03-10-2013, 12:46 | #1 |
Adnan Oktar (Harun Yahya) ile habervaktim'in yaptığı Röportaj
Adnan Oktar'a Dair Herşey 1 Adnan Oktar, aslen nereli? Ailesi nerede? Evli mi, çoluğu çocuğu var mı? Namazla, oruçla arası nasıl? Maddi durumu nasıl? Akarları varsa, bu derenin suyu nereden geliyor?.. Adnan Oktar, namı diğer Harun Yahya, kimdir? Yıllardır adına gazetelerde, televizyon kanallarında rastladığımız; yayınlarından haberdar olduğumuz ve Bilim Araştırma Vakfı ile özdeşleşmiş bu isim nerelidir, nerede yaşar; ne yer ne içer? Neler yapar, niçin yapar? Türkiye’de “Evrim Teorisi” denildi mi ilk akla gelen isim olan Adnan Oktar, İslam’ı tebliğ ettiğini savunsa da; televizyonda kızlarla yaptığı program ve burada yaptığı açıklamalar ile sergilediği hareketler ve İsrail’le ilişkileri hep sorgulana gelmiş biri. Sevenlerinin “Adnan Hoca” olarak niteleyerek, büyük itibar gösterdiği Adnan Oktar’a, İslami camiada önemli bir kesim ise kuşkuyla yaklaşıyor. Kimileri de Oktar’a “İslam’ı sulandırmaya çalışan bir kripto” gözüyle bakıyor. Yakın çevresi, “Hoca”ları hakkındaki menfi görüşleri “O’nu tanımamaya” bağlıyor. Biz de, “tanıtalım” istedik. Ne kimseyi aklama, ne de kimseyi karalama gayretindeyiz... Adnan Oktar’a renkli kişiliği ve hayatına dair her şeyi açık açık sorduk. Halkın kafasını kurcalayan konulara işaret ederek, nedir ne değildir açıklık getirmesini istedik. Oktar da açık yüreklilikle cevaplar verdi… Ortaya son derece keyifle okuyacağınız bir söyleşi çıktı. Sorularımız ve Adnan Oktar’ın cevapları ortada, takdir okuyucuların… NOT: Adnan Oktar, ayrı ayrı olan kimi sorularamızı birleştirip, tek cevaplar vermiştir. Kimi yerlerde soruların birden fazla olması bu yüzdendir. Adnan Oktar’la söyleşimizin ilk bölümü şöyle: -Adnan Oktar kendini nasıl anlatıyor? Adnan Oktar’a göre Adnan Oktar kimdir? Ben Allah’ın aciz bir kuluyum. Allah’ı çok seviyorum, deli bir aşkla seviyorum. Allah sevmeyi ve sevilmeyi seviyor. Ben de insanların birbirlerini sevdikleri, çiçekleri, kedileri, kuşları sevdikleri, rahat neşeli yaşadıkları, merhametli oldukları bir dünya olsun istiyorum. Allah’ın istediği güzel ahlak hakim olsun istiyorum. “AİLEM KLASİK CHP’Lİ, LAİK BİR AİLE” -Ankara Bala’lısınız. Bize biraz çocukluğunuzdan bahseder misiniz? Liseyi de Ankara’da okudunuz. Lise yıllarınızdan aklınızda kalanlar nelerdir? Anılarınız, hiç unutamadığınız olaylar vs. bizimle paylaşır mısınız? Dedelerim aslında Kafkasya’dan göç etmişler Türkiye’ye, Rus zulmü sırasında. Seyyidim ben, Rus devlet kayıtlarında soy ağacımı detaylı olarak tespit ettik. Dedem Ömer Beyin dedesi Beslen Arslan Kasayev'in kökeni Nogay Hanlığı'na dayanıyor, Beslen Arslan Kasayev'in ailesi Arslanoğulları olarak da biliniyor. Arslanoğulları, 1827 yılında Kafkas Valiliği için hazırlanan bir belgede adı geçen 21 seyyid ailesinden biri. Dedem Ömer Bey de Kafkasya’da doğmuş, 1902’de Ankara Bala kasabasına yerleşmiş. Liseyi Kurtuluş Lisesinde okudum. -Bize biraz da ailenizi anlatır mısınız? Ne iş yaparlardı, gelir düzeyi nasıldı? Şimdi ilişkileriniz nasıl, halen Ankara’dalar mı? Ailem klasik CHP’li, laik bir aile. Dışa dönük, neşeli, esprili bir gençtim. İnce düşünceliydim, insanların kalplerini kırmamaya hep özen gösterirdim. Dini bilgim o zaman pek yoktu. Sonradan detaylı olarak dini öğrendim. Ama daha lise çağındayken düşünmeye başlamıştım, bu insanları bu kadar savaşa, kavgaya iten nedir diye? Birinci dünya savaşını, ikinci dünya savaşını okuduğumda bunun arkasında bir şey olması gerektiğini anladım. İnsanlar bir günde komşusunu öldüren bir canavara dönüşmez. İncelediğimde gördüm ki asıl bela materyalizm ve Darwinizm. -Evli misiniz? Hiç evlendiniz mi? Tek başınıza mı yaşıyorsunuz? Hayır evlenmedim. Üstadım, canım Bediüzzaman Hazretleri’nin yoluna uyuyorum. Genelde hiç yalnız olmam ben. Hayatımın hiçbir anını kendim için yaşamam. Her zaman önce Müslüman kardeşlerim vardır. “İSRAİL’İN SOYU, MÜBAREK BİR SOY” -İnternet sitenizde, şecerenize dair bilgiler paylaşıyorsunuz, neden? Hakkınızda farklı iddialar mı var ki? Seyyid olduğumun belgelerine yaptığımız kapsamlı çalışmalar sonrasında ulaştık. Bu belgeler önemli, kıymetli, tarihi belgeler. İnternet yayınlanması da bu yönden önemli. Bazı internet sitelerinde, facebook’ta falan görüyorum, annemi ve babamı Musevi olarak resmeden çeşitli açıklamalar var. Çok komik resimler bunlar. Bunu yapan arkadaşlar kendilerince Musevi olmayı kötü bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa Hz. İbrahim’in soyundan geliyor Museviler de, Peygamber soyu Hz. İsrail’in soyu, mübarek bir soy. Bir Müslüman için bir şeref bir güzelliktir Peygamber soyundan gelmek. Ki benim de soyuma detaylı olarak baktığınız zaman Hz. Davud’a kadar uzandığını görürsünüz. Hz. Davud soyundan olmakla onur duyarım ben. -Liseden sonra, üniversite tahsili için İstanbul’a yerleşiyorsunuz. Nasıl bir İstanbul’la karşılaştınız? Mimar Sinan Üniversitesi’nde geçirdiğiniz yıllar nasıldı? MSÜ’de hangi bölümü okudunuz, mezun oldunuz mu? Açıkçası ben Mimar Sinan Üniversitesi’ni özel olarak seçtim. 1980 öncesi dönem Güzel Sanatlar Fakültesi adeta Marksizm’in ve solun kalesi konumundaydı. Düşündüm, en iyi faaliyet yapacağım, en etkili olacağım yer olarak gördüm. Sınavlara girdim ve üçüncülükle kazandım. 15 Kasım 1979’da geldim İstanbul’a. Hatta çok ilginç tam geldiğim gün ünlü Indepentenda Gemisi patlaması olmuştu. İstanbul çok hareketliydi. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde herkese tebliğ yaptım. -Tebliğden kastınız? Evrim Teorisi konusunda örneğin… Özellikle dönemin hocaları mesela Hilmi Yavuz Hoca’yla çok konuşmalarımız oldu. O zamanlar kendi öğrenci imkanlarımla ince bir Evrim Teorisi kitapçığı bastırmıştım. O kitapçığı Hocalara veriyor, “Hocam inceleyip düşüncelerinizi, eleştirilerinizi söyler misiniz?” diyordum. O dönemde böyle bir çalışmayı ilk defa ben yapmıştım ve müthiş etkili olmuştu. ACI VEREN HER İDEOLOJİNİN TEMELİNDE DARWİNİZM VAR -Sizi materyalist felsefe ve Darwinizm’le mücadeleye iten ne oldu? Evrim Teorisi adlı kitabınız büyük ilgi uyandırdı. Kitap yazmaya karar vermeniz nasıl oldu? Dediğim gibi daha lise yıllarındayken asıl konunun Darwinizm olduğunu görmüştüm. İnsanlar genelde sorunun dışta görünen yüzüne bakıyorlar, “şu bize acı çektiriyor, bu sistem yanlış” diyorlar. Oysa sırtlarına adeta bir pençe atılmış, bunu göremiyorlar. Darwinizm işte bu pençe. Emperyalizm de komünizm de faşizm de özetle insanlara acı veren her ideolojinin temelinde Darwinizm var. İnsanların sözde tesadüflerin ürünü olduğunu söylemek, dünyayı bir kaos gibi göstermek, her şey tesadüften ibaret demek insanlara acı çektiriyor. Ve insanların doğruyu görebilmeleri için önce putlarını kırmak lazım Hz. İbrahim gibi. Allah’ın izniyle, ben de bu kitaplarımla Darwinizm putunu yerle bir ediyorum, tabi ilimle ve bilimle inşaAllah. -Ve hapse atılıyorsunuz. Neydi olay? Hapis günlerinizle ilgili aklınızda kalanlar nelerdir? Çıktıktan sonra ilk işiniz ne oldu? Yahudilik ve Masonluk kitabının basılmasından sonra oldu. Kitabı yayından kaldırmam için çok teklifler geldi, baskılar oldu, sonra da hapishane ve akıl hastanesinde, toplam 19 ay kaldım. Tek bir sözümden dolayı, “Türk milletindenim, İslam ümmetimdenim” dediğim için akıl hastanesinde en azılı delilerin arasında tutuldum. Ayağımdan zincirle yatağa bağlı olarak üstelik. O zaman hastane yönetiminde Yıldırım Aktuna vardı, sağolsun bayağı bir ısrar etmem üzere yatağa bağlı olduğum zinciri namaz kılacak, secdeye varacak kadar uzatmışlardı. Hastaların birbirini öldürdüğü, son derece tehlikeli bir ortamda kaldım. Ortamı daha ilk gördüğüm anda özel bir imtihan olduğunu anladım, o kadar belli ve o kadar detaylı ve güzel yaratılmış ki, maşaAllah. Ama bu dönem arkadaş çevremin en genişlediği dönemlerden biri oldu ve 19 ay sonra hakkımda karar veren savcı, yani yine aynı savcı bu sözde bir suç unsuru yok dedi ve beraat ettim. BU DEĞİRMENİN SUYU NEREDEN GELİYOR? -Kitap sayınız nedir? Kitaplarınızın kağıdı, baskısı vs yönünden hayli kaliteli olması dikkat çekiyor. Ve genelde ücretsiz dağıtılıyor bu kitaplar. Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Kitap sayım 300’ü geçti, 70’den fazla dile tercüme edildi. Allah yolunda yapılan hizmetten para alınmaz. Bu çok büyük ayıp olur. İnsanlara Allah’ı anlatan, dini anlatan, onları güzel ahlaka davet eden hiçbir çalışmadan para kazanılmaz. Böyle bir şeyi asla kabul etmem. Ben de arkadaşlarım da sahip olduğumuz imkanları Allah yolunda değerlendiriyoruz, Allah da o yüzden çok bereketli kılıyor. Çok güzel ticari çalışmalarımız oluyor. Ama biz malı dünya hırsıyla sevmiyoruz, Allah’ın verdiği bir nimet olduğunu biliyoruz. Allah da elhamdülillah bol bol veriyor. -Kitaplarınızda neden müstear isim kullanıyorsunuz? Neden Harun Yahya ismi? İki mübarek Peygamberin Hz. İsa ve Hz. Musa’nın yardımcıları olan iki kutlu Peygamberin isimlerini yad etmek için. Allah’ın da inşaAllah bu çalışmalarımla beni Resulullah (sav)’in yardımcılarından kabul etmesi duasıyla seçilmiş bir isim bu. Uzun yıllar sadece Harun Yahya ismiyle çıktı kitaplarım, ama artık kendi adımı da kullanıyorum. -Bugünlerde nelerle meşgulsünüz? Yeni kitap çalışması var mı? Benim her günüm Allah için geçer. 30 yılı aştı, hiç tatil yapmadım, kendime hiçbir günü ayırmadım. Her dakikam tebliğ, sohbet, kitap çalışmaları, televizyon programları gibi çalışmalar geçiyor ve elhamdülillah çok bereketli geçiyor. Tabi yeni çalışmalarım var, hep devam ediyor kitaplar. Geçtiğimiz aylarda Komünist Kürdistan Tehlikesi isimli kitabım çıktı ve çok kısa süre içinde yeni baskısı yapıldı. Bir de İttihad-ı İslam kitabı var yeni çıkanlar arasında, hem Bediüzzaman’ın sözleri hem de bazı Nur talebelerinin yanılgılarını ortaya koyan. MaşaAllah bu kitap da çok etkili oldu. 6 baskısı yapıldı, tüm Türkiye’de on binlerce insana ulaştı. “TİCARİ FAALİYETLERİM VAR AMA BUNLARIN NELER OLDUĞUNU SÖYLEMEM” -Maddi durumunuz nasıl? Sabit akar(lar)ınız var mı, varsa neler? Mal varlığınız hakkında bilgi verir misiniz bize birazda? Benim üzerime hiçbir malım yok, takım elbiselerim ve ayakkabılarım dışında. Dünyada bir mal beklentim de yok. Dediğim gibi ticari faaliyetlerim var, ama bunların neler olduğunu söylemem. Allah’a şükür güzel kazanıyorum, Allah bereketini artırsın. -Son derece renkli bir kişiliksiniz. Giyim kuşamınızdan saç ve sakalınıza kadar… Giyim kuşam konusunda bir danışmanınız var mı yoksa tamamen kendiniz mi karar veriyorsunuz? Kendim seçiyorum kıyafetlerimi. Eğlenmeyi, gülmeyi, şakalaşmayı seviyorum ben. Ağır ol molla desinler diye bir gayretim yok. Samimi olarak Allah’ı seviyorum, Allah için gayret ediyorum. Hocalık, alimlik iddiam yok. İnandığım gibi yaşayan bir insanım. İnsanların neşesiz, sevgisiz, merhametsiz, kavgacı, saldırgan bir anlayışa yönlendirilmesine karşıyım. Herkes alabildiğine özgür, rahat, sevinçli olsun istiyorum. Tüm milletimi çok seviyorum, çok güzel yaşasınlar istiyorum. -Bir gününüz nasıl geçiyor, kısaca anlatır mısınız? Genelde en fazla 4 saat uyurum. Hemen hemen tüm gazetelerin önemli haberlerini hızlıca okur, değerlendiririm. Spor yaparım, doğal sporları çok seviyorum. Bahçeyle uğraşmayı seviyorum. Peygamberimiz (sav) de biliyorsunuz gül yetiştirirdi, düşünün çöl ortamında gül yetiştiren bir insan. Öyle seviyor güzellikleri. Ben de her türlü güzelliği çok seviyorum, her güzelliği yaratan Allah’a aşığım çünkü. Genelde bu temel şeyler dışındaki tüm vaktim İslam’ı tebliğ çalışmasıyla geçiyor. -Dışarı çıkıp, halkın arasına karışır mısınız? Evet zaman zaman çıkıyorum, alışveriş merkezlerine gidiyorum. Kanyon’a, İstinye Park’a gittiğim oluyor, Bebek’e gidiyoruz arkadaşlarımla bazen. "CUMA NAMAZLARINI ARKADAŞLARIMLA EVDE KILIYORUM" -Dinimizin en temel görevlerinden namazla, oruçla aranız nasıl? Cuma namazlarını genelde hangi camide kılıyorsunuz? Lisede başladım namaz kılmaya. O zamandan beri elhamdülillah 5 vakit kılıyorum. Ben de arkadaşlarım da namazlarımızı hiç aksatmayız, 5 vakiti de vakitlerinde kılarız inşaAllah. Oruç da lise yıllarından beri tutuyorum. Cuma namazlarını genellikle arkadaşlarımla birlikte evde kılıyorum. Fatih Akkaya / Habervaktim.com
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-10-2013, 12:50 | #2 |
Adnan Oktar’a Dair Herşey 2
Adnan Oktar’la yaptığımız söyleşinin ikinci bölümü: Söyleşimizin bu bölümünde Adnan Oktar’a, yarı çıplak kızlarla yaptığı programlar ve bu programlarda sergilediği garip hareketleri hatırlatarak “Böyle bir ortamda dinden imandan bahsetmek nasıl bir şey” şeklinde sorular yönelttik. “İslam davası güden birinin İsrail milletvekilleriyle ne işe olabilir” sorusuyla da, İsrail’le olan ilişkisine nasıl bir açıklama getirdiğini sorguladık. Söyleşimizin ikinci bölümü şöyle: -Bir tv kanalı var, oradaki programlarınız tartışma konusu olabiliyor. Bu kanalı kurmadaki amacınız nedir? Allah’ın rızası, rahmeti ve cenneti. Benim her anımda tüm çalışmalarımda tek amacım budur. A9 TV de arkadaşlarımın kanalı ve çok güzel tebliğ hizmeti yapıyor maşaAllah. Türkiye’nin reklam almayan, 24 saat imani çalışma yapan, üstelik bilimsel, akılcı, şüpheye hiç yer vermeyen bir anlatımla bunu yapan mükemmel bir kanal. -İzleyici sayınız nasıl, sayı verebiliyor musunuz? Çok çok iyi. Bir araştırma yaptırdık, yurt içi ve yurt dışı 30 milyondan fazla insanın takip ettiğini gördük. Canlı yayın sırasında sadece internet üzerinden takip ortalama 190 bin kişi oluyor, ki buna uydu ve dsmart üstünden seyredenler dahil değil. O KIZLARIN GÖRÜNTÜLERİNİ İSLAMİ ÖLÇÜLERE UYGUN MU BULUYOR? -Bu kanaldaki kızlar İslami camianın tepkisini çekebiliyor, neler söyleyeceksiniz? Bu kızların giyim kuşamları, makyajları vs… İslami ölçülere ne kadar uygun? Başörtülü de çarşaflı da açık da yüzde yüz tertemiz Müslümandır. Genel olarak bazı kardeşlerimiz arasında açık olanlara karşı yoğun bir nefret görüyorum ben. Açık olan hanımların özellikle de dini anlatmasına, Allah’ı anlatmasına müthiş karşı çıkıyorlar. Bu doğru bir tutum değil. Bu şekilde bir dışlama olmaz. Ne güzel Allah’ı anlatıyorlar, dini anlatıyorlar, güzel ahlakı anlatıyorlar, buna teşvik ediyorlar. Bundan rahatsızlık değil sevinç duyması lazım herkesin. BÖYLE BİR ORTAMDA DİNDEN İMANDAN BAHSETMEK NASIL BİR ŞEY? -Sizin böyle bir ortam oluşturmanızda, böyle bir ortamın içinde dinden-imandan bahsetmenizde bir gariplik görenlerin size haksızlık yaptıklarını mı düşünüyorsunuz? Hiç haklılık payları yok mu sizi eleştirenlerin? Bu çok yanlış bir düşünce şekli. Din, Allah sadece belli ortamlarda anılır diyorlar. Bizim milletimizin büyük kısmı sahil kesimlerinde yaşıyor, yazın deniz kenarında oluyor o zaman o insanlar. Deniz kenarında olduğu için hiç Allah’ı anamayacak. Düğüne, horona, halaya katılan insanlar bu süre boyunca Allah’ı anamayacak. O zaman ne zaman Allah’ı anacaklar, sadece camide mi? İşte bu mantık sebebiyle Müslümanları adeta gettoların içine kapıyorlar. Din hayatın her anında vardır. Allah her yerde anılır. Müslüman Allah’ı her ortamda her yerde bol bol sevgiyle anar. Böyle düşünenlerin İslam’ı tüm insanlara ulaştırması mümkün olmaz. Benim ve arkadaşlarımın farkı bu zaten, kimsenin giremediği kimsenin girmeyi dahi tahayyül edemediği ortamlara giriyor ve gürül gürül Allah’ı anıyor, İslam’ı tebliğ ediyoruz inşaAllah. Ve elhamdülillah neticesinde de çok güzel gelişmeler oluyor, kitleler İslam’a yöneliyor. “MÜZİĞİ SEVİYORUM, DANSI SEVİYORUM” -Tv programlarında zaman zaman dans ediyorsunuz. Dansı seviyorsunuz anlaşılan? Tebliğ programında dansı kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz, bu hareketlerinize tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Müzik Allah’ın yarattığı bir nimet. Cennette en güzel müzikler olacak. Bizim milletimiz dansı da müziği de sever, gidin Karadeniz’e horondan zevk alırlar, kadınlı erkekli üstelik, Allah’ı da çok severler dine de çok sadıktırlar. Gidin Anadolu’ya halaylarla bir araya gelir insanlar. Müslümanların elinden sanatı, müziği, bilimi, teknolojiyi alıp, haram olmadığı halde bu nimetleri haram kılanlar Müslümanlara iyilik yapmıyorlar. Böyle yaparak elini kolunu bağlamış oluyorlar Müslümanların. Bilim yasak diyor adam, sanat yasak diyor, müzik yasak diyor, dans yasak diyor, ortaya koyduğu model düşünmeyen, estetikten, temizlikten, kaliteden zevk almayan, güzellik oluşturmayı bilmeyen, bilimsel gelişim yapamayan bir model oluyor. Böyle bir model İslam değil. Ben açık sözlü bir insanım, müziği seviyorum, dansı seviyorum, güzellikleri seviyorum. Müzik haram deyip müzik yayını yapan, dans haram deyip bir sonraki programda halay çekilen bir anlayışta değilim. “TARİKAT DEĞİLİZ” -Adnan Oktar ve sevenleri bir tarikat mı olmuş oluyor? Öyle ise siz de tarikat lideri mi oluyorsunuz? Hayır, bir arkadaş grubu sadece. Allah’ı seven, vatanını seven, büyük Türkiye idealinde olan, Türk İslam Birliği’nin kurulmasını ülkü edinmiş, vefakar, cefakar, fedakar bir arkadaş grubu. Ben de ne hocayım, ne alimim. Allah’ın aciz bir kuluyum sadece. -Sizi seven pek çok insan var. Ve bu insanların pek çoğunun gelir seviyesi yüksek, okumuş yazmış insanlar oldukları gözleniyor. Sizde, sohbetlerinizde neler buluyor bu insanlar? Müslüman denildiğinde bakımsız, fakir, eğitim seviyesi düşük insan akla gelir düşüncesini yıktık biz. Kuran’a da baktığınızda Peygamberlerin hep kavimlerin önde gelenlerine tebliğ yaptığını doğrudan buradan başladıklarını görürsünüz. Bu Allah’ın Kuran’da gösterdiği bir tebliğ yöntemidir. Ben samimi bir insanım, dürüst bir insanım, yaşadığımı anlatıyorum. Akılcı değerlendiririm olayları, gerçekçi bilimsel bakarım. Sanattan hoşlanırım, estetikten hoşlanırım. Arkadaşlarım da benim gibi düşünen insanlar. İnsanlar böyle kaliteli güzel estetik temiz ve modern anlayıştan hoşlanıyorlar, severek ve isteyerek İslam’a yaklaşıyorlar o zaman. İSLAM DAVASI GÜDEN BİRİNİN İSRAİL MİLLETVEKİLLERİYLE NE İŞE OLABİLİR? -Ve zaman zaman gündeme gelen İsrail’le yakınlık konusu. Nedir bu işin aslı? İnternet sitelerinde bazı İsrail milletvekilleri ile falanca yerde biraraya geldiğiniz, falanca toplantısı yaptığınız yönünde haberler görmek mümkün. İslam davası güden birinin İsrail’li milletvekilleri ile ne işe olabilir? Benim İsrail’den gelen hahamlarla, milletvekilleriyle yaptığım tüm görüşmeler açık ve aleni görüşmeler. Filistin’in kurtuluşu slogan atmakla, nefret dolu söylemlerle, tüm Museviler kahrolsun demekle olmaz. Filistin’deki Müslümanların kurtulması değil, tüm İslam aleminin tüm insanlığın kurtulmasıdır esas olan. Bu da İslam Birliği ile mümkün olur. İslam Birliği bir sevgi birliğidir. Müslüman tüm insanlara tüm inançlara karşı saygılı ve sevecen yaklaşır ki, Museviler Bir Olan Allah’a iman eden, Kitap Ehli insanlar. Kitap Ehline karşı tutumumuzun nasıl olması gerektiği de Kuran’da açık. Kitap ehlinden hanımla evlenebiliyor Müslümanlar, Kitap ehlinin yemeği Müslümana helal. Ne demek evlenmek, o insanla hayatını birleştirmek. Aynı yastığa baş koymak, ailelerinin de bir olması. Eşi oluyor insanın, canı oluyor, sırdaşı oluyor. Ne diyecek eşine “Lanetli Yahudi” mi diyecek insan o zaman? Böyle olmayacağı açık. Peygamberimiz (sav), kitap ehli ziyaretine geldiğinde cübbesini seriyordu yere üzerine oturması için. Hristiyanların Mescidi Nebevide ibadet etmelerine izin veriyordu, ziyarete gelen Kitap Ehli sahabenin evinde kalıyordu. Aynı evde kalıyorlar düşünün nasıl bir ortam olduğunu. Bunda öfke var mı, kin var mı, lanetli insan muamelesi var mı? Yok. Bizim de tavrımızın bu olması lazım. Ki yaptığımız bu görüşmelerle çoğu insanın haberinin dahi olmadığı çok mühim önemli gelişmeler oluyor. 4000 Filistinli esirin serbest bırakılması mesela bunlardan biri. Bunlar hep görüşerek, konuşarak, şefkatle yaklaşarak oluyor. -Kitaplarınızın ateistleri, Darvin hayranlarını hayli kızdırdığı kesin? Tehdit aldığınız oldu mu? Bugüne kadar 8 defa suikast girişimi oldu bana karşı. Televizyonda da defalarca anlattım bunları detaylı olarak. Sürekli tehditler de alıyorum. Hiç fark etmez, bunlar benim azmimi, neşemi, şevkimi daha arttırır. Hayatımı daha da güzelleştirir. MASONLARLA ARASI NASIL? -Kitaplarınızda masonlarla ilgili de bilgiler aktarıyorsunuz. Masonlarla aranız nasıl? Size nasıl bakıyorlar? Masonlarda da çok mühim gelişmeler oldu. Masonların içindeki dindar olan, dine yakın olan insanlara sürekli Kuran’ı, İslam’ı anlatıyoruz. Ziyaretime de geldiler, geliyorlar. Tapınak Şövalyeleri de geldi. 33. Derece masonlar geliyor ve Kuran’ı ilk defa böyle öğreniyoruz, çok sevindik çok memnun olduk diyorlar. Arkadaşlarım mason localarında Kuran ve İslam dersleri vermeye başladılar. Tabi ateist masonlar bu durumdan çok rahatsız. Ama bu durumu değiştirmez, inşaAllah masonlar da İslam’a yardım eden, hizmet eden konuma gelecekler. “ÇÜRÜMÜŞ BİR İDDİAYI GÜNDEMDE TUTUYOR” İDDİASI -Diğer taraftan, evrim teorisini çürüten çalışmalarınızla ilgili olarak şöyle de bir görüş var: “Bu şekilde, tamamen çürümüş bir iddiayı gündemde tutmuş oluyor!” Neler söyleyeceksiniz? Bugün halen insanlığın evrim teorisi tehdidi altında olduğunu mu düşünüyorsunuz? Çürümüş de kim çürütmüş bunu söylemiyorlar? Kim yüzlerce kitaplar tüm bilimsel delilleri ortaya koymuş? Kim binlerce konferansla yüzbinlere hakikati ulaştırmış? Kim onlarca belgeselle gençleri bilgilendirmiş? Bu soruların tek cevabı var: Adnan Oktar. Elhamdülilah Allah beni ve arkadaşlarımı bu güzel neticeye vesile kıldı. Yalnız, Darwinizm mi var ki diyen arkadaşlar, okullarda halen evrimin mecburi olarak okutulduğunu unutuyorlar. Biyoloji dersinde evrim yok diyen sınıf geçemiyor. Üniversitelerde evrimi eleştiren akademisyenler işten atılıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde adeta darwinist bir dikta var, bunu görmezden gelmek yenilgiyi baştan kabul etmek olur. Darwinizm bilimsel olarak zaten çökmüş durumda, bunu tüm insanlara iyi göstermek lazım. Fatih Akkaya / Habervaktim.com |
|
03-10-2013, 12:54 | #3 |
Adnan Oktar’a Dair Herşey 3
Adnan Oktar’la gerçekleştirdiğimiz söyleşinin üçüncü ve son bölümü: İnternet sitelerinde büyük yankı uyandıran Adnan Oktar’la yaptığımız söyleşinin üçüncü ve son bölümünü yayınlıyoruz. Bu bölümde Oktar, “Mehdilik iddiası”yla ilgili yine çok ilginç sözler söylüyor: “Bu alametler(Mehdilik) bana uyuyor diye anlatmaktan vazgeçsem bu çok büyük samimiyetsizlik olur. Peygamberimiz (sav), yüzlerce detay vermiş… Bu özellikler bana benziyor mu evet benziyor.” Adnan Oktar söyleşimizin 3. bölümü şöyle: -Atatürk’le ilgili düşünceleriniz nedir? Atatürk tam bir Osmanlı paşasıydı. Dindar, yiğit, modern, samimi, delikanlı bir insandı. Atatürk’ün dindarlığını eserlerimde tüm delilleriyle ortaya koydum ben. Hep diyorum Atatürk ahir zamanın en mühim insanlarından biridir. Allah onu pek çok güzelliğe vesile kılmıştır. Bugün biz bu konuşmayı yapıyorsak, böyle rahat konuşuyorsak bu Atatürk vesilesiyledir. Atatürk’e karşı olan arkadaşların bir çoğu Atatürk’ün sağladığı bu özgür ortam sayesinde düşüncelerini ifade edebiliyorlar. Yoksa ne sakalı olmayana, ne kravat takana, ne internet kullanana kimseye müsaade etmezdi bağnaz sistem. -Askerlerle aranız nasıl? Türk Ordusu aslandır. Bir her türlü çalışmamızla her zaman askerimizin yanında olduk. Bediüzzaman da över Türk Ordusunu, kahraman ordu der bahsederken. İnşaAllah ahir zamanda çok güzel sorumluluklar üstlenecek bu kahraman ordu, ahir zamanın aslanı olacaklar. ŞOK MEHDİLİK AÇIKLAMALARI -Kimi çevrelerce ara sıra gündeme getirilen Mehdilik iddiası konusunun aslı nedir? Mehdi geldi. Hz. İsa (as) geldi. İkisi de görev başındalar. Zaten dikkatli gözle bakan biri son 30 yıldaki gelişmelere baksa bunu rahatlıkla görebilir. Benim Mehdilik iddiam yok. Hiçbir zaman da olmaz. Defalarca da yemin ettim, yaşamım boyunca asla böyle bir iddiada bulunmayacağım diye. Bazı kimseler, Mehdi özellikleri bana çok benzediği için ben de bu alametleri sürekli anlattığım için böyle bir çıkarımda bulunuyorlar. Peygamberimiz (sav) mehdi ile müjdelenin buyuruyor, ben Resulullah (sav)’e uyuyorum ve anlatıyorum. Bu alametler bana uyuyor diye anlatmaktan vazgeçsem bu çok büyük samimiyetsizlik olur. Peygamberimiz (sav), yüzlerce detay vermiş, orta boylu olacak, geniş omuzlu olacak, alnı açık olacak, gözleri çekik ve yeşil olacak, karnı geniş olacak, tek kaş çatma çizgisi olacak, dişleri güzel olacak, kaşları hilal şeklinde olacak, cildi parlak olacak, sakallı olacak, sakalı kenarlardan düzeltilmiş olacak, omuzunda Peygamberimiz (sav)'deki nübüvvet mührü olacak, sağ göğsünde yaprağa benzer büyükçe bir ben yine sağ bacağında da bir ben bulunacaktır diye detaylı anlatmış. Bu özellikler bana benziyor mu evet benziyor. Ama bu benzemek Mehdi olmak anlamına gelmez, böyle benzeyen çok sayıda insan bulabilirsiniz. Mehdi kaderde takdir edilmiş kişidir. İslam Birliği’nin kurulmasına vesile olan, Hz. İsa (as) geldiğinde onu öne geçirip arkasında namaz kıldığı kişi Mehdi’dir. Biz o kişiyi gördüğümüzde, Allahualem Mehdi bu zattır diyeceğiz inşaAllah. -Cemaatlerle aranız nasıl? Size bakışları ne yönde? Ben tüm cemaatleri tüm grupları çok severim. Onlar da beni çok severler. Hepsini korur kollarım. Hepsinin kıymeti, yeri ayrıdır, hepsi çok değerlidir. Bu milletin çimentosudur cemaatlerin hepsi. -Peki ya medyayla, sanatçılarla aranız nasıl? Görüştükleriniz var mı? Veya sohbetlerinize katılanlar?.. Ben herkese şefkatle sevgiyle bakarım. Herkesteki güzel yönleri görmesini bilirim. Hüznü-zan ederim. Özellikle sanatçıları çok severim. Sanatçı kıymetli insandır. Devletin özel koruması gereken, ihtimam göstermesi gereken insandır. Zor yetişiyor sanatçılar, özellikle gerçek sanatçılar çok zor yetişiyor. Devletimiz hepsine en güzel imkanı sağlamalı, hepsine çok iyi sahip çıkmalı diye düşünüyorum. -Bugün en çok izlenen haber kanallarından birine çıkıp, konuşsanız, eminim ki, reyting rekorları kırar. İnsanların bu ilgisini neyle açıklıyorsunuz? Samimi oluyor benim açıklamalarım. Dürüst konuşuyorum. Benim sözlerimde doğru olmayan hiçbir yön bulamazsınız. İnsanlar ne der diye düşünmem. Yanlış anlaşılır diye doğru olanı söylemekten çekinmem. Allah’ın rızasına uygun hareket ederim. -Hakkınızda devam eden davalar var. Bilgi verir misiniz? Benim davalarım çok olur hamdolsun, ama bugüne kadar açılan tüm davalardan beraat ettim. Hak hep yerini buldu. Adalete güvenim tamdır. Ama tabi şaşırtıcı pek çok olaylarla da karşılaşıyoruz bu yargılamalar esnasında. Hepsinde bir hayır vardır. Mesela şu anda devam eden davamız 1999 yılında 28 Şubat sürecinde göz altına alındığımızda işkence altında zorla imzalatılan sözde beyanlara dayanarak açıldı. Hukuken işkence altında verilen ifadeler kanunen geçersizdir. Ama bu ifadelere dayanılarak bize dava açıldı. Kovuşturma boyunca da yargılama boyunca da aleyhimize tek bir suç unsuru bulunmadı. Klasörler dolusu suçsuzluğumuzu gösteren delil var. Davamız 2005’te zamanaşımıyla bitmişti, ama bu esnada bir ilginç olay daha oldu. Kanunen bu karara itiraz etme yetkisi olmayan Fatih Altaylı ve Ebru Şimşek’in başvurusuyla Yargıtay zamanaşımı kararını bozdu. Oysa örgüt davalarında kişilerin suçtan zarar görmesi mümkün olmadığı için temyiz hakları da bulunmuyor. Yani Fatih Altaylı’nın başvurusu hukuki değil bu başvuruyla kararın bozulması da hukuki değil. Buna rağmen aslında bitmiş olması gereken bir dava, 7 yıldır devam ettiriliyor. Tabi bunda da bir hayır vardır, hakimlerimizin mutlaka bir bildiği vardır. Bizler de bu hukuki hatanın düzeltilmesini bekliyoruz şimdi. -Ülkemizde başörtüsü konusu, onyıllardır tartışma konusu. Bu konuya bakışınız nasıl? Kamuda başörtüsü serbest olmalı mı? Başörtülü kardeşlerimizin hayatın her alanında hür ve özgür hareket edebilmeleri gerekir. Çoktan bu haklarını kazanmış olmaları lazımdı, inşaAllah kısa zamanda kazanacaklardır. -Gündemdeki “İmralı ile müzakere süreci”yle ilgili düşünceleriniz nelerdir? Hükümetimiz ve devletimiz her şeyi detaylarıyla düşünüp en akılcı yolu izliyorlardır. Ben hükümete bu konuda güveniyorum. Tayyip Bey çok akıllı bir insan. Çok açık beyanları var, defalarca söyledi tek bayrak tek devlet tek millet dedi, bundan vazgeçmeyiz dedi. Dikkatle izliyoruz, inşaAllah hayırla sonuçlanacaktır. Ama şunu söylemek lazım, terörün bir ideolojisi var. Bu ideolojiye karşı mutlaka anti-Darwinist anti-materyalist anti-Marksist anti-Leninist bilimsel çalışma yapılması lazım. Bölgede terör örgütünün sürekli yaptığı propagandaya karşı bilimsel, ilmi cevap verilmesi, karşı propaganda yapılması gerekir. Bu yapılmadığı müddetçe sorunun tam anlamıyla çözülmesi pek mümkün olmaz. -Hükümet’in performansını nasıl buluyorsunuz? Kendinize Recep Tayyip Erdoğan’ı mı, Necmettin Erbakan’ı mı daha yakın hissediyorsunuz? Hükümet gayet iyi gidiyor. Yıllarca korku ve dehşet içinde yaşattılar bu milleti, şimdi milletimiz dindar, Allah’ı seven, milletin değerlerine saygı duyan, millete tepeden bakmayan güzel bir hükümete sahip. Bu çok güzel bir durum. Sayın Başbakan Erbakan Hocamız’ın yetiştirdiği bir insan zaten. Erbakan hocamızın güzel ruhunu, İslam Birliği aşkını, cesaretini, mertliğini, dürüstlüğünü, millete hizmet aşkını almış bir insan. Çok zor tarihi bir görev yapıyor, o yüzden herkesin çok iyi sahip çıkması gerekir. Çok rahat ettirilmesi gerekir. Allah inşaAllah ülkemize çok daha güzel günler gösterecek. Bakın, hep birlikte göreceğiz Türkiye büyük Türkiye olacak. Türk İslam Birliği kurulacak, bayram yeri gibi olacak her yer. Tüm bu sıkıntılar, bu acılar, bu karışıklıklar bu güzel günlerin habercisi inşaAllah. SON Fatih Akkaya / Habervaktim.com |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|