08-02-2009, 09:38 | #1 |
Ali Karahasanoğlu "İki Osman’da da, taktik aynı!"
Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ile, bir daha gündeme geldi...
Daha önce de, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün, dinlemeye takılan konuşmaları ile ilgili tartışma yaşanmıştı. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz da, Osman Paksüt’ün soruşturmadan kurtulmasındaki gibi, aynı taktikle konuyu kapatmaya çalışıyor! Taktik ne? “Biz hakimiz.Bizim telefonlarımızın dinlenebilmesi için özel karar gerekli. Başkaları dinlenirken, bizim takıldığımız dinlemeler de, bizim aleyhimize delil sayılmaz.” Osman Paksüt soruşturmasında, bu yöndeki gerekçe ile “Dava açılmasına gerek yok” denildi. Bir anlığına, gerçekten söz konusu hakimlerin dinlenmeleri için özel izin gerektiğini, başkaları dinlenirken ele geçirilen delillerin bu hakimler aleyhine suç delili olarak kabul edilemeyeceğini varsayalım. Ama “Şu delildir.Bu delil değildir” şeklindeki tartışma, eylemin varlığını-yokluğunu değiştiriyor mu konusuna da bir değinmemiz gerekir. Örneğin Osman Paksüt hakkında, gerçekten de “dinleme kararı” yok diyelim. “Tesadüfen bazı deliller elde edildi, ancak bunların da delil olma imkanı kanunen yok” diyelim. Peki, birisi mektupla bir ihbarda bulunsa idi, “Osman Paksüt, eşi vasıtası ile, Turhan Çömez’e dava hakkında bilgiler aktarıyor” deseydi.. Bunu araştırmak, hukuk devleti ilkesine sahip çıkan bir ülkenin yapması gereken bir vazife değil miydi? Tamam... Telefon konuşmalarını delil olarak kabul etmeyin. Ama orada bir vakıa varsa, ortadabir gerçek olay varsa, bu olayı Paksüt bile inkar etmiyorsa, eşi vasıtasıyla birileri ile irtibatta olduğunu kabul ediyorsa, en azından zımnen olayı kabul ediyorsa, daha neyi araştırıyorsunuz ki? Konuşulan kişi kaçak. Konuşulduğu kesin.. Konuşan eş, zaten aynı davada sanık.. Ve yaptığı konuşmaları kabul ediyor. Konuşmaları yaparken, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili’nin de yanında olduğunu, sanık eş inkar etmiyor.. O zaman, telefon dinleme kayıtlarının varlığı veya yokluğunun ne önemi var ki?. Aynı şekilde, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nın da, şimdi AdaletBakanlığı müfettişleri hakkında şikayette bulunup, “Hakkımda yürüttükleri soruşturma sırasında, kanaatimce yasa dışı sorgu ve ifade yöntemleri kullanan, birtakım yöntemler kullanarak engellemeye çalıştığım halde telefonlarımı dinleyen, bu görüşmeleri, yaptıkları soruşturma sırasında kullanan Adalet Bakanlığı Başmüfettişleri ve müfettişi hakkında şikayetçiyim” demesinin bir anlamı var mı? Bence yok. Çünkü Osman Kaçmaz aleyhindeki deliller, sadece telefon dinlemesinde geçen konuşmalar olarak gösterilecek değil ki! “Şununla telefonda konuşmuşsun. Ona ‘Başbakan’ı ben yaktım’ demişsin. Sonra biz dosyaya baktık. Sen Başbakan aleyhinde kasıtlı kararı almışsın. Dosyada diğer önyargılı durumları bir kenara bırakın, her şeyden önce, bir zamanaşımı itirazı var. Buna rağmen, kasten aleyhte karar almışsın. Buyur açıkla, zamanaşımına uğramış bir iddiayı, niçin dava haline getirmek istedin?” Ne diyecek Osman bey? Var mı söyleyebileceği bir şey? Bence yok. Bence yok ama, ona göre var. Ne diyecek Osman bey? “Telefon dinleme, kanuna aykırı yapılmıştır.” Ezberlemişler ya.. Aynen tekrar edecekler! İyi de bey abi, telefon dinlemede usulî bir hata var diye, senin yaptığın tüm yanlış işler, doğru mu olacak? Söyleyin, önyargılı yanlış eylem ortada iken, delil araştırmasındaki küçük hata sebebi ile, suç ortadan kalkmış mı olacak? Anayasa Mahkemesi’ndeki Osman bey de, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Osman bey de söyleyin lütfen! İkiniz de söyleyin, “var olan eylem”, sürdürülen soruşturmada küçük bir hata var diye, “yok” mu olur? Söyleyin de bilelim.. vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|