AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-17-2007, 04:04   #1
Kullanıcı Adı
LüGaT
Standart Ankara’da 2 olay: CHP’ye dilekçe, DTP’ye Kelepçe

Okuyanlar, herhalde şaşırmışlardı... Şaşırmakta da haklıydılar... Çünkü CHP Genel Başkanı Deniz Baykal; daha düne kadar gündeme getirdiği "ulusalcı söylem"leri terketmiş, bunun "180 derece tersi"ne görüşler öne sürüyordu...


9 Kasım 2007 tarihli gazetelerin manşetlerine çıkan sözler, "Aaa, Baykal neler söylüyor böyle!" dedirtecek cinstendi... Kafasına "saksı" mı düşmüştü, yoksa "sıcak" mı çarpmıştı ki, Baykal, "Kürt meselesine silahsız çözüm" tekliflerinde bulunuyordu?..

Baykal'ın, "okuyanları şaşırtan" teklifleri şunlardı:


- "Terörle sonuna kadar kararlı şekilde mücadele edilmeli, ama bu yetmez."
- "Kuzey Irak'la ilişkilerin geliştirilmesi için bölgeye yönelik Kürtçe de dahil radyo, TV yayını yapalım."
- "Kürt ve Arap gençlerini üniversitelerimizde eğitelim."
- "Bölgeye su verelim, ticareti geliştirelim..."

EŞREF ERDEM NİYE İSTİFA ETTİ?

Dedik ya, kafasına "saksı" mı düşmüştü, yoksa başına "sıcak" mı vurmuştu?...
Herkes bu sorunun cevabını merak ederken, "olayın aslı" dün anlaşıldı.
Öyle anlaşılıyor ki; bu konuda "CHP'de derin bir kavga" yaşanıyordu ve Baykal da bu "kavga"yı önlemek için dillendiriyordu "silahsız çözüm" tekliflerini!..
Peki, nereden çıkardık bunu?..
"Eşref Erdem'in istifası"ndan!..
Efendim, parti içinde "Baykal'ın sağ kolu" olarak bilinen; daha önce olduğu gibi, bundan sonraki "kurultay"larda da "Baykal'a oy vereceğini" deklâre eden Eşref Erdem, dün sürpriz bir şekilde "CHP Genel Başkan Yardımcılığı" da dahil, "partideki tüm görevleri"nden istifa etmiş!..
"İstifa gerekçeleri"ni de, “dilekçe”sinde şöyle açıklamış:
- "Partimizin kimi önemli yöneticilerinin, ülkenin ve halkın ihtiyaçlarına yanıt verecek politikalar üretmek yerine, küçük çıkar hesapları içinde olmalarına, sorunu sadece delege hesapları olmaktan ibaretmiş gibi görmelerine tanık olmaktan büyük üzüntü duymaktayım."
- Başta Ankara olmak üzere partiyi, bu tür küçük hesaplar yapan yöneticilerin vesayetinden kurtarmak, kaçınılmaz bir ödev haline gelmiştir."
- "CHP, giderek sınıfsal kimliğinden ve sol ideolojisinden uzaklaşmış, sağ bir kuşatmanın etkisine girmiştir."
- "Halkımızın CHP'ye ve sosyal demokrat bir iktidara olan gereksinimi her zamankinden daha çok artmış, ancak lehimize olan elverişli koşullara karşın istenilen sonuca ulaşılamamıştır... Bu çerçevede 22 Temmuz seçim sonuçlarını başarı olarak kabul etmek, ne yazık ki mümkün değildir."

BAYKAL'DAKİ "U DÖNÜŞÜ"NÜN SEBEBİ

Bu "istifa"nın, tam da Baykal'ın "politika değişikliği"ni dillendirdiği yani "U dönüşü" yaptığı bir dönemde yapılması, hayli ilginç geldi bana!..
Eşref Erdem gibi;
"Sınır ötesi operasyon" için çıkarılan "tezkere"ye "ret" oyu kullanan birinin "Baykal'ın farklı açılımları"na rağmen "istifa" etmesi onun; "Baykal'ın samimiyetine güvenmediğini" gösterir ki, altı önemle çizilmesi gereken bir tavırdır bu!..
Bu "istifa"da; "Çankaya İlçe Başkanı Mustafa Yıldırım'ın görevden alınması" tartışmalarının rol oynadığını iddia etmek, "olayı sığlaştırmak" ve "basite indirgemek" olur ki; böyle bir yorum "abesle iştigal"dir!..
Hayır, bazı internet siteleri ve televizyonlarda iddia edildiği gibi, bu istifada, Eşref Erdem'in; "Mustafa Yıldırım'ın görevden alınmasına karşı çıkması" ve bu konuda "Genel Sekreter Önder Sav ile tartışması"nın rolü yoktur!..
Eşref Erdem'in de ifade ettiği gibi;
Bu istifada; "Kürt kökenli" oluşunun da bir rolü yoktur... İstifada, "CHP'deki politik kaymalar" rol oynamıştır ki, Eşref Erdem, bunları şöyle özetlemektedir:
“Çağdaş sosyal demokrasinin vazgeçilmez asli gücü olan emeğe, emeğiyle geçinen kesimlere yeterince sahip çıkılmadı... CHP'nin, sol kimliğini yeterince vurgulamamış olması, büyük bir eksikliktir... Yüzeysel ve konjonktürel politikalar, CHP'ye olan güvenin zedelenmesine, beklentilerin azalmasına yol açmıştır... CHP; giderek sınıfsal kimliğinden ve sol ideolojisinden uzaklaşmış ve sağ bir kuşatmanın etkisine girmiştir.”
Erdem'in "sağ bir kuşatma" dediği; son yıllarda CHP'ye egemen olan "ulusalcı söylem" olsa gerek!..
"MHP ile koalisyon" kurmayı bile göze alabilen "ulusalcı bir duruş!"
Olayın özü ve özeti şu:
Geçtiğimiz günlerdeki "Baykal'ın çıkışı"nın temelinde; "partideki derin kavga"yı ve "istifaları önleme" girişimi yatmaktadır!
Ancak, görünen o ki;
Eşref Erdem'in istifası ile başlayan "istifa"ları yenileri takip edecek ve Baykal, belki de "son kurultay"ını yapacaktır...

İKİNCİ ŞOK: DTP'YE DÂVÂ!

Kamuoyu, "Eşref Erdem'in istifası"nın altında yatan sebepleri tartışıyordu ki, gündeme bir bomba daha düştü.
Artık "parti kapatma dâvâları"nın gündemden düştüğü bir dönemde, Yargıtay Başsavcılığı dün "DTP hakkında kapatma dâvâsı" açtı!..
"Gerekçe" de şuydu:
- "1990 yılından bu yana devam eden süreçten anlaşılacağı gibi hemen hemen aynı kadrolar tarafından kurulup devam ettirilen HEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP ve şimdi de DTP'nin aynı akıbete uğramaları rastlantı değildir."
- "DTP de süreçte görevini yerine getirirken tüm eylemlerini terör örgütü güdümünde gerçekleştirmiş, örgütün ve elebaşısı Abdullah Öcalan'ın savunulmasından başka demokratik anlamda, bir siyasi partiden beklenilebilecek hiçbir girişim veya söylem geliştirmemiş, deyim yerinde ise kendisini terör örgütü savunmanlığına özgülemiştir."
- "Partinin eylemlerinin demokratik hukuk düzeninde olması gereken hiçbir unsuru taşımadığı gibi, olmaması gereken tüm unsurları taşıdığı tartışmaya yer vermeyecek bir gerçeklik olarak önümüzdedir."
- "21 Ekim 2007 tarihinde terör örgütü tarafından kaçırılan 8 askerin geri alınması olayı, DTP milletvekilleri Aysel Tuğluk, Fatma Kurtulan ve Osman Özçelik tarafından tam bir örgüt propagandasına dönüştürülmüştür."
- "Terör örgütüne 'terör örgütü' diyememenin yanında 'kardeşlerimiz', 'tabanımız', 'muhatap alınması gereken kurum' gibi ifadeler kullanılmıştır."
- DTP'nin terör örgütü PKK ile bağlantısını kanıtlayan bir olay da DTP'nin kuruluşu aşamasında gerçekleşen Hikmet Fidan cinayetidir."
- "DTP'nin daha kuruluşunda, kan ve terör örgütü PKK'nın emirleri üzerine oturtulduğu, hiçbir şekilde ve hiçbir kaynaktan muhalefete imkan tanımadığı, adında 'demokratik toplum' ibaresini kullanmasının dahi trajikomik olduğu ortaya çıkmıştır."
- "Sadece Hikmet Fidan olayı dahi Öcalan'ın emriyle kurulan ve terör örgütünün destekçisinden öte bir organı gibi çalışan DTP'nin ulusal ve uluslararası hukuk alanında siyasi parti olarak tanımlanmasını bir 'demokrasi ayıbına' dönüştürmektedir."

PARTİ KAPATMAK ÇÖZÜM MÜ?

Bu "gerekçe"lerde haklılık payı yok değil... DTP; Meclis'e girdiğinden bu yana, gerçekten de "PKK'nın siyasi uzantısı" gibi bir görüntü vermekten kurtulamamıştır!..
Gerek bu "gerekçe"lerde, gerek "siyasilerin eleştirileri"nde dile getirilen konuları yok saymak mümkün değildir!..
Ancak, bu "kapatma dâvâsı"nın; tam da Başbakan Tayyip Erdoğan'ın uyarılarının gazetelerde yer aldığı gün açılması, hayli ilginç geldi bana...
Erdoğan, Çek Cumhuriyeti'ne giderken gazetecilere diyordu ki:
- "Parlamentoya seçimle gelmiş olan milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak, parlamento dışına atmak doğru olmaz... Siyasallaşma sürecine girmelerini özellikle teşvik etmemiz gerekiyor. Anayasal düzende siyaset yapsınlar."
- "Suç işlerlerse takip edecek olan ben değilim, yargı var, savcılar var. Demokratik parlamenter sistemde Meclis'i bu kavganın içine sokmamamız gerekir... Farklı yollar, demokratik yollar denenmeli. Katı defans uygulanırsa, parlamento dışı kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz."
Peki, DTP hakkında "kapatma dâvâsı" açmak, onları "dağa göndermeye teşvik" olur mu?..
Hemen söyleyeyim: Hayır, olmaz!..
Çünkü DTP'liler, böyle bir dâvâyı zaten bekliyorlardı.. "Parti yönetimi"ni de bu ihtimale karşı oluşturmuşlardı... Hatta, "muhtemel yeni parti" de yoldaydı!..
O halde ne olacak?..
Bana kalırsa, Yargıtay Başsavcılığı'nın açtığı bu dâvâ, "DTP'nin ekmeğine yağ sürecek"tir!.. Çünkü DTP'de, "22 Temmuz seçimlerindeki hezimet"in "mahalli seçimler"de de tekrarlanması paniği yaşanıyordu!..
Özellikle Diyarbakır'da, AK Parti'nin 10 milletvekilliğinden 6'sını alması, DTP'yi "belediye başkanlığını da kaybetme" korkusuna sevketmişti!..
Mevcut Belediye Başkanı Osman Baydemir'in, "savaşsa savaş!" sözlerini lütfen hatırlayın!..
Tabiî, bu arada;
Son günlerde iyice yüksek sesle tartışılan "DTP, Kürt halkını ne kadar temsil ediyor?" ya da "DTP'nin temsil gücü kaldı mı?" soruları gözden ırak tutulmamalıdır!..
Tam da, "DTP'nin erimeye başladığı" bir dönemde açılan bu kapatma dâvâsı, bence "DTP'ye uzatılan bir can simidi"dir!..
Olayı şöyle görmek lazım:
Diyarbakır'da, 4'e karşı 6 milletvekilliği ile "DTP'ye fark" atan AK Parti, bu üstünlüğünü biraz "sosyal adaletçi" tavrına, biraz da "özgürlükçü" icraatlarına borçluydu!..
Ama, şimdi olan ne?..
"DTP hakkında kapatma dâvâsı!"
Hem de, "özgürlükçü AK Parti'nin iktidar olduğu" bir dönemde!..

DTP'NİN EKMEĞİNE YAĞ!

Başkaları ne düşünür bilmem, ama "Kürt" halkı bunun sorumlusu olarak AK Parti'yi görecektir!.. DTP'liler de, bu "algılama"yı herhalde köpürtecekler ve "Belediye Başkanlığı'nı garantilemeye" çalışacaklardır!..
Uzun lâfın kısası; neresinden bakılırsa bakılsın, bu "kapatma" dâvâsı DTP'nin işine yarayacaktır!.
Kaldı ki; kurulduğu 1963 yılından bu yana Anayasa Mahkemesi "24 siyasi parti"yi kapatmıştır da ne olmuştur?.. Ya da, kapatma dâvâsı reddedilen "16 parti" şu anda hayatta mıdır?..
Gayet açık ve net:
"Parti"ler kapatılsa da, "ideoloji"leri, "fikir"leri ve "zihniyet"leri yaşamaya devam ediyor!..
O halde, "kapatmak" veya "yasaklamak" çözüm değil!.. "Halk" tarafından açılan bir parti; "yargı" tarafından değil, yine halk tarafından kapatılmalıdır!.
Şahsen ben, "grup kuracak bir çoğunluk" sağlamalarına rağmen; "DTP'nin 90 dakikasının dolduğunu" ve artık "uzatmaları" oynadığını düşünüyordum!..
Ancak dün Yargıtay Başsavcılığı tarafından açılan "kapatma" dâvâsı; maçı sadece uzatmakla kalmamış, onlara "penaltı" değerinde bir "faul" vermiştir!..
Bilmem yanılıyor muyum?

----------------
“Mişon kafa”lar!
Bir gazete ki; "işgal edilen topraklar"ında "bağımsız bir devlet" gibi değil, "esir" gibi yaşayan "Filistinli Müslümanları" görmezden geliyorsa!..
Bir gazete ki; Şeyh Ahmet Yasin gibi; "tekerlekli sandalye"ye mahkum "kötürüm ve yaşlı" bir insanın; hem de "Bakanlar Kurulu kararı" ile ve "helikopterden atılan füze ile vurulması"nı unutmuş görünüyorsa!..
Bir gazete ki; "eli sapanlı çocuklar"ın bile özgürlük mücadelesi vermesi karşısında duyarsız kalıyor ve "İsrail işgali altındaki Kudüs'ün kurtarılması" için Feshane'de düzenlenen "Uluslararası Kudüs Buluşması"nı "İstanbul'dan cihat çağrısı" başlıkları ile sunuyorsa, bu "çarpıtma"yı yapanlara "Bidon kafalı" demek azdır!.. Bunlar, olsa olsa "Mişon kafalı"dır!.
Çünkü bu başlıkta, "Siyonizm'e aşk" vardır, "İsrail'e kara sevda" vardır!..
Bu başlıkla da, bir defa daha "suçüstü" olmuşlardır!.
Maske düşmüş, "Mişon kafa"lar açığa çıkmıştır!..

Hasan Karakaya

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-17-2007, 04:26   #2
Kullanıcı Adı
sidre
Standart Ankara’da 2 olay: CHP’ye dilekçe, DTP’ye Kelepçe
Baykalın acıl tedavıye ıhtıyacı var bence
sidre isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi