07-18-2021, 10:49 | #1 |
ADLİ TIP HATIRAMDA 15 TEMMUZ
Adli Tıp Hatıramda 15 Temmuz
https://www.enpolitik.com/adli-tip-h...kale,5089.html
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
09-28-2021, 15:10 | #2 |
Adli Tıp Hatıramda 15 Temmuz
Adli Tıp Hatıramda 15 Temmuz
Şimdiye kadar çocukluk, ilkokul, lise ve üniversite hatıralarımı yazmasına yazdık ama mesleki hayatımızı hiç yazmamıştık. Öyle ya, ahır ömrümüzde meslek hayatımı da yazmasam olmazdı. Hele ki Adli Tıp’ta son beş yılında yaşadığım bir takım ilginç anekdot bölümler var ki, hayat öykümün en ilginç nesiller boyu ders alınacak türden en önemli kesitini oluşturmakta dersem yeridir. Bu yüzden yazmam gerekirdi de zaten. Zira dönemin Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığına 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesi evrak kayıttan geçirerek sunduğum dilekçede Biyoloji İhtisas laboratuvarındaki çalışma işleyişinden ve arkadaşlar arasındaki çalışma barışını ihlal edici problemlerin çözüme kavuşturulmasından tutunda tâ ucu Pensilvanya'ya kadar uzanan paralel ihanet örgüt konusunda hassas olunması gerektiğine kadar bir dizi hususa dikkat çektim de. Sadece dikkat çekmek mi, bu hususta gerekli önlemlerin alınması gerektiğini de vurguladım. Hem nasıl dikkat çekip vurgulamayım ki, Paralel İhanet Çetesinin bulundukları kurumlar da her kabın rengine girebilecek derecede tüm devlet kurumlarında olduğu gibi bizim kurumda da sinsi sinsi bukalemunca sızması söz konusuydu ki, bu durumu fark ettiğimde duyarsız kalmam elbette ki doğru olmazdı. Ne pahasına olursa olsun durum vaziyeti dilekçeyle derhal Grup Başkanlığımıza bildirmeyi kendime görev addettim de. Kendime görev addetmem, aslında bu topraklarda yaşayan her Türk vatandaşın yapması gereken bir görev addetmektir bu. Dahası ortaya koyduğum bu görev sorumluğu bilinci aynı zamanda nesiller boyu örnek alınması da gereken sivil inisiyatifin ta kendisi bir milli refleks bilincidir. Derken ortaya koyduğum bu milli refleks ve milli bilinç hassasiyetim sayesinde 15 Temmuz öncesi tanık olduğum bir takım hadiseler eşliğinde savcılığa ifade vermek nasıl bir şeymiş, mahkeme salonunda sanık ve sanık yakınlarının gözü önünde hâkim huzuruna çıkıp tarihe not düşmek nasıl bir şeymiş bunu da bizatihi yaşayarak görmüş oldum. Hiç kuşkusuz tüm bunları yaşayarak görmüş olmama vesile olan hadiselerin en başında hain alçak 15 Temmuz Darbesi girişiminden 2 ay öncesinden Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığına sunduğum adeta milli vesika niteliğinde diyebileceğim yazılı dilekçeden başkası değildir elbet. Şayet tarihe not düşülecek nitelikteki bu kayda değer dilekçeyi Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı makamına sunmasaydım hiç kuşkusuz onca senedir aşkla şevkle çalıştığım iş yerimde hedef tahtası olmak bir yana dilekçe sonrasında yaşadığım süreçte onca psikolojik mobbing uygulamaların hiçbirine maruz kalmayacaktım. Peki, onca bin bir türlü psikolojik sıkıntılar çektik diye dilekçeyi verdiğine pişman mısın dendiğinde, asla pişman değilim, hele ki işin içinde cennet vatanımızın bekası söz konusu olunca gerisi teferruattır elbet. Kaldı ki Adli Tıpta son beş yılımda yaşadıklarıma baktığımda Türkiye’de vesayet ve darbe dönemlerinde yaşanan hadiselerin bir başka küçük modelini yaşadık diyebiliriz de. Malumunuz Türkiye’de darbe heveslisi vesayet odaklarıyla milletimizin bağrında çıkmış darbe karşıtı sivil inisiyatif güçler arasında ki dişe diş mücadeleden istifadeyle bu kez kendi lehlerine kullanacak üst aklın en son tahlilde ki aparat gücü FETÖ ihanet çetesi olacaktır. Aynen öyle de Adli Tıpta ’da iç çekişmeleri fırsata çevirip bu işten çıkar sağlayacak olanın yine aynı gizli üst aklın aparat gücünün de Paralel İhanet çetesi olduğunu gördük. Ki, bu aklın ta Pensilvanya'ya kadar uzanan bir akıl olduğunu Grup Başkanlığına verdiğim dilekçede dile getirdim de. Hem dile getirmemek ne mümkün. Bikere Milli Eğitim personelinin tedavi olduğu Beşevler Sağlık Eğitim Merkezinden Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesinde göreve başlamamın hemen akabinde Grup Başkanı Kimyager Esin Kaynak’ın emekli olmasıyla birlikte son 13 yılda normal bir yöneticide bulunması gereken vasıfların dışında birbirinden farklı anormal yönetici diyebileceğim tipte Grup Başkanı tiplemelerin icraatlarına şahit oldum. Öyle ki dört Grup Başkanıyla da çalıştığım bu süreçte yöneticinin biri gelip diğeri gittiğinde onca bir dizi yaşanan hadiseler eşliğinde yerine gelenin her halde ‘sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer’ diyeceğimiz noktada bir bakıyorsun gelenlerinde gidenlerden hiçbir farkı yoktur türden yönetici tiplerin aramıza dâhil olduklarını müşahede ettim. Besbelli ki F tipi üst akıl her şeyi inceden inceye iyi hesaplamış olsa gerek ki, biri gittiğinde yerine gelecek olanının da yedeğini koyacak şekilde bir sızma eylem planını devreye sokmayı ihmal etmemiş gözüküyor. Nitekim dönem dönem, ara ara bir baktık ardı ardına yeni simaların aramıza katıldığını gördük. Bu yeni tip simaların yüzlerine baktığımızda sanırsın ki, bir kısmı son derece diyalog abidesi, güler yüzlü ve son derece mütevazı insanlar, oysaki sonraki gelişmelere baktığımızda kazın ayağı hiçte öyle değilmiş, meğer bir kısmı şeytanın gülen yüzü tiplermiş, yani dilekçede işaret ettiğim şekliyle FETÖ soruşturması geçiren eleman tiplermiş. Her neyse tip mip derken Başkanlık makamına arz ettiğim bu dilekçenin akabinde hedef tahtasına oturtulup sıranın bana geldiğini ilk işaretlerini aldım da. Evet, ilk işaretlerini aldık almasına ama tabii bu arada şahsıma yönelik psikolojik mobbing uygulamalarında git gide hız kazandıkça mesleğe atıldığım ilk yıllardan beri hiç bitip tükenmek bilmeyen ve solmayan çalışma heyecanımın ve azmimim de bir anda solmaya yüz tuttuğunu fark ettim. Hiç kuşkusuz Grup Başkanlığına verdiğim dilekçenin ilk aldığım işaret yansımalarından üzerime sirayet eden olumsuzluklardan kaynaklanan bir solmadır bu. Aslında 15 Temmuz Darbe girişimi öncesinden Grup Başkanlığına gereği yapılmak üzere arz ettiğim bu dilekçe: -Dilekçeden daha çok tarihe not düşülecek türden milli vesika niteliğinde dilekçedir bu. Çünkü dikkat edin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası değil, tam aksine çok öncesinden, yani iki ay öncesinde verilen bir dilekçe olma hasebiyle tarihi öneme sahip bir dilekçedir bu. -Grup Başkanı tarafından bana istersen dilekçeyi çek denip de benim kararlı duruşumla bana geri çektiremediği dilekçedir bu. -Dilekçeyi çekmememde ki kararlılığımı gördüğünde ise kendi kendine acaba soruşturmayı yürütecek olan kişi olarak kime versem şeklinde söylenmesi üzerine benim kendisine Gazi üniversitesinden milliyetçi kişilik yönüyle güven duyduğum Trafik İhtisas Dairesi Başkanına vermenin daha doğru olacağını önerdiğimde yok olmaz deyip Kimya İhtisas Daire Başkanını görevlendirdiği bir dilekçedir bu. -Soruşturma yürütüldüğünde de dilekçenin orijinal haliyle değil de değim yerindeyse üzerinde adeta kırk takla atılaraktan dilekçeyi veren şahıs olarak adımın gizli tutularaktan kurum içi ağır aksak soruşturulması yürütülmeye çalışılan bir dilekçedir bu. (Delil: Grup Başkanlığı bünyesinde soruşturmayı yürüten Kimya İhtisas Dairesi Başkanı tarafından 22/06/2017 gün, saat 10.30’da Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı kütüphanesinde ifademe başvurulan Ek ifade tutanağı.) -Dilekçenin milli hassasiyet içerikli önemine binaen sıcağı sıcağına devletin bir üst makamlarının haberdar edilmeyip sümen altı edilmeye çalışılan bir dilekçedir bu. -Sümen altı edilmek istenip de kendi şahsı gayretlerimle önce Adalet Bakanlığının müsteşarlık ve Teftiş Kurullarından tutunda kendi bağlı olduğumuz İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı da buna dâhil diğer Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosudur, Ankara Ağır Ceza mahkemesidir, Cumhuriyet savcılığıdır, Terörle mücadele şubesidir, BİMER’idir ve CİMER’idir vs. tüm devletin ilgili makamlarını durumdan haberdar edipte sumen altı edemedikleri bir dilekçedir bu. -15 Temmuz Darbe girişiminin akabinde kurum içi soruşturmalarda ifadesi alınan bir arkadaşımızın Grup Başkanımıza ”hocam biz bu kadarının da olacağını bilmiyorduk bu soruşturmanın yeniden açılması gerekir dediğinde, sus ağzımızın tadını bozma bu meseleyi kapat deyip kapatamayacağı bir dilekçedir bu. Nasıl mı? İşte tarihe not düştüğüm sürüncemeye bırakılmaya çalışılan o meşhur 11/05/2016 tarihli Adli Tıp Kurumu Gelen–Giden Evrak 20160511-652 barkod no’lu dilekçemde geçen ifadeler: “T.C ADLİ TIP KURUMU Ankara Grup Başkanlığı'na Biyoloji İhtisas Dairesinde dosya alıp rapor çıkaran uzmanların her geçen gün sayıca azalmasıyla birlikte dosya içeriklerinin özgül ağırlıklı olarak dosya alıp rapor çıkaran uzmanlar üzerine büyük bir yük bindirmektedir. Sadece rapor çıkaran uzmanların sayıca azalması değil bunun yanı sıra laboratuvar sorumlu sayısının bir iken ikiye çıkarılması da güç kaybına yol açmış durumda. Üstelik laboratuvar sorumluluğu önceki dönemlerde bir kişinin üzerinde iken sırf dosya kontrol etmekle kalmayıp gerektiğinde laboratuvar analiz çalışmalarına da katılıyordu, sarf malzemelerin alımını da üstleniyordu, yetmedi dosya alıp rapor çıkaran uzmanların omuzlarındaki yükü hafifletmek için dosya alıp raporda çıkarıyordu. Şimdi ise bu sorumluluk 'Birim sorumlusu' ve 'Laboratuvar Sorumluluğu' adıyla iki başlık altında ikiye çıktığı halde bir uzman kişinin tek başına yaptığı işi İhtisas Dairesi Başkanını da dahil ettiğimizde üç kişi yapmakta. Çünkü daha önceki dönemlerde İhtisas Dairesi Başkanları fiilen DNA analiz çalışmalarına, dosya dağıtımı ve rapor kontrollerine dâhil olmayıp sadece kontrolü tamamlanmış raporu imzalayarak sorumluluk yükleniyordu. Şimdi gelinen noktada her geçen gün güç kaybına uğrayan dosya alıp rapor çıkartan uzmanlar arasından bir kişi kopartılarak iki sorumluluk birimi ihdas edilmiştir. Üstelik ihdas edilen bu iki sorumluluktan biri aktif halde olduğu halde ikincisi pasif konumda icrasına devam etmekte. Yani, laboratuvar sorumlusu DNA analiz ve çalışmalarına fiilen katılmaksızın uzaktan kumanda laboratuvar sorumlusu faaliyeti yürütmektedir. Laboratuvarda çalışan Laborant arkadaşlar her sabah mesai saati başlamasıyla birlikte analiz çalışmalarına koyulurken Laboratuvar sorumlusu da analiz çalışmaların kapsam alanı dışında etrafa gülücükler dağıtarak 'Nasılsın, iyi misin ' seanslarıyla geçirmekte, bu seans turları abla ve abi ifadelerle de pekiştirilerek ileriye dönük konumunun devamlılığını sağlamakta. Çalışıyor görüntüsü vermek içinde zaman zaman İhtisas Dairemize sarf malzeme alımı ve laboratuvar teknik arıza ve kit tanıtımıyla gelen firma elamanlarıyla görüşmeler uzun zaman dilimine yayaraktan gerçekleştirip hoş geldin ve hoş bulduk muhabbetleriyle günün yarısını konuşmalarla ve diğer oyalanacak işlerle mesaisini doldurabiliyor. İcabında çalışıyor görüntüsü vermek için yardımcı hizmet elamanların yapması gereken sarf malzemenin ve kit kutularını omuzunda taşıyarak çalışıyor görüntü verebilmektedir. Ne de olsa dosya alıp rapor çıkaran uzmanlar gibi akar, kokar bez torba açıp taşımıyor, fabrikadan çıkmış hafif ağırlıkta malzemeleri mesai saatlerini doldurmak adına kim taşımaz ki. Kendine oyalanacak alan olmasa da önemli değil ara ara bahçeye inip sigara keyfi yaşamakta vaktin geçmesine yarar bir yöntem olsa gerektir. Tabi bu tür manzaralar dosya uzmanların üzerinde moral bozukluğuna neden olmaktadır. Laboratuvarımızda Genetik uzmanı bir arkadaşımızın İstanbul'dan naklen atanıp aramıza katılmasına doğrusu dosaya alıp rapor çıkaran uzmanların omuzlarındaki yük hafifleyecek diye çok sevinmiştik, ama ne var ki genetik uzmanı hala laborant olarak çalışmakta, aradan 1,5 yıl geçti hala dosya almış değil, böylece her geçen gün daha da özgül ağırlığı artmakta olan (nicelikten çok niteliği artan) dosyaların yükü yine sürekli kan kaybeden uzmanların omuzunda yürümektedir. Maalesef dosya alıp rapor çıkaran uzmanlar bunca işin arasında İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığında bile uygulaması olmayan aynı zamanda yönetmenliğe aykırı olarak Morg İhtisas Dairesinden ve Kimya İhtisas Dairesinden gelen biyolojik materyallerin tesliminde sorumluluk altına girmişlerdir. Önceden tek bir laborantın teslim aldığı biyolojik materyalleri, şimdi imza karşılığında artık dosya alıp rapor çıkaran uzmanlar teslim almakla emanet memurluğu görevi de omuzlarına bindirilmiş durumdadır. İlginçtir adı üzerinde sorumlu, yani laboratuvar ve birim sorumlusu diye iki alt başlıkta ihdas edilen sorumlular bile sorumluluk yüklenmeyip birimlerden gelen biyolojik materyalleri teslim almamaktalar sadece bu iş dosya alıp rapor çıkaran uzmanların omuzlarına yüklenmiştir. Yine bir başka hususta dosya alıp rapor çıkarmamanın zorluklarından bunalan bir takım kendince birim içinde riski az olan işlerde oyalanarak çözüm yolu ararken bir kısım uzman arkadaşımızda biyologluğun dışında düz memurun yapacağı işleri üstlerek, ya da Biyoloji İhtisas Dairesinin dışında bir başka birime mesela Patolojiye kendini görevlendirmekle kendince çözüm bulabiliyor, çözüm bulamayanlar ise ileriye yönelik beklenti içerisinde adeta kaderleriyle baş başa aramıza yeni yeni biyologlar katılsa da rahat nefes alsak hayaliyle avunmaktalar. Ayrıca Devletimizin tüm kurumlarında hangi makam ve mevkide, hangi hizmet alanında çalışıyor olursa olsun sorumluluk sahibi ülkesini seven her kamu görevlisinin de ta ucu Pensilvanya'ya kadar uzanan paralel örgüt konusunda hassas olması gereğinin bilinciyle bu malum örgütün sempatizanlarına yönelik önlem alınmazsa ilerisinde Kurumumuzda Daire Başkanlık makamlarına gelebileceğinin ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerektiği, gelemeseler de bu tip insanların her kabın rengine girme özellikleri dolayısıyla Daire Başkanları ile sıkı fıkı münasebetler kurabilecek kabiliyette olabileceklerini göz ardı edilmemesi gerektiğini, Yukarıda belirttiğim ve hemen her gün stres içerisinde dosya alıp rapor çıkaran uzmanlar üzerindeki haksız uygulamaların yerinde görülmesinin tespiti, ya da uzmanlar arasındaki dengesiz iş paylaşımının giderilmesi, milli hassasiyetler gibi hususlarda gerektiğin de teftiş kurulu yolunun da açık olması kaydıyla gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 11/05/2016 İmza Bio. Selim GÜRBÜZER” İşte görüyorsunuz, dilekçeyi ilginç kılan 15 Temmuz öncesinden bir yönetici tarafından değil de bir sade çalışan eleman olarak kendime görev addetmek olmamdır. Dahası ülkemi canı gönülden seven bir kişilik yönümün ağır basması hasebiyle dilekçede işaret ettiğim hassas konuları her ortamda belirtmekten çekinmedim de. Ancak devletin en üst makamlar nezdinde de dillendirdiğim bu konular nedeniyle değim yerindeyse kendi öz yurdunda garipsin, öz vatanında garipsin misali kendi öz güvenle çalıştığım Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı bünyesinde yönetici sıfatıyla oturduğu koltuklara güç katan değil de oturduğu koltuktan güç alan bir kısım yöneticilerin bana yönelik bir dizi psikolojik mobbing uygulamalarına maruz kalmam neticesinde kendimi garip hissettim de. Velhasıl-ı kelam, eğer ki 15 Temmuz darbe girişimi olmasaydı soruşturmayı ilk başta lokal olarak birlikte yürüttükleri “‘Grup Başkanı-Kimya İhtisas Dairesi Başkanı-Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanı" üçgeninde verdiğim dilekçeyi sudan bahane gerekçelerle aleyhime dönüştürebilecekleri dilekçeydi bu. Yok, eğer 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsa idi hiç kuşkusuz ki ilk ipe gidecek olan kişinin ben olacağım dilekçeydi bu. Mademki devletin kılcal damarlarına kadar sızmış olan bu ihanet şebekesi başarılı olamadı, o halde şimdi FETÖ’cüler veya FETÖ severler kara kara düşünsün diyebileceğim dilekçeydi bu. Şahsımın bu dilekçenin akabinde psikolojik mobbinglere nasıl mı maruz kaldı, onu da haftaya yazmak dileğiyle. Vesselam. SELİM GÜRBÜZER https://www.enpolitik.com/yazar/seli...89-kose-yazisi |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|