AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-15-2009, 16:44   #91
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Kartelin Engizisyon Hürriyeti

Türykiye'nin karanlık tarihini aydınlatacak olan ve ‘Yüzyılın Davası' olarak tanımlanan Ergenekon davasında ‘Ergenekoncu' bir yayın politikası sürdüren Hürriyet gazetesi dün yine ilginç bir habere imza attı.

Amerikan The New York gazetesinde Ergenekon davasıyla ilgili yayınlanan haberde, Johns Hopkins Üniversitesi Orta Asya ve Kafkas Enstitüsü'nden Gareth Jenkins'in “Ergenekon, onu savunanların aksine çoğulcu bir demokrasi yolunda değil, otoriter tek bir devlet olma yolunda giden bir süreç” şeklindeki sözlerine yer verdi.

GARETH İSTANBUL'DA İKAMET EDİYOR

Ancak İstanbul'da ikamet eden ve Ergenekonu savunan kesimlerle iyi ilişkileri bulunan Jenkins'in bu sözlerini, bağımsız, dışarıdan bir gözlemcinin yorumları şeklinde Hürriyet, aynı haberde Türkan Saylan'dan sonra ÇYDD'nin başına gelen ve Ergenekoncu kesimleri savunan Aysel Çelikel, Uğur Dündar'la birlikte Star Haber'i hazırlayan ve Ergenekoncuları savunan Nedim Şener'in görüşlerini haberine koymadı.

MEDYADAKİ ERGENEKONCULARIN GÖRÜŞLERİ DE VARDI

The New York Times'da yayınlanan ve Dan Bilefsky imzalı İstanbul çıkışlı haberde, Türkiye'deki Ergenekoncu kesimlerin Ergenekon davasını sulandırmak amacıyla kullandığı argümanlar, ÇYDD Başkanı Aysel Çelikel, Uğur Dündar'la birlikte Star Haber'i hazırlayan Nedim Şener ve İstanbul'da ikamet eden İngiliz gazeteci Gareth Jenkins'in görüşlerine yer verildi. Hürriyet gazetesinin okuyucularına dışarıdan bağımsız bir gözlemcinin Ergenekon yorumu mesajı vermek amacıyla İngiliz Gazeteci Gareth Jenkins'in Ergenekon iddianemesiyle ilgili “Kimisi fantastik ve kimisi absürd” şeklindeki sözlerine yer verirken, Jenkins'in buna örnek olarak da ilk iddianamede dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile Ergenekon'un bir araya gelerek AKP hükümetini devirmeye yönelik iddiaları gösterdiğini yazdı.

‘BAĞIMSIZ GÖZLEMCİ' İSTANBUL'DA ERGENEKONCULARLA BİRLİKTE...

Hürriyet'in Amerika'dan bağımsız bir gözlemcinin yorumuymuş gibi lanse ettiği Gareth Jenkins, ABD ve Batılı ülkelerin Kafkaslar'daki çıkarlarını gözeten Orta Asya ve Kafkas Enstitüsü için çalışıyor. İstabul'da ikamet eden Gareth Jenkins'in Ergenekoncu kesimlerin büyük saygı duyduğu bir isim olarak biliniyor. Jenkins'in Cheney ile ilgili örneğine rağmen, Cumhuriyet gazetesinin Washington Temsilcisi'nin AK Parti'yi şikayet etmek için Cheney ile görüşmesi deşifre olmuştu.

TÜRK ERGENEKON SAVUNUCULARINI GÖRMEDİ

Hürriyet, ‘bağımsız gözlemci' sıfatı yükleyerek Gareth Jenkins'in sözlerini sayfalarına taşırken, aynı haberde Ergenekon sanıklarının en şiddetli savunucuları ÇYDD Başkanı Aysel Çelikel ve Gazeteci Nedim Şener'in sözlerini görmedi. Ergenekon lobisinin iddialarının taşındığı The New York Times'ın haberinde Çelikel, “Ergenekon davası, Türkiye'deki laik toplum yapısını temizlemek için bir araç olarak kullanıyor” dedi. “Fakir kız çocuklarına laik eğitim veren ve eski Adalet Bakanı” olarak tanımlanan haberde Çelikel'in iddialarına delil olarak, ÇYDD eski Başkanı Türkan Saylan'ın evine düzenlenen baskın gösterildi.

DÜNDAR'IN MESAİ ARKADAŞININ SÖZLERİ

The New York Times haberinde ayrıca televizyondaki yayınlarıyla Ergenekon'un medyadaki avukatlığını yapan Uğur Dündar'ın çalışma arkadaşı ve Milliyet gazetesinden Nedim Şener'in sözlerine de yer verdi. Haberde Şener'in “Ergenekon davasıyla Türkiye'nin karanlık geçmişinin aydınlatılacağını umut edenler hayal kırıklığına uğrayacak” şeklindeki sözlerine yer verilirken, Şener'in de Ergenekon kapsamında tutuklanmaktan korktuğu kaydedildi.

BAĞIŞ: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MİLİS GÜCÜ KURMAYA HAK TANIMIYOR

Haberde, Avrupa Birliği Müzakerelerini Yöneten Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın “İfade özgürlüğü kimseye demokratik bir şekilde seçilmiş hükümeti yıkmak için bir milis gücü kurma hakkı vermiyor”


15 Ekim 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-17-2009, 11:55   #92
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
İfade özgürlüğü kimseye demokratik bir şekilde seçilmiş hükümeti yıkmak için bir milis gücü kurma hakkı vermiyor”


İşte bu sözü kutsayarak kendi modellerini ve uygulamalarını hayata geçirerek , ülkenin anasını ağlatmayı ülkeyi korumak ile eş değer görüyorlar. Hani demokrasi hani hukuk yeri geldimi bu kavramların kulu oluyorsunuz ama yeri geldimide kendinize münhasır modeli bu ülkeye reva görüyorsunuz öylemi.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-17-2009, 12:45   #93
Kullanıcı Adı
EZEL
Standart
Vakit gazetesini güvenilir bulmuyorum
EZEL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-18-2009, 00:43   #94
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Pazarcının duasını bile fişlemişler!

Genelkurmay'daki deşifre olan darbe planlarının imhasında görev alan bir subayın ihbar mektubundaki ek klasörlerde fişlenen illerdeki esnafın nasıl bir dinî ve kültürel etkinlik içerisinde olduğuna dair en ince ayrıntılar yer alıyor. Fişlenen illerden Isparta ile ilgili olarak Isparta Psikolojik Harekat Etüdü'nce hazırlanan çalışmada, bu kentte hangi gazetelerin yayınlandığı, hangi cemaat ve derneklerin faaliyette bulunduğu,esnafın ne tür bir çalışma içerisinde olduğuna dair en ince ayrıntılar yer alıyor.

“ISPARTALILAR DİNLERİNE BAĞLI”

Çalışmanın 5. maddesi olan “Gelenek ve Görenekler” bölümünde “Ispartalılar dinî örf ve adetlerine çok bağlıdır” ifadelerinin yer aldığı belgede, “Eski örf ve adetler, bugün varlığını ARASTA'larda sürdürmektedir. Dükkanı kilitlemeyip kapıya bir sandalye koyup gitme gibi... Kandillerde (Regaip, Miraç, Mevlit) ARASTA'yı Tırtıllarla süsleme ve pişi, pide, helva, yani SICAK DAĞITMA gibi... Atabey'de Ramazan Bayramlarında, her mahallenin zenginlerinden bir veya birkaç kişi “okucu” adı verilen davetçiler çıkararak, mahalledeki erkekleri yemeğe davet ederler. Bayram namazı kılındıktan sonra, topluca mezarlığa gidilerek geçmişlerin ruhuna Fatihalar okunur. Sonra, yine topluca “Bayram Yemeği” için davet edildikleri eve giderek yemeklerini yerler” deniliyor.

“CUMA GÜNÜ KİMSE İŞE GİTMİYOR”

Belgede, Cuma günü mübarek olduğu için işe gidilmediği ve Salı gününde ise yeni bir işe başlanmadığı belirtiliyor.

ESNAFIN PAZAR DUASI BİLE FİŞLENMİŞ

Darbecilerin imha etmeye çalıştığı fişleme belgesinde Isparta esnafının yaptığı dua bile fişlenirken, Pazar duası yapılmadan kimsenin alışveriş yapmadığına dikkat çekiliyor. Yalvaç'ta ve Pazar kurulan bazı yerlerde yapılan “Pazar Duası”nın İmam tarafından yapıldığı ve belediye hoparlörü vasıtasıyla duyurulduğu belirtilen belgede okunan duanın şöyle olduğu belirtiliyor:

İŞTE FİŞLENEN O DUA

Hamdü sena alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'a, salatü selam Hz. Muhammed Aleyhisselam efrad ve ailesine, ashab ve ümmetine ve büyük milletimize olsun. Bize bizden daha yakın olan Yüce Rabbimiz, işlerimizi kolaylaştır, rızkımızı bollaştır, haramdan uzaklaştır, helaline yaklaştır, bizi hoşnutluğa yaklaştır. Her türlü zorluktan, varlık içinde darlıktan, kibir ile mağrurluktan aldanmak ve aldatmaktan, sonunda pişmanlıktan, sen bizleri koru Yüce Rabbimiz. Biz yalnız sana kulluk eder, her türlü yardımı da senden isteriz. Elimizi boş çevirme, bizleri doğru yoluna ilet. Azıp sapmışlardan ya da gazabına uğramış olanlardan eyleme Yüce Rabbimiz. Alışverişlerimizi devamlı, tuttuğumuz işlerimizde sabırlı, cesaretli ve metanetli, ahlak ve faziletli, sözümüz ve işlerimizde, doğrulukta daim eyle Yüce Rabbimiz. İslam ülkelerini ve güzel yurdumuzu, faziletli, asil milletimizi ve ordularımızı, bizi sana ulaştıran her şeyimizi; yerden, gökten, dıştan ve içten gelebilecek bütün kötülüklerden ve musibetlerden, bela ve afatlardan, işgal ve istilalardan, sevgililerin hürmetine, sen bizleri koru Yüce Rabbimiz. Amin. Velhamdülillahi Rabbil alemin el Fatiha.”


17 Kasım 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-18-2009, 02:08   #95
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Alevi vatandaşa CHP dayağı
10 Kasım'da Meclis Genel Kurulu'nda Dersim isyanıyla ilgili sözleri dolayısıyla Alevilerin hedefi haline gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'e, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tarafından vücut diliyle destek geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, partisinin grup toplantısına CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile birlikte geldi. Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısına katılmaması dikkat çekerken, CHP içinde tam bir kaos havasının estiği dikkatlerden kaçmadı.

CHP Genel Başkanı Baykal, grup toplantısında konuşurken, Alevi bir vatandaş ayağa kalkarak, Onur Öymen'i ve Baykal'ı protesto etti. Ağzı kapatılarak konuşmasına izin verilmeyen vatandaş, CHP'li vekillerin alkışlarıyla protesto edildi.

ARITMAN İCADI CHP'Yİ VURDU

10 Kasım ve 13 Kasım'daki Meclis Genel Kurulu'nda CHP'liler tarafından icat edilen Genel Kurul'da korsan gösteri, bu kez CHP'nin kendisini vurdu. Öymen'in sözleri üzerine başlayan tepki seli, dün CHP Grup Toplantısı salonuna da yansıdı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Meclis'te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı bitirmeye hazırlanırken, partili olduğu belirtilen bir vatandaş ayağa kalkarak, “Ben bir Alevi vatandaşıyım. Sayın Genel Başkan, bu Onur Öymen'in söyledikleri ile ilgili hiçbir şey söylemeyecek misiniz?” diyerek tepki gösterdi. Salonda kısa bir şaşkınlığın yaşanmasının ardından, Meclis görevlileri partili kişinin ağzını kapatmaya çalıştılar. Bunun üzerine Baykal, kürsüde, “Bırakın kapatmayın ağzını. Bırakın konuşsun. Biz o konu ile ilgili söyleyeceğimizi söyledik. Konuyu kapattık” dedi.

CHP'LİLER ALEVİ VATANDAŞI TARTAKLADI

Bunun üzerine bazı partililer, Öymen'i protesto eden kişiyi tartaklamaya başladılar. Kısa arbedenin ardından partili vatandaşı görevliler dışarı çıkardılar. Onur Öymen ise Baykal'ın sözlerine benzer sözleri söylerken, Atatürk'e sahip çıktığına yönelik sözlerini tekrar ederek, “Partiye ve Atatürk'e sahip çıkmak suç değil” dedi.

HÂLÂ AVUKATLIK PEŞİNDE

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, partisi içindeki Alevi öfkesine rağmen, gündemini ‘ıslak imza' tartışmalarına ayırdı. Baykal, yargıdaki dinleme tartışmalarına da değinerek, “İktidar meydanı basından, yargıdan arındırdı. Kendine kaldı. Bu gidiş, iyi gidiş değildir. Birileri amaçlarına ulaşabileceklerini, Türkiye'nin tümünü kumanda edebileceklerini zannediyorsa, böyle olmadığını yakın gelecekte öğrenecekler” şeklinde konuştu.

ÖYMEN, BAYKAL'I BEKLEDİ

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen grup toplantısının yapılacağı salona girmeden Meclis Şeref Kapısı'nda CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı bekledi. Baykal gelince, Öymen ile birlikte grup salonuna girdi. Baykal bununla da kalmadı, Öymen'in yanına oturdu. Öymen'i Genel Kurul'daki sözlerinden dolayı istifaya çağıran CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ise grup toplantısına gelmedi. Baykal'ın Onur Öymen'i yanına oturtması, “Öymen'e sahip çıkıyorum” mesajı olarak değerlendirildi.





18 Kasım 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-19-2009, 01:21   #96
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Gladyo: Biraderlerin vurucu gücü
NATO'nun İtalya'daki biriminin ismi Latince'de ‘çift başlı kılıç' anlamına gelen Gladyo olarak nitelenirken, bu isim daha sonra NATO'nun cephe gerisi operasyonlarının genel ismi olarak anıldı. Suikast ve sabotaj düzenleme, kaos çıkarma, düşman ülkelerdeki Komünizm karşıtı ya da ayrılıkçı hareketleri örgütleyerek düşmanı zayıflatma gibi amaçlarla kurulan Gladyo doğrudan Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından finanse edilip eğitildi. İşte Gladyo'nun bilinmeyenleri:

İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler'e karşı ittifak kuran Sovyetlerin başını çektiği Doğu Bloku ve kendisini ‘Özgür Dünya' olarak nitelendiren ve başını ABD'nin çektiği Batı dünyası Yalta'da bir araya geldiğinde çok az kişi aslında bir araya gelenlerin düşmanlar olduğunu düşünüyordu. Savaş sona ermişti ancak teamüller gereği galip devletler ile mağlupların oturup anlaşması yerine, galipler, ABD, SSCB ve İngiltere, bir araya gelerek dünyanın paylaşımını görüştü. İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in de hazır bulunduğu Yalta adasında ABD Başkanı Franklin Roosevelt ve SSCB lideri Josef Stalin dünyayı paylaşırken, birbirlerinin alanlarına müdahale etmeme üzerine de anlaştı.

DÜŞMANLAR YENİ BİR SAVAŞ İÇİN ANLAŞTI

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden hemen sonra yapılan Yalta Konferansı'nda dünyanın paylaşılması kararı, bir anlamda yeni bir savaş anlamına geliyordu. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği ve Avrupa'nın neredeyse yerle bir olduğu İkinci Dünya Savaşı Almanya ve müttefiklerinin yenilgisiyle sona ererken, Nazi tehdidinin ortadan kaldırılmasıyla geleceği umut edilen barış yerini bir kez daha 45 yıl sürecek bir ‘savaşa' bıraktı. Adına Soğuk Savaş denilen ve 1990 yılına kadar süren ‘gerilim siyaseti', hem Sovyetler'in himayesindeki Doğu Bloku'nu hem de ABD'nin himayesindeki adına ‘Özgür Dünya' denilen ülkeleri birbirlerine karşı savunmaya itti.

NATO'YA KARŞI VARŞOVA KURULDU

Batı Avrupa ülkeleri Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Fransa ve İngiltere'nin1948 yılında imzaladığı Brüksel Anlaşması ile olası bir Sovyet işgaline karşı ortak hareket etme kararı alırken, böyle bir ortaklığa ABD'nin de dahil edilmesinin Avrupa'yı daha da güçlendireceği görüşü benimsendi. Brüksel Anlaşması'na imza atan ülkeler Amerika'da bir araya gelerek ABD'nin katılımıyla 1949 yılında NATO'yu kurdu. NATO'nun kurulması, Sovyetler'in başını çektiği Doğu Bloku ülkelerini de harekete geçirdi ve Batı Almanya'nın NATO'ya katılmasını fırsat bilen Doğu Bloku, Polonya'nın başkenti Varşova'da bir araya gelerek 1955'te Varşov Paktı'nı (Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması) kurdu.

NATO'NUN CEHPE GERİSİNDEKİ GÜÇLERİ

Savaş (İkinci Dünya Savaşı) sonrası ortaya çıkan ‘her an savaş olabilir' durumunun teyakkuze geçirdiği taraflar tam 45 yıl boyunca perde arkasında büyük bir mücadele yürüttü. Batı Avrupa'da Komünist ve diğer sol partilerin güçlenmesi, Sovyet tehdidi olarak algılanırken NATO bu tehdidi bertaraf etmek için kendi bünyesinde her ülkede özel birimler oluşturdu. Sovyet işgaline karşı cehpe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla ABD ve İngiltere tarafından kurulan adına ‘Stay-Behind' denilen kontrgerilla yapılanması NATO'ya üye ülkelerin hepsinde farklı isimler altında yeniden organize edildi.

SUİKAST, KAOS ÇIKARMA, CEHPE GERİSİNİ ÖRGÜTLEME

Örgütün İtalya'daki biriminin ismi Latince'de ‘çift başlı kılıç' anlamına gelen Gladyo olarak nitelenirken, bu isim daha sonra NATO'nun cephe gerisi operasyonlarının genel ismi olarak anıldı. Suikast ve sabotaj düzenleme, kaos çıkarma, düşman ülkelerdeki Komünizm karşıtı ya da ayrılıkçı hareketleri örgütleyerek düşmanı zayıflatma gibi amaçlarla kurulan Gladyo doğrudan Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından finanse edilip eğitildi.

GRAMSCİLERİN MUSSOLİNİ'DEN İNTİKAMI

Tüm NATO ülkelerinde başta içerideki düşmana yakınlık gösterebilecek unsurları (Komünist partiler ve sol dernekler)kontrol eden ve NATO bünyesinde CIA tarafından yönetilen bu örgütlerin en çok konuşulanı İtalya'daki Gladyo örgütü. İkinci Dünya Savaşı öncesind Duçe lakaplı Benito Mussolini, İtalya'da aralarında Antonio Gramsci'nin de bulunduğu Komünist Parti yöneticileri ve üyelerini sert bir şekilde bastırırken, Komünistler bu sefer savaş sırasında kaçan Mussolini'yi idam ederek intikamlarını almıştı. Sol-sağ ayrışmasının en keskin olarak görüldüğüülkelerden biri olan İtalya'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılan Fazişm'den sonra güçlenen Komünist partiler, ABD tarafından SSCB'nin İtalya'daki uzantıları olarak değerlendirildi. İtalya'da kurulan Gladyo, bu sebeple sadece olası Sovyet işgaline karşı cephe gerisindeki faaliyetlerinin dışında, içerideki ‘düşmanın' güçlenmesini önlemek için iç politikada büyük bir rol oynadı.

‘28 ŞUBAT STRATEJİSİ' OLUŞTURULDU

İlk defa 1953 yılında İtalyan Savunma Bakanlığı bünyesinde oluşturulan NATO'ya bağlı Gladyo, 1970'lı yıllarda Komünistlerin yükselen desteğiyle İtalyan siyasetine yön vermek amacıyla Türkiye'deki 28 Şubat ve 2007 Temmuz seçimleri öncesi üretilen “Gerilim Stratejisi” planı benzeri planlar devreye sokuldu. 1920'li yıllarda Mussolini'nin 1937 yılında ölene kadar hapiste tuttuğu Komünist Parti lideri Antonio Gramsci'nin “Hegemonya” kavramıyla ortaya koyduğu toplum mühendisliği çalışmaları ekonomiden, siyasete, sivil toplum örgütlerine kadar tüm kurumlar üzerinde Gladyo eliyle gerçekleştirildi.

BAŞBAKAN, GLADYO'NUN VARLIĞINI KABUL ETTİ

İtalya'da 1970'li yıllarda meydana gelen bombalama olayları, Başbakan Aldo Moro'nun Kızıl Tugaylar isimli sol bir örgüt tarafından kaçırılıp öldürülmesi olayı (1978), Bologna tren istasyonundaki bombalama olayı (1980) hep Gladyo ile irtibatlandırıldı. İtalya'da siyaset-mafya ve faili meçhul cinayetleri araştıran Yargıç Felice Casson'un Roma'daki askeri istihbarat arşivinde elde ettiği belgelerde varlığı resmileştirilen Gladyo, 24 Ekim 1990 yılında dönemin Başbakanı Giulio Adreotti tarafından da kabul edildi. 7 defa İtalyan Başbakanlığı yaparak bu alandaki rekoru Süleyman Demirel ile paylaşan Andreotti, parlamentoda yaptığı açıklamada İtalya'nın NATO'nun cehpe gerisindeki ‘Stay Behind' ordusuna sahip tek ülke olmadığını itiraf etti. Andreotti aynı zamanda İtalya'da hükümet olan herkesin Gladyo'nun varlığı konusunda bilgilendirildiğini de söyledi.

OLAĞANÜSTÜ HAL İLAN ETMEK İÇİN BOMBALI SALDIRI DÜZENLEDİLER

Andreotti'nin açıklamalarıyla ilk defa devlet tarafından varlığı kabul edilen Gladyo, İtalya'da 1990'lara kadar işlenen birçok siyasi cinayet ve bombalama olayıyla irtibatlandırıldı. Gladyo'nun İtalya'da Soğuk Savaş dönemi boyunca izlediği “Gerilim Stratejisi” ilk defa 1964'te “Operation Solo” ismi verilen sessiz bir darbeyle General Giovanni de Lorenzo Sosyalist bakanların hükümetten ayrılmak zorunda bırakmasıyla uygulamaya konuldu. 1969 yılında Milan'ın Piazza Fontana bölgesindeki Milli Tarım Bankası'na yönelik faşist grupların gerçekletirdiği bombalama eyleminin CIA destekli bir Gladyo operasyonu olduğu belirlendi. Bombalama olayında 17 kişi hayatını kaybederken, 88 kişi yaralanmıştı. Bombalama olayından çok daha sonra itiraflarda bulunan dönemin Avanguardia Nazionale isimli neo-faşist hareketin üyelerinden Vincenzo Vinciguerra, bombalamanın amacının siyasi ve askeri otoriteyi olağanüstü hal ilan etmeye zorlamak amaçlı olduğunu söyleyecekti.

P2 MASON LOCASI DEVREYE GİRİYOR

Piazza Fontana olayından bir yıl sonra İkinci Dünya Savaşı'nda İtalyan ordusunda komutanlık yapmış olan ve Mussolini taraftarlarınca ‘kahraman' olarak görülen Junio Velrio Borghese başarısız bir darbe girişiminde bulundu. Darbenin başarısız olmasından sonra Borghese İspanya'ya kaçarken, olayla ilgili olarak tanıkların ifadelerinde Borghese'nin darbe planı için P2 Mason Locası lideri Licio Gelli ve Sicilya mafyası ile işbirliği yaptığı öne sürüldü. 1972 yılında Peteano köyü yakınlarındaki bir bombalama olayında 3 polis hayatını kaybetti ve bu olayı olayda kullanılan patlayıcılar dikkate alındığında Kızıl Tugaylar isimli örgütün yaptığı açıklandı. Ancak olayı araştıran Savcı Felice Casson 1984'te bombalama olayından sonra polisin olayın üzerini örttüğünü ve Kızıl Tugaylar'ın kullandığı patlayıcılar kulllandığına dair açıklamaların gerçek dışı olduğunu ortaya çıkardı.

İSTİHBARAT SERVİSİ YARDIM ETTİ

Olayı gerçekleştiren Komünizm karşıtı faşist bir örgütlenme olan Avanguardia Nazionale'nin üyesi Vincenzo Vinciguerra tarafından gerçekleştirildiği ve olaydan hemen sonra Vinciguerra'nın İspanya'ya kaçmasında İtalyan gizli servisinin yardım ettiği belirlendi. 1984'teki duruşmasında Vinciguerra, Peteano katliamının nasıl gerçekleştirildiğini ve olayın devletin içindeki Gladyo yapılanmasının nasıl organize ettiğini detaylarıyla anlattı.

P2 MASON LOCASI ÜYESİ TUTUKLANDI

“Gerilim Stratejisi”nin en yoğun yaşandığı İtalya'da Peteano saldırısından iki yıl sonra gerçekleştirilen katliamda Gladyo'nun P2 locası ayağını deşifre etti. 1974'te Italicus Express treninde 12 kişinin öldüğü bombalama olayı ile Brescia kentinde gerçekleştirilen ve 8 kişinin öldüğü Piazza della Loggia bombalama olayları, askeri istihbarat lideri ve P2 Mason locası üyesi Vito Miceli'nin tutuklanmasına sebep oldu. Miceli, devlete karşı komplo kurma suçlamasıyla tutuklandı.

BAŞBAKAN ALDO MORO'NUN ÖLDÜRÜLMESİ

Bombalama olayları ve suikastlerle çalkalanan İtalya belki de en dramatik olaylarından birini 1978 yılında yaşadı. 1976 yılı seçimlerinde yüzde 34 oranında oy alarak büyük başarı elde eden İtalyan Komünist Partisi ile adına ‘Tarihi Uzlaşma' adı verilen uzlaşmayı sağlayan Hıristiyan Demokrasi Partisi lideri Başbakan Aldo Moro, 16 Mart 1978 yılında Kızıl Tugaylar örgütü tarafından kaçırıldı. Kaçırıldıktan sonra süren görüşmelerde serbest bırakılacağı düşünülen Moro, Mayıs 1978'de öldürüldü ve cesedi bir arabanın bagajında partisinin Roma'daki merkezi yakınlarında bulundu.

GLADYONUN BAŞINDA BİR MASON

İtalyan askeri istihbaratı, Moro'nun öldürülmemesi karşılığında 16 arkadaşlarının serbest bırakılmasını isteyen Kızıl Tugaylar'ı dinlemedi ve aksine örgüte yönelik baskınlar düzenledi. Moro'nun öldürülmesinden sonra P2 Mason Locası'nın üyesi olan İtalyan gizli servisinin lideri ihmalkarlıkla suçlandı. Moro'nun öldürülmesiyle ilgili araştırma yapan Gazeteci Mino Pecorelli, Aldo Moro'nun kaçırılmasının devlet için gizli örgütün izin verdiğini söyledi.

BAĞLANTILARI ORTAYA ÇIKARAN GAZETECİ ÖLDÜRÜLDÜ

Moro'nun kaçırılıp öldürülmesi ile Gladyo arasında bağlantılar ortaya çıkaran Gazeteci Pecorelli de bir yıl sonra öldürüldü. Dönemin Başbakanı Giulio Andreotti'nin emriyle öldürüldüğü iddia edilen Pecorelli ismi P2 Mason Locası'nın eski liderlerinden Licio Gelli'nin listesinde bulundu. Pecorelli suikastinin emrini verdiği gerekçesiyle 2002 yılında 20 yıl hapse mahkum edilen eski Başbakan Giulio Andreotti'nin cezası yüksek mahkeme tarafından temyiz edildi ve Andreotti hapis yatmaktan kurtuldu.

BOLOGNA TREN İSTASYONU KATLİAMI VE P2 LİDERİNİN TUTUKLANMASI

İtalya, Aldo Moro'nun öldürülmesinin şokunu yaşarken iki yol sonra bu sefer Bologna tren istasyonuna konulan bombanın infilak etmesi sonucu 85 kişi hayatını kaybetti. Parlamentoda terör üzerine kurulan komisyonu, yaptığı araştırmada kanlı olayın Gladyo'ya uzandığı sonucunu ortaya koydu. 1995 yılında Nuclei Armati Revoluzionari isimli neo-faşist bir örgütün üyeleri Valerio Fioravanti ve Francesca Mambro ömür boyu hapse mahkum edildi. Olayla ilgili olarak P2 Mason Locası'nın lideri Lici Gelli de soruşturmayı başka tarafa yönlendirdiği gerekçesiyle hapis cezası aldı.

MORO'NUN MEKTUPLARINI BULAN GENERAL ÖLDÜRÜLDÜ

Aldo Moro suikasti ve Bologna bombalamalarıyla çalkalan İtalya 1982 yılında da Aldo Moro'nun Gladyo'ya ilişkin mektuplarını bulan ve 1979'da öldürülen Gazeteci Mino Pecorelli'nin öldürüleceği iddiasında bulunduğu General Alberto Dalla Chiesa da bir suikaste kurban gitti. 1990 yılında dönemin Başbakanı Giulio Andreotti'nin varlığını kabul ettiği ve NATO üyesi tüm ülkelerde benzeri yapılanmaların olduğunu itiraf ettiği Gladyo, diğer ülkelerde farklı isimler adı altında örgütlendi.

DİĞER AVRUPA ÜLKELERİNDEKİ GLADYO TİPİ YAPILANMALAR

Gladyo'nun İtalya'da deşifre olmasıyla birlikte diğer Avrupa ülkelerindeki benzeri yapılanmalar da hükümetler eliyle sessiz bir şekilde dağıtıldı. Belçika'da askeri istihbarat servisi SGR, Yunanistan'ta Operation Sheepskin, Fransa'da Rainbow (Plan Pleu olarak başlamıştı), Danimarka'da Absalon isimleriyle örgütlenen NATO'nun cephe gerisi yapılanmaları İngiltere, Almanya, İspanya, Portekiz, Avusturya, Norveç'te istiharat örgütleri bünyesinde çalıştı. NATO'nun Türkiye'deki Gladyo benzeri örgütlenmesinin Özel Harp İdaresi olduğu iddia edilirken, örgütün kod isminin Ergenekon olduğu belirtiliyor.

AVRUPA PARLAMENTOSUNUN GLADYO KARARI

İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinde deşifre olan Gladyo 22 Kasım 1990 yılında Avrupa Parlamentosu'nda alınan bir kararla kınandı ve tam bir soruşturma yapılması istendi. Kararda, 40 yıl boyunca mevcut istihbarat örgütlerine paralel olarak Avrupa Topluluğu üyesi ülkelerde gizli örgütlenmelerin olduğu ve bu örgütlerin demokratik kontrolden kaçtığı belirtilerek, bu örgütlerin ABD ve NATO tarafından kontrol edildiği kaydedildi. Tüm üye ülkelerdeki bu illegal yapılanmaların ortadan kaldırılması çağrısı yapılan kararda, NATO, ABD ve Avrupa Topluluğu üyesi ülkeler nezdinde soruşturma yapılması çağrısı yapıldı. Avrupa Parlamentosu'nun 19 yıl önce almış olduğu bu karar tam olarak yerine getirilmiş değil.

GLADYO VE MASON LOCASI İLİŞKİSİ

İtalya'daki Gladyo itiraflarından sonra diğer Avrupa ülkelerindeki benzeri örgütlerin varlığı kabul edildi ve bu örgütler Sovyetler'in yıkılmasından sonra sessiz bir şekilde dağıtıldı. Gladyo üzerine birçok kitap yazmış ve araştırma yapmış olan İngiliz Gazeteci Philip Willan'a göre 1990'lardan sonra Gladyo'nun ortadan kalktı. P2 Mason Locası ve Gladyo arasındaki ilişkiyi sorduğumuz ünlü Gazeteci Willan, her iki örgütün de gizli olduğunu ve Gladyo'nun başındaki asker ve istihbarat yöneticilerinin Mason olduğunu ifade ediyor.

MASON LOCASININ EN ETKİLİ GAZETEYİ KONTROLÜ

Gladyo'nun gün ışığına çıkarılması konusunda medyanın İtalya'da önemli bir rol oynadığına işaret eden Willan, aynı şekilde Gladyo'nun gün yüzüne çıkarılmaması için de başka medya gruplarının çalışmasına dikkat çekiyor: “Medya, birkaç dürüst ve zeki savcıyla birlikte İtalya'daki Soğuk Savaş döneminin komplolarını gün ışığına çıkarma konusunda önemli bir rol oynadı. La Unita, Paese Sera, La Republica ve L'Espresso gibi gazete ve dergiler, işlenen birçok suçun kamuoyunun gündemine taşınmasında önemli rol oynadı. Aynı şekilde medyanın bu konudaki önemi P2 Mason locası tarafından da kavrandı ve loca İtalya'nın en etkili gazetesi olan Corriera della Sera'nın kontrolünü ele aldılar. Medyada kendilerine yakın bir gazeteciler ağı kurdular. P2 Locası'nın medya ve yargı üzerindeki kontrolü nedeniyle gerçeklerin ortaya çıkmasını geciktirdi ve bu yüzden hala tam olarak ne olduğu konusunu tam olarak bilmiyoruz” dedi.

GLADYO VE P2 MASON LOCASI: GÖRÜNMEZ BİRER ORDU

P2 Mason Locası ile Gladyo arasındaki ilişkiye dair olarak Willan, her ikisinin gizli bir yapılanmaya sahip olduğunu ve bu ikisi arasındaki ilişkinin tam olarak açığa çıkarılmadığını kaydediyor: “Her iki organizasyon da Komünizm karşıtıydı. P2 Locası'nın Gladyo üzerinde büyük etkisi olduğu büyük bir ihtimal. Çünkü, askeri ve istihbarat örgütünün yöneticileri locanın üyesiydiler. P2 Locası'nın başındaki eski isim Licio Gelli ile röportaj yaptığımda bana, ‘Her ikisi de görülmez birer ordu' demişti. Yine aynı şekilde Gladyo'da görevli bulunanlardan bazılarının Benito Mussolini'nin destekçileri ve İspanya İç Savaşı'nda General Franco için gönüllü savaşmış kimseler olduğunu söylemişti.”

ERGENEKON: MASONLUĞUN KILINCI-TIKLAYINIZ




HABERVAKTİM/ÖZEL
19 Kasım 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-05-2009, 17:31   #97
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Danıştay hep çelişki

31 Temmuz 2006'da, Danıştay Başkanlığı, “Danıştay saldırısından zarar gördük” dedi, davaya müdahil oldu... 8 Mayıs 2009'da, Danıştay davası, Ergenekon Terör Örgütü'ne bağlandı, davaya müdahil olmadı! Katsayı davasında da, önce “YÖK bilir” dedi, sonra YÖK'ün kararının yürütmesini durdurdu.

(1) - YIL, TEMMUZ 2006... “Danıştay saldırısından zarar gördük” diyen Danıştay Başkanlığı, cinayet davasına müdahil oldu. YIL, MAYIS 2009... Danıştay cinayeti davası Ergenekon Terör Örgütü davası ile birleşti, Danıştay davaya müdahil olmaktan vazgeçti.

(2) - YIL 2005... Erdoğan Teziç, YÖK Başkanı'dır... “Katsayı düzenlemesinin iptalini” isteyen öğrenciye, Danıştay cevap verir: “Bu, YÖK'ün işi.” YIL, KASIM 2009: “Darbeci Baro” olarak ünlenen İstanbul Barosu'nun müracaatı üzerine Danıştay karar verir: “Katsayı eşitliğinde yürütmenin durdurulmasına!”

Danıştay'ın çelişkili kararlarını gözler önüne seriyoruz. 2006 Temmuz'unda, Danıştay 2. Dairesi üyeleri ile Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırılarla ilgili suçtan zarar görüldüğü gerekçesiyle Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya müdahil olan Danıştay Başkanlığı; 2009 Mayıs'ında, davaların Ergenekon Terör Örgütü ile birleştirilmesinin ardından suskunluğa büründü!

TEMMUZ 2006: “KAMU DAVASINA MÜDAHİL OLMAK İSTİYORUM”

Danıştay saldırısının ardından, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Danıştay Başkanlığı adına Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuş ve mahkeme verilen dilekçede; “Bu (Danıştay) saldırıda, bir mensubumuz hayatını kaybetmiş, dört mensubumuz da çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Bu nedenle Başkanı olduğum ve temsil yetkisine sahip bulunduğum Danıştay'a karşı girişilen saldırı ile ilgili açılan kamu davasına CMK'nun 237. maddesi uyarınca müdahil olmak istiyorum” demişti. Mahkeme heyeti de, Danıştay Başkanlığı'nın suçtan zarar gördüğü gerekçesiyle müdahillik talebini kabul etmişti.

8 MAYIS 2009: ERGENEKON'LA BİRLEŞTİ, DANIŞTAY SUSKUN!

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Danıştay'a saldırı ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle Ergenekon davasıyla birleştirilmesi için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını bozdu. 8 Mayıs 2009 tarihinde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay davasının Ergenekon davasıyla birleşmesi yönünde görüş bildirdi. Kararın gerekçesinde ‘sanıklar ve suçlar yönünden şahsî, fiilî ve hukukî irtibat bulunduğu' vurgulandı. Danıştay saldırısında yaralanan Danıştay Başkanı Mustafa Birden'in başkanlığını yaptığı Danıştay Başkanlığı; Silivri'de görülen duruşmalara müdahil olma hakkı bulunmasına rağmen Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuyor, duruşmalara avukat dahi göndermiyor.

KATSAYIDA DA ÇELİŞKİLİ DAVRANDI

Mart 2008'de açılan ve 5 ay önce sonuçlanan davada, “Katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme kararı YÖK'tedir” kararı alan Danıştay 8. Dairesi, geçtiğimiz günlerde, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oybirliği ile durdurarak çelişkili karara imza atmıştı.

BELGE 1: Danıştay saldırısının ardından, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Danıştay Başkanlığı adına Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuş, 31 Temmuz 2006 tarihli dilekçesinde, suçtan zarar gördükleri için davaya müdahil olmuştu.

BELGE 2: Dönemin Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan, Danıştay saldırısının hemen ardından saldırgan Alparslan Arslan'ın, ‘tekbir getirdiği' yönünde açıklama yapmış; ancak bu iddiasının doğru olmadığı ortaya çıkmıştı. Danıştay yetkilileri, Alparslan Arslan'ın ETÖ ile bağlantısının ortaya çıkmasının ardından suskun kalıyor, Silivri'deki duruşmalarını dahi izlemiyor.









/ VAKİT
2 Aralık 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-05-2009, 17:45   #98
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Ulusalcılar'dan ulusal güvenliğe tehdit


Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden Kafesçilerin dehşet planlarının şok ayrıntılarını Vakit deşifre ediyor..Ergenekon çetesinin, Türkiye'nin ulusal güvenliği ve ulusal stratejisini ilgilendiren TÜBİTAK, RTÜK, Türk Telekom, Havelsan, Türk Telekomünikasyon ve ÖSYM gibi pek çok hayati kurumlara sirayet edebilmek ve onları yönlendirmek için kod adları kullanarak bu kurumlar içinde “devşirilmiş” kimselere talimatlar verdiği, kimin kimle irtibata geçeceğine kadar çok ayrıntılı çalışmalar yaptığı ortaya çıktı.
TÜRKİYE'Yİ SARSACAK SIZMA İDDİASI-VİDEO
Türkiye'nin en önemli stratejik kurumlarının hükümeti devirmeyi amaçlayan cunta oluşumlarının yakın takibinde olduğu ve bu kurumlara sızabilmek için aracılar dahil pek çok plan yapıldığı ve çeşitli yöntemlerin yöntemlerin devreye sokulduğu belirlendi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki' cuntanın hazırladığı Kafes Planı'nda yer alan dehşet planlarının ayrıntılarını Vakit ele geçirdi. Ulaştığımız belgelere göre; Türkiye'nin ulusal güvenliğini ve ulusal stratejisini ilgilendiren hayati kurumlarla ilgili şok planlar düzenlendi. Bu kurumlara sirayet edebilmek ve onları yönlendirmek için Ergenekon çetesinin önde gelen yöneticileri kod adları kullanarak kurum içinde “devşirilmiş” kimselere talimatlar veriyor, bu kurumlarda kimin kimle irtibata geçeceğine kadar çok ayrıntılı çalışmalar yapıldığı görülüyor. Ayrıca bu kurumların başkan ve yöneticileri hakkında “Yetişleri iyi tanıyalım” şeklinde kendilerine bağlı kişilere dikkatli olmaları yönünde çağrılar yapıldığı ve yol gösterildiği de anlaşıldı.

İYİ ELEMANA ÖDÜL İYİ OLMAYANA CEZA

Ele geçen belgelerde, çetenin, kendi hesabına faaliyet gösteren kurum çalışanlarının askerlik hizmetinden muaf tutulabilmeleri için GATA'dan çürük raporları aldırdığı, bilgi akışını eskisi gibi sağlamayan elemanlarını takip ettiği ve onlara ceza kestiği de anlaşılıyor.

ÇETE KURUMLARI DA MERCEK ALTINA ALMIŞ

RTÜK, Türk Telekomünikasyon ve Türk Telekom gibi stratejik öneme sahip kuruluşların teknolojik altyapılarına dair bilgi, plan, donanım ve fotoğrafların cuntacıların bilgisayarlarında yer alması dikkat çekti. Milli Savunma Bakanlığı'nın etkin kullanılmasının yanında TÜBİTAK, RTÜK, Türk Telekom, Havelsan, Türk Telekomünikasyon ve ÖSYM gibi pek çok kuruma sirayet etmek için girişimlerde bulunulduğu ve bu kurumlarda kendilerine bağlı kişiler bulup, bunlar arasındaki irtibatı sağladıkları ve etkin bilgi akışını sağladıkları, projelerle ilgili detaylı bilgi aldıkları belirlendi.

ARAYA ARACILAR KONULMUŞ

Ele geçen planlarda, Cuntanın fonlanması için RTÜK'e, TÜBİTAK'a, Türk Telekom'a ve Türk Telekomünikasyon'a milyonlarca dolarları bulan teknik projelerin hazırlanması ve söz konusu kuruluşların içerisindeki üst düzey yöneticilerin kontrol altına alınması için araya aracılar konulduğu belirlendi. Öte yandan gayrimüslimlere suikast yapıp dindarların üzerine atma ve hükümeti iktidardan düşürmeye yönelik Kafes Operasyonu Eylem Planı'nın dışında deşifre edilen bir çok belgede skandal notların düşüldüğü de gözlendi.

NOTLARDAKİ ÇARPICI AYRINTILAR

İşte Vakit'in ele geçirdiği o notlardaki çarpıcı ayrıntılar:

“MSB' nin daha etkin kullanılması için Mazlum Savaş ONUR'un oraya gitmesini Özden Paşa emretti, Fabrikatör (Doğu Perinçek) kabul etti, Engin'le (TSGV Başkanı emekli general Engin Alan) iyi bir ikili oluşturacaklarını söyledi.”

TÜBİTAK'TAKİ “YETİŞ”LER

“Tübitak'ta YETİŞ'leri (TÜBİTAK Başkanı Hükhet Yetiş ve Marmara Araştırma Markezi-MAM Başkanı Önder Yetiş) daha iyi tanımalıyız. Rum olduklarını Özden ÖRNEK bildirdi.”

“KLERANS SORUNUNU TALİP ET”

“Nuran Göksu nun (Havelsan'da proje yöneticisi) klerans sorununu takip et.” (Nuran Göksu'nun Klerans sorunu ile ilgili yazmış olduğu talep dosyası Ergenekon sanığı E.Dz.Alb. Hüseyin Vural Vural da ele geçirilmişti)

ADAM ADAMA MARKAJ

Gülay Sandıkçıoğlu'ndan (Tübitak SAGE enstitüsünde yönetici) gelen not: Aydan Cemaloğlu Hanım'ın (Tübitak SAGE Mali işler yöneticisi) geçmişte katılmış olduğu özgürlükçü eylemler sırasında girdiği karelere ulaşıldığı için kleransı yenilenemedi. Aydan Hanım bizim arkadaşlardan ve çok sevdiğimiz birisi. Bu eksiklikten dolayı kendisi de, biz de zor durumda kalıyoruz. Bu durumu bir şekilde halledebileceğinizi söylediler. Müjdat Mazhar Tohumcu Bey (Tübitak SAGE Müdürü) de konuyla yakından ilgileniyor. Müjdat beye nasıl yardımcı olabiliriz?”

ADAMLARININ ASKERLİKTEN YIRTMASI İÇİN GATA'DA TANIDIK SORULUYOR

“Mert Özel Bey'den (Tübitak UEKAE) gelen not: Umur Çağlayan (SSM de Uluslarası projeler dairesinde görevli) bizim için değerli ve birçok organizasyonumuzda aktif görev almaktadır. Sizin bir büyüğümüz olduğunuzu bilmekle birlikte henüz sizinle tanıştırma fırsatı bulamadık. Kendisinin epilepsi hastalığı var fakat düzey olarak askerlikten muaf olmaya yeterli olmadığından endişe ediyoruz. GATA'da tanıdıklarınız olduğunu konuşmuştuk. Bize yardımcı olabileceğinizi umuyoruz.”

ÖZDEN ÖRNEK'İN OĞULLARINI DESTEKLEYELİM

“Tolgayı (Özden Örnek'in oğlu) ve Burak ı (Özden Örnek'in oğlu) destekleyelim Örnek Paşa bizi memnun etti, parayı ve gücü sever, cumhurbaşkanlığı hep hayali. Oyak yatırımı ona açalım. İpekel )Monic İpekel) ve Eskinazilerle (meşhur eskinazi ailesi) iyi bir ekip.”

MERDAN'I DAHA AKTİF KULLANALIM

“Merdan Metin'e (Tübitak uekae-ulusal elektronik kriptoloji araştırma enstitüsündeki kriptoloji bölümünde yönetici) projeyi anlat. Ayrıca Merdan'ı daha aktif kullanmalıyız. Yeni görevler verelim. Tübitak'ta terfisi hallolmayacaksa başka bir yere alalım. (ETÖ tutuklusu E:Dz.Yzb. Hasan Ataman Yıldırım'da Merdan Metin'e ait gizlilik dereceli dosyalar ele geçirilmişti.)

ÖSYM'YE NE KADAR MÜDAHALE EDEBİLİYORUZ?

Sema Özen (ÖSYM'da bilgi işlemci), Nuri Ayaz (ÖSYM bilgi işlemci), Hüsniye Yanar (ÖSYM Bilgi İşlem), Mustafa Tütüncü (ÖSYM Bilgi İşlem Müdürü) ile yapılabilecek projeler hakkında rapor hazırlansın, tek muhatap belirlensin, sonuçlara ne kadar müdahale edebiliyoruz? Nuri ve Sema arasındaki ilişkiyi değerlendirelim.”

SAVUNMA SANAYİİNDEKİ ELEMAN ALIMLARI KONTROLÜMÜZDE OLSUN

“Savunma Sanayi, Tübitak vs eleman alımlarında kesinlikle boşluk olmasın, başvuranların listeleri soruşturulsun, referans olabileceklerin listeleri hazırlansın, gerekirse duyuru yapılmadan eleman temin edilsin, gerçekleşen alımlar hakkında düzenli sayısal rapor bekliyoruz. Ankara ve İstanbul için ayrı ayrı güvenli kanal kuralım.”

KAKİP EDİP CEZA BİLE KESİYORLAR

Mehmet Altunay ‘ÖSYM Genel Sekreteri) Mustafa Tütüncü (ÖSYM Bilgi İşlem Müdürü ve kardeşi de takip edilsin hesap içinde hesap yapıyorlar, verdikleri kadar da kaçırıyorlar (Kıbrıs kaçamaklarının kaydı var) izlettirilebilinir ceza keselim.

DEVŞİRİLMİŞ ELEMANDAN EFENDİSİNE RİCA

“Efendim, sanıyorum durumumdan genel müdürümüz Sayın Faruk Yarman Bey bahsetmiş olmalı. Şu an önemli bir projede çalışmaktayım. Pek yakında daha da önemli bir projenin başına getirilmem konuşuluyor. Bu sıralarda kleransımın yenilenmesi gerekmekte. Fakat kardeşimin bazı örgüt kayıtlarında yer almasının benim durumumu etkilemesinden korkuyorum. Bu konuda yardımlarınızı esirgemeyeceğinizi umuyorum. Teşekkür ederim. Saygılarımla. Nuran Göksu/ Havelsan. Başka bir bilgiye ihtiyaç olursa her zaman arayabilirsiniz.”





/ VAKİT
4 Aralık 2009

Konu FarukARSLAN. tarafından (12-05-2009 Saat 18:01 ) değiştirilmiştir..
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-15-2009, 05:43   #99
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
AYM'de de asker eli - BELGE HABER
Genelkurmay'ın, 2005 yılında Anayasa Mahkemesi üyelerini de andıçladığı ortaya çıktı... Andıçta; hangi üyenin ne zaman emekli olacağı, yerine kimlerin gelebileceği ve hangi üye hakkında nasıl bilgiler bulunduğu tek tek anlatılıyor.

YÖK'ün meslek liselerinin önünü açan katsayı kararını iptal eden Danıştay için istihbarat topladığı ortaya çıkan Genelkurmay Başkanlığı'nın, 2005 yılında Anayasa Mahkemesi üyeleri için çok ciddi faaliyetlerde bulunduğu ortaya çıktı. Genelkurmay İç Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Anayasa Mahkemesi üyelerinin Seçimi” başlıklı andıçta, 26 Haziran 2005'te yaş haddi sebebiyle emekliye ayrılan Mustafa Bumin'den sonra Anayasa Mahkemesi'nin başına gelebilecek adaylarla ilgili çalışmalar ve AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ni etkisizleştirmek için yasal çalışma içerisinde olduğu belirtiliyor.

SEZER, VASIFLI ÜYELER SEÇMEK İÇİN İNCELEME YAPIYOR

Mahkeme üyelerinin 65 yaşını doldurduktan sonra emekliye ayrıldığı ve mahkemenin 11 asıl 4 yedek üyeden oluştuğuna dair bilgilerin de yer aldığı notta, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından atanmış olan Ertuğrul Ersoy'un 1 Ocak 2005 ve 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından atanmış olan Fazıl Sağlam'ın 23 Şubat 2005'te emekliye ayrıldığı ve bu iki üye yerine henüz görevlendirme yapılmadığı belirtilirken; Cumhurbaşkanı Sezer'in aradan uzun süre geçmesine rağmen neden görevlendirme yapmadığı şu şekilde açıklanıyor: “Aradan 3 aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı'nın yeni üye seçmemesinin nedenleri bilinmemekte; ancak uzun görev yapabilecek uygun vasıftaki üyeleri seçebilmek için inceleme yaptığı değerlendirilmektedir.”

KILIÇ VE ADALI İÇİN “HAKLARINDA MENFİ BİLGİ MEVCUT” İFADESİ

Anayasa Mahkemesi'nin halihazırdaki başkan ve üyeleri hakkında kısa bilgiler, görev sürelerinin sona ereceği tarihler ve hangi kontenjandan seçildiklerine dair bilgilerin yer aldığı notta, dönemin Başkanvekili Haşim Kılıç ile üye Sacit Adalı için “Hakkında menfi bilgi mevcut” ifadeleri kullanılıyor. Andıçta, üyelerle ilgili şu bilgiler yer alıyor:

HANGİ ÜYE, NE ZAMAN EMEKLİ OLUYOR?

Mustafa Bumin (Başkan, 26 Haziran 2005'te emekli olacak, Danıştay)

Haşim Kılıç (Başkanvekili, hakkında menfi bilgi mevcut, 2015, Sayıştay)

Sacit Adalı (Üye, hakkında menfi bilgi mevcut, 2010, YÖK)

Fulya Kantarcıoğlu (Üye, 2013 Danıştay)

H. Tülay Tuğcu (Üye, 2007, Danıştay)

Ahmet Akyalçın (Üye, 2014, Yargıtay)

Mehmet Erten (Üye, 2014, Yargıtay)

Serdar Özgüldür (Üye, 2020, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi)

Necmi Özler (Üye, 2010, Askeri Yargıtay)

Mustafa Yıldırım (Yedek üye, 2010, Emekli Vali, Üst Kademe Yöneticisi)

Cafer Şat (Yedek üye, 2010, Yargıtay)

Ali Güzel (Yedek üye, 2008 Yargıtay)

Fettah Oto (Yedek üye, 2011, Danıştay)

“SEZER, EMEKLİ OLMADAN VASIFLI İKİ ÜYE ATAYACAK”

Vakit'in ele geçirdiği andıçta, Genelkurmay'ın Anayasa Mahkemesi üyelerini nasıl sınıflandırdığı ve ilgilendiği Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in emekli olmadan yapacağı atamalarla ilgili ifadeler de göze çarpıyor. Notta, “Basında yer alan bir haberde; Mustafa Bumin'den yerine, üyelerden Ahmet Akyalçın, Mehmet Erten, Tülay Tuğcu, Sacit Adalı ve Mustafa Yıldırım'ın aday olduğuna dair bilgi mevcuttur. Anayasa Mahkemesi kararları, asıl üyelerin salt çoğunluğu (6 oy) ile alınmakta; ancak Anayasa değişikliklerine iptal kararı verebilmesi için üçte iki (8 oy) oy çokluğu aranmaktadır. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi 2007 yılında sona ermektedir. Görev süresi sona ermeden önce boş olan iki üyelik için uygun vasıflardaki kişilerden atama yapacağı değerlendirilmektedir” ifadeleri yer alıyor.

AK PARTİ İLE İLGİLİ ANAYASAL İFADELER!

Anayasa Mahkemesi ile ilgili olarak “2007 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri, yine aynı yıl yapılacak olan genel seçimlerden önce Meclis'te çoğunluğu elinde bulunduran AK Parti'nin kendine müzahir bir kişiyi bu makama getirebileceği ve görev süresinin sona ereceği 2014 yılına kadar Mahkemede çoğunluğu ele geçirebileceği kıymetlendirilmektedir” ifadelerinin kullanıldığı bilgi notunda, “Ancak, son zamanlarda Anayasa Mahkemesi hakkında yaşanan tartışmalar ve bu konuda verilen beyanlar dikkate alındığında, AK Parti'nin, Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu'nu değiştirerek Anayasa Mahkemesi'nde çoğunluğu elde edebilmelerini sağlayan bir yasal düzenlemeyi TBMM'den geçirecekleri muhtemeldir. Nitekim, AK Partili milletvekillerinin ‘Anayasa Mahkemesi'nin kaldırılmasından ziyade yapısal değişikliğin şart olduğu' görüşünde birleştikleri ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin üçte birinin Meclis tarafından seçilmesini öngören bir yasa değişikliği taslağı üzerinde çalıştıklarına dair basında haberler yer almaktadır” ifadeleri de yer alıyor.

YARGITAY VE DANIŞTAY'DAN MEDET UMMUŞLAR

Andıçta, AK Parti'nin uygulayabileceği hareket tarzlarından bir diğerinin ise Anayasa değişikliğine giderek Anayasa Mahkemesi'ni etkisizleştirecek bir düzenlemeyi TBMM'den geçirmek olduğuna değinilerek bunun neler yapılabileceğine dair yapılan değerlendirmede, “Anayasa Mahkemesi'nin mevcut Kuruluş Kanunu'na göre Cumhurbaşkanı'nın atama yetkisi sınırsız değildir. Cumhurbaşkanı, ancak 3 asıl ve bir yedek üyeyi doğrudan seçme hakkına sahiptir. Kalan üyelikler için çeşitli kurullar (Yargıtay, Danıştay gibi) tarafından kendisine sunulan adaylar arasından bir seçim yapmak durumundadır” deniliyor.

GENELKURMAY BAŞKANI, SEZER'LE MAHKEME ÜYELERİNİ GÖRÜŞMÜŞ

Bilgi notundaki değerlendirmede şöyle deniliyor: “AK Parti'nin, Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu'nu değiştirerek Anayasa Mahkemesi'nde çoğunluğu elde edebilmelerini sağlayan bir yasal düzenlemeyi TBMM'den geçirebileceği; ancak Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşu ve görevleri Anayasa'da düzenlendiğinden (EK-D), bu tür düzenlemenin Anayasa değişikliği yapılması ile mümkün olacağı değerlendirilmektedir. Diğer yandan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in de emekli olmasıyla boş bulunan üç asıl üyelik için Cumhurbaşkanı'nın yapacağı atamaların takip edilmesine ve gelişmelere göre uygun zamanda Sn. Genkur. Bşk. Tarafından Sn. Cumhurbaşkanı ile yapacağı görüşmede gündeme getirilmesinin uygun olacağı kıymetlendirilmektedir.”
İŞTE AYM ANDICI :


*



*










15 Aralık 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-17-2009, 20:06   #100
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
İnönü yaşarken Mevhibe hanım dul maaşı almış!
14 yaşında Çanakkale Savaşı'na katılan, Mustafa Kemal'in korumalığını yaptığını söyleyen, yaşayan tarih, 109 yaşındaki Celal Bostan, hatıralarını Vakit'e anlattı.

Gazetemiz, son gazilerimizden 109 yaşındaki Celal Bostan'la konuştu. Celal Bostan, 14 yaşında Çanakkale Savaşı'na katılmış, Mustafa Kemal'i yakından görmüş bir muharip gazimiz... Mustafa Kemal'in yakın korumalığını yaptığını söyleyen Celal Bostan, Mustafa Kemal'in Dolmabahçe Sarayı'nda yaşadığı birçok olaya şahitlik etmiş. Celal Bostan, Mustafa Kemal'in İsmet İnönü ile tartışmasını, İsmet İnönü'nün eşi Mevhibe İnönü'nün dul maaşı almasını gazetemize değerlendirdi. Celal Bostan, yıllarca gazetecilik yapmış. "Yaşayan Tarih" olarak tanımlanan Celal Bostan, yaşadıklarını ve ülkemizdeki gelişmeleri şöyle değerlendirdi:

“109 YAŞINDAYIM, SULTAN HAMİD'İ GÖRDÜM”

Celal Bostan kimdir?

1899 yılında Sultan Hamid Han'ın devrinde dünyaya geldim. Bu tarih Sultan Hamid Han'ın son 9 yılına tekabül ediyor. 2. Sultan Reşad, Vahdeddin'in tamamını gördüm. 1923 yılından bugüne dek kurulan cumhuriyet hükümetlerinin tamamı içerisinde yaşıyorum. Doğma büyüme Trabzonluyum. Tahsilim de Osmanlıca.. Türkçe tahsilim yok.

“ASKER OLMAK İÇİN, TRABZON'DAN İSTANBUL'A 48 GÜNDE YÜRÜDÜK”

Osmanlı döneminde yaşadınız. Savaşlara katıldınız mı?
O dönemde muazzam bir zulüm vardı. Bu zulme karşı Karadeniz yöresinde Samsun'dan Trabzon'a, Sarp Kapısı'na kadar olan yörelerimiz ve kazalarımızda bir çeteleşme başladı. Bu çetelerde 150 ila 300 asker bulunuyordu. Maçkalı Eyüpoğlu kardeşler çetesine karıştım. Yaşım 12. 1912 yılında çeteye girmemden sonra 1914 yılında Mustafa Kemal, ‘Vatan elden gidiyor. Eli silah tutan, kadın, erkek, yaşlı, genç orduya' dedi. Bu çağrının ardından çetede bir gruplaşma meydana getirdik. Ben ve 25 arkadaşım, çeteden ayrıldık ve Mustafa Kemal'in daveti üzerine Trabzon'dan yürüyüşe çıktık ve 48 günde İstanbul'da Selimağa Kışlası'na vardık. Aç, susuz, yalın ayak gittik. Bizi, Selimağa Kışlası'na aldılar ve 14 yaşında asker olduk. Bir ay eğitim aldık.

“ÇANAKKALE SAVAŞINA KATILDIM AYAĞIMDA MERMİ YARASI MEVCUT”

14 yaşında asker olmak nasıl bir duygu...
Çanakkale nasıl geçilmez oldu? Çanakkale Savaşı'nda bizzat yaşadım. Ayağımda mermi yarası mevcut. Gazi olmak mesele değil. Mustafa Kemal, İstiklal Madalyası ve Gazi Madalyası vermiştir. 1914'te Çanakkale'ye ayak basıyoruz. Hep çocuklar. 14-15 yaşlarında çocuklar cephede. Çanakkale'de muazzam bir olay var. Biz bugünleri gördük. 253 bin 700 şehidimiz var. Osmanlı'ya karşı 12 düvel (devlet) birleşmiş. Savaş gücü, insan gücü, alet gücü, yakıcı, kırıcı, öldürücü, yok edici. O gücün karşısında bir avuç çocuk... Karşınızda 12 devlet var, güç var... Bu gücün karşısında, "Çanakkale geçilmez" namı yayıldı. Onların savaş gemilerinden attıkları mermilere şahid oldum.

“MUSTAFA KEMAL'İN KORUMALIĞINI YAPTIM”

Çanakkale Savaşı'nda Mustafa Kemal'in rolü neydi?

Mustafa Kemal ne yaptı? Rütbesi albaydı. Enver Paşa ne yaptı? Hayrettin Paşa ne yaptı? Rahmetli Fevzi Çakmak, bizim yanımızdan aldılar, Filistin'e gönderdiler. Biz Çanakkale'de çoluk çocuğun elinde kaldık. Ben sağ bacağımdan vuruldum, mermi yedim. Erzurum Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi'nde altı ay yattım, kangren oldum. Ayağımı keseceklerdi, ‘Kesmemelerini istedim' Allah şifasını verdi ve ayağımı kurtardı. Çanakkale'den ayrılışım 17 yaşımdır ve İstanbul'a yerleştim. Mustafa Kemal'in korumalığını yaptım. Bir nesil Çanakkale savaşında gitti. Lise öğrencileri, üniversite öğrencileri, Osmanlı'nın geleceğini inşa edecek, devamını sağlayacak kişiler şehid gitti.

İSMET İNÖNÜ İLE TARTIŞMASI VE İNÖNÜ'NÜN KAÇIŞI

Mustafa Kemal'in yakınındaki devlet yetkilileri ile ilişkisi nasıldı?

1936 yılında ilginç bir olaya şahid oldum. Ahmet Ferdan isminde tüccarım var. Perde işini Ahmet Ferdan'dan aldım. Dolmabahçe Sarayı'nında, Mustafa Kemal'in içki içtiği salonun eski perdelerini değiştireceğiz. Mustafa Kemal, gece ve gündüz içki içerdi. Ali Çetinkaya, (Meşhur Kel Ali) Osman Paksüt'ün dedesi. Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşa'nın yanında kafayı çekti. Ben de ekibimle beraber Dolmabahçe Sarayı'ndayız. Hiç beklenmedik bir olaya tanık oluyorum. Mustafa Kemal, İsmet Paşa'ya "Malatya'nın ......" dedi. Tüyler diken diken oluyor. Arkasından İsmet Paşa, "Bana bak, bana bak ....... ..." diyor. İkisinin bu düellosundan sonra gün bitiyor. Akşam üzerine tatile geçeceğiz.

Mustafa Kemal, Mareşal Fevzi Paşa'yı çağırır ve kendisine, "Bugün size emir veriyorum. İsmet Paşa, Türkiye için mikroptur, yok edeceksin. Ya kellesini kesip getireceksin, göreceğim, teslim edeceksin, ya da kanlı gömleğini..." der. O gün akşam Fevzi Paşa, İsmet Paşa'ya, "Paşa paşa üzerindeki gömleği çıkar" der. İsmet Paşa'ya bu telkini veren Fevzi Paşa, "Paşa tekrar ediyorum, gömleğini çıkar" der. Emir var... İsmet Paşa, "Ne yapmak istiyorsun Fevzi" der. İsmet Paşa, gömleğini çıkarır. Fevzi Paşa, ekose gömleği yastığın içine geçirir, yastığın içine bir tane piliç koyar ve tabancasını alarak pilici öldürür. Kan ve kurşun yarası... Gömlek kana bulanır, iki de mermi izi vardır. Paşa'nın kellesini almayı tercih etmez, bu taktiği kullanır.

Fevzi Paşa, Mustafa Kemal'e, "Emrinizi yerine getirdim" der ve kanlı gömleğini teslim eder. "Leşini ne yapayım" der. Gömlekte sağdan ve soldan yedi mermi izi...

“MEVHİBE İNÖNÜ DUL MAAŞI NEDEN ALDI?”

İsmet Paşa ne yapıyor?
"İsmet Paşa, Mustafa Kemal'le tartışmasının ardından Türkiye'den ayrılmış, mal ve paralarıyla taşınmıştır. Fevzi Çakmak, 1936'da İsmet İnönü'yü İsviçre'ye kaçırır ve götürür. 10 Kasım 1938'de Mustafa Kemal hayata gözlerini kapadığı zaman, Fevzi Paşa, "Türkiye'de iradeyi ele al" der. 1936-1937-1938'de, Mevhibe İnönü, dul maaşı almıştır. Bu olay sır olarak kalmıştır."

“9 SENE 17 GÜN HAPSİM İSTENDİ”

Mesleğiniz nedir?

İki gazete çıkardım, ikisi de kapandı... Biri Yatağan Gökbel: 1939 Şef iradesi... Bugünkü Vakit gazetesine benzediği için idam sehpasında canına kıydı. 27 Mayıs 1960 tarihinde Muğla Gökbel Postası olarak yayın hayatına başladı. Laikçi zihniyet yine idam sehpasına gündeme getirdi. Gerek daha önceleri yazdığım yazılarım ve de kendi gazetelerimde yayımlanan yazılarımdan dolayı hakkımda açılan basın davalarının sayısı tam olarak 286 tanedir. Neşren hakaretten dolayı aldığım mahkûmiyet cezası ise 4 bin 158 senedir. (9 sene 17 gündür) Para cezasına gelince o da gülünç rakamdır. 1915 lira 15 kuruştur. 1939'da Muğla'nın en yakın kazası olan Yatağan'da Yatağan Gökbel adındaki gazetemi tek adıyla yayın hayatına sokmayı başardım. 1962 yılında aynı isimle tekrar gazete yayınladım.

Mustafa Kemal dinî nikahla evlenmiştir

Mustafa Kemal'in yakınındaydınız. Şahid olduğunuz olaylar var mı?

Hafızamdakileri anlatıyorum. Mustafa Kemal 1923'de boşanmış... 1923'de Medeni Kanun var mıydı? 1934 yılında Medeni Kanun kabul edildi. Latife Hanım, Mustafa Kemal'in resmi nikahlı karısı mıydı, değil miydi? Medeni Kanun yoktu, Mustafa Kemal dini nikahla evlenmişti. İzmir Müftüsü, Mustafa Kemal'in Latife Hanımla evliliğinde dini nikahını kıymıştır 1923'de boşanmış. Mustafa Kemal, 2 yıl 9 gün evli kalmıştır.

“GENELKURMAY YETKİLİLERİ, HİÇ KUR'AN OKUMADI MI?”

Başörtüsü yasağına nasıl bakıyorsunuz?

Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan bir kitapçıkta, "Allah'ın emri" olan "Başörtüsü" hakkında; "Başörtüsü, bir Kur'an hükmü ve ifadesi değildir... Peçe ve çarşaf ise, İran ve Bizans kaynaklıdır" deniliyor. Kadınları çırılçıplak soymak isteyenlere ve de Genelkurmay'a, soruyorum: Siz Kur'an'da kadınların örtünmekle ilgili olan sureleri ve de bağlı bulunan ayetleri okumadınız mı? Ya da hiç görmediniz mi? Yoksa, "Başörtüsü Kur'an'la asla ilgisi yoktur" dediğiniz bu bilgileri hangi kitaptan okudunuz? Aslında örtünme konusunda gerçek bilgileri Ankara'da bulunan İslam bilginlerinin vermesini beklerdim. Ama bu laikçi Silahlı Kuvvetleri'nin yayınladığı kitapçığı benim sabrımı taşırdı. Bugünler için mi savaştık?

"HANGİ TAŞIN ALTINI KALDIRSANIZ, ASKER ÇIKIYOR"

İşgale karşı çete kurup mücadele eden Celal Bostan, yargılanan Ergenekon'u nasıl buluyor?

Ergenekon, terör örgütüdür. Hangi taşın altını kaldırsanız, asker çıkıyor. Yüksek rütbeye ulaşılmış bir kısım genareller ve paşalar çıkıyor. Milletin iradesine karşı çıkan Ergenekon'a karşı mücadele edilmeli..

“KARTEL, LÛT KAVMİ AHLÂKINI SAVUNUYOR”

Türk basını geçmişle kıyaslandığında nasıl görüyorsunuz?

Medya gerçekçilikten müstehcenliğe döndü. Kartel gazetelerini aldığımız zaman kadınların çırılçıplak fotoğraflarını görüyoruz. Bu sadece ve sadece ahlakı sıfıra indiren bir davranış. Allah, Lût Kavmi'ni bu yüzden helak etti. Lût Kavmi'ndeki insanlar kadın kadına, erkek erkeğe evlenirdi. Lût Kavmi devri bugünkü devrin ta kendisidir. Yazılı ve görsel medya bu ahlakı savunuyor.

14 yaşında Çanakkale Savaşı'na katılan, Mustafa Kemal'in korumalığını yaptığını söyleyen, yaşayan tarih Celal Bostan, hatıralarını Vakit'e anlattı. Mustafa Kemal'in “Vatan elden gidiyor. Eli silah tutan, kadın, erkek, yaşlı, genç orduya..” çağrısından sonra 25 arkadaşıyla, Trabzon'dan yürüyüşe çıktıklarını ve 48 günde İstanbul'da Selimağa Kışlası'na vardıklarını belirten Celal Bostan, o günleri şöyle anlatıyor: “Aç, susuz, yalınayak gittik. Bizi, Selimağa Kışlası'na aldılar ve 14 yaşında asker olduk. Çanakkale nasıl geçilmez oldu? Çanakkale Savaşı'nı bizzat yaşadım. Ayağımda mermi yarası mevcut..” Trabzon Huzurevi'nde yaşayan 109 yaşındaki Gazi Celal Bostan, hatıralarını arkadaşımız Kenan Kıran'a anlattı.






/ VAKİT
17 Aralık 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
ak parti, akit, akpartiforum, chp, chp gerçekleri, deniz baykal, dilipak, ergenekon, etö, gündem haberleri, habercilik, habervaktim, hasan karakaya, mhp, unutulanlar, vakit, vakit gazetesi, vakit haberciliği, vakit manşetler, ülke gerçekleri


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi