05-16-2009, 18:20 | #91 |
Evet olurdu
|
|
05-16-2009, 18:33 | #92 |
ne islam birliği ne avrupa birliği .... islam birliğinin filistin için aldıkları kararları biliyoruz...
avrupa birliği kendilerine göre tipik haçlı birliği bir birliğin içine girmek se mesele.... batıya karşı bi birlik olmalıdır..... rusya - türkiye ve türk ülkeleri-iran- k.kore olabilir.... petrol ve doğla gaz gücünü elinde bulunduracak bu birlik... batının karşısında durabilen bir birlik olur... dün ırak a kuzeyinde kürt devleti kurmak ırak ı bölmek için giren abd nin planları tutmadı... abd li senatörlere göre abd bölgeden çekilmeli yerini türkiye almalıdır... bunun için pkk sorununu ermeni sorununu halletmemiz istenmiş... yarında kıbrıs meselesi için aynı şeyi diyecek.... eğer bölgenin güçlerini elinde tutmak istiyosak ermeni sorununu halletmemiz gerekiyo.... ABDULLAH GÜL ün de dediği gibi 2009 fırsatlar yılı olacak... kürt meselesi çözülecek...bölgede güç haline gelmek için önümüzde hiç bir engel kalmyacak....diğer taraftan bu var.... Başbakanımızın söyledikleri çok güzel oldu... bende bizim ab ye değil ab nin bize ihtiyacı olacak..... ortadoğu ve doğu üklerine söz geçiren bir ülke her zaman dikkate alınması gereken bir ülkedir... bence başbakımızın Rusya ziyareti tam zamanında yapılmıştır.... rusya ve türkiyenin başı çektiği bir birliğin kurulması zamanı gelmiştir ... |
|
05-16-2009, 19:04 | #93 |
Kararsız
|
|
05-16-2009, 20:03 | #94 |
Bir Türk veya Akdeniz devletleri birliği oluşturulabilir bence biz kendi kendimize yeteriz.
|
|
05-16-2009, 21:00 | #95 |
Benim seçimim kesinlikle evet olurdu zira yıllardır avrupa ülklerinin bizlere çağdaşlık adı altında aşıladığı o bozuk kültürü ve zihniyeti ben şahsım adına onlara alın buda benim kültürüm ve zihniyetim sizde bunu yaşayanı kabul edin ve bunlara özenerek benim kültürümü hayatınızın bir parçası yapın mücadelesinde olurdum...
|
|
05-21-2009, 16:10 | #96 |
hayır
|
|
05-21-2009, 16:14 | #97 |
Hayır...
Yaşasın Türk-İslam Birliği: |
|
05-21-2009, 16:18 | #98 |
Türk İslam Birliği Dünya Güvenliğine Zemin Olacaktır
Türk-İslam Birliği'nin oluşturulmasıyla, öncelikle kendi içinde bir bütünlük ve uzlaşma sağlayacak olan Türk-İslam ülkeleri, uluslararası alanda da barışa, hoşgörüye ve istikrara dayalı bir siyaset izleyeceklerdir. Ayrıca AB ülkelerinin ve ABD'nin Türk-İslam ülkeleriyle ilgili herhangi bir durumda bağlantıya geçebilecekleri bir merkezin olması da, yine Batı ile olan ilişkileri güçlendirecek ve istikrar kazandıracaktır. Türk-İslam Birliği'nin Müslüman Dünyasına Faydaları Müslüman ülkeler arasında sağlanacak siyasi ve ekonomik iş birliği Türk-İslam dünyasında istikrar sağlayacaktır. Bu istikrar, Batı dünyasının Müslümanlarla daha dengeli bir ilişki kurmasına da aracı olacaktır. Türk-İslam dünyası, sahip olduğu yer altı zenginlikleri ve coğrafyasının stratejik önemi ile bugün oldukça büyük bir potansiyele sahiptir. Bu nedenle kurulacak olan bir Türk-İslam Birliği hem bu potansiyellerin en iyi şekilde değerlendirilmesi hem de tüm dünya ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Gerekliliği ve aciliyeti birçok kez vurgulanan Türk-İslam Birliği'nin bir diğer önemli sonucu ise, bu birliğin ABD ve AB ülkelerinde uyandıracağı olumlu etkidir. Kültürel, dinsel ve ekonomik açıdan bazı farklı özellikleri olan Batı ve Türk-İslam ülkeleri arasında gerek siyasi gerekse ekonomik açıdan kurulacak köprü ancak Türk-İslam Birliği ile mümkün olacaktır. Türk-İslam Birliği'nin Genel Yapısı Günümüzde aynı coğrafya içinde yer alan pek çok ülke, devletlerarası iş birlikleri yapmakta, bu iş birlikleri sayesinde kaynaklarını birleştirmekte ve ortak savunma paktları kurmaktadır. Bu açıdan bakıldığında kurulacak Türk-İslam Birliği için, Avrupa Birliği (AB)'nin yapısı önemli bir örnek teşkil etmektedir. Avrupa Birliği'nin özelliği, üye ülkelerin tümünün kendi ulusal egemenliklerini, kendi yönetim sistemlerini, devlet mekanizmalarını korumaları, ancak bunun yanında, "Avrupa kültürü" üzerine inşa edilmiş bir değerler sistemini kabul etmeleridir. Bu değerler sistemi üzerinde, birbirleri ile siyasi, ekonomik, kültürel iş birliği yapmaları; bu iş birliğini yürütecek ve tüm Avrupa adına hareket edebilecek merkezi yasama ve yürütme organlarına sahip olmalarıdır. Türk-İslam Birliği de, üye ülkelerin ulusal bağımsızlıklarını ve milli sınırlarını muhafaza ettikleri, her ülkenin kendi ulusal hak ve çıkarlarını koruyabileceği bir yapı olmalıdır. Ayrıca tüm bu egemen ülkeleri, ortak bir "İslam kültürü" içinde birleştirecek bir vizyon, bu vizyon uyarınca ortak politikalar geliştirecek ve uygulayacak karar ve yürütme organları oluşturulmalıdır. Amaç, devletlerin yapısal olarak birleşmeleri değil, ortak politika ve menfaatler çevresinde birleşilmesi ve bu politikaların hayata geçirilmesinde birliğin yaptırım gücünün olmasıdır. Bu birlik sayesinde Türk-İslam ülkeleri birbirleri ile doğrudan ilişki içinde olacak, birbirlerinin sorunlarını yakından tanıyacak ve dayanışma içine gireceklerdir. Ayrımcı, hizipçi, kavmiyetçi tüm anlayışlar bir kenara bırakılarak, "tüm Müslümanlar kardeştirler" ilkesi temel alınacaktır. Günümüzde Türk-İslam dünyasına hakim olan birbirinden farklı görüşler, yorumlar ve modeller arasında mutabakat sağlanamamış olması, Müslümanların birlikte hareket etmelerine engel olmaktadır. Bu birliğin beraberlik çağrısı, etnik kökene, ekonomik koşullara ya da coğrafi duruma göre yapılmayacak; ırk, dil ve kültürel özelliklerden kaynaklanabilecek her türlü husumet, bu birliğin çatısı altında ortadan kaldırılacaktır. Söz konusu örgütün beraberlik anlayışı, bir toplumun diğerine, bir kültürün ötekine, bir grubun başkasına üstün gelmesine dayalı değil, hepsinin bir diğeri ile eşit olduğu hoşgörü, sevgi ve dostluğa dayalı dayanışma ruhu olacaktır. Batı Dünyası İçin Türk-İslam Birliği Ne Anlama Gelmektedir? Türk-İslam dünyasında kurulacak bir birlik, bu ülkelerin sahip olduğu tüm avantajları birleştirmek ve en iyi şekilde değerlendirmek açısından büyük bir öneme sahiptir. Aynı derecede önem taşıyan bir diğer nokta ise, bu birlik sayesinde Türk-İslam ülkeleriyle Batılı ülkelerin gerek ekonomik gerekse siyasi ilişkilerinde sağlanacak olan uyumdur. Türk-İslam Birliği sayesinde öncelikle Türk-İslam devletlerinin Batı ülkeleriyle ilişkilerine istikrar ve düzen hakim olacak ve bu ilişkilerin hızla güçlendirilmesine önemli bir katkı sağlanacaktır. Söz konusu ülkelerin uluslararası sahada daha etkin bir pozisyon kazanması da yine bu birlik ile mümkün olacaktır. Türk-İslam Birliği sayesinde öncelikle Türk-İslam devletlerinin Batı ülkeleriyle ilişkilerine istikrar ve düzen hakim olacak ve bu ilişkilerin hızla güçlendirilmesine önemli bir katkı sağlanacaktır. Kuran ayetlerinde ve Peygamber Efendimiz (sav)'in bazı hadislerinde yer alan bilgiler, önümüzdeki dönemin, Allah'ın izniyle Müslüman dünyası için çok aydınlık olacağını müjdelemektedir. 1- Ekonomik Açıdan: Pek çok Türk-İslam ülkesinin acil ihtiyacı, ekonomilerinin istikrara kavuşması ve sağlam temeller üzerine oturtulmasıdır. Türk-İslam dünyasında endüstrinin gelişimine önem verilmesi, gerekli yatırımların yapılması zaruridir. Bütün olarak bir kalkınma projesi geliştirmek gerektiği de açıkça görülmektedir. Ancak öncelikle belirtilmelidir ki; Müslüman ülkeler gerek jeo-stratejik açıdan, gerekse doğal gaz ve petrol başta olmak üzere değerli enerji kaynakları ve doğal zenginlikler açısından çok büyük üstünlüklere sahiptir. Fakat bu gerçeğin aksine, sahip olunan kaynaklar ve stratejik imkanlar gereği gibi değerlendirilememekte ve Batı dünyası ile ekonomik ilişkiler sağlanamamaktadır. Örneğin Kazakistan'da şu ana kadar tespit edilmiş petrol miktarının 10-17.6 milyar varil olduğu bildirilmektedir. Doğal gaz kapasitesinin ise 53 ila 83 trilyon küp arasında olduğu tahmin edilmektedir. Türkmenistan'ın doğal gaz yataklarındaki miktar ise 98-155 trilyon küp olarak hesaplanmaktadır ve Türkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz üreticisidir. İslam ülkelerinin bazıları da çok değerli maden yataklarına sahiptir. Örneğin Özbekistan ve Kırgızistan altın üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerindendir. Türkiye, önemi son yıllarda daha da iyi anlaşılmış olan bor madeni açısından dünyanın en zengin rezervlerinden birine sahiptir. Tacikistan dünyanın en büyük alüminyum işleme tesislerine sahiptir. Bu birkaç örnekte de görüldüğü üzere bugün sahip olunan potansiyele rağmen, Türk-İslam ülkelerinin ortak bir merkezde toplanmaması sonucu Batı dünyası ile sağlam ilişkiler kurulamamakta ve bu potansiyel kazanca çevrilememektedir. Ancak kurulacak olan Türk-İslam birliği ile daimi bir merkezin bulunması, birbirleri ile koordineli olarak çalışacak karar ve yürütme merkezlerinin oluşturulmasıyla Türk-İslam ülkelerinde ekonomik canlanma mümkün olacaktır. Ayrıca kurulacak merkezlerin çalışmaları sonucu Batılı ülkelerin Türk-İslam ülkeleri ile yapacakları ithalat ve ihracat faaliyetlerinde ve ülke sınırlarında hiçbir problem yaşamamaları sağlanarak, gerek ABD gerekse AB ülkelerine aynı zamanda güven de verilmiş olunacaktır. Bu sayede Batılı ülkelerin Türk-İslam ülkeleriyle yaptıkları ticaret hacmi artacak ve bu ülkelerin daha önce kullanma imkanı bulamadıkları tüm potansiyeller değerlendirilmiş olacaktır. 2- Siyasi Açıdan: Kuşkusuz Türk-İslam birliğinin kurulmasıyla AB ve ABD'yle olan ilişkilerde yaşanacak en önemli gelişmelerden biri siyasi anlamda olacaktır. Öncelikli olarak, merkezi bir idareye sahip olacak olan Türk-İslam dünyası, AB ülkeleri ve ABD ile son derece barışcıl ve uyumlu ilişkilere kavuşacaktır. Kitle imha silahlarının kontrolü, terörizm, uluslararası suç ve çevre gibi konularda alınacak olan ortak kararlar ve yapılacak olan iş birlikleri tüm dünyayı olumlu etkileyecek gelişmelere vesile olacaktır. Türk-İslam birliği sayesinde İslam dünyasındaki azınlıkların (örneğin Yahudi ve Hıristiyanların) ve İslam ülkelerine gelen yabancıların haklarının korunması, kendilerine güvenlik sağlanması ve saygı gösterilmesi Batılı ülkelerle olan ilişkileri daha da güçlendirecek ve Türk-İslam ülkelerine duyulan güveni daha da artıracaktır. Türk-İslam dünyasının insan haklarının ve demokrasinin hakim olduğu, akılcı, sağduyulu ve adil bir liderliğe kavuşması, dünya siyasetinde değişen koşullara kolaylıkla uyum sağlayan bir esnekliğe ve gerekli stratejileri geliştirebilecek bir ileri görüşlülüğe zemin hazırlayacaktır. Bu gelişmeler sonucunda Türk-İslam Birliği dünyadaki gelişmeler karşısında yalnızca etkin olmayan tepkiler veren, kınamak ya da kanaat belirtmekle yetinen bir organizasyon değil, inisiyatif kullanabilen aktif bir merkeze dönüşecektir. Bu da kuşkusuz, gelecekte Batı dünyası ile olan ilişkilerde yaşanabilecek muhtemel sorunların daha kolay ve çok daha kısa sürede giderilmesini sağlayacaktır. Ayrıca AB ülkelerinin ve ABD'nin Türk-İslam ülkeleriyle ilgili herhangi bir durumda bağlantıya geçebilecekleri bir merkezin olması da yine Batı ile olan ilişkileri güçlendirecek ve ilişkilere istikrar kazandıracaktır. 3- Kültürel Açıdan: Türk-İslam Birliği'nin kurulması halinde, Batılı ülkelerden gelen yabancıların Türk-İslam ülkelerine giriş ve çıkışları kolaylaşacak ve çok daha güvenli hale gelecektir. Yaşanacak bu gelişmeler sonucunda ise, aynı zamanda kültürel ve turistik geziler mümkün hale gelecektir. Birliğin yaptığı çalışmalar sayesinde Türk-İslam ülkelerinde uzun yıllardır gün ışığına çıkmamış bölgeler ve doğal güzelliklerin tanıtılması imkanı doğacaktır. Türk-İslam Birliği'nin güvencesinde olan Batılı misafirler, tüm Türk-İslam ülkelerinde Kuran ahlakının gereği olan misafirperverlik ve dostlukla karşılaşacaktır. Bu gelişmiş ve medeni tablo, 21. yüzyılda daha da önem kazanan medeniyetler arası kültür alış-verişini de mümkün kılacaktır. Yaşanacak kültür alış-verişi sayesinde hem Türk-İslam ülkelerinin kültürlerinde bir canlanma yaşanacak hem de Batılı ülkelerin Türk-İslam dünyasına ve İslam ahlakına olan ilgileri ve hayranlıkları artacaktır. Türk-İslam Birliği Aşırı Savunma Giderlerini Engelleyecektir Dünya ülkelerinin bütçeleri incelendiğinde, pek çok ülkede en büyük payın savunma giderlerine ve askeri yatırımlara ayrıldığı görülecektir. 20. yüzyıl boyunca küçük ve büyük yaklaşık 250 savaş yaşanmış ve bu savaşlarda yaklaşık 110 milyon kişi hayatını kaybetmiştir. Tarihin en büyük savaşı olan II. Dünya Savaşı'na 110 milyon asker katılmış, bunların 27 milyonu cephede ölmüş, sivil nüfustan ise 25 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Savaş nedeniyle, Almanya'da 1.5 milyon ev yıkılmış, 7.5 milyon insan evsiz kalmıştır; Rusya'da ise 6 milyon ev yıkılmış, 1700 kadar şehir ve kasaba ile 70 bin köy yakılıp yıkılmıştır. Yalnız 1990-2000 yılları arasında ise, dünyanın 44 farklı bölgesinde büyük çaplı 56 silahlı çatışma ve savaş yaşanmıştır. Bu rakamlar, dünyada ülkeler ve medeniyetler arası barışın egemen kılınması ve böylece savunma giderlerinin azaltılmasının ne derece önemli olduğunu bir kez daha göstermektedir. Türk-İslam Birliği, İslam dünyasıyla ilgili tüm çatışma ve gerilimleri ortadan kaldırarak küresel bir barış ve huzur ortamı sağlayacak, sadece Müslüman ülkelerde değil dünyanın diğer pek çok ülkesinde de savunma giderlerinin azaltılmasını sağlayacaktır. Böylece silah teknolojisine yapılan yatırım, silahların gelişti- rilmesine harcanan para, rahatlıkla eğitim, tıp, bilim, kültür gibi alanlara kaydırılabilecektir. Askeri bütçeden yapılacak kısıtlamalar ile açlık, fakirlik, ekolojik bozulma, salgın hastalıklar gibi dünyanın geleceğini tehdit eden sorunlarla mücadeleye daha çok kaynak ayırma imkanı olacaktır. Güvenlik endişesinin büyük ölçüde ortadan kalkmasıyla, toplumların refah seviyesini yükseltecek, yaşam kalitesini artıracak uygulamalar hayata geçirilecektir. Kültür ve eğitim projelerine ayrılan bütçe daha da artırılabilecek, ruhen sağlıklı, fiziken güçlü, sevgi ve merhamet anlayışı gelişmiş, hoşgörülü nesiller yetişecektir. Ayrıca Türk-İslam Birliği sayesinde İslam coğrafyasında yaşayan Hıristiyanların ve Yahudilerin hakları en iyi şekilde korunacak, dolayısıyla bu korumanın sağlanabilmesi için Batı dünyasının ayrı stratejiler geliştirmesine, özel bütçeler ayırmasına gerek kalmayacaktır. Dünyayı Bekleyen Aydınlık Gelecek Son dönemler içerisinde gerek İslam dünyasında gerekse Batı dünyasında yaşanan gelişmeler, tüm dünyayı özellikle de İslam dünyasını çok büyük ve önemli değişimlerin beklediğini açıkça göstermektedir. Kuran ayetlerinde, Peygamber Efendimiz (sav)'in bazı hadislerinde yer alan bilgiler önümüzdeki dönemin, Allah'ın izniyle Müslüman dünyası için çok aydınlık olacağını müjdelemektedir. Türk-İslam Birliği'nin kurulması da, bu müjdeli dönemin başlangıcını hızlandıracak, yalnızca Müslümanların değil Allah'ın izniyle tüm toplumların bolluk ve refah içinde yaşayacakları yepyeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Dünyaya ışık tutacak, hem Türk-İslam dünyasına hem de Batı dünyasına güzellik sunacak, yeryüzüne adalet ve barış getirecek büyük İslam medeniyetinin yeniden yeşermesi tüm Müslümanların duasıdır. Allah'ın izni ile, Türk-İslam Birliği'nin kurulması, tüm bu güzelliklere vesile olacaktır. Bu da ancak Yüce Rabbimiz'in kullarına indirdiği Hak kitabı olan Kuran'da bildirilen akılcılık, samimiyet ve açıkgörüşlülük gerektiren ahlakın yaşanması ile mümkündür. Unutulmamalıdır ki Kuran, insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaran en büyük yol göstericidir. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmektedir: Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitaptır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. (İbrahim Suresi, 1) TÜRK İSLAM DÜNYASI'NDA BİRLİK ARAYIŞLARI Kültür ve tarih birlikteliği yaşamış ülkelerin birlik oluşturmaları çok doğal bir sosyolojik olgudur. Tarihte defalarca yaşanmış bu olgu, günümüzde de kendini gösteren bir ihtiyaçtır. Avrupa Birliği'nin kurulması da bunun tipik bir örneğidir. Böyle bir birlik kurma sırası Türk-İslam Dünyası'na gelmiştir. Kazakistan ve Cezayir Cumhurbaşkanları bu birlik arayışlarını son günlerde yüksek sesle dile getirmişlerdir. Kazakistan'dan Gelen Birlik Çağrısı Dünya siyasetinin gidişatı, ülkelerin uluslararası birliktelikler içinde yer almasını zaruri hale getirmiştir. Bu yapılanmalar coğrafi, ekonomik, sosyal, kültürel yahut ticari ortak paydaların üzerine kurulabilmektedirler. NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Birliği), Avrupa Birliği, OPEC ( Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği ) bu birliklerden yalnızca birkaçıdır. İşte Türk-İslam Dünyası da ortak menfaatler doğrultusunda biraraya gelerek uluslararası hukuk çerçevesinde yardımlaşmalı ve birbirlerinin haklarını korumalıdırlar. Türk Cumhuriyetleri'nin bulunduğu coğrafi bölge bu ortaklığı gerekli kılan faktörlerden biridir. Türk Cumhuriyetleri'nin bulunduğu coğrafya, yani Orta Asya, bazı devletlerin nüfuz mücadelesi yaptıkları bir alan haline gelmiştir. Bu mücadele, zaman zaman bazı bölge ülkelerinde istikrarı zedelerken, siyasi kaos ve kargaşaya da neden olabilmektedir. Dünyanın birçok devleti için, Orta Asya'nın, gerek jeo-politik, gerek stratejik, gerekse yer altı kaynakları açısından son derece kritik bir değere sahip olduğu bilinmektedir. Birçok ülke, uzun vadedeki menfaatlerinin bu coğrafyadaki gelişmelerle yakından ilgili olduğunun farkındadır. Bölgede meydana gelebilecek kalıcı bir istikrarsızlık ya da boşluk bu coğrafyada siyasi, ekonomik ve hatta dünya barışını tehdit edebilecek önemli sorunlar yaşatabilir. Bu nedenle, olası boşlukların önlenmesi için Türk Cumhuriyetleri'nin şimdiden sağlam bir fikir, kültür ve güç birliği yapmaları son derece mühimdir. Nitekim Kazakistan Devlet Başkanı Nur Sultan Nazarbayev, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bölgede oluşabilecek muhtemel istikrarsızlıkların önlenmesi açısından, bölge ülkeleri arasında işbirliğine gidilmesine öncülük etmiştir. “Orta Asya Devletler Birliği” projesi bu işbirliği arzusunun dışavurumu olmuştur. Bu nedenle "Orta Asya Devletler Birliği" projesini, yani Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan arasında ekonomik işbirliğini geliştirme anlaşmasının Türk-İslam Birliği çerçevesinde değerlendirilmesi gereklidir. Bu birliğin amacı ve çerçevesi daha da genişletilerek tüm Türk Cumhuriyetleri'ni kucaklayan bir ortaklığa gidilmesi mümkündür. Bölgede oluşturulan küçük birliklerin ya da kısmi çözüm önerilerinin etkili olabilmesi için büyük Türk-İslam Birliği projesine ihtiyaç vardır. Bölgenin dünya platformunda ekonomik yönden hak ettiği yere gelmesi, ABD, Rusya ve Çin gibi büyük devletlerle ilişkilerin sağlam politikalar üzerine oturtulması, hassas siyasi dengelerin -Türk coğrafyasının durumu göz önünde bulundurularak- yeni stratejilerle güçlendirilmesi Türk Cumhuriyetleri'nin menfaatlerini gözetecek olan Türk-İslam Birliği ile mümkündür. Bu nedenle Türk Dünyası'nın devlet başkanlarının ve hükümet yöneticilerinin bu yönde attıkları adımlar çok önemlidir. Bu çalışmalar çok yakından takip edilmeli ve desteklenmelidir. Cezayir'den Yükselen Birlik Oluşturma Temennisi Sayın Nazarbayev'in birlik arayışından kısa bir süre sonra, geçtiğimiz günlerde Cezayir Cumhurbaşkanı Sayın Abdelaziz Bouteflika da aynı yönde bir birlik oluşturulması temennisini açıkladı. Birçok basın-yayın kuruluşunda yer alan Bouteflika'nın bu sözleri Türk-İslam Aleminin büyük bir kısmının duygularına da tercüman oldu. Sayın Bouteflika, Osmanlı'yı çok aradıklarını dile getirirken, eski Osmanlı coğrafyasındaki memleketlerin bir çatı altında toplanmasının gerekliliğine inandığını da belirtti. Hatta, bu türden bir birlikteliğe örnek olarak da İngiliz Devletler Topluluğu'nu gösterdi. Kuşkusuz onun bu cümleleri, hem Osmanlı'nın yönetim anlayışına karşı Cezayir'de duyulan sevgiyi, hem de Türk-İslam Aleminde böyle bir birliğin varlığına duyulan ihtiyacı dile getirmektedir. Cezayir, Osmanlı himayesinden çıktığı günden beri istikrarlı bir düzene kavuşamamıştır. Üç asırdan fazla bir süre Osmanlı toprakları içinde yer almış olan bu ülke halkı, bu süre zarfınca huzurlu ve güvenli bir yaşantı sürmüştür. Osmanlı Devleti, koruması altındaki her insanın rahatını ve mutluluğunu düşündüğü gibi Cezayirli vatandaşlarınınkini de düşünmüştür. Osmanlı yönetiminin şefkati ve merhameti, aradan yıllar geçmesine rağmen Cezayir Halkı tarafından hala unutulamamıştır. Osmanlı'yı minnetle anan Cezayirliler, Osmanlı idaresinde yaşadıkları yılları gerçek anlamda bir bağımsızlık dönemi olarak adlandırmaktadırlar. Devlet Başkanları'nın böyle bir açıklama yapması da, Cezayirliler'in çektiği Osmanlı özleminin en yetkili ve en resmi ağızdan dile getirilmesi olmuştur. Sayın Abdelaziz Bouteflika'nın sözleri, eski bir Osmanlı memleketinin devlet başkanının görüşleri olması itibariyle de çok önemlidir. Kendisinin bahsettiği bir Osmanlı Uluslar Topluluğu oluşturulması fikri, bir Türk-İslam Birliği kurulması temennisidir. Yani Türk-İslam Birliği ideali bir zamanların Osmanlı memleketlerinin ortak ülküsü haline gelmiştir. Görülmektedir ki, böyle bir Birliğin oluşturulması gerektiği fikri yalnızca Türk Milleti'nde bulunmamaktadır. Sayın Cezayir Cumhurbaşkanı'nınkine benzer açıklamalar, diğer birçok Türk-İslam Devleti'nin çeşitli yüksek makamlarından da gelmiştir. Ortak bir tarihi paylaşmış bu memleketlerin gayesi, yeniden bir birliktelik meydana getirmektir. Çünkü onlar böyle bir birlikteliğin manevi gücüne tüm Türk-İslam Aleminin gerçekten ihtiyacı olduğunun bilincine varmışlardır. Türk-İslam Birliği; önce ülkelerdeki birliği sonra bölgede bütünlüğü daha sonra da dünya birlikteliğini öngören bir birlikteliktir. Türk-İslam Dünyası'nda ve yeryüzünde kalıcı istikrarın sağlanması için atılacak en önemli adım, Türk-İslam Birliği altında birleşmekle olacaktır. Asırlardır dünyada barışın ve istikrarın sembolü olan Türk Milleti, bir kez daha dünya çapında huzurun ve güvenin teminatı olacaktır. |
|
05-21-2009, 16:18 | #99 |
_____
|
|
03-31-2010, 22:21 | #100 |
oy kullanmayan kalmasın..
|
|
Konuyu Toplam 52 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 52 Misafir) | |
|
|