmek dixeniqîne boğdurulmak dixitimîne tıkandırmak dixurîne kaşıtmak dixwe yemek yiyiyor dixweredîtin üşünmemek, erinmemek dixweze istiyor dixwîne okuyor diyar belli, belirgin, açık diyarde olgu, fenomen diyarî armağan, hediye diyarîkirin hediye vermek, ithaf etmek diyarker belirleyici diyarkirin belirtmek diz hırsız dîz çömlek dizek hırsızlığı seven, klaptoman dizî hırsızlık dîzik çömlek dizîka gizlice dizîn çalmak, yürütmek dizûtirîn katê de en kısa zamanda dobelan bir mantar türü dojeder abse, cerehatlı yara dojeh cehennem dol vadi dolmend zengin dolmendî zenginlik doman süreç domandin sürdürmek, devam ettirmek domdar sürekli, daima domîn devam etmek, sürmek don iç yağ doq çomak dor 1. çevre. 2. sıra. dorhatin sırası gelmek dorlêgirtin çevrelemek, güç duruma düşürmek dormandor etraflı, kapsamlı dorpêçkirin ablukaya almak, kuşatmak dost dost dostanî dostluk dot kız doşanî sağmal hayvan dotin sağmak dotir ertesi dotira rojê ertesi gün dotmam amca kızı doxîn uçkur doxînsist zampara, çapkın doz ülkü, dava, mücadele dozger savcı dozîn içgüdü du iki dû 1. arka, arkası. 2. duman. dûajo yardımcı çoban dubarekirin tekrar, tekrar etmek dubendî ikilik, itilaf, çelişki ducan hamile, gebe ducanîbûn hamile olmak duçerxe bisiklet dudil ikircikli, karasız, tereddütlü dudilî tereddut dudu iki duh dün dukar söylenti, rivayet dûkel buhar dûmahî devam arkası dûmir körelme dûmirandin köreltmek, dumura uğratmak dûpatkirin belirtmek, vurgulamak dûpişk akrep dûr uzak dûrahî uzaklık dûrbîn dürbün dûrebîn basiretli, uzağı gören dûredest erişilmesi güç, uzak dûrî uzaklık duristkirin yapmak, meydana getirmek durû iki yüzlü, riyakar durûtî ikiyüzlülük, riyakarlık dûrxistin uzaklaştırmak duryan kavşak, yol ayırımı dûş hiza, seviye duşaxe difteri duşem pazartesi duşîze bakire dûv kuyruk dûvedirêj uzun erimli, ayrıntılı dûvelenk uydu dûvmesas bülbül dûvre sonra dûxan duman E, e ecêb garip, tuhaf, komik ecêblosik tanınmayacak kadar değişen kimse ecêbman şaşırmak, şok olmak ecibandin beğenmek ecîn çiğ köfte edilandin düzeltmek, toparlamak edilîn düzelmek, uygun duruma gelmek efare meyve veya zirai ürün atığı egal bir atkı türü eger neden egît yiğit, cesur ekonomî ekonomi, iktisat, geçim ekonomîst ekonomist, iktisatçı elbik kova elende şafak eletewş gereksiz ve saçma söz veya hareket elîl hasta, sakat elimandin öğrenmek, alışmak, alıştırmak elimîn öğrenmek, alışmak elok hindi em biz encam sonuç encamdan gerçekleştirmek, yapmak encamname sonuç bildirgesi endam üye. "endamê şanaziyê" onur üyesi. endazyar mühendis engajekirin engaje etmek engajeman engajaman enî cephe enirandin kızdırmak, öfkelendirmek enirîn kızmak, öfkelenmek enîşk dirsek entellektuel aydın, entellektüel eqd çarşı er geçim, iktisad eraq uzman erd yer, arazi erdhej deprem, zerzele erdnas jeolog erdnasî jeoloji erdnîgarî coğrafya erê evet erêkirin onaylamak erênî olumlu erjeng korkunç, dehşet verici erk işlev, rol erkdar işlevsel errik vay be!, aboo! anlamında ünlem erzan ucuz, değersiz erzanî ucuzluk erzêl direklerin veya dalların üzerine (yatmak için) kurulan kulübe. erzên çene esmanê dev damak et abla etar çerçi etê ablaya hitap eşîr aşiret eşkere açık, aleni etn kireç ocağı ev bu ev çend bu kadar evdal yoksul, gezgin evdoşekalo büyük çekirge evîn aşk evîndar aşık, sevdalı evqas bu kadar evsing taşlarla örülen keklik tuzağı ew o, şu ewiqandin oyalamak ewiqîn oyalanmak ewk şey, falan anlamında sözcük ewle güvenilir, emniyetli ewlehî güvenlik ewlekarî güvenlik ewqas o kadar ewr bulut ewrawî bulutlu ewtîn havlamak exte kısırlaştırılmış at extirme ganimet eyan açık, belli, ayan eyar post, deri eylo kartal ez ben ez hew dixwînim bir daha okumayacağım. ezbenî efendim anlamında hitap ezezî kendini öne çıkarmak ezimandin ağırlamak, konuk etmek ezman gökyüzü ezmûn 1. deney, tecrübe. 2. sınav. ezmûngeh laboratuvar ezperest bencil, egoist Ê, ê êdî artık êk işteşlik zamiri êl aşiret, kabile êm yem ên iyelik sıfatların çoğul hali mesela: "dîsketên min" disketlerim. êrîş saldırı êrîşkar saldırgan êrîşkirin saldırmak êş ağrı, ızdırap, acı êşandin ağırtmak, acıtmak, incitmek êşbir ağrı kesici êşîn acımak, ağrımak, incinmek êtir 1. başka, başkası, artık. 2. sabır. êtirkirin sabretmek êzing odun êzingvan oduncu F, f fafik kekeme fantên iskambil oyunu fatereşk dalak faş yüz kızartıcı, utanılacak söz veya davranış fayke kazak fê sara hastalığı fêdar saralı fedî utanç fedîkar utangaç, çekingen fedîkirin utanmak fedîyok utangaç, çekingen fehmkirin anlamak fêkî meyve felat kurtuluş fêm anlayış, kavrayış fêmkirin anlamak, kavramak fêmkor darkafalı, anlayışsız fena gibi, aynısı feq tuzak feqe din öğrenimi gören öğrenci feqî din öğrenimi gören öğrenci fer teksayı. "ferek sol" bir tek ayakabı. feraset anlayış fêrbûn öğrenmek, alışmak fere gerek, lazım ferfûr porselan, seramik fêrgeh okul ferheng 1. kültür, örf, adet. 2. sözlük ferhengok cep sözlüğü ferişteh melek fêrkirin öğretmek, alıştırmak ferman 1. buyruk, emir, talimat. 2. katliam, soykırım. fermanber memur fermanrakirin katliam veya tecrit kararı almak fermî resmi fermo buyrun ferşbûn mahcup olmak ferşkirin mahcup etmek ferx erkek piliç ferzîn santraçta vezir taşı fesal biçim, ölçü fetilîn dolanmak, dönmek fetisandin boğmak fetisîn boğulmak fetrûm aşı fetrûmkirin aşılamak fewikandin bir işi elden kaçırmak fewikîn bir şeyin elden çıkması, telef olmak fihêl aklanma fihêlkirin aklamak fikar endişe, kaygı fikirîn düşünmek fileh gayri müslim filitîn kurtulmak, kurtuluş fincik zıplama find mum findank mum fîntoz cilveli, süslü bayan fîqandin ıslık çalmak fîqerojk mantar firandin uçurmak firaq kap, kabkacak, bulaşık firaqşok bulaşık makinası firavîn öğle yemeği firawan geniş, kapsamlı fireh geniş, bol firehbûn genişlemek firehî genişlik, bolluk firehkirin genişletmek firfat yırtık pırtık firfaz zıplama firijîn hayvan aksırması firîn uçmak, uçuş firisandin tıkamak firj hayvan aksırığı firk 1. seyrek. 2. kramp, kasınç. 3. aralıklı. firkandin ovmak firkbûn seyrekleşmek firkkirin seyreltmek firmêsk gözyaşı firnik burun delikleri firoke helikopter firoşgeh mağaza, dükkan firoşkar satıcı firotin satmak fis sessiz yellemek fisegur 1. bir yabani mantar türü. 2. yırtık pırtık. fisek osurukçu fisikîn 1. bükülmek istenen değeğin çatlaması. 2. yürüken ayağın kayması. fisirîn tüymek, sıvışmak, kaytarmak fîskanî küçük, ufak fismirî sinsi fistiqîn burkulmak fistoqî 1. evde durmayan kimse. 2. evde durmayan köpek. fisû kokarca fîtê şırfıntı, sürtük fişar 1. baskı, zor. 2. saçma veya absürd söz. fişkirin sümkürmek fîtik ıslık fîtiklêxistin ıslık çalmak fîtnekar kışkırtıcı, provakatör, fitneci fîzar yardım isteyen kimsenin bağırma sesi fort palavra fote çarşaf fûrandin taşırmak fûrîn süt, yemek vb. şeylerin taşması G, g ga öküz gaçêrîn uzun kuyruklu sığır ve tipi hayvanların sırtında parazit toplayan serçe tipi bir kuş. gadan inek ve boğayı çiftleştirmek gadar sığır otlak yeri gadoş toprak kap gaj yumak gakovî yabani öküz, bufalo galegal konuşma, sohbet galegalkirin sohbet etmek, çene çalmak, geyik muhabeti galte şaka, alay galtefis tembel gamêş manda gamirok yeni doğan çocukların yakalandığı bir tür hastalık gan 1. can. 2. sağmal hayvan memesi gandîl iri sağmal hayvan memeleri ganî canlı garan büyük baş hayvan sürüsü garing harman sırasında öküzlerin pisliklerini almak için altlarına konulan bir kap garis mısır, darı garnigan içinde süt gibi bir sıvı bulunan bir bitki türüdür. Bu sıvı müshildir. garte kızak gasin saban demiri gav 1. adım. 2. an. mesela: "gavadin" biraz önce. "vê gavê" şimdi, şu an. gavan sığırtmaç gavavêtin adım atmak, işe başlamak gavedin biraz önce gayin cinsel ilişkide bulunmak gaz tepenin en üst noktası gazgaz uğultu gazî çağrı, sesleniş gazîkirin çağırmak, seslenmek gazin sitem, şikayet gazîname celpname gazindok çok sitem eden gazîvan tellal gazîz incir kurdu gazûz güve gêç alçı gêçkirin alçılamak geda dilenci, yoksul gedandin dilenmek gede erkek çocuğu gef tehdit gefandin tehdit etmek geflêxwekirin tehdit etmek gefok tehditkar geh bazen, arasıra gêj sersem gêjbûn sersemleşmek gêjkirin sersemletmek gejmirandin öğütmek gel halk gelac 1. fitneci. 2. münakaşa gelacî kışkırtıcılık, fitnecilik gelale bademcik gelawêj 1. ağustos ayı bn. "tebax". 2. venüs gezegeni. gelek epey, çok, hayli gelemper genel, kamu gelemşe sorun, ihtilaf gelendar büyük ve iri direk gelêrî anonim, folklorik, otantik, halkla ilgili gelhe nüfus gelî 1. vadi, boğaz, dargeçit. 2. ey hitap ünlemi. "Gelî zarokno!". Ey çocuklar! gelo acaba gelş ihtilaf, fikir ayrılığı, sorun gelwaz ceviziçi ve incir gibi yemişlerin takılıp dizildiği iplik gemar pis, pislik, kirli, kir, pasak gemaro 1. ambargo. 2. abluka. gemirandin bir şeyin biçimini bozmak gemor hafif acıya çalan tat gengaz mümkün, olanaklı gengeşî tartışma, münakaşa genî kokuşmuş genîbûn kokuşmak genijîn kokuşmak genim buğday genûs cimri gep 1. yanak. 2. lokma. ger 1. eger, şayet. 2. gezi, seyehat. 3. ters akıntı. 4. arama fiili mesela: "Ez li hevalê xwe gerîyam." Ben arkadaşımı aradım. geran dolaşmak gerandin gezdirmek, dolaştırmak, idare etmek, yürütmek gêrbûn yuvarlanmak, devrilmek gerdan kovmak gerden boğaz, çene altı gerdengaz uzun boylu gerdenî tasma gerdûm kağnı gerdûn evren gerdûnî evrensel geremol kalabalık, karışıklık gerew rehin gêrik karınca gerîn genmek, dolaşmak gerînek girdap gerînende direktör, müdür gerisandin ezmek, çiğnemek gêrkirin devirmek, yuvarlamak germ sıcak germahî sıcaklık germav kaplıca germbûn ısımak germî bulgur pilavı germiyan kışlak germjimêr termometre germkirin ısıtmak gername seyahatname gernas yiğit, kahraman gerok seyyah, gezgin gerran varyoz gêrûse eldeğirmeni geş canlı, gür geşbîn iyimser geşedan gelişme geşepêdan geliştirmek geşt gezi, seyahat geştiyar turist geştiyarî turizm gevez 1. kızıl, gül regi. 2. boyada kullanılan kımızı bir ilaç gevizîn ağınmak, debelenmek gewr boz, ağarık, beyazımtırak gewre büyük gewşîn özellik gez 1. ılgın ağacı. 2. ısrık. gezek ısırgan otu. bn. "gezgezk". gezende ısırıcı gêzer havuç gêzgêrik baş dönmesi gezgezk ısırgan otu. gêzî süpürge gêzirandin oyalamak gêzîvan süpürgeci, çöpçü gezkirin ısırmak gezo kudret helvası. geztin ısırmak gibîse dört yılda bir şubat ayının 29 çekmesi gihan ulaşmak, varmak, yetişmek gihandin yetiştirmek, ulaştırmak gihanek bağlaç gihîştin yetişmek, ulaşmak, olgunlaşmak gijbûn 1. tüylerin dikenleşmesi veya diken diken olması. 2. hayvanlarda saldırma sırasında tüylerin kabarması veya dikenleşmesi. gijlok dolu yağışı gil 1. kil. 2. yuvarlak, yuvarlamak gibi kelimelerin kökü. gilar çene altından sarkan tombul etler gilare kütük gilde yumak gildêma ayçiçeği gilî şikayet gilîdar şikayetçi gilik bızır, kilitoris gilîkirin şikayet etmek, yakınmak gilok yumak gilolî yuvarlanan herhangi bir şey gindirandin yuvarlamak gindirîn yuvarlanmak, devrilmek gindor 1. luğ, silindir. 2. kavun. ginginok burnundan konuşan gir büyük ve iri tepe gîr kabız giramî saygı, hurmet giramîgirtin saygı göstermek giran 1. ağır, yavaş, zor, pahalı. 2. ciddi mesela: "giranbe!" ciddi ol!. giranbiha değerli, pahalı gîrandin ağlatmak giranî ağırlık, pahalılık girar bulgur pilavı girav ada gîrbûn kabız olmak gîre kabız olan girêcan ruhi sıkıntı, stres girêdan bağlamak, düğümlemek giregir ileri gelen, elit, eşraf, asil kimse girêhişk kör düğüm girêk 1. düğüm. 2. bağlaç. 3. budak. girfan cep girgîn azgın, öfkeli girgirik çocuk arabası girgirok el arabası girhan delik veya bir gediğin kendiliğinden kapanması hali girî ağlama girîn ağlamak girîng önemli, mühim, gerek(li) girîngî önem girîngîdan önem vermek, önemsemek girnijandin 1. gülümsetmek. 