AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-05-2014, 00:12   #1
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart Abdurrahim Boynukalın - "Ben Yeleğimi Giydim, Şimdi Çıkabiliriz"
Abdurrahim Boynukalın



"Ben Yeleğimi Giydim, Şimdi Çıkabiliriz!"


Hasan Yeşildağ, konsolosluktaki işlerini bitirmiş, çıkmak için kapıya yönelmişti. Güvenlik bankosunda oturan polis memurunu görünce durdu:

'Cengiz Abi burada mı?'

'Yukarıda.'

'Hazır yolumuz düşmüşken, uğrayıp bir selam vereyim'. Asansöre yöneldi ve yukarı çıktı.

Hasan, uzun yıllar İsviçre'de ticaretle uğraşmış bir iş adamıydı. Memlekete geri dönmenin vakti geldiğini düşünüyordu. Konsolosluk binasından da Allah var; hiç haz etmezdi. Her dış temsilcilikte olduğu gibi burada da istihbarat birimleri cirit atardı. Ürkütücüydü. Ancak nedense İsviçre MİT sorumlusu Cengiz Alkan'a gönlü pek ısınmıştı. Ne de olsa gurbette tanıdık yüzler görmek, insanın içini bir nebze olsun rahatlatıyordu. Cengiz abiden de bu zamana kadar hiçbir kötülük görmemişti.

Asansör açıldı. Cengiz abi, Hasan'ı karşıladı. Odada asker tıraşlı, koyu takım elbiseli iki kişi daha vardı. 'Hasancığım, hoş geldin!' dedi. 'Buyur otur, seni misafirlerimle tanıştırayım. Türkiye'den geliyorlar. İkisi de bizden emekli. Çok değerli ağabeylerimiz!'

Durumu biraz garipsemişti ancak yine de hissettirmemeye çalışıyordu. Odaya kasvetli bir sessizlik hâkimdi. Konuşmaya pek hevesli görünmeyen misafirler, televizyondaki haberlere dalmışlardı. Anahaber bültenini sunan spiker, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na verilen hapis cezasının onaylandığını söylerken, arka plânda Tayyip Erdoğan'ın görüntüleri yer alıyordu. Başkan susmuyordu. Yüzünde endişeden eser yoktu.

Cengiz Bey, Erdoğan'ın coşku dolu bir konuşması daha ekranda gösterilirken yüzünü tiksintiyle buruşturdu ve misafirlerine döndü:

'Yahu, kesemediniz gitti şu herifin sesini!'

Misafirlerden en yaşlı ve belli ki en kıdemli olanı cevap verdi: 'Merak etme! Az kaldı. Hapishanede bitireceğiz işini!'

Hasan Yeşildağ, duyduğu sözlerin dehşetiyle donup kalmıştı. Anlaşılan Cengiz Abisi, kendisinin Tayyip Bey'le tanıştığından habersizdi. Tamamen tesadüf eseri öğrendiği bu bilgi o kadar değerliydi ki.. 'Müsaadenizle' dedi; 'Benim kalkmam lazım; gecikirsem trafiğe takılırım.'

Asansöre doğru yürürken, başı zonkluyordu. Hâlâ duyduklarına inanamıyordu. Böyle şeyler şakaya gelmezdi. Aldığı bilgiyi ilk olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Üyesi olan kardeşi Zeki Yeşildağ'la paylaştı. Ne gibi önlemler alabileceklerini gözden geçirirken Zeki, kestirip attı: 'Abi, uzatmaya gerek yok. Tayyip Bey'le beraber sen de gireceksin cezaevine.'

Hikâyenin bundan sonraki kısmını; Başbakan Erdoğan'ın yakın çalışma arkadaşları: Hüseyin Besli ve Ömer Özbay'ın kaleminden çıkan "Bir Liderin Doğuşu" isimli kitaptan öğreniyoruz.

Hasan Yeşildağ, ilk iş olarak bankasına gidip bir çek defteri alır ve plânını adım adım uygulamaya başlar. Amacı, yakın bir arkadaşına çek kesip, vadesi geldiğinde ödemeyerek karşılıksız çek kesmekten 'içeri' girmektir. Kendisini mahkemeye vermesi için arkadaşına bir de avukat tutar. Dava aleyhine sonuçlanırsa dört ay fiilen yatmak zorunda kalacaktır. Tam Tayyip Erdoğan'ın içeride kalacağı süre kadar yani. Duruşmada, yana yakıla hâkimden kendisini hapse mahkûm etmesini talep eder. Hâkim, meslek hayatında ilk defa böylesine saçma bir taleple karşılaşmanın şaşkınlığı içindedir. Hâkimi ikna eder ve sonuçtan haberdar etmek için Tayyip Bey'i aramaya koyulur. Belediye Başkanı Erdoğan artık veda konuşmalarını yapmaktadır. Hasan bir sonraki programın Sakarya'da olduğunu öğrenir ve direkt yola çıkar. Erdoğan, kürsüde her zamanki gibi coşkulu bir konuşma yapmaktadır. Hasan hiçbir şey söylemeden; mahkemeden aldığı evrakı uzatıp, tekmili verir: 'Ben hazırım!..'

Erdoğan'la hangi hapishanede yatacakları konusunda ihtimaller gözden geçirilir: Erdek, Karamürsel, Çorlu, Akyazı derken, Pınarhisar Cezaevi kesinlik kazanır. Hasan Yeşildağ, önceden gidip cezaevini gezer. Yapılacak işlerin bir listesini çıkarır.

Yönetimden gerekli izinleri aldıktan sonra kendilerine tahsis edilen koğuşu bir güzel temizletir. Duvarları kâğıt kaplatır, zemine, boydan boya halı döşetir. Elektrik ve sıhhi tesisatı yeniler. Sıcak su temini için şofben taktırır. Koğuşun bahçeye ve koridora açılan kapılarını boyatıp yalnızca içeriden açılabilen ilave sürgüler yaptırır. Çatıya manyetik bariyerler, bahçeye elektronik sensörler yerleştirir. Gerekli gördüğü kör noktalara kamera sistemi kurdurur.

Son kez İsviçre'ye gittiğinde, işlerini bir arkadaşına, eşini ve çocuklarını Allah'a emanet edip geri dönmüştür. Dışarıdaki işlerini bitirir ve Erdoğan'dan üç gün önce Pınarhisar Cezaevi'ne teslim olur. Koğuşu ve aldığı güvenlik önlemlerini son kez gözden geçirir. Her şey yerli yerindedir. T.C. Pınarhisar Kapalı Ceza ve Tevkif Evi, 'tarihî misafir'ini beklemektedir.

Erdoğan'ın hapishane günleri böylece başlamış olur. Her gün cezaevine yüzlerce mektup gelmektedir. Başkan'ın bu yalnız günlerinde inancını ayakta tutan iki şey vardır; Allah'ın her şeyden üstün olan plânı ve kendisine sevgi gösteren insanların yazdığı o anlamlı satırlar.

Günler birbirini kovalar. Rutin program bellidir. Erdoğan her gün, sabaha kadar uyumayıp, kendisine gelen mektupları cevaplar ve namazı kılıp dinlenmeye çekilir. Kalktığında da koğuştaki arkadaşlarıyla ve gardiyanlarla muhabbet edip, bol bol kitap okur.


Hasan Yeşildağ'ın korktuğu şey gerçekleşmez. Ancak duyduğu şeylerden emindir. Hapiste değilse, bir şekilde yakın bir zamanda kötü bir şey olacağını hissetmektedir.

Günler geçer.

Tayyip Erdoğan'ın, Pınarhisar Cezaevi'ndeki son günü gelir. Çıkış hazırlıkları başlar. Ancak beklenmeyen bir şey olur. Saatler tam gece yarısını gösterirken, hapishane içindeki bütün ışıklar birden söndürülür. Sebebi sorulduğunda açıklamayı gardiyanlar yapar: 'Savcı beyin emri!'. Ortada bir gariplik vardır.

Sebep kısa süre sonra anlaşılır. Savcı, Erdoğan'a suikast yapılacağı ihbarı almış, önlem olarak hapishane karartılmıştır. Tayyip Bey'e çelik yelek giydirilmesi ve tahliyenin arka kapıdan yapılması kararlaştırılır. Erdoğan, çıkışın arka kapıdan yapılacak olmasına ses çıkarmaz. Ancak çelik yelek giymeyi şiddetle reddeder. Etrafındakiler endişelidir. Hasan Yeşildağ ve diğerleri ısrarcı olmaya devam ederler. Ancak kâr etmez. Hiçbir sonuç alınamaz.

Tayyip Erdoğan etrafındakileri ikna edemeyeceğini anlayınca içeri doğru yönelir. Seccadeyi açar ve iki rekat şükür namazından kıldıktan sonra, dostlarına döner: 'Ben yeleğimi giydim! Şimdi çıkabiliriz...'

Dün Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı adaylığı kesinleştikten sonra yaptığı konuşmada; yıllar sonra aynı şeyleri hissettirdi. Tekrar yeleğini giymişti. Yüzyıllık parantezi kapatırken kendisinden oldukça emindi. Ayetli-hadisli konuşmasının içinde hem azınlık haklarını, hem çözüm sürecini konuşmak ancak ona bu kadar yakışırdı.

Güzel bir hikâyesi olan iyi bir adama oy vereceğiz. Biz kendisinden razıyız. Allah da ondan razı olsun.

Kaynak

Yeni Şafak 02.07.2014

 

Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi