![]() |
#1 |
![]() ![]() Derin bakışına inandığım, dünyadan epeyce haberdar olduğunu düşündüğüm bir arkadaşım “Alman Derin Devleti”nden, gücünden ve etkisinden bahsetti. Ben de biraz afalladım. Almanlar elbette hafife alınacak bir millet değiller. Dünyada ekonomik olarak ABD, ÇİN, JAPONYA’dan sonra 4. sıradalar. Ciddi markaları var. Kaliteli mallar üretiyorlar ve dünya pazarlarında çok büyük yere sahipler. Aklınıza gelecek ilk otomobil markaları, ilk beyaz eşya markaları Almanlarınki. Almanlar iki dünya savaşında da Avrupa’ya ve dünyaya kök söktürmüş, idealleri olan bir millet. Hitler gibi bir deli tekenin arkasında durmuşlar, önce onu seçmişler, sonra da desteklemişler. Hitler denilen adam zihnimizde olumsuz çağrışımlar yapsa, zulümleri ve katliamlarıyla anılsa da büyük bir savaşçıdır, komutandır. Adam tek başına Fransa’dan, Rusya içlerine, Yunanistan’dan, Yugoslavya’ya, Avusturya’ya kadar devasa toprakları çok kısa sürede işgal etmiş, bir düzine devletle tek başına mücadele etmiş; ama sonunu getirememiş. Almanların ekonomik değilse de, siyasi olarak çöküşü Hitler’in bu çıkışından sonradır. Önceleri Almanya’ya ekonomik ambargolar da koymuşlar ama bunları sonra gevşetmişlerdir. Bir yönüyle Almanlara konulan askeri tahditler, silahlanmaya ve ordu kurmaya yönelik sınırlamalar Alman ekonomisinin şahlanmasına katkıda bulunmuştur. Bir Alman ekonomisinden, Alman sanayisinden, üretiminden, disiplininden vs vs bahsedilebilir. Ancak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin kurduğu yeni düzende müstakil ve bağımsız bir Alman siyasetinden, Alman istihbaratından, Alman ordusundan bahsetmenin imkânı yoktur. Hele Alman Derin Devletini telaffuz etmenin hiç bir tutar tarafı ve mantığı yoktur. Sadece Almanya mı? Hayır. ABD 2. Dünya Savaşı’nda mağlup ve işgal ettiği Almanya’dan, Japonya’ya Kore’ye kadar pek çok ülkeyi yeniden yapılandırmış ve oralardaki düzeni güya demokratikleştirerek, kendi eksenini inşa etmiştir. Bu ülkelerin ordularını tasfiye etmiş, milli hafızalarını resetlemiş, devlet reflekslerini budamış, ama ekonomik açıdan kalkınmalarına, ABD ile ve dünya ekonomisi ile entegre olmalarına müsaade etmiştir. Bu gün ne Almanya’da ne Japonya’da bir milli devletten ve bu devletlere ait milli reflekslerden bahsetmenin imkanı yoktur. Bu devletler siyasi açıdan, derin oluşumları açısından, istihbarat birimleri ve toplumu kontrol araçları açısından bütünüyle ABD’ye bağlıdırlar. Kendi ordularını kurmalarına müsaade edilmediği gibi hala her iki ülkede de ciddi rakamlarda Amerikan askeri barındıran üsler, teknik istasyonlar, savunma ve saldırı amaçlı askeri alanlar vardır. NATO’ya girmemizle birlikte bizde de ordu ve kurumlar içindeki derin yapıları İngilizlerden devralarak dünyada iddiası bulunan bütün güçleri kontrol altına almış ve bu güçlerin kendilerine çizilen sınırlar dışına çıkmasına müsaade etmemiştir. Türkiye 2. Dünya Savaşına girmemiştir, ama 1. Dünya Savaşı’ndan kalma bukağılar, kelepçeler hiç gevşememiştir. ABD bu bukağıları daha modern hala getirmiş, kurumlar ve derin yapılar üzerindeki etkinliğini pekiştirmiştir. Son dönemlerde bu bukağıları kırma yolunda epeyce mesafe alınmıştır; ama sonuca ulaşmış değildir. Kader denk noktada bukağılardan kurtulma çabalarımız ve inisiyatifimiz bu dost görünümlü amansız düşmanların zaafa düştükleri, kendi dertleriyle hemhal oldukları döneme gelmiştir. Rahiym ve Rahman olan Cenabı Hak elbette dünyayı ve insanlığı daha fazla bu zalimlerin, cebbarların, istismarcıların, gaspçıların eline, insafına bırakmayacaktır. Kanaatimce bütün bukağıların, zincirlerin kırılma zamanı gelmiştir… Konumuza dönecek olursak, Alman Derin Devleti diye bir sey 2. Dünya savaşından bu tarafa yoktur. (Derin devlet deyince bizde hep kötü çağrışımlar yapıyor. Pekala, milletin menfaatleri doğrultusunda hareket eden, hukuka ve insan haklarına uyarak bir devletin milletin bekasını düşünen, uzun vadeli hedefleri, projeleri olan derin devlet de olabilir. Nizam-ı Âlem Ülküsü denilen, İlayı Kelimetullah denilen hedefler, hükümetleri, devlet adamlarını aşan derin hedefler değil midir?) Bildiğimiz Alman devleti ne kadar Alman ulusunu, milletini temsil eder tartışılabilir. Almanlara kendilerini rahat hissedecekleri belirli alanlar açmışlardır. Bizde de olduğu üzere heryerde bol Alman vurgusu, Alman gurunu okşayacak şeyler bulunabilir. Ama bunlar acaba o ülke, Almanların etkisinde olduğu için mi, Almanlar etkisiz olmadıklarını hissetmesinler diye mi öyledir. Yenilginin sonunda Alman ordusu, istihbaratı, polisi vs herşeyi tasfiye edilmiş ve Amerikalılar Japonya ve Almanya’yı sıfırdan, kendilerine ve müttefiklerine bir daha tehdit oluşturmayacak ve kendi göbeklerini izinleri olmadan kesmeyecekleri şekilde kurmuşlardır. Başlarda bu sisteme hükmeden Anglasokson Amerikalılardı. Ancak ABD’deki Yahudi yükselişine, ABD kurumlarındaki, siyasetindeki ezici baskınlığına paralel, özellikle Almanya’daki sisteme de Yahudiler nüfuz etmeye başladılar. Almanya’daki sistemin bütün derin, etkili noktalarını ele geçirdiler. Bizdekine benzer şekilde Alman isimleri kullanarak ekonomide en büyük firmalara hükmetmeye başladılar. Dahası, Almanya’da ABD’nin müsaadesiyle veya cebren sistemi ele geçiren Yahudiler “Alman servisi” adı altında dünyanın pek çok yerinde operasyonlar yaptılar; faaliyetler yürüttüler. MOSSAD ve dünyada etkin Yahudi odakları özellikle kendilerine leke getirmesini istemediği kirli iş ve işlemleri “Alman Derin Devleti!” Alman sivil toplum kuruluşları, Alman dernekleri, Alman vakıfları vs adı altında yaptılar. Yani marka “Made in Germany” idi; ama altını kazıyınca “Made in JEWİSH” çıkıyordu; MOSSAD çıkıyordu. Bu İsrail’in ve Jewishlerin arayıpta bulamadığı çok ballı bir işti. Zira hiç kimse Yahudileri kıymış(?) bir Alman operasyonunun arkasından da Yahudi çıkabileceğine ihtimal vermiyordu. Bu durum MOSSAD ve dünyadaki diğer siyonist yapılar için çok güzel imkanlar demekti. İsraille problem olan, Yahudilerle arası olmayan devletlere, kesimlere “Yahudi düşmanı Alman!” kimliği ve markası altında çok daha kolay ve etkili şekilde girilebiliyordu. Yine İsrail’in, MOSSAD’ın çok önem verdiği yazılım ve iletişim teknolojileri alanında bu yöntem çok yararlı olmaktaydı. MOSSAD’dan, İsrail teknolojisinden ürken ülkelere Alman teknolojisi ve yatırımı daha makul ve güvenli geliyordu. Biz de de bazı Türk firmaları, hatta Türkçü isimler taşıyan firmalar benzer şekilde çalışmıyor muydu? Bu gün sadece Almanya değil, Avrupanın her tarafında örtülü bir siyonist egemenliği vardır. Avrupanın en önemli 3 ülkesinin devlet başkanları Yahudidir. Hollanda, Belçika gibi ülkeleri hiç anmaya gerek yok, onlar donlarına kadar bu etkinin içindedirler. Alman derin devleti diye bir şey yoktur. Almanya bu gün ekonomik olarak güçlüdür; ama siyasi açıdan, istihbari açıdan bağımlıdır. Japonya keza. Bu ülkeler mevcut egemen ülkeye, ülkelere ve odaklara rakip olma, tehdit olma potansiyelinden dolayı bu haldedirler. Ancak ne Almanya ne de Japonya bu yapılara sadece tehdit olmuştur. Bu tehditleri bir hakimiyete dönüşmemiştir. Türkiye ise tehdit olmanın ötesinde cihanda çok sayıda devletle, ve asırlarca başat güç, en önemli aktör olmuştur. Eğer Almanya’da, Japonya’da bir milli devlet, milli derin devlet, milli istihbarat kurumları, ordular vs. yoksa Türkiye’de 3 defa, 5 defa yoktur. Zira Türkiye’nin ayağa kalktığında yapabilecekleri, onları Japonya’dan, Almanya’dan çok daha fazla korkutmaktadır. Umarım Almanya, Japonya örnekleri Ergenekon denilen yapılarla, gayri milli derin unsurlarla neden ve nasıl amansızca, sonuna kadar mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koymaya yardımcı olmuştur.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|