07-30-2008, 11:01 | #1 |
Anayasa Mahkemesi'nin ateşle imtihanı!...
Sonunda Yargıtay Başsavcısı, “İddianameyi hazırlarken bir etki altında kalmadım” diye açıklama yapmak zorunda kaldı.. Herhalde, “Evet tehdit aldım, canımı kurtarmak için mecbur kaldım” ya da “Arkadaşlar bana ciddi bilgi desteği sağladılar, onların getirdikleri dosyalardan ve yayınlattıkları kitaplardan geniş ölçüde iktibaslar yaptım” filan demeyecekti.. Sonuçta, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Hani Serdar Turgut'un nefs muhasebesine bakıyorum da, bir gün belki Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya'da geç olmadan oynanan oyunun farkına varır.. Ergenekon ve AK Parti iddianamesini yan yana koyun ve kıyaslayın.. Yalçınkaya neden AK Parti'den önce İP hakkında dava açmadı dersiniz. Bilgisi mi yoktu?.. Peki şimdi biliyor, o zaman neden harekete geçmiyor? Eğer dava açacak olursa belki de Perinçek, Başsavcı için, Alemdaroğlu'nun Sezer hakkında, görevden alınmasının ardından gösterdiği tepkiyi gösterecektir.. Bu çete çevrelerinin ağzı bozuk. Dostlukları, vefa hepsi pamuk ipliğine bağlı.. Zaten Başsavcı onlar için feda edilebilecekler listesindeki bir isim değil mi? Yalçınkaya koruduğu ileri sürülen çevrelerin hedefindeki bir isim.. Bu ne yaman bir çelişkidir!. Bazı gerçekleri itiraf etmek için yarın çok geç olabilir. Ergenekon davası sürerken de yeni bilgiler, belgeler, tanıklar ortaya çıkacak.. Daha sırada ek iddianame var.. Yüksek Yargı ve 1. derece yargı içindeki, sermaye, bürokrasi, Media içindeki çete uzantıları da deşifre edilecek.. Yeni telefon dinleme kayıtları ortaya çıkacak.. Daha müftülere sıra gelmedi. Bu işin bir de hacı-hoca takımı var.. Bana kalırsa Ergenekon iddianamesini okuduktan sonra bir de Yalçınkaya'nın hazırladığı iddianameyi okursanız, sanki tencere kapak olayı gibi iki ayrı dosyanın birbirine kapaklandığını göreceksiniz.. Yalçınkaya bu konuya bir açıklık getirmeden kendini savunmasının pek de inandırıcı bir yanı olmayacak.. Olay, çetenin servis yaptığı, ya da o çevreden birilerinin yıpratma kampanyası için kullanılan, esasen belli merkezlerce servis edilen iddiaların kötü ve acele bir şekilde derlenmesinden ibaret kitaplarından kes yapıştır yoluyla hazırlanmış bir iddianame görüntüsünden çok daha vahim! Bir Başsavcının yazdığı iddianameden dolayı kendini savunur duruma düşmesi, şaibe ve zan altında kalması ne kadar kötü bir durum.. Tabii bu durum, bu iddianameye dayanarak yargılama yapan mahkeme üyeleri açısından da hiç hoş olmayan bir durum. Sonuçta bu dava Türkiye'ye hiç yakışmıyor.. Eğer mahkeme, partinin kapatılması yönünde karar verecek olursa bu kaosa, kargaşaya hizmet etmekten, kişi ve kurumları şaibe altında bırakmaktan başka bir işe yaramayacak belki de. Düşünebiliyor musunuz, mahkeme her an bir karar verebilir.. Mirac Kandilinin ya erefesine ya da sonrasına denk gelecek bu karar.. Hadi biraz daha uzadı diyelim, Cuma ayın 1’i. Cuma'ya denk gelecek.. Hafta sonu da geçti, Pazartesi askeri şûra var. Ara günler hafta sonu mesai yok. Kapama kararı verildi diyelim. 90 gün sonra seçim var.. Ağustos, Eylül, Ekim.. Eylül Ramazan. Adaylar Ramazan ayında belirlenecek ve Ramazan'ın manevi havası içinde adaylar belli olacak.. Ramazan Bayramı'ndan sonra seçim.. Bu arada Ergenekon davası yeni başlamış olacak. Bu davanın tartışmalarının gölgesinde yapılacak bir seçimde CHP'nin de, MHP'nin de DTP'nin de ciddi bir varlık göstermesi zor.. Bir yılda iki seçim varsa birleştirileceği için, bakarsınız 90 gün sonra ara seçim ve yerel seçimler yapılmış. Başkanlıkların %90'ı AK Parti'ye gider. Milletvekilleri fazlası ile geri gelir.. İş mi şimdi bu? Millet adına karar veren bir mahkeme hukuka rağmen milletle inatlaşabilir mi? Baykal’ın, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce “çatışma çıkar” uyarısını bir kenara not etmiştim. Merak ediyorum Baykal'ın bu konuda yeni bir kehaneti var mı? İlham kaynağı kimlerdir aceba? Sahi cenaze törenine niye gelmedi, acılı insanların öfkeli tepkilerinden mi korktu yoksa! Ergenekonun avukatlığına soyunanların böyle bir korkuları olması normal.. Bayan Hablemitoğlu neyi ne kadar gördü bilmiyorum ama sanırım bir şeyler sezinledi. Mumcu'nun eşinden ses yok! Kimileri susmayı tercih ediyor. Kimileri renk vermiyor.. Baykal, “en iyi savunma taarruzdur” diyor herhalde.. Baykal asıl sandıktan korkuyor bana kalırsa.. Kapatma olayı AK Parti'den çok CHP'yi vuracak gibi.. Siyasi öfke ile fırlatılan eleştiri okları bazan Bumeranga benzer, gelir sahibini vurur.. Ortalık toz duman bu arada. Erdoğan ile Mehmet Ağar arasında ne gibi para ilişkisi olabilir ya da Saadetçilerle Tuncay özkan arasında.. Kim, kimin adına, kime, ne mesajı götürüyor? Hangi taahhütlerde bulunuyor? Anayasa Mahkemesi zor bir sınavla karşı karşıya.. Karar bugün yarın belli olacak.. Ardından askeri şûra ve yeni bir dönem başlayacak.. Daha uzun süre devam edecek bir hesaplaşmanın eşiğindeyiz. Parti kapatma davası nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu iş burada bitmeyecek.. Serdar Turgut’un geçmişi ile hesaplaşan yazıları ilk olmadığı gibi, son da olmayacak. Daha önce Hasan Cemal de yaptı aynı şeyi.. Bakın Serdar Turgut ne diyor: “Anlayacağınız boşa harcanmış bir hayat bizimki. Biz yaşıyoruz zannederken meğerse bir kukladan ibaretmişiz. Hayatımız faili meçhullerle dolu. Hatta kendi hayatımızın da faili meçhul. Kukla gibi oynatmışlar bizi. Kırdırdılar birbirimize. Böldüler bölüştürdüler, hiç bıkmadılar. Şimdi okuyorum da, yeni amaçları bir Kürt-Türk ve dinci-laik iç savaşı çıkartmakmış. Bir türlü akıllanamadığımız bu kadar kötülüğün bir toplumda olabileceğini düşünemediğimizden 'yine ülke için' 'yine vatanseverlik' diyerek bu sefer düpedüz tüketeceklermiş bizi.” Bu gerçeğin farkına bir gün Mumcu'nun eşinin de gelmesi kaçınılmaz gibi geliyor bana.. İnsani sağduyuya inanmak istiyorum. İnsanların bir gün kendi cellatlarını alkışlamaktan vazgeçeceklerini düşünüyorum.. Bana, orduya sahip çık, yargıya sahip çık diyorlar. Hiç birimiz, ötekisinden daha temiz değil.. Devlet “U borusu” gibidir. Herkes aynı çamura batmış durumda. Gelin hep birlikte, kimsenin etiketine bakmadan, mazlumdan, haklıdan yana olalım.. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı duralım.. Bu dava Anayasa Mahkemesi’nin ve üyelerinin ateşle imtihanıdır.. Davanın ve bu işlerin sonucunu hep birlikte göreceğiz. Dilerim korku, öfke ve ihtiras birilerinin gözünü kör etmez.. Allah (cc) öyle buyurdu. Şeriat öyle der: "Bir topluma duyduğunuz öfke, sakın sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin!" Selâm ve dua ile.. Abdurrahman Dilipak
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|