AK Gençliğin Buluşma Noktası
AK Parti Haberler - AK Parti Duyurular AK Parti Haberleri, AK Parti Duyuruları, AK faaliyetler ile ilgili tüm haberleri burada paylaşıyoruz.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 10-04-2009, 14:32   #31
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Erdoğan, kongrede konuştu



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin milletin partisi olduğunu söyledi.

Partisinin, ASKi Spor Salonu'nda gerçekleştirilen 3. Olağan Büyük Kongresi'nde konuşan Erdoğan, konuşmasına kongrenin ülkeye, millete, demokrasiye ve tüm insanlığa hayırlı olmasını dileyerek başladı.

Konuşmasında, AK Parti'nin milletin partisi olduğunun altını çizen Erdoğan, "AK Parti 14 Ağustos 2001'de bizaat milletin kurduğu bir partidir. Bu hareket milletin rotasından başka rota tanımadı. Bundan sonra da tanımayacak. Bu partiye toplumdan kopuk elitler, millleti küçümseyen seçkinler rota çizemez. Bu partiye çeteler sirayet edemez. Zira üzerimizdeki yük aziz milletin yükü, emanet milletin emanetidir. Biz bu emanete halel getirmedik, bundan sonra da getirmeyeceğiz. İktidarda olduğumuz 7 yılda bizi demokrasi yolundan alıkoymak isteyenler oldu. Tahriklerle, kirli senaryolarla Türkiye'ye zarar vermek isteyenler oldu. Hiçbirine boyu eğmedik, dik durduk, başımızı öne eğmedik. AK Partinin aklığına gölge düşürmedik. 3 Kasım 2002 bu ülke için bir milad olmuştur. 3 kasımdan itibaren devlet-millet kaynaşması köklü şekilde gelişmiştir. Millet iradesini başka yollardan dğeiştirmek isteyenler artık karşılarıında milleti bulurlar. Hükümet politikalarını mafya, kirli eller ve çeteler eliyle engelleyeceğini düşünenler karşılarında milleti, hukuku ve AK Parti iktidarını bulurlar" dedi.

Türkiye'nin 7 yılda AK Parti ile çok köklü bir dönüşüm ve değişim yaşadığını belirten Erdoğan, "Biz Türkiye'yi bir bütün olarak ele aldık. Sorunlara köklü çözümler getirdik. Kimi alanlarda son 10 yılın, kimi alanlarda son 50 yılın, kimi alanlarda Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık. Geçen hafta ABD'ye gittim. 6 günde resmi toplantıların haricinde 32 ülke lideriyle görüşme yaptım. Bizzat ben bu kadar görüştüm. Diğer arkadaşlarım da her an diplomasi trafiği içindeyiz. Bunlar tarihimizde görülmüş şey değil. Bölge hakkında, dünya sorunları hakkında konuşuyoruz. Bizi uçaktan inmemekle, çok gezmekle itham edenler Türk dış politikasının yeni sürecine bile vakıf olamamışlar" diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'ye milletin hukukunu ayaklar altına alan çetelerin sirayet edemeyeceğini belirterek, "Hükümet politikalarının çeteler eliyle, mafya eliyle, gizli senaryolarla, kirli ilişkilerle şekilleneceğine inananlar, böyle bir gayretin içine girenler, karşılarında hukuku bulurlar, milleti bulunlar, AK Parti iktidarını bulurlar" dedi.

Başbakan Erdoğan, AK Parti 3. Olağan Büyük Kongresi'nde bir konuşma yaptı. Erdoğan, 26 Mart 1999 Cuma günü Pınarhisar Cezaevi'ne gidişinde yaşadıklarını anlatarak başladığı konuşmasında, o gün yaptığı konuşmada 'bunun bir veda olmadığını' söylediğini hatırlattı. Umudunu bir an olsun yitirmediğini belirten Erdoğan, bir an bile bu hizmet yolculuğunun inkıtaa uğrayacağını, kesintiye uğrayacağını düşünmediğini söyledi. Erdoğan, bir bile karamsarlığa kapılmadığını ve bir an bile başını öne eğmediğini
belirtti.

Başbakan Erdoğan, Pınarhisar Cezaevi'nde merhum Necip Fazıl Kısakürek'in dizelerinin hislerine tercüman olduğunu belirterek, şu dizeleri okudu:

"Dua dua, eller karıncalarmış
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu
İplik ki incecik, örer boşluğu
Ana rahme zahir şu bizim koğuş
Karanlığında nur, yeniden doğuş
Sesler duymaktayım: davran ve boğuş
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin
Mehmed'in sevinin başlar yüksekte
Ölsek de sevinin, eve dönsek de
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir."

26 Mat 1999 günü Üsküdar'da "Bu şarkı bitmez" dediğini belirten Erdoğan, o şarkının da bitmediğini kaydetti. İstanbul'da yükselen o şarkının milyonlarca insanın söylediği kardeşlik türküsüne dönüştüğünü belirten Erdoğan, "İstanbul'da söylenen o şarkı milyonlarca insanın söylediği Özgürlük Marşına dönüştü. O şarkı bütün Türkiye'yi sardı. O şarkı topyekün bütün milletin terennüm ettiği bir şahesere dönüştü" dedi.

"BİZ BİRLİKTE TÜRKİYE'YİZ"

AK Parti'nin bizatihi milletin partisi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu parti, bu hareket ve bu kadro milletin rotasından başka rota tanımadı, bundan sonra da tanımayacak. Bu partiye toplumdan kopuk olan elitler yön belirleyemez. Bu partiye küçümseyerek bakan seçkinler rota çizemez. Bu partiye milletin hukukunu ayaklar altına alan çeteler sirayet edemez. Zira üzerimizdeki yüz aziz milletin yüküdür. Üzerimizdeki emanet topyekün milletin emanetidir. Biz bu yükü yere düşürmedik, bundan sonra da
düşürmeyeceğiz. Biz bu emanete helal getirmedik, Allah'ın izniyle bundan sonra da helal getirmeyeceğiz. Dikkat edin, iktidarda bulunduğumuz 7 yıl boyunca, üzerimizdeki bu emaneti düşürmek isteyenler oldu. Milletin iradesini gölgelemek, milletin arzu ve taleplerini çiğnemek isteyenler oldu. Bizi demokrasi yolundan, ilerleme yolundan, kalkınma yolundan alıkoymak isteyenler oldu. Tahriklere, provokasyonlarla, kirli senaryolarla Türkiye'yi karanlık mecralara sevketmek isteyenler oldu. Hiçbirine
boyun eğmedik, prim vermedik. Dik durduk, boynumuzu bükmedik, başımızı öne eğmedik. AK Parti'nin aklığına asla ve asla gölge düşürmedik" şeklinde konuştu.

3 Kasım 2002'nin Türkiye için bir milat olduğunu belirten Erdoğan, bu tarihten itibaren Türkiye'de siyaset tarzı, yönetim anlayışı, demokrasinin standardı, devlet-millet kaynaşmasının köklü şekilde değiştiğini vurguladı. Millet iradesinin seçimlerin dışında bir yolla değiştirilebileceğine inananların artık karşılarında milleti bulacaklarını kaydeden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Demokrasinin ertelenebileceğini, zafiyete uğratılabileceğini vehmedenler, karşılarında milleti bulurlar. Hükümet politikalarının çeteler eliyle, mafya eliyle, gizli senaryolarla, kirli ilişkilerle şekilleneceğine inananlar, böyle bir gayretin içine girenler, karşılarında hukuku bulurlar, milleti bulunlar, AK Parti iktidarını bulurlar. Hani, İstiklal Marşı'nın şairi diyor ya: 'Cehennem olsan gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol hak yoludur, dönme bilmez yürürüz."

AK Parti'nin aziz milletten aldığı güçle Türkiye'yi daha ileri bir demokrasi haline getirmeye kararlı olduğunu belirten Erdoğan, AK Parti'nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün belirlediği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaya kararlı olduğunu söyledi. Erdoğan, "Cumhuriyetimizin temel nitelikleri olan demokrasiden, laiklikten, sosyal devletten ve hukuk devleti anlayışımızdan taviz vermeden, ülkemizi, milletimizi ve devletimizi yüceltmeye devam edeceğiz" diye konuştu.

Demokrasi tarihi boyunca Türkiye'de iktidarların 2-3 yıl gibi çok kısa süreler içinde yıprandığını, heyecanını kaybettiğini, yozlaşma ve yolsuzluk batağında çırpınır hale geldiğini vurgulayan Erdoğan, siyasetin millete hizmet etmenin, millete hizmetkar olmanın, milletin derdiyle dertlenmenin, milletin meseleleriyle meşgul olmanın değil, 'acı ama gerçek' olarak çıkar sağlamanın, rant sağlamanın, güç devşirmenin aracına dönüştüğünü dile getirdi. Siyasetin amacını, iktidara gelerek, iktidarın imkan ve
fırsatlarını kullanmak olduğunu zannedenlerin kişisel ihtiraslarla, münferit menfaat arayışlarına esir olmaktan kurtulamadıklarını belirten Erdoğan, AK parti'nin 'her şeyin temeli insandır, siyaset de insanın huzur ve mutluluğu, refah ve esenliği için yapılmalıdır' diyerek siyasetin amacını yeniden belirlediğini söyledi.

Erdoğan, "Artık siyasetin amacı belli kişi ve partilerin geleceğini garanti altına alma uğraşı olmaktan çıktı. Artık tüm partilerin, tüm kurumların, tüm sistemin ancak ve ancak insanın huzuruna, mutluluğuna, refahına odaklanması gerektiğine inanan bir siyasi anlayış iktidara geldi. Siyasetin amacı toplumun umumi menfaati oldu. Adaletin tam anlamıyla tesis edilmesi oldu. Her bireyin temel hak ve özgürlüklere kavuşması oldu. Değeri olmayan, idealleri olmayan, ahlaki amacı olmayan bir siyaset bizim kitabımızda yer bulmaz. AK Parti hizmet siyasetinin, birlik siyasetinin, insan odaklı siyasetin yegane adresidir" şeklinde konuştu.

"YOLSUZLUKLARA GÖZ YUMMAYACAĞIZ"

'İnsanı yücelt ki devlet yaşasın' diyerek yola çıktıklarını belirten Erdoğan, siyasetle millet arasındaki, iktidarla halk arasındaki, devletle vatandaş arasındaki uçurumun her gün biraz daha büyümesine rıza gösteremeyeceklerini söyledi. Erdoğan, bunun için sosyal bir restorasyon düşüncesiyle devlet-millet kaynaşmasını sağlamanın, yıpranan ilişkileri güçlendirmenin, yıkılan güveni yeniden tesis etmenin gayreti içinde olduklarını belirtti.

Başbakan Erdoğan, yolsuzluklara, usulsüzlüklere göz yummadıklarını ve bundan sonra da göz yummayacaklarını belirterek, şunları kaydetti:

"AK Parti'de yozlaşma bekleyenler beyhude beklerler. AK Parti'de yıpranma bekleyenler beyhude beklerler. AK Parti'de yorgunluk, bıkkınlık, heyecansızlık, durgunluk bekleyenler beyhude beklerler. Meyve veren ağaç taşlanır. 7 yıl boyunca, türlü iftiralara, türlü karalama kampanyalarına, asılsız ithamlara maruz kaldık. Her birini alnımızın akıyla aşmayı başardık. Bize hile yapanlar, kendi hilelerine aldandılar. Bize tuzak kuranlar, kurdukları tuzaklara kendileri düştüler. AK Parti iktidarın eritici gücünü,
yozlaştırıcı etkisini, yıpratan özelliğini tersine çevirdi. Kimliğinden, felsefesinden, ideallerinden asla kopmadan, hak ve hukuktan asla uzaklaşmadan, Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaatlerini korumaktan asla vazgeçmeden iktidarda nasıl büyünebileceğini, nasıl ayakta kalınabileceğini gösterdi. Girdiği 4 seçimden de birinci parti olarak çıkarak, istikrarı önce siyasetten başlattı."

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti;
"Kardeşlerim bizim yolumuz uzun, ırak, meşakkatli, zahmetli. Hani Yunus Emre diyor ya; Bu yol uzundur/menzili çoktur/ geçidi yoktur/ derin sular var. Hani Aşık Veysel der ya Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece. Biz bu yolu aynı heyecanla milletimizle el ele yürümeye devam edeceğiz. Bu partide farklı beklentiler içinde olanlar varsa, kusura bakmasınlar onlar bizimle yollarını ayırsınlar. Heyecanını yitirenler, yorulmuş hissedenler varsa biraz kenara çekilip dinlensinler. Biz 7 yıl boyunca milletimizin önüne alnımız açık çıktık. Bundan sonra da milletle kucaklaşmaya devam edeceğiz. Çünkü bizim gücümüz oradan geliyor.

Sevgili kardeşlerim Türkiye 7 yılda AK Parti ile çok köklü bir dönüşüm ve değişim yaşadı. Biz Türkiye'yi bir bütün olarak ele aldık. Sorunlara köklü çözümler getirdik. Kimi alanlarda son 10 yılın, kimi alanlarda son 50 yılın, kimi alanlarda Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık. Geçen hafta ABD'ye gittim. 6 günde resmi toplantıların haricinde 32 ülke lideriyle görüşme yaptım. Bizzat ben bu kadar görüştüm. Diğer arkadaşlarım da her an diplomasi trafiği içindeyiz. Bunlar tarihimizde görülmüş şey değil. Bölge hakkında, dünya sorunları hakkında konuşuyoruz. Bizi uçaktan inmemekle, çok gezmekle itham edenler Türk dış politikasının yeni vizyonuna bile vakıf olamayacak kadar sürecin dışında kaldılar. Türkiye'nin dış politikası bekle-gör politikası olamaz. Türkiye küresel politikalrın oradan oraya savurduğu bir ülke olamaz. Türkiye bugün gündem belirleyen, gündeme ağırlığını koyan saygın bir ülke konumuna gelmiştir.

Türkiye AK Parti'nin etkin politikaları neticisinde soğuk savaş dönemini çatışma psikolojisinden çıkmıştır. Bölgede ve dünyada saygın bir ülke haline gelmiştir. Biz Türkiye'nin tarihi derinliğini, kültürel birikimini ve jeostratejik rolünü gözeterek politika üretiyoruz. Türkiye artık bölgesinin barış, huzur ve istikrar abidesi haline geldi.

Suriye İsrail görüşmelerini, Balkanları Kafkasya’yı konuşuyoruz, nükleer silahsızlanmayı, su gıda sorunlarını konuşuyoruz. Aynı şekilde Türkiye’nin AB üyeliğini konuşuyoruz, TIR şoförlerinin karne sorununu büyük küçük her meseleyi konuşuyoruz.


Bizi çok gezmekle itham edenler, Türk dış politikasının yeni misyonuna dahi vakıf olamayacak kadar sürecin gerisinde kalmışlardır. Bakınız ben 81 vilayetin, 81’ine de en az 3 kere gittim. Bazı şehirlere 30 kez gitmişliğim var, 7 bölgemizi karış karış geziyor, eserlerimizi inceliyor, şantiyeleri kontrol ediyor, oralarda incelemeler yapıyorum. Temel atma törenlerine gitmiyorum, biz sadece verilen tarihte açılışa gidiyoruz, farkımız bu ve bununla da yetinmiyor ülke ülke dolaşıyor, Kıbrıs’ı AB’yi anlatıyorum.


Benim Avrupa’daki vatandaşım, Bulgaristan’daki Yunanistan’daki soydaşım, karşısında Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ını görünce mutlu oluyor. Buraya gelen halimizi hatırımızı soran ilk Türk Başbakan’ı sizsiniz dediler.


Meseleyi uçak otobüs araba harcırah meselesine kadar düşürenler, başlarını iki elinin arasına alıp Ankara’dan neden çıkamadıklarının muhasebelerini yapsınlar. Bizim teşviklerimiz sayesinde Sivas’ın ötesinde sadece birkaç ile gidip miting yapabildiler. Biz o siyasetçilerden değiliz.


Bizim zengin bir kültürümüz var, devlet geleneğimiz var, bizim aynı dili konuştuğumuz geniş bir ortak coğrafyamız var. Türkiye’nin dış politikası bekle-gör politikası olamaz, Türkiye’nin oradan oraya savrulan bir ülke olmasını kimse beklemesin. Türkiye haksızlıklara karşı susan bir ülke olamaz. Türkiye bugün gündem belirleyen, gündeme ağırlığını koyan, güçlü itibarlı saygın bir ülke konumuna yükselmiştir.


Türkiye Ak Parti’nin etnik politikaları sayesinde, soğuk savaş döneminin o çatışma psikolojisinden çıkmış güvene dayalı bir dış politika izlemiştir. Bugün Türkiye bambaşka bir yerde duruyor. Biz tarihi bir misyonla hareket ettik. Biz Türkiye’nin tarihi zenginliğini anlayarak politika geliştiriyoruz. Biz tarihin bu kırılma noktasında, Türkiye’nin üslenmesi gereken bir rolü üstleniyoruz. Komşularla sıfır sorun politkamız sayesinde, yakın bölgelerle sorun alanlarımızı minimize ettik. Bu kısa zamanda meyvelerini vermeye başladı. Türkiye bölgesinin barış huzur merkezi oluyor. Şimdi pasif komşuluk ilişkisinden aktif işbirliği alanına geçtik. Komşularımızla ilişkileri güçlendirerek, etrafımızda huzur kuşağı oluşturuyoruz.


Eski duvarlar yerini, 21. yüzyılın yeni gerçeklerine bakmıştır. Türkiye’nin düzen kurucu bir aktör haline gelmesi, artık bir tercih meselesi değil, tarihi bir sorumluluktur. İzlediğimiz akılcı politikaların bir tane gayesi var. Türkiye’yi dünyada hak ettiği yere taşıyabilmek.


Hamasetle vatanı yüceltmenin mümkün olmadığını söyledik. Parti oy seçim gibi küçük siyasi hesaplarla bu ülkeyi küçültmeyin dedik. Bu yüzden “Sen Türkiye’sin büyük düşün” dedik. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, her yönüyle büyük ve güçlü Türkiye hepimiz için daha geniş, daha ferah bir Türkiye’dir. Büyük Türkiye’de merak etmeyin herkese yer vardır. İnsanımızın ufku geniş, vizyonu büyüktür.


Büyük Türkiye bölgesinin istikrar kaynağıdır. Korkutan değil Dışlayan değil kucaklayan, empoze eden değil empati yapan bir ülkedir. NATO Üyesi olan Türkiye, bölgesinde bir istikrar unsuru olmaya devam ediyor. G-20 üyesi Türkiye, küresel ekonomik sistemin yeniden inşasında önemli rol oynuyor. Pek çok girişime öncelik yapıyor. Türkiye’nin uluslar arası kurumlardaki etkinliğini açıkça ortaya konuyor.


Türkiye artık küresel siyasete katkı veren, yönünü tayin etmeye destek verir bir hale gelmiştir. Çünkü Türkiye’nin dünyaya söyleyecek sözümüz var. Çünkü bizim faslımız daha yeni başlıyor. Bizim anlatacak bir rüyamız bir hayalimiz var.
Biz evrensel adalet ilkesinin Gazze’den Afganistan’da Çin’den Afrika’ya Balkanlar’dan Latin Amerika’ya kadar tutarlı bir şekilde uygulanmasını istiyoruz. Gazze saldırısı başladığından itibaren, dünya kamuoyunun dikkatlerini bu meseleye çektik. Saldırıların tekrar durdurulmasını istedik. Türkiye’ye yakışan budur. Ak Parti hükümetine yakışan işte budur. Bütün dünya bu katliama karşı kör sağır dilsiz kesilirken, biz her platformda cesaretle kararlılıkla mertçe dürüstçe karşı çıktık. Bugün de Gazze halkının yaralarının sarılması için, verilen sözler için takipçi olmaya devam edeceğiz.

4.5 milyarlık taahhütte bulunulmasının üstünden 6 ay geçti. Ancak Gazze’deki trajedi devam ediyor. Gazze halkı çadırlarda yaşıyor. Verilen sözler tutulmadı. Gazze’ye inşaat malzemelerinin girişine izin verilmiyor. Bu mu insanlık, bu mu adalet. Kapılar açılmıyor. Utanmasalar gıdanın ilacın girişine bile müsaade etmeyecekler. Filistin sorunu, sadece bir tarafın talepleri esas alınarak çözülemez. İsrail’in istikrar talebi kadar, Filistin halkının özgürlük ve barış talebi de meşrudur. Bölge ve dünya barışının en büyük engellerden biri olan Filistin sorunun çözümü herkese eşit muameleyle mümkün olacaktır.

Aynı şekilde nükleer silahlar konusunda, dünya kamuoyunu her ülkeye adil davranmaya davet ediyoruz. Nükleer silahlar konusunda da egemen güçlerin her ülkeye eşit mesafede olmalarını istiyoruz. Adaletin gereği budur. Elbette İran’ın nükleer programını tartışıyoruz, telkinimizi de yapıyorum. Ancak gelin aynı şekilde İsrail’in elindeki nükleer silahları konuşalım. Gazze’ye atılan fosfor bombalarını da konuşalım. Aksi takdirde kamu vicdanı yara alacaktır. Adalet duygusu yıpranacaktır.

Türkiye tarihiyle tabiatıyla kültürüyle insanıyla en önemli cazibe merkezlerinden biri haline geliyor. Biz, çözümsüzlüğün bir çözüm olarak dayatılmasını kabul edemeyiz. Çözümsüzlüğe terk edilmiş sorunlarla 21. yüzyılın güçlü bir ülkesi olamayız. Eski politikalarını devam ettirmek artık gerçekçi de değildir, doğruda değildir. Türkiye’nin menfaati değişimdedir. Ülkemizin menfaati değişimdedir ve bunun gayreti içindeyiz. Değişime direnenler ne ülkemizin ne de milletimizin menfaatlerini koruyamazlar.


Büyük bir devlete yakışan küçük bir mesele varsa, onu arkasında bırakmaktır. Kıbrıs’ta çözümden yana olan Türk tarafı oldu. Kıbrıs’ta çözüm adadaki iki tarafın eşitliğine ve iki ayrı halkın, iki devletin varlığına dayanacaktır. Uzlaşma bu zemin üzerinden sağlanacaktır.

Kimse Türkiye’ye yeni taleplerle gelmesin. Kıbrıs Türkü Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye bugün yarın daima Kıbrıs Türk’ünün barışının en büyük temennisi olacaktır. Biz Kıbrıs meselesinde çözüm için gayret sarf ederken, birileri çıktı Kıbrıs’ı satıyorlar dedi. Bugün iftiralarının ithamlarının altında kaldılar. 7 yıllık iktidarımızda Allah aşkına söyler misiniz, izan sahibi olanlara sesleniyorum, Kıbrıs’ta satılan ne var? KKTC daha ileri mi gitti, daha geri mi gitti.

7 yıl önce bizi topa tutanlar, bugün gelinen noktayı görünce acaba haksızlık etmişiz diyebiliyorlar mı? Türkiye’nin hangi kronik sorununu gündeme getirsek, satmak gibi ihanet gibi bir üslup kullandılar. Şimdi size soruyorum Kıbrıs satıldı mı? Kıbrıs dün mü daha iyiydi bugün mü? Ben size bu sorunun cevabını rakamlarla vereyim. Akıl izan insaf sahibi olanlara sesleniyorum. 1997 – 2002 yılları arasındaki 5 yılda ülkemizden KKTC’ye yıllık ortalama 210 milyon dolar yardım gerçekleştirildi. 2002 yılında verilen yardım miktarı 377 milyon dolar seviyesinde. 2003 – 2009 arasında yıllık yardım ortalamasını 523 milyon dolara yükselttik. 2009’da sağladığımız yardım miktarı tam 815 milyon dolar oldu. KKTC ekonomisindeki gelişmenin sürekli ve kalıcı olması amacıyla yatırımlara teşvikler sağlanmıştır. Turizmde son 28 yılda, 6 bin yatak kapasitesi artışı gerçekleştirilmişken, hükümetimizle 7 yılda ilave 20 bin yatak kapasitesi olmuştur.


Biz herkesi insan olduğu için sevdik. Türk, Kürt, Tatar olduğu için değil. Biz bu adabı "Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü" diyen Yunus'tan aldık. Biz bu terbiyeyi Çanakkale'de düşmanına dahi kahve ikram eden Mehmetçik'ten aldık. Onun için bu ülkenin hamurunda dışlamak, ötekileştirmek yoktur. Geçmişte yanlışımız varsa bunları bir kenara koyalım. Bir milat olarak yola koyulalım. Bu topraklar herkese kollarını açar. Kimsenin bir başkasını ötekileştirmeye hakkı olamaz. Ahmedi Hani'siz, Bitlis'teki Said-i Nursi'siz bir Anadolu eksik kalır.

72 milyon vatandaşımız bizim için eşittir. Hepsi birinci sınıf vatandaştır. Türkiye'nin tamamı bizim için aynı statüdedir. Vatandır. Biz bütünleşmiş, kaynaşmış bir Türkiye istiyoruz. Mutlak hürriyetin tesisinde herkesin kendini emniyette hissetmesiyle mümkündür.

Ey muhalefet gelin herşeyi açıkça söyleyin. Bu sorunlar ülkemizde var. Peki ne bekliyorusunuz. Daha gecikelim mi? Eğer kendinizin iktidara gelmesini bekliyorsxanız bu millet sizi iktidara getişrmeyecektir. Vatandaşına böyle yaklaşanları bu millet iktidara getirmez. Gelin üzümü beraber yiyelim. Ama sizin niyetiniz bağcı dövmekse, benim milletim size bağcı dövdürmez.

Biz bu ülkenin partisiyiz. 4 seçimde de bunu gösterdik. 22 Temmuz seçimlerinde Türkiye'nin 81 ilinde milletvekili çıkaran yegane partidir. Güneydoğ'da yüzde 52, Doğu Anadolu'da yüzde 54 oy aldık. AK Parti Doğu Anadolu'da 47 milletvekilliğinin 43'ünü, Güneydoğu Anadolu'da ise 54 milletvekilliğinin 39'unu kazandı. CHP ve MHP ise parmak sayısı kadar bile olmayan sayıda vekil çıkardı. 29 Martta da AK Parti bölgede yine birinci parti oldu. DTP yüzde 25, CHP yüzde 8 MHP ise yüzde 7 oy alabildi. Bu tablo şunu gösteriyor: Bu ülkenin batısı da doğusu da AK Parti'ye umut bağlıyor. AK Parti'nin kadroları Edirne'den Hakkari'ye kadar tüm ülkenin sorunlarını çok iyi biliyor ve çok yakından takip ediyor. Türk kardeşimin, Alevi kardeşimin, Sunni kardeşimin, Kürt kardeşimin meselesi de benim meselemdir.

Türkiye'nin 30 yıldır ne batısında ne doğusunda annelerin feryadı duyulmadı, onların ne hissettiği anlaşılmadı. Acıları paylaşılmadı. Büyüttüm besledim asker eyledim, gitti de gelmedi canan buna ne çare. İşte mesele bu yakarışın karşılığını bulmak. Öyle meydanlarda hamasetle bu iş çözülmüyor. Onun için diyoruz ki ne biliyorsan gel onu söyle. Hizmetkarın olalım. Bizim bildiğimizin dayatılmasını istemiyoruz. Gel beraber çalışalım diyoruz. Onun için İçişleri Bakanımız aracılığıyla çalışıyoruz. Doğudaki anne ile batıdaki anne aynı acıları yaşıyor, cemaat aynı kıbleye yöneliyorsa buna rağmen buna gözünü yummak, buna duytarsız kalmak akıl karı mıdır?

AK Parti her meselenin siyaset içinde, hukuk içinde, demokrasi içinde çözülebileceğine inanıyor. Biz son derece iyi niyetlerle yola çıktık.

Burada iki şey var. Bir hesabi olanlar var. İki hasbi olanlar var. Hesabi olanları milletim sorguya çekecek. Ama hasbi olanları benim milletim ödüllendirecek. Kimse AK Parti iktidarına ülkeyi bölüyorsunuz diyemez. Bunu diyenler AK Parti'ye en büyük iftirayı atmış olurlar. Kaç kere gittin oralara, yolunu bilir misin? Hiç gittin mi, sarıldın mı, derdin va mı diye sordun mu? Bir de utanmadan "Türkiyeyi bölüyorlar diyorlar. Türkiye'yi asıl bölen sizsiniz. Bu ülkeyi yıllarca etnik ayrımcılıkla böldünüz.

Etnik kimlikler alt kimliktir dedim. Bir de bizim üğst kimliğimiz var o da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Burada da birleşeceğiz. AK Partikli budur işte. Biz böyle bildik, böyle ilerleyeceğiz. Kapı kapı bunu anlatacağız.

Bu süreci bu şekilde yılmadan sürdürürken inşallah parlamentoda gündeme taşıdıktan sonra önce milletvekilleriyle bunu müzakere deceğiz, sonra da bütün Türkiye'yi dolaşacağız, milletimize anlatacağız.

MHP bakanıma red cevabı verdi Ben CHP'den yazılı bir randevu isteyeceğim. Verirlerse gidip konuşacağım. Vermezlerse kendileri bilir, biz yolumuza devam edeceğiz.

Süreci baltalamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Slogan atarak bunu yapıyorlar. Cenzae törenlerinden, futbol maçlarına kadar neler yaptıklarını görüyorsunuz değil mi? Futbolu dahi tahriklerine alet edecek kadar ileri gittiler. Cenzaelerimizde bizim slogan atılmaz, bağırılmaz, tekbir dahi getirilmez. Bunu biz bu işin ehli olanlarından öğrendik. Kendilerine has slogan ve işaretleriyle oradan kendilerine siyasi rant devşirmeye çalışıyoprlar. Bunlar cenaze namazına da durmuyorlar. Tek dertleri oradan siyasi rant çıkarmak. Biz bütün bu yaşananları sabırla karşıladık. Sabretmeye de devam edeceğiz. Biz hiçbir zaman kötüyü kendimize örnek almayacağız. Şu statlarda atılan her gol bu hareket ve tavırla kendi kalemize atılacaktır. Atılacak her gol bizi küme düşürecektir. Gelin birlik ve baraberliğimiz adına gol atalım. Zor bir süreçteyiz. Sabır isteyen bir süreçteyiz. Terörden nemalananlar kirli oyunlşarına devamedecektir. Biz milet olarak hep birlikte o oyunu bozacağız.

Aziz milletimden ricam; Kışkırtmalara, fitne ve fesada prim vermeyin. Bizim yolumuz barış yoldur, kardeşlik yoludur. Göreceksiniz Türkiye kazanacak. Bunu böyle biliniz. Bizim samimiyetmizi sorgulayanların, bizim vatan ve millet sevgimizi istismar konusu haline getirenlerin cemaziyelevvellerini siz çok iyi biliyorsunuz. Bizim bu ülke için yaptıklarımız net bir şekilde ortada. İşte TRT Şeş, İşte TRT Türk, İşte TRT Avaz. Nereden nereye? Ah kardeşlerim ah sadece şu Güneydoğu'da OHAL kaldırılsın herşey yeter deikleri zaman kimse buna inanmıyordu. AK Parti iktidarı OHAL'i kaldırdı. Fakat şimdi kimse bunları konuşuyor mu? Konuşmuyor. Bunları anlatın arkadaşlar. Bunları unutmayın.

ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-04-2009, 14:34   #32
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
AK Parti Kongresi sona erdi


ASKİ Spor Salonu'nda gerçekleştirilen AK Parti 3. Olağan Büyük Kongresi'nde Merkez Karar ve Yönetim Kurulunun (MKYK) üyelikleri için yapılan seçimler sonuçlandı. Buna göre, 50 kişilik MKYK üyeliğine isimler ve aldıkları oylar şöyle:


''Abdulkadir Aksu (bin 216), Agah Kafkas (bin 196), Ahmet Davutoğlu (bin 243), Ahmet Edip Uğur (bin 238), Ali Babacan (bin 242), Asuman Erdoğan (bin 237), Ayşe Böhürler (bin 217), Ayşe Türkmenoğlu (bin 220), Beşir Atalay (bin 239), Bülent Arınç (bin 243), Bülent Gedikli (bin 241), Cemal Yılmazdemir (bin 223), Cemil Çiçek (bin 231), Çiğdem Özkal (bin 240), Edibe Sözen (bin 234), Ekrem Erdem (bin 241), Emine Çift (bin 240), Fatma Selma Kotan (bin 230), Haluk İpek (bin 181), Hasan Ali Çelik (bin 242), Hayati Yazıcı (bin 232), Hüseyin Çelik (bin 229), Hüseyin Tanrıverdi (bin 214), İdris Naim Şahin (bin 221), Kürşad Tüzmen (bin 234), Lale Ersoy (bin 242), Lokman Ayva (bin 242), Said Yazıcıoğlu (bin 241), Mahir Ünal (bin 242), Mazhar Bağlı (bin 234), Mehmet Müezzinoğlu (bin 231), Mehmet Oymak (bin 239), Mutlu Alkan Kütüklüoğlu (bin 231), Muzaffer Gülyurt (bin 241), Necati Çetinkaya (bin 216), Necdet Budak (bin 242), Necla Hattapoğlu (bin 241), Nükhet Hotar (bin 229), Orhan Yeğin (bin 240), Ömer Çelik (bin 232), Öznur Çalık (bin 233), Reha Denemeç (bin 240), Sadık Badak (bin 239), Salih Kapusuz (bin 235), Sema Özdemir (bin 240), Suat Kınıklıoğlu (bin 237), Şükrü Ayalan (bin 228), Tevhit Karakaya (bin 237), Zelkif Kazdal (bin 235), Zeynep Karahan Uslu (bin 237).''

AK Parti 3. Olağan Büyük Kongresi'nde, Merkez Disiplin Kurulu (MDK) ve Genel Merkez Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulu da belli oldu. Buna göre de Cüneyt Yüksel, Enver Yılmaz, Feyzullah Kıyıklık, Hakkı Köylü, Mehmet Ali Bulut, Meral Kirişçioğlu, Muammer Kakı, Mustafa Ünal, Sait Açba, Semiha Öyüş ve Serap Yaşar yeni MDK üyeleri oldu. Mehmet Sağlam, Nur Doğan Topaloğlu ve Sami Güçlü de Parti İçi Demokrasi Hakem Kurul üyeleri olarak seçildi.

Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından kongre sona erdi.


MÜGE TUTCALI / ANKARA
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-04-2009, 14:38   #33
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
VE KONGREDEN TARİHİ GÖRÜNTÜLER;












ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-04-2009, 14:42   #34
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
TARİHİ KONGRE İLE İLGİLİ GAZETE MANŞETLERİ;





ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-04-2009, 14:43   #35
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart




ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-04-2009, 14:46   #36
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
YAZARLARIN GÖZÜ İLE KONGREMİZ;
Serdar Arseven - Vakit
sarseven@hotmail.com
2009-10-04
Tayyip Erdoğan’ın gövde gösterisi!.. - Farkını daha ilk adımda ortaya koyan bir lider… Başkaları doğrudan salona girer; “O” öyle yapmadı. Dışarıda bekleyen vatandaşlara hitap etti önce.
Gerçek lider, sadece kapağı içeriye atmayı başarmış kitleyi değil, dışarıda kalmışları da kucaklayandır!..
Erdoğan’ın kongre konuşmasını bitirmesinin ardından dışarı çıktığımızda, etrafımızda toplanan okuyucularımızın üzerinde durdukları ilk nokta bu oldu...
Başbakan’ın “dışarıyı” unutmaması!..
- AK Parti Büyük Kongresi’nin çok sayıda yabancı misafiri vardı.
Bunlardan bir bölümü kürsüye geldi.
Konuşmaların topladığı alkışları kıyasladım; en çok “Azerbaycan” temsilcisi destek buldu, AK Parti hükümetine duydukları güveni açıkça ifade etmesinden dolayı.
- Başbakan’ın muhalefet tarafından “ihanetle” suçlandıklarını hatırlattığı bölümlerdeki “tepkileri” de dikkate aldığımda şunu görüyorum ki:
“Ermenistan’la ilişkiler”, “Kürt açılımı”, “Kıbrıs meselesinde çözüm arayışları”, “Patrikhane açılımı” gibi mevzularda muhalefet cephesinden gelen suçlamalar, AK Partilileri ziyadesiyle rahatsız ediyor.
Hem Başbakan’ın, hem de gün boyunca konuştuğum delegelerin vurguları da onu göstermekte ki; AK Partilileri en fazla MHP yönetiminden gelen “hakaretler” çileden çıkartıyor.
Başbakan’ın, MHP yönetimini “Hasbî” değil “Hesabî” davranmakla; fitnesine fesadına “cami avlularını”, “stadyumları” alet etmekle suçladığı anlarda salondaki “tansiyon” yükseliyordu.
- Özellikle, MHP’nin görece güçlü olduğu yerlerden gelen AK Partili grupların suçlamalara sert tepki verdiklerini gözlemledim.
Bu konu onlar için hassas.
- DTP önde gelenlerinden Sırrı Sakık önümde oturuyordu;
Başbakan bir ara, Doğu’da ve bilhassa Güneydoğu’da DTP’yi nasıl geride bıraktıklarını anlatırken, yakınımdaki Karadenizli gruptan Sakık’ı hedef alan tepkiler yükseldi.
İçlerinden bir genç, heyecanına mani olamayıp “İşte o adam orada!” diye Sakık’ı işaret edince, görevliler tarafından susturuldu.

- Uluslararası platformlarda sergilediği “bayrağı yerde bırakmama” tavrıyla hayli puan toplamıştı Başbakan.
Burada da halk oyunu ekibinden bir gencin takdim ettiği bayrağı “öpüp alnına koyarak” mesajını vermiş oldu.
- Kongre konuşmasına gelince... Muhteşem bir metindi;
Nakış gibi…
Hiçbir kelimesinin, virgülünün “anlamsız” olmadığı nefis bir konuşmaydı...
- Başbakan, hemen girişte; 26 Mart 1999 Cuma günü Pınarhisar Cezaevi’ne teslim olmak üzere yola çıkmadan önce, “Bu bir veda değildir. Bu, kardeşlik şarkımızın bestesi içindeki bir ‘es’dir” dediğini hatırlatınca...
Bir de...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’ten “Zindandan Mehmet'e Mektup” şiirini okuyunca...
Salondaki hissiyat galeyana geldi.
Duyguları ilk saniyede yanına alan Erdoğan, bundan sonrasını da o havayla getirdi.
- Öyle bir konuşma ki; her satırını olduğu gibi yansıtmayınca ruhunu vermek zor.
Salonun Yeşilırmak tarafına, Murat, Gediz, Ağrı, Kaçkar, Munzur, Aladağlar taraflarına seslenirken;
“Burada Menderes’in sesi var”ı özellikle öne çıkartması, elbette rastlantı değildi...
“Menderes”in millet vicdanında nasıl bir karşılık bulduğu ve hangi zihniyete tepki yönelttiği açıktı.
Ve hemen bunun ardından o zihniyeti tarif etmesi dikkat çekiciydi:
“Bu partiye, milletten kopuk elitler yön veremez!..”
“Bu partiye, milletin hukukunu ayaklar altına alan çeteler sirayet edemez!..”
“Hükümet politikalarının kirli ilişkilerle şekilleneceğine inananlar karşılarında hukuku, milleti, AK Parti iktidarını bulurlar!..”

Başbakan’ın konuşmasında, “dış politika” hayli geniş bir yer tuttu.
İki saatlik konuşmanın en az yarım saatini bu bölüme ayıran Başbakan, “Kıbrıs meselesinde” sergiledikleri tavra karşılık muhalefet cephesinden gelen tepkileri hatırlattı.
Şunları not almışım:
“Biz çalışırken birileri çıktı ve ‘Kıbrıs'ı sattılar’ dedi.
Soruyorum Kıbrıs'ta bugün satılan ne var? İleriye mi gitti, geriye mi gitti?
Ankara'dan oturarak gelişim görülemez... Türkiye'nin hangi sorununu gündeme getirsek ‘ihanet’le suçladılar… Soruyorum, Kıbrıs satıldı mı?.. Kıbrıs'ın itibarı dün mü daha yüksekti, bugün mü daha yüksek? Artık eller pençe divan duran bir iktidar yok. Bugün KKTC vatandaşları, İngiltere ve ABD başta olmak üzere 15 ülkede kendi pasaportlarıyla seyahat ediyor... KKTC’nin 14 dış temsilciliği var, KKTC’de yabancılar 7 temsilcilik açmış… Bunları bizden önceki hükümetlerin yaptıklarıyla kıyaslayabilir misiniz?..”
- Erdoğan, “ihanet” suçlamalarına karşılık olarak “Kıbrıs” örneğini verdikten…
Ve;
“Bize hain diyenler şimdi bu suçlamanın ağırlığı altında eziliyor” dedikten sonra…
Sözlerini, yine “ihanetle” suçlandıkları “açılım”a getirdi.
Türkiye Yunus Emre’siz olmaz, Hacı Bektaş’sız, Hacı Bayram Veli’siz olmaz, Pir Sultan Abdal’sız, Ahmet Kaya’sız, Sebahat Akkiraz’sız olmaz, Nazım Hikmet’siz olmaz, Cem Karaca’sız olmaz...
Ve...
“Said Nursî Hazretleri” olmadan olmaz!..
- “Biz birlikte Türkiye'yiz” sloganı etrafında şekillenen kongrede, “Açılım Sürecinin Temel İlkeleri”, parti tabanını temsil eden delegeler tarafından onaylanmış oldu.
Başbakan, muhalefete doğru “son bir adım” daha atacak...
Oradan ne karşılık gelirse gelsin; dün tabanıyla “ilkelerini” paylaştığı, hemen ardından da vekillerinin değerlendirmesine sunacağı “Açılım”ı diyar diyar gezerek vatandaşa anlatacak…
- Hem Başbakan’ın, hem de bolca sohbet ettiğimiz kurmaylarının verdiği izlenim o ki; “açılım” sürecinin vatandaştan destek bulup bulamayacağına ilişkin endişeler büyük ölçüde azalmış durumda.
“Açılım” çalışmalarının, ilk seçimdeki oy oranına “olumlu” yansıyacağı doğrultusunda genel bir kanaat var.
Yurdun dört bir yanından salona akan AK Partililerde de böyle bir hava gördük.
- Moraller iyi, ortam sakindi!..
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-04-2009, 14:47   #37
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Mustafa Ünal - Zaman
m.unal@zaman.com.tr
2009-10-04
AK Parti'nin mesaj kongresi Şölen havasında başladı AK Parti'nin kongresi. Partinin yeni şarkısı oldukça hareketli. Sözleri demokratik açılım sürecinin ruhuna uygun. Ayrıca çok da anlamlı; 'Biz el ele kuvvetliyiz - Gücümüz buradan gelir - Biz birlikte Türkiye'yiz - Işık buradan yükselir'. Müziğin ritmine kendini kaptıran partililer kıpır kıpır.

81 ilden gelen gençlik kolları temsilcileri yerlerinde duramıyor. Farklı yörelerin folklorunu yansıtan figürler... Halay, horon hepsi var. Bir ara zılgıtın sesi duyuluyor. Divan ve kürsünün arkasındaki dekor ilginç; AK Parti'nin Genel Merkez binası. İyi de durmuş. Fotoğraf değil, maket gibi.

Önceki kongrelere göre düzen iyi, kimin hangi kapıdan gireceği ve nerede oturacağı belli. Kalabalığa rağmen kargaşa yok. Kongrelerde sigara yasağı ihlal edilir, içerinin havasızlığını duman daha da ağırlaştırırdı. Bu kez yasak çok sıkı uygulandı, salon tamamen dumansız hava sahasıydı.

Her şehrin pankartında ayrı mesaj... İşte onlardan biri: 'Ey şehit torunu! Şehitler diyarı Sarıkamış'tan size selam getirdik'. Misafirler bölümünde yabancı konutların çokluğu dikkat çekici. Türk ve İslam dünyasından temsilciler var. KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu da konuklar arasında. Bir kısmı Başbakan Erdoğan'dan önce kürsüye çıkarak kısa konuşma yaptı.

Âdettir, partiler siyasî yakınlığa bakmaksızın kongrelere temsilci gönderir. Protokolde MHP ve DTP adına gelenler vardı, CHP'nin temsilcisini ise göremedim. Siyasî nezaketi kenara bırakırsak bu en azından bir geleneğin yaşaması için önemliydi. AK Parti'nin icraatları Aşık Veysel'in 'Uzun ince bir yoldayım' türküsü eşliğinde sinevizyondan anlatıldı.

Klasik bir kongre değil bu, yarışlı değil, mesajlı. Erdoğan tek aday. Heyecan ise listede... Yeni isimler kim olacak, kimler gidecek? Ama önce Erdoğan'ın vereceği mesajlarda... Başbakan uzun bir konuşma yaptı, iki saati aştı, sık sık yazılı metnin dışına çıktı ve tribünlerle diyaloğa girdi. Şiir ve türkülerle süsledi. Cezaevi günlerini hatırlattı ve Necip Fazıl'dan uzun alıntı yaptı, Aşık Veysel'den okudu.

En çok merak edilen, demokratik açılım konusunda söyleyecekleriydi. Sesini yükselterek 'AK Parti'ye çeteler sirayet edemez' dedi. Ardından 'AK Parti'nin yozlaşmasını, yıpranmasını bekleyenler beyhude bekler' diye ekledi. Konuşmasında uzun bölüm ayırdığı demokratik açılım konusunda somut mesajlar vermedi, kararlılık vurgusu yaptı ve genel çerçeveyi çizmekle yetindi. 'Biz birlikte Türkiye'yiz' diyerek Türkiye'nin bütün renklerine vurgu yaparken 'Hoşçakalın iki gözüm' diyen Ahmet Kaya'ya vefa göstermeyen Türkiye'nin şarkıları eksik kalır.' dedi.

Türkiye'nin dinamiklerinden Bediüzzaman'ı da unutmadı ve 'Bitlisli Said-i Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır.' dedi. En fazla alkışı bu bölüm aldı. Demokratik açılımın önce Meclis'te gündeme geleceğini, daha sonra kamuoyuna anlatılacağını söyledi. Görüşme için CHP'ye yazılı müracaatta bulunacağını, olumlu cevap gelirse gidip konuşacağını belirtti. Şehit cenazeleri ve tribünlerde yaşanan tatsız olaylar için 'Provokasyonları kimlerin ne için yaptığını milletimiz biliyor.' dedi.

Muhalefet partilerinin 'ihanet ve peşkeş' gibi kavramlarla yaptığı eleştirilere sert tepki gösterdi. 'Kıbrıs satıldı mı?' diye sordu. 'Ah' çekerek doğunun her tarafına gittiğini hatırlattı. Erdoğan'ın konuşması etkileyici ve kuşatıcıydı. 'Biz Türkiye'yiz' sloganının ruhuna uygundu.

Kongrede demokratik açılım bildirisi yayımlandı. Bildiride 'Her etnik kökenin kendini eşit hissetmesini amaçlıyoruz.' dendi. AK Parti yönetiminin yeni yönetimi sürpriz isimlerden oluştu. 13 kadının yer aldığı listeye beklendiği gibi eski bakanlar Hüseyin Çelik ve Kürşad Tüzmen de girdi.

AK Parti'nin üçüncü kurultayı yarış olmasa bile etkili mesajlara sahne oldu...
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-04-2009, 14:48   #38
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Dönüşü olmayan nokta
Bir uçak yola çıktıktan sonra herhangi bir nedenle sorun yaşarsa, kalktığı havaalanına döner.

Ama bir nokta vardır, eğer o noktayı geçtiyse artık “gideceği” yere, “kalktığı” yerden daha yakın olduğu için geri dönemez.

Havacılıkta “geri dönüşü olmayan nokta” denilen o noktayı geçen uçaklar, başlarına ne gelirse gelsin artık bir “başka” yere ineceklerdir.

Geri dönüş ihtimalleri kalmamıştır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün yaptığı muhteşem konuşmayla, bence “dönüşü olmayan noktayı” geçti.

Artık bundan sonra herhangi bir nedenden dolayı yoluna devam edemez de “inmek” isterse, ineceği yer “başladığı” yer olmayacak.

Başka bir yere inecek.

Başladığı yerden çok daha “ilerde” bir yere.

Erdoğan, zikzakları olan bir politikacı, vaatlerinden cayabilen bir politikacı, bütün cesaretine rağmen ani ürkekliklere kapılabilen bir politikacı ama bütün bunlardan çok daha önemli bir özelliği var.

Onu diğer bütün liderlerden ayıran bir özellik bu, sürekli kendini geliştiriyor.

Sanıyorum Erdoğan’ın muhaliflerinin en büyük çıkmazı da burada.

Muhalifleri hâlâ “on yıl önceki”, “yedi yıl önceki” Erdoğan’ı eleştiriyorlar, durdukları yerden milim kımıldamıyorlar ama onlar durdukları yerde dururken Erdoğan ilerliyor.

Bu ülkede gerçek bir “sosyal demokrat” lider olsaydı dün Erdoğan’ın yaptığı konuşmayı o yapardı.

Ama o “ilerici” konuşmayı, devletin resmî tarihinin inkâr ettiği, suçladığı, mahkûm ettiği isimlere sahip çıkan o tarihî konuşmayı “muhafazakâr” Erdoğan yaptı.

“Biz yaratılanı severiz yaratandan dolayı” diyen o müthiş ve ilahi cümlenin oluşturduğu geniş şemsiyenin altında bütün ülkeyi, bütün ezilenleri topladı, onlara sahip çıktı.

Türkleri, Kürtleri, Sünnileri, Alevileri, Ermenileri, Rumları, Yahudileri, Çerkesleri, Lazları, Abhazları, sağcıları, solcuları, gadre uğrayanları, haksızlığa kurban gidenleri tek tek saydı, hepsini “insanı merkez alan” bir siyasetin koruyuculuğuyla sardı.

Yaptığı konuşmayı çok sevdim.

Çok cesurdu.

Said Nursi ile Nâzım Hikmet’i, Pir Sultan’la Mehmet Akif’i, Yunus’la Tatyos Efendi’yi, Yesevi’yle Ahmedi Xani’yi, Hacı Bektaş-ı Veli’yle Ahmet Kaya’yı aynı konuşmada, aynı insani sıcaklıkla anacak, hepsinin değerini, hakkını verecek, hepsini saygıyla selamlayacak ne yazık ki tek bir politikacı var bu ülkede.

Bütün insanları, ırklarına, dinlerine, mezheplerine, fikirlerine bakmadan kucaklayacağını söyleyen ve kitleleri etkileyen bir başka siyasi lider çıkmıyor.

Eğer bu çapta bir muhalefet lideri olsaydı, bütün ülkeye bu cesaretle sahip çıkabilseydi, çok başka bir ülke olurduk, iki lider bugünkünden bambaşka bir platformda yarışırlar, ülkeyi bugünkünden çok daha ileriye taşıyacak öneriler geliştirirlerdi.

Ama yok.

Erdoğan’ın muhalifleri bugün kendilerini ya “Türklüğün” ya da “Kürtlüğün” içine hapsediyorlar, bütün ülkeyi kucaklamaya ne güçleri, ne cesaretleri, ne hayalleri yetiyor.

Erdoğan, barışı coşkuyla savunuyor.

Çekilen acıları anlatıyor.

Bütün bu sözleriyle yeni bir Türkiye’nin haberini veriyor.

Bir çarpıklığın içine sıkıştırılmış, kanla lekelenmiş bir sistemin yerine yeni bir sistem, yeni bir ülke kurulacak, bu kaçınılmaz ve bu yeni yapıyı kurmaya Erdoğan aday oluyor.

Düşmanlıklar ve korkular üzerine bina edilmiş, herkesin birbirinden ürktüğü, birbirinden kuşkulandığı, birbirine kızdığı bir ülkede, o herkese “birbirimizden korkmayalım” diyor.

Doğrusu ya diğer liderler hiç değişmezken Erdoğan nasıl böyle değişebildi diye merak ediyorum, sanırım dünya liderleriyle sık sık görüşmesi, liderlikte Deniz Baykal’la ya da Bahçeli’yle değil de dış görüşmelerde tanıştığı liderlerle yarışması, dünyada saygı gören bir lider olmayı arzulaması bu değişikliğin harcını oluşturuyor.

Dünyadaki değişimi, muhaliflerinden daha iyi algılıyor.

Bu da Erdoğan’ı bu yarışta tek başına bırakıyor.

En büyük tehlike de bu.

Çünkü Erdoğan’ı zorlayacak, onu herhangi bir noktada vazgeçmekten ya da durmaktan caydıracak bir muhalefet yok bu ülkede, ne siyasette var, ne medyada var.

Bütün bu konuşmalardan sonra Erdoğan durur mu ya da yolundan sapar mı?

Kesin bir cevap vermek imkânsız tabii ama bu zor gözüküyor bana.

Ama daha ileriye gitmekten vazgeçse bile artık “geriye” dönemez, dönüşü olmayan noktayı geçti, “inerse” başladığı yerden daha ilerde bir noktaya inecek.

Onun konuşmasını dün duygulanarak, “bir başbakanın bunları söylediğini de gördük” diye sevinerek dinledim.

Bu konuşma iyi bir alkışı hak ediyor bence.

O, Nâzım’ı, Said Nursi’yi, Yesevi’yi, Ahmed-i Xani’yi, Tatyos Efendi’yi, Pir Sultan’ı, Hacı Bektaş-ı Veli’yi, Ahmet Kaya’yı, Cem Karaca’yı birarada saygıyla selamlıyorsa, bize de onu saygıyla selamlamak düşer.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-04-2009, 14:52   #39
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart


Veda kongresi miydi?
AK Parti kongresini izliyorum.
Tayyip Erdoğan, 3. kez genel başkanlığa seçiliyor.
İhtimal ki, son kez...
Veda kongresi de diyebiliriz.
Çünkü bir daha aday olur mu, belirsiz.
Zaten kendisi, 2011’in, gireceği son milletvekili seçimi olacağını açıklamıştı.
Kararı, 3. dönemden sonra tekrar aday olmamak.
***
Nasıl da geçti yıllar!...
Kürsüde Başbakan Erdoğan...
‘Bizim yolumuz uzun, ırak, meşakketli’, diyor.
Âşık Veysel’i hatırlatıyor; ‘’Uzun, ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece’’...
Yola, bu dizelerle çıkmıştı; bugün hala, önünde uzun, ince bir yol olduğunu söylüyor.
Erdoğan için bu kongre, yolun sonu değil yani; belki yeni bir başlangıç.
Kürsünün arkasında, geleneksel mimarisiyle AK Parti genel merkez binasının silueti yükseliyor.
Cephesindeki mavi ile beyazın uyumu, sahneden salona yayılıyor.
Partinin kurumsal renklerinden ikincisi de orada... Konuşma kürsüsü, turuncuya boyalı.
ASKi salonu, Ankara’nın en büyüğü ama yetersiz kalmış.
Tribünleri dolduran teşkilatlar diri, canlı, coşkulu...
Tek tek yüzlerdeki insan profili, Türkiye’nin icmalini yansıtıyor.
Detaylar bile çalışılmış...
Sahne dizaynından başlayan sıkı bir organizasyon, göze çarpıyor.
Her şey ve herkes, yerli yerinde...
Kaos, kargaşa, karmaşa yok.
Başbakan’ın konuşması, içeriğiyle hiç şüphesiz önemliydi.
Çok mühim mesajlar verdi.
Ama bence asıl mesaj, tasvire çalıştığım bu resimdir.
Ve değişim...Ve yenilenme iradesi...
Bu, bir revizyon kongresiydi.
29 Mart yerel seçim sonuçları, parti üst yönetimine bu kongrede yansıyor.
2011 seçimlerine partiyi taşıyacak olan kadrolar da, burada şekilleniyor.
Demektir ki; AK Parti, kendini yenileme kapasitesini hâlâ koruyor.
***
2001’de kurulmuş bir parti... Henüz 8 yaşında...
Ve yükseliş çağı, daha sürüyor.
Büyümesi, nihai sınırlarına ulaşmamış daha.
Ardından, kaçınılmaz durgunluk çağları gelecek.
Sonra da, yorgunluk ve gerileme...
Devr-i daim çarkları işliyor.
Hayat, hükmünü icra edecek.
Eskiden beri söylerim; iktidarların da doğal ömürleri vardır.
AK Parti için, henüz sahneden çekilme vakti gelmedi.
İç dinamizmini koruması, iktidarda ömrünü uzatıyor.
Milletin talep ve beklentilerini temsile devam etmesi, irtibatı kaybetmemesi, bağlarını sağlam tutması en büyük avantajları...
Sağlıklı bir büyüme, olgunluk evresiyle tamamlanır.
İktidarda sınanıp olgunlaşması, ömrüne ömür katacaktır.
Başbakan, dün kongrede, onun için uayrıyordu;
“Yorulanlar, kenara çekilsin; farklı beklentileri olanlar, bizle yollarını ayırsın.”
“AK Parti’de yıpranma, yozlaşma, yorgunluk, bıkkınlık, durgunluk bekleyenler beyhude beklerler” diyordu.
Yükselişin nereye kadar süreceği, bu duruşa bağlı.
***
Ömür, bir nefes...
İktidar da bir nefesten fazla sürmüyor.
En uzunu bile böyle çabuk geçiyorsa, o kadar ciddiye almaya değer mi?...
Bir arkadaşımla konuşuyorduk.
Kariyer şikâyetleri, sektörel memnuniyetsizliklerden falan bahis açıldı.
‘Biraz da böyle oyalanıyoruz, ne var işte!’ dedik.
Gün sayıyor, vakit geçiyoruz.
Ama neyi beklerken?
Kaçınılmaz sonu!...
Onun için diyorum ki; beklemek de, oyalanmak da mukadder.
Bütün mesele neyi değil, nasıl beklediğimiz.
Nihai destinasyonumuz aynı.
Ayrı duraklardan da binsek, farklı kompartımanlarda da seyahat etsek...
Birinci mevki ile sonuncudaki, öndeki ile arkadaki beraber inecek bu vasıtadan.
Bu yolculukta hepimizin gideceği yer, belli.
Önemli olan, nasıl indiğimizdir.
Arkadan lanet okutmak, yaka paça atılmak var; bir de dualarla uğurlanmak, hayırla yad edilmek, özlemle anılmak...
Bize bağlı, hangisini seçtiğimize!...
Bugün AK Parti içinde birinci mevkiye geçenlere hatırlatmak istedim.
İktidar, bir nefes... Göz açıp kapayıncaya kadar, geçip gitmiş olacak...
Unutmamanız; sizin de, milletin de hayrınadır.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-04-2009, 17:08   #40
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
AK Parti 3.Olağan Kongresi Tarihe Geçti,Recep Tayyip Erdoğan Gövde Gösterisi Yaptı..İşte O Tarihi Anların Fotoromanı..İshak YILMAZ Farkı İle..




















BUDA SÖZÜN ÖZÜ
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
ak, ankara, başkan, bursa, büyük, erdoğan, forum, gençlik, gündem, il, ishak, kongre, olağan, parti, yılmaz


Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım