05-27-2009, 16:48 | #1 |
Ahmet Varol "Filistin için sivil dayanışma "
Avrupa'dan yola çıkan Umut Kafilesi'nin Rafah Sınır Kapısı’ndan içeri girebilmek için, İsrail ve ABD tarafından oraya bekçi tayin edilen Mısır yönetimiyle pazarlığını sürdürdüğü günlerde, İstanbul'da da Filistin halkına destek için tüm Müslüman halkların güçlerini birleştirme amacına yönelik bir uluslararası sivil dayanışma toplantısı düzenlendi. Umut Kafilesi Gazze'ye girme konusundaki kararlılığından vazgeçmedi. Sonunda işgalci Siyonistlerden daha katı davranan Mısır yönetiminin oluşturduğu engeli aşmayı ve yardım araçlarını Gazze bölgesine sokmayı başardı. Bunda belki İstanbul'dan yükselen seslerin de etkisi olmuştur. Fakat görülen şu ki; zulüm rejimlerinin baskı uygulamalarına karşı sivil dayanışmanın artırılması, güçlerin birleştirilmesi gerekiyor.
Ne kadar ilginçtir ki; Filistin meselesi yıllarca dünya kamuoyuna "Arap - İsrail sorunu" olarak lanse edildi. Medya sürekli olayı bu başlıkla vermeye çalıştı. Kastettikleri de tabiî ki bir tarafta İsrail işgal devletinin, diğer tarafta da 22 Arap ülkesinin yer aldığıydı. Bu yüzden de insanların zihninde sürekli 22 Arap ülkesinin bir İsrail'in hakkından nasıl gelemediği sorusu oluşuyordu. Oysa rol icabı karşıt cephelerde yer alan bu güçler, gerçekte Filistin halkına ve direnişine karşı aynı saftaydılar. Bugün yaşanan gerçekler yıllarca kullanılan maskelerin düşmesine ve gerçek yüzlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Avrupa'dan Gazze ahalisine yardım götürmek ve onlara umut vermek amacıyla yola çıkan Umut Kafilesi de bir tek işgalci İsrail askerine rastlamadığı halde, Mısır yönetiminin oluşturduğu engeli aşabilmek için günlerce uğraşmak, kapıları zorlamak zorunda kaldı. Ama Allah'ın izniyle sonuçta kararlılık kazandı ve yardım kafilesi Gazze'ye girmeyi başardı. Bu gelişme, Gazze ahalisine de Filistin davasına sahip çıkan bütün vicdan sahiplerine de umut verdi ve kararlılığın, mücadelenin bundan sonra da kazanacağını gösterdi. Ama kazanmak için güçleri birleştirmek, sivil dayanışmayı artırmak gerekiyor. Geçtiğimiz cuma ve cumartesi günleri, yani 22-23 Mayıs tarihlerinde İstanbul'da düzenlenen “Uluslararası Filistin Sivil Dayanışma Konferansı” da bu amaca yönelikti. Biz de inşallah bu hafta içinde yayınlanacak yazılarımızda bu konferanstaki konuşmalardan aldığımız birtakım notları sizlere aktaracağız. "Filistin'in daimi kurtuluşuna doğru" sloganıyla düzenlenen bu toplantı, ağırlıklı olarak pratiğe dönük projeler geliştirilmesi, görüşülmesi ve uygulamaya geçirilmesi amacına yönelikti. Bu yüzden konferans programının büyük bir bölümünü 10 farklı alana dair çalışma atölyelerinin toplantıları oluşturuyordu. Bunlara ek olarak muhtelif genel toplantılar ve sempozyumlar düzenlendi. Konferansın sloganı oldukça anlamlıydı. Filistin'de mevsimlik ve göstermelik çözüm formülleri için değil, kalıcı bir çözüm formülü için faaliyetleri artırmak, güçleri birleştirmek gerekiyor. Fakat Siyonist işgalciyle onun dayattığı formüller üzerinde anlaşma sağlamak hiçbir zaman çözüm olmamıştır ve olması da mümkün değildir. Çözüm, Filistin halkının gasp edilmiş haklarının geri alınmasıyla mümkün olacaktır. İşte bu da Filistin'in daimi kurtuluşu olacaktır. Böyle bir sonucun elde edilmesi ise işgalci saldırgandan merhamet dilenmekle değil, haklı ve meşru mücadeleden herhangi bir şekilde taviz verilmemesiyle mümkün olacaktır. Terör ve şiddet yoluyla Filistin topraklarını işgal eden, oranın asıl sahiplerini göçe zorlayan, hâkimiyetini sürdürebilmek için de sürekli şiddete başvurma ihtiyacı duyan Siyonist saldırgandan masabaşında merhamet dilenmenin çözüm formülü üretilmesine vesile olacağını umanların büyük bir yanılgı içinde olduklarını tarih ispat etmiştir. Bugün Siyonist işgalciler her ne kadar gasp ve işgali sürdürme konusunda ısrarlı davranıyor olsalar da, bundan önceki yazımızda da dile getirdiğimiz üzere, onlar inişe-çöküşe geçmişlerdir. Yükselişte olan ise direniş ve meşru mücadeledir. Zaten tıpkı terazinin kefeleri gibi bunlardan birinin yükselişi, diğerinin inişe geçmesiyle mümkündür. Bir taraftaki yükselişin devamı ise diğer tarafta çöküşün artışına delalet eder. Filistin'de her ne kadar önemli zorluklar yaşanıyor ve Siyonist işgalcinin azgınlığının artması sebebiyle tehditlerin boyutlarında bir artış gözleniyor olsa da, biz Allah'ın izniyle gidişatın haklı mücadele lehinde olduğuna, zikrettiğimiz ters yönlü iniş ve çıkışın önümüzdeki dönemde de devam edeceğine ve bunun meşru haklarını geri almak isteyenlerin ümitlerinin artmasına vesile olacağına inanıyoruz. vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|