![]() |
#1 |
![]() “YGS’de şifre” ve “Yiğenimi İstanbul’daki bir Tıp Fakültesi’ne yerleştirin” şeklindeki sahte mail üzerine, medyadaki “kara propaganda”yı dikkatle izliyoruz.
Kamuoyunu nasıl yönlendirmeye çalışıyorlar, görüyor musunuz? Bir taraftan, “yandaş basın” suçlaması yapıyorlar.. Böylece doğruları yazmak isteyenleri, peşinen mahkum ediyorlar. Diğer yandan da, bir kişinin bile “haksız puan aldığı”na dair iddiaları ispatlayamadıkları halde, “YGS’de şifre” haberlerini sürdürüyorlar.. Bunların taktiklerini, biraz geçmişe yolculuk ederek ispatlayalım.. Şu Hürriyet gazetesinden örnek verelim.. Devlet gazetesi konumundaki bu gazetede, yakın tarihe kadar Emin Çölaşan isimli bir yazar vardı. CHP’ye oy istemekten çekinmeyen bu “objektif gazeteci”(!) ile patron arasında ihtilaf çıktığında, derin mihraklardan yapılan propagandada ne denilmişti? “Çölaşan giderse, en az 100 bin okuyucuyu da götürür!” Bu “kara propaganda”, “Emin Çölaşan’ın yazdıklarının hep doğru olduğu yönünde bir bilinçaltı oluşturması” bir yana, ayrıca “çok satan bir gazetenin etkinliğinin sebebinin de Emin Çölaşan olduğu” yönlendirmesini de içeriyordu... Bu “kara propaganda”ya kapıldığınızda, Emin Çölaşan’ın yazdığı her yalanı, doğru gibi yutmaya başlıyordunuz. Peki ne oldu? Emin Çölaşan, şu veya bu sebeple gitti. Gazetesinden 100 bin okuyucu gitti mi? Hayır. Tiraj aynı tiraj. O gün de 450 bin idi. Bugün de. O halde? O halde Emin Çölaşan’ın yazdıkları sebebi ile Hürriyet tiraj kazanmıyormuş... Tam aksine, Hürriyet’in tirajı sayesinde Emin Çölaşan’ın yalanları, kamuoyuna yutturulmaya çalışılıyormuş.. Daha sonra, Bekir Coşkun’da aynı şeyler yaşandı.. “Çölaşan’ın atılmasında, okuyucu Hürriyet’e bir prim verdi. Ama Bekir Coşkun da ayrılırsa, bardak taşar ve Hürriyet’in tirajı tepetaklak olur” denildi. CHP’li Bekir de kapının önüne konuldu.. Ama tirajda bir değişiklik yine olmadı. Demek ki, Bekir Coşkun Hürriyet’i sırtlamıyormuş. Tam aksine Hürriyet, Bekir Coşkun’u sırtlanıyormuş! Daha sonra Ertuğrul Özkök’ün genel yayın yönetmenliğine sıra geldi. Özkök, yöneticilikten gitti.. Gazetenin tirajı yine aynı. Demek ki, tılsım Özkök’te de değilmiş. Daha sonra Oktay Ekşi’ye sıra geldi.. İşte o zaman şunlar denildi: “Tamam, Çölaşan’da bir şey olmadı. Coşkun’da olmadı. Ama Oktay Ekşi başka.. O yılların emektarı.. O giderse, okuyucu bir patlama yaparak, Hürriyet’i sıfırlar..” Azılı CHP taraftarı Oktay Ekşi’nin yalanlarına da, gazetede son verildi.. Ama tirajda bir değişiklik yok. Tufan Türenç için de epey dedikodu yapıldı. Kendisi, CHP üyesi bir gazeteci idi.. Onun yazılarına son verildi, tirajda yine bir değişiklik yok. Cüneyt Ülsever’in gidişi, Özdemir İnce’nin yazılarının azaltılması da Hürriyet’in tirajında bir değişiklik yapmadı.. Demek ki, bu ismi geçenlerin tamamını, Hürriyet sırtında taşıyormuş. Bu dindar adam görünce kırmızı görmüş gibi saldıran adamlar olmasa da, Hürriyet aynı tirajı elde ediyormuş. O zaman, bu adamların yalanlarını/çarpıtmalarını okuyuculara sunmaya ne gerek vardı? Hürriyet, bunları niye sırtında taşıyordu? Çünkü Hürriyet, bir toplum mühendisliği operasyonu aracı.. Bakmayın siz onların, “Hürriyet, özgürlük” edebiyatı ile trenler kaldırmalarına.. Onlar, isimleri deşifre olan bu yazarların yerine, yine benzer yalanları, başka isimlerle yazmaya devam ediyorlar.. Ama, deşifre olanları attıkları için, dikkat çekmiyorlar.. Bir gün gelecek, okuyucu bu “toplum mühendisliği”ndeki “şifre”yi çözecek.. Çözdüğü an da, Hürriyet gerçekten tepetaklak olacak.. O gün, Hürriyet artık yalancıları sırtında taşıyamayacak. Deşifre olanı da taşıyamayacak, deşifre olmayanı da.. “Kara propaganda”ya imza atamayacaklar.. Deşifre olan CHP’lileri ile de.. Deşifre olmayan gizli CHP’lileriyle de.. O gün yakındır.. “Toplum mühendisliği”ne soyunanların iflaslarını ilan etmeleri, artık gün meselesidir..
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|