AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-04-2009, 18:24   #21
Kullanıcı Adı
dejavu
Exclamation Hürriyet'in GDO Yorumu
Asılsız ve sahte olan bu adi haber silinmiştir!

Konu Duygu'Seli~ tarafından (11-04-2009 Saat 22:18 ) değiştirilmiştir..
dejavu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-04-2009, 19:55   #22
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Alıntı:
Özgün İrade Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

konuşması bittikten sonra yanılmıyorsam bir MHPli kadın vekil mealen -peki, madem öyle yeni bir yönetmelik çıkardınız, 2003'ten bu yönetmelik çıkana kadar olan zamanda serbest olan GDOlar ne olacak' dedi. GDO 98'de başladı şimdi bunlara sormak gerekir; 98'den 03'e kadar serbest olan GDO ne olacak!

Bunlar resmen adi!
Evet bunu açıkça ifade ediyorum..
AK Parti hükümeti yok iken bu GDOlar yurdun dört bir yanını sarmış,insanımızı etkisi altına almıştı! O zaman neden ses çıkmadı,tepki olmadı??

AK Parti bunu önlemek için adım atıp yasa çıkartıyor,takdir edilmesi gerekirken sanki sebeplisi onlarmış gibi eleştiri alıyor haksızca!

Çiftçilerimiz neden hep şikayetçiydi! En verimli topraklar,en güzel imkanlar Türkiyede olduğu halde neden çiftçilerimiz sıkıntı çektiler..

İşte bize muhalif olanlar şimdi çiftçinin sıkıntsınıda bizlere kesiyorlar!Oysa o GDOlar o vakit kabul edilmeseydi ve çiftçilere kendi tohumlarını üretmeleri istenip,hazır tohumlar yasaklansaydı eğer,şimdi çiftçimizde,tarımımızda zenginin alası olurdu!

Türkiye toprakları teknolojk imkan gerektirmeyecek kadar verimlidir!!
Gdo'lu ürünler toprak verimsizleştiren,toğprağı ve kullanan insanları kısırlaştıran,zeka seviyesini gerileten ürünlerdir!

Bizlere yıllarca haram yediren,içinde akrep,fare,yılan gibi bütün pis hayvanların ortak genini yedirenlerin şimdiye kadar sesi çıkmadıda,buna engel olmak isteyen hükümete mi sesleri çıkıyor?! Sağlığımızla yıllarca oynandı! Bu resmen hainliktir,adiliktir!

Mhpli vekil ve bu yasayı eleştirenler yapamadıklarının hesabını değil kendi yaptıkları adiliklerin hesabını versin önce!

Şu hale bak..Yıllardır hiç bir köşe yazarı,hiç bir gazete(VAKİT HARİÇ) bu adiliği sayfasına taşıyıp sesini çıkarmıyor,halkı bilinçlendirmiyor, olay yasalaşınca hepsi köşesinde ahkam kesiyor..Yok efendim gdo ne imiş,ne zararı varmış,halk ne yapmalıymış vs vs.. Bahse girerim bunları köşesine taşıyıpta gündeme ortak olma çabasında olan bir çok yazar GDOnun ne olduğunu bilmeden her haltı zıkkımlanan insanlardır!

Bu yasanın çıkmasında ben kimse inanmasa ve bilmesede inanıyorum ki, hükümete sürekli özel çağrı yapan,mektuplar,mailler gönderip bu üründen kurtarılmamız gerektiğini anlatan vatansever tarımcıların rolü hükümetten bile çok büyüktür!
En başında da sırf bu harama,hainliğe ortak olmamak için,kendi imkanıyla tarım şirketi kurup,bilinçli ve kendi tohumunu üreten tarımcılar yetiştiren Mustafa Özere teşekkür ederim.. Allah onlardan razı olsun!
  Alıntı ile Cevapla
Alt 11-04-2009, 20:02   #23
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Alıntı:
Özgün İrade Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Mehdi Eker'in yine bu konuşmadaki bir sözünü hatırlatıp beklenen açıklamayı yaptığını belirtip haber linkini vereyim.

