AK Gençliğin Buluşma Noktası
Dış Gündem Dış Gündem ile ilgili tüm konuları burada paylaşıyoruz.



 
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 06-24-2010, 19:17   #1
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart ABD ve İran karşılaşacak mı?
ABD ve İran karşılaşacak mı?
Süveyş'ten geçen ABD savaş filosu İran yardım gemileriyle karşılaşma ihtimali sorgulanıyor.
Salı, 22 Haziran 2010 10:46



Ira Chernus

Donanma demir aldı. ABD donanması, bir uçak gemisi ve yaklaşık bir düzine savaş gemisini Süveyş Kanalı’ndan Kızıldeniz’e gönderdi. İngilizce yayınlanan Kuds el Arabi’nin haberine göre gemilerde deniz piyadeleri, zırhlı araçlar ve mühimmat var.

Bu haber İsrail’de dikkatleri celbetti; filonun Kanal’dan geçişini gören şahitlere göre ABD filosunda en az bir İsrail savaş gemisinin bulunmasından dolayı olsa gerek, İsrail’de yayınlanan önemli iki gazete bu haberi manşetten verdi. İran’dan yayın yapan Press TV, İran Savunma Bakanlığı’nın Amerikan savaş gemilerinin hareketini teyit ettiğini ileri sürdü. Ancak ne ABD ne de İsrail hükümetleri filonun istikâmeti veya amacı hakkında hiçbir açıklama yapmadı. Bu yüzden de kafa yormak zorundayız.

Gıda, ilaç ve giyim eşyaları taşıyan İran Kızılay’ına ait iki İran yardım gemisinin Gazze’ye doğru seyrettiği bir zamanda sadece tesadüften ibaret olabilir mi bu? Ve İran, ilk yardım filosundan sonra daha fazlasını göndermeyi vaat etmişken?

İran yardım filosunun yola çıkacağı ilk duyurulduğunda, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Philip Crowley şöyle demişti: İran’ın Gazze’ye ilişkin hayırlı bir niyet taşıdığını sanmıyorum.” Amerikan hükümeti bu açıklamadan sonra sessizliğini korudu.

Newsweek.com’dan Mark Hosenball, konuştuğu Amerikalı ve Avrupalı yetkilileri İran’ın Gazze ablukasına meydan okuması karşısında şaşırtıcı derecede rahat bulduğunu kaydediyor. “Tahran, bir süreliğine söylem ve tehditlerine geri dönmüş görünüyor” diyen yetkililer, donanmanın İran Silahlı Kuvvetleri’nin en zayıf ordusu olduğunu söylemişler.

Fakat Amerikalı yetkililer bu derece rahatsa, aralarında uçak gemisinin de bulunduğu bir savaş filosunun Kızıldeniz’e hatta daha da ileri, İsrail nükleer denizaltılarının da gittiği Basra Körfezine göndererek bir servet harcamanın âlemi ne? (evet, mâliyeti bir servettir).

Kanalı kontrol eden Mısır’ın bu oyunda merkezi bir rolü var. Mısır’da iç muhalefete rağmen, Amerikan filosu geçerken trafiği kapatan ve güvenliği sağlayanlar Mısır askerleriydi. Mısırlıların İran yardım gemilerine nasıl yaklaşacakları belli değil. Yardım gemileri Süveyş Kanalı’ndan geçip Mısır karasularına yakından seyrederek İsrail’in kendi karasuları olduğunu iddia ettiği Gazze sahillerine ulaşmayı planlıyor.

İsrail radyosu, İsrail’in Mısır’dan İran gemilerine geçişi yasaklamasını istediği ama Mısır’ın uluslararası hukuka göre Kanal’ın tüm gemilerin geçişine açık olması gerektiği gerekçesiyle İsrail’in bu talebini reddettiği haberini verdi. Ancak Mısırlılar, teknik ayrıntılarla İranlıların geçişini bir hayli geciktirebilecektir.

İranlı yetkililer, yardım gemilerine donanma kuvvetlerinin eşlik edeceği haberini reddetmişlerdi. “Fakat İran gemileri Akdeniz’e ulaşırsa, neler olacağını kimse kestiremez” diyor Hosenball. Ancak Gazze’ye yaklaşan İran yardım gemilerinin hem Netanyahu hükümeti hem de Obama yönetimi için büyük bir kriz olacağından emin olabiliriz. Amerikan yönetimi, göstermelik ve sembolik değer olarak bir İsrail gemisinin de bulunduğu filonun bu krizin yolunu keseceğini ümit ediyor muhtemelen.

Aslında, sıcak karşılaşma tehdidi gerçekse de, tüm drama, büyük ölçüde sembolizm kaygıları üzerinden yürümektedir. Hosenball’ın konuştuğu Avrupalı bir yetkili, Türkiye ve Brezilya’nın İran’la takas anlaşması için sarfettikleri çabanın ardından Kahire’nin nüfuzunu yeniden ileri sürmek için Mısırlıların İran gemilerinin geçişini geciktirmeyi tercih edebileceğini söylüyor. Bir de İran hükümetinin bu gemileri göndermesinin ardında, bunu yükselen Türkiye karşısında bölgedeki nüfuzunu yeniden ileri sürmenin bir yolu olarak görmesi yatıyor diyen görüş var.

ABD’nin donanma gücü gösterisi, sembolik değer taşıyor gibi. Teddy Roosevelt’in dünyayı dolaşmak üzere gönderdiği Büyük Beyaz Filo’dan bu yana, Amerika sözde rakiplerine gözdağı vermek için bu tür güç gösterileri yapıyor. İran liderlerine verilen işaret su götürmez şekilde açık. Eğer İsrail savaş gemisinin mevcudiyeti de kesinse, sembolik mesajın derinliği de artacaktır.

Ayrıca, Netanyahu hükümetine verdiği mesaj da şu: ABD, Filistin’le ilgili olarak her ne taviz isterse istesin, söz konusu olan İran olduğunda, ABD-İsrail askeri ittifakı sağlamdır. Washington nezdinde altta yatan mesaj şu olabilir: Netanyahu, İran’a karşı tektaraflı bir askeri eylemi düşünmeye bile ihtiyaç yok.

Siyaseti kültür ve psikolojinin sahasına taşıyan bu sembolizm meseleleri, olayların gerçekçi analizine ve realpoitik’e sıkı sıkıya yapışan gazeteciler ve uzmanlara nazaran politikacılar için daha önemlidir. Eğer ABD’deki kitle medyası, Kızıldeniz’e yol alan filo hikayesine al atarsa, ABD çıkarlarını tehdit eden bir güce karşı anlaşılır bir stratejik hamle olarak haberleştirecektir. İsrail’de ise İsrail’in varlığını tehdit eden bir ulusa karşı selamlanacak bir direniş olarak görülecektir.

İyi de İranlılar kimseye karşı somut bir saldırganlık içine girmemişken, Amerikalılar ve İsrailliler böylesi korkutucu hikayelere niçin inanmak zorundalar? Bu kilit soru nâdiren inceleniyor veya hatta nâdiren soruluyor.

Dolayısıyla Christian Science Monitor’un Tel Aviv muhabiri Scott Peterson’ın kaleme aldığı “İsrail, İranofobi acısı mı çekiyor?” başlıklı yazıyı görmek, hoş bir sürpriz. ABD filosunun Süveyş Kanalı’ndan geçtiği haberleri geldiği sırada yayınlanmış olması muhtemelen bir tesadüf ama çarpıcı bir tesadüftür.

Peterson, “Iranophobia: The Logic of an Israeli Obsession” yazarı İsrailli Haggai Ram’ın “katıksız irrasyonel ve aşırı şekilde orantısız” dediği İsrail korkusu hakkında yazdı sadece. Ram, “bunun hakkında İsrail’de eleştirel bir tartışma yapılmış değil” diye de ilave ediyor. İran hakkındaki bu korkuyu sorgulayan herkes “kendi kendine zarar veren, kendinden nefret eden tuhaf Yahudi ve beşinci kol olarak görülüyor.”

