06-08-2010, 18:29 | #1 |
Abdestli Süt Emziren Annelerin Tarih Yazan Çocukları
ABDESTLİ SÜT EMZİREN ANNELERİN TARİH YAZAN ÇOCUKLARI Bir defaya mahsus olsa bile abdestsiz süt emmiş kardeşin, hiçbir zaman abdestsiz süt emmemiş kardeşe oranla manevi eksikliğine değinen bir kıssa, abdestli süt emzirmenin ne kadar mühim olduğunu anlatır. Kıssaya göre, Muhammediye kitabının yazarı olarak da bilinen Yazıcıoğlu Muhammed Efendi, kardeşi Ahmed-i Bican’ın camideki vaazını dinlemeye gider fakat sohbeti dinleyemeden gülümseyerek camiden çıkar. Vaazı bitirip eve gelen Ahmed-i Bican Hazretleri annesinden, abisinin neden camiden çıktığını sormasını ister. Büyük oğluna “Kardeşin, bir hata mı işledim? diye soruyor” diyen anne duydukları karşısında gizemli bir konuyla karşı karşıya kalır. Büyük oğlu, “Kardeşimin sohbetini dinlemeye o kadar çok melek gelmişti ki oturacak yer bulamıyor ve birbirlerinin üzerine oturuyorlardı. Çok hoşuma gitti de ona tebessüm ettim. Meleklerden oturacak yer kalmadığı için çıkmak zorunda kaldım” der. Annesi duyduklarını küçük oğluna anlattığında Ahmed-i Bican çok müteessir olur. “Ağabeyim melekleri görebiliyor da ben niye göremiyorum? Ona bir sorar mısın?” der. Anne oğluna bunu da sorar ancak cevabı kendisinin bulması gerekecektir. Çocuklarının bebeklik zamanlarından itibaren yaşanan olayları iyice gözden geçiren anne olayın nedenini çok geçmeden tahmin eder. Oğullarını daima namaz abdestiyle emzirmiştir fakat küçük oğlu sadece bir defa komşu kadın tarafından anne namazdayken bilmeden abdestsiz emzirilmiştir. Anne çabucak selam verse de duruma müdahale etmekte geç kalır. İki oğlu arasındaki bu maneviyat farklılığını, bir kereye mahsus olsa da abdestsiz süt emzirilmeye bağlar… SOFİ MİRZA EFENDİ VE NURİYE HANIM’IN ÇOCUKLARI SAİD NURSİ’YE GÖSTERDİĞİ ÖZEN Bediüzzaman Said Nursi henüz 10 yaşındadır. Hizan Şeyhi Seyyit Nur Mehmet Efendi’nin medresesinde tahsil görmektedir. Hafızası, doğru sözlülüğü ve birçok özelliği hocası Şeyh Seyyit Nur Mehmet Efendi’nin ilgisini çeker. Böyle mükemmel yetişmiş bir çocuğun anne ve babasını merak ederek köyleri Nurs’a doğru yola koyulur. Ailenin evine vardığında evde olmayan baba Sofi Mirza Efendi’nin tarladan gelmesini bekler. Mirza Efendi iki öküz ve iki inekle çıkagelir. Hayvanların ağızlarının bağlanmış oluşuna hayret eden hoca, Mirza Efendi’ye nedenini sorar. Sofi Mirza Efendi “Bizim tarlalarımız bir hayli uzakta. Hayvanların ağızlarını bağlamasam yolda başkalarının tarlalarındaki ekinleri yiyebilirler. Hem komşumu rahatsız etmiş, hem de haram yiyen öküzle tarlamı sürmüş, haram yiyen ineğin sütünü içmiş oluruz. Bunun için hayvanların ağzını bağlı tutuyorum” der. Babanın haram ve helal noktasındaki hassasiyetini gören hoca bu kez anne Nuriye Hanım’ın hassasiyetlerini öğrenmek ister. “Said’i büyütürken siz nelere dikkat ettiniz?” der. Nuriye Hanım, “Said’e anne olacağımı anladığımdan itibaren abdestsiz yere basmadım. Dünyaya geldikten sonra da ona abdestsiz süt vermedim” diye anlatırken hayrette kalan Seyyid Nur Mehmet Efendi “Elbette böyle anne babadan böyle çocuk dünyaya gelir” diyerek tekrar medresenin yolunu tutar. SEYİD ONBAŞI’NIN ANNESİ DE ONU YASİNLERLE VE ABDESTLİ OLARAK EMZİRMİŞTİ Her evlat müspet veya menfi ilk etkileşimini anneyle gerçekleştirir. İmanlı ve bilinçli annelerin ilk adımlarıyla bir milletin tarihi değişebilir ve cennet asıl bu annelerin ayağı altındadır. Çanakkale zaferinin ünlü Seyid Onbaşısının annesi de böyle bir bilince sahipti. Çocuğunu Yasinlerle ve abdestli olarak emzirmişti. Seyid’in sırtlandığı top güllesi zaferin simgesi oldu. Bu iman gücünün arkasındaki sır perdesi annesiyle ilk etkileşimi ve süt emdiği bebeklik yıllarına kadar uzanıyordu. Seyid Onbaşı’nın iman gücü milletimize zafer kazandırarak bir dönüm noktası yaşatmıştı fakat savaştan sonra unutulmuş, yoksul bir hayat sürmüş, halinden şikayetçi olmamıştı. “BEN SENİN BEŞİĞİNİ ABDESTLE VE TEVHİTLE SALLIYORUM SEN DE BİZANS’I SALLAYASIN” Takvimler 1432’yi gösteriyordu. Edirne Sarayı’nda yeni doğan şehzadenin beşiğinin başında baba II. Murat Han, manevi izini sürüdüğü Hacı Bayramı Veli’den fetih için dua istiyordu. Veli, “Sultanım, İstanbul’un fethini siz de ben de göremeyeceğim ama bu beşikteki şehzade ve bir de bizim Köse görecek” diyordu. “Bizim Köse” dediği İstanbul’un manevi fatihi Akşemseddin Hazretleri idi. Bu manevi müjdeyi alan Hüma Hatun, vereceği eğitimin evladının ilerideki adımlarını şekillendireceğinin farkındaydı. Fatih Sultan’ı emzirmeye başlarken Yasin suresini okur, beşiğini tekbir ve kelime-i tevhitlerle sallar, “Ben senin beşiğini kelime-i tevhitle sallıyorum sen de Bizans’ı sallayasın” diyerek bebeğiyle konuşurdu… HEP ABDESTLİ EMZİRMEK KOLAY DEĞİL AMA... Hanzada Yücel/SEMERKAND
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |