07-26-2011, 21:34 | #1 |
Ahiret yurduna hazırlık
Öteki dünyanın en basit örneklerinden biridir anne karnı yani ana rahmi, bazen her insanın aklından geçtiği olur ya gerçekten öteki dünya varmıdır diye ya da öldüğümüzde ne ile karşılaşacağız insanoğlunun doğasında var bu sorgulamak ve araştırmak .. Ana rahminde bulunduğu anları hatırlayan kimse varmıdır orası nasıl bir yerdir tüm insanlığın geçtiği bir yoldur ana rahmi ama hiç bir şekilde hatırlayan yok fakat şöyle de bir gerçek var ki herkes oradan geçti ama hatırlayan yok işte ahiret yurdunun “rahmi” de kabir hayatı ölüm bizi bir başka boyuta yani ahiret yurduna gönderiyor ve bunun bir tek kapısı var o da ölümdür. En nihayetinde nasıl dünya ya gelebilmek için ana rahminden geçtiysek ölüm içinde kabirden geçmemiz gerekecek tek kapı ve tek yol ölüm kaçınılmaz bir son her ne kadar kimse bunu istemese de bu gerçekleşecek ölümün yüzü soğuk ve çekilmez ancak nasıl ki yolculuğa çıkacağımız zaman hazırlık yapıyor ve gittiğimiz yerde önceden hazırlanmış yolluğumuzu kullanıyorsak ahiret yurduna giderkende yapılacak hazırlıklar belli ki “Namaz, oruç, zekat, hac, güzel ahlak” kısacası yaptığımız iyi şeyler… Ana rahmi + Dünya + ÖLÜM + KABİR = Ahiret yurdu Anne karnındaki bir çocuğun ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı vardır. Bütün aza ve cihazatı tam tekmil verilmiştir. Halbuki bunların hiçbirine orada lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını, göbeğinden annesine bağlı bir hortumla almaktadır. Simdi bu çocuk: Ya Rabbi! dese, şu hortum bana yetmektedir. Pekiyi şu ağza, şu göze, şu kulağa, şu ele, şu ayağa ne lüzum vardı. Hiçbir işe yaramamaktadırlar? Herhalde ALLAH’tan şöyle bir cevap alacağı muhakkak: Acele etme kulum, aklın almadığı şeye de burnunu sokma. Sen kısa bir müddet sonra öyle bir âleme gideceksin ki burada ‘her şeyim’ dediğin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak. Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeylerde en lüzumlu cihaz durumuna geçecek.Anne karnındaki bir çocuğun ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı vardır. Bütün aza ve cihazatı tam tekmil verilmiştir. Halbuki bunların hiçbirine orada lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını, göbeğinden annesine bağlı bir hortumla almaktadır. O çocuk bu gerçeklere inanmasa ve bir inkârcı olarak dünyaya gelse hakikaten hortumun işe yaramadığını, ebenin onu kesip kaldırıp attığını; lüzumsuz sandığı ağız, göz gibi cihazların devreye girdiğini, onlarsız olunmayacağını görse utanır mı, utanmaz mı? İnanmadığı için dizlerini döver mi, dövmez mi? Şu anda bizde, tıpkı o çocuk gibi bir ananın karnındayız. 9 ay, 9 sene veya 90 sene sonra bir başka dünyaya doğacağız. O dünyanın adı ahiret. Biz şu anda dünya anamıza maddi hortumlarla, midemiz ile bağlı durumdayız. Eğer biz: İşte geçinip gidiyoruz. Ya Rabbi! Şu Namaza, oruca, hacca, zekâta, dine, imana, İslama ne lüzum vardı? Dersek Rabbimizden söyle bir cevap alacağımız muhakkak! Ey kullarım! Kısa bir müddet sonra bu dünyadan çıkacaksınız. Öyle bir âleme götürüleceksiniz ki orada ‘her şeyim’ dediğiniz bu maddi hortumların hiçbiri işe yaramayacak. Lüzumsuz sandığınız namaz gibi, zekât gibi, hac gibi ibadetler de en lüzumlu şeyler durumuna geçecek. Orada insanlara arabasına, parasına, servetine ve suretine göre değil; kalbine ameline ve ibadetine, namazına göre değer verilecek. Yani namazınız, zekâtınız, orucunuz, haccınız, hayır hasenatınız, ahirette sizin için her şey olacak. El olacak, ayak olacak, dil olacak, dudak olacak, villa olacak, havuz olacak, senet olacak, berat olacak, uçak olacak, sonu olmayan zenginlik ve saadet olacak kısaca Cennet olacak. Eğer biz bilgiçlik eder, fen ve teknik asrında olduğumuzla şımarır, Rabbimizin hikmet lisanıyla buyurduğu bu gerçekleri kabul etmez, ibadetsiz bir tembel veya bir inkârcı olarak ahirete gider, gerçekleri görürsek utanmaz mıyız? Hakikaten her şeyim dediğimiz hortumlarımızın, yani arabamızın, apartmanımızın, paramızın, pulumuzun hiçbir işe yaramadığını müşahede ederek, ibadetlerin her şey olduğunu anlasak o anne karnında ağzı lüzumsuz gören çocuk gibi mahcup olmaz mıyız? Dizlerimizi dövmez miyiz? Keşke inansaydık, keşke namazımızı kılsaydık, orucumuzu tutsaydık, zekatımızı tam verseydik, ALLAH için yasasaydık, eşsiz insan şanlı Peygamber Hz. Muhammed ( s.a.v)’in yolunda yürüseydik demez miyiz? Pişman olacağımız, dizlerimizi döveceğimiz o gün gelmeden kendimizi hesaba çekmeli ve sorgulamalız… ~Alıntı~
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|