-Türkiye'de Zirai Mücadele İlaçlarını İlk Defa Biz Reçeteye Bağladık, Bu İlaçlar Artık Reçeteyle Alınabiliyor-

Tarım Bakanı Eker'den GDO Çarpıtmalarına Nokta!
Bu kısmı çok güzel.. Ama buna rağmen yabancı şirketlerle işbirliği içinde olan bir çok Türk tarımcısı kıymetli paralarının kesilmemesi adına kaçak olarak bu ürünleri kullanacaklardır..Hainler!

Bu haber en çok bu buluşun asıl sahiplerini ve ortaklarını üzmüştür..
En başındada İSRAİLİ!
Seneler öncesinde buna karşı çıkmak isteyen bir çok tarımcının önü kesilmiş ve susturulmuştu! Buna engel olan hükümete eminim kinleri bir kat daha artmıştır! Bu ise çok sevindirici..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 11-04-2009, 20:05   #24
Kullanıcı Adı
Özgür Çağrı
Standart
Gdo yu çıkarırlarsa bende herşeyimi bizim bahçeye ekerim zaten ne eksen yetişiyor çok verimli toprak
  Alıntı ile Cevapla
Alt 11-04-2009, 22:14   #25
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart
Konu bu başlıkta aydınlatılmaktadır.

Tarım Bakanı Eker'den GDO Çarpıtmalarına Nokta!

Ayrıca Tarım Bakanı bugün bir basın açıklaması daha yaparak bu yalanları yalanladı.

Muhalefet Etmenin Böyle Kahpecesine Yazıklar Olsun.

Konu Üç mevsim tarafından (11-05-2009 Saat 14:30 ) değiştirilmiştir..
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-05-2009, 16:23   #26
Kullanıcı Adı
Hakan Özkan
Standart
Kamu oyunda, bir çok STK larda konu tartışılmakta, ancak henüz bir çözüm ortaya konamamıştır. Bazı internet siteleri ise GDO’lu ürünlere BOYKOT çağrıları yapmakta. Neyi?Nasıl? ve Kiminle?kontrol edeceğimizin alt yapısı, henüz ülkemizde kurulmamışken bu BOYKOT çağrıları ne işe yarayacaktır?



Bugün tohumlara, gıda ürünlerine ve katkı maddelerine GDO var veya yok testi bile yapılamayan TÜRKİYE’de gerekli teknik ve bilimsel altyapı sağlanamadıkca, bütün herkes HAYIR! diye bağırsa ne yazar?
Gıda Katkı Maddelerinde Durum Nedir?
Gıda Katkı maddelerinden: E101Riboflavin, E150Karamel, E153Carbon black, E160Lycopene, E161Cryptoaxanthin, E306Tocopherol, E307Alpha-tocopherol, E308Gamma-tocopherol, E309Delta-tocopherol, E322Lecithin, E415Xanthan gum, E471Mono ve diglyceridler, E472Mono ve diglyceridlerin acetic acid esterleri, E473Yağ asitlerinin sucrose esterleri, E475Yağ asitlerinin polyglycerol esterleri, E476Polyglycerol polyricinoleate, E479, E491Sorbitan monostearate, E620Glutamic asit, E621Monosodyum glutamte, E622Monopotasyum glutamate, E623Calcium diglutamate, E624Mono amonyum glutamate ve E625Magnezyum diglutamate’ın çoğunluk GDO ‘lu olarak üretildiğini ithalatçılarımızdan, gıda üreticilerimizden ve denetimle yükümlü insanlarımızdan kaç kişi bilmekte ve dikkat etmektedir? İthal edilen GDO’lu peynir mayaları ne derece kontrol edilebilmektedir?
Konu üzerinde araştırmalarını sürdüren Bilim Kurulları, GDO’lu ürünlerin insanların bağışıklık sisteminde, santral sinir yapısında tahribatlar yapabileceği, mikroplu hastalıklara karşı kullanılcak antibiyotiklerin etkinliğini azaltabileceği, kanser ve allerjik reaksiyonlara neden olabileceği üzerinde ısrarla durmaktadırlar. Bir ilacın bile insanlar üzerinde yaygın kullanılabilmasi için 20-25 yıllık çalışmalar gerektirdiği halde, henüz 1996 ‘larda ortaya çıkan ve beraberlerinde pek çok rizki taşıyan GDO’lu ürünleri insanlara ,bilgilerinin dışında kullandırmak için gösterilen bu aceleci tavır bütün tüketicileri, sağlık ve denetim birimlerini düşündürmelidir.
GDO’lu bitkiler, doğada yetişen diğer bitkilerden farklı olarak, genomlarında kendi türlerine ait olmayan genleri taşıdıklarından, bu bitkilerin yetiştirildiği ülkelerde, başta sağlık olmak üzere, çevre ve sosyo-ekonomik yapı üzerinde önemli riskler söz konusu olmaktadır.
Sağlık Riskleri
Potansiyel Alerjenlik: GDO’lu bitkilerden ve hayvanlardan elde edilen ürünlerin meydana getirebileceği risklerin başında alerji gelmektedir. Genetik yapı değişiminde, verici kaynağın alerjen özelliklerinin transfer edilen bitkiye ya da hayvana geçmesi engellenemeyebilir. Nitekim, 1996 yılında, Brezilya kestanesinden ve fındığından soya fasulyesine aktarılan geni içeren ürünler, alerji yapması nedeniyle, marketlerden toplatılmıştır.
Potansiyel Toksisite: Genetik olarak değiştirilmiş organizmalar, aktarılan yeni gen ürünlerini ve onlardan kaynaklanan sekonder metabolitleri içerdiğinden, potansiyel bir toksisiteye sahiptir. GDO’lu bitkilerde bulunan özellikle zararlı ot ve böcek öldürücü genler ile terminatör teknolojisi gereği aktarılmış olan genler de toksin üreterek çalıştıklarından, dokularda birikme durumunda, önemli riskler oluşturmaktadır. Bu genlerin kullanılması pestisit kullanımını ortadan kaldırmıştır. Ancak, bu toksik madde kalıntılarının ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir.
Bu toksinlerin uzun dönemde insan sağlığına olan etkilerine ilişkin yeterli bilgi bulunmamaktadır. GDO’lu ve normal patateslerle beslenen iki grup farede yapılan çalışmada; normal patateslerle beslenenlerde hiç bir sorun olmamasına karşın, GDO’lu ürünlerle beslenenlerin sindirim sistemlerinde önemli zararlar belirlenmiştir.
Potansiyel Kanserojenlik: GDO’lu bitkilerin doğrudan ve dolaylı olarak kanserojen etkisinin olabileceği birçok araştırıcı tarafından belirtilmektedir. Özellikle, herbisitlere dayanıklı GDO’lu pamuk, soya, mısır ve kolza çeşitlerinde kullanılan bazı kimyasal maddelerin doğrudan kanser yapıcı oldukları bilinmektedir. Öte yandan, sindirim sisteminde tam olarak sindirilmeden dolaşım sistemine geçerek kan hücreleri aracılığı ile normal genoma katılabilen yabancı DNA parçalarının da hastalıklarda etkili olma ihtimali söz konusudur.
Antibiyotiğe dayanıklı mikroorganizma oluşumu: Günümüzde kullanılan biyoteknolojik tekniklerle bitkilere aktarılan genlerin büyük bir çoğunluğu bakteri ve virüs kökenlidir. Gen aktarımı esnasında GDO’lu bitkilerin seçilebilmesi amacıyla antibiyotik dayanım izleme genleri kullanılmaktadır. Ancak, bu antibiyotik dayanım izleme genleri insan ve hayvan bünyesindeki bakterilere yatay olarak geçişiyle onların da genlerinin antibiyotiklere dayanıklı hale dönüştürülmesi gibi sağlık açısından büyük riskler söz konusudur.
Besin değerinde bozulma: GDO’lu bitkilerde, yeni özellikler kazandırılırken, bitkinin orijinal yapısında bulunan bazı kalite öğelerinde önemli azalmalar olduğu tespit edilmiştir. Örneğin, kalp hastalıklarına ve kansere karşı önemli bir koruyucu madde olan “phytoestrogen” bileşiklerinin, klasiklere oranla, GDO’lu bitkilerde daha az olduğu bilinmektedir.
Çevresel Riskler
GDO’lu bitkiler üzerinde en çok tartışılan konuların başında çevreye verebileceği zararlar gelmektedir. Bilim adamlarının çoğu, GDO’lu bitkilerin ekolojik zararlarının olabileceği görüşünde birleşmektedir.
Toprak ve su kirliliği: GDO’lu bitkilerin kalıntılarındaki toksik maddelerin toprağa ve suya geçtiğine ilişkin çok sayıda araştırma sonucu bulunmaktadır. Bu nedenle, toksinlerin diğer organizmaların besin zincirine katılmaları da söz konusudur. Bazı genlerin ürettiği endotoksinlerin toprakta 33 hafta kaldığı belirlenmiştir. Öte yandan, GDO’lu bitkilerin ikinci kuşak üretimini engellemek amacıyla, uygulanan terminatör teknolojisi gereği, tohumlar üreticiye verilmeden önce yüksek dozda antibiyotik ile bulaştırılmaktadır. Bu tohumların ekilmesiyle toprağa önemli miktarda antibiyotik geçişi söz konusudur. Buğday ve pamuk gibi çok geniş alanlarda ekimi yapılan ürünlerde bu uygulamanın etkisinin ne kadar büyük olacağı açıktır. Klasik herbisitler ürüne de zarar verdiğinden, üreticiler tarafından son derece dikkatli ve düşük dozda kullanılır. GDO’lu çeşitler ot öldürücülere dayanıklı olduklarından, ürüne zarar vermeyeceği düşüncesiyle, daha fazla ilaç kullanımı söz konusu olmuştur. Denemeler sonucunda, GDO’lu soyalarda herbisit kullanımının bir kaç kat arttığı belirlenmiştir.
Faunada değişim: GDO’lu bitkilerin faunada yararlı akraba türlerin yok olmasına ve yeni zararlı populasyonlarının oluşmasına neden olabileceği tartışılmaktadır. Özellikle, GDO’lu mısırlardaki Bt genlerinin sadece koçan kurtlarına etkili olduğunun söylenmesine karşın, mısır bitkilerinin arasında yetişen ve üzerinde bol miktarda mısır çiçektozu bulunan “Asclepias” adı verilen bitkilerle beslenen kral kelebeklerinin de öldüğü görülmüştür. Ayrıca, yararlı böceklerden olan “Ladybugs” (hanım böceği) ve “Lacewing” gibi böceklerin öldüğü, bu böceklerle beslenen arı ve kuşların da zarar gördüğü saptanmıştır. Bilindiği gibi, dayanıklı çeşitlerin oluşturduğu baskı sonucunda zararlılar zamanla tepkilerini değiştirebilmektedir. Bu durumda hem GDO’lu bitkiler etkisiz hale gelmekte, hem de biyolojik savaşta Bt bakterilerinden yararlanma imkânı ortadan kalkmaktadır.
Mikrorganizmalarda değişim: Antibiyotiklere dayanım izleme genlerinin toprak bakterilerine geçmesi ya da terminatör teknolojisi gereği toprağa verilen yüksek dozdaki antibiyotiklerin baskısı nedeniyle dayanıklı yeni bakteri tiplerinin oluşma ihtimali her zaman vardır. Virüslere dayanıklı olarak geliştirilen GDO’lu bitkilerin, başka virüs tiplerinin ortaya çıkmasına neden olabileceği Michigan Üniversitesi’nde deneysel olarak kanıtlanmıştır. Virüs genleri, diğer virüs ve retrovirüslerin genleri ile karışabilmekte, bunun sonucunda da patojeniteleri artmış yeni virüsler oluşabilmektedir. Bu gen karışımının 8 hafta gibi kısa bir sürede gerçekleşebileceği deneysel olarak kanıtlanmıştır. Öte yandan, “Cauflower Mosaic” virüsü GDO’lu mısır, pamuk ve kolzalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. “Pararetrovirüsler” grubundan olan bu virüsün, hepatit-B ve HIV virüsleri ile büyük benzerlik göstermesi, konunun önemini daha da artırmaktadır.
Florada değişim: Bitkilere kazandırılan yeni özellikler bu bitkilerin yaşadıkları çevredeki floranın bozulmasına, doğal türlerde genetik çeşitlilik kaybına, ekosistemdeki tür dağılımının ve dengesinin bozularak genetik kaynakları oluşturan yabani türlerin yok olmasına neden olabilecektir. Çiçektozları, genetik kirlilikte en önemli etkendir. Mısır çiçektozlarının rüzgarın etkisi ile canlı olarak 1 km uzağa gidebildiği, yoncada arıların çiçektozlarını canlı olarak 2-3 mil uzağa taşıdıkları deneysel olarak belirlenmiştir. Genetik olarak değiştirilmiş bitki çiçektozlarının rüzgâr, kuş, arı, böce, mantar ve bakterilerce taşınması sonucunda kilometrelerce uzaktaki bitki türleri de etkilenecek ve genetik bir kirlilik ortaya çıkabilecektir. GDO’lu ürünlerden gen geçişleri yabani türlerin özelliklerini bozacak ve bitkisel gen kaynaklarının geri dönülmesi zor bir zararla karşı karşıya kalmasına neden olabilecektir. Ayrıca, GDO’lu bitkilerdeki herbisitlere dayanıklılık genlerinin yabani akrabaları olan otlara geçmesiyle, tarımsal mücadele güçlüklerle karşılaşabilecektir. GDO’lu mısırlardan yabani mısır türlerine gen bulaştığına ilişkin resmi raporlar yayınlanmaya başlanmıştır.Yabani floradaki genetik yapı değişiklikleri, onların gen kaynağı olarak değerini tamamen yok edebilir. Arkansas Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, GDO’lu çeltikten, çeltiğin yabani gen kaynağı olan kırmızı çeltiğe gen geçişinin olduğu belirlenmiştir. GDO’lu bitkiler için geliştirilen herbisitler, bu bitkilerin dışındaki tüm bitkileri kesin olarak öldürmektedir. Geniş alanlara uygulanan bu tip herbisitlerden yabani floranın olumsuz etkilenmemesi mümkün değildir. Öte yandan, terminatör genlerin akraba türlere çiçektozları ile geçerek onların ikinci yıl tümüyle yok olmalarına neden olması yüksek bir ihtimaldir. GDO’lu bitkilerden kaynaklanabilecek genetik kirlilik, birçok yabani türün anavatanı olan Türkiye için ayrı bir önem taşımaktadır.
Variyabilite ve beklenmeyen sonuçlar: Ekosistemler son derece karmaşık bir yapıya sahiptir. Özellikle, GDO’lu bitkiler gibi, yeni organizmaların sistem içine girmesiyle bazı bilinmeyen risklerin ortaya çıkması beklenebilir. Bu zamana ve yere bağlı olarak türler arası gen akışının sonucunda ortaya çıkabilecek gen etkileşimlerinden kaynaklanmakta olup, populasyonda değişik bir karakterin ortaya çıkma ihtimali her zaman söz konusudur.
Sosyo – Ekonomik Riskler
Pahalılık: GDO’lu ürünlerin tohumları, GDO’lu olmayanlara göre, %25 ile %100 arasında daha pahalı olup her yıl yenilenme zorunluluğu söz konusudur. Fiyatının yüksek olması nedeniyle tohumluk alımını uzun süre devam ettiremeyecek olan küçük çiftçiler bu durumdan zarar göreceklerdir.
Tek tip çeşit ve ilaç kullanımı: Bitkisel üretimin GDO’lu çeşitlere dayandırılması, geleneksel tarımda yerel çeşitlerin kullanımında önemli azalmalara neden olabileceği gibi, tarımda tohumluk ve ilaç bakımından dışa bağımlılık sorununu da doğuracaktır.
Tohumluğun her yıl yenilenmesi: GDO’lu çeşitlerin sahip olduğu “terminatör gen” sistemi nedeniyle, tohumluk üretiminin çiftçiler tarafından yapılması olanaksızdır. Bu nedenle, tohumluğun üretici firmadan her yıl alınması zorunludur.
Çeşit karışımı: Aynı bölgede klasik ve GDO’lu çeşitlerin bir arada ekilmeleri halinde, çiçektozları nedeniyle, birbirlerine karışmaları kaçınılmazdır. Bu durumda, üreticilerin istedikleri tip ürünü özelliklerini bozmadan yetiştirmeleri imkânsız hale gelebilecektir. Bunlardan elde edilen ürünlerin de karışık olma olasılığı çok yüksek olacak ve tüketici açısından da önemli bir risk oluşturabilecektir.
GDO’lu çeşit yetiştiren ülke konumuna gelinmesi: Birçok Avrupa ülkesi, GDO’lu ürün yetiştirmeyen ülkelerden bile, dışalım yaptıkları ürünler için “Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizma” değildir belgesi istemektedir. Bu çeşitlerin yetiştirilmesi halinde, klasik ürünlerin pazarlanması da önemli ölçüde zorlaşacaktır.
Din ve Etik Bakımından Konunun Sorgulanması:
Müslümanlar ve Museviler domuz eti ve türevlerini tüketmedikleri için domuz geni karıştırılmış ürünlerden de yemek istemeyeceklerdir. Ayrıca Müslümanlar bazı böcek ve hayvan genlerinin kullanıldığı ürünlere karşı da rezerv koyacaklardır. Aynı şekilde vejeteryanlar ise hayvansal gen içeren tüm bitkisel ürünleri tüketmek istemeyecektir. Bu durumda GDO’lu ürünlerin etiketlerinde gerekli bilgilerin doğru ve açık bir şekilde verilmesi bir insanlık görevi olarak ortaya çıkmaktadır.
Bir diğer risk ise:
Bugün GDO’lu tohumlarla ekimin yaygın yapılması, yasası ve yönetmeliği çıkmış olan “Organik Tarımı” da tehdit etmektedir. TÜRKİYE’de şu anda organik tarımı destekleme kanun ve yönetmeliği varken halen biyogüvenlik kanunu yoktur. Bu sebeple GDO tespiti yapılamıyor! Bu durumda, tohumun, toprağın, suyun temiz tutulabilmesi,GDO’lu yaygın ekimden dolayı rizk altındadır. Bu şartlarda, gerçek manada organik tarımdan söz etmek ağırlığını kaybetmektedir. Bir test yapılsa o ürünlerin en az yarısı imha edilecek veya organik diye satılamayacak duruma gelebilir…Izleme yok, denetleme yok, ustelik bunu yapabilecek beceri ve donanımda insan ve laboratuar da yok.
Yukarıda saydığımız riskleri dikkate alarak, Ülkemizde de, GDO’lu tohum, gıda ve katkı maddelerinin etiketlerinde mutlaka GDO’lu olduğu bilgisi mecbur tutulmalıdır. Hiç bir şekilde tüketicinin bilgisinin dışında ,formulasyonuna onay vermiyeceği bir ürünü satmaya kimsenin hakkı yoktur. Böyle bir eylem tüketicilerin evrensel sağlık ve inanç haklarını hiçe saymak olduğu gibi, bir insanlık suçudur.
Öyleyse yapılması gereken nedir? Burada esas olan, etkin, yaygın ve bilimsel bir izleme ve denetim mekanizmasının geliştirilmesi için çaba gösterme gerekliliğidir. Böyle bir yaklaşım biyogüvenlik ile ilgili yasa ve uygulamaların geliştirilmesini öncelikli kılmaktadır. Denetim ve izleme, genetik olarak müdahale edilmiş türlerin insan sağlığına ve çevreye oluşturduğu risk tehdinin doğru tespit edilmesi ve fayda/zarar belirlemeleri için zorunludur. Ayrıca genetik özkaynaklarının korunması, çeşitliliği ve sürdürülebilir kullanımının gözetilmesi sürdürülebilir tarım için de esastır. Dolayısıyla gıda ürünleri ve gıda hammaddesi olarak kullanılan malzemelerde, genetik olarak değişikliğe uğramış organizmaların (GDO), ve bunları içeren ya da bunlardan elde edilmiş ürünlerin kullanımına izin vermek için ilk şart gerekli bilimsel ve teknik altyapıyı kurmaktır.
Etkin bir biyogüvenlik altyapısı ve çerçeve kanunu bu anlamda bizim de ilk önceliğimiz olmalıdır.Devletin etkin ve yaygın denetim ve izleme görevi birincildir. Diğer yandan biz istemiyoruz ya da yasakladık diye GDO’lardan uzak, mutlu ve rahat bir hayat süreceğimizi zannetmek te yapılacak en büyük yanlış olacaktır. Bugün dünyanın vardığı noktada maalesef GDOlar neredeyse heryerde var ve onları görebilen, izleyebilen ve gerektiğinde durdurabilen bilimsel yeterliliğimiz olmadan onları kontrol etmek diye bir imkânımız olamaz. Bu durumda bilinmeyen bir hedefi boykot etmenin pratik bir değeri de olamaz. Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok misali.GDO tespiti konusunda bilimsel araştırmalar halen tüm dünyada sürmekte ve mevcut testler her gün geliştirilmektedir. Bu noktada halen ülkemizde bu testlerin yapılamaması büyük bir risk teşkil etmektedir. Gerek tedarik zinciri, gerekse üretim süreçleri içinde düzenli ve yetkin bir (iç) denetim, atılması gereken ilk adım olarak görülmektedir. Ancak, en ideal koşullarda görevini yapıyor da olsa devletin denetleyici rolü ancak bilgili ve ahlaklı üreticiler, seçme hakkı olan ve hakkını arayan tüketiciler, ve daha da önemlisi konuya hakim, yetkin araştırmacıların varlığında amacına ulaşır.
Hakan Özkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-05-2009, 16:23   #27
Kullanıcı Adı
Hakan Özkan
Standart
Bu işin vahim neticelerini kestirebilecek kadar bilgi birikimim olmasada görünen gidişatın hoş olmadığı artık savaşların top ile tüfek ile değil buşekilde isyan edercesine , şirk koşarcasına insanların yoğun çabalarının teknolojinin bilimin önüne geçmesi hoş karşılanacak takdir edilecek bir durum değildir; en azından gelecek neslin selahiyeti için gerekli kurumların, insanların çaba göstermesi;GDO lu ürünlerin satımını yapan, eken tüketen halkın basın ve medya yoluyla bilinçlendirilmesi geleceğimizin daha aydınlık olabilmesi için bu ürünleri tüketmememiz gerektiğini paylaşmak isterim.Rabbimizin bize bahşetmiş olduğu nizamın dışına çıkan herşey bize dert olup dönmekten başka hiçbir getirisi olmayan girişimlerdir.

Konu Hakan Özkan tarafından (11-05-2009 Saat 16:50 ) değiştirilmiştir..
Hakan Özkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-05-2009, 18:23   #28
Kullanıcı Adı
Hakan Özkan
Standart
Alıntı:
Yalçın KARACA Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Evet Hakan abicim Ziraatci olduğunuz için bu konuda söyleyeceğiniz bir çok şey bizim için önemli. Tarım ile uğraşan çifcilerimiz kendi mahsüllerini ekme gibi potansiyelleri neden olmuyor? Bu iş ticarete döndüğü vakit yukarıda duygu hanımın belirttiği gibi saksıda yetiştirilen mahsül neden işe yaramaz.
Birde genetiği ile oynanmış ürünleri çifçilerimiz neden tercih eder ayrıca bu mahsülü siz hariç diğer ziraatçiler neden satarlar ? daha öncede ifade ettiğiniz gibi bir nevi hiprit ceşitleride sağlıklımı . Son yıllarda çıkan receteli satış bu gibi hatalı ve sağlıksız her şey için yeterli bir çalışmamadır. Paylaşım için teşekkürler
Çiftçimizin kendi üretmiş olduğu ürünlerden elde edilen tohumlarla tekrar yeni bir üretim düşünüldüğünde birim alandan elde edilen mahsulün, f1 tohumlardan elde edilen mahsulle kıyasladığımızda yarı yarıya bir zaiyat verilmektedir.Hal böyle olunca çiftçi olayı ticari açıdan düşündüğü için f1 çeşitlere talep yoğunlaşmaktadır.Ama şunu bilmemiz lazım ki f1 ıslah çalışmaları sonucunda en verimli çeşidin seçilmesi olayıdır.GDO ise tamamen farklı biolojik bir olaydır yani gen transferi bir balığın genini domates bitkisine enjekte etme gibi.Çiftçilerde sonuçta para kazanmak ve de hayatlarını idame ettirmek için kendilerine has olan tohumları değilde f1 çeşitlerini kullanmaktadırlar.Artık istesek de kendi tohumlarımızı yitirmişiz,kaybetmişiz.Saksıda yetiştirme noktasına gelince herkes saksıda yetiştirirse olur ama yetiştiremeyenler ne olacak,onun ötesinde tarlada yetiştirsek bile kimse para kazanamayacağı bir işi yapmaz.Çiftçi sabahtan akşama kadar çalışacak çoluk çocuk sadece karnı doyacak buna çiftçi razı olmaz onun için olayları işin içine girmeden yorum yapmamak gerekir.

Genetiği oynanmış ürünler yeni değil be yalçın abim bu ürünler 1989 dan buyana ırak,iran vede türkiye ye sokulmuş bu mazlum halkımıza tükettirilmiş bizler kobay olarak kullanılmışızdır.Asıl acı gerçek bu saatten sonra ortaya çıkacak erken dönemde ölümler,kanserler,kısırlıklar daha aklımıza gelmeyen bir çok hastalıklar.Ama ne oldu kibu olay yeni yeni ortaya çıkmaya başladı inanın bekleyin göreceksiniz yakın amanda organik tarım adı altın da israilden gelecek gdo lu (ama bizler bilmeyeceğiz) çeşitler genetiğine böcek ve fungusal hastalıkların girmesine izin vermeyen genlerle ilaçsız tarım adı altında bizlere enjekte edilecek ve de bizlerde onların savunucusu,kobayları olacağız.Burda yapılması gereken iş tarım bakanımızın bürokrasiden sıyrılıp bu olayları artık görmesi ve gerekli adımların atılmasını sağlamasıdır.Sağ olsun tarım bakanımız reçeteli sistem ortaya koydu inanın dışardan bakılınca tam avrupalıyız ama vallahi işin içine girdiğiniz zaman gülersiniz.Birinci basamaktan başlamak yerine beşinci basamağa adım atmamızı istiyorlar,çiftçiyi bilinçlendirmeden altyapıyı oluşturmadan baskı yolu ile zor durumda olan çiftçiyi daha dazor duruma düşürüyorlar.Velhasıl ilk etapta yapmamız gereken olay tarım sektöründe yenilikler,bilinçli hareket vede insanları düşünerek bu gdo lu tohumların yayımını engellemek amerikada üretilenlerin yine amerikada tüketilmesini öngörmeleri gerekir.Bu gdo ları biz değil marmara bölgesinde nadiren satan bayiler vardır bizim bölge itibari ile mısır,buğday ürünleri bizim yörede yoğun olmadığından bizde yoktur, olsada satmayız.
Hakan Özkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-05-2009, 19:12   #29
Kullanıcı Adı
rıfat gökalp
Standart
GDO tohumlarının ülkemize ithal edilmesinde ABD dayatmasının olduğu görülüyor,maalesef hükümetimiz ekolojik dengeyi ve insan sağlığını etkileyecek ürünlerin yetiştirilmesine gözyumarak vahim bir hata yapmıştır.
Türkiye'ye gelen yabancı turistlerin dağ,çayır ve bayır gezerek bilimsel deneyleri için bitkilerden örnekler toplaması insanı kuşkuya ve endişeye sevkediyor zira son yıllarda yaşanan domuz gribi,kuş gribi ve kene gibi hadiseler bu tezi kuvvetlendiriyor hükümetin bu durumu engellemesi gerekir.
rıfat gökalp isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-05-2009, 19:22   #30
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Alıntı:
rıfat gökalp Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
GDO tohumlarının ülkemize ithal edilmesinde ABD dayatmasının olduğu görülüyor,maalesef hükümetimiz ekolojik dengeyi ve insan sağlığını etkileyecek ürünlerin yetiştirilmesine gözyumarak vahim bir hata yapmıştır.
Yahu siz nerede yaşıyorsunuz kardeşim?
Uzayda mı..?
Gelde sinirlenme!!

Zaten senelerdir ülkemizde kullanılan bu ürünleri AK PARTİ HÜKÜMETİ yasaklıyor! Gdo lü ürünleri yasaklamak GÖZ YUMMAK MIDIR sizin anlayışınızda!

Pes!
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
biyogüvenlik mevzuatı, biyogüvenlik yasası, gdo, gdolu ürünler, mehdi eker, tarım bakanı, tarım ürünleri, tohumculuk


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi