AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-23-2010, 00:48   #1
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart Adil Düzen Medeniyeti
Adil Düzen Medeniyeti


Reşat Nuri Erol

22 KASIM 2010
milligazete

Adil Düzen Medeniyeti 1 Demokrasi ve lâiklik

Biz neden "Adil Düzen"in, "Adil Ekonomik Düzen"in gelmesini istiyoruz?


"Adil Düzen"in gelmesini istiyoruz; çünkü bizim ve insanlığın "adalet, hak, doğruluk ve iyilik ile ilgili sorunlarımızı" sadece ve sadece "Adil Düzen" çözmektedir.


Bu "cahiliye çağı"nda, bu "zulüm çağı"nda, bu "sosyal tufan" çağında; yeniden medenileşmemiz, yeniden uygarlaşmamız, yeniden "yeni bir dünya" inşa etmemiz, yeniden "yaşanabilir adil ve müreffeh bir dünya" oluşturmamız ancak böyle mümkündür.


Bugün dünyanın ve Türkiye'nin çözülmeyen, çözülemeyen pek çok sorunları vardır. Bizim "Türkiye'nin 100 Sorunu ve 100 Sorunun Çözümü" başlıklı geniş bir çalışmamız vardır. "Adil Düzen" ile "Adil Ekonomik Düzen" işte o çözümleri bize öğreten düzendir.
Milenyumun, III. bin yılın başına geldik, "yeni bir medeniyet" kuracağız...



Medeniyetlerin ömürleri biner yıldır, ortaya çıkışları ve tarih sahnesinden çekilişleri Milâdî takvime bağlanmıştır. Hakka ve adalete dayalı "yeni medeniyet" aslında bundan iki-üç veya üç-dört asır önce doğmaya başlamıştır.



İnsanlık "demokrasiyi, lâikliği, liberalliği ve sosyalliği" benimsemiştir. Çağımız dünyasında artık hiç kimse "demokrasiye, lâikliğe, liberalliğe ve sosyalliğe" karşı çıkmıyor; sadece art niyetli ve kötü amaçlı birileri insanlığın bu değerlerini çarpıtarak istismar ediyorlar, bu kavramlara kendilerine göre anlamlar yüklüyorlar.


Bütün mesele bu kavramların gerçek şekliyle anlaşılması ve anlaşıldıktan sonra da bu anlayışa göre uygulama mekanizmalarının kurulmasıdır.
"Demokrasi" deyip kötü ve art niyetli insanlar "ekseriyet sistemi"ni ve "merkezî yönetim sistemi"ni getirmişlerdir.


Yukarıda, kötü amaçlı birileri insanlığın bu değerlerini çarpıtarak istismar ediyorlar dedik. Mesela nasıl? Dört-beş senede bir, halk, ekonomik ve sosyal baskılar içinde seçime girecek, hükümeti oluşturacak, merkezî hükümet ülkeyi güya demokrasi ile yönetecek ve bunun adı da "demokrasi" olacak! Sadece merkezî hükümette değil, yerel yönetimlerde de aynı komedi oynanacak! Bu söylem ve uygulamanın adı da güya "demokrasi" olacak! Nasıl ve kime veya kimlere "demokrasi" ise?!. Erbakan'ın tesbitiyle bu ancak "demokratur" olabilir.




Oysa "Adil Düzen"in öğrettiği ve önerdiği demokrasi "içtihat sistemi"dir, "yerel icmalar sistemi"dir, "hakemlik sistemi"dir.


"Adil Düzen"de merkez hakim değil hadimdir.


