![]() |
#1 |
![]() Annan’dan Kahveci’ye uzanıp gittim!
İnsanoğlu ulaşım ve haberleşme imkânlarının artması oranında daha duyarlı ve geniş görüşlü olmaya başladı. Bizim çocukluk ve gençliğimizde gazete okuma kültürü yoktu mesela. Bu kültür olsa bile, alıp okuyacak para yoktu çoğumuzda. Kitap da öyle... Kitaba para ayırmak için ya çok zengin, ya da çok ekstrem uçlara bağlı olmanız gerekliydi. Bizim gibi normal insanların evlerinde öyle rafları dolduran kitaplar olmazdı. Elektronik haberleşme ise mesela bizim evde “BEREC” (nasıl okunuyorsa artık) marka; biri dört köşe diğeri silindirik iki kocaman pille çalışan bir lambalı radyo ile yapılırdı. Düğmesini açtıktan birkaç dakika sonra lambası yanar ve cızırdamaya başlardı. Sonra uzun dalga Ankara, orta dalga İstanbul, kısa dalga keyfimize göre ya “Amerika’nın Sesi” ya da “Moskova” radyoları bulunur sessizlik temin edilir ve “Ajans” dinlenirdi. “Sevgili dinleyiciler burası Türkiye Radyoları... Şimdi ortak haber yayınımıza başlıyoruz” denilir ve ‘Devlet Baba’nın ince süzgecinden bizler için süzülen haberler kemâl-i ciddiyetle yutulur, (pardon) dinlenir ve radyo pili bitmesin diye hemen kapatılırdı. Radyonun üzeri özenle hazırlanmış dantelli örtüsüyle örtülürdü. Baba evden gidince bazen bütün cesaretimizi toplar, hep beraber “Arkası Yarın” ya da “Radyo Tiyatrosu” dinlerdik. Bazen pil bayat çıkar erken biter, kabak başımıza patlardı. “Yahu size demiyor muyum, haberlerden başka açmayın şu radyoyu, pilin kaç para olduğundan haberiniz yok mu? Paran olsa pil ha deyince bulunuyor mu?..” Neyse o günlerden; Şili’de olan depremi o dakikalarda öğrediğimiz, naklen maç, hatta naklen savaş seyrettiğimiz, ulus devlet sınırlarını yavaş yavaş eriten global haberleşme ağına takıldığımız bugünlerde İstanbul’da KALDER ve TÜSİAD iş birliğiyle düzenlenen 16. Kalite Kongresinde bu yüzden belki de bu yılın ana teması “Küresel Rekabet ve Dünya Vatandaşlığı” olarak belirlenmiş. Kongrenin bu yılki ana konuşmacılarından biri BM’nin bir önceki Genel Sekreteri Kofi Annan’dı. Annan’ın konuşmasının ana konusu ise dünyadaki “Gelir Dağılımındaki Adaletsizlik” idi denilebilir. Bu konuya yoğunlaşmıştı. Annan’dan sonra konuşan BM Kalkınma Program Başkanı Kemal Derviş de aynı konuya odaklandı ve çok çarpıcı rakamlar verdi. Mesela 1830’lu yıllarda en fakir 10 ülke ile en zengin 10 ülke arasındaki gelir farkı 3 iken, bugün bu fark 50’ye çıkmış. Kofi Annan, bu gelir dağılımı adaletsizliği meselesinin acilen çözülmesi gerektiğini, bunun için, küresel millî ve bölgesel bütün kuruluşların iş birliğinin şart olduğunu, bu mesele halledilmezse dünyanın daha yaşanmaz hale geleceğini, çok büyük gerilimler olacağını söyledi. Sizce nasıl çözülür?.. Bütün bunları dinlerken yıllar gerisine gittim. Rahmetli Özal’ın ülkemize kazandırdığı “deha”lardan biri olan rahmetli Adnan Kahveci’nin bir sohbette anlattıklarını hatırladım. Üşenmemiş, bütün dünyanın her türlü üretimini hesaplamış. Sonra bunun yılda yüzde ikibuçuğunu, yani kırkta birini tüm dünyadaki doksan altı gram altından daha az servete sahip olanlara dağıtmış. Sonuç olarak gözleri parlayarak “Dünyada aç insan kalmıyor böylece” dediğini görmenizi isterdim. Sayın Derviş’in “Dünya vatandaşlığı dinlerle de destekleniyor” mealindeki cümlesi beni yirmi yıl öncesine götürmüştü. Sonra kendime geldim. Geldim de, gelir dağılımı meselesinin nasıl çözüleceği konusu beynimde uğuldamaya başladı. Gerçekten nasıl çözülür bu mesele sizce?.. İş Dünyamız Resul İzmirli
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|