11-23-2012, 03:36 | #1 |
Ali Karahasanoğlu "DHKP-C'liler ile darbecilerin
savunması aynı!
"
Avukatlığa yeni başladığım yıllarda, DGM'lerde pek işim olmazdı. Niye olsun ki? Kimi savunacağım, uyuşturucu sanıklarını mı? Yoksa terör örgütü üyelerini mi? TCK 163'den açılan davalar da, 1991'deki değişiklik sonrası, sıfırlanmıştı.. Ne zamanki Vakit gazetesi çıkmaya başladı.. Ben de sorumlu müdürlüğünü üstlendim.. Yavaş yavaş artan bir periyodla, DGM'yi ikinci adres yaptık. Bir yandan 163. madde yerine ihdas edilen meşhur 312/2. maddeden açılan davalar.. Bir yandan da başörtü karşıtı/yasakçısı asker ve memurlar aleyhine haberlerin, hedef gösterme olduğu iddiası ile açılan davalar.. Kendi dosyalarımızı beklerken de, özellikle DHKP-C'li sanıkların duruşmalarını izlerdik. 17-18 yaşında, gencecik kızlı-erkekli sanıklar.... Jandarma eşliğinde gelirler mahkeme önüne.. İlk cümleleri hep kla******: "Siz bizi yargılayamazsınız.. Biz, sizi mahkeme olarak kabul etmiyoruz.." Jargon buydu.. İkinci klasik söylem de, "tutuklu"lar için kullanılan "tutsak" ifadesi idi.. Merak ettiğim için, kendilerini destekleyen yayın organlarını alıp okuduğumda karşılaşır, şaşırırdım. Şurayı bombalamış. Burayı kundaklamış. Şu emniyet müdürünü vurmuş, bu savcıyı yaralamış.. Ve sonunda yakalanıp tutuklanmış örgüt üyeleri için, sempatizan yayın organlarında hep şu ifade kullanılıyordu: "Tutsak!" Sistemin avukatlığını yapacak değilim. Kendileri yapsınlar, kendi savunmalarını.. Ama açıkça söyleyeyim, gıcık oluyordum "tutsak" kelimesine.. Hala da oluyorum. Sistemin yanlış temellere dayandığını söyleyebilirsiniz. Biz de buna katılırız. Sistemin değişmesi için mücadele edebilirsiniz. Edebiliriz. Ama sistemi külliyen düşman olarak görmek, tutuklandığında düşman devletin güvenlik görevlilerince derdest edilmişçesine, "esir" anlamına gelen "tutsak" nitelemesini yapmanız.. Hangi akla hizmet olabilirdi ki? Sonraları, bu jargonların bilinçli bir propaganda malzemesi olduğunu gördüm. Örgüt ağzı ile konuşma. Örgüt ağzı ile savunmalar geliştirme. Örgüt ağzı ile kavramlar oluşturma.. Adeta bir mesajlaşma!.. Geldik 2012'ye.. Dün gencecik çocukları önce suça itip, sonrasında da ağır ceza talepleri ile DGM'lerde yargılatanlar, şimdi kendileri mahkeme önünde ifade veriyorlar. Ve işe bakın ki, dün DHKP-C'lilerin "Sizler bizi yargılayamazsınız. Mahkemenizi tanımıyoruz" söylemini, şimdi darbeci generaller tekrarlıyorlar.. Sadece "Bizi yargılayamazsınız. Bu mahkemeyi tanımıyoruz" söylemi değil. "Tutsak" söylemi için de, Ergenekon yapılanmasındaki emekli-muvazzaf generallerin savunmalarına bakın. Hemen hepsi, kendisini "tutsak" olarak nitelendiriyorlar.. Demek ki, DHKP-C.. Ve diğer örgütlerle.. Uzun yıllar devletin en tepe noktasında duran generaller aynı noktada buluşuyorlar.. Teröristler de mevcut mahkemelerin yargılama yetkisine itirazla söze başlıyorlar.. Darbeci generaller de.. Terörist örgütlerin üyeleri de kendilerini "tutsak" olarak niteliyorlar. Darbeci generaller de.. Söylemdeki birliktelik, bana "Acaba" dedirtiyor. Acaba birbirlerine karşı acımasızca mücadele veren bu iki grup, aslında yukarıda bir yerde buluşuyorlar mıydı? Darbeciler, gaddar bir tavırla şu örgütün, bu örgütün üyelerini işkencelerden geçirtirken.. Aslında o örgütün tepe noktasındaki isimlerle birlikte iş mi pişiriyorlardı? Veli Küçük ile DHKP-C'nin tepe isimleri arasındaki iddia edilen ilişki, bunu gösteriyor.. Ve bugünlerde, Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya ve diğer darbeci generallerin, meşru mahkemelere yönelik "Bizi yargılayamazsınız" itirazlarının, aslında dünlerde kalan terör örgütü üyelerinin savunmalarından bire bir kopya olmasının, bir tesadüf olmadığını anlıyoruz. Çok derin bir yapı var karşımızda.. Derin ama. Böyle ayrıntı gibi görünen noktalarda, kendini ele veriyor işte.. Komutana da.. Teröriste de.. Aynı savunmayı yaptırtıyor..
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-23-2012, 03:40 | #2 | |
Alıntı:
|
||
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|