AK Gençliğin Buluşma Noktası
Ekonomi Ekonomi haberlerini bu bölümde paylaşıyoruz.



 
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 05-28-2011, 13:17   #1
Kullanıcı Adı
EZEL
Standart Ali Babacan TV 8 Televizyonu Erkan Tan'a verdiği röportaj
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI SN. ALİ BABACAN’IN TV 8 TELEVİZYONUNDA CANLI YAYINLANAN “ERKAN TAN İLE BAŞKENTTEN” PROGRAMINA VERDİĞİ RÖPORTAJ
12.05.2011

ERKAN TAN- Birlikteliğimiz sürüyor, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan stüdyomuzda sizlerle buluşmak üzere hazır bekliyor.
Günaydın efendim, hoş geldiniz.
ALİ BABACAN- Günaydın, hoş bulduk, teşekkürler.
ERKAN TAN- Sağlıklı ve mutlu bir gün geçirmenizi dileriz. Ankara’da yağmur var, bereket var, ama kazalar da var.
Efendim, biraz geç buluşturduk sizi Sayın Ali Babacan’la, ama onun da, bizim de elimizde olmayan nedenlerle gerçekleşti, bunun için özür dileriz. Onunla buluşmayı bekleyenler var. Size soru gönderenler var hemen.
Efendim, Erkan Tan ile Başkentten Programı’nda Ali Babacan’a yönelteceğimiz ilk soruyu, demiş ki bizim seyircimiz; sorar mısın bankalardaki temerrüt faizi yüzde 80 mi, bize bunu uyguluyorlar, görüşmek istiyoruz Bakan Beyle. Konya’dan ticaret yapan bir aile. Ne dersiniz buna efendim?
ALİ BABACAN- Bankacılık sektörü bu geçtiğimiz dönemde Türkiye ekonomisi için önemli bir sektör oldu. Sağlam olması, sıhhatli çalışması, Türkiye’yi bu son küresel ekonomik krizin etkilerinden önemli ölçüde korudu. Zamanında yaptığımız reformlar, 2004, 2005, 2006 reformları bankalarımızın bütün dünyayı kasıp kavuran bu krizden sapasağlam çıkmasını sağladı.
Öte yandan bankalarımız biliyorsunuz serbest rekabet ortamında çalışan ve kendi politikalarını kendileri belirleyen kuruluşlar. Bir düzenleme çerçevesi var, ama bu düzenleme çerçevesi daha çok bankaların mali bünyesinin bozulmasını önlemeye yönelik bir düzenleme çerçevesi. Yani, bankalar kendi kendilerine zarar verecek ya da ileride makro ekonomik dengeleri bozacak adımlar atmasın diye yapılmış bir düzenleme çerçevesi. Ama öte yandan bankaların faizleriyle ilgili ya da belirledikleri kar hadleriyle ilgili, uyguladıkları ücretlerle ilgili rakamlar, bankaların tamamen kendi inisiyatifinde. Tabii ne oluyor burada? Rekabet ortamında şunu beklersiniz: Vatandaşlarımız hangi banka daha uygun şartlarda imkanlar sunuyorsa, o bankaların ileride daha çok tercih edilmesini beklersiniz. Tabii bu rekabet her zaman mükemmel çalışmayabiliyor. Bazen rekabet sisteminde sıkıntılar meydana gelebiliyor. Bununla ilgili kurumlarımız var, ama…
ERKAN TAN- Olabildiğince yumuşak yanıtladınız bu seyircimizin sorusunu, çünkü rekabet var, buraya müdahale edemiyoruz, bunu mu?..
ALİ BABACAN- Öyle olması gerekiyor.
ERKAN TAN- “Yazdıklarımı okumuyorsun Erkan Tan, Ali Babacan’a sevgiler.” Bu sizi çok seven bir seyircimiz herhalde, bana kızmış. Bu CHP var ya bu CHP, partilerinde çarşaflılara rozet takarlar, sonra da çarşafı ayaklarının altında çiğnerler. Mahkeme yoluyla imam hatiplilerin polis olmasını engellerler, sonra da biz çözeceğiz derler. Bunlar hep böyle yaparlar. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Eski bir CHP’li, Ali Gebeş, Samsun Vezirköprü’den.
Ali Bey, sen pek CHP’li galiba değilsin ama, ben yine de adaşın olan Sayın Başbakan Yardımcımıza bu soruyu soralım. Sorayım, ne dersiniz?
ALİ BABACAN- Vatandaşımızın tespitlerinde doğruluk payı çok doğrusu. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişine şöyle bir bakacak olursak, hatta şu son sadece 3-4 ayına bile bakacak olursak, çok sayıda birbiriyle çelişen, birbiriyle örtüşmeyen, birbiriyle gerçekten zıt düşen uygulamalar var. Söyleniliyor, geri adım atılıyor. Bir adım atılıyor, sonra U dönüşü yapılıyor. Partinin bir yetkilisi bir şey yapıyor, bakıyorsunuz başka bir tarafta tam tersine uygulamalar oluyor. Fakat, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kodlarında, yani gen şifrelerinde maalesef bazı özellikler var ki bunları değiştirmek çok zor. Her seçim döneminde…
ERKAN TAN- Ama çok ağır konuştunuz, CHP’nin kodlarında değişik durumlar var dediniz, nedir o?
ALİ BABACAN- Her seçim dönemlerinde çok farklı kitlelere şirin görünmek için, çok farklı kitlelerin teveccühünü bir bakıma kazanıp şöyle birkaç puan acaba bir yerlerden daha oyumuzu yükseltebilir miyiz diye, normal zamanlarda hiçbir zaman yapmayacakları işleri yapıyorlar, atmayacakları adımları atıyorlar ve seçim sonrasıyla ilgili bol bol vaat ortaya koyuyorlar. Zaten dikkat ederseniz bu seçim kampanyaları, özellikle muhalefet partileri açısından baktığımızda, tamamen ileriye doğru vaatten ibaret. Hiçbir muhalefet partisi geçmiş döneminden, kendi iktidarda oldukları dönemlerinden kesinlikle bahsetmiyorlar. Bir tek biz, İktidar Partisi olarak hem geçtiğimiz 8,5 yılda yaptıklarımızı anlatıyoruz, hem de geleceğe doğru yapacaklarımızı anlatıyoruz. Çünkü, yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır diyoruz. Çünkü halkımız dönem dönem hem MHP’ye, hem CHP’ye destek vermiş, dönem dönem bunlar tek başına ya da koalisyon ortağı olarak iktidarda olmuşlar. Fakat dikkat edin, o dönemlerle ilgili bu seçim kampanyasında en ufak bir şey hatırlatmıyorlar. Yani, CHP’nin hatırlatacağı şimdi ekmek karnesi mi var, yoksa Sayın Baykal’ın Enerji Bakanlığı döneminde petrol bulamayıp da Enerji Bakanlığında paltoyla oturduğu günler mi var ya da 70 senti aradığımız günler mi var? Öbür tarafta bakıyoruz MHP’nin koalisyon ortağı olduğu günlerde işte 3,5 yıl iktidarda kaldılar, ekonomi tam yüzde 18 küçüldü o dönemde dolar bazında hesap ettiğinizde. Yine bakıyoruz dolar kuru 395 bin liradan 1 milyon 646 bin liraya çıktı. Yani, Türk Lirasının değeri dörtte birine düştü 3,5 yıllık koalisyon döneminde. Enflasyona bakıyorsunuz yüzde 300. Dolayısıyla, hani siz CHP’den başladınız, yani maalesef ben şunu çok arzu ediyorum yani: Keşke Türkiye’de böyle dört dörtlük gerçek anlamda muhalefet yapan, rasyonel, akıllı, alternatif üretebilen ve gerçekten iktidara talip muhalefet partileri olsa. Maalesef bizim partilerinin söylediklerine ve yaptığına baktığımızda aslında hiçbirinin iktidara talip olma gibi bir dertlerinin olmadığını görüyoruz. Profesyonel bir muhalefet burada söz konusu, artık profesyonelleşmiş, muhalefet yapacağına belki…
ERKAN TAN- Siz de bugün maşallah yağmura takıldınız, trafik felç oldu o yüzden azıcık geç kaldınız ama, doldurmuşsunuz yolda kendinizi Ali Bey.
ALİ BABACAN- Seçim kampanyasında…
ERKAN TAN- Profesyonel, muhalefet profesyonel olmuş diyorsunuz, bu da manşet olur yani, iş mi edinmişler yani?
ALİ BABACAN- Şimdi baktığımızda gerçekten iktidar olma niyeti olan bir partinin bu şekilde söylemlerle, bu şekilde programla ortaya çıkmaması lazım. Şimdi söylemlere bakıyorsunuz, vaatlere bakıyorsunuz, şöyle alt alta bir yazıyorsunuz, bunların, bu vaatlerin gerçekleşme imkanı, ihtimali Türkiye’de yok. Ama ne yapıyorlar? Biliyorlar ki nasıl olsa iktidar olamayacaklar, biliyorlar ki nasıl olsa muhalefet devam edecek, ama 3-5 puan daha bir yerden kazanabilir miyiz? Acaba genel başkanlığımızı sürdürmek için hani ben partiyi şuradan aldım şuraya getirdim diyebileceğim 1-2 puan da olsa bir başarı ortaya koyabilir miyim derdi var şu anda; yani bizim gözlemlediğimiz açıkçası bu. Yoksa biz bakın 2002 yılında biz yeni kurulan, ama biz iyi bir muhalefet partisiydik. Ortaya biz dört dörtlük bir ekonomik program koyduk. Ve bu ekonomik programı da seçim beyannamemizin bir mütemmim cüzü, tamamlayıcı bir parçası haline getirdik. Partimizin MYK’sında bu ekonomik program açıklandıktan hemen sonra İstanbul’da, Londra’da, New York’ta yaptığımız toplantılarla bütün dünya iş çevrelerine ne yapacağımızı anlattık ve detayıyla.
ERKAN TAN- Ve o belgeyi sundunuz, öyle mi?
ALİ BABACAN- Bütün değerlendirmeler, bakın bu dört dörtlük, ayağı yere sağlam basan ve uygulanabilir bir ekonomik program olarak değerlendirildi, dünyanın her yerinde böyle değerlendirildi. Çünkü biz iktidar olacağımızın bilinciyle ve o sorumlulukla o hazırlıkları yaptık. Ben şu anda bakıyorum muhalefet partilerine hiç birinde böyle bir şey yok. Yani rakamlar açıklıyorlar, 3 rakam açıklıyorlar, işte normalde 3’ünü toplayınca 4’üncüyü vermesi lazım, bakıyorsunuz tutmuyor. Yani hesap tutmuyor, kitap tutmuyor. Onun için fazla detaylara girip de yani şu proje şöyle, şu proje böyle demeyi gerçi ben çok uygun da görmüyorum, çünkü bir iç tutarlılık, bir bütünsellik yok. Yani bir kat şöyle altına inip de birkaç soru sorduğunuzda cevabını veremiyorlar. Bir ekonomik program, birkaç tane de proje açıkladılar. Bakıyorsunuz ekonomik programın 2-3 tane ana unsuru birbirleriyle tamamen alakasız. 2 tane söyledikleri eğer olursa, 3’üncüsünün gerçekleşmesi mümkün değil. Ama bunları bir arada söylüyorlar, niçin? Her isteyenin içinde bulacağı cümleyi, kendi istediği cümleyi bulsun diye.
ERKAN TAN- Bulsun diye. Peki ben sorabilir miyim? Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan sizinle ve bizimle birlikte. O zaman ben sorayım, seyircilerden de gelmiş onlarla da devam edeceğiz ama; hangi konuda size soru sorsalardı hani sıkıştırmış olacaklardı veya sizi hani bir parça böyle hani cevap vermek durumunda kalacağınız durum ortaya çıkartmış olacaklardı mesela?
ALİ BABACAN- Bizim çok şükür şu anda yani Türkiye’yle ilgili, Türkiye ekonomisiyle ilgili cevap veremeyeceğimiz hiçbir konu yok ya da hazırlıklı olmadığımız hiçbir konu yok. Çünkü şu anda bu işin yükü, sorumluluğu tamamen bizim omuzlarımızda. Yani hem 8,5 yıllık icraatımızın ortaya koyduğu bir tablo var, bir de 2023 hedefiyle alakalı, ki o güvenle, yani 8,5 yıla bakarak biz 2023 hedeflerini koyduk, 2023’e bakan ve 2023 hedeflerini de korkmadan açıkça ortaya koyabilen bir anlayış var bizde. Bakın komşumuz Yunanistan daha 1 ay sonrasıyla ilgili hedeflerini belirleyebilmiş değil. Gidin İrlanda’ya, Portekiz’e henüz 1 ay sonra ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bugün dünyanın en büyük ekonomisi Amerika Birleşik Devletleri’ne bakın, 2012 yılıyla ilgili daha hiçbir hedef açıklayabilmiş değiller. Yani dünyadaki bu ekonomik konjonktüre rağmen bizim çıkıp 2023 hedeflerini açıkça ortaya koyuşumuz, aslında her konuda hazırlıklı olduğumuzu ve artık çok daha uzun vadeye bakıp Türkiye’yi o çocuklarımızın, torunlarımızın yaşayacağı Türkiye’yi çok daha güzel bir ülke haline getirmek…
ERKAN TAN- İsteseler de yapamazlar bunu diyorsunuz öyle mi, sıkıştıramazlar bizi diyorsunuz?
ALİ BABACAN- Bizim öyle bir lüksümüz yok, yani bizim mesela şu şu konularda hazırlanalım ama şu konularda da bakalım diyecek lüksümüz yok. Yani bütün bu işin sorumluluğu bizim omuzlarımızda, eli taşın altında olan biziz. Yani bugün için de öyle, inşallah seçimlerden sonra da büyük ihtimal zaten bütün hani anketler de o şekilde gösteriyor. Gerçi tabi son güne kadar belli olmaz, biz en son gün seçim günü halkımızın vereceği karara, halkımızın iradesine sonsuz saygı duyarız. Sonunda bağlayıcı olan 12 Haziran günü halkımızın vereceği karardır. Biz o güne kadar da ne yapacağız? Yaptıklarımızı anlatacağız, hedeflerimizi, ideallerimizi ortaya koyacağız ve çalışmalarımızı son güne, son saate kadar devam ettireceğiz. Ama biz, 2023 hedeflerine kadar bu işin sorumluluğu bizim üzerimizde olacak gibi hazırız, her şeyle hazırız.
ERKAN TAN- Sayın Babacan, peki Cumhuriyet tarihinin en büyük cari açığını nasıl izah edeceksiniz? Bu açık, ülkenin de geleceğini ipotek altına almıyor mu? Bunu muhalefette olanların tamamı neredeyse size yönelik söylüyor, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına yönelik. Saygılar demiş, Kemal Abdullahoğlu, Ataköy İstanbul’dan.
ALİ BABACAN- Cari açık ne demektir, önce tanımdan başlayalım çok kısaca. Üç tane ana unsur vardır burada; ihracat, ithalat ve turizm. İhracattan gelen döviz rakamına bakarsınız, turizmden gelen döviz rakamına bakarsınız, bir de ithalat için ne kadar döviz öderseniz. Eğer ödediğiniz döviz tahsil ettiğiniz dövizden daha fazlaysa bir cari açık oluşur. Ama ödemeler dengesi dediğimiz, yani Türkiye’ye toplam giren ve çıkan dövize baktığınızda, o zaman ödemeler dengesinin tümünü görürsünüz. Şimdi biz bir yandan cari açık veriyoruz ama, bir yandan da finansman kaleminde cari açıktan çok daha fazla artımız var. Yani oluşan cari açıktan çok daha fazla Türkiye dışarıdan finansman sağlıyor, ki her ay her ay her ay bizim rezervlerimiz artıyor. Yani ülkedeki toplam döviz miktarı bir önceki aya göre sürekli artış gösteriyor. Yani bir yandan sadece cari kalemlerde açık var, ama finansman hareketlerinden giren dövize baktığımızda da o açık fazlasıyla kapanıyor ki bizim döviz rezervlerimizde artıyor.
Şimdi Türkiye’nin en önemli konusu, tasarruf oranının düşük olması. Ve bunun hemen akşamdan sabaha değişmesi çok kolay değil.
ERKAN TAN- Bu yaşam biçimiyle de ilgili bir konu.
ALİ BABACAN- Yaşam biçimiyle de ilgili, geleceğe olan güvenle ilgili. Mesela diyelim ki Çin’de tasarruf oranı çok yüksektir, ama Çin’de bir emeklilik sistemi yoktur. Yani Çin’de insanlar hani yaşlanınca, artık çalışamayacak duruma düşünce devletten 1 kuruş para alamazlar. Ne yaparlar? Hayatları boyunca çalıştıklarından artırdıklarını bir kenara koyarlar, o kenara koydukları ne kadarsa işte emekli oldukları zaman da o kenara koyduklarından harcayarak ancak geçimlerini sürdürmeye çalışırlar. Dolayısıyla, Türkiye’de çok şükür bir güven ve istikrar ortamı olduğu için halkımız geleceğinden hiç korkmuyor. Yani normal gelirini harcıyor, hatta geçen sene biliyorsunuz bizim tüketici kredilerimiz 43 milyar lira arttı. Bu şu demek: Yani halkımız sadece kazandığını harcamadı, bir de gelecekte kazanacağına mahsuben kredi çekip harcadı. Toplam bu rakam 43 milyar ilave.
ERKAN TAN- Ali Bey, muhalefet oraya oturduğu zaman bunu şöyle izah ediyorlar: Sizin gibi iyimser bakmıyorlar, memleketi borçlandırdınız, millet 10 yıl sonrasına borçlandı, sahip olmadığı parayı yiyor diyorlar.
ALİ BABACAN- Şimdi borçlanmak ancak geleceğe olan güvenle alakalıdır. Dikkat edin, ekonominin durgun olduğu dönemlerde hem bankalar geleceğe güvenmediği için kredi vermezler, şimdi borçlanmak derken bir de bunun borç vereni var. Şimdi eğer ekonomi de güven ortamı olmasa o kredi alacaklar krediyi nereden bulacak, hangi banka onlara kredi verecek? Bir güven ortamı var ki öncelikle bankalar kredi vermeye hazır. Artı yine vatandaşlarımız geleceğe güveniyor ki, kredi çekip harcıyorlar, nasıl olsa ben ileride para kazanırım, bunu geri öderim diye. Bakın bugün, Amerika Birleşik Devletleri’ne bakın, Avrupa’nın pek çok ülkesine bakın, bankaların elinde kaynak olmasına rağmen kredi kullandırmakta güçlük çekiyorlar. Merkez Bankaları faizleri yüzde 0’a, 0.25’e indirdiği halde Merkez Bankaları, yine de halkın o alışverişini günlük tekrar normal yaşantısına dönmesini sağlayamıyorlar. Niye? Geleceklerinden korkuyorlar, geleceğe güvenle bakamıyorlar. Çünkü insanların sadece bugün cebinde kaç para olduğu değildir ne kadar harcayacağına karar verdiren. Sadece cebindeki para değil gelecekte ne kadar para kazanacağı, gelecekle ilgili beklentileri. Gelecekte işini koruyup koruyamayacağı. Yoksa gelecekte işinden mi olacak, işinden mi atılacak; bunlar insanların harcama alışkanlıklarını belirler.
Fakat cari açık konusunda birkaç önemli konu var hani konu açılmışken onlara değinmezsem olmaz.
ERKAN TAN- Çok, hem de çok değinmelisiniz, çünkü oraya oturan her MHP’li, her CHP’li tabi sizi de hedefleyerek işte Cumhuriyet tarihinin en büyük cari açığı, bunlar memleketi batırdılar diyor.
ALİ BABACAN- Şimdi bahsettiğim gibi bizim tasarruf oranımız düşük. Dolayısıyla biz, eğer büyümek istiyorsak, kalkınmak istiyorsak, Türkiye’deki refahın artmasını istiyorsak, bu yurtdışındaki tasarrufların, yani başka ülkelerin tasarruflarının Türkiye’de değerlendirmesiyle ancak mümkün olabilir. Eğer biz sadece kendi yağımızla kavrulalım dersek bizim ekonomik büyümemiz iner yüzde 0’a, 1’e, 2’ye, o kadar, Türkiye yerinde saymaya başlar. Artık ilerleme değil yerinde durmaya başlar Türkiye. Dolayısıyla, eğer büyümek istiyorsak, kalkınmak istiyorsak, mutlaka dışarıdan tasarrufları Türkiye’ye cezb etmemiz lazım. Ve yine büyümeyi sağlamak için bir miktar cari açık vereceğiz, ama cari açığı da mümkün olduğunca sıhhatli bir şekilde finanse edeceğiz. Mümkün olduğunca daha fazla doğrudan yatırımlarla finanse edeceğiz. Mümkün oldukça daha uzun vadeli türden sermaye akışlarıyla finanse edeceğiz. Bu bahsettiklerim daha çok kısa ve orta vadeli. Ama asıl uzun vadede bizim cari açık sorunumuzun çözümü mutlaka yapısal reformlardan geçiyor. Yapısal reformlar derken, bunun içerisinde eğitim işin başı. Çünkü Türkiye’de halkımızın tek tek, birey birey daha çok katma değer üretiyor olması ancak yüksek bir eğitim düzeyiyle. Yine Türkiye’de yüksek katma değerli üretim, ar-ge’ye dayanan, inovasyona dayanan üretim ancak ve ancak bu konulara daha çok kaynak ayrılmasıyla mümkün. Bakın biz geçen sene Cumhuriyet tarihinin en yüksek harcamasını yaptık ar-ge için ve milli gelirimizin binde 8 buçuğunu ar-ge’ye ayırdık, ar-ge harcamaları oluşturdu. 2023 dedik yüzde 3.
Yine enerji önemli bir konu, biz dışarıya enerji konusunda çok bağımlıyız. Mutlaka Türkiye’de nükleer santralin devreye girmesi gerekiyor. Aksi halde, biz şu anda petrolümüzün hemen hemen tamamını, doğalgazımın tamamını ithal ediyoruz. Önemli ölçüde kömür ithalatı yapıyoruz. Sadece geçen sene enerji kalemlerine ödediğimiz rakam 37 milyar. Bakın 48 milyar geçen sene cari açığımız var, 48 milyar dolar, sadece enerjiye 37 milyar dolar ödemişiz. Dolayısıyla, enerjide dışa bağımlılığın azalması, yenilenebilir enerji ve ağırlıklı olarak da nükleer enerjiyle Türkiye’nin bu cari açık sorununu önlememiz uzun vadede mümkün olacak. Dolayısıyla, kısa ve orta vadede cari açık vereceğiz, bunun sıhhatli bir şekilde finanse edilmesini sağlayacağız. Ama öte yandan da uzun vade içinde yapısal reformlarımızı bugünden yapacağız ki köklü çözümler üretebilelim. Bu son ayın cari açığı beklenenden biraz yüksek çıktı. Bunun en önemli sebebi; Türkiye’deki bazı uluslararası şirketlerin Mart ayı sonu itibariyle elde ettikleri karın bir kısmını temettü olarak Türkiye dışına taşımaları oldu. Çünkü o temettü…
ERKAN TAN- Kanuni bir haktı bu, onu yerine getirdiler.
ALİ BABACAN- Tabi, temettü de çünkü bir cari harekettir. Ama son yine Mart ayına bakacak olursanız, doğrudan sermaye girişinde de önemli bir sıçrama var. Yani birkaç tane büyük birleşme, satın alma meydana geldi Türkiye’de. Ve bir bakıma yani cari açık beklenenin üstünde bir miktar ağırlıklı olarak bir defalık ve Mart ayı sonu itibariyle temettülerin yurt dışına transferiyle alakalı. Ama öte yandan da doğrudan sermaye girişinde de yine geçen aylara göre oldukça yüksek bir rakam açıklandı. Yani Mart ayındaki bu sıçrama münferit bir iki gelişmeyle alakalı. Yoksa genel trendde bir bozulmayı ifade etmiyor. Yoksa biz daha önce söyledik, bu seneki cari açığımız 2010 yılına göre daha yüksek olacak dedik, bunu baştan söyledik.
Bir de şu var: Bu cari açık tabi ay ay izlenmesi gereken bir konu, dönem dönem tedbirler alınması gereken bir konu. Biz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gerektiğinde her türlü tedbiri alırız, yani hiçbir tedbiri almaktan korkmayız. Burada önemli olan istikrardır, güven ortamıdır ve istikrar adına en zor tedbirleri bile almaktan kaçınmayız. Bunun da böyle bilinmesinde fayda var.
ERKAN TAN- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a soruyoruz sevgili seyirciler. Demişti ki dün Şevket Kazan, Saadet Partisi Bursa milletvekili adayı. Sizin de bugün geleceğinizi öğrenince, sor bakalım dedi Ali Babacan’a, Başbakan Yardımcımıza, bu iktidar ihracatı söylüyor, ithalatı söylemiyor. İthalattaki azmış kudurmuş rakamları milletten gizliyorlar diyorlar.
ALİ BABACAN- Şimdi belki Sayın Kazan kendi daha aktif siyasette olduğu dönemlerin Türkiye’sini hatırlıyor olabilir de, artık işler çok şeffaflaştı.
ERKAN TAN- Öyle mi?
ALİ BABACAN- Çok şeffaflaştı. Biz biliyorsunuz her ay muntazam olarak ticaret rakamlarını açıklıyoruz.
ERKAN TAN- Tabi mecazi anlamda söylüyor canım, yani hani bu iyi bir şey değil demek istedi.
ALİ BABACAN- Her ay muntazam olarak ödemeler dengesini açıklıyoruz. Şimdi bizim ithalattaki artışın en önemli iki kaynağı var rakamlara dikkat ederseniz. Bunlardan bir tanesi petrol fiyatlarındaki artış. Yani geçen seneki petrol fiyatlarına bir bakın, bir de şu andaki petrol fiyatlarına bakın. Petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık artış, varil bazında 10 dolarlık artış, bizim cari açığımızı tam 4 milyar dolar artırıyor her 10 dolar. Yani eskiden petrol zaten 10-15 dolar civarında seyrediyordu. Şimdi her 10 dolarlık artışlardan bahsediyoruz bu içinde bulunduğumuz dönemde. Yine Türkiye çok yoğun yatırım yapıyor. Yani son 1 yılı aşkın bir süredir çok yoğun yatırım harcaması yapıyor. Özel sektörümüzün makine, teçhizat ithalatı var. Şöyle bir rakamlara bakacak olursanız, bu ithalat içerisinde petrol, doğalgaz, enerji kalemleri hızlı artış gösteren bir kalem, bir de yatırım ürünleri hızlı artış gösteren bir kalem. Ama yatırım ürünlerinden çok korkmamak lazım. Çünkü yatırım ürünü ithalatı bugünün ithalatı. Ama yatırım ürününü siz ithal edip de o yatırımı yaptığınız zaman, o makine, teçhizat her ay her ay her ay size ihracat üretecektir. Çünkü makineyi turşusunu kurmak için ithal etmiyorlar, depoya koymak için de ithal etmiyorlar. Ne yapıyorlar? Makine, teçhizatı özel sektörümüz ithal ediyor, kuruyor, üretim yapıyor, bunun bir bölümünü de ihraç ediyor. Dolayısıyla, onlar bugünün ithalatı, ama geleceğin de ihracatı. Dolayısıyla, bizim kapasitemiz genişliyor, Türkiye’deki potansiyel artıyor ve Türkiye’nin ihracat potansiyeli artıyor. Üstelik geleceğe güvenmeyen, gelecekte malını satacağına inanmayan bir yatırımcı niye makine, teçhizat ithal etsin? Dolayısıyla, bunların aslında çoğu, yani bütün bu gelişmelerin çoğu aslında Türkiye’deki beklentilerin çok çok olumlu olmasıyla alakalı. Bakıyorsunuz üretici güven endeksi şu anda son 4 yılın en yüksek seviyelerinde dolaşıyor, son 4 yılın üretici güven endeksi. Tüketici güven endeksine bakıyorsun, son 2 yılın en yüksek seviyelerinde dolaşıyor. Yani çok ciddi bir güven ortamı var ülkemizde. Ve bu güven ortamının bir bakıma iyimserliğiyle de bu hareketler gerçekleşiyor. Ama dikkat ederseniz biz ta geçen sene, bakın şu anda Mayıs’tayız. Geçen sene Kasım ayından itibaren, yani tam 7 ay önce aslında frene basmaya başladık. Yani bu iyimserlik güzeldir, güven ortamı güzeldir, ama zamanında tedbirler almalıyız ki hani ileride olabilecek ekonomideki bir ısınmayı zamanlıca önleyebilelim. Bunun içindir ki mesela zorunlu karşılık oranlarını artırdık. Yani yaklaşık şu anda 45 milyar Türk Lirası bir rakam, bankalardaki mevduat, 45 milyar TL’lik kısmı Merkez Bankası buna el koydu, kendi kasasında şu anda. Bunu kullanamazsın diyor bankaya, kredi olarak da veremezsin diyor. Çünkü bu kredilerin hızlı artması, bizim Orta Vadeli Programımızda kurduğumuz denge için ve özellikle cari denge için riskler oluşturabilir diyor. Yine BDDK’nın aldığı tedbirler var, başka kuruluşlarımızın aldığı tedbirler var. Benzer tedbirler her zaman uygulanabilir, tamamen her ayki gelişmelere bağlı. Ama ben tekrar söylüyorum ki, istikrar adına bizim alamayacağımız tedbir yoktur, atamayacağımız adım yoktur. Gözümüzü kırpmadan ne gerekiyorsa yaparız. Ama şu anda yaptığımızdan daha fazlasını yapmıyorsak, o da gerek görmediğimiz içindir.
ERKAN TAN- Anladım.
ALİ BABACAN- Yani bugün için bu kadar tedbir gerekli olduğu için bu kadar adım atmışızdır. Ha ileride başka tedbirler gerekir, başka adımlar gerekir, o adımları da atmaktan çekinmeyiz.
ERKAN TAN- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ankara milletvekili ve Ankara milletvekili adayı sizinle ve bizimle beraber.
Çok sıkı bir soru var efendim, sizi bekliyordum ben de sormak için. Demiş ki seyircimiz; Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki, taşeron işçileri kadroya geçireceğim, intibak yasası çıkartacağım, ben de ona oy vereceğim arkadaş. Siz yapamaz diyorsunuz. Niye yapamazmış, anlatın da bilelim. Dediniz mi siz bilmiyorum, yapamaz...
ALİ BABACAN- Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu özellikle sosyal güvenlikle…
ERKAN TAN- Daha başkaları da var da kısa kestim, yani o işte aile sigortası var, intibak yasası var.
ALİ BABACAN- Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu, sosyal güvenlikle ilgili, sosyal politikalarla ilgili konulardan bahsederken, kendi sorumlu olduğu dönemi, yani Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü olduğu dönemi bir şöyle hatırlatsa, o günlerde yaptıklarını keşke bir anlatsa. Yani sorumlu mevkideyken, o işin sorumluluğu kendisindeyken ne yapmış?
ERKAN TAN- Yani söz verme konumunda değil de icra etme konumundayken ne yapmış, öyle mi?
ALİ BABACAN- Tabi. 8 yıl boyunca Sosyal Sigortalar Kurumu’nun Genel Müdürlüğünü yapmış Sayın Kılıçdaroğlu, tam 8 yıl. Şimdi o dönemde ne olmuş, o dönemi şöyle biraz anlatsa, ben Genel Müdürken şunu yapmıştım, bunu yapmıştım sosyal politikalarda. Şimdi dikkat edin hedef kitlelere, şimdi çalışanları söylüyor...
ERKAN TAN- Tamam, evet.
ALİ BABACAN- Çalışanlar, işçiler. Şimdi o kendi döneminde Türkiye’deki tüm işçiler ve işçi emeklileri sadece ve sadece SSK hastanelerine mahkumdu. En basit bir ilaç alırken gidip o hastane içerisindeki küçücük şöyle bir delikten o reçete kağıdını uzatıp oradan ilaçlarını almaya çalışıyordu insanlar. Şimdi herkes, bütün halkımız gidiyor Yeşil Kartlılar dahi eczanelerden ilacını alabiliyor. 18 yaşın üzerindeki herkes Türkiye’de artık sosyal güvenceye sahip. Dolayısıyla, kendi yetkili olduğu dönemde yaptıklarını bir anlatsın. O dönemde hem SSK’nın nasıl bir kötü hizmet verdiğini, hem de SSK’nın açıklarının ne kadar hızlı bir şekilde arttığını kendi döneminde bir anlatsın. Dikkat edin, sosyal politika diyor, emekliler diyor, işçiler diyor, güzel. Ama biz ne diyoruz? Bakın bütün bu alanlarda yaptıklarımızı söylüyoruz. Bunları güvence vererek yapacaklarımızı anlatıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu da desin ki, ben Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdürüyken şöyle güzel bir iş yaptım. Bakın benim tecrübem odur, onun için bana güvenin, ben bunları yapacağım. Şimdi kendi döneminde yaptıklarından hiç bahsetmiyor, o dönemi tamamen unutturmaya çalışıyor, o dönemdeki tamamen iflas etmiş bir SSK’yı, halkımızın sürekli kuyruklar içerisinde, gerçekten çok zor şartlarda sağlık hizmeti alabildiği bir dönemi tamamen unutturmak istiyor, tamamen kapatmak istiyor, sadece geleceğe doğru laf. Dediğim gibi, bakın bu söylediklerini, vaatlerini şöyle alt alta yazdığınızda bunlar tutmuyor. Çok dikkat edin, çok dikkat edin, mesela bak aile sigortası dediniz.
ERKAN TAN- Ali Bey, onlar yazınca tutuyor oradan, bilmiyorum da yani, hani kızmayın da.
ALİ BABACAN- Yok yok.
ERKAN TAN- Onlar oraya oturuyorlar, alt alta yazıyorlar hesap tutuyor. Siz oturunca hesap tutmuyor.
ALİ BABACAN- Siz hesabı kontrol etmiyorsunuz o zaman. Siz kendiniz şöyle bir kağıt kalemi alın bir yazın bakalım.
ERKAN TAN- Peki yazıyorum.
ALİ BABACAN- Sadece dinlemeyin.
ERKAN TAN- Peki yazıyorum, siz yapın, tamam sizin hesabınızı yazıyorum.
ALİ BABACAN- Şimdi bakın aile sigortası, aile sigortası.
ERKAN TAN- Tutmaz dediğiniz hesabı yazıyorum.
ALİ BABACAN- Şimdi aile sigortasıyla ilgili Sayın Kılıçdaroğlu ne diyor?
ERKAN TAN- Ne diyor?
ALİ BABACAN- Siz söyleyin, sizin aklınızda kalmış olabilir, ne diyor?
ERKAN TAN- 600 TL vereceğim diyor.
ALİ BABACAN- En az diyor değil mi?
ERKAN TAN- Evet.
ALİ BABACAN- Bakın en az 600 TL vereceğim diyor değil mi? Bakın, cümle bu.
ERKAN TAN- Tamam.
ALİ BABACAN- Afişlere bunu asıyorlar, reklamlara bunu koyuyorlar. Bir de, kendi Partilerinin web sitelerindeki bunun teknik dökümüne bakın. Orada ne diyor? Geliri 600 liraya tamamlayacağız diyor. Ödemelerimiz diyor, 150-200 liradan başlayacak diyor.
ERKAN TAN- Yani başka şey konuşuyor, başka şey mi yazıyor?
ALİ BABACAN- Ha şimdi bakın bakın, hemen bir zarfın arkasına küçük bir kağıda şöyle yazın bu rakamları görün. Şimdi hangisi doğrusu. Kendi seçim beyannamelerini açın bakın, açın bakın, en az 600 lira vereceğiz diyor, öbür taraftan da diyor ki 100-150 lirayla başlayacağız diyor. Eğer geliri 600’ün altındaysa 600’e tamamlayacağız diyor. Şimdi bu çelişkiyi çıkıp bugüne kadar hiçbir CHP’li açıklayamadı, çünkü doğruyu söylemiyorlar. Bir yandan…
ERKAN TAN- 600 TL vereceğiz diyorlar millete, 600’e tamamlayacağız diyorlar yazılı belgeye.
ALİ BABACAN- Evet. Hatta teknisyenlerinin, yani teknik çalışmaları yapanların beyanlarına bakın, çıkıp onlar da televizyonlarda konuşuyorlar, 600’e tamamlayacağız diyorlar. O çıkıyor ben az 600 vereceğim diyor. Bakın burada 12 milyon insandan bahsediyorlar. Şimdi 12 milyon kişiye en az 600 lira vereceğim demek başka, gelirini 600’e tamamlayacağım demek başka. İkisini çarpıp böldüğünüzde arada on milyarlarca lira, eski parayla on katrilyonlarca lira fark var. Bakın kimse kimseyi aldatmasın. Artık halkımız…
ERKAN TAN- Hesap yapmaya gerek yok, yani bu çok büyük bir kandırmaca, doğrudur.
ALİ BABACAN- Bakın artık Türkiye’de 400’ün üzerinde televizyon kanalı var, 1100 tane radyo kanalı var. Artık 30 santimlik bir uydu anteniyle halkımız yüzlerce televizyon kanalına ulaşıyor, her akşam tartışma programları var. Yani kimse kimseyi kandırmasın, kimse kimseyi aldatmaya çalışmasın. Çünkü artık bugünün Türkiye’sinde bunlar işlemiyor. Bunu yapmaya çalışan politikacıların sonucunu da görüyoruz. Bakın mazotu 1 liraya vereceğim diyen bir adam vardı bir zamanlarda, 2002 seçimlerinde. Mazot 1 lira diye reklam yapıyordu. Bunlar da çıktı, biz de mazotu 1,5 yapacağız. Yani biraz enflasyon falan var ya arada. Şimdi ne oldu o 1 lira diyen? Şu anda ortada yok, Türkiye’ye adımını atamıyor, kaçmış gitmiş, batırmış çıkarmış. Yani şimdi mutlaka söylenenlerin arkasına analiz lazım, analiz analiz. Yani bugün çıkarttıkları ekonomik programı bir götürsünler bakayım, İstanbul’da şöyle ekonomistlerle bir tartışsınlar. Götürsünler bir Londra’da, New York’ta savunsunlar da göreyim. Aklı başında işi bilen bir kişi gördüğünde kardeşim sizde hesap kitap yok, bu rakamlar birbirini tutmuyor. Siz sadece öyle bir şey yazıyorsunuz ki yazdıklarınızın içerisinden bir cümleyi seçelim Ahmet’i yarasın, bir cümleyi seçelim Mehmet’e, bir cümleyi seçelim köydeki Ayşe teyzeye yarasın, bir cümleyi seçelim emekli bundan memnun olsun, öyle bir cümle koyalım ki bundan da işçiler memnun olsun. Peki, bunları alt alta yazdığınızda iktidar sorumluluğu olan bir parti bunları söyleyebilir mi? Söyleyemez.
Sayın Başbakanımız geçenlerde güzel bir şey ifade etti, dedi ki; eğer çok yakında Sayın Kılıçdaroğlu, herkese cennetten birer dönüm şöyle etrafı çevrili arazi ekili biçili, içinde de bir evi olan bir arazi vaat ederse hiç şaşırmayın dedi, çünkü bu işin ucu oraya gidiyor.
ERKAN TAN- Peki efendim. Erkan Tan’la Başkentten programında Sayın Ali Babacan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Ankara Milletvekili ve Ankara milletvekili adayı sizinle ve bizimle konuşmayı sürdürecek. Reklamlardan hemen sonra evinizdeyiz.
(Reklam Arası)
ERKAN TAN- Sevgili dostlar, Erkan Tan ile Başkent’ten Programı devam ediyor. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ankara Milletvekili ve Ankara milletvekili adayı Sayın Ali Babacan sorularınızı cevaplandırıyor.
Reklam esnasında demiş ki bir seyircimiz, tamam aile sigortasını anlattı. Seyretmemiş olanlar olabilir, ama intibakı yanıtlasın da görelim. CHP yapacağım diyor kardeşim, niye inanmayalım demiş bir seyircimiz.
ALİ BABACAN- Şimdi bu intibak konusu biliyorsunuz çok eski bir konu ve biz aslında şu son 8,5 yıl içerisinde ne yaptık? Maaşı düşük olan emeklilerimize daha yüksek oranda zam verdik, maaşı yüksek olan emeklilerimize daha düşük oranda zam verdik, dolayısıyla 8,5 yılda aslında emekli maaşlarını birbirine oldukça yaklaştırdık.
ERKAN TAN- Yani kısmen intibak yaptık aslında anlamı çıkar mı konuştuklarımızdan?
ALİ BABACAN- Yani tam adına intibak demeyelim, çünkü intibak kelimesini kullanmak...
ERKAN TAN- Bir kanuni durum oluyor.
ALİ BABACAN- Yani o bambaşka bir anayasal çerçeve, bambaşka bir yasal çerçeve gerektirecek bir durum. Ama buradaki önemli olan nedir? Burada önemli olan emekli maaşı gerçekten çok düşük olan vatandaşlarımıza bir miktar olsun destek verebilmek, bir miktar olsun onların durumunu...
ERKAN TAN- Yani işçi emeklileri memur emeklilerinin seviyesine yakınlaştırmak, eşleştirmek onları gibi.
ALİ BABACAN- Evet öyle. Bakın bizim döneme şöyle bir bakacak olursanız geçtiğimiz 8,5 yıllık döneme, aslında emekli ücretlerinin satın alma gücünde oldukça yüksek bir artış oldu. Mesela SSK emeklilerine bakacak olursak, mesela SSK’dan emekli olanlar. Bugün en düşük SSK emeklisinin 1 aylık maaşıyla 255 kilo ekmek alınabiliyordu, bugün 353 kilo ekmek alınabiliyor. Yine bir başka örneğe bakalım mesela, ayçiçeği yağına bakalım; 90 litre ayçiçeği yağı alabiliyordu en düşük SSK emeklisi maaşı, şu anda 163 litre ayçiçeği yağı alıyor. 156 kilo toz şeker alabiliyormuş, 293 kilo artık toz şeker alabiliyor. Bu en düşük SSK emeklisinin bir aylık maaşıyla alabilecekler, yani satın alım gücünü gösteriyor. Mesela yine en düşük SSK emeklisine bakıyoruz, 2002’nin Aralığında 92 aylık maaş ancak bir araba parası ediyormuş. 92 ay demek yaklaşık 8 yıla yakın bir süre, yani 7 yıl 8 aylık bir süre. Şu anda bu süre inmiş 43 aya. Yani yaklaşık 3,5 yıllık bir emekli maaşını topladığınızda bir otomobil parası ediyor. Dolayısıyla, bu bizim aslında sosyal politikalara ne kadar önem verdiğimiz ve Türkiye’deki gelir dağılımını düzeltmek için ne kadar önemli bir çalışma ortaya koyduğumuzu ifade ediyor. Aslında biz bütün bu sosyal güvenlik sistemiyle ilgili 2004 yılında bir reform yapmaya çalıştık. Ve Türkiye’de artık memur, işçi, Bağ-Kur’lu ayrımını kaldırıp bir çalışan kavramını getirmeye çalıştık. Fakat Anayasa Mahkemesi’nden önemli maddeleri o reformun, maalesef iptal edildi. Yani memurların Anayasada tanımlanan bir özel statüsü vardır. O özel statüsü sebebiyle siz herkesi eşitleyemezsiniz dedi Anayasa Mahkemesi. Şimdi bizim nihayetinde ulaşmak istediğimiz hedef aslında, yani intibakın da çok daha ötesinde. Çalışan ya da emekli, herkesin tamamen eşit şartlardan yararlanabileceği bir sistem kurmaktı. Ama biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi’nin sık sık Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü pek çok konu var. Onların sık sık hani bizim yapmak isteyip de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maalesef oldukça çok sayıda adım var. Bizim bu emeklilerle alakalı, tüm çalışanlarla ilgili getirmek istediğimiz sistem maalesef o dönemde gerçekleşemedi. Ama biz de ne yaptık? Hani arzu ettiğimiz ideali gerçekleştiremedik ama hiç olmazsa adım adım bu haksızlıkları biraz daha önleyelim, farkları biraz daha kapatalım istedik.
ERKAN TAN- Yani onunda mı kaynağı yok sizce? Çünkü böyle bir mesaj var demiş ki; bak Erkan Tan, ben bu Ali Babacan’ı çok seviyorum arkadaş, böyle demiş mesajda. Beğeniyorum, iyi çocuk, yetişmiş çocuk, yükseldi de, Allah yolunu açık etsin. Ama intibak yasasını niye çıkartamayacakmış CHP, niye para yokmuş onu hala anlatamadı bak? Ben onu söyleyeyim demiş bir seyircimiz.
ALİ BABACAN- Aslında tabi bunu yapacağım diyen siyasi partiye sormak lazım. İntibak dediğiniz maliyeti nedir ve bunun kaynağını da nereden bulacaksınız diye, yani bunu söyleyen partinin, bunu yapacağım diyenin hem toplam rakamını hesap edip bir de kaynağını da ortaya koyması lazım. Çünkü biz bunu yapacağız demiyoruz. Ama yapacağım diyen partinin bunu bir açıklaması lazım. Dikkat edin bugüne kadar hiç kimse söylemedi.
ERKAN TAN- Neyi açıklaması, hangi başlıkları?
ALİ BABACAN- İntibak yasası.
ERKAN TAN- İntibak yasasını çıkartacağım ey millet diyenlere söylüyorsunuz siz.
ALİ BABACAN- Şimdi yıllık ne kadar maliyeti var ve bu kaynağı da nereden nasıl bulacak? Yani bunu bir açıklaması lazım. Bu tedrici olarak zaman içerisinde bu farklılıkların giderilmesiyle ilgili biz zaten adımlarımızı atmışız son 8,5 yıldır adım adım farkları kapatma yolundayız. Ama çıkıp da ben bunu yapacağım, hem de hemen yapacağım diyenin o zaman bir hesap kitap ortaya koyması lazım. Biz ne yapmışız? Bir yandan bütçe açığımızı düşürmüşüz, bir yandan Türkiye’nin borç stokunu aşağıya çekmişiz, milli gelire oran olarak. 2010 yılında tüm Avrupa’da 27 ülkede birden borç stoku artarken milli gelire oranı, düşüren tek ülke biziz. Yüzde 45,5’dan yüzde 41,6’ya düşürmüşüz ve kendi iktidar dönemimizde asla karşılıksız para basmadık. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarda olduğu her dönemde Türkiye’de karşılıksız para basma alışkanlığı vardı. Onlar hep o günleri hatırlıyor. Yani ne olacak sözü verelim, hani olur da kazayla iş başına gelirsek de Merkez Bankası var, döneriz basarız parayı dağıtırız.
ERKAN TAN- Nereden biliyorsunuz Ali Bey, canım bunu siz şimdi söylüyorsunuz, onlar böyle demiyorlar canım.
ALİ BABACAN- Yapacağız da demiyorlar. Kaynak açıklamıyorlar bakın. Açıkladıkları projelerin toplam maliyetlerini şöyle alt alta yazıp bugüne kadar açıklamış değiller ve bunun da kaynağını açıklamış değiller. Şimdi kaynağı açıklamadığında neden şüphe ederseniz, bu nereden karşılanacak? Diyecek ki ben bütçe açığını artıracağım arkadaş, Türkiye’yi daha çok borçlandıracağım diyecek.
ERKAN TAN- Tamam.
ALİ BABACAN- Ya da dönüp para basacağım diyecek, bunun ikisini de söyleyemiyorlar. Çünkü yapabileceklerinden değil. Yani bunları alt alta yazdığınızda hepsinin bir anda aynı anda olması mümkün projeler değil bunların.
Ben bir şey söyleyeyim; 200 liralık banknot, bunun kağıdı, mürekkebi, baskı maliyeti tamamı 10 kuruştur. Yani makinelerin amortismanı, işçilik, kağıt, mürekkep hepsini toplayın 10 kuruş. Yani 10 kuruşluk bir malzemeyle siz 200 lira bir banknot basıp piyasaya sürebilirsiniz. Ve eğer bunu karşılıksız yaparsanız ne olur? Bütün vatandaşın cebindeki paranın değerini düşürmüş olursunuz. Bir yandan intibak derseniz, bir yandan zam vereceğim dersiniz, bir yandan 600 lira dersiniz. Öbür taraftan da vatandaş o elindeki parayla dönüp de alışveriş etmeye çıktığında bir bakar ki her ay fiyatlar artıyor. Bakın biz çok piyasayı yokluyoruz, esnafımızı ziyaret ediyoruz, alışveriş merkezlerini geziyoruz, herkesle konuşuyoruz. İşinden en çok şikayetçi olan kesim, şu anda döviz büroları. 10’da 1’ine düştü işimiz diyor, artık döviz alan yok Bakanım diyor, nasıl olacak bu iş diyor. Ya bu kötü bir şey değil tabi, ne demek? Tabi herkes Türk Lirasına güveniyor, Türk parasına güveniyor. Bırakın kendi içimizdeki güveni, bugün…
ERKAN TAN- Ama o da suçmuş, o da suçmuş. Muhalefet temsilcilerinden bir tanesi, en büyük kabahatleri, Türk Lirasını bu kadar değerli kılmaktır dedi, CHP’li bir milletvekili adayı.
ALİ BABACAN- Bakın şimdi Türk Lirasının değeri ve Türk Lirasının güvenilirliliği herkesin ancak gurur duyması gereken bir konudur. Paranın pul olduğu günleri hiç kimse unutmasın. Burada biz ne yapıyoruz? Türk Lirasını dolara karşı, euroya karşı daha itibarlı bir para haline getirmeye çalışıyoruz. Bakın bütün bu son krizde ben iddialı konuşuyorum; bir bakın euroya, bir bakın dolara, bir bakın başka para birimlerine, bütün bunların içerisinde zikzak en az yaşayan, en istikrarlı para birimi Türk Lirası olmuştur. Çünkü bugün maalesef Amerika’da, Avrupa Merkez Bankası da bu ekonomik kriz sebebiyle ve çok çok artan açıklar ve borç sebebiyle karşılıksız para basıyorlar, biz yapmıyoruz. Onun için Türk Lirası istikrarlı. Onların Türk Lirası neye göre değerli diyorlar? Dolara, euroya göre değerli diyorlar değil mi?
ERKAN TAN- Evet.
ALİ BABACAN- Bu ne demek? Dolar, euro değersiz. Niye değersiz? Çünkü karşılıksız bastıkları için değersiz, çok açık bu. Dolayısıyla, bizim asla karşılıksız para basma diye bir uygulamamız yok. Biz vatandaşımızı asla aldatan olmadık, olmayacağız da. Çünkü ben açık söylüyorum; karşılıksız para basmak ve enflasyon üretmek, devletin yaptığı modern bir hırsızlık türüdür. Kimse farkında olmadan herkesin cebindeki paranın değerini düşürebiliyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Dönüyorsunuz merkez bankasına, bas. 10 kuruşluk kağıdı ver 200 lira diye piyasaya sür. Ondan sonra herkesin banka hesabı, herkesin cebindeki paranın değeri düşsün, fiyatlar, etiketler artsın. Şimdi bunlar hep o dönemin alışkanlıkları. Kendi dönemlerinde, iktidar oldukları dönemde ya da iktidar ortağı olduğu dönemde bunu yapmışlar. Diyorlar ki, ya ne olacak, sıkışırsak yaparız, ne olacak. Ve bu birkaç yıl kolay kolay hissedilmez bile yani. Birkaç yıl ne oluyor, ne bitiyor diyene kadar zaten vurup geçerler. Bunlar işte hep modern hırsızlık metotları ve dediğim gibi biz bunu yapmadık, yapmayacağız da. Açıkladığımız her şeyin, her programın hesabı kitabı vardır. Biz ne dediysek yaptık, yani 2002’de ne söz verdiysek yaptık, 2007’de ne söz verdiysek yaptık. Şimdi 2023 diyoruz, hedefler koyuyoruz. Türkiye, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olacaktır diyoruz, 500 milyar dolar ihracata ulaşacağız diyoruz, 2 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğümüz olacak diyoruz. 3500’den 10 bin dolara getirdiğimiz milli geliri inşallah 25 bin dolara taşıyacağız diyoruz, ta 2023’ün hedeflerini biz bugünden koyuyoruz ve bütün hazırlıklarımızı da o çerçevede yapıyoruz.
ERKAN TAN- Çok teşekkür ederiz, kolaylıklar ve başarılar dileriz.
Sevgili seyirciler; Sayın Ali Babacan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı sizinle ve bizimle birlikteydi, konuştuk, sorularınızı sorduk.
Yarın da evinize geleceğiz. Gönlünüzce gerçekleşsin istekleriniz, hoşça kalın efendim.

http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous

http://www.hazine.gov.tr/irj/go/km/d...N_12052011.doc

 

EZEL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi