03-06-2012, 16:52 | #11 |
''El Kaide'' görünümü altında Cia'nin icad ettiği ''Cundullah'' örgütü ! Amacı Şia-Sünni savaş stratejisi ile Büyük Ortadoğu Projesinde ilerlemek !!!
|
|
03-06-2012, 17:01 | #12 |
Cundullah, şiilere karşı savaşıyormuş , İran ve Hizbulah! da sünni müslümanlara karşı savaşıyor... Bunların arasında fark var mı?! Cundulah'ı CİA kurduysa, İran rejimini ve Hizbulah! örgütünü de Mossad kurmuş olamaz mı? |
|
03-06-2012, 17:14 | #13 |
Ayrıca Yemen'li şiilerin adına Suudi Arabistan'a ve Yemen rejimine karşı savaştığını iddia eden İran destekli şii Husilere ''direnişçi'' , İran'lı sünni müslümanların adına İran rejimine karşı savaştığını söyleyen Cundullah'a ise ''CİA mahsülü'' demek hangi aklın ürünüdür?! Bir örgüt şii olunca ''direnişçi'' , sünni olunca ''CİA mahsulü'' mü oluyor senin İran'cı kafana göre , haArP ? ''İran, devriminden sonra İslam dünyasında ideolojik, dini ve siyasi bir tekel kurmak istedi. Bundan dolayı da belirme ve öne çıkma potansiyeli olan Sünni odaklara siyasi ve ideolojik savaş açtı ve onları karaladı. Kara çalmada da maharetini gösterdi ve bütün Sünni kökenli ve bağımsız hareketleri Amerikancılıkla yaftaladı. İran, bölgede Sünni bir siyasi odağın ortaya çıkmasını istemiyordu. Sahanın kendisine kalmasını istiyor ve bunun için de beliren Sünni odakların meşruiyetini sorguluyordu. En temel meşruiyet sorgulama biçimi de Amerikancılık suçlamasıydı. Sünni liderlikle gölgelenmek istemiyordu ve bundan dolayı da Sünnilerin referanslarını sürekli olarak kara çaldı. Bu karalama kampanyasının başında Amerikancılık yaftası geliyor. Bu bağlamda iki örnek vermek mümkündür. Bunlardan birisi Ziya ul Hak’tır ve dünyadaki İran lobisi sürekli olarak Ziya ul Hak’ı karaladı ve onun bir Amerikan kuklası olduğunu ileri sürdü. Lakin Ziya ul Hak’ın sonu İran lobisinin tezyiflerini tekzip eden bir sahne oldu ve genel anlamda kabul gören teze göre Ziya ul Hak hem ideolojik hem de çıkar çatışması sonucu Amerikalılarca öldürüldü. Bunu teyit eden bir husus daha sonra Afganistan’ın Amerikan işgalinin hedefi olmasıdır. Afganistan’a göz diken ABD bu bölgeyi, Ziya ul Hak’a yar etmek istememiştir. * İkinci çarpıcı misal de Taliban ile alakalıdır. İlk günlerden itibaren Taliban’a kara çalmışlardır. Nedeni, dini anlamda Taliban’ın İran eksenine yakın durmamasıdır. Dini anlayışının farklı olmasıdır. Bundan dolayı İran ve dünyadaki lobileri Taliban’ı sürekli olarak Amerikancılıkla suçlamıştır. Lakin Ziya ul Hak gibi Taliban da ABD tarafından devrilmiştir. Yine İran’ı ve siyasi edebiyatını tekzip eden hususların başında Taliban’ın devrilmesi gelmektedir. Taliban devrildikten sonra işgalle birlikte Karzai iktidara gelmiştir. Müseccel marka Amerikancı ve geçmişte beşinci tabur babından Taliban’la da bir biçimde irtibatı olan Karzai İran’ın en önemli bölgesel müttefiki haline gelmiştir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Hatta buna Amerikalılar bile hayret etmiştir. Zira İran yönetiminin çuvallarla Karzai’ye para sevk ettiği ortaya çıkmıştır. Karzai’nin öldürülen kardeşi Ahmet Karzai de CIA’nın bölgedeki en önemli işbirlikçilerinden birisiydi. Demek ki İran Taliban’ı açıktan Amerikan yandaşlığıyla suçlarken gerçek manada Amerikan yandaşı olan Karzai ile hem açıktan hem de örtülü ilişkiler geliştirebiliyor. Ülkesini ölümüne savunanlar Amerikancı, ülkesini ABD’ye peşkeş çeken ve satanlar yandaş ve müttefik olabiliyor. İran aynı tarzını Suriye’de de sürdürmektedir. Karzai’nin Amerikan yandaşlığını görmezlikten gelen İran, diktatör Esat hanedanlığına karşı çıkan Suriye halkını Amerikan yandaşı olarak göstermeye gayret etmektedir. Gerçek Amerikan yandaşlarıyla iş tutan İran işine gelmediğinde de hasımlarını veya stratejik rakiplerini Amerikan yandaşlığıyla karalamakta ve yaftalamaktadır. İran Sünni odakları Amerikancılık suçlamasıyla itibarsızlaştırmaktadır. '' Mustafa Özcan http://habervaktim.com/yazar/41172/k...ornekleri.html |
|
03-06-2012, 17:18 | #14 | |
Alıntı:
Hizbullah Mossad Düşmanı Lakin Hizbullah'ın hatası Şia ve Milliyetçi olmasıdır ! İran ile bağı kesilmemesi adına İran'a dayanmasıdır...! İran Devleti ise Şia ekseni stratejisinden kurtulmalıdır ! Şia Ekseni Pentagonun projesidir ! İran Devleti Abd tarafından kandırılmıştır ! |
||
03-06-2012, 17:23 | #15 |
1979 İran devrimi'ni de Mossad ajanlarının örgütlediği İran'lı mollalarının yaptığı söyleniyor... Nasılsa dilin kemiği yok ya , bazıları da senin yaptığın gibi serbest atışlar yapıyor!.. ''Bir defa başta İran Devrimi ve İslam dünyasının arasına paslı kama gibi sokulan Şii yayılmacılığı bir projedir. Batının, ABD-İsrail’in İran’la kavgası bir tiyatrodan, mizansenden ibarettir. BOP projesi 1979 İran İslam devriminden çok önce yazılmıştır ve İran devrimi bu projenin ana unsurlarından birisidir. Yahudi-Anglosakson ittifakı İslam coğrafyasının bir gün bir şekilde güçleneceğini ve batı medeniyetinin güç kaybına uğradığını, uğrayacağını gördü. Daha önce binlerce yıl tek başına baş edemediği İslam’ı ve Müslümanları bu defa kendi içinde vuruşturmanın, parçalamanın ve önünü kesmenin yollarını aradı. Müslümanların hakkından gelmenin en verimli ve kestirme yolu onları ayrıştırıp vuruşturmaktı. Bu ise hem İngilizlerin, hem Yahudilerin çok iyi bildikleri ve becerdikleri bir işti. Bu yol, İslam coğrafyasında Şii ve Sünni ayrımını körüklemek ve bunları birbiri ile vuruşturarak hem enerjilerini tüketmek, hem de bu coğrafyaya daha kolay hakim olmak, petrol ve yeraltı zenginliklerini sömürmeye devam etmekti. İşte İran İslam Cumhuriyeti denilen devlet bu hedeften hareketle ve batının bir projesi olarak ortaya çıkarıldı. Şii inançlarına dayanan devrim Müslümanlar arasında çok kabul görmedi. Ama İran dünyadaki bütün Şiilerin toparlayıcısı ve lideri, hamisi haline getirildi. Son yıllarda batının üzerinde en çok durduğu şey İran merkezli bir Şii eksen oluşturmak ve Ortadoğu’yu bu ikilemle, ayrışma ile vurmak, İslam’ın tehdit potansiyelini kendi içindeki kırılmalarla bitirmektir. Batı İran’ı kendisine kafa tutabilen, “mücahit”, “kahraman” bir ülke haline getirerek İslam dünyasında öne çıkarıyor; İran’a ve Şiiliğe karşı hayranlık uyandırıyor.'' Yusuf Gezgin http://www.yusufgezgin.com/suriyede-...e-nasil-bakar/ |
|
03-06-2012, 17:28 | #16 | |
Alıntı:
Aynısını Türkiye ve Erdoğan'da yapıyor diyen şialar var ! Ona ne diyeceğiz ! Mesele Sünni-Şia değildir ! Mesele Kendi içinde İslam Coğrafyasının zayıflatılıp İsrail'i güçlenmesidir !!! |
||
03-06-2012, 17:34 | #17 | ||
Alıntı:
İran'dan Türkiye'ye İsrail suçlaması Son dönemde Türkiye’ye sık sık füze kalkanı konusunda eleştiriler yönelten İran’dan bu kez İsrail’le ilgili bir iddia geldi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in askeri danışmanı Orgeneral Yahya Rahim Safevi, Türkiye ile İsrail’in perde arkasında görüşmelere devam ettiğini öne sürdü. 27 Eylül 2011 Salı Fars Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, Safevi, "Türkiye’nin Siyonistlere karşı çıkışları siyasi bir gösteri. Türkler Siyonist rejimle ilişkilerini perde arkasında yürütmeye devam ediyor" diye konuştu. Ajans, Türkiye’nin görünüşte aldığı İsrail karşıtı pozisyona karşılık, İran ve Suriye’nin, Türkiye’deki NATO füze kalkanının İsrail’i korumaya yönelik olduğuna inandığını belirtti. Tehran Times'ın haberine göre, Hamaney'in askeri danışmanı Safevi konuşmasında ayrıca, Türkiye'ye yerleştirilecek füze savunma sisteminin İran'a değil, Rusya'ya karşı bir tehdit oluşturacağını ifade etti. Safevi, dış güçlerin İran'a karşı bir savaşa girmesi ihtimalinin ise zayıf olduğunu belirtti. İranlı yetkili, "Çünkü Tahran'a karşı dış tehdidi genellikle ABD ve İsrail yöneltiyor. Ama bu ülkeler şu anda kendi içlerinde farklı sorunlarla mücadele ediyorlar" dedi. hurriyet http://www.timeturk.com/tr/2011/09/2...suclamasi.html Alıntı:
Sence Abdulah İbn Sebe isimli yahudi, şia fırkasını neden kurdu ? İslam'ı çok sevdiğinden mi?! Konu werret tarafından (03-06-2012 Saat 19:18 ) değiştirilmiştir.. |
|||
03-06-2012, 17:38 | #18 | ||
Alıntı:
Alıntı:
Burada susmak icab eder...! |
|||
03-06-2012, 19:13 | #19 |
Ondan haberim var da...
Lakin Füze kalkanı burada biraz bahane!.. Asıl amaç; Türkiye'nin Suriye devrimine destek vermesini engellemek!.. ''Neden İsrail'den önce Türkiye! İran, Türkiye’ye yönelik saldırgan söylemini niye tırmandırıyor? Bunun elbette bahaneleri gibi gerçekçi cevapları da var. Yalın olarak gerçekçi cevabını söyleyecek olursak: Altındaki bölgesel zemin kayıyor. Bunun nedeni de Arap Baharıdır. İran’ın hiç beklemediği bir şey oldu. Arap Baharı ile birlikte sıra Suriye’ye geldi bu da İran’ın bölgesel hesaplarının ve politikalarının iflası anlamına geliyor. 30 yıldan beri tuğla tuğla ördüğü yapı çöküyor. İran yanlış politikalarıyla yüzleşmek zorunda kaldı. 30 yıldan beri uyguladığı yanlış politikalarının bedelini ödeme vakti geldi. 30 yıl önce Hafız Esat rejimiyle Siyam ikizi haline gelen İran bu rejimin çözülme aşamasına geldiğini görünce dengesini kaybetti. Haklı olarak bu hususta Türkiye’yi merkez ve mihver ülke gördüğünden çeşitli bahanelerle öfkesini Türkiye’ye kusmaya başladı. Öfke nöbetlerinde Türkiye’ye yönelik savurduğu tehdidin bini bir para. Bunun altında Suriye rejimiyle kutsal olmayan ittifak bağlarının kopması ihtimali yatıyor. Arapların deyimiyle bu ittifak ‘asım/günah yüklü’ bir ittifaktı. Şii köyü Düceyl davasından dolayı Saddam’ı idam ettirenler Hama olaylarından dolayı Hafız Esat ve yandaşlarına ve iktidarına çıt çıkarmadılar. Aksine onun her adımına kol ve kanat gerdiler. Irak Baas’ını imansız ve kıçı kırık ilan ederken, Suriye Baas’ına ardına kadar sahip çıktılar. Bunda tutarsızlık da görmediler. Saddam’ın zulmüyle Beşşar ve babasınınkini karşılaştırmadılar. Hama olaylarındaki gibi günahlarına da alet oldular. Şimdi de İsrail’den önce hedeflerine Türkiye’yi koydular. Neden acaba? Neden hedef doğrudan ABD’nin Afganistan veya Irak’taki mevzileri veya doğrudan İsrail değil de Türkiye? Türkiye’nin doğru ya da yanlış savunma amaçlı bir projeyi yani füze kalkanını topraklarına kabul etmesi, İsrail’in varlığından veya ABD’nin farazi bir taarruzundan daha mı ölümcül veya kötü? Öyleyse neden önce Türkiye? ¥ O zaman İran’ın pozisyonunu nasıl değerlendirmek lazım? Kur’an gizli maksat veya gündeme ‘haceten fi nefsi Yakup’ ifadesini kullanıyor. Araplar da bu ifadeyi darb-ı mesel haline getirmişler ve günlük dillerinde konuşuyorlar. Bunu İran- Türkiye bağlamında şöyle ifade edebiliriz ‘haceten fi nefsi İran.’ Dolayısıyla Kürecik meselesi bahaneden ibaret. Sadece Türkiye’yi Suriye politikalarından caydırmak için başvurulan bir kart. Yani İran sağ gösterip sol vuruyor. İran zayıf karnı olan bazı meseleleri açıktan gündeme getiremediği için taktik meseleleri gündeme getiriyor. Nedeni, bölgedeki çarkının tersine dönmesidir. İranlı liderler Türkiye’nin politikalarından rahatsızlıklarını üç makamda dışa vuruyorlar. Bunlardan birisi Malatya’da Kürecik mevkiine kurulacak füze kalkanı sistemidir. Bu konuda muhakkak bir tehlike yok ama İran önleyici darbe anlayışıyla Türkiye’ye karşı ‘kamisi Osman/Osman’ın kanlı gömleği’ siyasetini izliyor. İranlı Komutan Hacizade Türk halkının bu komployu önleyeceğini de söylüyor. Bu açıkça Türk halkını hükümetine karşı kışkırtmadır. Buna ilaveten, Rusya gibi ülkeleri de bu füze kalkanının hedefinde göstererek uluslararası alanda da kışkırtmalarını sürdürmektedirler. Halbuki ‘sebr ve taksim’ yöntemiyle (eleme) füze kalkanının münhasıran savunma makamında İran’a yönelik olduğunu farz edilebilir. Meselenin Rusya ile doğrudan veya dolaylı olarak hiçbir irtibatı yoktur. Dolayısıyla bu mesele üzerinden iç kamuoyunu kışkırtmaya çalıştıkları gibi Rusları da Türkiye aleyhinde kışkırtmaya yeltenmektedirler. Haberal’ın Kanalındaki zatın söylediği ifade ile ‘her türlü puştluğu yapın’ siyaseti izlemektedir. İran’ın derdi üzüm yemek değil tamamen bağcıyı dövmektir. İranlılar İncirlik veya benzeri üslerden gelecek saldırılara karşı cevap hakkını saklı tuttuklarını söyleseler mesele nefsi müdafaa makamında veya bağlamında anlaşılabilir. Lakin öncelikli Kürecik’i hedef aldıklarını söylemeleri ve İsrail’den önce Türkiye seçeneğini gündeme getirmeleri dertlerinin başka olduğunu gösteriyor. Size İsrail veya ABD saldıracak ve siz de öncelikli olarak Kürecik’e saldıracaksınız! Burada fiili bir politikadan ziyade kışkırtma ve soğuk savaş taktiği var. İran, Türkiye ile başka cephelerde baş edemeyince kendine göre zayıf tarafına kolluyor. Türkiye de bu durumda açıkça İran’ın nükleer silahlar edinmesi politikasına ve Suriye politikasına karşı olduğunu deklare etmeli ve bu politikasını sistematik bir biçimde sürdürmelidir. Zira İran’ın niyeti anlaşılmıştır. Şii eksenli bölgesel hegemonya arayışındadır. Bunun dışındaki her şey alettir. ¥ Hamaney’in askeri Danışmanı Yahya Rahim Safevi’nin hedef aldığı Türkiye’nin ikinci politikası ise Suriye’dir. Meselenin bam teli de burasıdır. Murat Karayılan’ı salmalarının arkasında da bu gerçek vardır. Yani İran Suriye rejimine açık dostluk Türkiye’ye de gizli ve açık düşmanlık politikası izlemektedir. Safevi’nin yönelttiği üçüncü eleştiri Başbakan Erdoğan’ın Mısır’daki laiklik vurgusudur. Biz de Erdoğan’ın bu konuşmasına itiraz etmiştik (bakmak isteyen Dünya Bülteni’ndeki yazılarımıza bakabilir). Lakin bu da bahane. Türkiye’ye karşı bu itiraz noktasını da Arap İslamcıları Türkiye’ye karşı kışkırtmak için gündeme getirmişlerdir. Ben İranlıların Türkiye’nin laik rejiminden zerre kadar rahatsız olduklarını tasavvur etmiyorum. Bahse de girerim. O durumda Türkiye, İran’a daha büyük rakip olur. İran bunu bilir. Türkiye’nin laik düzeninden rahatsız olsalar 18 yaşından küçük gençlerin camiye girmesine yasak getiren İmam Ali Rahmanov rejimiyle de sorunları olurdu. İsrail ve Amerikalılar gibi camilere ve minarelere saldıran ve iliklerine kadar laik olan Beşşar rejimine eleştiri oklarını yöneltirlerdi. Kaldı ki, Beşşar yönetimine orantısız bir destek verdikleri Ali Cenneti gibi diplomatlarının da raporlarıyla sabittir (http://www.alarabiya.net/articles/20...27/179363.html). İsrail ve İran madalyonun iki yüzü gibi. İsrail de İran da yalnızlığını kırmak için birbirine düşmanlıktan medet umuyor. İsrail yanlış politikaları yüzünden Ortadoğu’da tamamen yalnızlaştı ve bunu kırmak için İran düşmanlığından medet umuyor. Tablonun öbür yüzünde de aynı şekilde İran var. Suriye politikaları nedeniyle duvara toslamış durumda ve imajını kurtarmak ve yalnızlığını gidermek için İsrail düşmanlığından yarar umuyor. Bu düşmanlık tamamen taktik bir düşmanlıktır. Aynen Suriye’nin düşmanlığı gibi. Gerçekse icraatlarını göstersinler. Sadece esip gürlüyorlar. ‘Saldırılırsak vururuz ve İsrail yok ederiz’ diyorlar. Acaba hâlâ İsrail’e vurmak için ne bekliyorlar? Neden ilk adımı İsrail’den bekliyorlar? İsrail bugüne kadar mukabeleyi gerektirecek işler yapmadı mı? İranlı vekil Esedullah Badimciyan İsrail harekete geçmeden ve İran sınırlarına gelmeden kendisini yok edeceklerini söylüyor. Neden ısrarla İsrail’in harekete geçmesini bekliyorlar ki? İsrail’in 62 yıldan beri hareket halinde olduğu malumları değil mi?'' Mustafa Özcan http://www.habervaktim.com/yazar/450...e_turkiye.html Konu werret tarafından (03-06-2012 Saat 19:23 ) değiştirilmiştir.. |
|
03-06-2012, 19:19 | #20 | |
Alıntı:
İftira atıyorsun; HaArP kardeşim İrancı falan değildir. Bizler Sünniler olarak Şiileri eleştiriyoruz ve oların bazı anlayışlarının doğru olmadığını vurguluyoruz; ama bizler Şiilerin düşmanları değiliz. Şiiler Müslümandır ve onlar bizim Müslüman kardeşlerimizdir. |
||
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|