2. katlamak. girnijîn gülümsemek, tebessüm etmek girnoz pürüzlü gîrobûn ertelenmek gîrokirin ertelemek girover yuvarlak, küre girs iri, büyük girse kitle girseyî kitlesel girtek makbuz girş 1. kiriş. Üzerinde döşeme tahtalarını mıhlamak üzere kılıçlama yerleştirilen uzun yassıca direk, 2. hatıl. Duvarı berkitlemek için taşların arasına yatırılan direk. 3. cüsse. Canlıda iri gövde. girtî tutsak, mahkum girtîgeh cezaevi, hapishane girtin almak, yakalamak, kapmak, tutmak, tutuklamak girûz pürüzlü giryandin ağlatmak gît kışın belirli soğuk günleri giş tüm, bütün, tamam giştî genel gîtik kaval kemiği givî içine maya atılmış süt giya ot giyan can, ruh giyanewer canlı giyanî 1. canlılık. 2. ruhsal. gizgizîn 1. karıncalanmak. 2. sıtmadan kaynaklanan titreme. gîzre ne yaş ne kuru ağaç gobilîna bê esinti goçavik gözlük goçke nasır gokbaz futbolcu golik buzağı gom 1. yazlık ev. 2. küçük göl, gölcük. 3. köm. 4. suskun pek az konuşan. 5. ortalıkta görülmeyen, kendisinden haber alınmayan, kayıplara karışan. "zarok gombû" çocuk kayıplara kaıştı veya çocuk ortalıktan kayboldu. gomik 1. küçük kulübe. 2. kuzu, oğlak ve buzağıların konulduğu havlu gopal baston gor mezar goranî 1. kürtçenin bir lehçesi. 2. şarkı, türkü. gorevan mezarcı gorî kurban, fedakarlık goristan mezarlık gornebaş vaşak gornebeşk vaşak gornepişk mezar soyguncusu gosan ağustos böceği gosartme rezil, gülünç duruma düşmüş gotar 1. makale. 2. nutuk. gotegot söylenti goşt et goştî tuzlanıp kış için saklanan et goştpere cenin gotin söylemek, demek gotindar sözü söyleyen gotûbêj söyleşi, tartışma gove şahit govend halay govendger halay çeken goyende söyleyen kişi goyin nöbet sırası goyinger nöbetçi gû bok, insan dışkısı guh kulak guhar küpe guhartin değiştirmek, değiştirme, değişim guhbirin başının etini yemek guhdan dinlemek, dikkate almak guhdar dinleyici guher ağıl guherbar değişken, değişebilir guherîn değişmek, değişim guherînkar değiştirci, değiştiren guherto versiyon guhêzbar mobil, taşınabilir guhêztin 1. nakletmek, aktarmak, ulaştırmak. 2. tayin etmek. 3. gelini baba evinden damat evine götürmek. guhlêbûn 1. duymak, işitmek, farkına varmak. 2. bakmak, dikkat emek. "Guhê te li mal be." Eve dikkat et. veya Eve bak. guhlêdêrandin kulak kabartmak, dikkat etmek guhnedar umursamaz, aldırmaz guhrep kepçe kulak gûkirin sıçmak gulan mayıs ayı gule kurşun gulebarankirin taramak, kurşuna tutmak guleberbiro ayçiçeği gulebûk gelincik gûlî 1. ağaç dalı. 2. saç örgüsü. gulkelem karnıbahar guman şüphe, kuşku gumanbarbûn kuşkulanmak, şüphelenmek gumgumok kertenkele gumş lokma gun taşak gûn renk guncaw uygun, müsait gund köy gundî 1. köylü. 2. cahil, kaba kişi. guneh günah gunehdaweşandin günah çıkartmak gunehkar günahkar, suçlu gunehpêhatin acımak gungilî kıvırcık gunoyî taşak fıtığı gupik topuk gur 1. kurt. 2. gür, canlı. gurçik böbrek gurê manco masallarda adı geçen ve öcü olarak anılan mitolojik kurt gurêx kurt köpeği gurî 1. uyuz. 2. kel, saçsız. gurîbûn uyuz olmak gûstêrk ateş böceği gustîl yüzük guşî salkım guvaştin sıkmak gûzan ustura guzvan yüksek gwîzek baldır kemiği (ayak bileğinin iki yanındaki ceviz şeklindeki kemik) H, h halan nara halandin nara atmak handan teşvik etmek, motive etmek handêr teşvik edici hanê böyle, şöyle, öyle, söz konusu har kuduz, azgın harbûn kudurmak, azmak harkirin kudurtmak, azdırmak hata îro bugüne kadar hate hetayê sonsuza kadar haş sakın, yatışmış haşbûn yatışmak, teskin olmak haşî suskunluk haşkirin yatıştırmak, teskin etmek haşû yüz ile astarın arasına yayılarak doldurulan pamuk hatin 1. gelmek, geliş. 2. gelir. hator kireç taşlarını dövmekte kullanılan tahta tokmak haveyn maya haveynbûn mayalaşmak haveynkirin mayalamak havil yarar, fayda havîn yaz havîngeh yazlık havlêk süpürge havoksazî 1.sentaks. 2.cümle bilgisi hawar imdat, yardım çağrısı hawî 1. sürüden ayrılıp başka sürüye katılan koyun. 2. yarı deli, çılgın hawîn hatin canı sıkılmamak hawir çevre hawirde ithalat hawirdor etraf hawirparêz çevreci hawran pelerin hay haber, bilgi haydar haberdar, bilgili haydarbûn haberdar olmak haydarkirin haber vermek, bilgilendirmek hayjêhebûn haberdar olmak, bilgi sahibi olmak haylêbûn farkına varmak hê daha, henüz heb tane, tablet, hab heban tulum hebirman kış için kurtulup saklanılan nar taneleri hebişandin hızlı ve oburca yemek yemek hebreş çörek otu hebûn 1. sahip olmak. 2. varlık, var olmak. hêç kendini kaybetmiş, azgın hechecik kırlangıç hedar karar kılma, yatışma hêdî yavaş hêdîka yavaşça hedirîn karar kılmak, yatışmak hefik yutak hefsar yular heft yedi rakamı heftê yetmiş heftok beş taş oyunu hêja değerli hejale pejmürde, pasaklı hejandin salamak hejar yoksul, fakir hejarî yoksulluk hejesor iğde hejik çalı hejîn salamak hejîr incir hejmar sayı hejmartin saymak hek ağabey hêk yumurta heka eğer, şayet hekandin kazımak hêker örgü ören hêkerûn omlet hêkî örgü örme işi. hêl taraf, yön helale lale helan kolaylıkla yontulup kazınabilen taş helandin eritmek helbest şiir helbestvan şair hêle keklik ve benzeri kuşların avı. hêlekan salıncak hêlî ayna hêlik 1.salıncak. 2.taşak, haya. helîn erimek hêlîn kuş yuva helkehelk nefes nefese kalmak helperist çıkarcı, oportünist helsengandin değerlendirmek helwest tavır, tutum helwestgirtin tavır almak hem hem hêma imge, sembol heman aynı hêman unsur, öğe hemandin bir toprak parçasının otlak yapılmaması için etrafını çevirmek hêmanên bingehîn temel öğeler hêmayî imgesel hember karşı, mukabil hembêz kucak, bağır hembêzkirin kucaklamak hemd istenç, irade hêmî çürüyecek duruma gelmiş olan elbise hêmin ağırbaşlı, mulayim, vakur hemû hepsi hemwate eşanlamlı hemzik bir yemek çeşidi hemzir ufak ama çalışmada güçlü eşek henase nefes hendef uçurum henderan gurbet, diaspora hene kına henek şaka henek kirin şaka yapmak henekbaz şakacı henekpêkirin alay etmek, dalga geçmek heng 1.balarısı. 2.askeriye de alay. hengkuj nilüfer hênijîn uyaklamak, dalmak hênik serin hênikahî serinlik hênikbûn serinlemek hênikkirin serinletmek hepik dokuma sırasında sıklaştırmayı sağlayan alet heqîp heybe her car her defa her çawa her nasılsa her çend her ne kadar her dem her zaman, sürekli her kes her kes her tim her zaman, sürekli her tişt her şey her û her sürekli, daima her wekî din ve benzeri her wiha ayrıca hêrandin öğütmek herêm bölge herêmkî bölgesel hereşe tehdit hereşelêkirin tehdit etmek herî 1.çamur. 2.en herî baş en iyi herî mezin en büyük heridandin gücendirmek, darıtmak herifîn yıkılmak, tahrip olmak herikîn akmak herimandin berbat etmek herimîn berbat olmak, boşa gitmek hêrs kızgınlık, sinir, öfke hêrsbûn kızmak hêrsok alıngan, çabuk kızan hes 1.his. 2.ses hêsa dinlenmiş hêsabûn dinlenmek hesan bileme taşı hêsan kolay hêsanî kolaylık hesankirin bilemek hêsî rüzgarın etkisiyle bir yer de biriken kar yığını. hesibandin adlandırmak, bir şeye saymak hesin demir hesinkar demirci hesk kepçe hesp at hespê sêwak yılkı atı hest duygu heste çakmak hestî kemik hestîhêr şiret, inatçı hestîn hissetmek hêstir göz yaşı hestîvk fırıncı spatülü veya küreği hestiyar duygulu, duygusal, hassas hestpêkirin hissetmek hesûd kiskanç hêt but heta e değin, e kadar hetav güneş ışığı heterkirin ısrar etmek heş ağız içi ağrılarını iyileştirmeye yarayan mavi bir toz heşandin doldurmak, dolgu yapmak heşaş neşeli, şen heşifandin yazarken mürekebi kağıt üzerinde dağıtmak hêşîn yeşil hêşînnahî yeşillik, sebze heşt sekiz hêştir katır heştirme deve kuşu heştpê ahtapot hetîk başkalarının rezil olmalarına neden olmak hetikandin rezil etmek hetîketî rezalet, skandal hetikîn rezil olmak hetrek sert vuruş hev sözcüğe birbirine, beraber anlamı katar heval arkadaş, yoldaş hevalbend 1.müttefik. 2.kafadengi hevalbendî ittifak hevaltî arkadaşlık hevbajar hemşehir hevbeş ortak, özdeş hevbuha eşdeğer hevçeng bacanak hevçerx çağdaş,modern hevcure türdeş hevdem çağdaş, modern hevdeng eşsesli hevdil gönüldaş, yürekdaş, yoldaş hevdîtin görüşme hevedudanî bileşik hevenav cins isim hêvî umut hêvîdar umutlu hêvidar im umutluyum, umarım hevîr hamur hêvişandin esirgemek, muhafaza etmek hevkar ortak, meslektaş hevkarî işbirliği hevkêşe denge hevling bacanak hevnasîn tanışma hêvojkarî eğitim hevok cümle hêvotin eğitmek hevpar ortak hevpeyman mütefik, bağlaşık hevpeyvîn röportaj hevpîşe meslektaş hevrê yoldaş hevta aynı tarafı tutan. hew artık, bundan böyle hewa hava hewadar havalı hewandin barındırmak, bağrına çuisum hewce gerekli, lazım hewceder muhtaç hewdel un çorbası hewez şaka, latife hêwi nem, rutubet. hewîn sabır, dişlik hêwirandin kondurmak, barındırmak, konuşlandırmak. hêwirîn konmak, konuşlanmak, konaklamak hewl çaba, girişim hewldan çabalamak hewnas ekin biçenlerin başı. hewq basamak hewş ağıl, avlu hewşan yazları dışarıda veya avluda yatma mevsimi. heya e kader, e değin heya niha şimdiye kadar heyam dönem, çağ heyber varlık heye ku belki heyf acıma, üzülme heyf e! 1.yazık! 2.öç, intikam heyf hilanîn intikam almak heyfa min bi te tê! sana acıyorum. heykatkirin anlamak heylê heyat (dişli) heylo heyat (eril) heyv gökteki ay heyveron ay ışığı, dolunay hez sevgi hêz güç hezandin sarsmak hezaz yer kaymasi hêzên ewlekariyê güvenlik güçleri hêzkar güçlendirici hezkirin sevmek hibr mürekkep hîç hiç hil 1.önek. 2. sözcüğe yükseklik, yükselen anlamı yüklar. hilanîn 1.bir şey birine veya bir amaç içi hov barbar, vahşi hovîtî vahşilik hoy şart, koşul hoz boy, kabile hûçik elbise kolu, yen hundir iç, içeri, içerde hundirîn içsel, dahili huner sanat, yetenek hunerên dîtbarî görsel sanatlar hunerî sanatsal hunermend sanatçı hûr 1.ufak, küçük. 2.işkembe. hûrbijer titiz hûrik mink, ufak tefek hûrkirin 1.doğramak, ufaltmak. 2.para bozmak. hût mitolojik canavar hwd. ve benzeri, vesaire I, i ingirîn inat etmek int kin intdar kindar intîn kin gütmek irq irk, soy istan yer, mekan anlamlı veren sonek (goristan, Kurdistan gibi). istatîstik istatistik istêre yatak dolabı işev bu gece Î, î îca/îcar bu kez, bu sefer île adacık îlon eylül în cuma günü încare saksı îro bugün îsal bu yıl, bu sene îsawî hiristiyan îslam islam îsot biber îstgeh durak, istasyon J, j jan sancı, sızı, acı jana zirav verem jandan sancımak, sızlamak, acı vermek jandar sızı veya sancı veren. jangirtin sancı veya sızıya tutulmak. jar 1.sefil, zavallı. 2.zayıf, sıska. jarîn inlemek, sızlamak jawak vahşi, yırtıcı jêbir silgi jêderk kaynak, köken jêgerîn vazgeçmek jêgirtin 1.elinden almak. 2.alıntı. jêhatî becerikli, başarlı, yetkin jehezkirin birini veya bir şeyi sevmek. jehr zehir jehrbûn zehirlenmek jehrîn zehirli, toksin jehrkirin zehirlenmek jêkirin kesmek, koparmak, sökmek jênager vazgeçilmez jeng pas jeng girtin pas tutmak jengar paslı jenîn 1.halaçlamak, taramak, dokunmak. 2.nabız veya kalbin atması. 3.titreşmek, ışık veya şisäğm çakması. 3.zonklamak jêr aşağı, alt jêrîn aşağı, aşağıda, alt taraf ji edat. sözcüğe den, leyin, le, ce, de, da anlamlı yükler jî 1.de, da, dahi anlamı veren edat. 2.ömür. 3.yay. ji ber ezbere, ezber ji ber ku çünkü ji ber vê yekê bundan dolayı ji besta gotin sayıklamak ji bilî den başka ji dil û can içten, samimi ji îro pê ve bugünden itibaren ji kerema xwe re lütfen, zahmet olmasa ji mêj ve eskiden beri ji nû ve yeniden ji rêzê sıradan ji xeynî den başka jiberkirin ezberlemek jimare numara, rekam, sayı jin kadın jîn yaşam jinane kadınca, kadınsı jinbav üvey anne jinbira yenge jîndar canlı jinebî dul kadın jinem amca hanımı ( karısı ) jînenîgarî özyaşam, biyografi jîr akılı, zeki, yetkin jîrane zekice, akıllıca jîrî zeka, zekilik jivan 1.randevû, buluşma. 2.düelo. jixwe zaten jixwebawer kendine güvenen jixweber kendiliğinde jiyan yaşam jiyana rojane günlük yaşam jiyîn yaşamak jor yukarı, yüksek jorîn yüksekte, yukarda jovan poşman jûnî diz, diz kapağı jûr oda Konu Ahmet Yasin tarafından (07-07-2010 Saat 20:17 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() K, k ka 1.hani. 2.saman
kabra adam, erkek kade bir cins börek. kadîn samanlık kadiz saman yolu kaj yumak kak ağabey. ayrıca sevgi ve saygı hitabıdır. kakêşan samanyolu kakil çerez. 2.ceviz, fıstık vb.nin çekirdeği. kal yaşlı, ihtiyar kalan kın kalbûn yaşlanmak kalik 1.büyük baba, dede. 2.ata, cet kalîn melemek kalitî yaşlılık kambax berbad kamûk üzümü sıkıp şarabını çıkaran kişi. kan kaynak, maden ocağı kanê hani, nerede, nerde kanî çeşme, pınar kanik göz kapağı kanîn yapabilmek, muktedir olmak kap aşık kemiği kapan dar ve yürümesi zor yol. kapavêtin aşık kemiği oyunu kapik kısa ip parçası. kapîr dişlerdeki tartar kapox biçilmiş otları desteyapıp bağlamak üzere ücretle tutulan işçi kar 1.oğlak, keçi yavrusu. 2.sözcüğe yapan, eden, anlamı katan sonek. 3.iş, kazanç, kar. karak demir madeni karbeşî iş bölümü karbidest 1.yetkili. 2.işadamı karekew toplu helde yapılan keklik av. karesat trajedi, faci, felaket karêz 1.pınar. 2.havası serin olan yer, yayla. kargeh işyeri karger idareci, yönetici kargerandin idare etmek kargerî yönetim, idare karifîn zıkkımlanmak karîger etkili, etken karîgerî etki, tesir karîn yapabilmek, edebilmek karistan fabrika karker işçi karkêş becerikli, bitirim karkirin çalışmak, kar etmek karmax buğday elemekte kullanılan büyük kalbur. karmend memur karsaz işadamı kartîk marangozlukta kullanilan eye. kartol patates karûbar iş güç, hizmet, uğraş kasik topraktan yapılmış yemek kabı. kasox orak kat 1.az ürün veren arazi. 2.zaman, vakit kate çörek kaş yokuş, yamaç kaşing kuşak kaşkirin çekmek, sürüklemek katjimêr saat katjimêr çend e? saat kaç? kavanî ev hanımı kavî kenar, kıyı kavil yıkıntı, harabe kavir iki yaşındaki koyun kavnare antik, eskiye ayit kawdan şart, koşul kawik saf kişi kaxiz kağıt kayîn geviş getirmek kê kim, kimin kebar 1.fecr.2.tekbir keç kız, kız evlat kêç pire keçanî kızlık keçêç tavukların eşelendikleri yer keçel kel, dazlak keçelî kellik keçhêlî üvey kız keçinî bekaret keçxapînok kadın avcısı ked emek kedî evcil kedîbûn evcilleştirmek kedkar emekçi kedûn küçük su testisi kedxwar sömürücü kef köpük kêf keyf, zevk, eğlence kef ji re hatin hoşlanmak, sevmek kefandin bir şeyin kenarını bir baştan bir başa dikmek kefdan köpürmek kefgîr süzgeç, kevgir kefkirin köpürtmek keftar sırtlan keftûleft mücadele, ağız dalaşı kefxoy hristiyanların köy yöneticisi kêfxweş memnun kefxweşî memnuniyet kej kumral, sarışın kejê sevimli, sempatik sarışın kız çoçuğu kek 1.ağabey. 2.ayrıca saygı ve sevgi hitabıdır. kel iki yaşında sığır. kêlandî tirpan kelandin kaynatmak kelbetan maşa kelê tuzsuz, az tuzlu keledoş döğülmüş buğday ile yapılan bir yemek. kelejin erkek ruhlu kadın kelek sal, kayık kêlek yan, yan taraf kelem 1.meşe. 2.lahana. 3.engel, rahatsızlık veren kelemîz sık sık altına işeyen kişi kelepor miras, birkim, varlık keleş 1.güzel, alımlı.2.eşkıya, efe kelh 1.güzel görkemli. 2.nadir. kelhatin kaynamaya başlamak. kelî tuzsuz, az tuzlu kêlîk kısa an, lahza kêlîka din biraz önce kelîn kaynamak kelk yarar, fayda kelkel aşırı sıcak kelkela havînê yaz sıcağı kelkwergirtin yararlanmak kelogirî ağlamaklı, sulu göz kelogirîbûn ağlamaklı olmak kelwaz şiddetli soğuk kêm 1.az, eksik. 2.irin, cerahat. kêm û zêde aşağı - yukarı kêmanî eksiklik, hata, kusur kêmasî eksiklik, hata, kusur kêmbûn eksilmek, azalmak kêmî yetersizlik, azlık kemîn pusu kemîndanîn pusu atmak kêmkirin azaltmak, eksiltmek kemxe ipek, kumaş ken gülme, gülüş kenandin güldürmek kenarî kanarya kend 1.hendek, arğ. 2.koyak. kend û kosp engel, engebe kendal dik yamaç, derin dere ve yanların iki tarafı. kendav körfez kengê ne zaman kenîn gülmek kenok güler yüzlü, sempatik, güler ker 1.eşek. 2.sağır kêr 1.bıçak. 2.yarar, işlev, fonksiyon kêrakî pazar günü kêran mertek kerane zengin keratî afiyet olasın anlamında beddua. kerb üzüntü, tasa kerbeş gavurbaşı dikeni kerbûn sağır olmak kerem el açıklığı, gönül yüceliği kerem bika buyur kereng kenger kerguh tavşan kerî 1.sağırlık. 2.küçük baş hayvan sürüsü. 3.parça, dilim. kêrik çakı kerîkirin dilimlemek, parçalara ayırmak kerixandin teksindirmek, bıktırmak kerixîn teksinmek, bıkmak kêrkirin bıçaklamak kerme kurumuş tezek kermêş eşek arısı kertek bol, çok kertik eye kerxur akbaba kes kişi, şahıs kesaxtin budamak kesayetî kişilik, şahsiyet keser üzüntü, hüzün keser kişandin iç çekmek kesirandin üzmek, hüzünlendirmek kesirîn hüzünlenmek, üzülmek kesk yeşil keskesor 1.gökkuşağı. 2.renga renk keslan tembel kespik nazar boncuğu ket yonca keş karavana atılan mermi kêşan tartmak, çekmek, taşımak kêşe sorun kêşeya kurdî kürt sorunu kêşîn çekilmek, tartılmak, taşınmak keşîş papaz keşk tarhana keştî gemi keştigeh liman, rıhtım keştîvan gemici ketî düşkün, müflis ketin 1.düşmek, yıkılmak, devrilmek. 2.girmek, geçmek. ketin pey peşine düşmek ketin silûkê inzivaya çekilmek keval tablo kevan 1.yay. 2.parantez kevçî kaşık kevel koyun v.b. hayvanların derisi kever 1.kayaylardan oluşan dağ. 2.benekli keçi. kevir taş kevîşen kumsal, plaj kevjal yengeç kevn eski, eskimiş kevneperest grici, muhafazakar kevneşop kelenek kevneşopî geleneksel kevok güvercin kevot 1.kumru. 2. meyve vermeyen ve dalları kaşık yapılan bir ağaç. kew keklik kewar 1.ambar. 2.arı kovanı kewden ahmak, geri zekalı kewşen güneş görmeyen yamaç key kral keya muhtar keyanî krallık keybanû kraliçe keys firsat keyso fırsatçı, oportünüst keysperest fırsatçı, oportünüst kezeb ciğer kêzik böcek kêzîn döşemek, kanalizasyon kifş belli, açık kifşbûn belirmek, belli olmak kifşkirin belirtmek, açığa çıkarmak kîjan hangi, hangisi kil sürme, rastık kilam türkü, şarkı kilandin yayıl yalmak kilb uzun ve kalın çivi kilçan el feneri kilçêv sürme kalemi kilkirin sürme çekmek kilor börek, çörek, kömme kils kireç kin kisa kinahî kisalik kinbûn kısalmak kinc elbise, giysi kincjixwekirin soyunmak kinclixwekirin giyinmek kindir kendir kinêr abse, çıban kinêzet silsile kinik kisa boylu kinkirin kisaltmak kinoş cimri, pinti kinoşe süpürge kîp sık, sımsıkı kîpkirin sıkmak, sıkıştırmak kîr penis, erkek cinsel organı kirdan büyük ve kalın oklava. kirde özne, fail kirêt pis, kirli, çirkin, yoz kirîger müşteri, alıcı kirin yapmak, etmek, koymak kirîn satın almak, kirîn û firotin kirîn û firotin alışveriş, alım satım kirpandin vurgulamak kirtûpan gelişi, güzel, üstün körü kirû olgu, fenomen kiryar 1.yapan, eden. 2.uygulama. kîs torba, cüzdan kîte hece kîtekît ayrıntı, detay kişandin çekmek, tartmak kişkirin kışkırtmak kizik kıkırdak kizwet kiyafet klamên serhewa uzun hava koç göç koçber göçmen koçer göçer koçkirin göçetmek kok üstü başı düzgün kok qelandin kökünü kazımak kokim çok yaşlı kişi kolan cadde, sokak kolan,kûçe sokak kole köle, esir koledar sömürgeci, köle sahibi koletî kölelik kolîn kazmak, eşelemek koloz yün başlık kom grup, topluluk komar cumhuriyet kombûn toplanmak komele dernek komeleyatî toplumsal, sosyal komkarî kolektivizm komkirin toplanmak, biriktirmek komkujî katliam kon çadır kon kon vegirtin çadır çadır açmak kon vegirtin çadır kurmak kone kurnaz, uyanık konser konser kor kör, ama kordûnde çocuğu olmayan korebîn dargörüşlü koremar kör yılan koremişk kör fare, köstebek korik loş ışık koritî körlük kort çukur kortal büyük çukur, uçurum kotan pulluk kotî cüzzam hastalığı kotin kemirmek kovan hüzün, keder kovar degi kovî yabanî, vahşi kovik 1. huni; 2. argoda kıç koxik kümes kozik kulübecik, keçi ve kuzu ağılı ku nere, nerede, nereden ku der neresi kûçe sokak küçik köpek küz testi,çömlek kul 1. yara, çıban; 2. keder, elem kulab çengel, pençe kulav keçe kulb obur kulek 1. baca, delik; 2. topal, aksayan kulî çekirge kulîçe pasta, kurabiye kulîlk 1. çiçek 2. tomurcuk kulîn 1.topallamak 2. yatak dolabı kulm yumruk, avuç kum başlık, külah kum avêtin kavga istemek kumik mantar kuncî susam kund baykuş kundir kabak, argoda yeteneksiz, beceriksiz kur erkek oğlan kûr derin kûrahî derinlik kûrbûn derinleşmek kurdayetî kürtlük kurdewarî kürtlere özgü kûrebûn ayrıntıları gören, derin görüşlü kûrîn sesli ağlamak kurkirin traş olmak kûrkirin derinleştirmek kurm kurt, kurtcuk kurmî kurtlanmış kurmîbûn kurtlanmak kurt kısa kurtan semer kurtbûn kısalmak kurte özet kurtêl ekmek artığı kurtkirin kısaltmak kûsî kaplumbağa kûsik şişe kusk mavi gözlü kuta son, netice kutabûn bitmek kutahî son kutakirin bitirmek kutan dövmek, vurmak kutek tokmak kuşte alçı kuştî ölü, makbul kuştin öldürmek kuştox öldüren, katil kûtî 1.it, köpek 2. enik kutilk içli köfte kutlik içli köfte kuvark mantar kuxik öksürük kuxîn öksürmek kûz testi çömlek kûze sansar L, l labikandin bir işi karıştırmak labor bir tür hint kılıcı laçik kadın baş örtüsü laflafok sarmaşık lahor bir tür hint kılıcı lak kepekten yapılan köpek yiyeceği lakîn köpek yiyeceğinin kabı lal keke, dilsiz lame elmacık kemiği ile alt çene arasındaki bölüm landik beşik lapüşk pençe lapûşk pençe lar 1. öksüz. 2. manda barınağı. lareş kangren lasayî taklit lasayîkirin taklit etmek laser sel lat yassı kayalar latajotin mec. geyik muhabbeti yapmak laş vücud, gövde lavakirin yalvarmak, yakarmak lawij ilahi, türkü lawîj ilahi,türkü lawlaw sarmaşık lay yön, yan, taraf layen yön, yan, taraf layergir taraftar, yandaş lazüt mısır bitkisi lazût mısır bitkisi lê 1. fakat, ama, yalnız 2. kadına hitap lê belê fakat, ama lêanîn uyarlamak, uydurmak, adapte etmek lêayanbûn içine doğmak lebat 1. hareket. 2. organ. lêbezîn dövmek lebitandin kımıldatmak, harekete geçirmek lebitîn kımıldamak, harekete geçmek lêborîn 1. geçmek 2. bağışlamak, affetmek lebûdî keçe dokuyan lêç doğru yoldan sapma lêçûn masraf, harcama lêdan dövmek, vurmak, işkence etmek lêgemardan kuşatmak, ablukaya almak lêgerîn aramak, araştırmak lêguncîn uymak, uyuşmak, müsait olmak lêhatin uymak, yakışmak, yaramak leheng kahraman, yiğit lehî sel lehn ayı, aslan veya yabani hayvan ini lêhûrbûn yoğunlaşmak, konsantre olmak lêkanîn barıştırmak lêkdan birbirine vurmak lêker dilbilgisinde fiil, eylem lêketin 1.değmek, isabet etmek. 2.yakışmak, yaranmak. lêkirin 1. giydirmek, isim koymak 2. duvar onarmak lêkolîn incelemek, inceleme lêlav sulu kar lem kavun, kabak, karpuz gibi bitkilerin teveği lemisîn korku veya soğuktan vücudun büzüşmesi lemper sini, tepsi lênandin isim veya yemek koymak lend ayı, aslan veya yabani hayvan ini leng topal lenger 1. çopa demiri, gemi demiri. 2. geniş tepsi. 3. astronomide uçan daire. lengergeh iskele, liman lênihêrîn bakmak lênîştin araba, hayvan vb. binmek lênûsk defter lep pençe lêp hile lêpêçan sarılmak, sarmalamak lepik eldiven lêpirsîn 1. sormak, soruşturmak, soruşturma. 2. halini, ahavalini sormak. 