08-24-2009, 00:43 | #1 |
Allah bile ırkımızı sormayacakken...
Allah bile ırkımızı sormayacakken... 23 Ağustos 2009 / 13:30 Tuğrul İnançer ile Kürt sorunu ve demokratik açılımla ilgili yapılan röportaj... 1991'den bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı İstanbul Tarihî Türk Müziği Topluluğu'nun müdürlüğü yapan Tuğrul İnançer ile Kürt sorunu ve demokratik açılımla ilgili yapılan röportaj... Nuriye Akman'ın röportajı Siyasetçilere, entelektüellere, askerlere, dağdakilere, acıdan kavrulmuşlara söyleyecek çok şeyiniz vardır... İnsanların icat ettiği her sistemin muazzam eksikliklerle dolu olduğu bir gerçektir. Eğer böyle olmasaydı zırt pırt sistem değiştirmezdik. Sadece Türkiye Cumhuriyeti'ni düşündüğümüzde 1921, 24, 61 ve 82 anayasalarında ne değişiklikler yapıldı? Genele bakalım, mutlak monarşi, meşruti monarşi, diktatorya, proleterya, demokrasi zırt pırt değişiyor. Demokrasi her vücuda göre olan elastik bir elbise. Ama bu kâinatı kuranın bir nizamı var. O nizamın prensipleri hiç değişmez. Ama görüntüsü değişir olsa gerek... Zuhuru değişir. Batına aklı ermeyen, duvarın arkasını göremeyen, zahire aldanan gözler o zuhur değişikliklerini prensip değişikliği zannederler. Her insan yeryüzünde Allah'ın halifesidir. Ama her insan farklıdır birbirinden. Ama hazreti insandır. Peki kâfir? Kâfirlik, katillik sıfatıdır, tövbe eder, değişir. Hatta sofuluk, dindarlık. Yarın öbür gün isyan etmeyeceği ne malum? Dolayısıyla sıfatlar değişir. Biz ebedi hayata inandığımızı iddia eden müddeileriz. Bu iddianın Kürt sorununa çözüm önerisi ne? Ebedi hayata olan inancın başlangıcı olan kabirde bize sualler sorulacak. Bu suallerin içinde 'Kürt müsün, Türk müsün, Çerkez misin, Laz mısın, Çinli misin, Finli misin?' yok. Hatta 'Dişi misin, erkek misin?' de yok. 'Rabb'in kim, peygamberin kim, kitabın ne, kıblen neresi, kardeşlerin kim?' Sualler bunlar. Çünkü ırk ve cinsiyet fani dünyadaki fani kurumlardır. Ama insan fani değildir... İnsanın dünya hayatı fanidir. İnsan ol emri ile yaratılmıştır. Muhtelif safhalardan geçmiştir. Bugün dünya hayatında yaşamaktayız. Yarın kabir hayatı yaşayacağız. Öbür gün ebedi hayata başlayacağız. Yani bakidir insanoğlu. Bu beka içerisinde fani hayatın gereği olan cinsiyet ve ırkıyet hiçbir işe yaramaz. Peki niye yaratmış? "Ben sizi şube şube, kabile kabile yarattım ki birbirinizi tanıyasınız." buyuruyor. Birbirimizi tanıyıp da ne olacak? Resmi görüp ressamı bilmeyen, nakşi görüp nakkaşı bilmeyen, mahluku görüp hâliki bilemez. O ayetin satır arasında, "Birbirinizi iyi tanıyın ki beni iyi tanıyasınız" meali vardır. Öyle ise Allah'ın bile sormayacağı ırk niçin bir ayrım sebebi oluyor? Allah'ın değer vermediği değerlere ben değer verip cevap bile vermem. İçişleri Bakanı Beşir Atalay değişik grupları dolaşıyor,görüşlerini alıyor. Size gelseydi ona ne söylerdiniz? Dünya hayatının saadeti adalete bağlıdır. Adil olunuz. Fatih Sultan Mehmet han çok ciddi bir tasavvuf terbiyesi ile yetişmiştir. İlminden gayri, Molla Hüsrev'ler, Molla Gürani'lerden gayri Hacı Bayram Veli efendimiz yoluyla Akşemseddin Hazretlerinden çok ciddi tasavvuf eğitimi almıştır. Ve derviş olmak istemiştir. Fetihten sonra Akşemseddin Edirnekapı yakınlarında bir semtte oturmuştur. Fatih Sultan oraya çok sık gidiyor. Derviş olmak istiyor. Akşemseddin, diyor ki: "Olmaz oğlum, olmaz hünkârım, olmaz olmaz." Fatih'in bu ısrarına dayanamayınca Akşemseddin Hazretleri İstanbul'u bırakmış, Göynük'e çekilmiştir. Fatih inadından vazgeçmemiştir. Şeyh Vefa hazretlerine gitmiştir. Şeyh Vefa kapıdan içeri almıyor. Derviş çıkıyor, Efendi hazretleri meşgul hünkârım, bugün kabul edemeyecek sizi.' diyor. Bir daha gidiyor. Yine aynı cevap. Üçüncü defa gidiyor ve ağlıyor Fatih. Ama içeride de Şeyh Vefa ağlıyor. Bu olay fetihten ne kadar sonra oluyor? Dört sene sonra oluyor. Dediği laf şu: "Benim eteğimin ve dizimin dibinin lezzetini alırsa devlet işlerini ihmal eder." Diyor ki sonra, "Adil bir hükümdar zaten evliya mertebesindedir." Yok bizde şimdi adalet. Adaletten ne anlıyorsunuz? Hakkın teslimine adalet denir. Hakkın teslim edilmemesine zulüm denir. Bu kadar basittir. Allah'tan adalet beklenmez. Hâlik ile mahluk arasında adalet ilişkisi yoktur. Allah ihsan, kerem ve lütfeder. Ama insanlar birbirlerine adaletle mükelleftirler. Kurum olarak da, fert olarak da. Bu yok şimdi. Bu olacak. Başka bir şey istemez. Abdullah Öcalan ile konuşma fırsatı bulsanız ona ne söylersiniz? Ona da adil ol derim. Adil değil ki. Onun ne kadar nefsani bir hayat yaşadığını televizyonlardan izledik. Ayrıca hangi adalette cana kastetmek var? Zaman
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
zaman |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|