|
12-18-2008, 20:22 | #1 |
ALLAH tan korkulur mu?
Münevver ve olgun bir zât bana mektup yazdı.
Mektubunda güzel bir üslûp ile mühim, vehleten garip görünen bir sual soruyor. Fakat muhterem zâtın, bu mektubu, islâm mecmuasına yazıp, o vasıta ile sormasını çok arzu ederdim. Doğrudan doğruya bana yazmış. Bu hususu açıklayarak, mecmuaya olan hürmetim dolayısiyle o kanaldan cevap vermeğe çalışacağım, isminin açıklanmasını istemeyen bu zâtın ve beni islâm mecmuasının gayesi çerçevesi dahilinde, büyük islâm edeb ve nezaketinin, mazur göreceğini ümit ederek, sualinin cevabına geçiyorum... Muhterem efendim! “ALLAH’tan korkulur mu?” sualinize: “Herkesin evet cevabını verdiğini” buyuruyorsunuz. Bu suali sormanıza sebep nedir? Acaba başka bir şey mi düşünüyorsunuz da bu sual ortaya çıktı? Cenab-ı ALLAH bir çok şeyleri men buyurmuştur. Bu menhiyatı yapanlara da azap vereceğim, cehenneme atacağım, belâ vereceğim diye tehdit ediyor. O hâlde bir korku vermek muradındadır. Korku vermek muradı niçindir? Bunu hiç düşündünüz mü? Size bir sual sorayım: “Bir doktor hastayı muayene ediyor, ilâcını veriyor. Bir avukat suçluyu müdafaa etmek için bu işi üzerine alıyor.. Acaba Doktor hastayı iyi etmek için mi ilâç veriyor? Yoksa buna mukabil para almak için mi? Avukat bu suçluyu müdafaa ediyor. Onu kurtarmak için mi? Yoksa para almak için mi?. Siz ibadet ediyorsunuz. Cennete girmek için mi? Yoksa cehennemden, azaptan korktuğunuz için mi?”
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
12-18-2008, 20:23 | #2 |
Bu suallere hemen cevap vermeyiniz.
Uzun saatler, günler, aylar belki senelerce düşünmek icabeder.. Her iki taraftan da evet veya hayır cevabını verirseniz doğrudur, hilaf yoktur.. Fakat bir mertebede bunların evet'i de hayır'ı da hepsi, külliyen doğru değildir. Sizi yormak istemiyorum; beni dinleyin! Her şeyi şefkat, merhamet, mağfiret ve kudretiyle muhit olan ALLAH'tan korkulmaz... Bu muazzam, müteal kudret ve varlık karşısında duyulan sevgi ve şükürden büyük bir edeb duyulur.. Korku bu edebin dışına çıkmak endişesinin insan sözüne ismidir. Bu edeb duygusu çok ince bir noktadır.. Bunu anlamak çok hem de çok güçtür. Bu nokta üzerinde bir müddet tefekkür ediniz! Kuvvetle zannediyorum ki, manevî olgunluk noktasına yanaştığınızda derhâl fehm edeceksiniz. Bu nokta Velî ile nası yekdiğerinden ayırt eden hududdur. Bu işte acele yok. Tasavvur ediniz; bir genç moda diye saçlarının beyazlanmasını arzu ediyor. Kemâl yaşını beklemesi lâzımdır. Yok acele ederse boyaması icabeder. Boya ile tabiî renk arasındaki fark nedir? Bunu idrak etmek lâzımdır. Esmâların muhtelif varlıklarda tecellî miktarına göre tecellîyat muhtelif mertebeler arzeder. Meselâ HAYY esmâsının tecellî şiddetine göre küçük bir şey anlatayım. Fakat çok derinden değil ve sual de sormayınız. Çünkü çok nazik mıntıkalarda dolaşıyoruz. |
|
12-18-2008, 20:24 | #3 |
HAYY esmâsı Er REZZAK esmâsına daima galiptir.
Er REZZAK, HAYY’ın emrindedir. Bunların böyle oluğu, bir hikmet için, insanlara bazı hakikatten öğretmek içindir. Bunların anlaşılması, kapalı ve güç bir nev'i âyat ve kısas gibidirler.. Bu hayvanların etleri yenmez.. ALLAH namütenahi kudret tezahürlerini, gizli hazinesini göstermek için ilk defa HAYY ile tecellî etti. HAYY’ın birinciliğine hürmet muradı ilâhidir. Er REZZAK onun emrinde olduğu için, Er REZZAK esmâsının HAYY’a takaddümü arzuyu ilâhi dışında kalır... Dikkat ediniz bütün haram hikâyeleri, bu noktadan menşeini alır. Dönüp dolaşıp emri nehiy hâlinde kullara intikâl eder Domuz da ALLAH’ın bir mahlûkudur. Zira ALLAH'ın esmâlarının tecellî mahâlleri bize hem mübârektir, hem de edeble ta’zime kulu mecbur eder. Bu ince noktaya göre haram yiyecekler tefrik edilmiştir. Hay’ın devâmı için Er REZZAK esmâsını Cenab-ı ALLAH, HAYY’ın emrine verdi. Vücud topraktan halk edildiği için, Errez-zak esmâsının tezahür yeri olan toprağın terkibi aynen vücudda da mevcuddur... |
|
12-18-2008, 20:25 | #4 |
Riyâzat, Vücuddaki Er REZZAK’ın, HAYY’a hürmetinin son haddinin tezahürüdür...
Vücud bir nev'i aslına dönmek gâyetinde demektir. Bu, ind-i ilâhîde makbuliyet kesbeder. Çok yemek, bu hürmetten uzaklaşmak demektir. Nesil idame ettirmek, HAYY’ın tezahürüne karşı bir nevi zikir ve hürmettir,. Bu zikre hürmeten ALLAH cimayı mubah kılmıştır. Zina emirin hilafında şehvanî hislerin esiri olarak bu zikri başka bir düşünce altında yapmaktır. Hürmetsizliktir de, ondan haramdır. Haramiyeti kulun İyiliği düşüncesiyle değildir. ALLAH’ın kendi esmâlarına kendisinin hürmet ye ta'zîmi içindir. Bu bir nev'i kendi kendilerini tenzihtir.. Hay’ın mevkii ve kıymetinin tenzil edilmemesi için, daima HAYY esmâsını ikinci dereceye bırakan bir mahluk halk etmiş, bu mahlukla bu ince noktayı kullara anlatmak arzu buyurmuştur. O hayvan da domuzdur. Bununla rızıklanmayınız emrini çıkartmıştır. Domuzu ince bir mes’eleyi izah için vesile yapmıştır. Bu kadar ince, gizli olmasının sebebi nedir? Gayba inanmak derecesinin kulda, ölçüsünü bilmek içindir. Bunun böyle olması kullara mağfiret için yer hazırlamaktır. |
|
12-18-2008, 20:26 | #5 |
Domuz dişisini kıskanmaz.
Etinden hastalık geçer hikayeleri ince mânâlara varmak kabiliyeti olmayan düşüncelerin yanlış izahlarından doğmuştur.. Her sırrın bahanesiz ve bahasız kullara verilmesine izn-i ilâhî yoktur... Onun için Cenab-ı Resûl (s.a.): “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz,” buyurmuştur. Bu ilim, doğrudan doğruya bu ince manâlar ilmidir. Dünyaya gelen, zâten, diğer ilimleri öğrenmek say-i fıtrîsine mâliktir. Zâten bu ilimleri yapmadan, diğer ilimleri öğrenmek güçtür. Manevî ilimleri anlamak için, zâhiri ilimleri bilmek, hem de çok kuvvetli bilmek lâzımdır. Zâten zâhiri ilimler, bâtınî ilimlerin, tezahür etmiş kısımlarıdır. Bâtını çevirseniz zâhir olur, zâhiri çevirirseniz batın olur.. Bir çınar tohumunu düşününüz.. Tohuma bakarsanız, çınar içinde gizlidir. Çınara bakarsanız, içinde tohum gizlidir. Esmâlar zikredilirken, bir sıraya tabi’dirler. Bu sıra, kul tarafından tertip edilmiş değildir. Lâmekandan, kullara, bu sıra ile bildirilmiştir. Bunlarda büyük hikmetler gizlidir. Bir çok insanlar, esmâları tesbihat yaparlar. Bir çokları esmâları tefsir ederler. Bunlar zâhirî bir takım güzel adet ve izahlardır, iç tarafı, hakikat tarafı bambaşka; her insanın normal düşünce ve itikadını, vehleten inhiraf ettirecek mahiyette görülür. Çünkü bu mıntıkada insan ruhu tamamen şeytanla birliktedir. Şeytan bir nev'i tel'in edilmesine rağmen ilâhi bir emirle, gizli hududlara kulları sokmamak için, bir bekçi vazifesi görür. O hâlde şeytanın da insanlara bir çok faydaları vardır. Şeytan ne kadar tel'in edilmiş olursa olsun, saray-ı ilâhînin edebini kaybetmemiştir. |
|
12-18-2008, 20:26 | #6 |
Şaka değil, Meleklerin hocasıdır...
Şeytan, aynı zamanda kulların mağfiret ve şefaate erişmeleri için, çok ince bir iş görür. Lâmekânm tel'ini bile bir iltifât, bir nev'i rahmettir. Şeytan rahmet-i llâhiyenin kullara dağılmasına yardım edenlerin başında gelir. Şeytan ile manevî nezaket dahilinde arkadaş olmak lâzımdır. Şeytan, Resûlullâhtan kaçarmış, sebeb, Rahmetenlilâlemîn olan Resûl-i Ekremin rahmet pınarı olduğunu kıskandığındandır. Bu kıskanma da yine bir sebebe bağlıdır. Günahkâr olmazsa, şefkat bir mânâ ifâde etmez... Velhasıl muhterem dostum işler karmakarışıktır. Fakat bu karışıklık, Hindistan cevizi sütünü saklamak için etrafını berbat bir bağ ile sarmaş dolaş ettiği gibi bir karışıklıktır. Perde perde üstüne, perdenin altında tekrar bir çok perdeler mevcuddur. Perdeler bittiği yerde gayb hududu başlar. Gayb hududunu aşarsanız, lâmekân, gelir. Lâmekânda akıl, söz hep duraklar. O zaman hep O ve yine O görünür. Bu mıntıka da sözle ifâde edilmek istenirse, fenafillah hudududur. Velhasıl iş karışıktır. Fakat bu karışıklığı ben yapmadım. Bunu çözmek için bir çâre vardır. O da: Nas ve Velîlik arasında dolaşmamak... İnsanlar bâzan nas tarafına, bâzan Velîlik tarafına meylederler, bu iş değildir. Buna bocalama derler. Ya bu taraf ya o taraf... Şüphesiz, şeksiz olarak; Ya “Rızake matlubu” veya “Rızake maksudi” başka türlü bu işin içinden çıkmağa imkân yoktur. Birincide büyük bir sabır ve edeb içinde acele etmeden kulluk yapmak lâzımdır, ikincide bahane aramak lâzımdır. Bunda da bir mürşide kendini söz söylemeden beğendirmek ile bahanenin yollarını öğrenmek icab eder. Bazı bahaneleri insanlar haberi olmadan yaparlar. Bunlar o kulun bir kısım günahlarının haberi olmadan silinmesine sebeb olur. O bahaneleri aramanız, gaflet ile uyanıklık arasında, içten gelme bir hissî emirle zevk duyarak yapmanız icabeder. |
|
12-18-2008, 20:50 | #7 |
Aramıza hoş geldiniz.
Güzel bir paylaşım oldu emeğinize sağlık efendim Daimi olmanız temennsyle |
|
12-19-2008, 19:53 | #8 |
hoşbulduk,teşekkür ederim.
|
|
12-20-2008, 00:53 | #9 |
Emeğinize sağlık..
(+) |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
allah tan korkulur mu?, münir derman k.s. |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|