İsrail’in şahin Savunma Bakanı Ehud Barak sadece iki ay önce “İran, İsrail’e karşı varoluşsal tehdit değildir” demesine rağmen böyle. Ancak Barak, gelecekte nükleer silahlı bir İran’ın böylesi bir tehdit teşkil edeceği ilavesini yapmıştı.

Fakat Peterson’ın makalesine göre, İsrailli analistler İranofobi’yi gelecek tahminlerde değil de geçmişin hâtıralarında görmektedirler. Reuven Pedatzur’ın belirttiğine göre İsrail’deki baskın zihniyet şu: “Başka çaremiz yok, bizi yok etmek istiyorlar.” “Holokost üzerine bina edilmiş, herkesin Yahudileri yok etmek istediğini varsayan kültürel bir meseledir bu” diyor Pedatzur. Netanyahu’nun iktidarda tutunmak için ardı arkası kesilmeden kullandığı ve anlaşılan işe de yarayan bir hikaye.

İsrail’de sır değil. “İsrailli analistler, Filistinlilere karşı zulmün ve kişi başı milli gelire göre Ortadoğu’daki en büyük savunma bütçesinin devamını haklı kılmak için Yahudi devletinin bir dış ‘düşmana’ nasıl ihtiyaç duyduğunu sıksık ifade ederler” diyor Peterson.

İsrail’e, gerçekçi güvenlik ihtiyaçlarının değil kültürel-politik anlatıların yön verdiği fikri, Amerikan medyasında fısıltı kâbilinden olsun yer bulmaz. Peterson’ın kaleme aldığına benzer veya Henry Siegman’ın New York Times’da yayınlanan ve İsrail korkularının patalojik olduğunu telkin eden op-ed makalesine benzer yazılar tek tük görülür. Ama hiç değilse ispât-ı vücûd ettiler!

Amerika’nın nükleer silahlı İran korkusunun “İranofobik” ve patolojik olduğunu, sembolik
kültürel anlatıların ve düşman “ihtiyacının” yumurtladığını, gerçekliğin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesinden kaynaklanmadığını telkin eden eşdeğer makaleleri Amerikan medyasında nerede bulacağız? Amerika’nın İran hakkında patolojisini analiz eden sesler alternatif medya da bile o kadar az ki. Merkez medyada ise hiç göremiyorum.

Dünyanın en büyük askeri gücü (hem de fersah fersah) kuşatma altında çaresizlik içindeki sivillere gıda, ilaç ve giyim eşyası taşıyan iki yük gemisinin yolunu kesmek için bir uçak gemisi ve neredeyse bir düzine savaş gemisi gönderiyorsa, bir şeyler ciddi şekilde ârızalı demektir.

İran karşıtı politikalar, yeteri kadar çok sayıda Amerikalı bunun patolojik olduğunu kabul edene dek sürüp gidecek. Eğer Amerikan medyası bu patolojiyi İsrail’de görmemize yardım ederse, aynı patolojiyi kendimizde de görmeye başlayabiliriz. İşte o zaman, ABD-İsrail arasındaki “özel ilişkilerin” ortak bir tehlike, korku ve mağduriyet anlatısı üzerinden nasıl beslendiğini de görebileceğiz.

Kızıldeniz’e yönelen ABD donanma filosu, bu ortak anlatıyı dışa vuran sembolik bir dramadır. Tehlike şu ki, sembolik dramalar genelde gerçek kan akıtmakla son bulur.

Özgün başlık: Süveyş’ten geçen ABD savaş filosu İran yardım gemileriyle mi karşılaşacak?
Yazar Hakkında: Colorada Üniversitesi Dini Çalışmalar Profesörü

Kaynak: Alternet

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın


http://dunyabulteni.net/news_detail.php?id=118714

 

HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi