![]() |
#1 |
![]() ADLİ TIP Adli Tıp çözülmesi imkânsız gibi görünen birtakım karanlıkta kalan olayları aydınlatan bir bilim dalı olarak adından söz ettirecek derecede günümüzde hak ettiği konuma nihayet gelebilmiştir. İnsanlık bir zamanlar delil yetersizliğinden sayısız birçok faili meçhul olaylara kurban gitmiş, yapanın yanına kâr kalan bir süreç yaşamıştır. Artık Adli Tıp sayesinde karanlıkta kalan hiçbir şey gizli kalmadığı gibi olan biten her şey ortaya dökülebilmektedir. Bir insanın kahvesine çok az miktarda arsenik katıp zehirleyerek öldürmek pekâlâ mümkün. Hatta arkada delil kalmasın diye cesedini yakmakta çözüm gibi gözükebilir, ama bu tür yanmış cesede ait kemik örneklerine arseniğe duyarlı test olan nötron akdivasyon uygulandığında kemik üzerinde arsenik izlerin varlığı artık tespit edilebilmektedir. Böylece yanmış cesedin zehirlenerek öldürüldüğü bulgusu soruşturmayı sürdüren yargıçlar için çok mühim bir delil teşkil edecektir. Bir çocuk düşünün ki cesedi üzerinde yara bere izleri mevcut, fakat bu berelerin hangi aletle meydana geldiği bilinmediğinden ister istemez akla takılacaktır. Yine de siz siz olun dert edinmeyin, kolayı var. Çünkü Adli Tıp bu konuda teknik uygulamalarla arka planda nice bilinmeyenleri gün yüzüne çıkaracaktır elbet. Nitekim 1978 yılında İngiltere’nin Los Angeles’te 2,5 yaşındaki ceset üzerinde kerpeten izine benzeyen lekelerin elektron mikroskobuyla (SEM) yapılan analizler sonucunda, gerçekten de bu aletle cinayetin işlendiğine dair uzmanlar tarafından rapor edilmesiyle birlikte olay bir çırpıda aydınlanabilmiştir. Adli Tıp’ta yeni bölümler açıldıkça her türlü bulgu şüphesi materyallar üzerinde en küçük bir delil bir anda olayın aydınlatılmasına vesile olabilmektedir. Mesela olay yerinde elde edilen herhangi bir materyal üzerinde kan, sıvı, meni, tükürük vs. gibi lekeleri inceleyen bir biyolog, ölüm sebebini araştırmak için otopsi yapan bir doktor ve patoljist, diş izlerinden hareketle suçluyu tespit etmeye çalışan bir odontolojist, kemikleri inceleyen bir antropolog gibi uzmanlar topluluğu kelimenin tam anlamıyla karanlıkta kalan eylemleri gün yüzüne çıkarmaya çalışan aydınlık öncülerimizdir. Bu arada diş deyip geçmemeli. Zira insanlardan dişleri tıpatıp tamamen aynı olan iki kişi yoktur. Bu yüzden şüphelinin maktülün üzerinde bıraktığı diş izleri cinayeti işlediğine dair önemli bir bulgu olabilmektedir. Ya da tam tersi maktülün şüphelinin üzerinde bıraktığı diş izleri önemli bir karine teşkil edebilmektedir. Hakeza yine kimliği bilinmeyen bir kafatası kemiği çamurla maskelenerek elde edilen yüz modellerinden hareketle fotoğrafına bakarak ya da yakınları tarafından tanınarak kimliği teşhis edilebilmektedir. Bu ve buna benzer nice vaka örnekleri pekala verilebilir, ama biz şimdilik bunlarla yetinebiliriz.. Adli Tıp’ın kullandığı araç ve gereçler geliştikçe daha çok yol mesafe kat edileceği anlaşılmaktadır. Zira şimdiye kadar en yoğun kullanılan aletlerin başında hiç şüphesiz gaz kromatografi ile spektrofotometre (CC-MS) gelmektedir. Bu aletler sayesinde petrolden tutunda uyku ilacı dâhil birçok madde gaz haline dönüştürülerek birçok analizler çok kolayca yapılabilmektedir. Hatta Kimya İhtisas Laboratuarlarına gönderilen kokaine kurban gitmiş bir cesede ait bir karaciğer organı üzerinde pekâlâ kokain tespit edilebilmektedir. Dahası bu laboratuarda alkol, uyuşturucu, zehirlenmeye etken olan her türlü gazın toksikoloji analizi yapılabilmektedir. A- Olay yerinde bulunan bir saç örneğinin bile çok mühim bir delil teşkil ettiği artık bir sır değil. Zira saç telinin 20 çeşit özelliğe sahip olması dolayısıyla önemli bir ipucu olabilmektedir. Kıl örneklerinin morfolojik incelemesinin yanı sıra otozomal, gonozomal ve mitokondrial DNA analizleri yapılarak kimliklendirme yönünden delil olabilmektedir. Hakeza tükrük, meni ve vajina salgılarına ait DNA profilleri tek yumurta ikizleri hariç tüm insanlarda ayrı olması şüphelilere ait DNA profilleri ile karşılaştırmaya büyük bir imkân vermektedir. Yani olay yerinden gönderilen örneklerde tespit edilen DNA profilinin şüpheliden elde edilen DNA profili ile aynı ise, rasgele seçilen ve şüpheliyle akrabalığı bulunmayan bir şahsın DNA profilinin olay yerinden gönderilen örneklerde tespit edilen DNA profili ile eşleşme ihtimali Türkiye popülâsyonunda takriben 1/1019’dur. Bu rakam bir sayısının ardına 19 tane sıfır eklemek demektir ki, bu sayı başka bir şahsın tesadüfen şüphelinin profiliyle eşleşme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Hakeza parmak izleri yöntemi de öyledir. Bu yüzden parmak izleri ile şüpheliyi bulma yöntemi geçmişten bugüne delil niteliği olmak bakımdan konumunu hala korumaya devam etmektedir. Bilindiği üzere insan terinde bulunan amino asitlerin reaksiyona tabi tutulmasıyla parmak izleri tespit edilebilmektedir. Şöyle ki; amino asitlerle kimyasal reaksiyona giren nihidrin dokümanların üzerine dökülmesiyle birlikte hafifçe ısınma sonucunda kırmızı-mavi renkler sayesinde parmak izleri tespit edilebilmektedir.. Eskiler kan yerde kalmaz derler ya, gerçekten Adli Tıp uygulamalarının hız kazandığı günümüzde bu söz daha da bir anlam kazanmaktadır. Daha birkaç yıl öncesinde kan üzerinde grup faktör uygulamaları yapılarak suçluları bulma çalışmaları yürütülürken, genetik alanında baş döndürücü gelişmelerin ivme kazanmasıyla birlikte DNA analiz çalışmaları Adlı Tıp’ın en can alıcı gözde alanı olmaya başlamıştır bile. Her ne kadar Türkiye’de biyologların önemi kavranmasa da şurası bir gerçek, halk nezdinde Adli Tıp denince otopsi akla gelmekte, oysa gelinen nokta itibariyle medyada bu konuda yayınlanan belgesel veya filmlerin izlenmesiyle birlikte bu düşünce bir çırpıda artık tarih olup, sadece otopsi değil aynı zamanda cinayet, tecavüz, nesep gibi konuların çözüldüğü Amerika’da FBI’yı aratmayacak şekilde ekipmanların yer aldığı kurum gözüyle bakılan bir birim haline gelmiştir. Maalesef bu gerçeklere rağmen bir mühendise verilen kıymet gerek maddi olsun gerekse manevi yönden olsun bir biyologa verilmemektir. Yerinde tetkik edildiğinde Adli Tıpta çalışan biyologların birçok işi bir arada götürdükleri görülecektir. Bir başka ifadeyle olay yerinden gönderilen suç aletleri, giysi, eşya vs. biyolojik materyaller üzerinde sperm, kan veya diğer biyolojik lekeler aramak, lekeden orijin tayini yapmak gibi bir dizi analiz çalışmaları büyük bir titizlikle yürüten asıl elemanlar biyologlardır. Ayrıca olay yerinden gelen mühürlü bez torbanın özellikleri belirtilecek tarzda tutanakla açılmasından tutunda, bu delil torbasından çıkan biyolojik materyallerin tek tek incelenip üzerlerinde lekelerin alınması, aynı zamanda bu alınan leke örneklerinin DNA izolasyon çalışmalarına başlanıp, PCR (izolasyondan elde edilen DNA’nın bazı bölgeleri polimeraz zincir tepkimeleri adı verilen teknik bir işlemle binlerce kez çoğaltılması) ve denatürasyon işlemini takiben çoğaltılmış DNA ürünün genetik analizör cihazına yüklenerek kişiye has ya da olay yeri örneklerine ait DNA profilleri belirlenip, akabinde raporlandırma gibi bir dizi işlemlerin her safhasında ter dökmektedirler. Herşeye rağmen bunca işi bir arada yapan bu ekibin mutlaka bir gün hak ettiği bir konuma geleceklerini ümidini yinede yitirmiş sayılmayız elbet. Biyoloji ihtisas labarotuarlarında elektroforezmetoduyla çalışan lazerli analizör cihazların Adli Tıpta kullanılmaya girmesi suçluların aydınlığa çıkarılması bakımdan devrim niteliğinde bir gelişme olsa gerektir. Eskiden bir damla kanın koloit (kolliidal çözelti ve asıltı), üzerine konulan bir solüsyonla eritilme işleminin ardından düz bir kaba konulmak suretiyle numunedeki her protein veya enzim, pozitif veya negatif kutuplu koloite doğru hareketi sağlanırdı. Daha sonra bu işlemin ardından bütün moleküller birbirlerinden ayrılır ayrılmaz koloit boyanır ve üzerindeki enzimler şerit veya pik halinde ortaya çıkarılması sağlanırdı. Derken şüphelilerden alınan kan örnekleriyle karşılaştırılıp, uyum sağlayıp sağlamadığı ortaya çıkartılırdı. Artık gelinen nokta itibariyle bu klasik ve manuel yöntemlerin yerini son derece modern cihazlarla çeşitli numunelere ait leke örneklerin analiz işlemleri sonucunda bilgisayar ortamında rahatlıkla gen bölgeleri okunabilmektedir. Yani DNA analiz çalışmaları bir yandan DNA izolasyonu manyetik partikül tekniği kullanılarak otomatik DNA izolasyon robotları kullanılarak gerçekleştirilirken, diğer yandan da polimorfik STR DNA bölgeleri (mesela izole edilen DNA; Otozomal D8S1179, D21S11, D7S820, CSF1PO, D3S1358, THO1, D13S317, D16S539, D2S1338, D19S433, VWA, TPOX, D18S51, D5S818, FGA ve cinsiyeti gösterir Amelogenin STR DNA bölgelerini içeren Identifiler kiti kullanılarak PCR cihazı ile çoğaltılır) kapiller elektroforez cihazları ve GeneMapper ID programları kullanılarak gayet rahatlıkla belirlenebilmektedir.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|