AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yakın Tarih Cumhuriyet tarihimiz ile ilgili paylaşımlar.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 03-25-2010, 16:01   #1
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Arrow Abdülhamid II. Fatih'tir
ABDÜLHAMİD II. FATİH'TİR

Geçmişimiz neden kötü?

Mustafa Armağan Düzce'de yakın tarihimiz kapısını aralayarak uak bir keşif sundu. Eyyüp Akyüz bildiriyor..

Sultan II. Abdülhamid’den günümüze yakın tarih



Tarihçi-yazar Mustafa Armağan Düzce’de bir konferans verdi. Düzce Eğitim Gönüllüleri Derneği tarafından organize edilen konferansa Düzce halkının büyük ilgi gösterdiği gözlendi.

Okuduğu okulları sayarak başladı konuşmasına Armağan. Okuduğu ilkokuldan ortaokula, liseden üniversiteye hepsini saydı yazar. Tam “konuyla ilgisi nedir?”diyecekken dinleyenleri düşünmeye teşvik edecek gerçeği gün ışığına çıkardı. Meğer okuduğu tüm okullar Abdülhamid Han tarafından yaptırılmış. Yakın zamanda bir çocuğu olduğunu ve çocuğunun doğumunun da Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde gerçekleştiğini ve işin ilginç yanı bu hastanenin de Sultan II. Abdülhamid tarafından yapıldığını belirtti.
Şimdi konferansta aldığımız notlardan bazılarını sizlerle paylaşmayı uygun görüyoruz:

Tarih gizlenip saklandığı müddetçe sırdır; keşfi gerekir

Erzurum Kongresi tutanakları 1992 yılına kadar yayınlanamamıştır ülkemizde. Tarih, bizim için yabancı bir ülkeyi keşfetmek demek.

7 Temmuz 2008 Ergenekon darbe planı... Geçmiş tarihe baktığımızda tam 100 yıl önce, yani 7 Temmuz 1908’de Makedonya’da Abdülhamid’in isyanı bastırmak üzere gönderdiği Mareşal Şemsi Paşa vuruldu. Yani Jöntürk İhtilali’nin başladığı tarihtir 7 Temmuz.

Biz unutabiliriz tarihi bağlantıyı, ama bazıları unutmuyor sevgili dostlar.
27 Nisan Bildirisi... Oturdum, düşündüm acaba neyin yıldönümü diye. 27 Nisan 1909 Abdülhamid Han’ın tahttan indirildiği tarih çıktı. Necip Fazıl ne diyor: “Abdülhamid’i anlamak, her şeyi anlamaktır.” İşte bu cümlede nice sırlar gizli.



Sultan Abdülhamid II. Fatih’tir

Ben Sultan Abdülhamid Han’a II. Fatih diyorum. Belki haddimi aşıyorum ama... Hatta Fatih dış dünyayı Akdeniz’den Bosna’ya, Kırım’a kadar fethe çıktığında arkasında toplumsal bir temel vardı. Ama Abdülhamid Han zamanında o temel çürümüştü, hem dışarıdan hem içeriden eş zamanlı baskılar vardı. Gemi hem yürüyecek hem tamir edilecek hem de güçlendirilecekti. Zor mu zordu bu iş. Tüm bunların bilincinde olan Sultan, eğitim ile işe koyuldu. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite... Ondan önce ilkokul yok. Ortaokul var, lise 1-2 tane. Ve üniversite var ama sık sık kapanıyor. Abdülhamid bu çarkın eksik dişlerini yerine oturttu ve bugün hala geçerli olan eğitim çarkını oluşturdu.

Demiryolları projesi de Osmanlı’ya dayanır. Demir ağlarla örmek tüm yurdu. Bu bir Osmanlı idealiydi. En çok demiryolu da Abdülhamid döneminde yapılıyor. Ama hiçbir hamle yapılmadı denir bizim tarihimizde Abdülhamid dönemi için.

Abdülhamid zamanında açılan okulların sayısı 5000’dir.

Suçları masonluk modayken; modaya uymamak!

1870ler... Abdülaziz’in son yılları. Abdülaziz israfçılığına rağmen imanlı bir padişah. Komploları engellemeye çalışıyor. 1872’de Sultan Murad mason yapılıyor. Abdülhamid’in 2 kardeşi de mason yapılıyor sonra. Abdülaziz bir yıl sonra tahttan indiriliyor. Bilek damarları kesilmiş olarak bulunuyor. Tahta, mason yapılmış olan V. Murad geçiyor. Büyük umutlarla tahta getirilen V. Murad, amcası Abdülaziz’in ölümünden sonra cinnet geçiriyor.

Abdülmecid’in 3 oğlu sırf mason olmadıkları için tarih kitaplarına kötü olarak geçiyorlar.

1- Abdülhamid Han- Kızıl Sultan olarak
2- Sultan Reşat- Pısırık Padişah
3- Vahdettin- Vatan haini olarak geçiyor.

Abdülhamid Han kendisini çok iyi gizleyen, kamufle eden bir kişiydi. Darbeciler Osmanlı tahtı bizden sorulur diyorlar. Öyle mi, öyle diyor Abdülhamid. “Ne istiyorsunuz?” diye soruyor onlara. ‘Meşrutiyet’ istiyoruz diyorlar. Tamam diyor, benim için sakıncası yok. Sonra şartname sunuyorlar Abdülhamid’e. Şartları kabul eden Abdülhamid 1876’da tahta oturuyor.

Ardından o korkunç 93 Harbi’nde buluyor kendini. Bu felaketten sonra kollarını sıvıyor ve darbecileri tasfiye ediyor, yani “kurtlarla dans” o zaman başlıyor.

İngilizler haber yolluyorlar. Amcasının ve ağabeyinin başına gelenler bir kere daha tekrarlanabilir diye. Anlıyor ki İngiltere ülkeyi eskisi gibi yöneteceğini zannediyor. Abdülhamid ise kendimizden başka kimseye güvenemeyiz diyor ve çalışmalarını hızlandırıyor. Okullar açıyor, hastaneler açıyor, Darülaceze... 1890’larda tam teşekküllü bir çocuk hastanesi açıyor. Saraydayken ‘Hatice Sultan’ adındaki kızı teşhis edilemeyen bir hastalıktan dolayı vefat ediyor. “Ben bir padişahken kızım sebebi bilinmeyen bir hastalıktan ölüyorsa Ümmet-i Muhammed kim bilir neler çekiyor?” diyor ve kendi parasıyla bir hastane yaptırıyor. Adı Hamidiye Etfal Hastanesi, yani bugünkü Şişli Etfal Hastanesi.

Kötüleyen kötüleyene

Denizciliğe düşman diyorlar onu için. Oysa ilk denizaltısını alan, yaptıran da Abdülhamid Han’dır.

Tanzimat’ın başlangıcı... Fransız kültürünü yayalım, memleketi kurtaralım hesabı yapılıyordu. Böylece Galatasaray Lisesi’ni kurdular. Hocaları kim: Rahipler ya da yerli rahipler. Tevfik Fikret, Ali Suavi gibi isimler. Okulun mezunlarına bakıyoruz. % 75’i yabancı, %25’i Müslüman. Abdülhamid Han ders müfredatını değiştirdi. Arapça, Farsça ve din dersleri koydu. 1908’lerde mezunların %72’i Müslüman, geri kalanı gayrimüslimdi. Hatta namaz kılmak zorunluydu. İşte bu da yeterince düşman edinmesi için geçerli bir sebepti.
Kızıl Sultan... Ermenilerin ortaya attığı bir tabir. Ermeniler, sürekli Doğu’da isyanlar çıkarıyorlardı. Abdülhamid de bu isyanları bastırdığı için kan döken anlamına gelen Kızıl Sultan tabirini kullanmaya başladılar. Ermenileri anladık ama Ermeni olmayanlar neden böyle diyorlardı? Ülkeye hürriyet getirdiklerini söyleyenler çatır çatır insan asarken, bir tane dahi siyasi idam infaz ettirmeyen Abdülhamid Han neden bu şekilde anılıyor? Hiç merak etmeyin, ellerine fırsat geçse yine asar bu adamlar.

İttihatçılar, Sultan’ın baskıcı, sansürcü bir padişah olduğu söylüyorlar. Peki onların dönemine bakalım. Bırakın sansürü, kendilerini eleştirenleri dahi sokakta vuruyorlardı (Ahmet Samim, Hasan Fehmi vb.).



İstediğiniz yeri vereyim; Filistin hariç

Theodor Herzl, Siyonist kongreyi düzenledikten sonra Avrupa’daki Yahudi zenginlerden para toplayıp Abdülhamid’den toprak satın alayım diyor. Ama Sultan ile hemen görüşemiyor. Bir aracı ile haber yolluyor. Abdülhamid Hana Kont Nevlinski adlı bu aracıyı paylıyor. Herzl yılmıyor. Bu yöntem uygun olmadı diyor ve kendisiyle görüştüğünde: “Osmanlı’yı kalkındırma karşılığında bize Filistin’de başımızı sokacağımız toprak verin diyor.” Abdülhamid kabul etmiyor. Toprağımız geniş, gelin benim istediğim yerlere yerleşin ama toplu olarak olmaz, hele Filistin hiç olmaz, diyor.

En sivil dönem Abdülhamid dönemidir

Balkan Savaşı’nı kaybetme nedenimiz: askerin siyasete bulaşmasıdır. Abdülhamid, ısrarla askeri siyasetten uzak tutmaya çalıştı. Hatta geçenlerde Sabancı Üniversitesi hocalarından Cemil Koçak bir söyleşisinde “En sivil dönem, Abdülhamid dönemidir” dedi.

27 Mayıs Darbesi’ni yapan ekip 1957’de Üsküdar’da bir yalıda toplandılar. Mahmut Şevket Paşa yalısında. Yani 31 Mart Olayı’nın bastırılmasında ve II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinde etkin rol oynamış kişidir kendisi.
Kansız darbe yapacaklarını söyleyen darbeciler 400 milletvekilini toplayıp Yassıada’ya gönderdiler. Darbeye karşı çıkan albay, general< artık kim varsa tekme tokat dövdüler. Genel Kurmay başkanını dahi dövdüler ve idama mahkûm ettiler. 15 idamlık içinde eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun da vardı. Sonra infaz kararı MBK tarafından 3 kişiye indirildi de kelleyi kurtarmış oldu.

Asker siyasete karışırsa



Yassıada’da tam bir adalet faciası yaşandı. Anayasayı ihlalden yargılanan eski Başbakan Adnan Menderes Yassıada’da hâkime şu traji-komik noktayı boşu boşuna hatırlatıyordu:

“Siz anayasayı yırtıp attınız, iptal ettiniz. Sonra da yok saydığınız anayasanın bir maddesine muhalefet ettiğim için beni yargılıyorsunuz.”
Sonuçta Adnan Menderes idam ediliyor. Halk o gün sokağa çıkamıyor, sokağa çıkma yasağı olmadığı halde. Tarih: 17 Eylül 1961. Ama halk, içine gömdü sevgisini ve tepkisini. Tam 1 ay sonra seçime gidildi. Ve silip süpüreceği zannedilen İnönülü CHP sadece % 25 oy aldı. Kalan oyların tamamını DP’nin devamı olduğunu işaret eden 3 parti aldı. CHP azınlıkta kaldı. Ve adı darbeci partiye çıktı. Bakın, hala o izlenim devam ediyor halkta.

Demek ki darbecilik kimseye yaramıyor. Olan Türkiye’ye oluyor.
Biz Sultan Abdülhamid’i vefatının 92. yıldönümünde hayırla anarken, onun sivil yönetimin korunması uğruna verdiği mücadeleyi de hatırlamak zorundayız.

Dünyabizim
25 Mart 2010 Perşembe

 

Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
abdülahmid 2. fatih, mustafra armağan tarih, yakın tarih


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi