AK Gençliğin Buluşma Noktası
Dini Konular Dinimiz hakkında öğrenmek ve paylaşmak istediğiniz herşey.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-16-2008, 12:45   #1
Kullanıcı Adı
dolunay55
Standart allaha ulaşmayı dilemek
Allah’a Ulaşmayı Dilemek

Hepinizin bildiği gibi, dinler yoktur. Bir tek din vardır. Hz. Âdem’den Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e kadar gelen tek bir din vardır. Hıristiyanlık diye, Yahudilik diye ve İslâm diye ayrı ayrı dinler olmamıştır. İslâm, Hz. İbrâhîm’in “hanif” dininin adıdır. Hanif ise, İslâm anlamına gelmektedir, Allah’a teslim olmak anlamına gelmektedir. Hz. İsa’nın zamanında yaşanan din de Hz. Musa’nın zamanında yaşanan din de yine Hz. İbrâhîm’in hanif dinidir.

Allahû Teâlâ şöyle buyuruyor:

42/ŞURA-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
Dinde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiğimiz (farz kıldığımız) şeyi (şeriati); “Dini ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dinde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahy ederek, size de şeriat kıldık. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine hidayet eder (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

Allahû Teâlâ diyor ki: “Sana verdiğimiz şeriatla Hz. İsa’ya verdiğimiz şeriat, Hz. Musa’ya verdiğimiz şeriat, Hz. İbrâhîm’e verdiğimiz şeriat, Hz. Nuh’a verdiğimiz şeriat birbirinden farklı şeriatlar değildir. Hepsi aynı şeriattır.”
Şeriattan neyi kastettiğini de Allahû Teâlâ açıklığa kavuşturuyor:

1- Özellik, dini ayakta tutmak,

2- Özellik, dinde fırkalara ayrılmamak.

Yani “Tek bir fırka oluşturacaksınız.” diyor Allahû Teâlâ. İşte konumuz da bu tek fırkanın oluşturulması. Hz. İbrâhîm, Hz. Musa’dan da Hz. İsa’dan da Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den de daha önce yaşamış olan bir peygamberdir. Allahû Teâlâ Hz. Nuh’a verdiği şeriatı önce Hz. İbrahim’e vermiştir. Hz. İbrahim’e verdiği şeriatı da daha sonra bu üç peygambere vermiştir. Hepsi aynı şeriatı yaşamışlardır. Allahû Teâlâ bu beş peygambere, “ulûl’azm peygamberler” diyor. Bu peygamberlerin yaşadığı dizayna biraz daha yakından bakarsak, Hz. İbrahim’in hanif dinini görürüz. Allah’a teslim dinini görürüz.

Bu dinin esasları şunlardır:

1- Vahdet; Tek Allah’a inanmak, Allah’ın tekliği (Vahdet-i Vücut da tek vücut demektir).

2- Tevhid; Tek olan Allah’a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek bir fırka.

3- Teslim; Ruhu, veçhi (fizik vücudu), nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmek.


İşte kâinatın dini bunlardan ibarettir. Ruhu, veçhi, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmek dinin temelidir. Bütün bu teslimlerin başlayabilmesi ise bir taleple %100 ilişkilidir. Dinin olmazsa olmaz şartı; mevcut olmazsa insanları mutlak cehenneme götürecek olan şartı: Allah’a yönelmek, Allah’a münib olmak veya âmenû olmak, Allah’a ulaşmayı dileyen bir inanan kişi olmaktır. Allah’a ulaşmayı dileyen bir mü’min olmaktır. Âmenû kelimesi, hem Allah’a ulaşmayı dilemeyen inananlar için kullanılmaktadır hem de Allah’a ulaşmayı dileyenler için kullanılmaktadır. Bunu ayet-i kerimelere baktığımız zaman hemen görmek mümkündür.

Allahû Teâlâ şöyle buyuruyor:

8/ENFAL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve batılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Anlıyoruz ki buradaki “takva sahibi olmak” Allah’a inanmanın ötesinde bir olaydır. Çünkü Allahû Teâlâ bu ayet-i kerimede, âmenû olanlara, inanan birisine seslenmektedir. Eğer o kişi takva sahibi değilse, gideceği yer cehennemdir.

Allahû Teâlâ buyuruyor ki:

50/KAF-31: Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîd(baîdin).
Cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.

Takva sahibi olmayan kişilerin cennete girmesi mümkün değildir. Acaba kimler takva sahibi olamazlar? Rum Suresinin 31. ayet-i kerimesinde, Allahû Teâlâ kesin olarak bunun cevabını veriyor:

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

Kişi Allah’a yönelmedikçe takva sahibi olamaz. Bu 1. takvadır. Takva sahibi olabilmek için Allah’a yönelmek (Allah’a ulaşmayı dilemek) gerekir. Allahû Teâlâ böyle olduğunu söylüyor. Zaten, sadece takva sahiplerinin gideceği yer cennettir. Allahû Teâlâ ayet-i kerimenin devamında: “Böyle yap ki, namaz kıl ve müşriklerden olma.” diyor. Yani, kişi takva sahibi olmazsa, o müşriklerdendir. Müşriklerin gideceği yer muhakkak ki cehennemdir.

Rum Suresinin 32. ayet-i kerimesinde şöyle devam ediyor:

30/RUM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dinlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

Peygamber Efendimiz (S.A.V), fırkalara ayrılanların 73 fırka olduğunu, bunlardan 72’sinin cehenneme gideceğini; bir tek fırkanın kurtuluşa ulaşacağını söylemektedir. O tek fırka, şirkte (bu şirk, gizli şirktir) olmayanlardır, bunlar Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. “Allah’a ulaşmayı dilemek” kavramı, son derece önemli bir kavramdır. Kişiyi cehennemden cennete alır ve kişiyi takva sahibi yapar. Rum-31’de, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin şirkten kurtulduklarını ve şirke düşmediklerini görüyoruz. Şirkte değillerse; Allah’a ulaşmayı dileyerek şirkten kurtulmuşlarsa, onların gidecekleri yer cennettir. Yetmez, Allahû Teâlâ onları Kendisine ulaştıracağına dair de kesin bir söz vermiştir. Allah’a ulaşmayı dilemek veya dilememek; cenneti seçmek veya cehennemi dilemek manasına gelmektedir. Kur’ân-ı Kerim’de Enfal-29’da geçen âmenû olan kişi, takva sahibi değildir. Kurtuluşa ulaşabilmesi, takva sahibi olması şartına bağlıdır. Takva sahibi olmayan bir kişi şirktedir. Takva sahibi olmayan kişi küfürdedir. Kişi Allah’a inansa da küfürden kurtulamamıştır. Allah’a inanmak, hiç kimse için bir kurtuluş değildir. Ama hurafelerin devreye girdiği bir standart görüyoruz. Bu hurafe: “Kalbinde zerre kadar inanç olan bir kişi, cehennemde cezasını çektikten sonra cennete girer.” Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in böyle bir hadisi olduğu söylenmektedir. Oysa böyle bir hadisin olduğu doğru değildir. Böyle bir hadis mevzu bir hadistir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) açık bir şekilde buyurmaktadır ki: “Benim hadislerim tartışılacaktır. Kur’ân’a bakın. Hiçbir hadisim Kur’ân’a aykırı olamaz.” Kur’ân’a baktığımız zaman, 29 ayet-i kerimede, cennete girenin orada devamlı kalacağı ya da cehenneme girenin orada devamlı kalacağı, ebediyen kalacağı ifade ediliyor. Allahû Teâlâ ister “ebedî” kelimesini kullansın, ister “orada devamlı kalacaklardır” desin; ikisi de “oradan bir yere ayrılmamak” demektir. Bunun başka bir ifadesi var mıdır?
Bu insanlarda bir hastalık vardır. Asırlardan beri birtakım yanlış şeyler gerçekleşmiştir. Kur’ân-ı Kerim’i bilmeyen insanlar, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadislerini Kur’ân hükümlerinden önde tutmaya başlamışlardır. Bu durum Kur’ân’dan haberdar olmadıkları içindir. Hadisin doğru olduğuna inanmışlardır ve hiç Kur’ân’la karşılaştırmamışlardır. 10 asırdan bu yana geçen zamanda, Kur’ân tamamen saf dışı kalmıştır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den Kur’ân’ı öğreniyorlardı. Kur’ân’ın hem lafzını hem de bu lafzın altında yatan Kur’ân’ın 7 ruhunu öğreniyorlardı. Ve şimdi en az 10 asırdan bu tarafa din öğretimi, Kur’ân öğretiminin tamamen dışında kalmıştır. İnsanları korkutmuşlar ve şöyle demişlerdir: “Siz Kur’ân’ı anlamaya çalışmayın, çarpılırsınız ha! Kur’ân’ı öğrenmek, öyle kolay değildir. Siz Kur’ân-ı Kerim’i boş verin. Büyükleriniz ne yazmışsa onu öğrenin. Size o kadarı yeter.” Tıpkı şimdi orta yolu izleyenler gibi… “Ne fazlasına git, ne eksik yap; ama sen orta yolda git.” Orta yoldan gitmek isteyen insanlar “Ne yapmam lâzım?” diye sorduklarında, onlara şöyle cevap veriyorlar: “Namaz kıl, oruç tut, zekât ver, hacca git, kelime-i şahadet getir (bunların hepsi de gerçekten farzdır). Ve böylece İslâm’ın 5 şartını uygula, doğru cennete gidersin.” Biz de diyoruz ki: Kimse İslâm’ın 5 şartıyla cennete gidemez!

 

dolunay55 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi