![]() |
#1 |
![]() AK Parti, sandıktan ikinci çıkarsa ne olur?
AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün, 29 Mart yerel seçiminde 2. parti olmaları halinde takınacakları tavrın belli olduğunu ifade ederek iddialı bir çıkışta bulundu: ![]() Partilerin oy kaybettiği ya da oyunu artıramadığı zaman kabahati kendisinde araması gerektiğinin altını çizen Ergün, oy kayıplarının olması durumunda, suçu kendilerinde arayacaklarını, bir puan bile oy kaybetmeleri halinde, ''Acaba nerede yanlış yaptık, niye kaybettik?'' diye düşünüp, bunu, vatandaşın ikazı sayacaklarını söyledi. DAHA ANLAMLI OY KAYBI OLURSA BU NE DEMEKTİR? Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü: "Siz, gene açık farkla 1. partisinizdir ama daha anlamlı bir oy kaybı olursa... Bu, ne demektir? 'Siz iktidar olmaya devam edin ama kimseye iktidar şansı vermiyorum henüz. Ön plana çıkardığım bir parti yok. Öbür partiler ya yerinde sayıyordur ya da gerilemiştir. Siz de bir miktar oy kaybetmişsinizdir, 3-5 puan...' Bu anlamlı bir uyarı olur. Dersiniz ki 'biz iktidara devam edeceğiz ama demek ki politikalarımızı biraz gözden geçirmemiz lazım.' Daha sert bir uyarı olursa, daha anlamlı bir oy kaybı olursa... Gene iktidarınızı sürdürürsünüz. Yüzde 47 oy almışsınız. 10 puanlık bir dalgalanma oldu. Yüzde 37... Bu sert bir uyarı olur. Bu sert uyarı sonrasında politikaları, kadroları çok ciddi manada gözden geçirmeniz gerekir. Ama hala size yaklaşan bir parti de yoktur. Biz, toplumun bu sert uyarısını dikkate alırız. 'Toplum bize bu sert uyarıyı neden yaptı' deriz? Olsun ya boşver, ne olacak... Olur mu böyle bir şey? Ama siyasette öyle bir şey olabilir ki Özal'a oldu mesela 1989'de. 2. parti durumuna düştü ve elindeki bütün belediyeleri kaybetti. Yüzde 36'dan yüzde 21,75'e geriledi. Özal, iktidarını devam ettirdi hatta Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanlığında asla rahat etmedi. Neden? Çünkü, arkasında halk desteği kalmamıştı. SHP, 1. parti haline gelmişti. Özal'ın orada yapması gereken şey, derhal seçime gitmekti. Ama yapmadı ve sonrasında da Anavatan Partisi gittikçe küçüldü. Özal, 'benden sonrası tufan' dedi ve tufan da oldu zaten. Genel başkanımız, başbakanımız açıkladı; '2. parti olalım bir gün durmam, bırakırım.' Neden? Çünkü, bunun faturasını birisinin ödemesi, milli iradenin yenilenmesi lazım. Kadro olarak da bizim her şeyi gözden geçirmemiz lazım. Parti programı, çalışma yöntemi, kadrolar, lider... Hepsini gözden geçiren bir sonuç doğurur. Biz, burada açığız. Karşımıza ne çıkarsa, nasıl tavır takınırız? 2. parti konumuna düştüğümüz gün, takınacağımız tavır bellidir. Erken seçime gideriz, kadrolarımızı değiştiririz, buna lider dahil. Tavrımız açık.'' BAYKAL'A YÜZDE 52 TEPKİSİ Bu tavrı muhalefet partilerinde göremediklerini belirten Ergün, CHP lideri Baykal'ın, "Siz iktidardasınız, bunun size 5 puanlık avantajı var, bilimsel olarak yüzde 52 olmalı oyunuz" dediğini anımsattı ve "Böyle bir bilim yok. Yüzde 45 olursak bizi başarırız sayacak. Tamam kabul. Biz 5 seçim üst üste, yüzde 45'ler civarında oy alalım, oyumuz artmasın. Türkiye ve uluslararası çevreler, 'yazıklar olsun AK Parti'ye iktidarda oylarını bir puan bile artıramadı mı der?' 5 seçim üst üste yüzde 45 oy almak, devamlı iktidar olmak demektir. Muhalefet partisi CHP, 5 seçim üst üste yüzde 20 oy alsa, bütün dünya ona, 'helal olsun CHP'ye, oylarını muhafaza etti' mi der? Eğer, 5 seçim üst üste yüzde 45 oy almak bizim için başarısızlıksa, biz bu başarısızlığa razıyız kardeşim. 5 seçim üst üste yüzde 20 alıp muhalefette kalmak başarıysa, bu başarı da sana hayırlı olsun.'' BAYKAL'IN 'BERAAT ETTİLER' DEDİKLERİ YENİDEN YARGILANIYOR Yuvacık Barajı davasının kapağının yeni baştan açıldığını hatırlatarak "Sayın Baykal'ın, 'beraat ettiler' dediği, Sefa Sirmen ve arkadaşları, bu davada yargılanacak. Davanın duruşması 29 Nisanda'' diyen Ergün, kimsenin devleti, 60 milyon dolarlık bir iş için, 4 milyar dolar ödemeye mahkum etmesini kabul edemeyeceklerini söyledi. Geçen seçimde, CHP ve MHP'nin, ''Cumhuriyet, laiklik elden gidiyor, vatan satılıyor'' dediğini, CHP'nin, ''Tehlikenin farkında mısınız?'' sloganıyla bunu bütünleştirdiğini anlatan Ergün, bununla toplumun baskı altına alınmak istendiğini kaydetti. Ergün, 22 Temmuzda toplumun buna prim vermediğini ve muhalefet partilerine, ''Evet tehlike var, ama tehlike sizsiniz'' dediğini ifade etti. 29 Mart seçimlerinde ise konseptin değiştiğini, ''çarşaf açılımı, tarikata rozet ve her mahalleye Kuran kursu'' gibi açılımların gündeme geldiğini ifade eden Ergün, bunun dışında da ''İktidar partisi çevresinde yolsuzluk ve hırsızlık var'' denildiğini de söyledi. Deniz Feneri Davasının ''dolandırılıp AK Parti'ye yamanmaya çalışıldığını'', AK Parti'nin finansmanının buradan yapıldığının ileri sürüldüğünü kaydeden Ergün, ''Davanın boyutları genişletildi, 15 kişi hakkında daha soruşturma açıldı. 150 kişi hakkında başlatılsın. Hiç önemli değil. Tarafına bakarsak ne olalım? Kim yanlış yaptıysa hesabını versin. Yanlış yapanın arkasında duran bir iktidar yok. Yanlış işlere bulaştıkları için, kendi partimizden insanları attık. Belediye başkanı, meclis üyesi, parti yöneticisi...'' diye konuştu. KILIÇDAROĞLU SSK'DA KİMLERİ İŞE ALMIŞ? CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, İstanbul'daki bilboardlara, ''organize dürüstlük'' vaat eden afişler astırdığını hatırlatan Ergün, organize dürüstlük vaat etmek için, gerçekten o noktada bulunmak gerektiğine işaret ederek, Kılıçdaroğlu'nun, SSK Genel Müdürlüğü döneminde, yasadışı örgüt elemanlarını ve akrabalarını işe aldığını iddia etti. Ergün, o dönemde, SSK inşaatlarında ihale usulsüzlükleri olduğunu ileri sürerek, ''Orada, bürokrat-siyaset-işadamı üçlüsünü görüyoruz. Şimdi böyle bir tablonun içinde, 'organize dürüstlük' lafı, çok gerçekçi olmuyor'' dedi. O dönemde yapılan bu işlerden, ''minareyi çalan kılıfını hazırladığı için'' hukuki bir sonuç çıkmadığını öne süren Ergün, yapılan işlerin kamu vicdanında beraat etmediğini söyledi. SİRMEN VE YUVACIK BARAJI DAVASI CHP'nin Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Sefa Sirmen'in de adının geçtiği Yuvacık Barajı olayına da değinen Ergün, şunları söyledi: ''O dönemde Yuvacık Barajının önemli bir bölümü tamamlanmış ve 60 milyon dolarlık bir işi kalmış. DYP-SHP koalisyonu döneminde, devlet 60 milyon dolar parayı bulamamış ve 'yap-işlet-devret modeliyle tamamlayalım' denilmiş. Sonra bir organizasyon yapılmış ve 60 milyon dolarlık iş için, 890 milyon dolar para bulmuşlar. 890 milyon dolar nasıl geri ödenecek diye sözleşme yapmışlar. '15 yılda geri ödeyelim' demişler. Parayı getiren İngiliz ve Japon finansörlere, 142 milyon metreküp suyun satışı Hazine tarafından garanti edilmiş, 'suyun parasını vatandaştan tahsil edin, edemezsiniz biz vereceğiz' denilmiş. Edememiş zaten. Suyun tonu bugün 50 kuruşsa, suyun tonunu 20 liraya da vatandaş kullansa bu parayı ödeyemez. Neden ödeyemez? Çünkü, 15 yıllık geri ödeme planıyla Hazine ayda 20 milyon dolar ödüyor, yılda 240 milyon dolar ödeniyor. Bu da hesap esnekliği çerçevesinde, yaklaşık 4 milyar doları buluyor. 60 milyon doların 15 yıllık geri ödeme planıyla geldiği rakam, 4 milyar dolar..." Bu duruma ilk kez ''Hazine soyuluyor'' diyerek, 2000'de Sayıştay'ın itiraz ettiğini ifade eden Ergün, daha sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Mecliste kurulan araştırma komisyonunun da bu tespiti yaptığını iddia etti. Nihat Ergün, olayın intikal ettiği yargının, o gün milletvekili olan Sefa Sirmen'in dosyasını ayırarak, diğer sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verdiğini söyledi. Yargıtay'ın, ''bu teknik bir konu, bilirkişi heyeti oluşturulsun'' diyerek kararı bozduğunu ifade eden Ergün, mahkemenin, bilirkişi heyeti oluşturduktan sonra ise beraat kararı verdiğini anlattı. Ergün, dosyanın bir kez daha gittiği Yargıtay'ın bu kez, bilirkişinin usule ve kanuna aykırı oluşturulduğu gerekçesiyle, beraat kararını bozduğunu ifade etti. Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Yuvacık Barajı davasının kapağı yeni baştan açılıyor. Dava, organize dürüstlük üçlüsü olan, siyasetçi-işadamı-bürokrat üçlüsünü birarada yargılayan bir aşamaya gelmiştir. Burada da minareyi çalan kılıfını hazırlamak istemiştir, çalışmışlar bunun için. Ama her zaman, minare kılıfa, mızrak da çuvala sığmıyor. Şimdi siyasetçi-bürokrat-işadamı üçlüsü burada yargılanıyor. Bu, Türkiye'nin en büyük yolsuzluk örneklerinden birisidir. Açık bir gözetim ve himaye vardır. Bu, bir kaç kişinin yanyana gelip yapacağı bir iş değildir. Bu, gerçekten organize bir iştir. Soruşturma bu anlamda derinleştirilmelidir. Kimsenin devleti, 60 milyon dolarlık bir iş için, 4 milyar dolar ödemeye mahkum etmesini kabul edemeyiz. Bu olay, Sayın Baykal'ın, 'bizim arkadaşlar bu davadan beraat ettiler' diye kamuoyunu yanıltmasıyla örtbas edilecek bir mesele değildir. Baykal, bu davayı kamuoyunun önünden kaçırmak amacını gütmüştür.'' Ergün, Yargıtayın bozma kararının da aralarında bulunduğu, Yuvacık Barajı davasına ilişkin belgeleri gazetecilere dağıttı. Bu davanın 29 Nisanda, Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görüleceğini belirten Nihat Ergün, ''Sayın Baykal, gereğini yapmalıdır'' dedi. Ergün, Sirmen hakkındaki diğer davaların konularını ve günlerini de açıkladı. BELKİ TORUNU REKLAM FİLMİNDE OYNAMIŞTIR Bir gazetecinin, ''Kemal Kılıçdaroğlu'nun, çocuğundan sonra 10 aylık torununu da sigortalı yaptığı ortaya çıktı. Ne diyeceksiniz?'' sorusu üzerine Ergün, ''Bu organize dürüstlük kavramına girer. Kılıçdaroğlu hakkındaki usulsüzlükler bilinen gerçekler. Cevabını alamadığımız sorular sorduk. Torunu, reklam filminde filan mı oynamış? Bir bakın bakalım, belki oynamıştır'' diye konuştu. Nihat Ergün, AK Parti Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, ''Çok şükür ki Türkiye, bunların (emekli orgeneraller) zamanında bir savaşa falan girmemiş. Yoksa bunların savaşacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi yapmışlar. Siyasetle uğraşmışlar'' sözlerini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, ''Bahriye ve harbiye işlerine az, siyaset işlerine çok vakit ayırırsanız, bahriye ve harbiye işleri aksar'' dedi. MHP'Lİ ŞANDIR'IN SON ÇIKIŞI Ergün, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır'ın, ''Camiler kamusal alandır, oralarda Kürtçe mevlit okutulmuştur ve anayasal suç işlenmiştir'' sözlerini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine ise devlet televizyonu olan TRT'nin, ana dillerinde vatandaşlarına yayın yaptığını söyledi. Resmi dilin belli olduğunu ifade eden Ergün, insanların ana dillerinde faaliyetlerini yapabilmeleri gerektiğini kaydetti. Nihat Ergün, şunları kaydetti: ''Yapamadı da şimdiye kadar iyi mi oldu? Milli birlik böyle mi tesis edildi? İnsanların ana dillerini yasakladık, çocuklarına isim koymayı yasakladık da bu ülkede milli birliğini daha güçlü hale mi getirdik, yoksa insanları bölünmenin eşiğine mi getirdik? Ne yaptık? Bütün bunlar iyi analiz edildiğinde, Sayın Şandır'ın söylediklerinin toplumsal bir dayanağının olmadığı ortaya çıkar. Bırakın insanlar rahat etsinler, eşkıyalık yapmasınlar. Elinde silah tutmasınlar, ne fikri varsa gelsin, söylesin. Bunlar ülkeyi bütünleştirir. 'Özgürüm bu ülkede' der. Bir ülkede ne kadar özgürseniz, ülkenize o kadar bağlanırsınız. Ama ne kadar baskı altında kalırsanız, o ülkeden ruhunuz o kadar uzaklaşır. Bir müddet sonra bedeniniz de uzaklaşmak ister. Neden insanların ruhunu bu ülkeden uzaklaştıran eylemler içinde olalım?'' Yener Dönmez-habervaktim
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Ay eğer böyle birşey olursa ben mahvolurum ya Allah göstermesin inşaallah...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Güzel demiş.. 2. parti olarak çıkarsak yeni kişilerle yola devam ederiz buna 'lider' de dahil..
.. Bunu keşke herkes diyebilse... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Ya o kesin zaten aman liderimiz bırakmasında Ak Parti'yi herşeye razıyım...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Böyle bir şeyi düşünmek bile insanı üzmeye yetiyor...
29 Mart'ta içi içine sığmayan kalplerimizle üstün bir başarı kutlamak temennisiyle... Saygılar... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() bu başlığı böyle açmanız dahi bana ters geliyor..chp+sp+mhp başarılı olamazlarsa ne olacak desek daha güzel olur..bahçeli çiller kadar olamadı,seçim yenilgisine doymadı..her tüccarın,işyerinin,siyasi partilerin ve kişilerin ömründe 5-10 yıl gıbı bır yıldız dönemi olur ve sönerler..tabıkı ak parti ilelebet iktidar olmayacak.ama bu ana muhalefet ve yavru muhalefetler hiç iktidar olmağa nıyetleri yok..tek dertleri iktidarın paçasından tutunup ömrünü sürdürmeğe çalışıyorlar..yazık çok yazık..! hiç bu ülke için proje hazırlayalım,üretelim demiyorlar..anca çem,çem çekişmesini biliyorlar vede sloganla işi idare ediyorlar.bırı soayalızm le, bırı dın ile, bıri milliyetçilik adı ile birilerini partilerinde oyalama gayretını gösteriyorlar..allah onları ıslah etsin
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|