11-23-2011, 00:25 | #1 |
Ahmet KEKEÇ "Kıvırma, bu senin eserin!"
22 Kasım 2011 Salı Haluk Koç ve arkadaşlarının “Dersim meselesi zinhar konuşulmasın” baskısı sürüyor. Ellerinden gelse, meseleyi “kaşıyan” Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ü asacaklar. Evet, kaşıyan... Hiçbiri de “bunlar olmamıştır” demiyor. Konuşulmasın istiyorlar. Konuşmak, “meseleyi kaşımak” onlara göre... Suyu bulandırmak, maraza çıkarmak... Hiç kıvırmayın Haluk Bey... Dersim olayı, “CHP’nin günahları” arasındadır. Dersim tenkili mi dersiniz, Dersim hadisesi mi dersiniz, Dersim kazası mı dersiniz, yoksa genetiğinize boyun eğip “Dersim’deki isyanı durdurma harekâtı” adını mı verirsiniz... Fark etmez. Bu iş CHP’ye yazmıştır. Bitti. İster Atatürk’ü çekip çıkarın aradan ve kabahati icra heyetine (yani İsmet Paşa’ya yükleyin), ister Celal Bayar’ı sorumlu tutun, ister “Kimsenin suçu yok, Sabiha Gökçen Dersim dağlarını kendi kendine bombalamıştır” deyin. Bir şey değişmiyor. Dersim, CHP’nin “kalfalık dönemi” eserlerinden biridir ve onun şanlı tarihine yazılmıştır. Tıpkı, “Takrir-i Sükûn” adı verilen, muhalefetin ve basının çanına ot tıkama yasasında olduğu gibi... Bu da CHP’nin “çıraklık dönemi” eseridir. Bu cümleden olarak, “Varlık Vergisi” ve “darbeden iktidar çıkarma” girişimlerini de “ustalık dönemine” yazıyoruz... Kemal Kılıçdaroğlu henüz doğmadığı için bilemeyebilir. Sevabına anlatayım: İsyanı bastırma harekâtı emrini bizzat İsmet Paşa vermiştir. İsmet Paşa, herhangi biri değildir. Başbakandır. Dersim meselesini yüzüne gözüne bulaştırdığı ve Atatürk’ün “Biraz liberalleşelim, hür teşebbüse imkân tanıyalım, devlet işletmelerine halkı ortak edelim” tavsiyesini (daha doğrusu, emrini) kulak arkası ettiği için görevden alınmıştır. Harekât Celal Bayar döneminde de devam etmiştir. Çünkü, aynı zamanda bir devlet kararıdır bu. İsterseniz önce (partinizi ve milli şefinizi kurtarmak istiyorsanız), harekâta cevaz veren “devlet kararını” sorgulayın. Bakalım altından ne çıkacak? Durduk yerde neden isyan çıkmıştır, “isyanı bastırma harekâtında” neler olmuştur, kaç Dersimli yurttaşımız hayatını kaybetmiştir, dağlar niçin bombalanmıştır, Seyid Rıza kimdir, Seyid Rıza’nın oğulları ne yapmıştır, aylarca dinmeyen silah sesleri neyin nesidir, mağaralar niçin ateşe verilmiştir, “Dersim sürgünleri” denildiğinde akla kimler gelmektedir, “Tunceli” ismi de nerden icap etmiştir? Kemal Bey, henüz doğmadığı için (öyle diyor, “henüz ben doğmamıştım...”), bunları da bilemeyebilir. Üşenmesin, “Karabulut” soyadını taşıyan yakınlarına ve Dersimli büyüklerine sorsun, mutlaka onların anlatacağı hikâyeler vardır. Aynı zamanda akrabası olan Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün kitaplarına da bakabilir. Böyle diyorum ama “bilmemesi” kabil mi? Hem Dersimli olacaksın, hem “Alevi” kimliği taşıyacaksın, hem kuşaktan kuşağa aktarılan “Dersim hikâyeleriyle” büyüyeceksin, hem de orada ne olduğunu bilmeyeceksin... Mümkün mü? Daha önce de yazmıştım: Bir telefon görüşmemizde (bir hususu paylaşmak için kendisi aramıştı), niçin Dersim hadisesine duyarsız kaldığını sormuştum... Beni dumurlardan dumurlara sürükleyen şu cevabı vermişti: “Devrimin tarihsel meşruluğu içinde böyle şeyler olağandır. Dersim olayını da devrimin özel koşulları içinde değerlendirmek lazım.” İşte böyle. Şimdi ayıklasınlar bakalım pirincin taşını.
Konu Ertuğrul ÖZGÜL tarafından (11-23-2011 Saat 00:28 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-23-2011, 00:55 | #2 |
Dersim, CHP’nin “kalfalık dönemi” eserlerinden biridir ve onun şanlı tarihine yazılmıştır. Tıpkı, “Takrir-i Sükûn” adı verilen, muhalefetin ve basının çanına ot tıkama yasasında olduğu gibi...
Bu da CHP’nin “çıraklık dönemi” eseridir. Bu cümleden olarak, “Varlık Vergisi” ve “darbeden iktidar çıkarma” girişimlerini de “ustalık dönemine” yazıyoruz... |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|