AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 09-04-2009, 15:22   #1
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Ergenekon'a rektör kıyağı!

Başörtülüleri kovdu, Ergenekoncuları ihya etti... Sezer'in rektörü 2 trilyonu ihalesiz vermiş!..

Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer tarafından 2. kez rektörlüğe atanan ve başörtülü öğrencileri yasal düzenlemeye rağmen okula almayan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Zehra Seyfikli'nin, banka promosyonundan elde edilen 2 trilyon parayı ihalesiz olarak Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'in irtibatlı olduğu iddia edilen ve merkezi Ankara'da bulanan Üçgen İnşaat isimli bir firmaya verdiği ve bu firmanın sözleşme gereğince yapılması gereken yemekhaneyi yaptığı ancak misafirhaneyi yapmadığı iddia ediliyor.

2 TRİLYONU İHALESİZ VERDİ

Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı'na intikal ettirilen 18 sayfalık ihbar dilekçesine Gaziosmanpaşa Üniversitesi ile Yapı Kredi Bankası Tokat Şubesi arasında 7 Nisan 2007 tarihli protokol gereğince üniversiteye promosyon parası olarak 2 milyon 381 bin TL verildi. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli, bu parayı ihalesiz olarak Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'in irtibatlı olduğu iddia edilen ve merkezi Ankara'da bulunan Üçgen İnşaat isimli bir firmaya aktardı. Bu paranın karşılığında üniversiteye misafirhane ve yemekhane binaları yapması beklenen firma, sadece yemekhaneyi yaptı, misafirhane ise yapılmadı. İddiaları ciddi bulan Başsavcılık, rektör Seyfikli'nin dosyasını rektör olması nedeniyle görevsizlik kararı vererek dosyayı, 4 Haziran 2008 tarihinde YÖK'e gönderdi. Hakkında çok sayıda usulsüzlük dosyası bulunduğu iddia edilen Seyfikli ile ilgili incelemenin sürdüğü öğrenildi.

PEŞKEŞE KARŞI ÇIKAN REKTÖR YARDIMCISI DAYAK YEDİ

Vakit'in ele geçirdiği Mart 2007 tarihli tutanağa göre rektör Zehra Seyfikli, rektör yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Durdu Karslı, Genel Sekreter Doç. Dr. Sedat Yazıcı, Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Cengiz Şen ve Yapı İşleri Teknik Daire Başkanı Halis Çalıkoğlu'ndan oluşan üniversite yönetimi, 2 milyon 381 bin TL'yi, 3 bin metrekare konukevi, 5 bin metrekarelik yemekhane ve 3 bin metrekarelik üniversite çarşısı yapmak üzere Üçgen İnşaat'a aktardı. Paranın ihalesiz ve anlaşmasız bir şekilde bir firmaya peşkeş çekilmesine karşı çıkan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Durdu Karslı, “Görüşülen sadece avam projesiydi, asla böyle bir karar verilmedi, yalnızca şekil olarak nasıl bir bina olması konusunda hemfikir olundu. Asla bir firmayla anlaşma yapılmadı” diyerek tutanağa şerh koydu. Bunun üzerine Karslı, şehir meydanında gezerken çete üyelerinin saldırısına uğradı.

“İHALE AÇMAK MECBURİYETİNDE DEĞİLİM”

Vakit'in sorularını cevaplayan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli, 2 trilyon parayı ihalesiz olarak verdiğini kabul ederek, “Promosyon parası olduğu için para üniversitemizin bütçesine girmemiştir. Bütçeye girmeyen bir parayı ben nasıl ihale yapayım. Hem bütçede olmayan parayı ihaleye vermek mecburiyetinde değilim” dedi. Ergenekoncularla irtibatlı olduğu iddia edilen Üçgen İnşaat'ın kime ait olduğunu bilmediğini belirten Seyfikli, “Hiç kimseyle özel bir anlaşma yapmadım. Firma sahiplerini tanımıyorum. İbrahim Şahin'i tanımıyorum. Mehmet Akyazı danışmanım, çok iyi çalışkan birisidir” dedi. Firma tarafından taahhüt edilen yemekhane ve misafirhane inşaatının bitip bitmediği konusundaki sorularımıza önce “tamamlandı” dedi, bir süre sonra kıvırdı. Seyfikli, “6 bin metrekare olan proje, 7 bin 500 metrekareye çıkarıldığı için misafirhane yapılamadı” dedi.

BAŞÖRTÜSÜ DÜŞMANI

Sezer tarafından 2 dönemdir rektörlüğe atanan Seyfikli, üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran yasal düzenlemeyi bile dikkate almayarak, başörtüsünü bir özgürlük olarak görmediğini söylemişti. Seyfikli, gazetecilerin bu konuyla ilgili sorularına “Cumhuriyet kadını olduğum için kadınlarımızın başını örtmesine kesinlikle karşıyım” diye cevap vermişti.

Bankadan alınan 2 trilyon paranın Üçgen İnşaat'a verilmesinin kararlaştırıldığı tutanak (üstte solda) ve Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli hakkında görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle başlatılan hazırlık soruşturması ve verilen görevsizlik kararı.

135 BİN TL'Yİ ZİMMETİNE GEÇİREN REKTÖR ECER, 10 YIL CEZA ALDI

Niğde Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ferhat Ecer, rektörlük görevini yürütürken bir banka ile personel maaş sözleşmesi imzaladığı ve bankadan aldığı 135 bin YTL'yi zimmetine geçirdiği iddiasıyla yargılandığı davada, 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

/ VAKİT
4 Eylül 2009

 

FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 09-04-2009, 15:27   #2
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Kaçmaz ipin ucunu iyice kaçırmış
Vakit, Adalet Bakanlığı Başmüfettişlerinin Kaçmaz raporunu ele geçirdi...


Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkındaki soruşturmayı yürüten Adalet Bakanlığı müfettişlerinin hazırladığı raporda Kaçmaz'la ilgili olarak, Okyanus Operasyonu”ndan, Ergenekon'a, sahtecilik davalarından, mesai saatlerinde şehir dışında olduğuna dair çarpıcı bilgiler yer alıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yargılanmalarına dair verdiği kararlarla gündeme gelen Kaçmaz hakkında, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu daha önce soruşturma başlatmıştı. Soruşturmanın Gül ve Erdoğan hakkındaki kararlarla ilgili olmadığını açıklayan Adalet Bakanlığı, Kaçmaz için üç müfettiş görevlendirmişti.

MESAİ SAATLERİNDE DIŞARIDA BULUNMUŞ

Adalet Başmüfettişleri Mehmet Arı, İbrahim Kır ve Sefer İlker Alp'in Kaçmaz hakkında hazırlamış olduğu ve Kaçmaz'ı savunmaya çağıran raporunu Vakit gazetesi elde etti. Başmüfettişlerin hazırladığı ve Kaçmaz'a iletilen raporda, Kaçmaz'ın mesai saati dışında dışarıda olduğu için Mustafa Kılıçarslan isimli şahsın nezarette kaldığı ifade edilerek, “Başkanı olduğunuz mahkemeye ait 2008/128 esas sayılı kamu davası dosyasında, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre ifadesi alınıp serbest bırakılmak üzere yakalanmasına karar verilen sanık Mustafa Kılıçarslan'ın, 27/02/2009 Cuma günü emniyetçe mesai saatleri içerisinde mahkemenize getirilmesine rağmen, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görevli hakim Ergün Ercan dışında başkan olarak sizin ve diğer üye hakimlerin mesai saati içinde adliyede olmaması ve tüm çabaya rağmen heyetin oluşturulmaması nedeniyle, adı geçenin bir gün nezarette kalmasına sebebiyet verdiği”kaydedildi.

OKYANUS OPERASYONUNDA ADI GEÇEN ESKİ SAVCI'YA “BİLGİ NOTU”

Kaçmaz'la ilgili olarak raporda gözüken bir çarpıcı bilgi ise, Konya'da üniversite yönetiminden bürokrasiye kadar birçok kişinin dahil olduğu yolsuzluklarla ilgili olarak adı geçen eski bir savcıya bilgi vermesi… Raporda bu konuyla ilgili şöyle deniliyor: “14/01/2009 tarihinde saat 17:32 de yaptığınız telefon görüşmesi sırasında; Konya ve Adana illerinde gerçekleştirilen ve halen yargılaması devam eden “Okyanus Operasyonu” kapsamında mahkeme kararları uyarınca yapılan iletişimin tespiti işlemleri sırasında bir kısım şüphelilere görüşmeleri saptanan Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı (Konya eski Başsavcısı) Mehmet Fatih Özdemir hakkında soruşturma henüz sonuçlanmamasına karşın, adı geçenin dinlendiği hususunu karşı telefondaki Şehmuz Ernas isimli şahsa bildirerek, Mehmet Fatih Özdemir'i dinlendiği hususunda uyarmasını istediniz, haber kaynağı olarak da kendi isminizi vermesini özel olarak rica ettiğiniz.”

İSTANBUL'DAYKEN ANKARA'DA ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ GÖSTERMİŞ

Raporda, Kaçmaz'ın Ankara'da mesaide olması gerekirken İstanbul'da bulunduğu ve elektronik imzayla mesaideymiş gibi kendisini gösterdiği kaydedilerek, “06/10/2008 tarihinde yıllık izne ayrıldığınız, 17/10/2008 günü Türk Hava Yollarına ait TK 0144 sefer sayılı uçakla akşam 19'da Ankara'ya hareket etmek üzere İstanbul Atatürk Hava Limanında bulunmanıza rağmen aynı gün saat 17:07 de Ankara'da bulunuyormuş gibi elektronik imzanızla görev başlamaya dair resmi evrak hazırlattığınız…” ifadeleri kullanılıyor.

“GÖZÜNÜ SEVERİM KİMİNLE GÖRÜŞÜRSEN GÖRÜŞ”

Raporda ileri sürülen suçlarla ilgili olarak “Yaptığınız işler ve davranışlarınızla görevinizi doğru ve tarafsız yapamayacağınız kanısı uyandırdığınız” ifadesinin kullanılması dikkat çekiyor. Raporda ayrıca, “Kaçmaz'ın 1 Mart 2009 tarihinde, emekli Yargıtay Üyesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu eski Başkanvekili Fehmi Ulusoy'un, tapudaki bir kısım yolsuzluklarla ilgili olarak yürütülen, kamuoyunda geniş yankı uyandıran ve başlangıçta 13 kişinin tutuklandığı bir soruşturma dosyasında, tutuklular arasında bulunan Mehmet Kurt ve yeğeni İbrahim Uygaç'ın kendisinin akrabası olduğunu, Pazartesi (02/03/2009) itiraz dilekçesi vereceklerini belirtip “gözünü severim kiminle görüşürsen görüş” diyerek yardımcı olmanızı istemesi üzerine, “Ben Pazartesi günü şey ederim Başkanım” dediğiniz, adı geçenin “aha bununla bi ilgilen he gözüm” diye devam etmesi üzerine “Tamam oldu Başkanım” şeklinde karşılık verdiğiniz” şeklinde ifadeler yer alıyor.

“NURETTİNCİĞİM GEL DE SANA BİRAZ HABER VEREYİM”

Raporda, Kaçmaz'ın baktığı davalarla ilgili olarak gazetecilere servis yaptığı ve Hürriyet gazetesi muhabiri Nurettin Kurt'a “Melih'in bir sürü şeyi var” dediği ifade ediliyor. “Adli Yargı Adalet Komisyonu ve Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sıfatlarınızla bağdaşmayacak hareket ve ilişkilerinizle, mesleğin şeref ve nüfuzu ile şahsi onur ve saygınlığınız yitirdiğiniz” şeklinde ağır ifadelerin kullandığı raporda Kaçmaz'ın gazetecilere servis yaptığı şu şekilde belirtiliyor: “24/11/2008 günü saat 11:33'de “Nurettinciğim” diye hitap ettiğiniz gazeteci Nurettin Kurt'un “Abi yok mu şöyle manşetlik bir şeyin, ya gelim habersiz kaldık da” demesi üzerine, “var, var, mesela Melih'in bir sürü şeyi var, geldi, hep usulden kaldıkdık” dediğiniz, gazetecinin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün kararını sorması üzerine, “Bende daha çıkmadı, Maliye Bakanlığı itiraz etmedi, fakat emekli Yargıtay üyesi itiraz etmiş de onu inceliyorum, at işte bir haber onunla ilgili, önümüzdeki haftada bir günde çıkar” diye cevap verdiğiniz, gazetecinin de sizin yanınıza gelip bilgi almak istediğini belirtmesi üzerine “gel vereyim” diye karşılık verdiğiniz, aynı gazeteciyle, 08/01/2009, 02/03/2009 tarihlerinde yaptığınız telefon görüşmelerinizde, İnsan Ticareti ve Fuhuş Yaptırmak suçlarına adı karışan eski hakim Hakkı Çetin hakkında mahkemenizce verilen mahkumiyet kararı ile “Hepimiz Ermeniyiz” kampanyası hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara vaki itiraz üzerine verdiğiniz kararla ilgili, yukarıdaki şekilde adı geçene ayrıntılı bilgi verdiğiniz…”

“ART HEPİNİZE İYİ GECELER”

Raporda ayrıca, Ergenekon Terör Örgütü ile irtibatı olduğu gerekçesiyle basılan ART televizyonuna yapılan baskından sonra Kaçmaz'ın “ART hepinize iyi geceler, yargıya baskının nasıl olduğunu görmek için bugünkü Zaman gazetesindeki YARSAV Başkanı ile ilgili kaldırılan takipsizlik kararı” şeklinde mesaj attığı, karşı tarafın da “Mesajınız ART tarafından alınmıştır. Teşekkür ederiz” şeklinde cevap verdiği kaydediliyor.

TAYYAR'IN ‘TAKİPSİZLİK' KARARINI KALDIRMIŞ

Raporda Kaçmaz'ın Yasemin Güneri isimli bir başka gazeteciyle yaptığı sohbette de hakkında takipsizlik kararı verilen gazeteci Şamil Tayyar hakkındaki bu kararı kaldırdığını söylediği kaydediliyor. Raporda bu kısım şöyle geçiyor: “ 18/11/2008 günü saat 13:10'da gazeteci Yasemin Güneri ile yaptığınız telefon görüşmesinde, adı geçenin “var mı bir gelişme dosyalarda” diye sorması üzerine, İşçi Partisinin şikayeti üzerine gazeteci Şamil Tayyar hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı kaldırdığınızı bildirdiğiniz, bunun üzerine ilgilinin “tamam efendim haber geçelim” dediği, aynı kişiye, 24/12/2008 günü 14:42'de, kamuoyunda Ergenekon diye adlandırılan davanın sanıklarından Şener Eruygur'un başkan bulunduğu Atatürkçü Düşünce Derneğinin yaptığı mitinglerden dolayı amacı dışında faaliyette bulunduğu iddiasıyla Ankara Valiliği tarafından yapılan şikayet üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kavuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara karşı vaki itirazı reddettiğinizi ayrıntılı olarak yazdırdığınız, gazetecinin “isminizi yazayım mı” diye sorması üzerine “yaz yaz” diye cevap verdiğiniz…”

RAPORLUYKEN BODRUM'DA KEYİF ÇATIYORMUŞ

Raporda, Kaçmaz'ın izinli olmadığı halde Bodrum'da bulunduğu ve “18/09/2008, 23/09/2008, 21/05/2009 ve 11/06/2009 tarihli duruşmalara iştirak etmediği de kaydediliyor. Raporda bu durum şöyle belirtiliyor: “15-04/2008 Salı günü 19:30'da Türk Hava Yollarına ait TK 0914 sefer sayılı uçakla Antalya'ya gidip, 16/04/2008 günü işe gelmeyerek aynı havayollarına ait TK 0915 sefer sayılı saat 21:10 uçağı ile Ankara'ya döndüğünüz, Mesai saatleri içerisinde 26/09/2008 tarihinde Antalya'ya, 07/01/2008 tarihinde ise İstanbul'a seyahat ettiğiniz, 29/05/2008-18/06/2008 tarihleri arasında 20 gün raporla olmanıza rağmen, 30/05/2008 ve 12/06/2008 tarihlerinde uçakla Ankara'dan Bodrum'a seyahat ettiğiniz, 15/06/2008 tarihinde yine uçakla Bodrum'dan Ankara'ya döndüğünüz, 25/07/2008 tarihinde Pegasus firmasına ait uçakla Ankara'dan Bodrum'a seyahat edip, 29/07/2008 tarihinde aynı firmaya ait uçakla Bodrum'dan Ankara'ya dönmenize, dolayısıyla 28/07/2008 Pazartesi günü Bodrum'da bulunmanıza karşın, mesaideymiş gibi adınıza sevk çıkartırarak beş (5) gün rapor aldırdığınız ancak bu raporu işleme koydurmadığınız, hususlarında aleyhinizde deliller elde edildiğinden savunmanız talep edilmektedir.”

JAMMER CİHAZI RUHSATLI MI?

7 gün içerisinde savunmasını yapması ve soruşturmanın gizliliğini ihlal etmemesi istenen Kaçmaz'la ilgili raporda ayrıca, Kaçmaz'ın telefon dinlemeleri için aldığı jammer cihazından da şu şekilde bahsediliyor: “16/03/2009 tarihinde Kanal D haberlerinde yayınlanan görüntülere göre, kullandığınız jammer cihazı 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanununa göre kullanılması izne ve ruhsata bağlı bulunduğundan, söz konusu cihazın ruhsatının bulumup bulunmadığı, var ise aslına uygunluğu onaylanmış bir örneğinin Başmüfettişliğimize gönderilmesi, yok ise değinilen yasaya muhalefet eyleminize yönelik savunmanızı, yukarıda belirtilen şartlar çerçevesinde ve süre içerisinde yine Teftiş Kurulu Başkanlığı'na iletmeniz, Belirtilen süre içerisinde savunma yazınızı göndermemeniz halinde, savunma yapmaktan vazgeçmiş sayılacağınız, bilgilerinize rica olunur. “

--
İŞTE ADALET BAKANLIĞI BAŞMÜFETTİŞLERİNİN OSMAN KAÇMAZ HAKKINDA RAPORU



--



--



--








/ Vakit
4 Eylül 2009

Konu FarukARSLAN. tarafından (09-04-2009 Saat 15:31 ) değiştirilmiştir..
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-04-2009, 15:36   #3
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Sahteciliği AB'ye ‘sansür' diye ihraç edecek

Yayın ilkeleri arasında “İsrail'in menfaatlerini korumak” maddesi bulunan Alman ortağı Axel Springer'e 2006'da yaptığı hisse satışını 2007'de satmış gibi gösterdiği için Maliye'den 1 milyara yakın ceza alan Doğan Yayın Holding, devleti dolandırdığı için verilen cezanın kaldırılması için Avrupa Komisyonu'na sarıldı.

Alman ortak Axel Springer'e 2006 yılında yaptığı hisse satışını 2007'de gösterdiği için vergi kaçakçılığı yaparak devleti dolandıran Doğan Yayın Holding, cezadan kurtulmak için Avrupa'nın yolunu tuttu. Grubun gazeteleri, Avrupa Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'nda Doğan'a kesilen vergi cezasının da yer alacağını iddia ediyor.


VAKİT, BELGELERİYLE YAYINLAMIŞTI

Maliye'nin 1 milyara yakın vergi kaçakçılığı cezası kestiği için “Basına sansür uygulanıyor” diye ortalığı ayağa kaldıran Aydın Doğan'ın sahip olduğu Doğan Yayın Grubu, Vakit'in yayınladığı Axel Springer'e yapılan hisse satışının 16.11.2006'da gerçekleştiğine dair SPK, Rekabet Kurulu ve Doğan'ın kendi mal beyanıyla ilgili belgelerden sonra suskunluğa bürünmüştü.
DOĞAN, ÜMİDİNİ AB'YE BAĞLADI

Doğan grubu şimdi de ümidini AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'na bağladı. Doğan Grubu gazeteleri bu yılki AB Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu'nda ilk kez Doğan Grubu'na kesilen vergi cezasına da yer verileceğini ileri sürdü.

SAVCILIK, HAPİS İSTEMİYLE DAVA AÇTI

Vakit'in 2 Mart 2009 tarihli sayısında, Doğan'ın hisse satışının 2006 yılında gerçekleştiğini belgeleriyle ortaya koymasıyla, savcılık, “muhasebe hilesi ve sahtecilik yaptıkları” iddiasıyla Doğan Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve grubun 6 üstdüzey yöneticisi hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istemişti.

ALMAN ORTAK DA DOĞAN'I ELE VERMİŞTİ

Diğer taraftan gazetecilerine İsrail ve Yahudilerin menfaatlerini her şeyin üstünde tutacaklarına dair belge imzalattıran Doğan'ın ortağı Alman Axel Springer de, hisse satışlarının Doğan'ın iddia ettiği gibi 2007 yılında değil 2006 yılında gerçekleştiğini bildirmişti. Axel'in kurumsal internet sitesinde Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mathias Döphner, Türkiye'nin en büyük medya kuruluşu diye övgüyle bahsettiği Doğan Yayın Holding'in hisselerini 370 milyon Avro karşılığında satın aldıklarını belirtmişti.

SAHTECİLİĞİ AB GÜMRÜĞÜNDE ‘SANSÜR”E ÇEVİRDİLER

Ancak resmi belgeleri görmek istemeyen Doğan Grubu gazeteleri önce “Basına sansür uygulanıyor” diye Türkiye'yi ayağa kaldırmış, bununla yetinmeyip Maliye'nin cezasını, “Basın özgürlüğüne baskı yapılıyor” şeklinde nitelendirerek Avrupa Parlamentosu'ndaki bazı Alman milletvekillerine soru önergesi verdirmişlerdi.

TÜM ÜMİTLER BU RAPORA BAĞLANDI

Türkiye'de yaptığı yayınlarla sonuç almaya çalışan ancak bunda başarılı olamayan Doğan Grubu Avrupa Parlamentosu'nda verdirdiği soru önergesinden de beklentilerini karşılayamayınca şimdi de ümidini 14 Ekim'de açıklanması öngörülen Avrupa Birliği Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili 12. İlerleme Raporu'na bağladı.

HOLDİNG'E AİT GAZETELERİN İDDİASI

Gruba bağlı gazeteler, 12. İlerleme Raporu'nda Doğan Grubu'na kesilen vergi cezasına da yer verileceğini iddia ederek, “basına vergi cezası kesilerek basın özgürlüğü konusunda yaşanan olumsuz gelişmelerin bu sene ilk defa ilerleme raporunda yer alacağını” öne sürdüler.

BAĞIŞ: BİZE GELEN BİR BİLGİ YOK

Öte yandan Doğan Grubu gazetelerinin iddiaları, Avrupa Birliği Müzakerelerinden Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış tarafından yalanlandı. Brüksel'de temaslarda bulunan Bağış Vakit'in konuyla ilgili sorularını cevapladı. Bağış, Doğan Grubu'nun sahtecilikten aldığı cezayla ilgili olarak Avrupa Komisyonu'ndan kendilerine gelen bir bilgi olmadığını kaydederek, Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili ilerleme raporunun Ekim ayı sonunu bulabileceğini, henüz taslağın taslağını görebildiklerini ve orada da basına sansür diye bir şeyin olmadığını söyledi.


/ VAKİT
4 Eylül 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-04-2009, 15:51   #4
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Yine GATA, Yine Gatakulli

Ergenekonculara tahliye yolunu açan ve çürük raporlarıyla gündeme gelen GATA'dan bir skandal daha. Habervaktim'in ulaştığı belgelere göre GATA Dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar, GATA Tıp Fakültesine talimatla ve yasalara aykırı bir şekilde öğrenci kaydı yaptırdığı, skandalın anlaşılması üzerine ise usulsüzlüğü örtbas etmek için içtihat kararı aldırdığı ortaya çıktı.

Gülhane Askeri Tıp Akademisinde bir skandal daha yaşandı. Daha önce Ergenekon sanıklarına tahliye yolu açmakla ve yine sahte çürük raporları düzenlemekle eleştirilen GATA'nın bu seferde, yasadışı yolla GATA Tıp Akademisine öğrenci kaydı yaptığı ortaya çıktı.

Yasalara göre GATA Tıp Akademisine bir öğrencinin kayıt yapabilmesi için ‘asker olur' sağlık raporu alması gerekir. Ancak GATA Dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar'ın talimatıyla bu yasa ihlal edilerek hem de sağlık kurulu raporunda ‘askeri öğrenci olamaz' denilen Kaan Yeldan isimli öğrenciyi kaydettirdiği iddia ediliyor. Söz konusu öğrencinin usulsüz kaydedildiği anlaşıldığı, skandalı örtbas etmek isteyen Bayraktar'ın bu seferde GATA Sağlık kuruluna içtihat kararı alınması talimatı verdiği iddia ediliyor.

ÖNCE ÖĞRENCİ OLAMAZ KARARI VERİLDİ

GATA Tıp Fakültesine kayıt için gerekli sağlık kurulu raporunu almak üzere başvuran Kaan Yeldan, GATA Göğüs hastalıkları uzmanınca gerekli görülen bilgisayarlı tomografi tetkikini yaptırdı ve sonuçta akciğerde patolojik bulgular saptandığından “askeri öğrenci olamaz” kararı verildi. Bunun üzerine GATA dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar devreye girerek yardımcıları Prof. Tbp. Tuğg. Tahir Ünal ve Doç. Dz. Tbp. Alb. Müjdat Balkan'a talimat vererek söz konusu öğrencinin kaydının yapılmasını istediği iddia edildi.

HASTANE KAYITLARINDA GERÇEK RAPOR DURUYOR

Ancak Kaan Yeldan'ın askeri öğrenci olamayacağını ortaya çıkaran tomografi raporu hastane bilgi sistemine kaydedilmişti ve silinemiyordu. Rapor sağlık kurulunda nihai karar için görüşülürken bazı sağlık kurulu üyeleri Kaan Yeldan'ın evraklarının kaybedilip yeniden düzenlenmesinden kuşkulanarak hastane bilgisayar sisteminde mevcut olan tomografi raporunu incelediler ve akciğerlerdeki patolojik bulgular ortaya çıktı. Sonuçta Sağlık Kurulu, bilgisayar sistemindeki tomografi raporunun evraklara dahil edilmesini isteyerek işlemi geri çevirdi.

YASALARA AYKIRI KAYIT YAPILDI VE İÇTİHAT KARARI ALINDI

Kaan Yeldan bir daha sağlık kuruluna başvurmadı yani ‘'askeri öğrenci olur'' raporu alamadı ancak yinede dekan yardımcısı Prof. Tbp. Tuğa. Okan Özcan tarafından GATA Tıp Fakültesine kaydı yapıldı. Aradan yaklaşık bir ay geçtikten sonra sağlık kurulu üyeleri durumdan şüphelenerek Tıp Fakültesi personel subayını aradılar ve tüm yasal mevzuata aykırı bir şekilde Kaan Yeldan'ın Tıp Fakültesine kaydının raporsuz olarak yapıldığını öğrendiler.

Söz konusu skandalın ortaya çıkması üzerine Dekan başkanlığında yapılan toplantıda Prof. Dz. Tbp. Alb. Hayati Bilgiç'in fikri ile profesörler sağlık kurulundan “tomografide patolojik bulguların olması askeri öğrenciliğe engel olmaz'' şeklinde içtihat kararı çıkarılmasına karar verildi ve böylece skandalın üstü örtülmek istendiği iddia ediliyor.
İŞTE BELGELER :



--



--





/ HABERVAKTİM
4 Eylül 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-04-2009, 15:54   #5
Kullanıcı Adı
BlueMoon
Standart
vakit iyi güzel gazete de 30 ağustos zafer bayramını kutlayan tek bir mesajının veya başlığının olmaması beni biraz üzdü.

sonuçta ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde neden bir tane bile kutlama konusu yoktu ? bu olay beni biraz düşündürdü

şimdi denebilir ki cumhuriyette dini bayramları kutlamıyor birbirlerine gönderme mi yapıyorlar acaba ?
BlueMoon isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-04-2009, 16:14   #6
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Alıntı:
olcayatay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
vakit iyi güzel gazete de 30 ağustos zafer bayramını kutlayan tek bir mesajının veya başlığının olmaması beni biraz üzdü.

sonuçta ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde neden bir tane bile kutlama konusu yoktu ? bu olay beni biraz düşündürdü

şimdi denebilir ki cumhuriyette dini bayramları kutlamıyor birbirlerine gönderme mi yapıyorlar acaba ?
Ertesi günü tören kutlama haberini ön ve iç sayfadan geçtiler;


--




FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-14-2009, 19:39   #7
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Yandaş Cumhuriyet'e 300 milyarlık PEŞKEŞ!

CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediyenin kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çekmiş. İzmirli Gazeteci-Yazar Halit Tunç tarafından ortaya atılan iddiaya göre Kocaoğlu, yazarları Ergenekon sanığı olan Cumhuriyet gazetesine ek, kitap ve CD basımı adı altında 300 milyar lira para aktarmış.

CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun, belediyenin kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çektiği ileri sürüldü. İzmirli Gazeteci-Yazar Halit Tunç tarafından ortaya atılan iddiaya göre Kocaoğlu, yazarları Ergenekon sanığı olan Cumhuriyet gazetesine 300 milyar, H.S isimli bir işadamına ise ilansız ihale yoluyla yaklaşık 6 trilyon para aktardı.

ERGENEKON “CUMHURİYET”İNE 300 MİLYAR

Tunç, “Cumhuriyet Gazetesi'ne 300 milyarcık ödenmiş” başlıklı yazısında, İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret A.Ş. (İZFAŞ) üzerinden Cumhuriyet gazetesine ek, kitap ve CD basımı adı altında 300 bin TL para aktarıldığını iddia etti. Tunç, peşkeşi şöyle anlatıyor: “Cumhuriyet Gazetesi 19 Mayıs 2008'de 100 bin TL karşılığında ‘Mustafa Kemal'in Yolu' isimli CD'yi basıp dağıtmış. CD'lerin adedi burada 150 olarak belirtilmiş. Aynı tarihte Cumhuriyet Gazetesinin satışı ise 80 bin dolayında. 9 Eylül 2008'de 200 bin lira bedelle de bu kez ‘Cumhuriyetin İzmir'i' adlı ek basılmış. Bu sayıdaki baskı ve dağıtım adedi de yine 150 bin adet basılmış görünüyor. Aynı günkü Cumhuriyet gazetesinin toplam satışı 84 bin dolayında. 70 bin CD, 66 bin ek nerede, nasıl dağıtıldı, gerçekten basıldı mı, yoksa fatura mı şişirildi orası bilinmiyor. İşin içine ‘Cumhuriyet' girince herkes susuyor.”

YANDAŞA İLANSIZ İHALELER

Kocaoğlu'nun belediye ihalelerini aynı isme, üstelik ilansız olarak verdiği iddia edildi. Tunç, “İzmir'de Belediye İhaleleri Aynı Adrese” başlıklı yazısında, “İzmir Büyükşehir Belediyesi, ‘kentliyi eğlendirmek' amacıyla Ramazan ayında ve gençlerin koliler dolusu alkol tükettiği peş peşe düzenlenen konserlerin ihalelerini ilansız olarak H.S. isimli bir kişiye verdi” dedi. 20'nin üzerinde ihale dosyasına ulaştığını belirten Tunç, “600-900 bin TL'lik işlerin tamamı ihalesiz biçimde hep aynı şahsiyetin şirketlerine verilmiş. Eski parayla 6 trilyona (6 milyon TL) yakın bir rakama ulaştım. 6 ihale daha varmış. Onlar daha büyükmüş” diye yazdı.

KOCAOĞLU, CEVAP VERMEKTEN KAÇINDI

Yazarları Ergenekon terör örgütü sanığı olan Cumhuriyet gazetesine aktardığı 300 milyar ve ilansız olarak verdiği yaklaşık 6 trilyonluk belediye ihaleleriyle ilgili iddialar üzerine aradığımız CHP'li İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, telefonlarımıza çıkmaktan kaçındı. Bıraktığımız notlara da cevap vermeyen Kocaoğlu'nun tavrı dikkat çekti. “Cumhuriyetin İzmir'i” adıyla çıkan ekte yorum yazan Kocaoğlu, bu işin imece usulüyle basıldığını belirtiyor ve Cumhuriyet Gazetesi'ne teşekkür ediyordu.

İNCELEME BAŞLATILDI

Edinilen bilgiye göre İzmir Büyükşehir Belediyesi hakkındaki iddialar, İçişleri Bakanlığı'nın gündemine de geldi. Söz konusu ihalelerle ilgili bakanlığın inceleme başlattığı öğrenildi.

YANDAŞA VERİLEN O İHALELER

İşte, CHP'li İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, yandaşı H.S'ye ilansız olarak verdiği ihalelerden bazıları:

* Konser, İlansız ihale bedeli: 109 bin 800 TL
H.S.'nin firması 109 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 26.08.2009 tarihinde imzalanıyor.

*Etkinlik, İlansız ihale bedeli: 411 bin 150 TL
H.S.'nin firması 405 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 01.12.2006 tarihinde imzalanıyor.

* Türk Müziği Konseri, İlansız ihale bedeli: 120 bin 750 TL
H.S.'nin firması 117 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 01.12.2006 tarihinde imzalanıyor.

* Kent Orkestrası Konseri, İlansız ihale bedeli: 225 bin 625 TL
H.S.'nin firması 183 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 29.03.2006 tarihinde imzalanıyor.

* Sanat Konseri, İlansız ihale bedeli: 263 bin 150 TL
H.S.'nin firması 260 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 31.01.2007 tarihinde imzalanıyor.

* Konser Hizmeti, İlansız ihale bedeli: 110 bin TL
H.S.'nin firması 110 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 03.08.2007 tarihinde imzalanıyor.

* Sanat Konseri, İlansız ihale bedeli: 605 bin TL
H.S.'nin firması 600 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 22.04.2008 tarihinde imzalanıyor.

* Sanat Konseri, İlansız ihale bedeli: 518 bin 500 TL
H.S.'nin firması 500 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 22.04.2008 tarihinde imzalanıyor.

* Konser İçin Hizmet, İlansız ihale bedeli 130 bin TL
H.S.'nin firması 110 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 03.08.2007 tarihinde imzalanıyor.

* Konser İçin Hizmet, İlansız ihale bedeli: 367 bin TL
H.S.'nin firması 360 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 05.10.2007 tarihinde imzalanıyor.

* Sanatsal Etkinlik, İlansız ihale bedeli: 183 bin 667 TL
H.S.'nin firması 183 bin 500 TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 18.09.2008 tarihinde imzalanıyor.

* Sanat Organizasyon Hizmeti, İlansız ihalenin bedeli: 479 bin 367 TL
H.S.'nin firması 427 bin 500 TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 23.01.2009 tarihinde imzalanıyor.

* Konser Hizmeti, İlansız ihale bedeli: 279 bin TL
H.S.'nin firması 278 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 05.03.2009 tarihinde imzalanıyor.




/ VAKİT
14 Eylül 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-14-2009, 19:42   #8
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
MHP'nin Türkeş rahatsızlığı!

Türk siyasi tarihinin önemli figürlerinden Alparslan Türkeş'le ilgili olarak TBMM'nin “Devlet Adamları Yayın Serisi” kapsamında yayınlayacağı kitap, MHP yönetiminde rahatsızlığa yol açtı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sunuş yazısına kitapta yer verilmemesi ve Türkeş'in bugün “yanlış anlamalara” sebep olacak bazı sözlerinin “herhangi bir izahat yapılmadan” yayınlanmasının MHP'de önemli bir rahatsızlık konusu olduğu, bu nedenle kitabın içeriğine ilişkin itirazlarda bulunduğu belirtiliyor.

TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu'nun MHP'nin 40. yıl anısına bastırmak istediği “Alparslan Türkeş'in TBMM'deki Konuşmaları” kitabının içeriğinden MHP'nin rahatsız olduğu ortaya çıktı. MHP, kurulun Türkeş'e sansür uyguladığını öne sürerken, kurul ise tam aksine, Türkeş'in Meclis konuşmalarının sansürsüz biçimde, aynen yayınlanmasından bazı çevrelerin rahatsız olduğu görüşünde. Çünkü Türkeş bu konuşmalarında hem Kürt, hem Ermeni meseleleriyle ilgili olarak, bugün MHP yönetiminin ortaya koyduğu siyasi çizgiye ters düşecek ifadeler kullanıyor. Türkeş, bu konuşmalardan birinde açıkça “Türkiye halkı” ifadesini kullanıyor ve Türklerle Kürtlerin “mümin kardeşliği” ile birbirine bağlı olduklarını söylüyor.

MHP'nin merhum Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Meclis kürsüsünden yaptığı ve “Türkiye halkı” ifadesini kullandığı konuşmasında şunları söylüyor: “... Türkiye'mizde siyasi çözümden bahsedilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan bütün vatandaşlarımız eşit haklara sahiptir. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Eşit ve hürdürler. Mümin müminin kardeşidir; bu görüşle 900 yıl Türkiye halkı yaşamıştır.”

BU DA TÜRKEŞ'İN ERMENİ AÇILIMI

Türkeş'in Ermenistan'la ilişkiler konusundaki konuşması ise şöyle: “Ateşkes sağlanmalıdır, savaş durmalıdır, bunun karşılığında size dostluğumuzu gösteririz. Onların elektrik ihtiyaçları var, veririz; buğday ihtiyaçları var, onu da veririz. Hatta Kazakistan petrolü için en kısa hat Ermenistan'dan geçer. Türkmenistan tabii gaz boru hattı yine en kestirme olarak Ermenistan'dan geçer. Bundan da istifade edeceksiniz. Biz eski ipek yolunu yeniden canlandırmak istiyoruz, bu da en kestirme yol olarak Ermenistan'dan geçecek. Aramızda barış olduğu taktirde size Türkiye'den transit hattı tanırız, Karadeniz'den bir transit limanı açarız. Oradan dünyaya açılırsınız, ticaret yaparsınız, bundan sizin halkınız da çok yararlanır. Kafkasya bölgesi refah bölgesi haline gelir. Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasında dostluğa ve barışa dayalı bir anlaşma olsun istiyorum.”

Türkeş, 12 Mart 1993'te Paris'e gitmiş, kendisini dönemin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'in talimatıyla Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Tanşuğ Bleda ile Samson Özararat karşılamıştı. Büyükelçinin arabasıyla dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan'ın kaldığı Crillon Otel'e gelen Türkeş, burada Petrosyan ile görüşmüş ve Türkiye'nin önerilerini sıralamıştı.

Türkeş'in TBMM faaliyetlerini derleyen kitap, 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından Milli Birlik Komitesi Başkan ve üyelerinin 24 Haziran 1960 tarihinde TBMM'de yemin etmeleriyle başlıyor ve Türkeş'in 23 Nisan 1995 tarihinde TBMM'nin 75. kuruluş yıldönümü sebebiyle MHP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmayla son buluyor.

Kitapta Türkeş'in, Ermenistan'la ilişkiler ve Kürt sorunu gibi konularda TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmalara aynen yer veriliyor. Türkeş o dönemde, Kürt sorununun yanı sıra Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili bugün ortaya konulanlardan daha ileri bir perspektif sunuyordu.

/ VAKİT
14 Eylül 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-14-2009, 19:46   #9
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Hukuk aklına yeni mi geldi ?!


Daha düne kadar başka kişi ve kuruluşların uğradığı “tazminat terörü”ne alkışlar yağdıran Aydın Doğan medyası, kendi nasırlarına basılınca “hukuk”u hatırladı... Şimdi gazeteciler soruyor: “Hukuka ihtiyaç duyulduğu günlerde neredeydiniz?”
Alman medya şirketi Axel Springer'e 2006 yılında hisse satışı gerçekleştirmeden önce birtakım devir işlemleri sırasında vergi kaçırdığı tespit edilen ve 3,7 milyarlık bir cezaya çarptırılan Doğan Grubu ‘hukuk' ve ‘basın özgürlüğü'nün arkasına sığınırken, Doğan'ın yıllarca haksız ve hukuksuz uygulamalara destek verdiğini söyleyen önde gelen gazeteciler ve sivil toplum kuruluşları, Doğan ve gazetecilerine “Hukuk yeni mi aklınıza geldi” hatırlatmasında bulundu.

VAKİT'E DAVA AÇAN GENERALLERE ALKIŞ TUTMUŞTU

28 Şubat sürecinde Türkiye'de tahakküm kurmak isteyen darbecilerle mücadele eden Vakit gazetesine açılan haksız davalara ses çıkarmayan Doğan medyasının ‘Özgür basın susturulmak isteniyor' şeklinde yaygara koparması inandırıcı bulunmuyor. Vakit gazetesinde çıkan ve iki generali eleştiren bir yazı nedeniyle 312 generalin açtığı dava için “Generallerin tazminat zaferi” başlıklarıyla Vakit'in susturulmasını destekleyen Doğan medyası, vergi kaçırma suçunu ‘basın özgürlüğü' maskesiyle gözlerden uzak tutmaya çalışıyor.

GAZETECİLER VE MESLEK ÖRGÜTLERİ DOĞAN'IN MASKESİNE İNANMIYOR

Vakit gazetesine konuşan sivil toplum örgütleri temsilcileri ve gazeteciler, Doğan Grubu'nun kendisini masum göstermek ve vergi kaçakçılığı skandalını kamuoyunun gözünden kaçırmak için ‘özgür basın' maskesine sığınmasını eleştirdi. Konuyla ilgili olarak gazetemize konuşan gazeteci ve meslek örgütleri temsilcilerinin görüşleri şöyle:

“HUKUKA İHTİYAÇ DUYULDUĞU GÜNLERDE NEREDEYDİNİZ?”

Gazeteci-Yazar Ekrem Kızıltaş: “Antidemokratik süreçlerde sessizliğe bürünen Doğan grubuna bağlı yazılı ve görsel medyanın kendileri ile ilgili bir gelişme olduğunda ortalığı ayağa kaldırması çok şaşırtıcı... Kaldı ki ortada inanılmaz bir ceza var. Bu cezayı kesenler yüzde yüz emin olmasalar bu kadar büyük bir medya kuruluşunu karşılarına almak istemezler. O zaman sorulacak soru; hukuka ihtiyaç duyulduğu günlerde neredeydiniz? Bugün hukuk diyenlere millet, ‘kara kaplı kitaba bakmak lazım' diyor.”

“DOĞAN'IN HUKUKA SIĞINMIŞ OLMASI GÜLÜNÇ”

Gazeteci-Yazar Ahmet Kekeç: “Aydın Doğan'ın bugün hukuka sığınmış olması gülünç. Biz kendilerinin hukukla ilişkilerini 28 Şubat'tan biliriz. Bu grubun öteden beri otoriter odaklarla ilişkilerini biliyoruz. Nelere hoşgörü, nelere ise tepki gösterdikleri de ortada.”

“BUGÜN BAĞIRMALARININ HİÇBİR ÖNEMİ KALMAMIŞTIR”

GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz: “Başörtüsü, cumhurbaşkanlığı seçimi, 28 Şubat ve katsayı konusunda jakobenlerden yana olan ve Vakit'i bitirmek için açtıkları davalarda hukuku tanımayanların bugün bağırmalarının hiçbir önemi kalmamıştır.”
Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan: “Doğan gazeteleri, ikiyüzlü davranmaktadır. İlkesiz bir basın örneği vermektedir. Başkalarına yapılan hukuksuzlukları yıllardır görmezlikten gelen Doğan'ın bugün hukuk kendine dokunduğunda çığırtkanlık yapması manidardır. Olmayan itibarları da yok olmaktadır.”

“O ZAMAN DEMOKRASİYİ HATIRLAMADILAR”

Haber Türk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı: “Doğan Grubu yıllar önce diğer medya gruplarına yapılan baskılara alkış tuttu, hatta teşvik etti. Ama bugün kendilerine gelince ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Diğer grupların kendilerine destek vermediklerinden yakınıyorlar. (Vakit'i kastederek) Size de aynı şekilde davrandılar. Başkalarının başına gelenlere alkış tuttular. O zaman demokrasiyi hatırlamadılar.”

/ VAKİT
14 Eylül 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-22-2009, 16:33   #10
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Ölülerin ruhlarına bile yasak getirdi!

Akdeniz Üniversitesi Rektörü olduğu dönemde başörtülülere getirdiği yasakçı uygulamalarla adını duyuran ve rektörlerin 10. Yıl Marşlı ‘Türkiye laiktir laik kalacak' provokasyonlarının mimarı Mustafa Akaydın, “Ölülerin ruhlarına bile yasak getirdi” dedirten bir uygulamaya imza attı.


Akdeniz Üniversitesi Rektörü olduğu dönemde başkanı olduğu Üniversiteler Arası Kurul toplantılarında rektörlere ‘Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları attıran ve başörtüsü düşmanlığıyla tanınan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, ölülerin ruhlarına bile yasak uyguladı.

BEŞ YILLIK UYGULAMAYI KALDIRDI

Üniversiteden arkadaşları ve CHP'lileri belediye yönetimine getirdikten sonra, Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı'na getirdiği Mahmut Akbaş'ın yanı sıra kızını, damadını ve damadın ağabeyini de belediyede çeşitli müdürlüklere getirerek tepki toplayan Akaydın, Antalya Andızlı Şehir Mezarlığı'nda beş yıldan beri Arefe günü İkindi namazından sonra başlayıp bayramın üçüncü günü İkindi namazına kadar devam eden Kur'an-ı Kerim okunması uygulamasını da kaldırdı.

BAYRAMIN BİRİNCİ VE İKİNCİ GÜNÜ HİÇ OKUNMADI

Beş yıldan beri belediyenin görevlendirdiği ve cenaze işlemlerini gerçekleştiren imamlar tarafından Arefe gününden başlayıp bayramın üçüncü gününe kadar süren Andızlı Mezarlığı'ndaki Kur'an-ı Kerim okunması, bu yıl sadece Arefe Günü İkindi Namazı'ndan sonra çok kısa bir şekilde gerçekleştirildi. Bayramın birinci ve ikinci günü ise hiç Kur'an-ı Kerim okunmadı.

VATANDAŞLAR TEPKİLİ, AKAYDIN YURT DIŞINDA

Vatandaşların büyük bir tepki gösterdiği yeni uygulama, “Ölülerin ruhlarına saygısızlık” şeklinde değerlendirilirken, konuyla ilgili olarak ulaştığımız Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, sorularımıza cevap vermekten kaçındı. Akaydın, “Şu anda yurtdışındayım. Sorularınızı dönüşte cevaplandıracağım” dedi.

Akaydın, Akdeniz Üniversitesi'ndeki 25 yıllık görevinden ayrılarak Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı olan Mahmut Akbaş'ın kızı Yasemin Coşgun'u, Özel Kaleme aldırırken damadı Süleyman Coşgun'u da Harita ve İstimlak Müdürü olarak göreve başlattığı ortaya çıkmıştı. Akaydın, Akbaş'ın damadının ağabeyi Hakkı Coşgun'u da belediyede İdari İşler Şube Müdürlüğü görevine getirmişti. Akaydın'ın göreve getirdiği Akbaş Vakit'e yaptığı açıklamada, “Neden benim samimi bir Atatürkçü olduğum, laik olduğum ve samimi bir sosyal demokrat olduğum gündeme gelmiyor da, Sayın Akaydın tarafından kızımın, damadımın ve damadımın ağabeyinin müdür yapılması gündeme geliyor?” demişti.

Akaydın, Antalya Büyükşehir Belediye başkanı olur olmaz başta Akdeniz Üniversitesi'nden40 arkadaşı olmak üzere, CHP Antalya İl Başkanı'nın kızı, SHP eski İl Başkanı ve daha pek çok CHP sempatizanını belediyede göreve getirdiğini itiraf etmişti. Akaydın bu uygulamayı, “Üniversitede yıllardan beri tanıdığım aileyi belediyeye aldım bunda yadırganacak ne var? Olay tamamen benim inisiyatifimle gerçekleşti” demişti.


/ VAKİT
22 Eylül 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
ak parti, akit, akpartiforum, chp, chp gerçekleri, deniz baykal, dilipak, ergenekon, etö, gündem haberleri, habercilik, habervaktim, hasan karakaya, mhp, unutulanlar, vakit, vakit gazetesi, vakit haberciliği, vakit manşetler, ülke gerçekleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi