03-15-2011, 16:00 | #1 |
Ağızlarınızdaki bantlar hep vardı zaten!
Nihai noktada nasıl da birlik oluyorlar.. Daha önce, 28 Şubat sürecinin mimarı Güven Erkaya, dindar insanlar sözkonusu olunca, PKK’yı hemen “ikinci sırada tehlike” olarak ilan etmişti. Tabii birinci sıraya, “irtica” adı altında, dindarlar konulmuştu. Açıkçası; PKK’lılara deniliyordu ki, “Siz bizim için çok da tehlike değilsiniz, bir şekilde anlaşırız sizinle..” Kimbilir belki de, PKK’nın elebaşısı Apo’nun da kemalist olmasından kaynaklanıyordur, bu derin sevgi! Yargıtay 8.Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan da, bir arkadaşı ile sohbet ederken, “Referandumda hayır çıkması için Abdullah Öcalan’a çok ihtiyaç var” demişti. Bir yüksek yargı üyesi, 40 bin kişinin katiline ihtiyaç duyuyor! Vah ki ne vah! Önceki gün, gazeteci kimlikli “ağzı bantlılar”ın yürüyüşünde de, aynı birliktelik, bir daha tekrarlandı. Dini kavramlara hassasiyetleri ile tanınan gazeteleri, “paçavra” hakaretinden tutun, “Almanya’da kapatıldılar ama, Türkiye’de hâlâ serbestler” şeklindeki salya sümük saldırılarla hedef tahtasına oturtanlar, PKK propagandasından 8 defa mahkeme kararı ile kapatılan bir gazeteyi, yanıbaşlarına alıp, yürüyüş yapmışlar. Öyle mi Uğur Dündar beyefendi? PKK propagandasından 8 defa yargı kararı ile kapatılan gazeteye, özgürlük öyle mi? Askerlerimizi şehid eden terör örgütünü masum gösterenler, cezaevinden çıksınlar, öyle mi araştırmacı gazeteci Uğur bey? Askerlerimizi mayın tuzakları ile sakat bırakan teröristleri, “gerilla” diye tanıtanlar, onları kahraman ilan edenler suçsuzlar.. Ve onlar derhal serbest bırakılmalı.. Öyle mi devlet gazetesinin yazı işleri müdürü TufanTürenç beyefendi? Öyle mi illegal Basın Konseyi’nin eski başkanı Oktay Ekşi beyamca!.. Devlet gazetesinde, asker lehine yazdıklarının hepsi hikaye değil mi, Oktay amca.. PKK karşıtlığı, teröristlere mesafeli durma, hepsi göstermelik değil mi? Önceki günkü yürüyüşte, hemen yanıbaşınızda idi, teröristleri aklayan sözde gazeteciler ve siz onlarla kol kola idiniz, değil mi Oktay amca? “4000 gazeteci yargılanıyor” diye bizleri de yürüyüşünüze meze yapmışsınız ama.. 4000 davanın 500’ünün muhatabı olan bu gazetenin yazarlarının duruşmalarına, bir defacık dahi olsa, gelmediniz.. Değil mi, Uğur bey, Tufan bey, Oktay bey.. Tam aksine, o 4000 gazeteci, sadece o davalarla değil, bir de sözde meslektaş olduğunuz sizlerin de şikayetinizle açılan davalarla meşguller şu an, değil mi Uğur bey, değil mi Oktay bey! İşin en komik yanı da, yürüyüşe katılanların, ağızlarını bantla kapatmaları.. Sanki beyefendiler, bugüne kadar ağızları bantlı değilmiş de, yürüyüş sırasında kapatıyorlarmış gibi bir hava estiriyorlar! Hayır beyler, hayır. Ben şahidim, sizler yıllardır ağzınızı kapatmışsınız. Doğan Grubu’ndan atılan yüzlerce gazetecinin, sizlerin bir eli yağda, bir eli balda iken, patronunuzdan üç kuruş tazminatı alamadıkları için açtıkları davalarda, sizler hep ağızlarınızı bantla kapatmıştınız. Gerçek gazetecileri susturmak için davalar açıldığında, sizlerin ağızları, hep bantlı idi.. Sustunuz.. Sustunuz. Ara sıra bantı açıp konuştunuz ama.. “Gazetecileri özgür bırakın” demek için değil. Tam aksine, gazetecilerin susturulması için: “Almanya’da yasaklandı, Türkiye’de niye bu gazete serbest?” diye, utanmazca yazılar yazdınız. “Alçakları tanıyalım” diyerek, ahlaksızca yazılar kaleme aldınız. “Savcılar neredesiniz” diye başlıklar attığınız köşe yazılarınızla, gazetecilerin aleyhine dava açması için, savcıları kışkırttınız.. Hiç utanmadınız, hiç sıkılmadınız. “Generallerin zaferi” diye başlık atarken, vicdanınız hiç sızlamadı.. “Biz gazeteciyiz. Bu attığımız başlıkla, gazetecilerin susturulmasını istiyoruz. Böyle bir başlıkla haber yazarsak, yarın bunun mağdurları, bu haberi ‘utanç anıtı’ olarak şehrin göbeğine dikseler, hakları olur. Ne kadar farklı düşünsek de, onlar da gazeteci. Gazeteciye karşı generallerin safında olmayalım” demediniz. Ağzınız bantlı idi çünkü.. Sustunuz. Aynen, patronunuzun suçlarına karşı, ağzınızın bantlı olduğu gibi. Kağıt üçkağıdında olduğu gibi.. Patronunuzun müstehcen neşriyat suçlarında olduğu gibi.. O bantlar, “hak” sözkonusu ise, hep ağzınızı kapatmıştı zaten.. Değil mi, “yalan”da özgür, “doğru”da suskun şaşkınlar! Yeni Akit › Ali Karahasanoğlu › 15 Mart 2011
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|