|
05-07-2009, 07:41 | #1 |
Alınlardaki secde izleri
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Muhammed Allah'ın elçisidir. Onunla birlikte olanlar da inkârcılara karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onların rükû ve secde ederek Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Yüzlerinde secde izlerinden (meydana gelen) belirtiler vardır. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları da (şöyledir): Filizini çıkaran, onu güçlendiren, kalınlaşan ve böylece gövdesinin üzerine duran ekin gibi ki ekincilerin hoşuna gider. (Bu benzetme) inkârcıları onlarla öfkelendirmek içindir. Allah onlardan iman edip salih ameller işleyenlere bağışlama ve büyük bir ecir vaadetmiştir.” (Fetih, 48/29) Bir süre önce, ilim tahsil etmek, İslâm âlemiyle ve Müslümanlarla irtibatlarını güçlendirmek, özel anlamda da Kudüs davası hakkında bilgilerini artırmak amacıyla Yemen’e gelen Endonezyalı Müslümanlarla tanışıp sohbet edince Kur’an-ı Kerim’in bu âyeti aklıma geldi. Çünkü gerçekten bu Müslümanların alınlarında secde izleri çok belirgin bir şekilde görülüyordu. Namaza çok önem veriyor, farz namazlarını düzenli bir şekilde yerine getirmeye özen gösterdikleri gibi ilim tahsilinden ve gündelik işlerinden artan vakitlerini namazla değerlendiriyorlardı. Anladığım kadarıyla gece ibadetlerini de ihmal etmiyorlardı. Hadisi şerifte bildirildiğine göre mü’minin Allah’a en yakın olduğu hâl olan secdede uzun süre kalıyorlardı. İşte bundan dolayı da alınlarında secde izleri oluşmuştu. Bu secde izlerinin rölatif yani çok namaz kılmaları sebebiyle alınlarının güzel ve sevimli görünmesine dayanan göreceli bir şey olduğunu söylemiyorum. Gerçekten alınlarında çok namaz kılmak, uzun süre secdede kalmak sebebiyle oluştuğu anlaşılan belirgin ve kalıcı izler vardı. Türkiye Müslümanları arasında unutulan bir sünnet namaz var: Tahiyyetu’l-mescid. Yani cami veya mescide girince kılınan iki rek’at namaz. Müçtehitlerin birçoğuna göre bu namaz, revâtib sünnetler denen ve vakit namazlarının öncesinde ya da sonrasında kılınan nafilelerden daha kuvvetli sünnettir. O yüzden bir mescide girince o vaktin farzından önce kılınması sünnet olan bir nafile namaza başlamadan önce iki rek’at tahiyyetu’l-mescid namazı kılmak evlâdır. Söz konusu kardeşlerimizin bu namaza da oldukça itina gösterdiklerini müşahede ettim. Türkiye Müslümanları arasında bu namazın büyük ölçüde ihmal edildiğini, hatta pek bilinmediğini görüyoruz. Ameli olarak veya hatırlatmada bulunmak suretiyle bu sünnetin yeniden ihya edilmesine vesile olanlar inşallah Resûlullah (s.a.s.)’ın, unutulan sünnetlerin ihyasıyla ilgili müjdesine de mazhar olacaklardır. Müslümanların örnekleri en başta Resûlullah (s.a.s.), ikinci olarak da dini bizzat kaynağından, tebliğ edicisinden alarak hayatlarına hâkim kılan ve kendilerinden sonra gelenlere de nakleden sahabilerdir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de onları vasfederken alınlarındaki secde izlerine dikkat çekiyor. Bu izler elbette kendiliğinden oluşmuyor. Oluştuğu zaman da Allah’ın izniyle mü’minin güzel şahitlerinden biri olacaktır. Bu da namaz, kulluk görevinin başında gelen ibadet konusunda hassasiyetin ne derece önemli olduğunu gösteriyor. Son zamanlarda namaz ve ibadet konusundaki bilincin güçlenmesi için yürütülen çabalar vesilesiyle namaz hassasiyeti arttı. Ama hâlâ genel anlamda olması gerekenin epey gerisinde olduğumuzu da itiraf etmek zorundayız. Bunda belki namaz sorumluluğunun fıkhî hükümlerini ve kulluk görevinin ifasında bu ibadetin önemini yeterince bilememenin de önemli rolü var. Bazılarının “içinde kul hakkı yok, bir gün tevbe eder geçmişini temizlersin” yanlışında ısrar ederek, bazılarının da “kılamadıklarını sonra kaza edersin” kolaycılığıyla ihmal ettiklerini görüyoruz. Oysa namaz Müslümanın hayatından bir parçadır, cephede çatışmanın kızıştığı savaş ortamında bile kazaya bırakılmasına izin verilmemiştir. Namaz saflarında bir araya gelmek, aynı ümmetin mensupları olduğunu düşünmek ve kardeşlik bağlarını güçlendirmek açısından ne kadar güzel bir şey. İnsan Allah’a kul olarak yaratılmıştır. Kulluk ibadetle anlamını bulur. İbadetin tacı da namazdır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’in birçok âyetinde Müslümanlara namaz sorumluluğu hatırlatılmaktadır. Namazdan söz ederken, ülkemizde bu konuda güzel bir seferberlik başlatan muhterem Cemil Tokpınar ve Abdullah Yıldız kardeşlerimizin isimlerini de özellikle zikretmek gerekiyor. İnşallah bilvesile bizim konuyla ilgili bir intiba ve müşahedemizi burada okuyucularımızın dikkatine sunmamız, onların ve beraberlerindeki değerli kardeşlerimizin başlattığı güzel seferberliğe de bir katkı sağlar. Ahmet Varol - Vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|