|
08-16-2008, 11:27 | #1 |
AKP’nin paradigma değişikliği...
Yapılan onca hatadan ve yaşanan çetin kavgalardan sonra iktidar partisi net biçimde fark edilen paradigma değişikliğine gidiyor.
Kafkaslar’da yıllarca sürecek gerilimlerin doruk noktasında Ankara inisiyatif almıştı. Tam da İran konusu uluslararası toplumun gündeminin bir numarasına çıkmışken Ankara devreye girmişti. İşte böyle güçlü bir diplomatik atağın içinde o çarpıcı haber geldi. AKP’nin, parti politikalarının belirlenmesindeki en önemli isimlerden Dengir Mir Mehmet Fırat, baştan sona yeni bir anayasa yapma çalışmasının rafa kaldırıldığını açıkladı. Fırat “sivil anayasa” diye adlandırılan çok kapsamlı değişiklik yerine “demokratikleşme paketi gündeme gelecek”, bilgisini verdi. Dış politikadaki aktif günlerle iç siyasetteki yön tayin edici bu sözler kesişiyor ve iktidar partisinin önümüzdeki yılları nasıl yöneteceğine dair ipuçlarını bize gösteriyor. Gerçek şudur: “Dışarıda güçlü olursan içeride de güçlü olursun.” Türk dış politikası büyük Atatürk sonrasında maalesef tedirgin, içe kapanık, olabildiğince yansız ve biraz da renksiz seyrediyordu. Soğuk savaş döneminin şartlarının zorlaması da buna eklenince neredeyse bütün komşularımızla kavgalı hale gelmiştik. Tek kutuplu küresel dünyanın şartları, 3 Kasım’dan bu yana AKP’nin yaklaşımlarıyla birleşince İran, Suriye, Irak, Rusya, Bulgaristan ve hatta Yunanistan’la yeni bir ilişki düzeni tesis etmemizi sağlamıştı. Bu yaklaşım, Türkiye’nin Batı nezdinde gücünü de artırıyordu, hele AB ile ilişkilerimizde bize avantaj sunuyordu. Kapatma davası Adalet ve Kalkınma Partisi’ni sanılandan çok daha fazla etkiledi. Bunu, görüştüğümüz parti yetkililerinin havasından kolayca anlıyoruz. Ben inanıyorum ki “aşırı uçların tasfiye edildiği bir süreçten geçen Türkiye”, AKP’nin de daha merkeze kaydığı günlere doğru ilerliyor. AKP yönetimi toplumsal çatışmaları artıran siyasi konular yerine, ülkenin her bir vatandaşının ortak derdi olan ekonomiye ve sosyal sorunlara eğilecek. Bu, birinci halka. Ermenistan sürprizi... İkinci hamleye bakınca dış siyasetin öne çıkarılmasını görüyoruz. Başbakan Erdoğan’ın Rusya ve Gürcistan’a gitmesi çok ama çok önemlidir. Fransa liderine imrenmiştik, neyse ki birazcık gecikmeyle Ankara inisiyatif almayı başardı. Eşzamanlı olarak Gül’ün “Vamık Volkan’la da görüşerek, Kafkaslar’daki etnik çatışmalar ve arabuluculuk meselesini en yetkin ağızdan dinlemesine” şahit olduk. Gül, o günün akşamında Rus ve Gürcü liderleri telefonla aradı. Ahmedinecad’ın Türkiye ziyareti de çok önemlidir. Gayet tabii ki bu, iyi yönetilmesi gereken bir süreçtir, Batı’ya da çok ama çok başarılı anlatılması zorunlu bir ilişkidir. Buradaki hata, ziyaretin Ankara’ya değil, İstanbul’a yapılması olmuştur. Keşke “İran’a böylesine bir dönemde el uzatan Ankara, karşılığında Ahmedinecad’dan bir jest görse, mesela Anıtkabir ziyareti gerçekleşseydi.” Ama bu kadarı galiba “olmayacak duaya amin demek” manasına gelirdi. Türkiye, içerideki kısır çekişmeleri, politik savaşları bir yana bırakarak, dünya üzerinde kendini etkili bir konuma ulaştırmaya çalışıyor. Aktif dış politika bunun işaretçisi. Küresel politika Ortadoğu ve Kafkaslar üzerinden yürüyecek. Biz tüm dikkatimizi bu iki coğrafyaya çeviriyoruz. Hem iç siyasi çekişmelerden uzak durulacak hem de bölgedeki etkinliğimiz sayesinde çeşitli avantajlar elde edebileceğiz. Dikkatlerden kaçmaması gereken çok hayati bir detay daha var. Başkent bir süredir Ermenistan politikasında da yeni yaklaşımları gündeme getiriyor. Başbakan Erdoğan Kafkas Birliği’ne Ermenistan’ın da dahil edilmesinin iyi olacağını söylüyor. Erdoğan haftaya Bakü’ye gidecek ve orada Ermenistan konusunu masaya yatıracak. Yani tüm bunlar, bütün Batı sistematiğinde yerini bulacak, Batı’nın ilgisini çekecek ve desteğini alacak adımları bize gösteriyor. Türkiye, nihayet dünyayla bütünleşiyor. Yeni bir diplomatik strateji sahneleniyor. Bu da ülkemiz adına sevindirici. Ülkelerin güvenliği üç ana unsurdan oluşur: Askeri güvenlik- dış politika ve ekonomik güvenlik. Bölgenin en güçlü ordusuna sahip olmamızın ne anlama geldiğinin görüldüğü günlerdeyiz. Ekonomik istikrarın önemini de gördük. Şimdi ihmal edilen bölüm tamamlanıyor: Etkin dış politika. Tarihimize ve coğrafyamıza yakışan politika... İsmail Küçükkaya AKŞAM
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|