3. haber röportaj, araştırma. lêpok gülünç duruma düşen leqandin kıpırdatmak, kımıldatmak leqayîbûn rastlamak, karşılaşmak lêqelibîn çarpmak, dalmak lêqewimî mağdur leqîn kımıldamak, kıpırdamak lêrahatin bağışıklık kazanmak lerizandin titretmek, sarsmak lerz titreme, sarsılma lerzek çok çamurlu yer lerzok titreyen, sarsılan lêsiwarbûn bir şeye binmek lêsorbûn yoğunlaşmak, ısrar etmek lêsorkirin kışkırtmak, teşvik etmek letandin susturmak lêtemaşekirin izlemek, seyretmek leşker asker leşkerî askeri lêv 1. dudak 2. kenar, kıyı levakirin paylaştırmak lêvegerandin iade etmek, cevaplamak, karşı gelmek leven kamış lewitandin kirletmek lewitîn kirlenmek lewma onun için, zira, ondan dolayı lewre çünkü, dolayısıyla, zira, onun için lêxebitîn çabalamak, uğraşmak lêxêrveanîn şükretmek lêxistin vurmak, dövmek leylan serap lez hız lezandin acele etmek lezgirtin hızlanmak lêzim akraba, yakın lezkirin acele etmek li de, da, içte, içinde anlamı katan edat li aliyê din diğer taraftan li dar e yürürlükte, uygulamada olan li dijî karşısında, karşıt li hemberî min rûnişt karşımda oturdu li jêr aşağda li jor yukarda li paş arkada li pêş önde li pişta çiyê dağın ardı li ser pîyan ayakta li vê derê burada li xwe kirin giyinmek lib tane, tek lib û lib tek tek, tane tane libê efendim, buyur libendê man beklemek libendê sekinîn beklemek lîberal serbest, liberal lîberalîzm liberalizm, serbestlik libergerandin yalvartmak libergerîn yalvarmak, yakarmak liberguhketin kulağına çalınmak liberxweketin mahçup olmak lidarxistin düzenlemek, organize etmek ligel beraber, birlikte, buna rağmen ligel vê yekê bununla birlikte, buna rağmen lihevbezîn dövüşmek lihevcivîn toplanmak lihevhatin barışmak, uzlaşmak lihêviyê man/sekinîn beklemek lihêviyêmayin beklemek lihêviyêsekinîn beklemek lihevkirin anlaşamak lihevrasthatin karşılaşmak lihevrûniştin görüşmek, müzakere etmek lihevxistin karıştırmak, kapışmak lijne kurul, komite lîlandin zılgıt çekmek liq şube, bölüm lîrandin zılgıt çekmek lîs tünek, kümes, yuva lîsîn tünemek, konmak lîstik oyun lîstin oynamak lîstok oyuncak lîtav bataklık liv hareket, kımıldama livandin kımıldatmak livîn kıpıldamak liyan kayak sporu lod yığın lodkirin yığmak lok kısa tüylü yük devesi lomekirin serzenişte bulunmak, ayıplamak lop kalın elbise lorandin ninni söylemek, ağıt söylemek lorî ninni loş ince yufka ekmeği lotik atlama, sıçrama lotik avêtin sıçramak lotikxane argoda diskotek lûdo çobanların sürüyü otlarken çaldıkları melodi lûtke doruk, zirve M, m maf hak mafdar haklı mafê çaranûsê kendi kaderini tayin hakkı mafê çarenûsê kendi kaderini tayin hakkı. mafên mirovan insan hakları mahî beyaz kemik mahû dişi domuz mak dayik makezagon anayasa mal servet, mülkiyet malbat aile maldar zengin malêle kaldıraç malêz bulamaç maliştin (dimale,bimale) simek,süpürmek malnişîn emekli mam amca, sevgi ve saygı belirten hitap mamik tekerleme ve bilmece karşılığı olarak kulanılır mamoste 1.öğretmen. 2.üstad. man kalmak, kalış mand gelecek mandelkirin inkar etmek mandî yorgun mandî nebin kolay gelsin manek soylu at mang ay oruç tutmak mang girtin oruç tutmak mange inek mar yılan margîse bukalemun maristan yılanların çok olduğu yer. marmasî yılanbalığı mast yoğurt masûlke kas, adale matbûn şok olmak, donup kalmak maşelan meltem rüzgarı matkirin şok etmek mawe süre, mühlet max evin bölümleri mayî arta kalan, bakiye mayîn kalmak, kalış mayînde kalıcı, sürekli maytêker müdahaleci maytêkirin müdahale etmek mazûvan ev sahibi, konuk ağırlayan me biz, bizim, bize mê dişi mêbaz kadın avcısı, zampara mebest niyet, gaye mefsik kevgir meh ay meha raborî geçen ay mehandin mahf etmek, yok etmek mehder şefaat mêhîn dişil mehîr ayran çorbası mehkirin nikahlamak mehr nikah mehu dişi domuz mêj geçmiş, eski mêjî beyin, ilik mêjû tarih mêjûnas tarihçi mêkut çekiç melaq dalkavuk, riyakar mele hoca, imam mêlede meşale melevan yüzücü melevanî yüzme melisandin tavuklar için sindirmek melisîn sinmek melkemot ezrail veya cin için söylenir melkes süpürge memik meme memikdank sütyen mend sonek, sözcüğe li, lı, lu anlamı katar menzel oda mer bel mêr erkek, adam mêrandin göstermek mêranî erkeklik, yiğitlik merc koşul, şart merc girtin bahse girmek mered pencere merek samanlık mêrg çayır, çimen meritîn vücutta sıyrılma veya soyulma merixîn büyükbaş hayvanların yatması merkirin bellemek mêrkuj katil, cani mertal kalkan merş çul, kilim merşik çul, kilim merx ardınç mêrxas yiğit, cesur mesaxtin telef etmek, yok etmek mesîlk derecik mesqelkirin cilalamak meş yürüyüş mêş sinek, arı mêşa hingiv bal arısı meşfen teneşir meşîn yürümek meşk hayvan derisinden yapılan yayık meşkar yürüyüşçü mêtin 1. emmek 2. sömürmek mêtingeh sömürge mêtinger sömürgeci metirsî endişe, kaygı mêvan konuk, misafir mêvandarî misafirlik mêvanperwer konuksever mewîj kuru üzüm mey şarap, içki meyandin 1. mayalamak, durulamak 2. mecazi olarak politik vb. alanda dondurma meyav durgun su meyger saki meyxur ayyaş meyzandin bakmak, seyretmek mezinahî büyüklük mezinbûn büyümek mî koyun micik işte gösterilen ciddeyt micilge girilen bahis miçirandin tokalaşmak miçkirin gözlerini kapamak, yummak mih koyun mij sis mij û moran sisli ve dumanlı mijar konu, mevzu mîna benzer, gibi, aynısı mînak örnek mîr emir, prens mîrkut tokmak, balyoz mîrnişîn prenslik, emirlik mirov insan mirovahî insanlık mirovperwer hümanist, insancıl mîrza prens, beyefendi misilman müsülman misîn ibrik mist avuç mist dan ovmak mit budak mişag ofis boy mişar 1. testere, hizar 2. tarla bölümleri, evlek mişext kaçak, sürgün, firar, mülteci mişextkirin sürgün etmek, tehcir etmek mişmiş kayısı mişmişî portakal rengi mişt ağzına kadar dolu mişt tijî ağzına kadar dolu miştkirin ağzına kadar doldurmak mixabin maalesef, üzgünüm mîz sidik, idrar mizgeft cami mizgîn müjde mizgîndan müjde vermek mîzkirin işemek mîzok sık sık altına işeyen kişi mole sıva morî 1. boncuk. 2. karınca. morîstan karınca yuvası moşek füze movik omur, eklem, mafsal moz büvelek mozkirin hayvanların büvelek sokunca kaçışmaları mû kıl mûçe maaş, ücret mûçing cımbız, pens mûdî kinci, eziyet eden mujikî paspal, kirli mûle çamur mûmar tenya, bağırsak şeridi mûr asık suratlı ve sessiz kişi muzîkjen müzisyen muzîknas müzik bilimcisi N, n na hayır, olumsuzluk eki nacîn orta nak sahiplik anlamını katan sonek. Mesela: " tirsnak " korkunç, " xeternak " tehlikeli, riskli. nakok çelişik nakokî çelişki nalebar aykırı, uyuşmaz nalenal inleme, inim inim nalîn inlemek, sızlamak name 1. mektup. 2. sözcüğe belge, kağıt anlamını veren sonek. nan ekmek, yemek nandan yemek vermek nangermî başkasına yaranma nangir iyi ürün veren toprak nano yiyip içmekten başka bir işi yaramayan nanpêj aşçı naqos çan, zil nas tanıdık, aşina nasandin tanıtmak nasîn tanımak, bilmek naskirin tanımak nasname kimlik kartı nasnav ünvan nasyar dost, tanıdık nasyarî dostluk nator bağ bekçisi nav 1. ad, isim. 2. ara, aralık. 3. iç. navber ara, arasında navberkar arabulucu navbernav ara başlık navçe ilçe navdank künye navdar ünlü, meşhur navdêr dilbilgisinde isim navend merkez navende nûçeyan haber merkezi navendî merkezi naverast orta naverok içerik navêş karın veya mide ağrısı navgîn araç, gereç navgînên hilberînê üretim araçları navgînên ragihandinê kitle iletişim araçları navhildan adını anmak, zikretmek navik göbek navlêk terim navlêkirin isimkoymak navneteweyî uluslararası navnîşan adres navno ismi çıkan navran apış arası navroj öğle yemeği navsere orta yaşlı navtêdan meydan okumak navxweyî içsel naxêr hayır, hayır olmaz ne olumsuzluk takısı. Mesela: " nebaş " iyi olmayan, kötü. ne hewe ye gerekli değil neasayî anormal nebat bitki nebaş iyi olmayan, kötü necar marangoz neçê kötü, fena, uğursuz nêçîr av necirandin taş yada tahtayı oymak nêçîrvan avcı nediyar belirsiz, muğlak nefel yonca nefî sürgün nefîbûn sürgün olmak nefsbiçûk alçakgönüllü, mütevazi neft petrol nehberk dokuz taş nehek kurban bayramından önceki dokuz gün nehên gizli, illegal nehênî sır, giz neheq haksız neheqî haksızlık neheqîlêkirin haksızlık etmek nehwirandin mırıldanmak nêk tığ nekes fırsatçı, kişiliksiz nelê geçersiz puan nema hiç, bundan böyle, artık. Mesela: " Nema! " Kalmadı!, "Nema tê" Artık gelmez. neman 1. yokuş. 2. neslin tükenmesi. nemaze özellikle nemêr iktidarsız erkek nemir ölümsüz, ebedi nemrût 1. çirkin, korkunç. 2. nemrut dağı. Nuh peygamberin gemisinin fırtına dindikten sonra konduğu dağ. nenas bilinmeyen, meçhul nepenî gizli nepixandin şişirmek, abartmak nepixîn şişmek nepox balon neqandin seçmek, ayıklamak neqeb 1. ara. 2. gedik. nêr erkek nêremok biseksüel, hünsa nêrîn 1. bakmak, bakış. 2. eril nerm yumuşak, ılımlı nermahî yumuşaklık nermo elinden iş gelmeyen netew ulus netêw geçersiz neteweperest şöven, milliyetçi neteweperwer ulusalcı netewî ulusal neşuştî 1. yıkanmamış. 2. lanetli. netrik kadınların alınlarına bağladıkları gümüş süs eşyası netû iyi olmayan, kalitesiz nevî torun nevîçirk torunun torunu nevisî üvey çocuk newa ezgi, melodi newal dere newêrek cesaretsiz, korkak newêrîn cesaret edememek, çekinmek nex iplik nexifîn mide bozulması next başlık (parası) nexşe harita nexwe öyleyse nexweş 1. hasta. 2. kötü, hoş olmayan. nexweşbûn hastalanmak neyar düşman, rakip neyînî olumsuz neynûk tırnak neynûkbir tırnak makası nêz yakın, bitişik nezan cahil, toy nezanî cehalet nêzîk yakın, bitişik nêzîkbûn yakınlaşmak nêzîkîtêdayîn yaklaşım nezir adak nezirkirin adamak nicimîn yürürken hafif topallamak nifir beddua nifsî kaliteli bezden iç gömleği nifş nesil, kuşak niftik kibrit nîgarkirin çizmek veya tasvir etmek nîgaş hayal nîgaşî sanal, hayali niha şimdi nîjad ırk, soy nîjadperest ırkçı nijdevan akıncı, çete, talancı nik yan, yanında nika şimdi nimandin 1. temsil etmek, göstermek. 2. yumuşatmak, sertliğini gidermek, yumuşak hale getirmek. 3. belirtmek, örneklemek. nimêj namaz nimêjkirin namaz kılmak nimûne örnek niqir çentik niqirandin çentik açmak niqre fazla derin olmayan büyük kazan niqut damla niqutandin damlatmak niqutîn damlamak nîr 1. boyunduruk. 2. çağ, dönem. nirx değer. " nirxên netewî " ulusal değerler nirxandin değerlendirmek nîsk mercimek nîşandan göstermek nîşe not, dipnot nişirîn sökülme nişîv aşağı nişmî titiz niştecih yerli, sakin niştiman vatan, ülke niştimanperwer vatansever, yurtsever nişûv iniş nitirandin gözettirmek, kollatmak nîv yarım, yarısı nîvenîv yarı yarıya nîvîbûn yarılamak nivîn yatak nivîs yazı nivîsandin yazmak nivîsgeh büro, ofis nivîsîn yazmak nivîskar yazar nivîskî yazılı nivistin uyumak nivişt muska nîvro öğle vakti nixumandin örtmek, kapatmak nixwê tuzsuz niyandin cinsel ilişki nizimbûn alçalmak nizm alçak nizmahî alçaklık nizmî alçaklık noker işbirlikçi, uşak nola gibi, aynısı nolî gibi, aynısı noq batma, dalış noqav dalgıç noqîkirin batırmak nortirvan bekçi noş Şerefe! noşdarî sağlık noşî can be afyet olsun noşîn içmek nû yeni nûbûn yenilenmek nûçe haber nûçegihan muhabir nûh yeni nûjen modern, çağdaş nûjenî yenilik nûner temsilci nuqurçandin dürtmek, çimdik atmak nûrandin katlamak nûrkirin katlamak nûser yazar nuwaze mükemmel, harikulade nûz mayhoş tat O, o ode oda ol din olandan yankılanmak olçim geveze oldar dindar olperest bağmaz onî kereste organîze organize organîzekirin organize etmek, düzenlemek oxir uğur. " Oxir be! " Uğurlar olsun. P, p paç 1. öpücük. 2. bez parçası, çaput. paçik bez parçası, çaput paçinî paspal, pasaklı paçkirin öpmek pak temiz pakkirin temizlemek pakrewan şehit pal dağ eteği paldan yaslanmak, uzanmak, yatmak paldank 1. koltuk. 2. dayanak. pale tarım işçisi palgeh koltuk, yastık palpiştî destek, dayanışma pan yansı, düz panaz sahte mücevherler pangeh ahır panî topuk, ökçe pankirin yassılaştırmak, düm düz etmek paqij temiz paqijî temizlik paqijkirin temizlemek par 1. arka, geri. 2. geçen sene. 3. pay, hisse. parak börek parastin savunmak, korumak parêz diyet, rejim parêzer avukat parêzgar vali parêzgeh vilayet parêzkar koruyucu parêzname savunma parêzvan koruyucu, savunan parkirin paylaştırmak parsek dilenci parskirin dilenmek parsû kaburga parzemîn kıta, büyük toprak parçası parzûn süzgeç, filtre pasevan bekçi, koruyucu pastîn yaka pate selam patelêxistin selamlamak paş geri, arka paşbêj dedikodu paşê sonra paşgo ilave, ek paşgotin dedikodu paşil koyun paşilbûn hamile olmak paşîv gece yemeği paşketin gerileme, gerilemek paşling çelme paşnav soyadı paşverû gerici paye rutbe, derece payebilind üst düzey, rütbeli payîn beklemek payîz sonbahar paytext başkent pê 1. ayak, bacak. 2. sözcüğe ile, la ,le gibi anlamlar yükleyen bağlaç. Mesela: " pê re" ile, birlikte. pê ewlebûn güvenmek pêbaz yaya köprüsü pêbilîn uğraşmak pêçan sarımak, sarılamak pêçî ayak parmağı pedagog eğitimci, pedagog pedagojî pedagoji pêdaketin uğraşmak, ilgilenmek pêdivî gerekli, gereksinim pêewlebûn güvenmek pêgeh alan, saha, kapsam pêgermok volta pêgermok gerandin volta atmak pêgiran hantal pêhesîn fark etmek, hissetmek pehîn tekme pehînavêtin tekme atmak pêjinkar duyarlı pejirandin kabul etmek, onaylamakl pejirîn kabul edilmek, onaylanmak pêjn ses, seda pêjna te nayê sesin solgun çıkmıyor. pêjna tiştekî kirin sezmek, hissetmek pêkan mümkün pekandin sıçratmak pêkanîn oluşturmak, gerçekleştirmek pêkarîn alt etmek, güç getirmek pêkenok fıkra pêkhatin oluşmak, gerçekleşmek pekîn sıçramak pêkutî baskı, zulüm pel yaprak pelandin yoklamak, dokunmak pêlav ayakkabı pêlêkirin basmak pelisandin ufalamak pêlîstik oyuncak pelişandin yıkmak pelişîn yıkılmak pêlkirin basmak penaber mülteci, ilticacı pend 1. öğüt, nasihat. 2. yumak. pengizandin sıçratmak, fırlatmak pengizîn sıçramak, fırlamak penîr peynir pênûs kalem pênûsdank kalemlik pêpan düztaban pepûk 1. guguk kuşu. 2. "pepûkê/o" mec. beceriksiz, zavallı. pêr önceki gün pêrar iki yıl önce perav sahil, kıyı pêrayîbûn beğenmek peresgeh tapınak perest sözcüğe aşırı seven, tapan, soven gibi anlamlar katar. pergal 1. düzen, sistem. 2. araç, alet. pêrgî hev hatin karşılaşma pêrgîn karşılaşma pêrgîngeh bekleme salonu perisandin geliştirmek perisîn gelişmek, tekamül etmek peritandin yolmak, yırtık pırtık hale getirmek peritîn yolunmak perkaz pervaz, pencere peroş heyecan, telaş, heves perpitîn çırpınmak, debelenmek perwerdehî eğitim perwerdekar eğitimci perwerdekirin eğitmek perwerdenas eğitim bilimcisi pesendkirin onaylamak pesindan övmek pêsîr göğüs pesn övgü pest baskı, zulüm pêt alev pêş ön, önde, önce pêşangeh sergi pêşbazî yarışma pêşbînî tahmin, öngörü pêşbirk yarışma pêşdaraz önyargılı pêşdarazî önyargı pêşeng öncü, lider pêşewa lider, önder pêşgîr havlu pêşgotin önsöz pêşî 1.sivrisinek. 2.hayalet. pêşîn birinci, evvel pêşkêşkar sunucu pêşkêşkirin sunmak pêşketin gelişme pêşmerge fedai, savaşçı pêşniyar öneri, teklif pêşniyarkirin önermek pêşniyarname önerge pêşniyaz öneri, teklif pêşnûma tasarı,proje pêşnûmakirin tasarlamak pêşû 1.sivrisinek. 2.hayalet. pêşveçûn ilerleme pêşverû ilerici pêşwazî karşılama, protokol pêşwazîkirin karşılamak pêtîk kibrit petîx kavun pêvajo süreç pevçûn kavga etmek pêwendî ilişki pêwendî sazkirin ilişki kurmak pêwîst gerekli, lazım pêwîstî gereksinim, ihtiyaç pêxember peygamber pexşan nesir, düzyazı pey arka peya yaya peyabûn arabab hayvan vb. den inmek peyam mesaj, ileti peyarê kaldırım peydakirin temin etmek peyivîn konuşmak peyker heykel peykersaz heykeltıraş peyman anlaşma, sözleşme peymangirêdan anlaşma imzalamak peyre sonra, sonradan peyrewî taklid peyrewîkirin taklid etmek peyv sözcük, kelime peywir görev, vazife peywirdar görevli peywirdarkirin görevlendirmek pez küçük baş hayvanların genel adı pî 1. ayak 2. kol pidû damak, diş eti pifkirin üflemek pijandin pişirmek pijîn pişmek piling 1.kaplan. 2.cemre. pîn tekme pîne yama pir 1.köprü. 2.çok, fazla pîr yaşlı piranî çoğunluk pîrbûn yaşlanmak pirç kıl, saç, tüy pîrek kadın pîrelk cin pîrik 1. nine 2. ebe pîroz kusal pîrozbahî kutlama pîrozkirin kutlamak pîrozname tebrikname pirpirîk kelebek pirs 1.soru, sorun. 2.sözcük. pirs arastekirin soru yöneltmek pirsgirêk sorun, problem pirsîn sormak pirsiyar soru, soruşturma pirsiyarkirin sormak, soruşturmak pirsjêkirin sormak pirtûk kitap pirtûkfiroş kitapçı pirtûkxane kütüphane pisîk kedi pismam amcaoğlu pispor uzman, yetkin pisporî uzmanlık pîst yaka pistepist fısıltı pişaftin asimile etmek pîşe meslek pîşesazî endüstri, senayi pişkîn hapşırmak pişko cemre pişkul küçükbaş hayvan dışkısı pişt 1. sırt 2. bel kuşağı 3. ard, arka piştên kuşak piştepiştî birlik ve beraberlik piştevan destekçi, yandaş piştevanî destek piştgir destekçi, yandaş piştgirî destek, dayanışma piştgirîkirin desteklemek, katkıda bulunmak piştgirtin desteklemek, arka çıkmak piştî 1. sırtlanan yük 2. den sonra piştî nîvro öğleden sonra piştrastbûn güvenmek piştrastkirin güven vermek, temin etmek piştre sonra, sonradan pîvan ölçüt, kriter pîvîn ölçmek pîvok çiğdem piyale bardak, kadeh piyan tepsi pol 1. sınıf 2. köz, çelik polat çelik ponijîn derin derin düşünmek postager postacı poz 1. burun 2. uc, sivrilik pozberî çekişme, rekabet, çatışma pozbilind kibirli pozheçî karga burunlu pûç çürük, bozuk pûçkirin 1. çürütmek 2. geçersiz kılmak, ilga etmek pûg kar tipisi pûjan nane pûrkirin meyve, sebze vb. soymak pûrt kuş tüyü pûtepêdan dikkat, özen veya itina göstermek puwaz diş dolgusu Q, q qabqab takunya qad yer, alan, meydan qafik kiremit qafqiloz toprak kaplar qajik sakız ağacından elde edilen sakız qalkirin 1. sözetmek, bahsetmek 2. gümüşü yabancı maddelerden arındırmak qalo üzerinde ekmek pişirilen yassıtaş ya da kiremit qam boy qamkinik kısa boylu qanik sapan qaqê yumurta qaqlîbaz martı qaqreş rengi siyaha çalan kabak türü qarç mantar ağacı qarûşe çalı süpürgesi qas kadar qasid elçi qaşo sözde, güya qe hiç, asla qeb güreş qebalek duvar içinde ufak dolap qeda bela, felaket qedandin bitirmek qedemgeh tuvalet qedexe yasak qedexekirin yasaklamak qedîn bitmek qef bir kaya ya da ırmak kenarındaki oyuk qefş bir tutam ot ya da saç qehirandin sinirlendirmek, öfkelendirmek qehirîn öfkelenmek, sinirlenmek qehitîn bazı şeylerin kıt olması yada hiç bulunmaması qelandin kızartmak qelax tezek, istifi qelew şişman qelî kavurma qelibîn yarıp geçmek, içine dalmak qeliqandin kararsızlığa düşmek, tahrik etmek qeliqîn kararsızlığa düşmek, tahrik olmak qelîsêl sacda kızartılmış et üzerine, sarmısaklı yoğurt dökülerek yapılan bir yemek qelişandin yarmak qelişîn yarılmak qelîştek yarık qelizîn fırsatını kollamak qelp sahte qels zayıf qelsî zayıflık qelş yarık qelûn pipo qemer yağız qemirîn bronzlaşmak, kızarmak qemsî dedikoducu qemtik küçük ipek mendil qena bari, hiç olmazsa qenc iyi güzel qencî iyilik qentere oluk şeklinde uzun bir direk qeram kapak qerandin ıstırabını dindirmek, sukünete kavuşturmak qerase 1. iriyarı kimse 2. kaldıraç qereçi çingene qeresî kiraz qerf şaka, espri qerfî mizahi qerisandin 1. zorlayarak yerleştirmek 2. dondurmak qermiçandin buruşturmak, büzmek qermiçîn buruşmak, büzülmek qermîçok buruşukluk qerpal yırtık pırtık, lime lime qersûn geniş ağızlı çömlek qertaf 1. dilbilgisinde ek 2. kovandan bal almak için kullanılan araç qerwaş kadın hizmetçi qerz borç qerzdar borçlu qesem yemin, and qet hiç, asla qet nebe bari hiç olmazsa qetandin koparmak, kesmek, yırtmak qeşa buz qeşagirtin buz tutmak qeşardin bir şeyin kabuğunu soymak qeşeng yakışıklı qeşmer soytarı, kişiliksiz qetîn kesilmek, kopmak, yırtılmak qevz sıçrama, atlama qewan müzik plağı qeware form, kalıp qewimîn olamk, meydana gelmek qewîn sağlam, dayanıklı qewirandin kovmak, def etmek qewitî tembih qewîtlêkirin tembihlemek qewl süz etmek, demek qêxane omlet qey cümleye sanmak, sanki anlamını katar ve ayrıca her halde anlamına gelir qeyar toprak kapları yapıştırmak için kullanılan zamk qeyran kriz qez ipek qezaz ipek satan, elbise diken, terzi qîç göz kırpma qidûm şekil, biçim qijilandin kızartmak qijilîn kızarmak qijnik kene qilêr kir, kirli qilîbûn gıdıklanmak qilik ağaçtan yapılan kapı kilidi qiloç boynuz qilûmik 1. felç yada romatizmadan organları eğrilmiş kimse 2. dalları kesilmiş ağaç qîm yetinme, kanaat getirme qîma xwe pê anîn yetinmek qinare mezbaha qinik kümes qinût cimri, pinti qinyat inan qîq 1. iskelet 2. zayıf, ince uzun boylu kimse qîqbûn iskelet gibi olmak qîr zift qîrandin bağırmak, feryad ettirmek qird maymun qirdik kişiliksiz, gülünç qirêj kir, kirli qirêjbûn kirlenmek qirêjkirin kirletmek qirên kavga, dövüş qirîn çığlık qirkirin yok etmek, katliam qirpik geğirti qirpikhilatin geğirmek qisekirin konuşmak qoç vahşi hayvan avında kullanılan kapan qolinc omuz kürek kemikleri ve buraya gelen sancı qonax aşama, merhale qonser konser qor dizi, sıra qorede çok zayıflamış hayvan qorik kalça qorzî köşe qose sigara ağızlığı qû guguk kuşu qûç taş yığını qudûmşkestin şekli bozulmak, takatten düşmek qul delik qulbik çapa quling turna qulipandin çevirmek, devirmek qulipîn çevrilmek, devrilmek qulkirin delmek qulqule menteşe qulqulî 1. delik deşik 2. mağara qûn göt, kıç, makat qunc köşe quncik köşe qûnde homoseksuel, argo da ibne qûnek homoseksuel, argo da ibne quntar dağ eteği quraftin bükerek kırmak qure kendini beğenmiş, kibirli qurf büyük korku, panik qurtandin yudumlamak qurufandin panik yaratmak qurufîn paniğe kapılmak qusan el ya da ayakta içinde su biriken kabarcıkların meydana gelmesi qusandin kesmek, kırpmak qut kesik, kopuk qût 1. gıda, azık 2. tavuk yemeği qutbûn kesilmek qûşxane kulpuz tencere qutifîn çok korkmak qutik gömlek qutim ağaçlar kesildikten sonra yerde kalan kökü qutkirin kesmek Konu Ahmet Yasin tarafından (07-07-2010 Saat 20:15 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() R, r raberkirin açıklamak, sunmak
rabezîn çatışmak, saldırıya geçmek rabirdû geçmiş rabûn kalkmak, sökülmek, yükselmek raçavkirin gözetlemek radan sokmak rade derece, düzey radest teslim radestbûn teslim olmak radestkirin teslim etmek ragihandin 1.iletmek, bildirmek, iletişim. 2.ilan etmek. ragirtin dayanmak, tahammül etmek rahêl üst taraf veya bölge. rahiştin uzanıp almak, kapmak rajêr en alt, en aşağı, alt taraf rajor en üst, en yukarı, yukarı taraf raketin uyumak rakirin kaldırmak, sökmek rakişandin çekmek, sökmek raman düşünce, fikir ramedîn yatmak, uzanmak ramîn düşünmek ramûsan öpücük ramûsîn öpmek ramyarî siyasi rapêçan sarmak rast doğru, gerçek rastbîn gerçekçi, realist rasteqîn gerçek, hakikat, realite rasterast doğrudan, direk rastgir sağcı rastgo doğrucu rastî gerçek, realite rastkêş cetvel rastnivîs imla ravekirin izah etmek rawestan durma rawestandin durdurmak rawestgeh durak rawestî dur rawestîn durmak rawestîna rêzgirtinê saygı duruşu raxistin sörmek, döşemek ray düşünce, fikir raya giştî kamuoyu raye yetki, otorite rayedar yetkili raz sır, giz razan yatmak, uyumak razandin yatırmak razber soyut rê yol, yordam rêbaz 1. yöntem. 2. ekol. reben zavallı, bahtsız, fakir rêbendan ocak ayı rêç iz rêçgerandin iz sürmek rêdan izin vermek ref dizi, sıra, raf reftar davranış, tutum rêgeh güzergah regez ırk, soy rêgez ilke, prensip regezperest ırkçı rêhesin demiryolu rêje oran, nispet rêkeftin anlaşma rêkûpêk düzenli remil fal remildar falcı renc eziyet etmek reng renk rengandin renklendirmek rengdêr dilbilgisinde sıfat rengîn renkli rep dik repbûn dikleşmek (erkeğin ereksiyonu) rêpîvan 1. kural, kaide. 2. yürüryüş. req sert, kas katı reqisandin müzikle oynatmak reqisîn oynamak reqs dans, halay resen orijinal, otantik, asil rêstin eğirmek reş kara reşandin serpmek, serpiştirmek reşbelek name reşbîn karamsar reşgirêdan yas tutmak, matem reşik 1. göz bebeği. 2. siyahi. 3. zenci. rêşkirin tahta, tencere, demir gibi şeyleri kazımak reşnivîs müsvete, karalama rev kaçış, firar revandin kaçırmak rêveber yönetici rêveberî yönetim revîn kaçmak revok kaçak, firar rewa meşru, yerinde rewayetî meşruluk rêwî yolcu rêwî, ngî yolcu, luk rêwîngî yolculuk rewisîn saç, tüy, kıl ve benzerlerin hafiften yanması rewişt ahlak, karekter rewneq görkem, zarafet, ihtişam rewneqdar görkemli, ihtişamlı rewrewk serap, sanrı rewt uzun sırık rewş durum rewşa aborî ekonomik durum rewşa awarte olağanüstü hal rewşen aydın, açık rewşenbîr aydın, entellektüel rex taraf, yön rêx 1. mayıs. 2. hayvan dışkısı. rêxistin örgüt rexne eleştiri rexnegir eleştirmen rexnegirtin eleştirmek rexnekar eleştirmen rexnelêkirin eleştirmek rext fişeklik reyîn havlamak rez bağ rêz 1. saygı, hürmet. 2. sıra. 3. satır, dize. rêzan öncü,yol gösteren rezber eylül ayı rêzdar saygıdeğer rêzgir saygılı rêzgirtin saygı gösterme rêzik 1. satır. 2. kural. rêziman dilbilgisi, gramer rêzkirin dizmek, sıralamak rêzname tüzük, yönetmenlik rezvan bağcı ricifîn titremek rih sakal riha kurtuluş rihabûn kurtulmak rihakirin kurtarmak rihberdan sakal bırakmak rijandin dökmek rijî 1. kömür. 2. yağız hayvan. rijîn dökülmek rik inat, kin rikdar inatçı, kindar rikeberî inatlaşma riko inatçı, ısrarcı rikrikîn titremek rim mizrak rimbaz mızrakçı rind güzel, iyi rindî güzellik, iyilik rist 1. rol. 2. satır. rîş şart çıbanı rişk bit yumurtası rîtin sıçmak rivîn alev riwange bakış açısı rizandin çürütmek rizde menteşe rizgarbûn kurtukmak rizgarî kurtuluş rizgarkirin kurtarmak rizîn çürümek ro gün, gündüz roj 1. güneş. 2. gün, gündüz. roj hilat güneş doğdu rojane günlük rojava batı rojavayî batılı rojbaş iyi günler rojev gündem rojgeran gezegen rojhilat doğu rojhilata navîn ortadoğu rojhilate navîn ortadoğu rojhilatî doğulu rojî oruç rojîgirtin oruç tutmak rojing baca rojname gazete rojnameger gazeteci rojnamevan gazeteci rojnivîsk günce, günlük ron 1. saydam, berrak, açık 2. sıvı, sulu ronak parlak, aydınlık ronakbîr aydın, entellektüel rondik gözyaı ronî aydınlık rovî 1. tilki 2. bağırsak rû yüz, çehre rû jê badan yüz çevirmek rûbar ırmak, akarsu rûçikandin yolmak rûdan 1. gelişme, olay. 2. şımartmak. rûgêr şımarık rûgeş güleç ruhstîn ezrail rûken sevimli, sempatik, güleryüzlü rûmet onur rûmetdar onurlu, şerefli rûn yağ rûniştin 1. oturmak, ikamet etmek. 2. oturum, celse. rûnkirin yağlamak rûpel sayfa rûpûş maske rûpûşk maske rûreş utanmaz, ikiyüzlü, sahtekar rûsar asık suratlı, antipatik rûspî 1. ileri gelen, bilge. 2. aklanmış. rûspîbûn aklanmak, berat etmek rût çıplak, bomboş arazi rûv apış arası, kasık rûxandin yıkmak, tahrip etmek rûxîn yıkılmak, tahrip olmak S, S esela: "bê xanî " evsiz. sako ceket, palto sal yıl, sene sala teze yeni yıl salane yıllık salawext yılboyunca salname takvim saloxdan haber vermek, salık saloxgerî istihbarat salroj yıldönümü saman mülk, servet sar soğuk sarinc buzdolabı sarûgerm ılılık satil bakraç, kova sator satır savar bulgur, bulgur pilavı saw korku, dehşet sawar bulgur, bulgur pilavı sax diri, sağ, sağlık sax be teşekkürler, sağ ol sax bî teşekkürler, sağ ol saxî sağlık sazdêran konser sazî kurum, kuruluş saziyên fermî resmi kuruluşlar saziyên mîrî kamu kuruluşları sazkirin kurmak, organize etmek, düzenlemek sazûman 1. kurum, kuruluş. 2. sistem. se köpek, it sê üç sed yüz sede yüzyıl sedem neden, sebeb sedsal yüzyıl sefandin süzmek, damıtmak sefîn süzülmek segavî köpek balığı seglawî soylu, asil at sêgoşe üçgen sêguh dirgen seh 1. duyu, sezgi. 2. gölge. sehbûn sezilmek sehkirin sezmek sekinandin durdurmak, dindirmek sekinîn durmak, dinmek sekû bank, sıra, seki sêl ekmek pişirme sacı selexane 1. mezbaha. 2. başıboş, serseri. selik sepet, küfe sêlim merdiven selmandin ispat etmek, saptamak semt ihtiyat semyan öncü, lider seng ağırlık, değer sengandin tartmak senger siper, mevzi sengîn 1. ağır. 2. taş. sênî sini, tepsi sepandin 1. dayatmak, uygulamak. 2. yaptırım. sepîtk tavan seqa atmosfer seqakirin bilemek seqem şiddetli ve kuru soğuk ser 1. üst, üst taraf. 2. baş, kelle. serad iri delikli kalbur seranser baştan başa serata önce seratayî ilk serbajar başkent serban çatı serbaz subay, asker serberz onurlu, mağrur serbest serbest, liberal serbestberdan serbest bırakmak, tahliye etmek serbestî liberalizm, serbestlik serbijîşk başhekim serbilind mağrur, onurlu serbixwe bağımsız, özerk serborî macera, hatıra sercem tüm, hepsi, bütün serdab altgeçit, tünel serdan ziyaret, görüşme serdanpê baştan aşağı serdem dönem serdest egemen, muktedir serdeste onbaşı serdestî egemenlik, üstünlük serek önder, öncü, lider sererast düzgün, düzenli, olması gereken gibi sererastbûn düzelmek sererastkirin düzeltmek serêş başağrısı serfermandar başkomutan, genel kurmay başkanı serfiraz başarılı, onurlu serfirazî başarı, zafer, galibiyet sergêj sersem sergêr öncü, rehber sergerm heyecanlı, çakırkeyf sergîn gübre, tezek sergovend halay başını çeken serheng albay serhewa uzunhava makamı serhişk kalın kafalı, inatçı serî uç, baş serîhildan başkaldırmak, isyan etmek, başkaldırı, isyan serîlêgerandin mec. zor duruma düşürmek, uğraştırmak serinc dikkat, not serincrakêş ilginç, dikkat çekici serîpê kelle paça serjêkirin başını kesmek serjimar nüfus serjimêr istatistik serjinik kılıbık serkeftî başarılı, üstün serkeftin başarı, zafer sêrkirin izlemek, seyretmek serlêdan başvuru serlîq bölük komutanı serma soğuk hava sermagirtin soğuk algınlığı sermed ebedi, sonsuz sermedî sonsuzluk sernav başlık sernişîv baş aşağı sernivîs başyazı sernivîskar başyazar sernivîş aşağıya doğru sernûçe manşet serokatî önderlik serokê giştî genel başkan serokkomar cumhurbaşkanı serokwezîr başbakan serpêhatî hatıra, serüven serpel teğmen serperî deniz kızı serperişt yönetici, öncü serpîrek kılıbık sersal yılbaşı sersar duyarsız sersarî duyarsızlık sersaxî baş sağlığı serşok banyo sertîr meme ucu serwext bilinçli, bilgili serwextbûn uyanık olmak serwextkirin bilgilendirmek, ikna etmek serxwebûn bağımsızlık sêşem salı sêwak başıboş, serseri sewal hayvan sêwî öksüz sext sert, haşin, çetin seya sıva seyandin sıvamak seyd av seyda hoca, bilge, din alimi seydvan avcı seyr ilginç, tuhaf seyran piknik, gezi seyrangeh piknik veya gezi yeri seza ceza sezakirin cezalandırmak sêzdeh onüç sî 1. gölge. 2. otuz sayısı. sibe 1. yarın. 2. sabah. sifir bakır sîgeh gölgelik sih 1. gölge. 2. otuz sayısı. silav selam silavdayin selam vermek silavkirin selamlamak silavlêkirin birini selamlamak silim merdiven silûk inziva sîm gümüş simbêlbeloq palabıyık sinc ahlak, karakter sind örs sindif hayvan kilidi sing kazık sîng göğüs, bağır sînor sınır sîpel şelale sîqal 1. cila. 2. pürüzsüz, parlak. sir esinti sîr sarmısak sîrkut içinde sarmısak dövülen araç sirûd marş sirûda neteweyî ulusal marş siruşt doğa siruştî doğal sîsark akbaba sîsik 1. meyve çekirdeği. 2. güzel, sempatik kız. sîsirk cırcır böceği sist gevşek sistî gevşeklik sistkirin gevşetmek sitem zulum, baskı sivik hafif sivikahî hafiflik sivikbûn hafiflemek sivikkirin hafifletmek siving dam saçağı sivnik süpürge siwarbûn binmek sîxur ajan, casus siyele ıspanak siyer yatak dolabı sizadan cezalandırmak sober yüzücü soberîkirin yüzmek sol ayakkabı solbend ayakkabıcı solîn çiçek tarlası solîne çiçek tarlası sond yemin sondxwarin yemin etmek sone ördek sor kırmızı, kızıl soravk ruj sorewilk flamingo kuşu sorik kızamık sosik uğur böceği sosin süsen sosret tuhaf, acayip sotin yakmak soz söz, vaad sozdan sözvermek sozdar söz veren, sözlü sparte 1. ödev. 2. emanet. spartin emanet etmek, teslim etmek, havale etmek spas teşekkür spasdar müteşekkür spaskirin teşekkür etmek spêde tan, sabahın alaca karanlığı spehî güzel, loş spêle gece görünen hayalet şeklindeki görüntüler, hayalet spî beyaz, ak spîçolkî solgun spîkirin beyazlamak spîndar kavak ağacı standin almak star barınak, korunak stargeh sığınak, barınak stem baskı, zulüm stembar ezilen stemkar ezen, zalim stêr yıldız stêr rijîn yıldız kayması stêr xuricîn yıldız kayması stêrnasî astroloji stewîn olgunlaşmak stewr kısır hayvan stî bayan, hanım stîl uslup, stil stirî 1. diken. 2. boynuz. stran türkü stranbêj şarkıcı strandin 1. korumak, esirgemek. 2. hamur vb. yoğurmak. stranê serhewa uzun hava strîzerk ebegümeci stû boyun stûker ense, yaka stûr kalın stûxwar ezik, boynu bükük, zavallı sûd yarar sûdwergirtin yararlanmak sûk çarşı sûlav şelale sûsik bıldırcın sûtal lümpen, iskarta, moloz sûtar bir şeyden çekinmeyen, çılgın, korkusuz sûtin bilemek Þ, þ Ş kapital sh# ş smal sh# şaban duvak şabaş bahşiş ve bağış şabûn eğlenmek, sevinmek şadî mutluluk, sevinç şagirt çırak, öğrenci şahî eğlence, etkinlik şahîk parlak, kaygan, pürüzsüz şahrê anayol şal pantolon şalyar bakan şambelîlk buzdan sarkıt şambelot kestane şamik hindi şanazî onur, iftihar şande heyet şandî elçi şandin göndermek, yollamak şane 1. hücre. 2. inşallah. şanenav imza şanepirs soru işareti şaneşîn balkon şanîdan göstermek şanik ben şano tiyatro şanoger tiyatrocu şar şehir, kent şaredar belediye başkanı şaredarî belediye şareza uzman, yetkin şaristan uygarlık, medeniyet şaş yanlışlık şaşbûn şaşırmak şaşkirin şaşmak, yanılmak şaşwaz şaşkın şax 1. ağaç dalı. 2. şube, bölüm. şayesandin betimlemek şayeser tasvir, betimleme şayiş tasa, kaygı, hüzün şayişkişandin üzülmek, kaygılanmak şe tarak şebikîn eli ayağı tutulmak şeh tarak şehetîn yanılmak şekal ayakkabı şekir şeker şekirdank şekerlik şekirê kabik kesme şeker şekirê toz toz şeker şekirin taramak şekirmiz şeker hastalığı şekok 1. yabani armut, ahlat. 2. argoda daşak. şelaf dalkavuk, yağcı şelafîkirin yağcılık ve yardakçılık yapmak şêlandin soymak, gasp etmek şelhandin soymak, gasp etmek şelipîn 1. dil veya ayak sürçmesi. 2. gaf yapmak. şemî cumartesi şemitandin kaydırmak şemitîn kaymak şemîtok kaygan şemûk eşik şênber somut şeng canlı, coşkulu, şen şakrak şengebî salkım söğüt şengist unsur, öğe şênî ahali, sakin şepal 1. dişi aslan. 2. güzel, şuh, yakışıklı. şepilandin ağızdan kaçırma şepirze sefil, kötü, dağınık şeqitîn elbise vb. yırtılması şer savaş, kavga şêr aslan şêranî tatlı şerbik küçük su testisi şerê qirêj kirli savaş şerê taybet özel savaş şêrîn şirin, sevimli, sempatik şerm ayıp, utanç şermezarkirin kınamak şermkirin utanmak şermoke utangaç, çekingen, içine kapanık şerpeze sefil, kötü, dağınık şerpîn sağnak yağmur şervan savaşçı şêst altmış şêt çılgın, deli şeş altı şev gece şevbuhêrk gece sohbeti şevger uyur gezer şevîn gece otlaması, gece ile ilgili şevnimêj kandil gecesi şevreşk hayalet şêwakarî güzel sanatlar şewat yanma, yara acısı şewate yangın şêwaz uslup, stil şêwe biçim, şekil şêwekarî güzel sanatlar şêwirgeh danışma şêwirîn danışmak şewitandin yakmak şewişîn sendelemek, yalpalanmak şewitîn yanmak şewk olta şeyda 1. büyükelçi. 2. kara sevdalı, çılgın. şeyîn kişnemek şeyt tekerlek şeytanok salyangoz şibake pencere şibandin benzetmek şibîn benzemek şidandin sıkmak, sarmak, ambalajlamak şik kuşku, şüphe şikbirin akıl etmek şikdar ikircikli şil ıslak, yaş şîlan kuş burnu şile lale şilemenî sıvı şeyler şilfûtazî çırılçıplak şilî yağmur, ıslaklık şilope karla karışık yağmur şimik terlik şimşal filüt, kaval şîn 1. mavi. 2. yas, matem. şîngirêdan yas tutmak şîr süt şîranî tatlı şîregerm ılık şîret öğüt, nasihat şîretkirin öğüt vermek, nasihat etmek şîretlêkirin öğütlemek şîrfiroş sütçü şîrovekar yorumcu şîrovekirin yorumlamak şiv sopa, çubuk şîv akşam yemeği şivan çoban şiverê patika şixul çalışma, iş şixulandin çalıştırmak şixulîn çalışmak şiyan güç, kudret, yapabilmek, muktedir olmak şkandin kırmak şkeft mağara şkestî kırık şkestin kırılmak şkeva yufka, mayasız ekmek şop iz şop vekirin çığır açmak şopger izci şor 1. tuzlu. 2. söz, kelam. şorbe çorba şorbehûr işkembe çorbası şorêberê atasözleri şorebî salkım söğüt şoreş devrim şoreşger devrimci şoşban sağdıç şox û şeng neşeli coşku şoxûşeng cilveli, albenili, şuh, yosma şû koca, eş şûkirin kocaya varmak şûn yer şûnewar mekan, yurt şûr kılıç şûrbaz eskrimci şûre barut şûrkêş bir şeyi ölümüne savunan şût 1. kurnaz. 2. namussuz. şûştin yıkamak şûv nadas şûvhiştin nadasa bırakmak T, t ta büklüm, kat ta lêrabûn ateşi çıkmak tabir sıtmalı hastların sıtmasını kesen tagîr taraftar, sempatizan, yandaş tahde eziyet, zülüm tajî tazı takekes ferd, birey takekesî bireyser tal boş talde kuytu, sapa talî son, sonunda talkirin boşaltmak tam tat tamara xewê uyku mahmurluğu tamijîn cezb olmak, tadına varmak tamkirin tatmak tamsar tatsız, tuzsız tamtîtik lezetli tar kasnak tarawgeh sürgün yeri tarî karanlk, koyu tarî keteerdê havanın karaması tarîbûn havanın kararması tarkirin paylaşmak taştê kahvaltı tav güneş tavehîv mehtap tavî az yağmur tavilê hemen, anında, derhal tawan suç tawanbar suçlanan tawanbarkirin suçlamak tawî sıtmalı tax mahale taxûk kızak taybet özel taybetmendî özellik taye tekerlek tazî çıplak tazûg kızak tê ip tebat sabır, sebat tebatî dilbilgisinde pasif, edilgen tebatkirin sabretmek, sebat göstermek tebax ağustos ayı têbinî not, dipnot tebitandin sakinleştirmek, dindirmek tebitîn sakinleşmek, dinmek (canlılar içn) têdan bulaştırmak, boya vb. sürmek têdeman takılıp kalmak, içinde çıkmamak tefandin söndürmek tefîn sönmek teftî buğday çorbası têger bulaşıcı têgerîn bulaşmak têgih kavram, terim têgihiştin anlamak, kavramak têgîn terim, kavram tehn ineleyici söz tehnlêdan iğnelemek, taşlamak tej kilim tekane biricik têkber eşya têkbirin yenmek, etkisiz kılmak têkçûn yenilmek, dağılmak, çökmek têkdan kışkırtmak, provaka etmek têkel karma, kozmopolit têketin giriş, girmek têkildar alakadar, ilgili têkilî ilişki, alaka têkilî danîn ilişki kurmak têkoşer militan, savaşçı, direnişçi têkoşîn mücadelemücadele etmek, uğraşmak tekujî katliam, soykırım têkûz eksiksiz, tamam, komple telêkirin katmak, eklemek televîsyon televizyon teliqîn köpek, domuz, vb. doğumu tem 1. sis 2.bulutumsu yıldız. temartin toprağa gömmek temaşe seyir, izleme temaşekar seyirci, izleyici temberî erkeğin kakülü temel mal, varlık temen ömür temendirêj uzun ömürlü temezî renkli bir baş örtüsü temirandin söndürmek temirîn sönmek, gebermek tenbû kene tendûr tandır tendurist sağlıklı tenduristî sağlık tenê yanlız, tek başına tenêtî yalnızlık teng dar, sıkı tengal kaburga altı bölümler tengasî sıkıntı, bunalım; darlık tengav sıkkın, daralmış tengavbûn sıkılmak, rahatsız olmak tengavkirin sıkmak, rahatsız etmek tengbûn daralmak tengezar sıkıntılı, tedirgin, stresli tengezarbûn sıkılmak, bunalmak tengezarî sıkıntı, stres tengezarkirin bunaltmak tengijîn sıkışmak, bunalmak, çok kızmak, öfkelenmek tengkirin daraltmak tenî iş, kurum tenik ince tenîper karbon kağıdı tenişder kapı pervazı tenişt yan tep hile teparik tıkaç tepeserî zulüm, baskı tepeserkirin tepelemek tepisandin tepelemek tepkirin darbeden kurtulmak için eğilmek teplû baygınlığa yol açan bir hastalığ tepres hilekar teqal yuvarlak, yassı şey teqandin patlatmak teqemenî patlayıcı teqez kesin, mutlaka teqil ağırlığı olan şey teqilandin tartmak teqin çamur balcık teqîn patlama, patlatmak teqinîn çamura batmak ter yaş ağaç ve odun têr tok, doymuş terabûn yüksekten düşmek terafkirin yolmak terane mizah, eğlence, oyun, nağme, ahenk têrbûn doymak têrekirin batırmak, geçirmek (iğne vb.). têrêkirin yetmek, yeterli olmak terî kuyruk terifandin gözü acıtmak terikandin terketmek ayrılmak têrkirin doyurmak; terlan yakışıklı, delikanlı term ceset, kadavra, büyük ayı, takım yıldızı terpilîn tökezlemek, sendelemek terxankirin ayırmak, tahsis etmek teşe biçim, form, şekil teşegirtin biçim almak, biçimlenmek teşî iğ teşk bacağın aşık kemiği ile kalça arasındaki bölüm teşt teşt, leyen tev herkes, tüm tevdan karıştırmak, eşelemek têvel çeşitli, muhtelif têverdan çalkalamak tevger hareket, davranış tevgerîn hareket etmek, davranmak tevir kazma tevirkirin çapalamak tevizîn vücudun uyuşması tevlihev karışık, karmaşık tevtefîk kemençe tevşo keser tew hiç tew tew peh peh anlamındaki önlem tewan güç, kudret, yapabilimek, edebilmek tewandin bükmek tewang dil bilgisinde çekim, büküm tewaş yağ tewîn bükülmek tewş denge tewz alay tewzkirin alay etmek têxistin koymak, sokmak teyfik tabak teyisandin parlatmak teze yeni tî 1. susamış, 2. kadının erkek kardeşi. tî bûn susamak tif tükürük tifik ocak tifing tüfek tifkirin tükürmek tijî dolu tijîbûn dolmak tijîkirin doldurmak tîjmar solucan tika rica tikakirin rica etmek tîke kuşbaşı eti tilî parmak tilyak uyuşturucu tilyakêş uyuşturucu kulanan tilyakfîroş uyuşturucu satıcısı tim hep, sürekli, daima tîmên taybet özel tim timtêl kıyafet tîn ısı, hararet tinaz alay tinazpêkirin alay etmek, dalga geçmek tinazwer ironik tîp harf; grub tîprêz dizgici tîprêzî dizgi tîr ok tiral tembel tirat müsabaka, karşılaşma tirêj güneş ışını, ziya tirek osurukçu tîremar ok yılanı tîrendaz okçu tirî üzüm tîrik oklava tirimbêl otomobil tîrk saatin ibresi tîrkirin koyulaşmak tirs korku tirsandin korkutmak tirsîn korktular tirsnak korkunç tirsonak korkak tirş ekşi; salça tirşî ekşilik,turşr tirşik güveç tisî yavan, katıksız tisnak korkunç, tehlikeli tiştonek bilmece tivîlk kumru tivir turp tixub sınır tixûb sınır tizbîh tezbi tizrûg sülük tol öc, arsız oruspu tolaz çpkın tolgîn sardunya tolhildan intikam, intikam akmak tolhildêr intikam alan tolik ebegümeci tomargeh stüdyo tomarkirin kaydetmek tor ağ tora agahiyan bilgi ağı toraq çökelek torevan edebiyatçı torîk çakal torim deve yavrsu totik akıl totikvala akılsız, tahtasız, eksik totirne iriyarı adam tov döl, tohum tozî dilim tozik sıpa tozîkirin dilimlemek tu hiç, asla tûj sivri, acı keskin, biber acısı tûjkirin sivriltmek;bilemek tûlemar kobra yılanı tund sertlik, şiddetli tundî şertlik, şiddet tundraw radikal, aşırı tûqesp kara dut tûr torba, poşet tûrebûyîn galeyana gelmek, sinirlenmek tûtevîn muhabet koşu tûşîhevbûn karşılaşmak:; çarpışmak tûtik düdük tûtya çinko; bulunmaz şey tûzik tere otu tûzîkirin karpuz, elma, vb. dilimlere ayırmak twanasî kriminoloji twankar suçişleyen Û, û û ve ûşt gerekçe, neden V, v vajî ters yüz vajîkirin tersyüz etmek, mec. çarpıtmak vala boş valabûn boşalmak valahî boşuk, uzay valakirin boşaltmak vatinî görev, işlev veberhênan ekonomi, yatırım vebijartin ayıklamak vebirîn kesinleştirmek vebûn açılmak, açılış vêce bu, kez, bu sefer veçinîn sakınmak; çorap vb. şeyleri tamir etmek veciniqandin ürkütmek, irkiltmek veciniqin irkilmek, ürkmek veçırandin yün ve pamuk türü şeyleri birbirinde ayırmak vedan eşmek, deşmek veder tecrit edilmiş, dışlanmış vederkirin dışlamak, tecih etmek vedîtin keşf etmek vedizîn gizlenmek, saklanmak vedor devre vefirîn çarpıp geri fırlama sekme vêga şimdi, bu anda vêgavê şimdi, şu an veger dönüş, dönme vegerandin döndürmek vegerîn dönmek vegirtin geri almak, işgal etmek, feth etmek vegotin anlatmak veguherandin dönüştürmek veguherîn donüşmek veguhêztin nakletmek, aktarmak, tayin etmek vehanîn geri getirmek, eğmek bükmek vehatin geri gelmek, nüksetmek vehisîn dinlenmek, mola vermek vehiştin geri bırakmak vejandin diriltmek vejartin ayırt etmek vejîn dirilmek, diriliş vekêşîn geri çekilmek, gerilmek veketin yatmak, uzanmak vêketin lamba vb. nin yanması tutuşmak vekirî açık vekirin açmak vekît imla vekîtandin hecelemek vekolîn incelemek, inceleme vekuştin söndürmek velerzîn titremek, titreşmek velîstin irkilmek, şok olmak, burkulamak, yerinde oynamak velokirin devirip, dökmek vemaliştin koları sıvamak vemayin geç kalmak vemirandin söndürmek, kısmak, dindirmek vemirîn sönmek, dinmek, kısılmak venan konmak venandin dikmek venasîn tanınmak; itiraf etmek venêrin bakınmak, konmak veniştin konmak, tünemek vepirsîn soruşturmak veqetandek dilbilisinde isim takısı veqetandin ayırmak veqetîn ayrılmak vereşandin kusturmak vereşîn kusmak verijandin boşaltmak; kusturmak vêrik çarık dikmede kulanılan iplik verotin tencere, demir gibi şeyler kazımak vêsandin söndürmek veşargeh eşyanın saklandığı yer veya bölüm veşarî gizli, mehrem veşartin saklamak, gizlemek veşartok saklambaç veşewitîn kar, deterjan, vb. şeylerden dolayı insan vücudunun yanması veşûştin durulamak, kurulamak vewestan mola, dinlenme vewestîn dinlenmek, mola vermek vêxistin lamba, vb. yakmak; tutuşturmak vexwarîn içmek, içecek vexwende davet eden... vexwendî davetli vexwendname davetiye vezandin sündürmek vezel kazak vezelîn yere yayılarak oturmak vezîn sünmek, esnemek vezinîn iplik yumağını geri sarmak vikûvala bomboş vin burnunda konuşan vîn irade, istenç vir yalan, palavra virek yalancı, palavracı virîk ishal, amele virîkîbun ishal olmak virkirin palavra atmak, yalan atmak virtoqî davranışları kötü virûvî pişirilmiş yağlı et vît dik (kulak için) vîtkirin dikmek viyan irade, istenç vizbun yan çizmek, kaytarmak vizek yan çizen, kaytaran W, w wane ders wanegeh derslik, sınıf war alan, mekan wargeh kamp warxan apartman wate anlam, mana watedar anlamlı watenasî semantik we siz, sizin wêje edebiyat, yazın wêjemend edebiyatçı wêjenas edebiyat, uzmanı wêjeya devkî sözlü edebiyat wêjeyî edebi wekhev eşit wekhevî eşitlik wekî gibi wekî mînak örneğin, mesela wekok örnek welat ülke welatê xeribîyê gurbet welatî vatandaş, yurtaş welatparêz yurtsever welê böyle, şöyle wêne resim, fotoğraf wêne girtin görüntülemek wênekirina fîlm film çekmek werar evrim, tekamül werbûn tepe taklak yuvarlanmak werdek ördek werê öyle werger çeviri, tercüme wergêr çevirmen, tercüman wergerandin çevirmek wergirtin almak, giymek werimandin şişirmek wêrîn cesaret werîna getirmek werîs urgan weritandin yanıltmak weritîn yanılmak werz mevsim; bostan werzî mevsimlik werzîşikar sporcu werzîşspor wesem makyaj wêsîn sönmek west yorgunluk west girtin dinlenmek westandin yormak westîn yorulmak weşan yayın weşana yekser canlı yayın weşandin yaymak, yayınlamak weşanger yayıncı weşanxane yayınevi wezaret bakanlık wezarete aborîyê ekonomi bakanlığı wezî bakan wî o, onu, (eril) wiha böyle wilo böyle winda kayıp windabun kaybolmak windakirin kaybetmek wird dua wirênekirin sayıklamak wisa öyle wize enerji wuşe kelime, sözcük X, x xaçepirs bulmaca xaçerêz bulmaca xaçirgan saç ayağı xaçperest haçlı xak toprak,ülke xakî haki reng xal dayı xalbendî noktalama xale yakamoz xalî tehna, ıssız xalîbûn boşalmak, tehnalaşmak xalîçe halı xalojin dayı eşi xaltî teyze xalxalok uğur böceği xane hane xanî ev,bina,konut xapandin aldatmak xapîn aldanmak,kanmak xapînok aldatıcı xapon viran, harap xapxapik takunyaı xar at koşusu; bilye xarîz unun yağda pişirilmesiyle yapılan yiyecek xarûk çarık xarûz ipe dizilen ceviz içi vb. xasûk kurnaz xaşe bazı organların üzerindeki ince zar xatir hatır xatirxwestin veda etmek xav çiğ,ham xavî çiğlik xavik tülbend xawên onur, şeref, gurur xax rezil xaxî rezillik xayîzbûn içi deçmek, bayılmak xebat çalışma xebatkar çalışan, çalışkan xebatkirin çalışmak xeberoşk masal xebitîn çalışmak xedar gaddar, acımasız xêl halay xela kıtlık xela rabû kıtlık geldi xelan burulma xelandin burma xelat hediye, armağan xelatgir ödülü alan xelatkirin ödüllendirmek xelek halka xelet yanlış xeletî yanlışlık, hata xelî çok xêlî duvak xelîn mide bulanması xelk halk,ahali xelüz kömür xelwet inziva xem tasa, kaygı, gam, hüzün xemgîn üzgün, hüzünlü xemilandin süslenmek xemilîn süslenmek, donanmak xemkişandin üzülmek, kaygılanmak xeml süs xemrevandin teseli etmek xemrevîn teseli eden,gönül rahatlatan xemsar ihmalkar, vurdumduymaz xemsarî ihmalkarlik, vurdumduymazlık xengel mantı, yemeği xeniqandin boğmak xeniqîn boğulmak xenûqe gerdanlık xenzik kiler xenzirandin fazla tüyleri ateşle yakarak yok etmek xepar çapa xepartin çapalamak xêr hayır xera bozuk, kötü xerabî kötülük xerabûn bozulmak xeraf balık ağı xerakir xêrnexwaz kötü niyetli xêrxwaz iyiliksever xesandin hadim etmek xesifîn içinde bulunulan durumdan daha kötü bir duruma düşme xesu kaynana xesû kaynana xetere tehlike, risk xeternak tehlikeli, riskli xeşîl sütleğen otu xêv bellek, bilinç xêvîk unutkan, budala xew uyku xewar uykucu, uyuşuk xewn rüya, düş xewn dîtin rüya görmek xeydok çıtkırıldım, alıngan xeyidîn küsmek, darılmak xêz çizgi xezal ceylan xêzefîlm çizgi filim xêzkar çizer xêzkirin çizmek xezûr kayınbaba xîç çakıl taşı xicilkirin rahatsız etmek xifş ceylan yavrusu xîjik kızak xilmaş uyuşuk, uykulu xîlok küçük taş xilt köstebek ximav mörekkeb xinamî dünür xingilîn kırık yada çıkık bir organın sakması sakatlar gibi yürümek xiniz hain, kalleş xiran aldanmak xirandin aldatmak xirecir karmaşa, gürültü, şamata xirêf bal, pekmez gibi şeylerin tortusu xîret gayret; namus, onur xirikîn ayağı kaymak xirindol ağız, yeni doğurmuş memelerin ilk sütü xiring güzel, alımlı zarif kadın xirmûşek çimdek xirpe bir gurup tarafından bir kişiye yapılan saldırı xirtol izdiham xistin koymak xitêre ucu yarılarak ışık vermesi için tutuşturulan değnek xişm öfke xişxişok çıngırak, çocuk çıngırağı xitimandin tıkamak xitimîn tıkanmak xitşt tuğla xîz kum xizan yoksul, fakir xizanî yoksulluk fakirlik xizêm hızma xof korku xone erkek kedi xongîn yağmurun çişelemesi xort genc, delikanlı, erkek xortanî gençlik xortik tavşan yavrusu xoşewîst sevgili, aziz, muhterem xox şeftali xubar toz xudawen tanrıça xûgî haraç xûjal işbitiren, yetenekli, zeki xulam köle, erkek hizmetçi xumal kendi işini kedi gören xumalî ısmarlama elbise;çoğalabilen değerli mal xumam pus xumirî kırmızı ile siyah arası renk xumirîn olgunlaşmak üzere olan meyvelerin kızarmaya başlamasıateşin sönerek kül tutması xunav çise xunivîn yağmurun çişelemesi xurandin kaşımak xurcik heybe xurdangî mide xurek besin, gıda xurifî bunak xurifîn bunamak xurimîn tahta, toprak, vb. nin aşınması xurîn kaşınmak xurînî kahvalti öncesi aparatif xurt güçlü, kuvvetli xusar geceleri yere düşerek yeryüzünü beyazlaştıran sonra da eriyen tuz gibi madde xuyabun görünmek, belirmek xûz kambur xwar eğri, bozuk, yanlış xwarin yemek xwaringeh lokanta, restorant, xwarzê kızkardeşin kız çocuğu xwarzî kızkardeşin erkek çocuğu xwazgîn görücü xwe kendi xwê tuz xwe bi xwe kendi kendine xwe dane alî kaçınmak, sakınmak xwe li keriyê danîn duymamazlıktan gelmek xwe vedizîn gizlenmek, saklanmak, sıvışmak xweajo içgüdü xwecihî yerel, mahalli xweda allah, tanrı xwedan sahib xwêdan ter, terlemek xwedaneber yanaşmak xwêdank tuzluk xwedê allah, tanrı xwedêgiravî sözde, güya xwedênenas ataist xwedî sahib xwedîkirin beslemek, büyütmek xwêdîn davarın tzlandığı yer xwedîtî sahiplik xwefiroş hain xwegirêdan kuşanmak, giyenmek xweh kız kardeş xwekuştin intihar xwelî kül, toprak xwelîdank kül tablası xwende okumuş, aydın xwendegeh okul xwendekar öğrenci xwendevan okuyucu xwendin okumak xweng kızkardeş xweperest bencil, egoist xwepêşandên gösterici xwepêveberdan kendini kaptırmak xweragirtin kendine hakim olmak, dayanmak xwerexnekirin özeleştiri xwerist doğa, tabiat xwerû saf, orjinal xweser özgün; özerk, otonom xwesî yalın ayak xwesipartin sığınmak, teslim olmak xwestî istenmiş kız xwestin istemek, arzu etmek, talep etmek xweş hoş, iyi xweşbîn iyimser, optimist xweşbînî iyimserlik xweşhal memnun xweşhalbûn memnun olmak xweşhalî memnuniyet xweşî selamet, sağlık xweşik güzel, sevimli xweşmêr centilmen xweştivî sevgili xweza doğa, tabiat xwezayî doğa, tabi xwezî keşke xwîn kan xwîngerm sevimli, sempatik xwînjêhatin kanamak xwînsar antipatik xwişk kızkardeş Y, y yabo babaya hitap yadê anneye hitap yadkirin anmak yan kanape yane klüp (spor, yazar) yanzdeh onbir yarîgeh oyun alanı yarîker oyuncu yarîkirin oynamak; şaka yapmak yarmetî yardım yek bir yekbûn birleşmek yekcar birden; tümden yekgirtî birleşik; standart yekirin birleştirmek yekiti birlik yeknesak tekdüzen. monoton yekpare bütün,tüm yeksan eşit yeksanî eşitlik yekser hemen, derhal,direk yekta biricik, eşsiz yekşem pazar yekşembe pazar günü yengir taraftar,yandaş yeqînkirin inanmak yezdan tanrı,allah yom uğur Z, z zaboq çöplük zac kükürt demir karışnmn (deri boyamada kullanılnr zad tahıl,mahsul zagon kanun,yasa zagona,bingehîn anayasa zan/zayîn doğum yapmak (hayvanlar için) zana bilge,bilinçli zanav ulusal,dini vb. kimlik zanîn(dizane,bizane) bilmek;bilimsel bilgi zanîngeh üniversite zanistî bilimsel zanko üniversite zanyar bilim insanı zar dil zar û zêç çoluk çocuk zarava lehçe zargotin folklor zarîkirin taklit etmek zarîn feryad etmek,yakınmak. zarok çocuk zarokatî çoçukluk zarokxane kreş zarxweş hoşsohbet,tatlı dilli zava damat zax sülfür,sülfat;çizgi,hat zaxor taşlık,sarp yer zaxorî başa bağlanan ipekli örtü zayend cins,soy zeb katı,sert zebeş karpuz zeblok saydam,düz zebûn zayıf,güçzüz,düşkün zêdagavî ihlal,hadini aşma zêde çok,fazla,bol zêdebahî artık değer zêdebûn çoğalmak,fazlaşlaşmak zêdegavîkirin ihlal etmek zêdehî fazlalık zêdekirin çoğaltmak zeftkirin tutmak,yakalamak,zaptetmek zehf çok,fazla,epey zekem nezle,grip zekemî nezleye yakalanmış kişi zelal berrak,duru zelîl hor,hakir,değersiz zeliqandin yapıştırmak zeliqîn yapışmak zeliqok yapıştırıcı,tutkal zêlkirin eti dilimlere ayırmak zelûl düşük sevyeli,değersiz kimse zelût kel,dazlak,cavlak zemawend düğün zembelîlk buzdan sarkıt zemîn gümlemek zemkirin tutmak,birisini çekiştirmek zend bilek zendik bileklik zeng pas zengar girtin paslanmak zengari paslı zengelûr gırtlak,soluk borusu zengil çan,zil zenî çene zer sarı zêr altın zeraq güneşin hüzmeleri veya ışını zerd step,bozkır zêrevan kontrolör,denetiçi zerg mızrak ucu zerî güzel,dilber,sarışın zerik sarılık hastalığı zerîpoş zırhlı araç zeriqîn güneşin doğması zernik sıçanotu zernîx ağda zer***în zayıflamış,rengi sararmış kimse zerya deniz zevî tarla zewac evlilik zewade erzak,erzak stoğu zewd angarya zewicandin evlendirmek zewicî evli zewicîn evlenmek zexel tembel,vurdumduymaz zexm dayanıklı,sağlam zexmbûn sağlamlaşmak zexmkirin sağlamlaştırmak zexnepûrt zıkkım zibare imece zibil hayvan gübresi ziha büyük yılan,ejderha zik karın zîk bal mumu sürülmüş iplik ziko obur zikreşî çekememezlik ziktilêr göbekli şişman zîl filiz zîl dan filizlenmek zilam adam,erkek zilmat kapkaranlık zîlo sülük zilûk hasır ziman dil zimandirêj çok konuşan,geveze zimanê zikmakî anadil zimanxweş tatlı dilli zimanzan dilbilinci,tercuman zimanzanî dilbilimi zimanzêrîn mec,sır saklamayan zîn eyer zinar kaya zindî canlı zingilîn köpeğin ölmesi zînî tümsek zinîn sarmak zintod iri yazı zîper ense;pazu zîpik dolu yağışı... zîq dik zir sahte,taklit;üvey,gerçek olmayan zîranewa meraklı zîranî merak zirav ince zirbav üvey baba zîrç kuş ve tavuk pisliği zirehpûş çelik yelek zîrek zeki,yetenekli,acar zirîç kurşun zirîn anırmak zirndin anırtmak zirnezîq tahterevalli zirqetik hamam böceği zirt palavra zirtek palavracı ziryan poyraz zîtik hayvan tekmesi zîv gümüş zîvan çil zîver rahatsız zîvêrbûn rahatsız olmak zîvêrkirin rahatsız etmek zivir pürüzlü şey zivirandin(dizivirîne bizivirîne) çevirmek,geri çevirmek,döndürmek zivirîn dönmek zivistan kış ziwa kuru ziwabûn kurumak ziwahî kuruluk ziwakirin kurutmak zîwan tahılların içindeki yabani otlar ziyan zarar ziyan gihandin zarar vermek ziyandar zararlı zîz duygulu,duyarlı,hassas zîzok topaç zo çift zom bölge,oba zonp balyoz zor çok,fazla,epey zordar diktatör,zalim zordarî baskı,zulüm zordest zalim,baskıcı zordestî baskı,zulüm zov kırkayak zozan yayla zozanî yaylacı zû çabuk,acele zuhim iç yağı zûkayî çabukcak zûkirin acele etmek,hızlanmak Konu Ahmet Yasin tarafından (07-07-2010 Saat 20:11 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Çok güzel bir paylaşım abi bende zazaca paylaşayım...
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Biraz uzun mu oldu yoksa
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Çok iyi oldu bu...
![]() Evet uzun gibi ama öğrenmek için katlanacağız... ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Türkçe -Kürtçe sözlükte aranan en çok 100 kelime
KelimeAnlamıezben.diyar1.açık, belli, bariz, belirli. 2.ülke, memleket. 3.görünür.hevaleş, yandaşı, arkadaş, refakatçi.jiyanyaşayış.rojgün, gündüz.te1.seni. 2.sana.delalsevgili, aziz.jiden, dan.tu1.sen. 2.hiç.minben, benim.serokönder, şef.rojdagün verdi.ser1.baş, kelle. 2.üst.beolsun.welatülke, memleket, vatan, yurt.baranyağış, yağmur.ker1.eşek. 2.sağır.zilansert rüzgar, fırtına.azadözgür, hür.gelhalk, cumhur.herher.çiyadağ.pir1.çok, fazla. 2.köprü.binitelik eki. 1.ile 2.fiillerin emir hali ve gelecek zaman hallerini sağlar, dilek ve istek kiplerinde yardımcı olur, Türkçe’de e, a eki alan fiillerin yerine geçer, kelimelerin öneki olarak yeni kelimeler oluşturur.kirkısa kulaklı hayvan.nabeolmaz.başiyi, güzel, hoş.dilgönül, kalp, yürek.hezhaz, sevgi.bijidsüratli.jinkadın, zevce.nanekmek.na1.hayır. 2.olumsuzluk öneki.şevgece.heregit.zozanyayla.berxwedandirenç, direniş, mukavemet, direnmek, dayanmak.xwekendi, kendisi.gelekbir hayli, çok, epey(ce).dar1.sonektir. veren, emreden, hükmeden anlamına gelir, fermandar (buyuran gibî). 2.meyve isimlerine göre ağaçları isimlendirir. 3.idam sehpası. 4.ağaç, odun.hejarfakir, sefil, yoksul.gulemermi, kurşun.zer sarı.çine?mebiz.ne1.değil. 2.ne.çavgöz.sor1.al, kırmızı. 2.kızarmış, kızışmış.embiz.zelaları, duru, berrak, saydam.evbuav.suber1.en, ön, 2.döl, verim, mahsul, 3.meme, 4.taş.AmedDiyarbakır.şivançoban.li1.-de, -da içinde. 2.isme a, e, ı, i halini verir.bawerinanan, güvenen.şoreşdevrim, ihtilâl.yekbir, tek.mal1.mal, meta. 2.mesken.xezalceylan.dotmamamca kızı.ciwangenç.agirateş.rojbaşgünaydın! iyi günler!da1.önek olarak kelimeye alçaltıcı, indirici anlamını verir. 2.sıfat eki olarak, "de","da", "den", "dan" anlamını verir. 3."dan" fiilinin dili geçmiş zamanı. 4.anne.ben1.ip. 2.çitlembik ağacı.agirefrengi.çawanasıl?nav1.ad, isim. 2.nam, san. 3.ara, vasat. 4.iç.reşkara, siyah.viyanistek, irade.wesiz, sizin.bahoz1.kararsız kişi. 2.sert rüzgar, fırtına.gulgül.asminufuk.şiyarayık, uyanık.janağrı, sancı, sızı.boiçin.kirinkoymak, "jê" önekiyle (jêkirin) 1.fiil, eylem, yapmak, etmek. 2.kesmek, koparmak, "lê" önekiyle (lêkirin) üstüne dökmek, döktürmek.duiki.ewo, şu.adarMart ayı.çimaneden, niçin, niye.zorzor, cebir, şiddet.bir1.bölüm. 2.koyun ve keçi sürüsü.doz1.dava, iddia. 2.ülkü, mefkure. 3.tez.dem1.an, zaman, esna, çağ, dönem, lahza, müddet, süre, mühlet, vakit. 2.dem, kıvamına gelmek.berfkar.masoru takısı.rogün, gündüz.seit, köpek.helbestşiir.birabirader kardeş (er).deng1.ses, seda. 2.oy, rey. 3.denk, eşit, eşdeğer, muadil.ku1.ise, eğer, ki. 2.nere, neresi, nerde, nerede.cancan.ax1.toprak, 2.ah,ilenç.e1.Kürt alfabesinin altıncı harfi. 2.evet.destel. Konu Ahmet Yasin tarafından (07-09-2010 Saat 11:48 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 | |
![]() Alıntı:
http://www.akpartiforum.com/kurtce-o...m-t131536.html |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|