AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-29-2007, 04:17   #1
Kullanıcı Adı
taya
Standart Abdullah Gül, Özal misyonunu tamamlayacak (AKSİYON DERGİSİ)

Abdullah Gül, Özal misyonunu tamamlayacak:


Hüseyin Kocabıyık; Turgut Özal’ın başlattığı devlet-millet kucaklaşmasının Gül döneminde tam olarak sağlanacağını öngörüyor. Kocabıyık’a göre ordu ile ilişkiler ve türban konusunda da sürpriz gelişmeler yaşanacak.


--------------------------------------------------------------------------------

Merkez sağ siyasette yakın tarihin canlı tanıklarından Hüseyin Kocabıyık, Abdullah Gül’ü de yakından takip eden isimlerden biri. Kocabıyık, 27 Nisan sürecinde yaşananların ardından ANAP’ı protesto ederek Merkez Karar Yürütme Kurulu’ndan istifa etmişti. Bir dönem Tansu Çiller’in de danışmanlığını yapan Kocabıyık, 22 Temmuz’da halkın verdiği net seçim mesajının Gül’ün Köşk’e çıkma meşruiyetinin temeli olduğuna inanıyor. Hüseyin Kocabıyık, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı makamına getireceği ‘yeni soluk’ konusunda son derece ümitli. Kocabıyık’a göre Gül’ün cumhurbaşkanlığı, devlet-millet kucaklaşmasının yanı sıra TSK ile ilişkilerde de yeni açılımlara yol açacak.

-Abdullah Gül nasıl bir cumhurbaşkanı olacak? Çankaya’da ne değişecek?

Abdullah Gül, Çankaya’ya çıkarken ne yapılması gerektiğini de, ne yapılmaması gerektiğini de çok iyi biliyor. Abdullah Gül, bir devlet adamı olarak Çankaya’da yapılması gerekenler dünyasının insanı. O Refah Partisi içindeyken de herkesin merkeze ve merkez sağın değerlerine yakın bulduğu biriydi. Şimdi deniyor ki gizli gündemi olur mu, şu bu olur mu? Hayır. Asker, devlet, millet Çankaya’da neyi görmek istiyorsa, Abdullah Gül’ün şahsında onu bulacaktır. Meşhur “özde mi, sözde mi” tartışmaları var ya. Abdullah Gül, sahip çıkılması gereken değerler her neyse bunlara gönülden inandığını gösterecektir.

MİLLİ SİNERJİ ORTAYA ÇIKACAK

-Türkiye’de bir devlet-millet bütünleşmesi sorunu yaşanıyor. Çankaya vasıtasıyla bunu aşmanın adresi de Gül mü?

Devlet-millet paradoksu hâlâ devam ediyor. Bu son 100 yılın sorunudur. Şudur; bu ülkede bir millet yaşıyor ve onun bir iradesi var. Bir de devlet var, milletin teşkilatlanmış şekli. Dünyanın en değerli gayrimenkulü üzerinde oturmamıza rağmen ve buradan bir refah medeniyeti üretebilmemiz mümkünken, bu paradoks yüzünden bunu yapamıyoruz. Şöyle ki, halkıyla ve milletiyle bütünleşmek isteyen; ama bunu bir türlü beceremeyen, nasıl yapacağını bilemeyen kafası karışık bir devlet; beri taraftan da devletiyle kucaklaşmaya can atan, özlem duyan, askere çocuğunu düğün dernekle gönderecek kadar devletine bağlı ve fedakâr, devletiyle organik bir bütün haline gelmek isteyen bir millet var. Ama bunu sağlayamayan bir tablo var.

-Bu gerçekleştiğinde ortaya ne çıkacak?

Kesinlikle bir milli sinerji oluşacak. Türkiye bir milli enerji, bir milli sinerji üretemedi. Yaşanan sorunların temeli budur. Yani sosyoloji diye bir şey varsa, bunun teşhisi budur.

-Peki Gül’ün ilk günkü Anayasa’ya bağlılık, laiklik vurgularının anlamı ne?

Abdullah Gül ile ilgili merak edilen soru, bazı zihinlerde sorun gibi durmasının sebebi milletle ilgili değil. Abdullah Gül zaten 22 Temmuz’da milletin içinden çıktığını, milletin temsilcisi olduğunu gösterdi. Şimdi sorun, devlet aygıtı içindeki unsur ve kurumların Abdullah Gül’e bakış açısıydı. Burada da ilk toplantısında tamamen Gül ile ilgili kaygıları giderecek bir portre ortaya koydu. Ne dedi? Türkiye Cumhuriyeti Anayasası esastır ve kılavuzumdur dedi. Laikliğe sahip çıkacağını, Anayasa’nın ilk dört maddesi başta olmak üzere hassasiyetleri koruyup kollayacağını söyledi.

-Bu, gerçek görüşleri değil; takiyye falan diyenler var.

Bunu demek, insani şartları zorlayan bir şey. Bunu konuşan adam devletin başı, cumhurbaşkanı olacak bir insan. Tüm kamuoyu, kendi temsil ettiği muhafazakar kitleler önünde de söylüyor bunu. Bu bir angajmandır, taahhüt ediyor Gül.

-Burada devlet-millet nezdinde Gül’ün rolü ne olacak peki?

Şu olacak; Özal, devletin içinden gelmiş bir siyasetçi olarak milletin gönlünü kazandı. Milletin gönlünü kazandı; ama milleti devletle organik bir bütün haline getiremedi. Özal bu büyük milli misyonun bir tarafını mümkün kıldı. Abdullah Gül’den şöyle bir şey bekliyorum. Milletin beklentisi de o. Özal’ın yarım bıraktığını tamamlayacaktır. Ne yapacaktır? Devletle millet arasındaki soğukluğu giderecek bir katalizör rolü üstlenecektir. Daha cumhurbaşkanının ilk altı ayında özellikle devlet bürokrasisi görecektir ki, kendileri için konjonktürel ve mantalite olarak en uygun cumhurbaşkanı ile çalışacaklar. Bu karşılıklı güven oluşumundan sonra devlet-milletin bir organik bütün haline getirilmesi ve buradan bir milli sinerji üretilmesinin artık mümkün olduğunun görüldüğü bir döneme geçilecek.

-Neden?

Çünkü Abdullah Gül sadece devleti tanıyan birisi değil. Abdullah Gül bu konuştuğumuz şeylerin entelektüel ızdırabını da çekmiş bir insan. Halkın hissiyatını, devlet katındaki sorunu biliyor. Eşi, kendisi, 27 Nisan’da çok haksızlığa uğradı, hatta provokatif şeylere maruz kaldı. Ve buna uygun, çok akılcı bir ülke liderliği yapacaktır.

AB TIKANIRSA BAŞKA PROJELER GETİRİR

-Ne tür icraatları olacak sizce?

Abdullah Gül’ün şöyle bir önem sıralaması olacak sanırım. Birinci sıraya, demokrasiyi ve gelişmesini, demokrasinin aynı zamanda bir güvenlik meselesi olduğunu alacak. Güvenlik üreten bir demokrasinin üretildiği çağı başlatacak. Bu da halkıyla bütünleşmiş bir devletten türer. İkincisi ekonomi. Devlette en üst düzeyde koordinatör görevi bulunan cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin ekonomik vizyonunun gelişmesi için de kurumlar arası koordinasyona önem verecek. Daha çok milli projeler gündemimizde olacak.

-AB nerede bu sıralamada? Ben burada farklı bir şey söyleyeceğim. Herkes Abdullah Gül’ün Avrupa Birliği’ne kayıtsız şartsız destek vereceğini ve o yönde davranacağını düşünüyor. Evet bu doğru. Ama AB projesi tıkandığı anda, Bizim için yürünmez yol haline geldiği anda, yine Abdullah Gül kaynaklı başka millî projeler devreye girebilir. Mesela, Türk cumhuriyetleri arası birlik düşüncesini Gül’ün kurumsallaştırdığını hayal edebilirsiniz. Özal’ın yarım bıraktığı yani... Gül, bu açılımlar konusunda son derece esnek olacaktır. Üçüncü önemli husus diplomasi. Çankaya Köşkü aynı zamanda bir diplomasi karargâhına dönüşecektir. Tabii, hükümetten rol kapma biçiminde değil, tam tersi hükümeti tahkim etme (destek) şeklinde bir işlevi olacaktır. Ama Dışişleri Bakanlığı’ndan kazandığı tecrübeler bir diplomat cumhurbaşkanı modeli ile Türkiye’nin tanışmasını sağlayacak.

TSK MODERNLEŞMESİ VE TÜRBAN

-Dördüncüsü ne?

Dördüncü şey ise ordu. Türk ordusunun şöyle bir problemi var. Dünyanın altıncı büyük ordusudur, güçlüdür. Bundan hiç şüphe yok. Ama, Türk ordusunda gelişen küreselleşmeye paralel, stratejik açılım yapma yönünde bir zafiyet vardır. Abdullah Gül, devletin başında, başkomutan olarak ordunun önüne bu yönde açılım yapmasını mümkün kılacak stratejik, fikrî birtakım perspektif ve projeler koyacaktır. Özellikle ordunun teknik olarak modernleşmesi konusunda olağanüstü bir çaba gösterecektir. Gül’lü bir dönemde cumhurbaşkanı-ordu mesaisi olacaktır. Ve bu mesaiden son derece pırıltılı ve parlak bir yeni açılım dönemi çıkacaktır.

-Sorunlu alan ne? Bir tek türban mı?

Evet, türban. Tartışmasız böyle.

-Nasıl aşılacak?

Abdullah Gül, 27 Nisan’dan sonra Milliyet gazetesine bir röportaj verdi. “Ben Köşk’e çıksaydım, türban konusunda da birtakım farklı şeylerin olacağını herkes görecekti” dedi. Bundan şunu çıkartabiliriz. Abdullah Gül, nasıl bir makamda oturduğunu ve neyi temsil ettiğini çok iyi bilen bir insan olarak türbanı, başörtüyü bir sorun olmanın çok çok ötesine itecek birtakım sembolik inisiyatifler kullanacak. Bence, eşi öyle bir türban modeli geliştirecek ki, bu insanlar yadırgamayacak. Gül reel politik bir insan. Özellikle bizim Türklerin devlet algısı, devlet fikrinin kafamızda oluşturduğu kavramlar açısından her şeyi içerir. Devlet, millettir, halktır, dindir, namustur, şereftir, vatandır, ezandır, haysiyettir. Bir devletimiz olabildiği için bizim camilerimizde ezanlar okunuyor. Bundan şunu söylüyorum. Eğer söz konusu olan şey devletse başörtüsü vs. anlamsız.

-Teferruat mı?

Bunlar teferruat bile değil. Bu devlet kavramı, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına karşı çıkanlar açısından da böyle. Devletin başı Abdullah Gül, onun karısının başörtüsüyle uğraşmak Türk devlet adabına yakışmayan, devletin o kutsal onuruna da yakışmayan bir şeydir. O kadar ayrıntı ki, Abdullah Gül ve ailesi açısından da öyle. Türkiye Cumhuriyeti gibi çok büyük bir devletin başındasınız, reisicumhursunuz, bir imparatorluk bakiyesi üstelik... Tarihî bir temsil kabiliyetiniz var. Burada devlet başkanının eşinin başörtüsü tartışmasının da bir anlamı yok. Hem devlet hem Gül, türban meselesini aşacak formülleri mutlaka bulur.

 

taya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi