Almanya’da yürütülen Deniz Feneri soruşturmasının asli polisi Komiser Alexandr Böhm, "Akman'a 1.5 saat sorgu yetmez" açıklamasında bulundu.


Komiser Alexandr Böhm, yaptığı açıklamada RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda 1,5 saat sorgulanmasını yetersiz olduğunu söyledi.

Böhm "Böyle birinin sorgusu günlerce sürmesi gerekir" dedi.

Almanya’nın Türkiye’den haklarında halen Deniz Feneri davası kapsamında soruşturma yürütülen ve ana zanlılarının Zekeriya Karaman ve Zahit Akman olduğu toplam 15 kişi hakkında adli yardım kapsamında parmak, eli avuç izlerinin alınması, ifadelerinin alınması ve Deniz Feneri ile bağlantılı olduğu düşünülen 12 şirketin aranması gibi talepleri içeren dosyayı Adalet Bakanlığı’na yollamış olduğu ilk olarak haberiyle öğrenilmişti.

Adalet eski Bakanı Mehmet Ali Şahin yayınlanan haberden iki gün sonra böyle bir dosyanın Adalet Bakanlığı’na ulaştığını açıklamak durumunda kalmıştı. Ancak yollanan dosyada adı geçen ve aranması istenen şirketlerin izinin bulunamadığı basında çıkan haberlerde yer almıştı.

RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın ise, önceki gün Ankara Başsavcılığı’nca Deniz Feneri kapsamında 1.5 saat ifadesi alınmıştı. Deniz Feneri soruşturmasını Alman Kriminal Polis Teşkilatı adına yürüten ve Adalet Bakanlığı’na yollanan dosyada imzası bulunan Komiser Alexandr Böhm tüm bu gelişmeler ışığında yönelttiği soruları cevapladı ve çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Komiser Böhm’ün yaptığı açıklamalar şöyle:

"BÖYLE BİRİNİN GÜNLERCE SORGULANMASI GEREKİR"

“YolladığımızDeniz Feneri dosyası ile ilgili gelişmeleri ben de basından takip ediyorum. Zahit Akman’ın Ankara’daki savcılıkta 1.5 saat sorgulandığını okudum. Sadece 1.5 saat sorgulanmasına çok şaşırdım.

Zahit Akman yolladığımız dosyanın ana zanlılarından ve böyle birinin sorgulamasının 1.5 saat değil, günlerce sürmesi lazım. Biz Frankfurt’taki Deniz Feneri zanlılarını günlerce sorguladık, ki, Zahit Akman bizim sorguladıklarımızdan daha önemli bu soruşturmada.

"TÜRK İNTERPOLÜ BİZE ZAMANINDA YARDIM ETMEDİ"

Türk Adalet Bakanlığı’na yolladığımız dosyada Deniz Feneri bağlantılıları nedeniyle adı geçen ve aranması istenen şirketlerini bulmak artık çok zor. Bu şirketler aradan geçen sürede kendileri açısından gerekli önlemleri alarak izlerini kaybettirmiştir.

Ben 25 Nisan 2007’de, Frankfurt’taki Deniz Feneri bağlantılı dernek ve yerleri basıp arama sürecinde, Türk İnterpolü’ne bir yazı ile başvurarak bazı taleplerde bulundum. Türk Polisi bu aramaları daha o zaman yapmalıydı.

Yolladığım yazının içeriğini size açıklamam ama bugün istediklerimizi biz daha o zaman istemiştik. O zaman yapılmadı ve vakit geçti. Geçen vakitte de delillerin kaybolması çok normal.

"BİZ BURAK ERDOĞAN’IN PEŞİNDE HİÇ OLMADIK"

Bu arada, Türk basınında bazen yanlış haberler çıkıyor. Başbakanınızın oğlu Burak Erdoğan’ı aramış ve sorgulamış olmak istediğimiz gibi. Bu doğru değil. Biz Burak Erdoğan’ı ne aradık, ne sorgulamak istedik.

"YOLLADIĞIMIZ DOSYANIN İÇERİĞİ TÜRK BASININDA ÇIKTI, BU ALMANYA’DA OLMAZ"

Bizim yolladığımız dosyanın içeriği Türk basınında yer aldı, okudum. Almanya’da soruşturma dosyalarının içeriği basında yer almaz. Örneğin Zekeriya Karaman ve Zahit Akman isimleri zaten biliniyordu ama geri kalan kişilerin isimleri hiçbir yerde yayınlanmamıştı.

Bu tür aranan kişilerin adı basında yer alırsa, onları bulmak zorlaşır polis açısından. Bu tür gizli bilgilerin Türkiye’de basında yer alması beni şaşırtıyor.