08-08-2009, 21:02 | #1 |
Ahmet KEKEÇ "İddianameye göre, ‘tarım bağımlısı’ Ertosun gerçeği söylemiyor! "
Değerli yüksek hâkim Ali Suat Ertosun, “Kent Otel toplantılarında ne arıyordun? Ergenekon sanığı Engin Aydın’la işin ne?” sorularına, “bakın, hiçbir komplekse girmiyorum” görüntüsü vererek, özellikle de rahat adam tavrı takınarak cevaplar vermişti.
Problemli bir “rahat adam tavrı”ydı ama, hadi inandık... Şimdi, “Üçüncü Ergenekon İddianamesi” çerçe vesinde, bu cevapları irdelemeye çalışacağız. Diyordu ki Ertosun Bey, “Engin Aydın ahbabımdır, aile dostumdur, devlet kademelerinde birlikte çalıştık, üstelik toplumumuzda ahde vefa diye bir duygu vardır. İnsan dostunu ziyaret etmez mi?” Etmez olur mu? Sorun, Ertosun Bey’in “dostum” dediği Engin Aydın Bey’in kimliğinde odaklanıyor. İddianameye göre, bütün alengirli işlerin içinde Engin Aydın imzası var. Mesela, Kent Otel toplantılarını organize etmiş. Organizasyon fikrini de, Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk’tan almış... Selçuk’un bir süre sonra (Ergenekon soruşturması nedeniyle) katılmaktan vazgeçtiği bu toplantılarda, yoğun olarak “memleket meseleleri” konuşuluyormuş. “Yani, ne yaparız da, illegal yollardan bu hükümeti indiririz, nasıl darbeye zemin hazırlarız?” gibi şeyler... Ben söylemiyorum, Ergenekon savcıları söylüyor... İddianamede, ayrıca, Engin Aydın’ın, Kent Otel toplantılarına katılan kişiler arasından tespit ettiği bazı şa hıslarla “örgütün amaç ve stratejilerini anlatmak ve örgütün propagandasını yapmak” amacıyla küçük gruplar halinde “Ehli Dil” ve “Perşembe Toplantıları” adı altında gizli toplantılar tertiplediğine yer veriliyor. (Bu paragraftaki kötü Türkçe, Ergenekon savcılarının marifetidir.) İnsanın böyle “aile dostu” olunca, sorular da kaçınılmaz oluyor. Ertosun Kent Otel toplantılarına tam 13 kez katılmış. Bir değil, iki değil, üç değil, tam on üç kez. Diyor ki Ertosun, “Bunlar, kamuya açık bir mekanda gerçekleştirilen toplantılar. Hiçbir gizli yönü bulunmuyor. Biz zaman zaman dostlarımızla bir araya gelip memleket meselelerini konuşuruz... Her şeyi konuşuruz. Tarım politikalarını bile konuşuruz. Ne var ki bunda?” Bir şey yok aslında. Herkes, herkesle bir araya gelip, her şeyi konuşabilir. Problem şurada: Ertosun, Kent Otel toplantılarını izleyen (ve görüntüleyen) kamu personelinin suç işlediğini, bu görüntüleri yayınlayan “basın yayın organları”nın da aynı suça ortak olduklarını, dolayısıyla dava açıp hakkını arayacağını söylüyordu. Madem toplantılar kamuya açık bir mekânda gerçekleştirilmiş, bunu görüntülemek neden suç sayılsın? Bir hâkimin rahatlıkla girebildiği “kamuya açık” bir mekâna, bir gazeteci neden giremesin, bir polis neden orada çalışma yapamasın? Ertosun, “Tarım politikalarını konuşuyorduk” diyor. HSYK’da görevli bir yüksek hâkimin “tarım politikalarını” dert edinmiş olması örnek bir davranış... Keşke her bürokratımız bu yüksek rikkati gösterse, bu örnek davranışı sergilese... Fakat Ergenekon savcıları öyle demiyor. “Bunlar tarım değil, darbe toplantılarıdır” diyor... Ben, her şeye rağmen, Ertosun’un samimiyetine inanıyorum; “tarım konuştuk” diyorsa, tarım konuşmuştur. Fakat, insan sırf tarım konuşmak için de mütemadiyen aynı adrese gitmez ki... Bir kere git, iki kere git, hadi üç kere git. Ertosun, tam on üç kez gitmiş... Demek ki tarım “bağımlılık” yaratıyor bazı kişilerde... star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|