Al sana zirve (Mehmet ALTAN) - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**siyah gül 07** · 04-03-2010, 09:16

Akşam haberleri öncesi başlayan... Ve dün tüm gün süren aramalar nedeniyle telefonum hiç susmadı. Çünkü... “Balyoz Darbe Planı” iddiaları kapsamında 2 gün içerisinde 28 zanlı tahliye edildi.

Dokuz zanlıyı İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti serbest bırakırken, 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hâkimi Oktay Kuban, tahliye talebinde bulunan 19 zanlının tamamını serbest bırakarak tahliye rekoru kırdı.

Herkesin merakı aynıydı, ne oluyordu?

***

Ben ise Google arama motorunun kadirşinaslığı sayesinde hatırladığım Hans Christian Andersen ile haşır neşirdim. Dün doğumunun 205. yıl dönümüydü ve bu Danimarkalı masal ustası, başta çocuklar olmak üzere o kadar çok insanı yazdığı masallarla mutlu etmişti ki ölümsüzlüğe ulaşmıştı.

Gündelik dilin deyimlerini ve kalıplarını kullanarak masal anlatma yöntemine getirdiği kendine has üslup... Daha doğrusu büyük yenilik...

Ama güncel gelişmeler beni Andersen’den zorla kopardı.

***

Ne oluyordu?

Doğrusu, Güneydoğu’da sadece “şiddeti” kutsayan bir anlayışa doğru savrulma...

Ergenekon ve diğer davaların önünü kesme girişimleri...

Bu değişim sürecinde “öncü” rolü oynayanları tasfiye arzuları...

Ve toplu tahliyeler...

Acaba, 26 Şubat’ta, “Üçlü Zirve” ertesinde endişe ettiğimiz başımıza mı geliyordu?

***

Belki de öyle.

Önce, 1 Temmuz 2009 Zirvesi’ni hatırlamamız gerekiyor...

“Tarihin ikinci en uzun MGK Zirvesi, İstanbul’dan gelen mahkemeye sevk haberinin gölgesinde, saat 21.15’de sona ermişti.

Sonra...

MGK Zirvesi’nin ardından Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ arasında üçlü mini zirve başladı. Bu mini zirve de yaklaşık 1 saat 10 dakika sürdü. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in de yer aldığı mini zirve sona erdiğinde ise saatler 22.20’yi gösteriyordu.

Bu sırada Albay Dursun Çiçek’in 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki sorgusu hala sürüyordu. Çiçek’in sorgusu saat 23.40’da tamamlandı. Gün boyu yaklaşık 17 saat süren sorguların ardından saatler 00.30’u gösterdiğinde Albay Dursun Çiçek tutuklanarak Hasdal Cezaevi’ne gönderildi.

Ama sonra ne oldu?

Anında serbest kaldı.

Bugün ‘ıslak imzanın’ Albay Dursun Çiçek’e ait olduğunu belirten Adli Tıp Raporu’na rağmen ortada bir şey yok...”

***

Aslında bu açıdan “24 Şubat Zirvesi”ne ne gerek vardı diye de düşünen çok insan var.

Çünkü...

“Ya askeri bir rejimiz, ya da demokratik bir hukuk devleti...

İkisinin ortası yok...

Şemdinli’yi bir yana koyuyorum...

Ama...

Geçen sefer, 1 Temmuz 2009 tarihindeki Dursun Çiçek mini zirvesi, demokrasi açısından çok parlak değildi...

Şimdi bakalım ne olacak?

Sorunun cevabını 3. Ordu ve Balyoz soruşturmalarındaki tutum verecek...

Umarım ‘yargı bize dokunmasın’ türü bir rahatsızlığın demokratik hukuk devletinde yerinin olmadığını topluca kabul eden bir olgunluğa doğru yol alabiliriz...”

***

“İlke siyaseti”...

“Değişimin siyaseti”...

Ne var ki “siyaset ve siyasetçi” çok farklı...

Ama son günlerdeki gelişmelere rağmen çok umutluyum...

Birincisi Türkiye’yi gezip dolaştıkça, Türkiye halkının “hiç bir Ankara mutabakatına” pabuç bırakmayacak kadar yüksek bir bilince ulaştığını görüyorsunuz.

İkincisi, dünya, Ergenekon, Balyoz ve Kafes türü melanetler içinde bir Türkiye arzulamıyor...

Bunu göremeyen sadece kendini yakar.

***

Raftan, 205. doğum gününde kendisini saygı ve minnetle andığım Andersen’in otuz yaşındayken yayınladığı “Çocuk Masalları” kitabını çekip alıyorum...

“Kibritçi Kız”, “Küçük Claus ve Büyük Claus” ve “Güzel Prenses ve Bezelye”...

Masallarda...

Umut, iyilik, güzellik bir yanda...

Acı, keder, umutsuzluk diğer yanda...

Ben masalda da gerçekte de umutlu olanlardan yanayım...

Her şeye rağmen umutluyum, hayata ve değişimin gücüne güvenirim çünkü.

03.04.2010 Cumartesi

04-03-2010, 09:16	#1
Kullanıcı Adı siyah gül 07	Al sana zirve (Mehmet ALTAN) Akşam haberleri öncesi başlayan... Ve dün tüm gün süren aramalar nedeniyle telefonum hiç susmadı. Çünkü... “Balyoz Darbe Planı” iddiaları kapsamında 2 gün içerisinde 28 zanlı tahliye edildi. Dokuz zanlıyı İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti serbest bırakırken, 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hâkimi Oktay Kuban, tahliye talebinde bulunan 19 zanlının tamamını serbest bırakarak tahliye rekoru kırdı. Herkesin merakı aynıydı, ne oluyordu? * Ben ise Google arama motorunun kadirşinaslığı sayesinde hatırladığım Hans Christian Andersen ile haşır neşirdim. Dün doğumunun 205. yıl dönümüydü ve bu Danimarkalı masal ustası, başta çocuklar olmak üzere o kadar çok insanı yazdığı masallarla mutlu etmişti ki ölümsüzlüğe ulaşmıştı. Gündelik dilin deyimlerini ve kalıplarını kullanarak masal anlatma yöntemine getirdiği kendine has üslup... Daha doğrusu büyük yenilik... Ama güncel gelişmeler beni Andersen’den zorla kopardı. * Ne oluyordu? Doğrusu, Güneydoğu’da sadece “şiddeti” kutsayan bir anlayışa doğru savrulma... Ergenekon ve diğer davaların önünü kesme girişimleri... Bu değişim sürecinde “öncü” rolü oynayanları tasfiye arzuları... Ve toplu tahliyeler... Acaba, 26 Şubat’ta, “Üçlü Zirve” ertesinde endişe ettiğimiz başımıza mı geliyordu? * Belki de öyle. Önce, 1 Temmuz 2009 Zirvesi’ni hatırlamamız gerekiyor... “Tarihin ikinci en uzun MGK Zirvesi, İstanbul’dan gelen mahkemeye sevk haberinin gölgesinde, saat 21.15’de sona ermişti. Sonra... MGK Zirvesi’nin ardından Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ arasında üçlü mini zirve başladı. Bu mini zirve de yaklaşık 1 saat 10 dakika sürdü. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in de yer aldığı mini zirve sona erdiğinde ise saatler 22.20’yi gösteriyordu. Bu sırada Albay Dursun Çiçek’in 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki sorgusu hala sürüyordu. Çiçek’in sorgusu saat 23.40’da tamamlandı. Gün boyu yaklaşık 17 saat süren sorguların ardından saatler 00.30’u gösterdiğinde Albay Dursun Çiçek tutuklanarak Hasdal Cezaevi’ne gönderildi. Ama sonra ne oldu? Anında serbest kaldı. Bugün ‘ıslak imzanın’ Albay Dursun Çiçek’e ait olduğunu belirten Adli Tıp Raporu’na rağmen ortada bir şey yok...” * Aslında bu açıdan “24 Şubat Zirvesi”ne ne gerek vardı diye de düşünen çok insan var. Çünkü... “Ya askeri bir rejimiz, ya da demokratik bir hukuk devleti... İkisinin ortası yok... Şemdinli’yi bir yana koyuyorum... Ama... Geçen sefer, 1 Temmuz 2009 tarihindeki Dursun Çiçek mini zirvesi, demokrasi açısından çok parlak değildi... Şimdi bakalım ne olacak? Sorunun cevabını 3. Ordu ve Balyoz soruşturmalarındaki tutum verecek... Umarım ‘yargı bize dokunmasın’ türü bir rahatsızlığın demokratik hukuk devletinde yerinin olmadığını topluca kabul eden bir olgunluğa doğru yol alabiliriz...” * “İlke siyaseti”... “Değişimin siyaseti”... Ne var ki “siyaset ve siyasetçi” çok farklı... Ama son günlerdeki gelişmelere rağmen çok umutluyum... Birincisi Türkiye’yi gezip dolaştıkça, Türkiye halkının “hiç bir Ankara mutabakatına” pabuç bırakmayacak kadar yüksek bir bilince ulaştığını görüyorsunuz. İkincisi, dünya, Ergenekon, Balyoz ve Kafes türü melanetler içinde bir Türkiye arzulamıyor... Bunu göremeyen sadece kendini yakar. * Raftan, 205. doğum gününde kendisini saygı ve minnetle andığım Andersen’in otuz yaşındayken yayınladığı “Çocuk Masalları” kitabını çekip alıyorum... “Kibritçi Kız”, “Küçük Claus ve Büyük Claus” ve “Güzel Prenses ve Bezelye”... Masallarda... Umut, iyilik, güzellik bir yanda... Acı, keder, umutsuzluk diğer yanda... Ben masalda da gerçekte de umutlu olanlardan yanayım... Her şeye rağmen umutluyum, hayata ve değişimin gücüne güvenirim çünkü. 03.04.2010 Cumartesi

Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)