"Lâiklik" deyip dinleri dışlamışlar... "Lâiklik" deyip dinlerin yani Allah'ın yönetime ve dünya işlerine karışma yetkileri yoktur şeklinde bir varsayım uydurmuşlar ve halka bunu dayatmışlar... Yani tam bir "dinsiz lâiklik" anlayışı ve uygulaması, dini dışlayan ve tamamen devre dışı bırakan bir lâiklik; nasıl bir "lâiklik" ise?!.
Oysa "Adil Düzen" dinde/düzende zorlamayı kaldırmakla, bütün dinlere devlet işlerine katılma yetkisini tanımakla; yani dine düzeni ahlâkî yönden denetleme yetkisini vermekle "dindar lâikliği" getirmiştir. Bütün sorunlarda "müsbet ilmi" hakem yapmıştır. Bağımsız, yansız, etkin ve saygın adalet mekanizması için "hakemlik sistemi"ni getirmiştir.
Demek ki sahtekâr Batı "sahte lâiklik" içindedir.
"Adil Düzen ise olması gereken "gerçek lâikliği" getirmiştir.
"Adil Düzen Medeniyeti" kurulurken, "Adil Düzen"in "demokrasi" ve "lâiklik" alanlarındaki önerileri, bu önerilere gerçekleştirecek mekanizmaları özetle işte böyledir.
"Liberallik" ve "sosyallik" alanlarındaki öneri ve mekanizmalar gelecek yazıda...

 

mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-23-2010, 00:49   #2
Kullanıcı Adı
Mavera
Standart
birde numan kurtulmusun medeniyet hareketi var bu adil düzenden farki nedir acaba..
Mavera isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-23-2010, 14:18   #3
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart

Reşat Nuri Erol


Adil Düzen Medeniyeti 2 Liberallik ve sosyallik


Biz "Adil Düzen" ve "Adil Ekonomik Düzen" diyor; sadece demekle kalmıyor, bunun gerekçelerini ve mekanizmalarını açıklıyoruz.

Milenyumun, III. bin yılın başına geldik, "yeni bir medeniyet" kuracağız diyoruz ve nasıl kurulacağını açıklıyoruz; bunun "Adil Düzen Medeniyeti" olacağını ortaya koyuyoruz.
İnsanlık "demokrasiyi, lâikliği, liberalliği ve sosyalliği" benimsemiştir ama bunların gerçek tanımlarını ve mekanizmalarını ortaya koyamamıştır diyoruz. Bunu dedikten sonra da; gerçek "demokrasiye, lâikliğe, liberalliğe ve sosyalliğe" nasıl ulaşılacağını ortaya koyuyor, mekanizmalarını da kuruyoruz...
Önceki yazıda "demokrasi" ve "lâiklik" dedik...
Bugünkü yazıda da "liberallik" ve "sosyallik" diyoruz...
***
"Liberallik" özel mülkiyettir; insanların serbestçe iş yapmalarıdır, kimsenin başkasının işçisi olmak zorunda kalmasına izin vermemektir.
Gerçek ve olması gereken "liberallik" böyledir.
Batı ise bu tanımda ifade edilen iyilik ve avantajları sadece "tekel sömürü sermayesi sahiplerine" tanımıştır. Yani krallar ve yöneticiler, kilise ve diğerleri sömürmesin; sadece biz tekel sermaye sahipleri sömürelim, havra da bu sömürüye ortak olsun diye liberalliği kendilerine göre tanımlamışlar, sömürü mekanizmasını da buna göre kurmuşlardır.
"Adil Düzen" ve "Adil Ekonomik Düzen" ise liberalliği özel mülkiyete dokunulmazlık ilkesi şeklinde getirmiştir. Hakemlerden oluşan yargı kararları dışında insanların çalışmalarına ve yaşamalarına müdahale edilmez, edilemez.
"Faiz" yasaktır, faizsiz krediler vardır, selem kredisi vardır. "Vergi" de üretim, ticaret ve hizmet şekline göre beşte birdir, onda birdir, kırkta birdir; kesinlikle daha fazla değildir. Daha fazla vergi almak devletlerin ve yerel yönetimlerin hakkı değildir.
"Sosyallik" deyip istismar ediyorlar. Batı dünyası sosyalliği paralı sigorta şeklinde görmüştür. Adına "sosyallik" denilerek sigorta kurumları yoluyla sömürüyü geliştirmiştir.
"Sosyal Sigorta" demek, küçük işletmelerin iş yapamaması demektir, bu sistemle ezilmesi demektir. Sigortasız olan kimselerin aç ve hasta ölmesi demektir. Bugün ölmek üzere olan kimseyi yanınızdan geçen bir arabaya para verip hastaneye götüremezsiniz; çünkü sigortasızdır! Onu çalıştıramazsınız; çünkü sömürü sermayesi adeta çalışma yasağını koymuştur; açlıktan ölebilir ama çalışamaz! Sendika, grev, lokavt bu zulüm içindir!
"Adil Düzen ve "Adil Ekonomik Düzen" ise 'yeryüzü bütün insanlarındır, herkesin yeryüzünden kira payı vardır' demektedir.
-Çalışmayanların, çalışamayanların da yaşama hakları vardır.
-Aidatsız ve primsiz bütün insanlar sigortalıdır ve güvencededir.
-Hasta olanlar tedavi edilirler ve genel hizmetlerden yararlanırlar.
-Bunun dışında yollar ve diğer kamu alanları bütün vatandaşlara açıktır.
-İnsanlar buralardan ve benzeri bütün kamu alanlarından parasız yararlanırlar.
-Hattâ su, elektrik, gaz gibi maddelerin ve haberleşme araçlarının asgari tüketim miktarı da bedelsiz olarak halka verilmektedir. İnsanlardan zaruri denebilecek belli bir kilometreye kadar ulaşımlarında yolculuk yani ulaşım ücreti alınmamaktadır.
***
Bir zamanlar yeryüzünde Hakka ve adalete dayalı "Adil Düzen Medeniyeti" vardı. Bugünkü "Avrupa Batı Uygarlığı" işte o medeniyetin kuvvete ve zulme dönüşmüş şeklidir.
Şimdi yeryüzündeki "zulüm düzeni" sona erecek, yeniden "Adil Düzen" kurulacak ve bu düzen kısa zamanda bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olmak üzere "Adil Düzen Medeniyeti" seviyesine ulaşacaktır.Vesselâm...
mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-23-2010, 14:18   #4
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart
.........
mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-24-2010, 15:56   #5
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart


Reşat Nuri Erol



Adil Düzen Medeniyeti 3 Bâtıl Batı’yla olmaz


Bugün "medeniyet" yazımda "Bâtıl Batı'yla olmaz" diyorum. Bunun gerekçesi bundan önceki yazımın son satırlarında saklı. Meselenin iyice netleşip vuzuha kavuşması için o cümleleri biraz açarak tesbitimizi tamamlar, hükmümüzü verebiliriz.
Bir zamanlar yeryüzünde Hakka ve adalete dayalı "Adil Düzen Medeniyeti" vardı. Bugünkü "Batı Uygarlığı" işte o medeniyetin "kuvvete ve zulme dönüşmüş" şeklidir.
Zulüm ile âbâd olunamayacağına göre; yeryüzündeki "zulüm düzeni" sona erecek, yeniden "Adil Düzen" kurulacak ve bu düzen kısa zamanda bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olmak üzere "Adil Düzen Medeniyeti" seviyesine ulaşacaktır.
Dünya dönüyor, devran/dönem değişiyor, "savaş ve zulüm" asırlarından sonra sıra "barış ve adalet" asırlarına geliyor; yani "Adil Düzen Medeniyeti"ne geliyor. Zulüm ile âbâd olunamayacağı gerçeğini görmeyenlerin sonu iki cihanda da berbat olacaktır.


İşte bundan dolayı Bâtıl Batı ile olmaz, olamaz...
Olamadığı iki-üç asırlık Batılılaşma maceramızdan belli...
AB, ABD, BM, DB, IMF ve de NATO peşinde olanlara duyurulur...
Faizci, inkârcı ve de zinacı Batı ile bu işlerin olacağını zannedenlere hatırlatılır...
***



Kasım ayı geçip gitmeden bu ay dikkatimi çeken bazı notları sizlerle paylaşmalıyım.
Birincisi, hasta olan bir büyüğümüz vesilesiyle Sibel Eraslan tarafından yazılmış; "Pantoloncu Necdet".
Yirmi yıldan fazladır İslâm Medeniyeti Vakfı Genel Sekreterliği yapıyorum... Necdet Ağabey'in dükkanının olduğu caddede (Selâmi Ali Efendi Cad. Üsküdar), vakıf merkezini inşa etmeye başladığım yıllardan itibaren (90'lı yılların başı), hemen her gün kendisine uğrayıp selam verir, sohbet ederdik... Allah Necdet ağabeyimize şifalar ihsan etsin...
Sibel Hanım, Refah Partisi İstanbul İl Hanımları Başkanlığı da yaptı, o zamandan tanışıyoruz; o zaman yol arkadaşıydık... Kendisi şimdi genel olarak AK Parti'yi destekleyen Yeni Akit gazetesinde, zaman zaman -bâtıl Batı peşinde koşan ve eski arkadaşlarımızdan oluşan- AK Partililerin bazı politikalarını metheden yazılar yazıyor...


Necdet Abi ile ilgili yazısının başlığı şöyle: Yol arkadaşım "Pantoloncu Necdet"...
Yazı uzun... Benim dikkatimi yazının sonundaki birkaç cümle çekti, aşağıda o cümleleri sizinle paylaşma ihtiyacı duydum... Cümleleri okurken bir taraftan "sekiz yıllık AK Parti iktidarını", diğer taraftan "eski yol arkadaşlıklarını" düşünmenizi ve "yol arkadaşları ayrı yollarda (bâtıl Batı yollarında) yürümeye başladığında dünyanın ne hâle geldiğini" düşünmenizi tavsiye ederim...


***

'Yol arkadaşım "Pantoloncu Necdet"...' yazısındaki pek çok yönden ibret alınası ve üzerinde derin derin düşünülesi son cümleler şöyle:
- "Arkadaş olmanın tarihe karıştığı...
- Herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı...
- Makam, mal ve para hırsı yüzünden kadınların bile gözlerinin döndüğü...
- Her şeyin satılık ve her şeyin fiyatının olduğu şu günlerde...
Allah rızası için sevmek bahsinin tefsiri gibidir Pantoloncu Necdet Aköz..."
Demek ki; Millî Görüş gömleğini çıkarınca, "Adil Düzen" ceketini veya kaftanını hiç giymeyince (kaftan benzetmesi malum ve de "has" birilerine hatırlatmadır) ve sonunda bâtıl Batı zihniyetinin peşine takılınca, oralardan medet umunca "SONUÇ" şöyle oluyormuş:
"Arkadaş olmanın tarihe karıştığı... Herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı... Makam, mal ve para hırsı yüzünden kadınların bile gözlerinin döndüğü... Her şeyin satılık ve her şeyin fiyatının olduğu şu günler..."
Ne diyelim; Allah kararan hidayetlere "tevbe ve yeniden hidayet" nasip etsin...
mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-24-2010, 15:57   #6
Kullanıcı Adı
mücahid55
Standart


Reşat Nuri Erol



Adil Düzen Medeniyeti 3 Bâtıl Batı’yla olmaz


Bugün "medeniyet" yazımda "Bâtıl Batı'yla olmaz" diyorum. Bunun gerekçesi bundan önceki yazımın son satırlarında saklı. Meselenin iyice netleşip vuzuha kavuşması için o cümleleri biraz açarak tesbitimizi tamamlar, hükmümüzü verebiliriz.
Bir zamanlar yeryüzünde Hakka ve adalete dayalı "Adil Düzen Medeniyeti" vardı. Bugünkü "Batı Uygarlığı" işte o medeniyetin "kuvvete ve zulme dönüşmüş" şeklidir.
Zulüm ile âbâd olunamayacağına göre; yeryüzündeki "zulüm düzeni" sona erecek, yeniden "Adil Düzen" kurulacak ve bu düzen kısa zamanda bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olmak üzere "Adil Düzen Medeniyeti" seviyesine ulaşacaktır.
Dünya dönüyor, devran/dönem değişiyor, "savaş ve zulüm" asırlarından sonra sıra "barış ve adalet" asırlarına geliyor; yani "Adil Düzen Medeniyeti"ne geliyor. Zulüm ile âbâd olunamayacağı gerçeğini görmeyenlerin sonu iki cihanda da berbat olacaktır.


İşte bundan dolayı Bâtıl Batı ile olmaz, olamaz...
Olamadığı iki-üç asırlık Batılılaşma maceramızdan belli...
AB, ABD, BM, DB, IMF ve de NATO peşinde olanlara duyurulur...
Faizci, inkârcı ve de zinacı Batı ile bu işlerin olacağını zannedenlere hatırlatılır...
***



Kasım ayı geçip gitmeden bu ay dikkatimi çeken bazı notları sizlerle paylaşmalıyım.
Birincisi, hasta olan bir büyüğümüz vesilesiyle Sibel Eraslan tarafından yazılmış; "Pantoloncu Necdet".
Yirmi yıldan fazladır İslâm Medeniyeti Vakfı Genel Sekreterliği yapıyorum... Necdet Ağabey'in dükkanının olduğu caddede (Selâmi Ali Efendi Cad. Üsküdar), vakıf merkezini inşa etmeye başladığım yıllardan itibaren (90'lı yılların başı), hemen her gün kendisine uğrayıp selam verir, sohbet ederdik... Allah Necdet ağabeyimize şifalar ihsan etsin...
Sibel Hanım, Refah Partisi İstanbul İl Hanımları Başkanlığı da yaptı, o zamandan tanışıyoruz; o zaman yol arkadaşıydık... Kendisi şimdi genel olarak AK Parti'yi destekleyen Yeni Akit gazetesinde, zaman zaman -bâtıl Batı peşinde koşan ve eski arkadaşlarımızdan oluşan- AK Partililerin bazı politikalarını metheden yazılar yazıyor...


Necdet Abi ile ilgili yazısının başlığı şöyle: Yol arkadaşım "Pantoloncu Necdet"...
Yazı uzun... Benim dikkatimi yazının sonundaki birkaç cümle çekti, aşağıda o cümleleri sizinle paylaşma ihtiyacı duydum... Cümleleri okurken bir taraftan "sekiz yıllık AK Parti iktidarını", diğer taraftan "eski yol arkadaşlıklarını" düşünmenizi ve "yol arkadaşları ayrı yollarda (bâtıl Batı yollarında) yürümeye başladığında dünyanın ne hâle geldiğini" düşünmenizi tavsiye ederim...


***

'Yol arkadaşım "Pantoloncu Necdet"...' yazısındaki pek çok yönden ibret alınası ve üzerinde derin derin düşünülesi son cümleler şöyle:
- "Arkadaş olmanın tarihe karıştığı...
- Herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı...
- Makam, mal ve para hırsı yüzünden kadınların bile gözlerinin döndüğü...
- Her şeyin satılık ve her şeyin fiyatının olduğu şu günlerde...
Allah rızası için sevmek bahsinin tefsiri gibidir Pantoloncu Necdet Aköz..."
Demek ki; Millî Görüş gömleğini çıkarınca, "Adil Düzen" ceketini veya kaftanını hiç giymeyince (kaftan benzetmesi malum ve de "has" birilerine hatırlatmadır) ve sonunda bâtıl Batı zihniyetinin peşine takılınca, oralardan medet umunca "SONUÇ" şöyle oluyormuş:
"Arkadaş olmanın tarihe karıştığı... Herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı... Makam, mal ve para hırsı yüzünden kadınların bile gözlerinin döndüğü... Her şeyin satılık ve her şeyin fiyatının olduğu şu günler..."
Ne diyelim; Allah kararan hidayetlere "tevbe ve yeniden hidayet" nasip etsin...
mücahid55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi