12-28-2012, 11:11 | #1 |
Ali Karahasanoğlu "Rektörün "özür"ü 2. Madımak'ı önledi!"
Kurban Bayramı öncesinde, kurbanlık pazarlıkları olur.. - Ağa, kaça şu koç? -400 ağabey. - Ver elini hele 250.. - Yok ağabey ne yaptın sen? - Ver eline hele ver.. - Yok elimi vermem.. - Haydi 300 olsun, ver elini! Böyle böyle gider, kurbanlık pazarlığı.. Bu pazarlığın benzeri, Galatasaray Üniversitesi'nde yaşanıyor. Üstelik Galatasaray'daki pazarlık, kurbanlıktaki gibi "karşılıklı rıza"ya da dayalı değil. Tehditlerle örülmüş.. Nedir olay? Galatasaray Üniversitesi Rektörü, önceki gün yapılan toplu rektörler açıklamasına destek vermiş ya.. Öğrenciler buna itiraz ediyorlarmış. Edebilirler, demokratik ve özgür bir ülkede yaşıyoruz. Ama itiraz ve sivil tepki ile sınırlı değil, öğrencilerin sergiledikleri! Ne gibi? "Rektörün makam odasından, dışarı çıkmasına izin vermeme" gibi.. Nasıl oluyor bu? Öğrenciler toplanmışlar. İçlerinde bazı öğretim üyeleri de var.. Rektörlük önünde protesto yapıyorlar.. "Biz burdan ayrılmayacağız" diyorlar.. "Dışarı çıkamazsın" diyorlar.. Çıkarsa? "Çıkarsa; görür anyayı konyayı" anlamında nanik yapıyorlar.. Makam odasının kuşatılması ile, başlıyor tehdit destekli pazarlık.. Öğrencilerin temsilcisi haber yolluyor, "İmzanızı geri çekin." Hani yiğit bir rektörün, "Çekmezsem ne yaparsın?" demesi lazım ama.. Rektörümüz kibar mı kibar.. "Peki çocuklar" diyor.. "ODTÜ'de ortaya çıkan olaylar beni ziyadesiyle üzmüş ve endişeye düşürmüştür" diyor.. Öğrenciler itirazı sürdürüyorlar.. Demek istiyorlar ki, "Hayır Rektör Bey. Biz izin verirsek üzülürsün. Biz izin vermezsek, endişe duyamazsın.. Biz de sana endişe duyma izni vermedik. Bu cümleyi geri alacaksın!" Rektör Bey bir adım daha atıyor, polisi suçluyor: "Güvenlik görevlilerinden gelebilecek orantısız güç kullanımı…" Öğrenciler hep bir ağızdan bağırıyor: "Yetmez, yetmez. Daha fazla. Daha fazla.." Rektör Bey bir ifade daha kullanıyor, Başbakan'ın açıklamaları ile aynı günde açıklama yapmış olmasının, Başbakan lehine gibi algılanmasının yanlış olduğunu açıklıyor. Öğrenciler aynı tempo devam ediyor: "Yetmez, daha fazla.. Daha fazla.." Tehdit soslu pazarlıktan öğrenciler bıkmışlar. Net tavır alıyorlar.. Kararlarını açıklıyorlar. Rektöre üç seçenek sunuyorlar: "1- Rektör çıkıp bizimle konuşacak. 2- Rektör ortak bildirideki imzasını geri çekecek. 3- Rektör istifa edecek." Demokratik tepkiye bakın. Rektöre kendi önerdikleri bir davranışta bulunma tehdidi yapılıyor. Bu tehdit, seçeneklerden birisi. Veya bir bildirideki imzasını geri çekmesi isteniyor. Bu da çok açık ikinci bir tehdit. Ya da "İstifa edecek" deniyor. Rektör seçilmek için, koca koca Prof.'ların ne mücadelelere giriştiğini hatırlarsanız, rektörlükten istifa, öyle ucuz bir talep olmasa gerek. Bunu da bir seçenek olarak sunuyor, öğrenciler.. Üçü de olmazsa? Olmazsa, rektör de evine gidemez.. Ve sonunda.. Rektör boyun eğiyor. Megafonu alıyor eline.. Öğrencilere hitaben konuşma yapıp, özür diliyor.. Ve aralarında bazı öğretime elemanlarının da olduğu öğrenciler, bu özür dileme sonrasında tehditlerine son veriyorlar! Dağılıyorlar.. Düşünüyorum da.. 2 Temmuz 1993'te.. Madımak Oteli önündekiler de.. Tıpkı Galatasaray Üniversitesi Rektörü'ne yapılan kuşatmadaki gibi.. Protestolarını ortaya koyduklarında.. Galatasaray Üniversitesi Rektörü'nün tavrını, Madımak Oteli'nde olanlar sergileseydiler. Aziz Nesin'i halkın huzuruna çıkarıp. Eline bir megafon verip.. Özür diletseydiler.. 37 insan, ölür müydü Sivas'ta.. 33 Sivaslı, bugün ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış olarak, cezaevinde olur muydu. Onlarca insan, onlarca yıl hapis cezası alır mıydı? Ne dersiniz? Veya, Rektör Bey dün akşam özür dilemeseydi.. Bir Madımak daha yaşanır mıydı? "Yaşanmazdı" diyeceklere hem "O kadar iddialı olmayın" diyelim.. Hem de "İnşaalah yaşanmaz" temennisi ile bitirelim.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|