![]() |
#1 |
![]() Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak: Açılıma destek için Diyarbakır'a 500 kişilik fabrika kuruyoruz
1998 krizinde Belçika'daki firma bizim siparişlerimizi gönderemeyeceğini söyledi. Sebep? Akreditiflerimizi kabul etmiyorlarmış. İş Bankası, Garanti Bankası ve Akbank'ın akreditiflerini gösterdik. ![]() Hacı Boydak'ın motosiklet tutkusu gençlik yıllarında başlamış: "İçimde ukde olarak kaldı motor." diyen Boydak, 3 yıl önce aldığı Harley Davidson'a mayıs ile kasım ayları arasında biniyor Onlar da "Türkiye'nin hiçbir bankasının akreditifine güvenmiyoruz." dediler. Şimdi kriz de olsa itibarımız da var paramız da. Boydak ailesini daha yakından tanıyarak başlayalım mı? 500 yıl önce Kayseri'ye Orta Asya'dan gelmişiz. Bizim Atalarımız, Orta Asya'dan gelerek Hacca gitmiş. Daha sonra 'Hacılar' olarak Türkiye'nin her bir tarafına dağılmışlar. Adana'dan Kırıkkale'ye kadar dağılmışlar. Türkiye'de 16 tane 'Hacılar' adında ilçe var. Bizim dedelerimiz Kayseri'de bulundukları yere de 'Hacılar' ismini vermiş. Bulunduğumuz köyde ekecek biçecek yer olmadığı için taş ustalığı yaparlarmış. Babalarımız da taş ustalığı yaparmış. Ekmeği taştan çıkarırlarmış. Genelde Kayserililerin zenginlerinin bağlarında amelelik yaparlarmış. 1950'lerde rahmetli dedem ameleleri bağlara götürürmüş. O zaman yanında amcamı da götürüyormuş. Amcam da 13-14 yaşında bir çocukmuş. Amcamla çalışırmış o da. Çalıştıkları evin sahibi dedeme, "Bu yaşta çocuğu niçin çalıştırıyorsun." diye kızmış. Bu, amcamın gururuna dokunmuş. Almış belin sapını (kürek) dizine vurmuş. Ortadan kırmış atmış. Dedeme bir daha amele işine gitmeyeceğini, bir meslekle ilgileneceğini söylemiş. Marangozun yanına girmiş. O yıllarda plastik pencereler yok. Evlerin pencereleri ahşap çerçeveye takılıyor. Amcam da bir marangoz ustasının yanında ahşap pencere yapmaya başlar. Amcam daha sonra babam Sami Boydak'ı da yanına almış. İkisi beraber o marangoz ustasının yanında çıraklık yapıyor. Sonra kalfa oluyorlar. Daha sonra askere gidiyorlar. Askerlikten sonra 25 metre kare dükkân açıyorlar beraber. O zaman Hacılar küçük bir köy olduğu için işleri büyütmeye karar veriyorlar ve Kayseri'ye geliyorlar. Kayseri'nin çok başarılı bir Belediye Başkanı varmış, Osman Kavuncu. Ona varıp, marangoz dükkânı açmak istediklerini söylüyorlar. O da yeni kurulan sanayi bölgesinde bir yer veriyor. Para almıyor, kazandıkça ödemelerini istiyor. O dükkânla marangozluk yapmaya başlıyor amcam ve babam. Bir müddet marangozluk yaptıktan sonra bu işin pek bir geleceği olmayacağını görüyorlar. Mobilya yeni yeni çıkmaya başlamış. Balkanlardan gelen Sarı Cemal isminde bir ustayı yanlarına alıyorlar ve kendilerine mobilyacılığı öğretmesini istiyorlar. İstikbal ismi nereden geliyor? Kayıt olmak için firma ismi istiyorlar. Babam ve amcam da, ne ismi koyalım diye tartışırken, Sarı Cemal, "Çok çalışkan ve azimlisiniz. Sizin geleceğiniz, istikbalininiz parlak olacak. Adını İstikbal koyun." demiş. İsmimiz de oradan geliyor. 1977'ye kadar Kayseri Sanayi Sitesi'nde bizim 3-5 tane ufak tefek mağazamız vardı. Daha sonra aynı sene Orta Sanayi Bölgesi'nde 12 bin metrekare arsa aldık. Oraya 1979 yılına kadar bir fabrika kurduk. Toplam 5 bin metrekare, ama biz ona fabrika diyorduk. Tüm atölyeleri oraya taşıdık. Sadece o fabrikada üretmeye başladık. 1981'in başıydı. O zaman amcamla babam ayrılmaya karar verdiler. Onlar içeride tartışırken biz dışarıda babalarımız ayrılmasın diye ağlıyorduk. Biz 6 kardeşiz, Şükrü ağabeyler de 5 kardeşler. Ben 20 yaşlarındaydım, Şükrü ağabey de 23-24 civarındaydı. Babalarımıza 'anahtarları bize verin, siz karışmayın' dedik. Onlar da kabul etti. Babalarımız hiç işimize karışmadı. Ama biz yapacağımız büyük işlerde fikirlerini alırdık. Saygıda kusur etmezdik. Onlara yıllık, kazandığımız parayı verdiğimiz zekâtın hesabını sunardık. Teklifinize hayır dememeleri sizi şaşırtmadı mı? O zaman babam 46, amcam 43 yaşındaydı. O yaşta olmalarına rağmen fedakarlık yaptılar. Biz de iyi niyetlerini geliştirmeyle uğraştık. Birlik beraberlik içinde işleri devam ettirdik. 2. kuşak olarak 5 bin metre kare olarak aldığımız yeri yaklaşık 10 bin metre kareye kare çıkardık. Çalışan sayısını 1000 kişiye çıkardık. Bu arada kendimiz okuyamadığımız için, küçük kardeşlerimizi okuttuk. Kendim ortaokulu bitirdim, akşam lisesine yazıldım, ama işlerle beraber yürütemedim. 'Kayserililer zeki olan çocukları ticarete, daha az zeki olanları da okula yönlendiriyor' düşüncesi ile mi hareket ettiniz? Yok, ona katılmıyorum. Hiç bilenle bilmeyenler bir olur mu? Babam sorduğunda, okumayacağımı, yanında kâtiplik yapacağımı söyledim. Ama bir sene geçtikten sonra niye okumadım diye pişman oldum. Aile şirketlerinin maalesef uzun ömürlü olamadığı ülkemizde sizin bu büyüklüğe ulaşmanızda neler etkili oldu? Aile şirketi olanlara bir tavsiyeniz var mı? Ben değil de, biz' demeyi bileceğiz. Öncelikle birlik beraberlik olacak. En esas kural, 'Ben değil de, biz' demeyi bileceğiz. İkincisi de, iyi olduğu zaman ben yaptım, kötü olduğu zaman sen yaptın zihniyeti kesinlikle olmayacak. Türkiye'de 100 yıllık aile şirketi iki elin parmakları kadar yok. Bu Türkiye'nin büyük sıkıntısı. İnşallah bunu aşmamız lazım. Birbirimizin hukukuna, hakkına riayet etmesi lazım. Adaletsizlik olmaması lazım. Yazılı olmayan kurallarınız var mı bu konuda? Eşlerimizi işe karıştırmıyoruz ve evde iş konuşmuyoruz. Birbirimize saygı-sevgi esastır. Ortadan yemiyoruz. Herkesin hesabı kitabı, harcadığı ayrı oluyor.Tüm şartları bir tarafa bırakırsak, takdir-i ilahi hepsi. 'Şunu yaptık, bunu başardık' demiyoruz. Babam her zaman şunu söylerdi: "Tabii çalışacaksınız. Ama her şey Cenab-ı Hakk'ın tevfikiyle oluyor. Siz sadece hareket ediyorsunuz. Rabbim de bereket veriyor. Amcamın bir duası var: 'Cahillikten, cimrilikten, hasetçilikten, fesatçılıktan Allah'ım sana sığınıyorum. Dünyayı elimize ver, ama gönlümüze verme' diye. Her sene, babalarımızın karşısına geçince, onlar bu sene ne hayır yaptığımızı sorardı. Hayırseverlik listenizde neler vardır? İlk olarak, Hacılar ilçesinde sağlık ocağı yaptırdık. 7-8 tane okulumuz var. Babalarımızın adına lisemiz var, firmamızın adına yaptırdığımız Anadolu lisemiz var. 3-4 tane sağlık ocağı, Zihinsel özürlüler merkezi, spor tesisleri, yine Hacılar ilçesinde polis lojmanı ve emniyet müdürlüğü binasını sayabilirim. Bu sene en büyük işimiz, Melikşah Üniversitesi'dir. Şırnak Cizre'de bir ilköğretim okulumuz var. Geçen sene son sınıfların bir organizasyonu vardı, ona katıldık. Çok duygulandık. Bu sene ilave bina yaptırdık. Erzurum'a babamızın adına Anadolu lisesi yaptırdık. Bunların yanında 1,1 milyon metrekarelik bir alan tahsis etti Orman Bakanlığı. Oraya 150 bin ağaç dikiyoruz. İş dünyası bu tür hayır işlerine nasıl bakıyor sizce? Verilen destekler yeterli mi? Bazıları bu yatırımı boşa giden para olarak bakabilir. Ama rahmetli cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın 'En büyük yatırım, insana yapılan yatırımdır' sözü eğitim için harcanan paranın ülkenin geleceği adına ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. Kayseri'nin 1 milyon nüfusu var ve 1 tane Erciyes Üniversitesi var. ABD'nin Boston şehrinin nüfusu 1,5 milyon. Burada 56 üniversite var. Yani Kayseri'de 10 tane üniversite olsa az. İkinci devlet üniversitesi de yapılacak. Bu sene 250 öğrenci aldık. Hangi bölümler açıldı üniversitede? İktisadi İdari Bilimler, Hukuk, Mühendislik ve hazırlık sınıfları var. Gelecek sene 800 öğrenci olacak. Şu anda her türlü imkânlar hazır vaziyette. Bir senede bitirdik. Türk okulları için ne düşünüyorsunuz? Geçen yıl Kurban Bayramı'nda Kenya'ya gittik. Kurbanlarımızı orada eda ettik. Bir daha dünyaya gelsen ne yapmak istersin? diye sorulsa samimi söylüyorum, parayı zenginliği tercih etmem; yurt dışında, Afrika'da Türk okullarında öğretmenlik yapmak isterim. Fedakâr öğretmenlerimiz vatanımızdan binlerce kilometre uzaklara gitmiş, oralarda bayrağımızı dalgalandırıyor, İstikâl Marşımızı okutuyorlar, Türkçemizi öğretiyorlar. Onların ellerinden, ayaklarından öpmemiz lazım. Yurtdışındaki okulları geziyoruz; Sibirya'nın 60 derece soğuğunda, Afrika'nın 50 derece sıcağında gördüm o öğretmenleri. İmrendim onlara. Onlardan ve ailelerinden Allah razı olsun. Birleşmiş Milletler'de Kuzey Kıbrıs'ın tanınmasıyla ilgili bir oylama olmuştu, orada sadece Pakistan çekimser oy kullandı. Kimse o zaman oy vermedi. Ama şimdi o oylama yapılsa, kesinlikle olumlu sonuç çıkar. Türk okulları, ülkenin dış dünyada tanıtılması için önemli bir köprü vazifesi yapıyor. Orada öğretmenlere saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz. Gönlümüz her zaman onlarla beraber. Türkiye'de bir çok ile gidiyorum ben. Gezmediğim il yok. Şimdi, 3 yıl önce Tunceli'ye gitmiştik. Orada Munzur Koleji var, oraya bir ziyarette bulundum. Çocuklar bize konser verdiler. Konser veren çocuklar bütün bir Türkiye'yi temsil ediyordu. İçlerinde Süryani, Sünni, Ermeni, Alevi olan çocuklar vardı. Oranın Müdürü Rıza Hoca var. 2,5 yıldır orada olduğunu söyledi. O zaman yakında bizim taraflara tayininiz çıkar da Kayseri'ye gelirsiniz dedik. Hocamın gözlerinden yaş geldi. 'Biz burayı çok sevdik. İnşallah mezarımız da burada olur. Buradan gitmek istemiyoruz.' dedi. Böyle fedakâr öğretmenler olduğu zaman sırtımız yere gelmez inşallah. Torpille batıya gelmeye çalışan doktorları, öğretmenleri görünce Rıza Hoca gibi fedakâr öğretmenlerin fedakârlığını daha iyi anlıyor insan. Türkçe olimpiyatları yaklaştı. Gelen öğrencileri dinlerken neler hissediyorsunuz? Gerçekten çok büyük bir medeniyet projesi bu şahit olduğumuz. O öğrencileri ülkemizde Türkçe şarkılar türküler eşliğinde dinlemenin içimde kopardığı fırtınayı tarif etmemem imkan yok. Gözyaşları çok şey anlatır bu tür konularda. Gittiğimiz ülkelerde de o çocukların şarkılarımızı, ezgilerimizi okuduklarını görüyoruz, izliyoruz. Geçen sene Tanzanya'da çocuklar hem çiğ köfte yaptı, hem de sıra gecesi. Çok duygulandık. Türkçe Olimpiyatları'nın yıllardır sponsorlardan biri olarak varız. Her geçen sene ülke sayısı artıyor. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Bu okullar için iş dünyasını teşvik eden Fethullah Gülen Hocaefendi ismi sizde neleri çağrıştırıyor? Cenab-ı Allah zatı âlilerine uzun ömürler versin. O, Türk insanının ufkunu açıyor. Eğitimde, ekonomide her sahada dünyaya açılmasını sağladı ülke insanının. Gelecek nesiller ne demek istediğimi daha iyi analiz edecektir ümidindeyim. TUSKON'a da üyesiniz. TUSKON'un uluslararası ticaret köprüleri çok başarılı bulunuyor. Buradaki başarı için ne söyleyeceksiniz? Rızanur bey (Meral) ve ekip arkadaşları, dünyanın her bir tarafına iş adamı sıfatıyla gidiyorlar ve ülkemizi güzel bir şekilde temsil ediyorlar. Dünyanın birçok yerindeki iş adamlarını, devlet adamlarını Türkiye'ye getirip ağırlıyorlar, burada fuarlar düzenliyorlar. Bu da meyvesini veriyor; ihracatımız devamlı artış gösteriyor. Bunların devamını bekliyoruz ve TUSKON'a başarılar diliyoruz. TÜSİAD'I DEMOKRAT BULMUYORUM TÜSİAD'ı nasıl buluyorsunuz? TÜSİAD'a 3 kardeşim üye, ben değilim. Çünkü o derneği demokrat bulmuyorum. AK Parti hükümeti kuruldu, iki gün sonra açıklama yapıp, hükümetin beklentilere cevap verecek hükümet olmadığını söylediler. Bizim Bekir Boydak da, "Bu, Hanımefendinin (Dönemin başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ) kendi görüşüdür. TÜSİAD üyelerinin görüşü değildir." diye açıklama yaptı. Biraz demokrat davranmaları lazım. Onlar demokrat takılmıyor. Seçimleri bile demokrat yapılmıyor. Başkanın kim olacağı Genel Kurul'dan önce belli oluyor mesela. Darbe girişimleri, buna karşı devam eden davalar var... 28 Şubat ve 27 Nisan bildirileri de ortada. Bu konularda işadamlarının sesi çok cılız çıkıyor ya da hiç çıkmıyor. Siz bu noktada ne düşünüyorsunuz? 28 Şubat sürecinde hiç istifimizi bozmadan, çizgimizi değiştirmeden yolumuza devam ettik. Ama o zamanlar yaftalamaya çalışanlar oldu. Öyle günleri bir daha yaşamak istemiyoruz. Darbelerin ekonomiye hiç bir zaman olumlu etkisi olmadı. 27 Nisandaki e-muhtıra olayında Başbakanın dik duruşunu takdirle karşıladık. Türkiye için tam bir dönüm noktası olmuştur hükümetin karşı bildirisi. Hükümetin kriz yönetemediği eleştirilerine siz katılıyor musunuz? Kesinlikle katılmıyorum. Krizde uygulanan KDV indirimiyle çok iş yaptık. Tüm tedbirler doğruydu. İndirimlere rağmen, cirolarımız arttı. Krizi iyi yönettiler. Eski krizlerle mukayese ettiğinizde ne tür farklar görüyorsunuz? Bundan evvel biraz da bizim yaşadığımız krizlere bakmamız lazım. Önceki krizlerde banka müdürleri telefonlara dahi çıkmıyordu. Yüzde 20'lerde faiz alıyorlardı, ona rağmen kredi yoktu. Türkiye'ye kimse itibar etmiyordu. 1998 yılında Boyteks'i kurduk. Boyteks, bizim kumaş üreten tesisimiz. Boyteks'i kurmamızın bir sebebi var. Biz yıllarca Belçika'dan yatak kumaşı alıyorduk ve İstikbal ve Bellona yataklarında bu kumaşı kullanıyorduk. 1998 krizinde Belçika'daki firma bizim siparişlerimizi gönderemeyeceğini söyledi. Sebep? Akreditiflerimizi kabul etmediklerini ifade ettiler. Biz İş Bankası, Garanti Bankası ve Akbank'ın akreditiflerini gösterdik. Onlar da "Türkiye'nin hiçbir bankasının akreditifine güvenmiyoruz." dediler. Malımızı kestiler. Parayı peşin gönderirsek mal alabilecektik. Halbuki 6 ay vadeli anlaşmamız vardı. Bir müddet nakit almak zorunda kaldık. Daha sonra yatak kumaşını kendimiz yapmazsak bu insanlara ilelebet muhtaç olacağımızı düşündük. Hiç bilmediğimiz halde hemen 8 tane tezgah aldık. Tekstilci eleman transfer ettik, fabrikanın bir köşesine koyduk. Hemen bir arsa alıp, Boyteks fabrikasının temelini attık. Şu anda yatak kumaşı konusunda dünyada 1 numarayız. Geçen sene 74 milyon dolar kumaş ihracatı yaptık. Yaklaşık 400'den fazla tezgahımız var. Dünyanın en ünlü yataklarında bizim kumaşlarımız kullanılıyor. Şimdi kriz de olsa, itibarımız da var, paramız da. İRAN'DA MARKA OLMUŞUZ, HABERİMİZ YOK Sizi nasıl etkiledi kriz? Ekonomik sıkıntılar, kimi için kriz, kimi için fırsat olabiliyor. Biz kriz kelimesini şirketimizde kullanılmasını yasakladık. Ar-Ge çalışmaları yaptık, teknoloji ve inovasyona önem verdik. Tasarruf yaptık. Dünyadaki sektörümüzle ilgili fuarları takip ettik. Krizi fırsata çevirdik. Türkiye'nin yürüttüğü dış politika ihracatımızın patlamasına sebep oldu. Yunanistan'da 15-16 İstikbal mağazası var. 2001'den önce de oralara mal satıyorduk. Şimdi kendi mağazalarımız var. İran, Irak, Ürdün, İsrail ve birçok komşu ülkelerde mağazalarımız var. Suriye'de mağaza açtık, şimdi satış rekorları kırıyoruz. Yazık ki, yıllarca ihmal etmişiz. Hiç haberimiz olmadan İran'da marka olmuşuz. Orada tüm Türk kanallarını izliyorlar. Reklamlardan bizi çok iyi tanıyorlar. Krizde herkes önce reklamı kısar, siz daha çok reklam yaptınız. Biz reklamın gücüne inanıyoruz. İlk kez TRT'de reklam verdik 1993'te olması lazım. O zamanlar kardeşim Memduh İstanbul'daydı ve okulu yeni bitirmişti. Bu işlere biraz yatkınlığı vardı. Reklam vermemiz gerektiğini söyledi. Biz de oturup konuştuk. O zamanlar TRT 1, TRT2 ve Magic Box vardı. Mariana dizisi, Türk filmleri arasına reklam verdik. Verdiğimiz reklamlardan çok iyi geri dönüşler aldık. O zaman reklamın gücünü anladık ve reklamı hiç kesmedik. Boydak Holding'in gelecek stratejileri ve hedefleri nelerdir? 2009'da yüzde 9,6 büyüdük. Mobilyada yüzde 22 büyüdük. 3,6 milyar lira ciro yaptık. 2010'da çift rakamlı büyüme bekliyoruz, 4 milyar lira ciro hedefliyoruz. Ama bizim bir kahve markası kadar ciromuz yok. Adam bir kahve markasıyla 10-12 milyar dolar ciro yapıyor. Dolayısıyla, bizim dünya ölçeğinde rakamlarımız küçük. Daha gideceğimiz çok yol var, yapacağımız çok işler var. Şirket almak gibi bir niyetiniz var mı? Kriz dolayısıyla Almanya'da, İtalya'da bir çok şirket satılık, alınabilir. Ama laf olsun diye şirket almak doğru değil. Çünkü orada işçilik maliyetleri çok yüksek. Ama Boydak Grubu olarak güneşin doğup battığı her yerde Türkiye'yi temsil edeceğiz. Borsa'ya girmeyi düşünüyor musunuz grup olarak? Üzerinde çalışıyoruz. Bu sene borsaya açılacağız. Yılın ikinci yarısında borsaya bir şirketimizi açacağız. Ama zamanı gelince, tam kurumsallaştıktan sonra. Kurumsallaşma aile şirketlerinde çok büyük bir problem ama. Bu konuda tecrübeliyiz. Geçen senelerde bize ait Anadolu Finans'la Ülker'in Family Finans'ını birletirdik, 110 şubeli Türkiye Finans'ı kurduk. Türkiye'de bir ilk gerçekleştirdik. Farklı grupların güç birliği ile 30-40 şube daha açarak şube sayısını 180'in üzerine çıkardık. Bu çok yapılmayan bir şey Türkiye'de. Sonra yüzde 60'ını Suudi Arabistan'ın en büyük bankası NCB Bank'a sattık. Türkiye'deki satılan bankalar içerisinde en yüksek çarpan değeri ile gitti. Gelen nakitle de borçlarımızı kapattık. Türkiye Finans'ın sermayesini de artırdık. Böylece Türkiye'ye Suudi sermayesi geldi. Onlar, Türkiye'ye yeni yatırımlar da yapar diye düşünüyoruz. Türkiye'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Türkiye'nin geleceği parlak. Türkiye'de büyük gelişmeler var. Ama bunlar kamu oyuna yansımıyor, gösterilmiyor, görülmüyor. İnsanlarımız Türkiye'nin doğusunu da gezsinler. Türkiye, sadece İstanbul ve Antalya'dan ibaret değil. Gidin Elazığ-Bingöl, Elazığ-Tunceli, Tunceli-Muş arası yolları bir görün. Bu yolların hepsinden 6 ayda bir geçiyorum. Çok mükemmel yollar var. Elmadağ rampasında her yıl onlarca insan ölüyordu. Ama şimdi çok güzel bir yol yapılmış. Çok iyi altyapı hizmetleri sunulmaya başladı. Demokratik reformları tamamladığımız zaman ülkemizin önümüz açık. Değişime direnenler ümidinizi kırmıyor mu? Onlara itibar etmemek lazım. Türkiye'de çok mükemmel bir gelişme var. Türkiye'nin dünyada çok büyük bir itibarı var. Yıllardır yurt dışına gidip geliriz, biz bunu gözlemliyoruz. Önceleri gittiğimiz zaman, konsolosluklarda ve büyükelçiliklerde kimse yüzümüze bakmazdı. Şimdi, her türlü işlerimiz için bize yardımcı oluyorlar. Cumhurbaşkanı, Başbakan, uçağını işadamları alıp götürüyor, uçakta herkesin sorunlarıyla ilgili tek tek ilgileniyorlar. Biz bunları hayal edemezdik. Yurt dışından bir devlet adamı gelse, eğer oralara ihracat yapıyorsak, çağırıyorlar, gidiyoruz Çankaya Köşkü'ne. Oysa, eskiden Çankaya Köşkü'nün yerini bilmezdik. TOBB'A YAPTIĞI ÇAĞRIDA BAŞBAKAN HAKLI Başbakan, TOBB'a üye her şirket 1 kişi istihdam etse, Türkiye'de işsizlik çözülür dedi. TOBB'dan karşı bildiri çıktı. Başbakan çok kırıldığını söyledi. Siz ne düşünüyorsunuz? Başbakan'a hak veriyorum. Şirketler olarak istihdamı sosyal sorumluluk gibi görmek lazım. Biz de bu sene 500 kişi alacağız. Zaten sigorta primlerinde 5 puanlık indirim yaptılar. Kısa dönem çalışma ödeneği, Kurumlar Vergisi indirimi... Diğer teşvikler gerçekten önemli bir rahatlama sağladı. Hepimizin istihdam görevini yerine getirmesi lazım. Türkiye'nin kurtuluşu üretim, istihdam ve ihracatta. Başka çaremiz yok. Sanayici, hükümet, herkes üzerine düşeni yaparak, Türkiye'yi küresel bir ülke olmasını sağlamak için uğraşmalı. Açılımın mutlaka gerçekleşmesi lazım. 30 seneden fazladır kan akıyor, bunu durdurmamız lazım. Oradaki işsizliğe çözüm bulunmalı. Eğitimsizliğe çareler üretmeliyiz. Sosyal adaleti sağlamamız lazım. Devletimiz fakire yardım ediyor. Yine de en büyük sıkıntı işsizlik. Oradaki boş gezen insanlara iş sağlayabilirsek, inanıyorum ki, sıkıntılar bitecek. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı döneminde, Diyarbakır'da, Siir'te, Batman'da gönüllü askere gitmek için askerlik şubesinin önünde kuyruklar oluşuvermişti. O zamandan bu yana aramızdan ne geçti ki! Bin yıldan fazladır ata-babalarımız et tırnak olup bu topraklarda yaşamış. Aramızda hiç bir sorun olmamış. Hep beraber, yine terörü yeneceğiz ve kardeş gibi yaşayacağız. Peki siz somut bir katkı sağlayabilecek misiniz açılıma? Kardeşler olarak oturup konuştuk. Boydak ailesi olarak biz de Diyarbakır'a önümüzdeki aylarda bir fabrika yapacağız. En az 500 kişinin çalışacağı bir mobilya tesisi olacak. Oradaki işsizliğin azalmasına bizim de bir katkımız olsun diye bunu yapacağız. Önümüzdeki dönemde bu işi hayata geçireceğiz. Açılıma şirket olarak destek sağlayacağız. Bu örnekleri çoğaltabilirsek bu meseleyi de aşacağız İnşallah. Anayasa değişiklik paketi Meclis'te Kabul edildi. Halk oylamasından geçer mi? Evet geçer. Türkiye açısından gerekli. Bana göre Meclis'teki tablonun aksine MHP tabanı da Anayasa paketine olumlu bakıyor. Paket görüşülürken Kayseri'de şehit cenazesinde Enerji Bakanı'na yumruk atılması sizce bir mesaj mıydı? Taner Bey (Yıldız) bizim çok değer verdiğimiz bir büyüğümüzdür. Talihsiz bir olay. Kayseri'mize yakışmadı. Ama fevri bir olay. Bu icraatı yapan vatandaş psikolojik sorunları olan biriymiş. Bunlar gazetelere de yansıdı. Bunu Kayseri'ye mal etmemek lazım. Güvenlik tedbirlerinde bir eksiklik olduğu söyleniyor, daha fazla tedbir alınabilirdi. ERCİYES'İN ZİRVESİNE İKİ KERE TIRMANDIM Spora, özellikle futbola yakın bir işadamısınız... Çocukluğumdan beri Fenerbahçeliyim. Ama Kayserispor'da 4-5 yıl Yönetim Kurulu Üyesi oldum. Başkanvekilliği yaptım. Erciyesspor'da başkanlık yaptım. Ama Fener'de kongre üyesiyiz. Ailemizde herkes farklı takımları tutar. Amcamın oğlu Şükrü Ağabey, Bursaspor'u tutuyor. Kardeşlerimden Mustafa bey de benim gibi Fenerli. Bekir bey Galatasaraylı, Memduh Bey Beşiktaş'lı. Hepimiz farklı takım tutuyoruz. F.Bahçe ile Kayseri sahada. Siz o maçta hangisini tutuyorsunuz? Şüphesiz Kayseri'yi tutarım. Biz orada yaşıyoruz, memleketimiz, oranın da takımını tutarız. Sporu destekleriz. Tüm fabrikalarımızda spor salonlarımız var. Dağcılığa meraklısınız. Şükrü Ağabeyle ben her sabah dağa gideriz, yaklaşık iki saat yürürüz. Hafta sonları daha fazla spor yaparız. Hacılar Dağcılık Spor Kulübü var, oranın da fahri başkanlığını yapıyorum. Oranın ihtiyacı olan her türlü malzemeleri aldık. İki sefer kendim de Erciyes'e tırmandım. 4-5 yıl oldu. Biride Eski Devlet bakanı Fikret Ünlü ile çıktık. Zirveye Boydak Holding bayrağını diktik. Hatıra defterine yazı da yazdık. Gelecek sene de yine çıkmayı düşünüyorum. Sizin 17 kilo verdiren diyetiniz çok merak ediliyor. 21 gün sadece su içerek diyet yaptım. Tüm fazla kilolardan kurtuldum. En iyi diyet Peygamber Efendimiz'in (sav) sünnetidir: Az ve tek çeşit yemek. Acıkmadan yememek, doymadan kalkmak da bir düstur olmalı. GENÇKEN BİNEMEDİM, MOTORA ŞİMDİ BİNİYORUM Harley Davidson sevdası nereden geldi? Çocukken bir bisikletimiz bile olmadı. Evimiz de ana caddenin üzerindeydi. Evimizin önünden kamyonlar geçerdi. Babam da arabanın altına falan girer endişesiyle bana bisiklet almadı. Ben de bisiklete, motosiklete çok meraklıydım. Amcamın bir tane motosikleti vardı. Bazen amcam verirdi, bazen de kaçırırdım. O zaman motora binmek böyle bir ukdeydi. İmkanım olunca da bir Harley Davidson motor aldım. 3 yıl oldu. Ara sıra geniş yollarda geziyorum. Kalabalık yerlerde binmiyorum. Kimsenin görmediği yerlerde kullanıyorum ve gençlikte yapamadıklarımı yapıyorum. Özel jet de aldınız. Masraflı oluyor mu? Özel jet aldık. En son çıkan Çesna tipi model. Sıfır. 13,5 milyon dolar. Bizim için çok iyi bir yatırım oldu. Zamanı çok verimli kullanıyoruz. Bunu lüks olarak değerlendirmemek lazım. Bazen günde 2-3 vilayete gitmemiz gerekiyor. Masraflı, ama lüks değil. İstanbul'dan İtalya'ya, İspanya'ya, İngiltere'ye vs. Avrupa ülkesine, komşu ülkelere çok rahat gidiyoruz. Jetin 8 yolcu 3 mürettabat kapasitesi var. Nasipse, okyanus ötesi uçan uçak da alırız. Ciddi ciddi bunu da düşünüyoruz. 'Zenginlik insanı değiştirir' sözü sizce doğru mu? Tam değil. Tabii zenginlikle beraber çevremizde değişiklikler oldu. Ama eski çevremizi, dostlarımızı hiç ihmal etmiyoruz. Her şeyimiz Kayseri'de. Devamlı eş dost akrabalarımızla görüşürüz. Bizim Hacılar ilçemizde yardımlaşma derneğimizin yaklaşık 1,5 milyon lira bütçesi var. İlçenin nüfusu 11 bin. Hacılar, en az işsizlikte, ilk 500'e giren şirket sayısında 1 numara. İlçemizle gurur duyuyoruz. Muhafazakâr işadamları kültür-sanata yeteri kadar destek veriyor mu? Kültür sanata da zaman zaman destek veriyoruz. 'Kınalı Kuzular' bizim Türkiye Finans'ın desteğiyle çekildi. Daha çok hangi televizyon programlarını seyrediyorsunuz? TRT'de Ferhat Göçer'in programını seyrediyorum. Haberleri takip ederim. Dizilerle pek aram yok. STV'deki Ayna programını çok seviyorum ve devamlı izlerim. Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği'ni çok seviyorum. Kayseri, Yozgat türküleri başta olmak üzere türküleri çok severim. ![]() ![]() Ekrem Dumanlı ve Turhan Bozkurt'un sorularını cevaplandıran Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak, günde en az 10 sayfa kitap okuma kuralını aksatmadan uyguluyor. Açık lise imtihanlarına hazırlandığını belirterek, "Keşke liseyi bırakmasaydım zamanında." diyor. Amcasının oğlu olan Şükrü Bey de, "Hacı çok azimli. Geçen sene 52 kitap bitirdi." bilgisini veriyor. ![]() 2008 yılında Kayseri sanayicilerinin girişimleri ile temelleri atılan Melikşah Üniversitesi, bir yıl gibi kısa bir sürede tamamlandı. İktisat, Mühendislik ve Fen Edebiyat fakültelerinin ardından Hukuk Fakültesi de bu yıl öğrenci kabul edecek. Boydak, fakülte önünde Rektör Prof. Dr. Reşit Özkanca ve Baro Başkanı Ali Aydın ile sohbet etti. ![]() Yıl: 1961. Hacı Boydak, babası Sami Bey'in kucağında. ![]() Gençlik yıllarında amcasının mobiletine binerken... *** ![]() Yıl: 1995. Yönetim Kurulu üyeleri (soldan sağa): Şükrü Boydak, Memduh Boydak, Bekir Boydak, Nazif Türkoğlu, Yusuf Boydak, Hacı Boydak ve Mustafa Boydak. ZAMAN
![]() Konu EZEL tarafından (05-09-2010 Saat 12:29 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Gazetede okudum gıpta ettim.
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Allah razı olsun. Demokratik Açılımı hepimiz desteklemeliyiz.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() İnşAllah Lafta Kalmaz. Vatana Millete Hayırlı Olur...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() katılıyorum iş adamları güneydoğuya yönelselar çok iyi olur
Konu Gönülden tarafından (09-03-2015 Saat 23:19 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Yetkililer, yani TSK ve Emniyet güçleri bu gibi adımları engellemek isteyebilecek örgütlere karşı uyanık olması gerekir. Doğuda askerlik yapmıştım o bölgenin gelişmemesi için TSK 'nın yalnış adımları olduğu gibi Örgütsel faaliyetlerin müdahaleleride bol oluyordu.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 | |
![]() Katılıyorum.Adam giderini sağlayabilirse oturup sağlıklı düşünebilir.Sağlıklı kararlar alıp sağlıklı bireyler yetiştirebilir.
Alıntı:
Aynen katılıyorum. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Tebrik ederim.Gercekten guzel ve isabetli bir karar almisiniz.Allah(c.c) yolunuz her daim acik etsin.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|