AK Gençliğin Buluşma Noktası
Forum Köşe Yazarlığı Ak Parti Forum Köşe Yazarları buraya.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-23-2011, 23:41   #1
Kullanıcı Adı
alperen
Standart AKARSULAR (LOTİK SULAR) VE ORGANİZMALAR
AKARSULAR (LOTİK SULAR) VE ORGANİZMALAR

ALPEREN GÜRBÜZER
Belli ki ilk hayatın sudan başladığını unutalı yıllar olmuş. Bu yüzden olsa gerek ısrarla ‘Tuna nehri akmam’ diyor. Her ne kadar bu kahramanlık marşımızın dizeleri savaşta yaşananlar için söylense de niye aksın ki. Çünkü tüm akan suların ab-ı hayat olduğunu unuttuğumuz gibi Tuna’yı da unutmuşuz maalesef. Hatta o meşhur akarsu şimdilerde maviliğini yitirmiş durumda. Maalesef çevre kirliliği akarsuları da derinden vurmaktadır. Hakeza Ren nehri de öyle. Baksanıza Avrupalılar bu nehre artık ‘Avrupa kanalizasyonu’ demeye başladılar bile. Neyse ki her şeye rağmen kirletilen su, tabiat içerisinde bir döngü ile tekrar kullanılır hale gelebilmektedir. Zira gerek insanların kullandığı sulardan arta kalanlar, gerek bitkilerin terleme yoluyla (transpiration) bıraktıkları damlacıklar, gerek hayvanlardan perspiration yoluyla ayrışan su, gerekse nehir, göl ve denizlerde buharlaşma sonucu açığa çıkan suyun atmosferde toplanmasının ardından (Evapo-transpiration) tekrar rahmet yağmuru şeklinde yeryüzüne temizlenmiş halde dönebilmektedir. Yani yeryüzüne düşen yağışın 1/3’ü kadarı akarsular vasıtasıyla yeniden denizlere aktarılabilmektedir. Zira nehirlerde su takriben haftada bir, göllerde 10–100 yılda bir, denizlerde ise 3600 yılda bir defa tazelenmekte olduğu tahmin edilmektedir. Anlaşılan o ki bu döngü sayesinde kullanılan su hem sabit kalmakta hem de temizlenmekte. Zaten tabiatta bu su dengesi olmasaydı atmosferden inen su yerin alt katmanlarında kaybolması söz konusu olacaktı ki, bu tam manasıyla biyolojik dengenin sarsılması demektir. Hatta su olmasaydı sindirimde yapamazdık. Dolayısıyla vücudumuzun % 73’ü su olduğunu hesaba kattığımızda Allah’a ne kadar şükretsek azdır diyebiliriz.
Şu suyun güzelliğine bak ki ağaçların ve bitkilerin gövdesine ve tepelerine tırmanmakla kalmayıp tıpkı akarsuda olduğu gibi aşağıya doğru da akmaktadır. Bir akarsu kaynağı ile kaynağından döküldüğü yere kadar olan kısmı arasında ekolojik bakımdan oldukça geniş farklar vardır. Şöyle ki;
A-Kaynak formları- Kaynaklar ekolojik bakımdan oldukça yeknasak olan ortamları teşkil ederler. Çöllerin kavurucu sıcaklıklarında akrepler ve örümceklere rızk veren Allah, akarsu yataklarında hayatlarını idame ettirecek canlılara bir program ve organ donanımını esirgemeyecektir elbet. Karada olduğu gibi akarsuların da kendine özgü hayat şartları mevcuttur. Genelde akarsu kaynak formları ortam bakımdan temperatürü sabit olup, buralarda daha çok stenotein türler yerleşmiş durumdadır. Soğuk kaynaklarda bitkiler nadir olup, sadece birkaç alg ve yosun türleri ile temsil edilirler. Fauna bakımdan ise platyhelminthes türleri (planaria, alpina), Amphipod türleri (Gammarus sp), İsopoda potter da türleri (aselus) ve bazı böcek larvalarından meydana gelmiştir. Sıcak su ihtiva eden kaynaklarda ise bazı termofil türlere rastlanmaktadır.
İlginçtir Yeni Zelanda’da Allah’ın büyük bir nimeti olarak ırmaklar çok sıcaktırlar. Bu yüzden bu ülkede yaşayanlar sıcak su sıkıntısı çekmezler. Fakat her nimetin bir de külfeti var elbet. Nitekim Yeni Zelanda’da sık sık depremlerin olması da gözden kaçmamaktadır. Belli ki kaynar sularla ısınan toprak üzerinde tetikleyici rol oynayıp sarsıntılara sebep olmaktadır.
B-Akarsu formları- Ekolojistlerin çoğuna göre bir akarsu akış hızına, genişliğine ve yatak şekline göre birkaç zonda incelenebilir. Nitekim her zon dominant olarak ihtiva ettiği bir balık türü ile karakterize edilirler.
Alabalık zon (Nehirlerin üst kısımları, şelaleler)
Alabalıkların dominant olarak bulundukları zondur. Bu zonda alabalıkların hayatları optimal şartlarda geçer. Dolayısıyla yaşadıkları akarsuyun mutlaka temiz ve serin olması şarttır. Bu yüzden genelde akarsuların aşağıya doğru akması esnasında tükettikleri oksijeni, kenarlarında kordon boyu dizili ağaçlar tarafından takviye edilerek bu meselede halledilmiş olmaktadır. Aksi durumda oksijensizlikten dolayı yatağında kıvrım kıvrım akan akarsular alabalıktan mahrum kalacaklardı. İlginçtir akarsu aşağıya doğru akar diyoruz ya, alabalıklarda sanki akarsuyun bu akış insicamını bozmamak adına onlarda tek bir yöne doğru yüzmektedirler. Yüzlerce alabalığın nizami bir tempo içerisinde akarsu içerisinde yol alması elbette ki hayreti şayan bir olay olsa gerektir. Bu zonun genel karakteristik özelliklerine baktığımızda şu hususlar göze çarpmaktadır. Şöyle ki:
—Sular çok hareketli olduğundan O2 (oksijen) bakımdan zengindirler.
—Plankton yoktur, fakat zeminde hem fauna (hayvan toplulukları) hem de bitki florası mevcuttur.
—Taşlar üzerinde cycliophora (yeşil algler), lemanea (kırmızı algler), yosunlar, porifera ve bryozoa türlerine rastlanmaktadır.
Zeminde ise tricladida ve molluscalara (angus fluviatilis) rastlanır. Bu zonun başlıca öteki türleri efemerler, plecopterler, phylon ve birkaç diphterie türünden meydana gelmiştir. Balıklar transversal olarak yassılaşmış olduklarından yüzmeleri kolaylaşmış haldedirler.
Som Balığı (Thymallus thymallus) zonu
Som balığı yıllarca denizlerde gurbet hayatı yaşadıktan sonra doğduğu nehre dönebilmektedir. Düşünebiliyor musunuz yıllar sonra yolunu şaşırmadan vatanın kavuşması mucizevî bir olay olsa gerektir. Bu balığın zonu özellikle kuzey memleketlerinde alabalığın bulunduğu zondan sonra gelir. Genellikle nehirlerin genişlediği, zeminin kum ve çakıllarla örtülü olduğu bölgelere denk gelirler. Bazı bölgelerde ise Thymallus’un yerini Telestes sofia alır. Hatta Leuciscus rutilus’ta bu zonda yerleşmiştir diyebiliriz.
Tekir balığı (Barbus) ve Chondrostoma nasus zon
Bu zon daha çoknehirlerin durgun kısımlarında meydana gelip, bitki bakımdan oldukça zengin bir zondur. Zira zemin çamurunda molluscalardan unio, anodonta, psidium genusu türleri ile oligochaet ve chironomidler bulunur. Aynı zamanda bu zon plankton bakımdan da zengindir.
Bu zonlardan başka akarsu yatakların çamurları içerisine karışmış bilmediğimiz nice hayata dair mucizeler de mevcut. Nitekim yılan balığı cinsinden zarganalar yavrularını beslemek üzere akarsu kumlarına gömmektedirler. Peki, gömülen bu hayvanlar nasıl beslenecek derseniz, onları yaratan rızkını da ona göre yaratmıştır elbet. Şöyle ki; su içerisinde çamurlar içerisine sinmiş besinler adeta filtre edilerek sanki gizli bir ilahi güç tarafından ağızlarına iletilecek şekilde rızıklanırlar. Hatta bu süreç yavru balığın 1 yaşını doldurana kadar devam eder de. Bir yaşından sonra yılan balığı yavrusu için artık gömülü kumlardan başını çıkartmak zamanı gelmiştir. Derken yavru balıklar pırıl pırıl bir dünya’ya gözünü açmak suretiyle engin denizlere yelken açarlar. Yılan balıkları olgunluk çağına geldiklerinde bulundukları değişik türden göl ve nehirlere göç edip buralarda yavruladıktan sonra ölürler. Derken bu döngü yılan balıklara özgü bir şekilde devam edip, böylece suyun her bir katresi yılan balığıyla ünsiyet kurmuş olur. Kelimenin tam anlamıyla yön tayini veren ilahi güç karşısında adeta dilimiz tutulmakta.
Anlaşılan o ki balıklar dünyanın tüm tuzlu ve tatlı suları içerisinde yaşayan canlılar arasında en dikkat çeken omurgalı hayvanlardır. Bilimin şuana kadar tespit ettiği 30 bin türü ile her mevsimde protein ve vitamin bakımdan soframıza zenginlik katmaktadırlar. Bu yüzden Rabbül âlemin; “ Denizi-ondan taze bir et yemeniz, ondan giyeceğiniz (kullanacağınız) zineti çıkarmanız için- hizmetinize rameden O’dur. Gemilerin orada-suları - yararak gittiklerini görüyorsun ki - bu sırf Allah’u Teala’nın lutfu kereminden nasip aramanız ve - O’na – şükretmeniz içindir”(Nahl,14) diye beyan buyurmaktadır.
Yüce Allah balıkların mekânı sular olması hasebiyle onlara yürümesi için ayak ve soluması için akciğer ihsan etmemiş. Bunların yerine yüzgeç kanatları ve solungaçlar yarattı ki mekânlarında hem yüzsünler hem de nefes alabilsinler. Balıkların üremeleri için de kara hayvanlarında olduğu gibi genellikle hamile kalma yolu tercih edilmiştir. Yani zamanı geldiğinde bir karından sayısız aynı cins yavru balıklar meydana gelebilmektedir. Belli ki suda kuluçkaya yatmak imkânsız olsa gerek ki; Rabbül âlemin tüm tohumlar doğdukları andan itibaren kurutulmuş veya olgunlaşmış halde canlandırmayı murad etmiş.

 

alperen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi