Ali Karahasanoğlu ‘Ben çektim ağam, hemi de tek kolumla’! - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

**Ertuğrul ÖZGÜL** · 05-14-2009, 07:10

Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt, sanki büyük bir maharetmiş gibi, 27 Nisan muhtırasının sorumluluğunu üstlenmiş!
Olay bana şu fıkrayı hatırlattı.. Uyanık birkaç arkadaş; tren seyahati sırasında, gücü kuvveti yerinde görünen, ancak saf bir vatandaşı gözlerine kestirmişler..
İmdat kolunu gösterip, birkaç göstermelik deneme de yapıp, “Ya bu kolu çekmeye büyük güç ister. Çekemiyoruz” diyerek, adamı dolduruşa getirmişler. Adamın okuma-yazması olmadığından, daha önce de böyle bir imdat kolu görmediğinden olsa gerek, “İmdat kolu”nun gerçekten “güç denemesi” için konulduğunu sanıp, yerinden kalkıp şöyle bir çekivermiş!
Tabii tren de duruvermiş!
Görevliler gelip, kızgınlıkla “Kim çekti bu kolu?” diye sorduklarında da, “Ben ağam ben. Hemi de tek kolumla” demiş, bizim saf vatandaşımız!
Yaşar Büyükanıt’ın, 27 Nisan muhtırasını üstlenen sözleri de, bana bu fıkrayı hatırlattı işte.
Sanki o muhtıra, sahibini onurlandıran bir bildiri imiş gibi.. Muhtıra sahibinin gurur duyması gereken bir esermiş gibi, Büyükanıt da, saf saf “benim eserim” ilanını yapıyor!
Oysa; o muhtıra övünülecek değil, olsa olsa utanılacak bir bildiri.. Dolayısı ile; sahibinin de, sorularda köşe-bucak kaçması gereken bir bildiri!
Genel değerlendirmeleri boşverelim. Somut olarak, muhtırada neler belirtiliyordu hatırlatalım: “Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez-tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahade edilmektedir.”
Biz soyut değerlendirme yapmayalım dedik ama, 27 Nisan bildirisinin daha ilk cümlesi, soyut değerlendirme ile başlamış!
Taa Cumhuriyet’in ilk kuruluş yıllarından bu yana klasik söylemdir bu.. “Temel değerleri aşındırmak için, bitmez-tükenmez çabaların arttığı müşahade edilmektedir.”
Azaldığı görülmüş değil ki bunların! Hep arttığı müşahade ediliyor!
Ama ne hikmetse, ortada hiçbir şey yok!
Ya uyduruk bir suikast iddiası ile sallandırılan kelleler!
Ya “Hazırlık yapılıyordu” iddiası ile idam sehpasına gönderilen insanlar!
Hep, “son dönemde artan” ve “müşahade edilen” eylemlerden bahsedilir!
Ama “daha önce eylemler ne yoğunlukta imiş de, sonra hangi yoğunluğa erişmiş”, “eylemler neler imiş”, “bu eylemlerin, devletin temel değerlerini aşındıracak ne ciddiyeti varmış”, hiç anlatılmaz! Anlatılamaz!
27 Nisan bildirisinde de, olay aynı! Birkaç somut olay verilmiş gibi ama.. Bunların “devletin temel değerleri”ni nasıl aşındırdığı meçhul!
Somut olaylar neler? Örneğin, “devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar, değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.”
Vay babo vay! Milli bayramlara alternatif kutlamalar yapılması, Genelkurmay Başkanı’nın bildiri yazması için yeter sebep imiş!
Sayın Büyükanıt kusura bakmasın ama, trendeki saf vatandaşımızdan da saf imiş!
Saf imiş ki; böylesine bir bildiriyi üstleniyor, tek başına yazdığını söyleyerek, fıkradaki ‘hemi de tek kolumla’ gülünç durumuna düşüyor!
Alternatif kutlama diye bir şey yok ama, farzedin ki var!
Her yıl 150-200 askerimizin şehid edildiği bir terör belâsı ile henüz daha başedilememiş iken, tek bir kişinin burnunun bile kanamasına sebep olmayan bir alternatif bayram kutlama iddiası doğru olsa ne olur! Ne olur ki; Genelkurmay Başkanı, terörü ezmiş, bitirmiş, ülkeyi düzlüğe çıkarmış gibi, kalkmış kültürel etkinlikleri, dini amaçlı kutlama törenlerini kendisine hedef alıyor?
Söyleyin Sayın Büyükanıt, nedir sizi böylesine gülünç bir duruma düşüren..
Bildiride savunulacak nasıl bir haklılık gördünüz ki, böylesine açık bir ifade ile sorumluluğunu üstlendiniz? Veya şöyle soralım, sizi oyuna getiren kim?

vakit

05-14-2009, 07:10	#1
Kullanıcı Adı Ertuğrul ÖZGÜL	Ali Karahasanoğlu ‘Ben çektim ağam, hemi de tek kolumla’! Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt, sanki büyük bir maharetmiş gibi, 27 Nisan muhtırasının sorumluluğunu üstlenmiş! Olay bana şu fıkrayı hatırlattı.. Uyanık birkaç arkadaş; tren seyahati sırasında, gücü kuvveti yerinde görünen, ancak saf bir vatandaşı gözlerine kestirmişler.. İmdat kolunu gösterip, birkaç göstermelik deneme de yapıp, “Ya bu kolu çekmeye büyük güç ister. Çekemiyoruz” diyerek, adamı dolduruşa getirmişler. Adamın okuma-yazması olmadığından, daha önce de böyle bir imdat kolu görmediğinden olsa gerek, “İmdat kolu”nun gerçekten “güç denemesi” için konulduğunu sanıp, yerinden kalkıp şöyle bir çekivermiş! Tabii tren de duruvermiş! Görevliler gelip, kızgınlıkla “Kim çekti bu kolu?” diye sorduklarında da, “Ben ağam ben. Hemi de tek kolumla” demiş, bizim saf vatandaşımız! Yaşar Büyükanıt’ın, 27 Nisan muhtırasını üstlenen sözleri de, bana bu fıkrayı hatırlattı işte. Sanki o muhtıra, sahibini onurlandıran bir bildiri imiş gibi.. Muhtıra sahibinin gurur duyması gereken bir esermiş gibi, Büyükanıt da, saf saf “benim eserim” ilanını yapıyor! Oysa; o muhtıra övünülecek değil, olsa olsa utanılacak bir bildiri.. Dolayısı ile; sahibinin de, sorularda köşe-bucak kaçması gereken bir bildiri! Genel değerlendirmeleri boşverelim. Somut olarak, muhtırada neler belirtiliyordu hatırlatalım: “Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez-tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahade edilmektedir.” Biz soyut değerlendirme yapmayalım dedik ama, 27 Nisan bildirisinin daha ilk cümlesi, soyut değerlendirme ile başlamış! Taa Cumhuriyet’in ilk kuruluş yıllarından bu yana klasik söylemdir bu.. “Temel değerleri aşındırmak için, bitmez-tükenmez çabaların arttığı müşahade edilmektedir.” Azaldığı görülmüş değil ki bunların! Hep arttığı müşahade ediliyor! Ama ne hikmetse, ortada hiçbir şey yok! Ya uyduruk bir suikast iddiası ile sallandırılan kelleler! Ya “Hazırlık yapılıyordu” iddiası ile idam sehpasına gönderilen insanlar! Hep, “son dönemde artan” ve “müşahade edilen” eylemlerden bahsedilir! Ama “daha önce eylemler ne yoğunlukta imiş de, sonra hangi yoğunluğa erişmiş”, “eylemler neler imiş”, “bu eylemlerin, devletin temel değerlerini aşındıracak ne ciddiyeti varmış”, hiç anlatılmaz! Anlatılamaz! 27 Nisan bildirisinde de, olay aynı! Birkaç somut olay verilmiş gibi ama.. Bunların “devletin temel değerleri”ni nasıl aşındırdığı meçhul! Somut olaylar neler? Örneğin, “devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar, değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.” Vay babo vay! Milli bayramlara alternatif kutlamalar yapılması, Genelkurmay Başkanı’nın bildiri yazması için yeter sebep imiş! Sayın Büyükanıt kusura bakmasın ama, trendeki saf vatandaşımızdan da saf imiş! Saf imiş ki; böylesine bir bildiriyi üstleniyor, tek başına yazdığını söyleyerek, fıkradaki ‘hemi de tek kolumla’ gülünç durumuna düşüyor! Alternatif kutlama diye bir şey yok ama, farzedin ki var! Her yıl 150-200 askerimizin şehid edildiği bir terör belâsı ile henüz daha başedilememiş iken, tek bir kişinin burnunun bile kanamasına sebep olmayan bir alternatif bayram kutlama iddiası doğru olsa ne olur! Ne olur ki; Genelkurmay Başkanı, terörü ezmiş, bitirmiş, ülkeyi düzlüğe çıkarmış gibi, kalkmış kültürel etkinlikleri, dini amaçlı kutlama törenlerini kendisine hedef alıyor? Söyleyin Sayın Büyükanıt, nedir sizi böylesine gülünç bir duruma düşüren.. Bildiride savunulacak nasıl bir haklılık gördünüz ki, böylesine açık bir ifade ile sorumluluğunu üstlendiniz? Veya şöyle soralım, sizi oyuna getiren kim? vakit

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)